Pınar ‘la (dünya tatlısı, içi dışı bir, kafa yapımız aynı, pırıl pırıl, canpare arkadaşımla) Vip turizmin Arjantin- Brezilya turuna katıldık ve uzun çok uzun çok çok uzun uçtuk ve Arjantin’e ( Buenos Aires) vardık. Fakat ben yazıma Buenos Aires’ten ayrılıp İguassu şelalelerine vardığımız bölümden başlamak istiyorum. Neden mi? Çünkü iguassu şelaleleri benim için turun tepe noktası da o yüzden…
Şelaleleri anlatmaya başlamadan önce gezi arkadaşlarımı tanıtmasam haklarını yemiş olurum. İnanılmaz uyumlu, inanılmaz eğlenceli bir tur oldu. Sinan ağbi bizim eğlence kaynağımız, foto ve gezi filmimizden sorumlu bakanımız oldu eşi Özden sıcaklığıyla, güzelliğiyle bizi büyüledi, Mat ailesi ( Özellikle ailenin hanımı Demet birtane bi insan, ayrıca Özdenle reiki eğitimlerime gelerek ayrıca beni mutlu ettiler) samimiyeti ve içtenliğiyle kalbimizde taht kurdu, romantik dörtlü (iki ayrı çift senelerdir arkadaş, kocaman çocukları var hala el ele kol kola göz gözeler) aşka inancımızı tazeledi, Banu tango aşkını ve yalnız gezmenin mümkün olduğunu gösterdi, Bahire hanım sevgiyle bakan gözleriyle ve yumuşaklığıyla hepimizi büyüledi, rehberimiz Kıvanç Demirel geziyi inanılmaz rahat hale getirdi diğer turdaşlarımızla yapılan sohbetler de her zaman besleyici oldu neyse lafı daha fazla uzatmadan turu anlatmaya geçiyorum J))
İguassu şelalerini görmeyi dört gözle bekliyordum ama bir yandan da beklentini abartma sonra aşağı çakılırsın diyordum kendime. Neyse ıguassu (yerel guarini dilinde büyük su anlamına geliyor) şelalelerine geldik, rehberimiz Kıvanç Demirel mayolarımızın, havlumuzun, yedek kıyafetlerimizin olduğu küçük bir çanta hazırlamamızı söyledi ve otobüsümüzden inip yağmur ormanlarının içinde jeeplerimizle ilerlemeye başladık. Kaplan, aslan görür müyüz diye bekledik ama görmedik. Yerel rehberimiz telefonunu çıkarıp daha önceki turların birinde çektiği kaplan resimlerini gösterip hepimizi imrendirmeyi başardı neyse sonunda iguassu şelalerini gezebileceğimiz başlangıç noktasına geldik.
Iguassu şelalerine doğru hızlıca yürümeye başladık, rehberimiz Kıvanç Demirel yavaş yürüyün bu tecrübeyi sonuna kadar içinizi çekin diye uyarınca tempoyu düşürdük. Kelebeklerin, çeşit çeşit ağaçların, kuşların, kuatilerin ( yöreye özge rakuna benzer çok sevimli bir hayvan) çevremizi sardığı keyifli bir yürüyüşten sonra 300 şelaleden oluşan Iguassu tüm heybetiyle bizi karşıladı. Sağa sola koşturup, videolar çekmeye, selfieler yapmaya başladık. Bazen de sadece bakıp eşsizliğin tadını çıkardık. Yürüyüşe devam ettikçe şelalere daha da yaklaşmaya başladık, sağdan soldan çeşitli açılardan yüzlerce foto çektik. Şelaleri gezerken en uç kısımda yağmurluk ihtiyacını Sinan ağbi tüm neşesi ve takılmasıyla karşıladıJ)) Bizden habersiz fotolar çekti valla onlardan kısa bir film yapılmasını hala bekliyoruz. Sinan ağbi mesajı aldın mıJ))
En uçta yağmurlukta giymeyebilirsin tabi ama şelale o kadar hızlı aşağı iniyor ve sen ona o kadar yakınsın ki, şaç, baş, üst, ayakkabı her şey ıslanıyor. Yağmurluk bi nebze üstünü koruyor. Korumasa bile hava o kadar sıcak ki hemen kuruyorsun.
Şelale o kadar gümbürdeyerek akıyor ki, seyretmesi ve bakması büyük keyif ama bir noktadan sonra şelaleye sus artık demen geliyorJ Ama o susmuyor J
Ve şelale gezmesinden sonra Macuco Safari turuna katılıp katılmayacağımızı soruyor rehberimiz Kıvanç Demirel, birkaç kararsız var grupta, bu eşsiz deneyimi kaçırırsanız çok pişman olursunuz diyerek onları da ikna ediyor ve tüm grup topluca safariye doğru yola çıkıyoruz.
Mayolarımızı ve can yeleklerimizi giydikten sonra Pınarla beraber botun arkalarında yerimizi alıyoruz ve şelalelere doğru olan yolculuğumuzun tadını çıkarıyoruz. Bir yandan da ne olacak nasıl şelalelerin altına gireceğiz diye de merak ediyoruz. Ve fazla beklememize gerek kalmadan kendimizi daha az akan bir şelalenin altında buluyoruz. Duygu aynen şu: ”gözlerimi açamıyorum, ellerimle gözüme siper yapayım ne oluyo göreyim, foto çekiliyor nasıl poz vereyim, ve çok zevkkliiii, hadi bir daha şelalenin altına girip çıkalım” şeklinde. Ve tekrar girip çıkıyoruz. Pınar’la kollarımızı açıp gözlerimizi kapayıp bol bol foto çektiriyoruz. Ve bu mutluluk anı hiç bitmesin istiyoruz. En az yedi sekiz kez şelalenin altında ıslandıktan sonra çığlık atarak, içimizde birikmiş her şeyi temizleyerek iskeleye varıyor ve bottan iniyoruz.
Üstümüzü değiştirmeye giderken kuatilerin çok olduğu bir bölgeden geçiyoruz ve bol bol foto çekiyoruz. Rehberimiz aman okşamayın ısırırlar uyarısı yaptığı için mesafemizi de koruyoruz. Yalnız nasıl şımarıklar anlatamam. Çantaları yemek zannedip çantalara doğru sürekli hamle yapıyorlar. Biz de bu durumu foto çekmek için kullanıyoruz.
Üstümüzü değştirp hediyelik bölümüne giriyoruz. Buradan aldığımız hediyeliklerin buradaki yaşamı korumaya gittiğini öğrenince daha da rahat alışveriş yapıyoruz. Buraya ait magnetler, terlik, tsört alıp durumu biraz abartıyorum. Pınar çantaya asmalık kuati alıyor, önce buna burun kıvaran ben bir sonraki durakta hemen aynısından alıyorumJ))
Burası bize çok yarıyor. Hepimiz ışıl ışılız, hepimiz mutluyuz otelimize doğru yola çıkıyoruz…
Sağlıcakla,
Anette İnselberg
Not: Brezilya- Arjantin 2016 Şubat Gezisi Bölüm 1
Bir Cevap Yazın