Gerçekten İstiyor Musun Kitabının Kapağındaki Semboller Kitabı Aldığın Andan İtibaren Senin İçin Çalışmaya Başlar

”Gerçekten İstiyor Musun?” kitabımı aldığın andan itibaren üzerindeki semboller senin için çalışmaya başlar.

Nazardan korunursun, hayatına bolluk ve bereket gelir, yüreğini güneş gibi ısıtan gelişmeler yaşarsın…

İyi ki varsınız 🙂

Anette İnselberg

Beni bana geri vermek istiyorumdur…”

Khaled-Hosseini[1]

 

“Belki de tükenmişimdir. Bir şeyler için uğraşacak çabayı kendimde bulamıyorumdur. Benim de emek vermeden güzel giden şeylere ihtiyacım vardır. Hep ben yorulmak istemiyorumdur. Yeniden inanmaya ihtiyacım vardır. Beni bana geri vermek istiyorumdur…”

Khaled Hosseini/ Uçurtma Avcıları

İnsan, kendi filminin kahramanı olabilir mi?

manifold-ioe-01-the-fountainhead-lobi-karti[1]

Son zamanlarda seyrettiğim en başarılı filmlerden biri. Çok etkileyici. İnsanı daha çok gençliğinde hissettiği idealizm fikirlerine geri götürüyor ve ne kadar da törpülenmişim sorusunu gündeme getiriyor.

Gerçek hayatta böyle insanlar var mı? Şüphesiz tek tük var. Onlar hepimizin ilham kaynağı… İyi ki varlar.

Özellikle filmin kapanış sahnesinde mimar Howark’ın mahkemede yaptığı bir konuşma var ki defalarca seyredilesi…
İşin heyecanı kaçmasın diye davanın sonucunu buraya yazmıyorum

Ya o aşk hikayesi, asıl aşkın ruhların birlikteliği olduğunu tekrar hatırlatıyor. Zaman sadece geçer, gerçek ruh birlikteliği her koşulda devam eder…

Kitap yaklaşık 987 sayfa olduğundan gözüm korkmuştu ve filmini seyretmeyi tercih etmiştim şu andaysa kitabı sipariş ettim ve kitabın satırlarında kaybolmayı bekliyorum…

Aşağıda filmle ilgili harika bir yorum buldum onu da paylaşmak istedim.

İyi seyirler, iyi okumalar…

Anette İnselberg

 

 

Ayn Rand’ın aynı adlı romanından uyarlanan film, o yıllarda mimarlık dünyasının en temel konusu olan, modernizm ile karşılaşmayla başlar. Nerdeyse bütün film boyunca da arka planda, modern mimarlığın izlerini yansıtan binalar ve kent imgesi izlenir. Hem özel hayatına hem de mesleğine ilişkin belirgin ilkeleri olan bir mimar, popüler kültürün taleplerine veya medyanın egemenliğindeki piyasa koşullarına rağmen prensiplerinden ödün vermeyen bir karakteri canlandırır. Öyle ki, ilkelerinden vazgeçmektense ‘meslek piyasasının’ dışına itilmeyi göze alan mimar, mesleğini bırakır; hayatta kalmak için bir taş ocağında işçi olarak çalışmaya başlar. Romantizmle de beslenen konu mimarın, ilkelerinden taviz vermeksizin, düşmeden-şaşmadan yoluna devam etmesiyle derinleşir, çatallanır. Bir zaman böyle devam ettikten sonra, mimarın karşısına kendi görüşlerine saygı duyan müşteriler çıkar, ufak da olsa bazı projelerle tekrar meslek piyasasına döner. Ancak en son projesi dikkat çeker ve medya ile mimar arasındaki ilkesel tartışmalar şiddetlenerek yürür gider. Medya besleneceği bir kaynak bulmanın sevinciyle coşarken, kamuoyunun beklentilerine uymadığını savunduğu ‘lüks apartman’ binasını yerden yere vurur. Bu arada mimarın baskıların kendisini ezemeyeceğine olan inancı dikkat çeker. “Yönetilemeyen ve kontrol edilemeyen birisinin yok edilmesinin toplum için faydalı olduğuna” dair örtük vurgu eşliğinde tekrar meslek dışına itilen mimar, bir zaman sonra ufak işlerle yeniden sesini duyurur. Geri döndüğünde yok olmamasının nedenini ise “kendi gözüyle görüp, kendi aklıyla düşünen birkaç insanın var olmasına” bağlar. Bu sırada piyasada önemli bir sosyal konut projesinin yapılması fikri vardır —ki 1940’lı yıllar, sosyal konut üretiminde önemli bir döneme karşılık gelmektedir— ama onu yapabilecek donanımda bir mimar ancak başroldeki mimardır. İşi getiren kişiden istediği tek şey —telif hakkından da vazgeçmek pahasına— inandığı işi sadece onun ilkeleriyle yapacağına söz vermesidir; gizli bir anlaşma yapılır. Ancak inşaat sürecinde söz sahibi olanların bina üzerinde değişiklik yapmasıyla filmin konusu, başka bir yoruma doğru kayar. Mimarla birlikte, filmin başından beri aralarında örtük bir sevgi bağı olan gazeteci kadın, birlikte bir plan hazırlarlar. Bu plana göre inşaatı henüz tamamlanmamış olan binalar gizlice bombalanır ve konu yargıya taşınır.

Kaynak: imre  özbek eren

manifold press

Tavsiye Kitap: Körlük

0001704045001-1[1]

İçinden geçtiğimiz pandemi süreciyle de örtüşen insan ruhunu tüm açıklığıyla gözler önüne süren mükemmel bir kitap. Mutlaka okuyun🥰😍🤗

Burhan Doğançay…

 
Türk ressam Burhan Doğançay 1929 yılında, tanınmış ressam ve harita subayı Adil Doğançay’ın oğlu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Sanat eğitimini ilk olarak babasından ve tanınmış ressam Arif Kaptan’dan aldı. Babasının teşvikiyle başlayan resim çalışmaları, Ankara Üniversitesi’nde aldığı hukuk eğitiminin ve 1955’te Paris’te bitirdiği ekonomi doktorasının önüne geçerek sanat serüveninin başlangıcı oldu. Bir yandan akademik eğitimi devam ederken, diğer yandan resim çalışmalarını hiç aksatmadan sürdürdü.
Paris’teki öğrencilik yıllarında La Grande Chaumiere’de resim çalışmalarına katıldı. Doktorasını bitirip Ankara’ya döndüğünde Sanat Sevenler Kulübü’nde babasıyla ortak sergiler açtı. 1961’de 22. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne beş resmi kabul edildi. 1962 yılımda New York’a gitti.
1964 yılında Guggenheim müzesi müdürü Thomas Messer’in sanatçının yapıtlarından birini müze koleksiyonuna alması, sanatçının bu zorlu mücadeleden galip geleceğine olan inancını daha da pekiştirdi.
New York duvarlarıyla başlayacak önemli esin kaynağı olan ‘’Duvarlar’’ serisine de aynı yıllarda başladı. Çünkü duvarlar, hızla geçip giden yaşamın ardında kalan ‘’her şey’’ i yansıtıyordu. 1975 yılında buradan yola çıkan sanatçı, 114 ülkeyi kapsayacak olan ‘’ Dünya Duvarları’’ fotoğraf projesine başladı. 1982’de bu projenin ürünlerini, Paris’te Georges Pompidou da ‘’Fısıldayan Duvarlar’’ adı altında ilk kez sergiledi.
1983’te Fransa’nın ünlü halı merkezi Aubusson’dan sanatçının tasarımları duvar halısı olarak dokunmaya başlandı. 1986’da büyük bir onarım geçiren Brooklyn Köprüsü’nün 19 adet büyük boy fotoğrafı New York kentinin 100.yıl kutlamalarında (1998) JFK Uluslararası Havaalanı’nda iki yıla yakın bir süre sergilendi.
Daha sonra bu fotoğraflar ‘’Walls of the World’’ adı altında kitap olarak yayınlandı. 2001 yılında Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı desteği ile ilk Retrospektif Sergisi’ni İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleştirdi. 2003 Haziran ayında sanatçının, ‘’Hat Sanatına Saygı’’ isimli çalışması Brüksel’deki yeni Avrupa Parlamentosu binasına asıldı.
Burhan Doğançay İstanbul’da tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde hayatını kaybetti. 84 yaşında olan Burhan Doğançay, 18 Ocak 2013 Cuma günü Teşvikiye Camii’nde öğle namazını müteakip kılınacak cenaze namazının ardından kendi vasiyeti üzerine 19 Ocak Cumartesi günü Bodrum Turgutreis’te bulunan Karabağ Mezarlığı’nda defnedildi.

Kaynak: İstanbul sanatevi

Umut Tazeleyen Filmler: Kırmızı Balon

kirmizi_balon[1]

 

Öyle alelade, dünyevi bir balon gibi değil bu. Kıpkırmızı, pasparlak, kocaman, gerçek olamayacak kadar güzel bir balon. Paris’in sokakları, binaları, arabalar, insanların kıyafetleri, her yer ve her şey, öyle karanlık ve soluk renklerle kaplı ki, o fonun önünde daha da kızarıyor, parlıyor, başka bir dünyadan geldiği hissi iyice artıyor…
Ayça Çiftçi
Bu yazı Altyazı’nın 179. sayısında yayımlanmıştır.
Hafif eprimiş, içliğe benzer eşofman takımının altına giydiği kösele ayakkabıları, elinde tuttuğu ciddi mi ciddi okul çantası, küçücük boyuyla Pascal o kadar tatlı ki… Çocukluğa dair bir sürü duyguyu geri çağıran, biraz da iç burkan bir tatlılık. Okula giderken yolda bir balon buluyor ama öyle alelade, dünyevi bir balon gibi değil bu; kıpkırmızı, pasparlak, kocaman, gerçek olamayacak kadar güzel bir balon. Paris’in sokakları, binaları, arabalar, insanların kıyafetleri, her yer ve her şey, öyle karanlık ve soluk renklerle kaplı ki, o fonun önünde daha da kızarıyor, parlıyor, başka bir dünyadan geldiği hissi iyice artıyor. Sonradan zaten anlıyoruz ki bu balonun canı var. Pascal nereye giderse onun arkasından uçup peşinden gidiyor. Bu özgür balon ip zoruyla değil, kendi iradesiyle Pascal’in yanında geziyor.
Sonrası bir tür imkânsız aşk hikâyesi. Herkese ve her şeye rağmen birbirlerinden vazgeçmeyen Pascal ile kırmızı balonun, önlerine çıkan engelleri bir bir aşmalarının hikâyesi. Okulda, evde, kilisede, hiçbir yerde kabul görmüyor kırmızı balon. Dışarıdan bakınca hepsi de birbirinden kasvetli görünen bu mekânların hiçbirinin içini görmüyoruz. Pascal ve kırmızı balonla birlikte dışarıda, sokaklarda dolanıyoruz film boyunca. O kasvetli binalardan dışlandıkça özgürleşiyoruz. Ama tek engel yetişkinler değil; Pascal’den büyük bir grup çocuk balonun peşine düşüyor. Ele geçiremeyince sapanlarla taş atıp yaralıyorlar balonu; yavaş yavaş sönüşünü/ölüşünü izlediğimiz balon artık uçamaz hâle geldiğinde çocuklardan biri onu ayağıyla ezip son noktayı koyuyor. Bu acıklı sahne filmin finali değil ama; kırmızı balonun ölümünün ardından kentin her yerinden renk renk balonlar iplerinden kurtulup özgürce uçmaya başlıyorlar. Pascal’in yanına gelip onun etrafını sarıyor, onu kucaklıyorlar, sonra tek vücut olup Pascal’i de yanlarına katıp uçmaya başlıyorlar. Pascal Paris semalarında rengârenk bir balon bulutuna tutunmuş uçarken bitiyor film.
Bir ‘çocuk filmi’ mi bu? Basit öykü yapısıyla bilindik çocuk masallarının bir örneği belki ama tarifi zor bir derinliği var. Bir kere, çocukluğun yitirilmiş bir cennet olmadığını hissettiren, hatırlatan bir ağırlığı var. Çocukluk çok ama çok zor. Sonra, o fantastik kırmızı balonun sokaklarında gezindiği Paris’in, neo-realist bir gözle resmedilmiş bir savaş sonrası Paris’i olmasının verdiği bir tuhaf his de var. Bir ‘çocuk filmi’ne fazla gelecek gerçekçiliği ve karanlığı yüzünden/sayesinde mi acaba, filmin mutlu sonuna burun kıvıramıyor insan.
Böylesi masalların böyle mutlu sonlarında, iyimser bir kadercilik gizli. Cennet anlatılarındakine benzer bir vaat. Anlatılan o hikâyenin mutlu sonla bitmesinin ötesinde o tür hikâyelerin hep mutlu sonla biteceğinin, o insanların mutlu olmasının ötesinde o tür insanların sonunda hep mutlu olacağının muştusu. Bir tür ilahi adalet fikri. Dinî inançlarından arınmış bünyeleri bile heyecanlandıran, içten söküp atması zor bir inanç. Adalet ihtiyacı.
(Le Ballon Rouge, 1956)
Yön: Albert Lamorisse

Kaynak: altyazı sinema dergisi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü…

imagesZYAZ152W

Bazı kitaplar vardır, ”bunu şimdiye kadar niye okumamışım ki yahu” der ve hayıflanırsınız.
İşte Ahmet Hamdi Tanpınar’dan ”Saatleri Ayarlama Enstitüsü” benim için öyle oldu.
Kitapta anlatılan hikayeler ve insan davranışları analizi beni büyüledi…
Mutlaka ama mutlaka okuyun. Benim gibi geçe kalmayın. Alın listenin başına hemen…
Şimdi sırada ”Zorba ” var. Onu da okuyayım, yazıcam yorumumu cancanlar.

Hepinizi kocaman kocaman öpüyorum.
Anette İnselberg

 

Her Şey Değişir Kitabımdaki Ritüellere Gelen Teşekkür Yazılarından Çook Küçük Bir Bölümü…

 

Publication1 (2)

Her Şey Değişir Kitabıma Gelen Yorumlardan Ufacıkk Bir Kolaj…Sizlerden bu mesajlar geldikçe çok mutlu oluyorum. Mutluluğumuz hep beraber artsın inşallah…Her Şey Değişir Kitabımı D&R mağazalarında, remzi kitapevinde, kitapyurdu.com ve d&r online siparişlerle temin edebilirsiniz.
Hepimize şifa olsun, kocaman sarılıyor ve öpüyorum sizleri…
Anette İnselberg

Her Şey Değişir Kitabımı D&R mağazalarında, remzi kitapevinde, kitapyurdu.com ve d&r online siparişlerle temin edebilirsiniz.
Hepimize şifa olsun, kocaman sarılıyor ve öpüyorum sizleri…
Anette İnselberg

 

CanlAr ilginize çok teşekkür ederim .

anette inselberg her şey değişir

CanlAr ilginize çok teşekkür ederim . Kitabımı beğendiğiniz ve işinize yaradığı için çok mutluyum. Bugün 13. Baskının haberi geldiği için çok mutluyum hepimize güzellikler getirsin inşAllah🍒💚💃🏻

Kitabımı tüm d&r larda , remzi kitapevinde, kitapyurdu.com ve d&r online sitelerinden temin edebilirsiniz.

Şifa olsun,

Anette İnselberg

Sayenizde ” Her Şey Değişir ” kitabımda hem 8. baskıya geçildi hem de Remzi kitapevinde 34. sıradan çok satanlara girdi… Yehhuuuuu :)

8. baskı

İleri Seviye Bağ Kesme Ritüeli…

ANETTE İNSELBERG İLERİ SEVİYE BAĞ KESME MEDİTASYONU

Şimdiye kadar birçok çalışma yaptınız ama istediğiniz sonucu alamadığınızı mı düşünüyorsunuz. Sakın böyle düşünmeyin. İnanın her çalışma içinizdeki kilitleri gıdım gıdım çözmeye yardım ediyordur.

Her çalışma, her eğitim konuyla ilgili içinizdeki dönüşümün taşlarıdır. İşte içinizde yaşadığınız derin pişmanlıklarla, acılarla, isyanlarla, özlemlerle dolu kalbinize bir damla iyi gelecek yeni bir çalışmayı aktarmak istiyorum.

Peki niye bunun adını ‘’ileri seviye bağ kesme ritüeli’’ koydunuz o zaman diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Biliyorsunuz enerjiler çok hızlı değişiyor ve dönüşüyor. Ben de klasik bağ kesme çalışmama bazı eklemeler yaptığımdan başka bir isim koymak istedim. Rüyamda da bunun adı ‘’ileri bağ kesme ritüeli” olsun dediler. Ben de “hay hay” dedim.

Ritüelin Uygulanışı:

Çalışmayı yapmak için sessiz ve 20 dakika kadar rahatsız edilmeyeceğiniz bir ortama geçin. 3 adet mavi mum ve sandal ağacı tütsüsü yakın. Sevdiğiniz rahatlatıcı bir müzik koyun ve uzanın. Ellerinizi ve ayaklarınızı düz uzatın, çapraz yapmayın.

Beş dakika sadece uzanın. Hiçbir şey yapmayın. Sonra sizi uzun süredir sıkan konuya ve kişiye odaklanın. Yaşadığınız acıları, kalp kırıklıklarını, özlemleri, değersizlik hissini, hıncınızı, hırsınızı, pişmanlıklarınızı, söyleyemediklerinizi düşünün.

Ve şimdi o kişiye bakarak şu sözleri tekrarlayın: “Tüm zaman ve boyutlarda, sende bıraktığım tüm parçalarımı, tüm duygularımı geri alıyorum ve onları şifalayarak, arındırarak, dönüştürerek bedenime yerleştiriyorum. VE BÖYLECE TEKRAR TAM VE BÜTÜN OLUYORUM.”

“Tüm zaman ve boyutlarda, bende kalan tüm parçalarını, tüm duygularını sana geri iade ediyorum ve boşalan yerlere koşulsuz saf sevgiyi dolduruyorum. VE BÖYLECE TEKRAR TAM VE BÜTÜN OLUYORUM.”

“Tüm zaman ve boyutlarda aramızdaki tüm olumsuz duygu bağlarını KESİYORUM. KESİYORUM. KESİYORUM (kişiyle aranızdaki olumsuz duygu bağlarını kırmızı ışın kılıcıyla kestiğinizi imgeleyin). VE BÖYLECE TEKRAR TAM VE BÜTÜN OLUYORUM.”

Bunları söyledikten sonra kişinin uzaklaştığını hayal edin ve beş dakika kadar gökyüzünden inen mavi ışık hüzmesiyle yıkandığınızı hayal edin. Ve şu sözleri tekrarlayın: “ARTIK TAM VE BÜTÜNÜM. KENDİMİ SEVGİYE, HUZURA, BOLLUĞA VE BEREKETE, BAŞARIYA AÇMAYI SEÇİYORUM. ÇOK ŞÜKÜR”.

Biraz daha uzanın ve hazır olduğunuzda gözlerinizi açıp derin nefesler alın. Bir bardak su için mumlarınızı ve tütsünüzü söndürün. Bunu aynı kişi için arka arkaya yedi gün yada yirmi bir gün tekrarlayın.

Özellikle dolunay zamanları bu çalışmayı yapmaya başlamak için harika zamanlardır.

Şifa olsun…

Anette İnselberg / Her Şey Değişir Kitabından

6. Baskı İçin Teşekkür Ederim Cancanlar…

anette inselberg her şey değişir

İnanamıyorum sayenizde bugün 6. baskıya geçtik cancanlarım… Çok ama çok tatlısınız. Hepinizi çok seviyorum ve ko9caman sarılıyorum. Bizlerden başlayarak şifa bütüne yayılsın inşallah 🙂

Hıdırellez’de Yapılacak Ritüeller

anette inselberg hıdır ellez

Ruz-ı Hızır olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür ve kutlanır.

Her sene özene bezene hazırlandığım, dileklerimi dilediğim bu güzel günde neler yaptığımı sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Hıdırellez bildiğiniz üzere 5 mayıs akşamüstü başlar ve 6 mayıs günü biter. Tabii ki Hıdırellez hazırlıklarına birkaç gün önceden başlarım.

3 – 4 Mayıs Hıdırellez Hazırlıklarım:

1) Evi, işi temizlerim

2) Kişisel temizlik ve bakım yaparım

3) Evde kullanılmayan eşyaları (kıyafet, kitap, ayakkabı) gözden geçirir ve hayır kurumuna vermek üzere kenara ayırırım

4) Enerjiyi yükseltmek için kırmızı renkli şeyler giymeye ya da takmaya başlarım

5 Mayıs Hıdırellez Ritüelleri:

1) Bol bol sadaka dağıtırım

2) Evde yaptığım tel şehriyeli bademli pilavı konuya komşuya dağıtırım

3) Kırmızı renkli bir şey giyer ya da takarım

4) Bir kenara hazırladığım kullanılmayan eşyaları dağıtırım
5) İnsanlara gülümser ve sarılırım

6) Çocukları sevindiririm

7) Başkası adına dua ederim

8) Yastığımın altına defne yaprağı koyup, mesajcı rüyaların gelmesini dilerim

9) Tüm baklagillerin ve şekerin kapaklarını açık bırakırım (böylece bütün sene evde bolluk bereket olur)

10) Evde, ofiste cüzdanımı, çantamı açık bırakırım (böylece bütün sene cüzdanımda bolluk bereket olur)

11) Reiki, yoga, meditasyon gibi rahatlama çalışmalarından sonra dileklerimi yazarım. Dilekleri yazarken olmuş gibi düşünüp, o mutluluk duygusunun içine girerim ve arkasından üç kez “çoktan oldu bile” derim. Dileklerimi gökyüzünden akan kırmızı enerjiyle yıkadığımı imgelerim.

12) Akşam ezanı zamanı parka giderim ve gül ağacına kırmızı keseyi asarım. Kesenin içine sitrin taşı, çörek otu, lavanta ve para koyarım. Asarken içimden şu duayı okurum (siz tabii ki kalbinizden geçen duayı okuyun): “Bin bir adım bir adım / Allah bir adım adım / Kerim kerem Allah / Başımda bir duman var yardım eyle ya Allah / La ilaha illallah Muhammeden Resullullah yetiş imdadıma hızır ile Allah birsin sen kulla mişersin biz gibi kulların yardımcısı sensin hızır deryada erdim murada amin”.

13) Akşam ezanı zamanı parkta gül ağacının altına gündüzden yazdığım dilekleri ekerim ve dilekleri ekerken “bin bir adım bir adım /Allah bir adım adım / Kerim kerem Allah /Başımda bir duman var yardım eyle ya Allah / La ilaha illallah muhammeden resullullah yetiş imdadıma hızır ile Allah birsin sen kulla mişersin biz gibi kulların yardımcısı sensin hızır deryada erdim murada amin” derim (siz tabii ki kalbinizden geçen duayı okuyun).

14) Ateşin üstünden atlarım. Böylece tüm hastalıkları, negatif düşünceleri, üzücü anıları ateşe bırakırım.

15) Açık havada ateşten atlama imkanı yoksa evde üç tane kırmızı mum yakıp üstünden üç kere atlarım ve atlarken şu sözleri tekrarlarım: “Üzerimdeki tüm negatif etkileri, acıları, anıları, hastalıklar bu ateşte yakıyorum, yakıyorum, yakıyorum”.

6 Mayıs Sabahı Yaptıklarım:

1) Erkenden parka gidip gül ağacının altına ektiğim dilekleri alır ve denize atarım. Ne kadar çabuk erirlerse bilirim ki dileklerim de o hızda olacaktır. Çok şükür…

2) Parkta gül ağacına astığım keseyi alır ve cüzdanımda saklarım. Böylece yıl boyu cüzdanımdan bolluk bereket taşar durur.
3) Sabah ezanında evin kapısını açar ve içeriye mutluluk, huzur, bereket, aşk ve sağlık davet ederim

Ben her sene bu ritüelleri yaparım ve çok şükür çok faydasını gördüm. Sizlerin de kalbinize sıcak gelenleri yapmanızı tavsiye ederim…

Şifa olsun,

Anette İnselberg/Her Şey Değişir

 

Bir olay başımıza geldiğinde…

anette inselberg her şey değişir

Can canlar ”HER ŞEY DEĞİŞİR’ kitabımın 4. Baskı sayenizde yapıldı her birinize ne kadar teşekkür etsem azdır. Sizler beni sevindirdiniz Allah da sizleri sevindirsin inşallah.
Kitaptaki ritüellerle tüm mucize kapılarınız açılsın ve dilekleriniz kabul olsun inşallah 🙂
Bir de kitabımdan bir alıntı:
Bir olay başımıza geldiğinde neden oldu diye dövünmektense, ben bundan ne ders aldım deyip ilerlemek daha doğrudur.
Anette İnselberg-Her Şey Değişir kitabımdan…
4. baskıyı D&R ve diğer tüm kitapçılardan ve online sitelerden temin edebilirsiniz…
Hepinizi kocaman öpüyorum

 

 

Yüzde Yüz Etkili 21 Günlük Bu Ritüelle Hayatınıza Mucizevi Kapılar Açacaksınız… Söylemesi Benden Yapması Sizden…

anette inselberg su tuz sirke arınma mucize kapı

 

Evimizi Negatif Enerjilerden Arındırma Ritüeli (21 Günlük Ritüel):

Yüzde yüz etkili 21 günlük bu ritüelle hayatınıza mucizevi kapılar açacaksınız. Söylemesi benden yapması sizden…

Hayatımızda bazı dönemler olur her şey ters gider. Kendimizi mutsuz, huzursuz, yorgun ve sinirli hissederiz. İş iyi gitmiyordur ya da işten çıkarılmışızdır. Sevgiliyle, eşle ara bozuktur. Eski sevgiliniz ne yapsanız sizi affetmiyordur. Sağlığınız yerler de sürünüyordur. Para sıkıntısı iyiden iyiye baş göstermiştir. İşte bu belirtiler varsa uygulamanız gelen ritüel burada.

Hemen kocaman bir cam bardak alıyorsunuz. İçine bolca su, bir çay kaşığı elma sirkesi, bir çay kaşığı tuz koyuyorsunuz ve sabahtan yatağınız altına bu karışımı koyarken şu sözleri tekrarlıyorsunuz: “Üzerimdeki tüm ağırlıkların, negatifliklerin, kem gözlerin bu bardakta toplanmasına niyet ediyorum, niyet ediyorum, niyet ediyorum”.

Ve her sabah bu karışımı alıp lavaboya döküyorsunuz ve dökerken “artık tüm yollarımın açılmasını seçiyorum, seçiyorum, seçiyorum” diyorsunuz.

Sonra yeni bir bardak hazırlayıp yatağınız altına koyuyorsunuz. Ve bunu 21 gün boyunca yapıyorsunuz. Sonra önünüze açılan hayırlı kapılardan içeriye şansla, mutlulukla, huzurla, bereketle, kavuşma enerjisiyle giriyorsunuz.

Not 1: Yatağınız bazalıysa odanın her herhangi bir yerine koyabilirsiniz.
Not 2: 21 gün boyunca aralıksız her sabah su, tuz, elma sirkesi karışımının dökülüp tazelenmesi gerekiyor.

Not 3: Ritüel sabahtan sabaha yapılıyor. Suyu döktüğünüz sabah bir sayılıyor…
Not 4: Ritüele 7 gün ara verip tekrar başlayabilirsiniz.

Not 5: Ritüele dilek dileyerek başlayabilirsiniz

Not 6: Ritüelin herhangi bir gününde dilek dileyebilirsiniz.

Anette İnselberg/ Her Şey Değişir Kitabımdan