Siz Hangi Çiçeksiniz…

25995056_1730293547002889_8784205906793903774_n[1]

Koç (Sümbül) (Ask) Cazibeli, fiziksel olarak dikkat cekici, etkileyici… Hos bir auraya sahip. Flortoz ve maceraperest ama hassas ve her zaman asik bir tip.
Sevmeye ve sevilmeye merakli. Sadik ve hassas bir es. Comert. Bilimsel konulara yetenegi var. Bugun icin yasar. Hayalgucu yuksek.

Boğa (Lale): (Hirs) Farkli bir cekicilige sahip, hayat dolu, talepkar, dusuncesizce hareket eden ve elestirilere kulak asmayan biri. Hirsli, akilli, yetenekli, kaderine hukmetmeyi
seven, egoist olmaya elverislidir. Ama ona guvenebilirsiniz. Bazen beyni kalbine hukmedebilir. Iliskileri cok ciddiye alir ve sadiktir.

Terazi (Dalya)  (Yaraticilik) Iyi bir zevki vardir. Gorunuse ve kendi goruntusune onem verir. Materyalistik sayilir. Hayati ve kariyeri icin cok ve duzenli calisir. Ekonomiktir. Gereksiz risklere girmez. Makul bir tiptir. Diyet ve sporla fizikine dikkat eder.

Akrep (E.Dikeni)  (Esinlenme) Hayat dolu, etkileyici, elegan, arkadaş canlisi, gosteristen uzak, mutevazi, iriliklardan hoslanmayan, kaba seylerden nefret eden biridir. Dogal ve sakin bir yasami tercih eder. Fazla tutkulu degildir. Hayalgucu yuksek ve az
hirslidir. Sakin ve uygun ortamlar yaratir.

Kova (Kardelen) (Guven) Zarif, her ortama ayak uydurabilen, luksu seven, sagligina dikkat eden, kendine guvenen, baskalarina da biraz yukaridan bakan biridir. Kararli, sabirsiz ve baskalarini etkilemeyi sever. Iyimserdir ve beceriklidir. Tek ve gercek
askini bekler. Cabuk karar verir.

Başak (Margit) (Durustluk) Alisilmadik bir guzelligi vardir ama insanlari etkilemek gibi bir derdi yoktur. Adil ve neselidir. Dogustan diplomattir. Cok kolay huzursuzluga kapilir ama her turlu iliskisinde hassastir. Bazen olagandisi davranir. Sevgili bulmakta gucluk ceker.

ikizler (Gül) (Sadakat) Guclu, fiziksel olarak kasli, her ortama uyabilen, hayatla fazla ugrasmayan, hosnut, iyimser, paraya meraklidir. Yalnizliktan nefret eder. Kolay kolay tatmin edilemeyecek kadar tutkuludur. Ama sadiktir. Modu cabuk degisir. Kurallara boyun egmez. Biraz da ukala ve ilgisizdir.

Balık (Nergis) (Asil): Musfik, fiziksel olarak duzgun, giyimine dikkat eden, taleplerinde asiriliga kacmayan, insanlara neşe verebilen, liderlik etmeyi seven ama kendisi altta olmayi sevmeyen biridir. Durust ve sadik bir estir. Baskalari icin karar vermeyi
sever. Comerttir. Pratik zekasi guclu ve iyi bir espri anlayisi vardir.

Aslan (Orkide) ( Hassasiyet) Cok guclu, bagimsiz, tartismalara ve zitliklara fazla izin vermeyen, aile hayatina duskun, iyi bir baba ve hayvanseverdir. Sosyal bir kelebek gibidir. Espriden anlar, aylakligi ve tembelligi de sever. Bencilligi vardir. Akilli ve pratiktir.

Yengeç (Akdeniz Lalesi) (Gizem) Siradisi bir zevki vardir. Sofistike ve kadirsinastir. Guzel olan her seyi sever. Dikbasli, cabuk mod degistiren, bencil olmasina ragmen kendisine yakin olanlarla ilgilenen biridir. Cok mutevazi oldugu soylenemez. Hirslidir.
Memnun edilmesi zor bir sevgilidir. Cok arkadasi vardir. Cunku ona guvenebilirsiniz.

Yay (Zambak) (Olaganustu) Cekici, anlayisli, insanlari nasil etkileyecegini bilen, fazla talepkar olmayan, sosyal hayatta aktif ve girisken hatta dovusken biridir. Populerdir. Psikolojik durumu cabuk degisir. Kaprisli bir asiktir. Ama durust ve esine toleransli davranir. Kusursuz bir yargi yetenegi vardir.

Oğlak (Amaril) (Zevk sahibi) Cool bir guzel. Dis gorunusune ve bakimli olmaya dikkat eder. Zevk sahibidir. Baskalarini kendinden fazla dusunur. Hayati mumkun oldugunca kolay bir hale getirmeye calisir. Disiplinli bir hayat icin kilavuzluk eder. Iliskilerinde kibardir. Farkli sevgililer bulmak ister. Duygulariyla ilgili olarak mutlulugu yakalamasi kolay olmaz. Cogunlukla da baskalarina guvenmez. Kararlarindan da asla emin olmaz.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

2018 yeni yıl dileğim herkese

IMG_4391
Başucunda teklemeyen bir saat, bilincinde keskin bir ışık ve ruhunda bir battaniye dursun.
Yerde hep, seni istediğin yere götürecek bir çift terlik olsun.
Karanlığın kısa sürsün, ılık olsun. Tünel olmuş olsun, aydınlığa çıksın.
Güneş her gün doğudan gelip, gözüne girsin. Girsin ki, seni yeni bir şeye uyandırsın.
Her gece, içinde güzel masallar dolansın. Sustuklarında gözlerin kapansın. Dudağına bir tebessüm yapışsın.
Duvarda, başkalarına, sahip olduklarından daha fazlasını vermek için, bir plan asılsın. Her şey ona göre yürüsün.
Lavabodan aksın gitsin kıskançlık, endişe, haset, kibir ve kin. O asitler ki, borulardan lağıma doğru yollandıklarında, bütün tıkanıklıklar açılır.
Korkuların, tüllerini havalandıran rüzgar olsun. Korkmayan yok, korkuyla yelken açan az. Bırak, odana girsinler.
Hiç aramadıklarını çaldıracağın, kalp kazanarak kapatacağın bir telefon dursun masada. Ve bir liste önünde. Kısalsın bitsin. Kendi üzerini çizmen yeterli.
Sana hep ilk hoşgeldini ve en son hoşçakalı diyecek olan, ayaklarının altında duran o paspasın, en değerli varlığın olduğunu unutma. O paspas ki, çamurunu siler ve içeri buyur eder. En yakınındır o, hergün kıymetini bilerek bas ona.
Odanı hep havalandır, kapısını hep açık tut ve perdeleri kapatma. Hava nasılsa kapanıcak arada. O zaman da tüneli hatırlarsın.
Bu dönüşün kutlanmaya değer olsun. Zilini sürprizler çalsın.
Bu dilekleri okuyan isterse, bunları bana da dilesin. Bu hanede tek kuralı bu olsun.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İstediğiniz Her Şeyi Gerçek Kılmanızı Sağlayacak Yegâne Kavram: Çekim Yasası

cekim-yasasi-filoji-com[1]

 

Çekim yasasını daha önce hiç duymayanlar için kısaca özetlemek gerekirse, herhangi bir isteğinizi zihninizde canladırdıktan ve o isteğin gerçekleşme halini detaylıca, derinlemesine düşündükten sonra o isteğin gerçeğe dönüşme fenomeni olarak adlandırabiliriz. Aslında işin temelinde yatan şey, evrendeki her şeyin frekanslar aracılığıyla birbiriyle iletişim halinde olduğu inancıdır. Bu temele dayanarak, kişi eğer düşünceleri aracılığıyla kendini hayalini kurduğu gerçeklik ile aynı frekansa sokabilirse, o isteğe kavuşacaktır.

Bu kavramla karşılaşan birçok kişi ilk başta bunu saçma ve hatta komik bulmakta. Ancak bugün birçok işadamı, oyuncu, sporcu, politikacı ve birçok zengin ismin çekim yasasını kullanarak bulundukları pozisyona geldikleri bilinen bir gerçek. Kısa bir Youtube aramasıyla kendi ağızlarıyla çekim yasısını kullandıklarını söyleyen birçok ünlü isimle karşılacaksınız. Yani altında yatan sebebi bilimsel olarak açıklayamasakta, çekim yasası var ve çalışıyor.

Çekim yasası ile ilgili bugüne kadar yüzlerce kitap yazıldı, onlarca kişisel gelişim uzmanı bu konu ile alakalı konuşma ve seminer düzenledi… Ancak işin aslı çekim yasası karmaşıklıktan uzak oldukça basit bir temele dayanıyor: “Birşeyi iste ve onun için çalış.” Çekim yasası ile ilgili yanlış bilinen noktalardan en kritiği budur. Bazı kişisel gelişim uzmanlarının söylediğinin aksine bir isteği düşledikten sonra, yan gelip yatamazsınız! İsteğinizi gerçek kılmak için hareket etmelisiniz. Buna kısaca akış içerisinde olmak denmekte.

Eğer sizde çekim yasasını aktif bir şekilde kullanmayı düşünüyorsanız, basit ve kısa bir biçimde hazırlanmış ancak oldukça etkili olan bu 11 maddelik listeye mutlaka göz gezdirin;
1. Yazın
Geçmişte istediğiniz ve gerçek olmuş bir şeyi yazmakla başlayın. ‘’Bunun için minnettarım’’ veya ‘’Artık bu bende var’’ gibi. Ardından şuan ki isteğinizi düşleyin ve ‘’Bana yaklaşan bu şey için mutluyum ve geldi.’’ gibi, olumlayıcı bir cümle yazın. Cümleleriniz size özgüdür. Ancak gelecek için isteğiniz dileğiniz ile geçmişte istediğiniz ve gerçek olmuş şeyi aynı kağıda yazmanızın sebebini iyi anlamalısınız. Bunun sebebi, gelecek için istenen şeyi de, gerçeklik frekansına sokmaktır. Yani dileğiniz daha gerçekleşmeden, gerçekleşmiş gibi şükretmelisiniz.

2. Spesifik Olun
İstediğiniz şeyin detaylarını tutun ve onu gerçekten zihninizde görün. Zihninizde kısa filmler oynatarak o anı gerçekten yaşayın. Bu hayal sekanslarının oldukça faydalı olduğunu unutmayın.
3. Küçük adımlarla ilerleyin
Çekim yasasını duymuş, denemiş ancak sonuç alamamış insanların en çok hata yaptığı adım burasıdır. Örneği maaşınız 5 bin TL iken, ayda 50 bin TL kazandığınız bir gerçeklik hayal ederseniz bu dileğiniz tabi ki, kısa vadede gerçekleşmeyecektir. Yine aynı örnekten ilerlemek gerekirse, maaşınızda makul bir artış olacağını hayal etmelisiniz. Bu miktarı mantık çerçevesinde belirleyin. Bu şekilde düşlemeye başladığınızda beklediğiniz değişimin gerçekleşeceğine emin olabilirsiniz.

4. Akışa ters isteklerde bulunmayın
Evrenin doğal bir akışı vardır. Olması gerekenler ve olmaması gerekenler kutsal bir dizge ile bellidir. İsteklerimizi düşlerken bu akışa ters düşmek bizi sadece hayal kırıklığına uğratır. Örneğin, çok beğendiğiniz Hollywood starı ile evleneceğinizi hayal edip evrenden bunu dilemek akışa tamamıyla ters bir istektir ve gerçekleşmeyecektir. Kendi gerçekliğiniz dahilinde bulunan ihtimaller üzerinden isteklerini ilerletirseniz, isteklerinizi gerçek kılma potansiyeliniz oldukça yüksektir.
5. Gerçekten istediğinizden emin olun
O şeyi gerçekten istediğinizden ve onun sizin için olduğundan emin olun. Diğer insanların sizin için istediklerini düşünmeyin, kalbinizin derinliklerinde o şeyi hissetmiyorsanız gerçekleşmeyecektir. Çünkü evren enerjinizle eşleşir ve enerji asla yalan söylemez.

 

6. İnanın
İsteğiniz inanç sisteminizle eşleşmek zorundadır. İşte bu en önemli adımdır çünkü bu çekim yasasının eşleşeceği şeydir. Bir şey istediğinizi düşünüyorsanız ancak istediğiniz şeyi kalbinizin derinliklerinde hissedemiyor, tereddüt ediyor ve gerçekleşmeyeceğini düşünüyorsanız işte bu tam da alacağınız sonuçtur. Bu şeyi ne kadar derinden istiyorsunuz? Bunun gerçekleşeceğine inanıyor musunuz? İnanç sisteminiz güçlenene kadar küçük küçük başlayın ve onu inşa etmeye devam edin.
7. Onaylayın
İsteğinizi onaylayan ve güçlendiren kendinize has pozitif ifadeler ortaya çıkarın. Her ne zaman aklınızda bir şüphe olursa veya tereddüde düşerseniz zihninizi bu pozitif ifadelerle doldurun.

8. Rahatlayın
Rahatlayın ve istediğiniz şey size doğru geliyormuş gibi davranın. İstediğiniz şeyin olması için ne kadar çok yalvarırsanız ve mutsuz olursanız o kadar çok onu bir gerçeklik olarak zihninizde canlandıramazsınız. Bir dilek uğrunda çalışmak ayrı şey, onun için yalvarmak ayrı şeydir. İstediğiniz şeyi görün, inanın ve size yaklaştığını hissedin ve üzerinizdeki negatif düşünceleri bırakın. Unutmayın, o istek zaten sizin. Tek yapmanız gereken ona doğru ilerlemek, yalvarmak değil!
9. Şükredin
Şu anda sahip olduğunuz her şey için şükredin. Çekim yasası şükrettiğiniz her şeyi size getirmeye devam edecektir. Şükür mucizeleri mıknatıs gibi çeker…

10. İstediğiniz şeyi zihninizde görün
İstediklerinizin ve rüyalarınızın gerçekleştiğini zihninizde bir film gibi canlandırın ve görün. Ve onları en ufak bir şüphe dahi duymadan ilk başta zihninizde canlandırın. Sonuçları görün ve hayal gücünüzün koşmasına izin verin.
11. İlham alın
Bir şeyler yapmak için rastgele ilhamlar almaya ve etrafınızdan rastgele iyi hisler elde etmeye başlayın. Ne zaman büyük bir dürtü, ilham veya bir düşünce alırsanız, hemen ona göre hareket edin. İstediğiniz zaman daima cevap alırsınız. Çünkü evren sizi hep destekliyor, size rehberlik ediyor ve hayatınızda istediğiniz her şeyi elde etmenizi istiyor.

 

Paulo Coelho’nun, Simyacı kitabındaki yaşlı kralın dediği gibi; “Bir şeyi gerçekten istediğin zaman, arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar.”

http://filoji.com/istediginiz-her-seyi-gercek-kilmanizi-saglayacak-yegane-kavram-cekim-yasasi/

Szondi Testi: Aşağıdaki Şahıslar Arasından Size En Korkutucu Geleni Hangisi?

szondi-testi-[1]

 

20. yüzyılın ünlü psikiyatrlarından Macar Leopold Szondi tarafından hazırlanan bu test, görsel imgelerden yola çıkarak, bizim bastırılmış duygularımızı özellikle de korkularımızı bularak, onların hangi yollarla su yüzüne çıktığını keşfetmeyi amaçlıyor. Filoji.com olarak bir kısmını Türkçeleştirdiğimiz testin uygulaması ise gayet basit;
Aşağıdaki resme ve portrelere dikkatlice bakın ve ıssız bir ormanda karşılaşmaktan en çok çekineceğiniz şahsı seçin. Her şahıs farklı bir anlamı temsil etmektedir. İki kişi arasında kalıyorsanız, ikisininde değerlendirmesine göz gezdirin.

 

1 Numara

Eğer 1 numaralı kişiyi seçtiyseniz,özellikle çocukluk yıllarında,dominant olma derdinde olan otoriter figürler ile sorunlar yaşayıp, baskı altında kalmış olabilirsiniz. Farkettiyseniz, bu portredeki şahıs ince yapılı bir memur(öğretmen) görünümde. Özellikle okul hayatınızda davranışlarından memnun kalmadığınız bir öğretmeniniz tarafından psikolojik düzeyde kötü etkilenmiş olma ihtimaliniz gayet yüksek. Olgunluk çağınızda tepkisel olarak zayıf birini ezmeye çalıştığını düşündüğünüz kişilere karşı nefret hissetmeniz bu sebepledir.
2 Numara

Yuvarlak kafalı ve dolgun suratlı ve yapılı gözüken bu adamı seçtiniz. Tip olarak daha korkutucu seçenekler varken, fiziksel olarak güçlü ancak düşük zekalı gibi gözüken bu şahıstan korkmanız, size ve çevrenizdeki sevdiklerinize gelecek olan fiziksel tehlikelerden daha çok korktuğunuzu gösterir. İlkokul dönemi ya da daha öncesinde öfkeli, sorunlu ve çevresine zarar veren bir arkadaşınızından etkilenmiş olmanız ve kendinizi bilinçaltı düzeydi korumaya almış olmanız gayet olasıdır.
3 Numara

Tüm kişiler arasından açıkça güldüğü belli olan tek şahsı seçmeniz oldukça dikkat çekici. Bu kişiyi seçmeniz, hayatı oldukça ciddiye alan, sorumluluklarını yerine getirmek ve verdiği sözleri tutmak için çaba sarfeden bir birey olduğunuza işaret eder. Çocukluğunuzda, yada ilk gençlik yıllarınızda, verdiği sözü tutmayan, alaycı,ciddiyetsiz bir arkadaş ya da aile ferdinden muzdarip çok çekmiş olabilir, tepki olarak sonraki yıllarınızda sorumlu ve ciddi bir kişiye dönüşmüş olabilirsiniz. İkiyüzlülük ve riyakarlıktan da aynı derecede nefret etmeniz olasıdır.
4 Numara

Tüm şahıslar arasından en ifadesiz ve gizemli gözüken kişiyi seçtiniz. Bu kişiyi seçmeniz, düşünce bozukluğu(şizofreni vs) duygu bozukluğu ve bunlardan muzdarip olan şahıslara karşı duyduğunuz korku ve çekinmeyi temsil eder. Çocukluk yıllarında, böylesi psikolojik bozukluklar yaşamış biriyle iletişim kurmuş ve bu korkulara kavuşmuş olma ihtimaliniz yüksektir. Benzeri şekilde aile içinde, psikolojik sorunlar yaşayan veya duygusuz,sevgisiz davranan birinden farkında olmadan etkilenmiş ve ihtimalinizde vardır.
5 Numara

Belli belirsiz bir gülümseme takınmış ve yoğun göz makyajına sahip bu kadını seçmeniz, ilgi çekmey çalışan, narsist ve kendinden başkasını düşünmeyen insanlara karşı olan nefret ve korkunuzun dışa vurumudur. Sürekli olarak dikkati üzerinde toplamaya çabalayan kişilerden yaka silkmiş olmalısınız. Listede daha güçlü gözüken şahıslar olmasına rağmen, bu kadını seçmeniz, kişisel hayatınızda, daha çok bencil insanlardan çektiğinizi ve artık bu insanlardan uzak olma dileğinizin dışa yansımasıdır.

6 Numara

Listedeki diğer şahıslara göre daha sıradan, güvenilebilir ve zararsız gözüken bu şahsı seçtiniz. Bu sizin arkadaşlık ve yakın ilişkiler konusunda korkular yaşadığınızı ve hep güvendiğiniz ya da güvenmek istediğiniz kişiler tarafından kötülüğe ya da ihanete uğradığınızı göstermektedir. Bu sebeplerden ötürü hayatınıza yeni insan alırken kılı kırk yarıyor olmanız gayet olasıdır. Ciddi biçimde güvendiğiniz insan sayısı oldukça sınırlıdır hatta kimseye gerçekten güvenmiyor bile olabilirsiniz.
7 Numara

Orta yaşlıdan biraz hallice ve iri ve sorunlu gözüken bu adamı seçtiniz. Bu mantıksız, düşünmeden iş yapan, sorumsuz kişilere olan nefretinizin dışa vurumudur. Özellikle kendi ailesine çektiren, çocuklarıyla ilgilenmeyen ancak tüm bunlara rağmen otoriter bir figür yaratma çabasında olan kişilere hiçbir şekilde saygı duymuyorsunuz. Sizi bilinçaltı düzeyde böyle düşünmeye iten ve geçmişte sizi bu yönde korkutmuş bir figür olabilir. Bundan dolayı kendi kendinize yetebilme ve dıştan olabildiğince az yardım alma hedefindesiniz.
8 Numara

Temiz yüzlü ve diğerlerine nazaran daha genç gözüken bu kişiyi seçtiniz. Böylesi bir tipin zihninize tehlikeli olarak kazınmasının sebebi, gençlik ya da çocukluk dönemindeyken, bu görünümde genç birinin işlediği bir suçtan ya da kötülükten etkilenmiş olmanızdır. Bu sebeple gündelik hayatınızda, yaşınızdan daha düşünceli tavırlar sergiliyor ve etrafınız tarafından olgun biri olarak anılıyor olmanız yüksek bir ihtimaldir. Bu sebeple, çocukça ve olgun olmayan tavırlar sergileyen kişilere karşı mesafelisiniz.

http://filoji.com/szondi-testi-asagidaki-sahislar-arasindan-size-en-korkutucu-geleni-hangisi/

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

OMEGA 3’ÜN FAYDALARI

omega3-foods-720x480[1]

 

Eskimolar da neredeyse hiç kanser ve kalp krizi yada kalp hastalığı görünmemektedir, bunun sebebini omega3 e bağlayan büyük bir çoğunluk vardır ben ise kutuplardaki manyetik alana bağlayanlardanım
Eskimolarda kalp hastalığı, şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kanser neredeyse hiç görülmüyor. Yapılan araştırmalar eskimoların günde ortalama 10.000 mg balık yağı (omega 3) tükettiklerini ortaya koyuyor.
Diğer yağlara göre omega 3 oranı besinlerimizde kısıtlı miktarda bulunuyor. Badem, ceviz gibi kabuklu kuruyemişler, keten tohumu değerli birer omega 3 kaynağı. Az miktarda yeşil sebzelerde yer alıyor. En çok balık yağı, soğuk sularda yaşayan somon, ton, levrek ve kalkan gibi türlerde bulunuyor. Sıcak olan denizlerimizde yaşayan balıklarda omega 3 oranı daha az. Kısaca, balık dışında günlük besinlerimiz içinde omega 3 neredeyse yok gibi. Aşağıda ayrıntılı araştırma sonuçlarından da anlaşılacağı üzere faydası, alınan doza bağlı olarak artış gösteren balık yağı, sağlığımız için vazgeçilmez bir besin maddesi olmalıdır.
Öncelikle alınacak omega 3 miktarı konusuna bir açıklık getirmek gerekir. Amerikan ilaç ve besin birliği (FDA) günlük 3000 mg’a kadar önermiştir. Ancak yapılan çalışmalar bu miktarın 10 katının güvenli olduğunu göstermiştir. Halen eczanelerde 500 mg dozunda bulunan preparatların çocuklar için günde 1 adet alması önerilmektedir. Ayrıca hastalarıma önerdiğim 1000 mg günde 3 kez dozu, konuya hakim olmayan eczacılar tarafından çok görülmekte ve hastalar yanlış yönlendirilmektedir. Omega 3 çocuk ve erişkinler için günde en az 1500-3000 mg alınmalıdır. 500 mg gibi alınacak daha düşük dozların belirgin faydası olmayacak ve omega 3’ün işe yaramadığı gibi yanlış bir kanı ortaya çıkacaktır.
OMEGA 3’ÜN FAYDALARI
• İki ayrı araştırma omega 3’ün ani ölüm riskini E azalttığını bildirmiştir. Konu bel ağrısı ya da ülser değil ani ölümdür. Ani ölüm riskinden daha önemli ne olabilir?
• Almanya da yapılan bir çalışmada, yoğun bakım ünitesinde yatan hastalara günde 7000 mg ve üzerinde omega 3 verilmiş. Sonuç; Ölüm oranı 7 azalmış. Yoğun bakımda kalış süresi kısalmış, antibiyotik ihtiyacı azalmış. Bundan daha güzel bir sonuç olabilir mi?
• Çarpıntı (taşikardi) için günde 1000 mg omega 3 verilmiş. Beta blokör ilaçlar ile aynı sonuç elde edilmiş. Üstelik beta blokörlerin yan etkileri de (yorgunluk, cinsel güçsüzlük ve öksürük) görülmemiş. O halde neden çarpıntı ilacı kullanalım?
• Omega 3 tek başına aspirin ve kolesterol düşürücü ilaçlardan daha etkilidir. Kolesterol düşürücüler karaciğer ve kas dokusunu tahrip eder, cinsel güçsüzlüğe neden olur.
• Günde 3000 mg omega 3 alınmasıyla alzheimer hastalığı riski % 50 oranında azaltılır.
• Omega 3 maküler dejenerasyonu (yaşlılığa bağlı gelişen göz bozukluğu) % 40 oranında düzeltir ve görülme sıklığını % 75 oranında azaltır.
• Günde alınan 3000 mg omega 3 kolesterol düzeylerini normale döndürür.
• 1000 mg omega 3 depresyon belirtilerini belirgin biçimde azaltır.
• Hamilelik sonrası depresyon, hamilelik süresince alınan omega 3 ile önlenebilir.
• Allostatik yüklenme, hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği gibi hastalıkların esas nedenidir.
• 3 hafta boyunca günde 7200 mg alınan omega 3, allostaz etkisiyle gelişen böbrek üstü stres hormonları anormalliğini belirgin ölçüde düzeltir.
• Kalp damar hastalıkları ve pankreatit (pankreas iltihabı) günlük 1000 mg omega 3 kullanımıyla 0-50 oranlarında azalır.
• Omega 3 beyin gelişiminde gerekli olan yapı taşlarının mimarlarından biridir. Bu nedenle çocukların günlük en az 1500 mg almaları, yetişkinlerin 3000 mg almalarıyla beyin gelişimlerinin daha sağlıklı olmaları ve hem hastalıklarından korunmaları hemde tedavi olmaları sağlanacaktır.
• Omega 3 kilo almanıza neden olmaz. Kullanımıyla ilgili hiç bir yan etkisi olmayan omega 3, 1000 mg içinde sadece 9 kalori vardır. Bu nedenle toplam 3000 mg günlük omega 3 alınması ile 1 dilim ekmekten alınan kalori miktarı birbirine eşittir.
• Omega 3 doğada, doğal halde olduğu gibi hap biçiminde ya da omega 3 içeriği fazla olan besinlerle alınabilir. Bu nedenle ilaç sınıfına girmez ve kimi doktorlar tarafından tedavi edici özellikleri bilinmez. İlaç olmadığından dolayı sosyal sağlık kurumları tarafından da ödenmez.
• Hastalıkların temelinde, doğal olmayan beslenme ve yaşam alışkanlıkları olduğu görülür. Bunu en açık biçimde doğal ortamlarında yaşayan hayvanlarda bir çok hastalığın olmayışından anlayabiliriz. Oysa doğa, kendi kurallarına uygun davranmayan biz insanlara tedavi olanağını da sunuyor. Omega 3-balık yağı doğanın gerçek bir mucizesidir. İnsan bedeninin her zaman bu besin maddesine ihtiyacı vardır.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

2017’nin Burç Ödülleri…

gplus577442604[1]

Yılın en özel burç ödülü: Balık

Yılın en çok kırılan burç ödülü: Kova

Yılın en psikopat burç ödülü: Oğlak

Yılın en sihirli burç ödülü: Yay

Yılın en şizofren burç ödülü: Akrep

Yılın en çok içne atan burç ödülü: Terazi

Yılın en çok kazık yiyen burç ödülü:Başak

Yılın en şanssız burç ödülü: Aslan

Yılın en çok güvenen burç ödülü: Yengeç

Yılın en çok üzülen burç ödülü: İkizler

Yılın en çok iyi niyeti kullanılan burç ödülü: Boğa

Yılın en yalnız burç ödülü: Koç

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor, Masumi Toyotome . “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor..

25289435_1974919086161495_5958612271118397094_n[1]

 

Dünyada sevilmek istemeyen kişi yok gibidir” diye başlıyor, Masumi Toyotome . “Ama sevgi nedir, nerede bulunur, biliyor muyuz?” diye soruyor.. Sonra anlatmaya başlıyor :
“Sevgi üç türlüdür !..”
1-Birincisinin adı “Eğer” türü sevgi!..
Belli beklentileri karşılarsak bize verilecek sevgiye bu adı takmış yazar. Örnekler veriyor:
Eğer iyi olursan baban, annen seni sever. Eğer başarılı ve önemli bir kişi olursan, seni severim. Eğer eş olarak benim beklentilerimi karşılarsan seni severim.
Toyotome “En çok rastlanan sevgi türü budur” diyor. Bir şarta bağlı sevgi. Karşılık bekleyen sevgi.. “Sevenin, istediği birşeyin sağlanması karşılığı olarak vaad edilen bir sevgi türüdür bu” diyor yazar. “Nedeni ve şekli bakımından bencildir. Amacı sevgi karşılığı birşey kazanmaktır.”
Yazara göre evliliklerin pek çoğu “Eğer” türü sevgi üzerine kurulduğu için çabuk yıkılıyor. Gençler birbirlerinin o anki gerçek hallerine değil, hayallerindeki abartılmış romantik görüntüsüne aşık oluyor ve beklentilere giriyorlar. Beklentiler gerçekleşmediğinde, düş kırıklıkları başlıyor. Sevgi giderek nefrete dönüşüyor. Ve malesef en saf olması gereken anne baba sevgisinde bile “Eğer” türüne rastlanıyor. Fakat aslında insanlar “Eğer” türü sevginin üstünde bir sevgi arayışı içindeler…
2-İkinci türe geçiyoruz. “Çünkü” türü sevgi.

Toyotome bu tür sevgiyi şöyle tarif ediyor:
“Bu tür sevgide kişi, bir şey olduğu, birşeye sahip olduğu ya da birşey başardığı için sevilir. Başka birinin onu sevmesi, sahip olduğu bir niteliğe ya da koşula bağlıdır.” Örnek mi?..
“Seni seviyorum. Çünkü çok güzelsin/yakışıklısın!” “Seni seviyorum. Çünkü o kadar popüler, o kadar zengin, o kadar ünlüsün ki..” “Seni seviyorum. Çünkü bana o kadar güven veriyorsun ki..”
Yazar, Çünkü türü sevginin, Eğer türü sevgiye tercih edileceğini anlatıyor. Eğer türü sevgi, bir beklenti koşuluna bağlı olduğundan büyük ve ağır bir yük haline gelebilir. Oysa zaten sahip olduğumuz bir nitelik yüzünden sevilmemiz, hoş birşeydir, egomuzu okşar. Bu tür, olduğumuz gibi sevilmektir. İnsanlar oldukları gibi sevilmeyi tercih ederler. Bu tür sevgi onlara yük getirmediği için rahatlatıcıdır.
Ama derin düşünürseniz, bu türün, “Eğer” türünden temelde pek farklı olmadığını görürsünüz. Kaldı ki, bu tür sevgi de, yükler getirir insana… İnsanlar hep daha çok insan tarafından sevilmek isterler. Hayranlarına yenilerini eklemek için çabalarlar. Sevilecek niteliklere onlardan biraz daha fazla sahip biri ortaya çıktığı zaman, sevenlerinin, artık ötekini sevmeye başlayacağından korkarlar. Böylece yaşama, sonsuz sevgi kazanma gayretkeşliği ve rekabet girer.
Ailenin en küçük kızı yeni doğan bebeğe içerler. Sınıfın en güzel kızı, yeni gelen güzel kıza içerler. Üstü açık BMW’si ile hava atan delikanlı, Ferrari ile gelene içerler. Evli kadın kocasının genç ve güzel sekreterine içerler. “O halde bu tür sevgide güven duygusu bulunabilir mi?” diye soruyor, yazar. ” ‘Çünkü’ türü sevgi de, gerçek ve sağlam sevgi olamaz” diyor.
Bu tür sevginin güven duygusu vermeyişinin iki ayrı nedeni daha var.
Birincisi; “Acaba bizi seven kişinin düşündüğü kişi miyiz?” korkusu. Tüm insanların en az iki yönü vardır. Biri dışa gösterdikleri.. Öteki yalnızca kendilerinin bildiği… “İnsanlar sandıkları kişi olmadığımızı anlar ve bizi terkederlerse” korkusu buradan doğar.
İkincisi de; “Ya günün birinde değişirsem ve insanlar beni sevmez olurlarsa..” endişesidir. Japonya’da bir kuru temizleyicide çalışan dünya güzeli bir kızın yüzü patlayan kazan yüzünden parçalanmış. Kız fena halde çirkinleşince, nişanlısı nişanı bozup onu terketmiş. Daha acısı, aynı kentte oturan anne ve babası, onu artık ziyarete bile gitmemişler… Sahip olduğu sevgi, sahip olduğu güzellik temeli üstüne bina edilmiş olduğundan bir günde yok olmuş. Güzellik kalmayınca sevgi de kalmamış. Ve kız birkaç ay sonra kahrından ölmüş.
Japon yazar “Toplumlardaki sevgilerin çoğu “Çünkü” türündendir ve bu tür sevgi, kalıcılığı konusunda insanı hep kuşkuya düşürür” diyor. Peki o zaman, gerçek sevgi, güvenilecek sevgi ne ?
Ve işte sevgilerin en gerçeği!.. Nedir peki, gerçek sevgi.. Asıl sevgi.. En güzel sevgi ?..
3-“Üçüncü tür sevgi, ‘Rağmen’ diye adlandırdığım türdür” diyor yazar.
Bir koşula bağlı olmadığı için ve karşılığında birşey beklenmediği için, “Eğer” türü sevgiden farklıdır bu. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını temel olarak almadığından, ‘Çünkü’ türü sevgi de değildir bu. Bu üçüncü tür sevgide, insan “birşey olduğu için” değil, “birşey olmasına rağmen” sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? ‘Rağmen’ türü sevgi!
Esmeralda, Qusimodo’yu dünyanın en çirkin, en korkunç kamburu olmasına “rağmen” sever. Yakışıklı ve zengin delikanlı da Esmeralda’ya çingene olmasına “rağmen” tapar ! Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara ‘rağmen’ sevilebilir. Tabii bu sevgiyle karşılaşması şartı ile..”
Burada insanın, iyi, çekici, basarılı ya da zengin bir konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine “rağmen”, olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor kişi. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor ama en değerli gibi sevilebiliyor.
Japon yazar “Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur” diyor. “Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir.” “Bugün yaşamınızı sürdürebilmenizin nedeni ‘Rağmen’ türü sevgiyi şu anda yaşıyor olmanız ya da birgün bu sevgiyi bulacağınıza inancınızdır.”
Son sözlerinde biraz umutsuz, Toyotome: “Bugün yaşadığımız toplumda herkesi doyuracak ve mutlu edecek bu sevgiyi bulmak çok zor. Çünkü herkesin sevgiye ihtiyacı var ve başkalarına verecek kadar fazlası kimsede yok…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BİR ERKEGE ÖFKELENDİGİNİZDE

5639f52118c7736a783e88dd[1]

BİR ERKEGE ÖFKELENDİGİNİZDE
Sag elinizin orta parmagını tutup ovun.Nefes alıp tutun.Öfkenin geçtigini göreceksiniz.
BİR KADINA SİNİRLENDİGİNİZDE
Sol elinizin orta parmagınıbir süre ovun .Nefes alıp tutun ,yavaşca verin.Öfkenin geçtigini görceksiniz.
Lütfen deneyin.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye.

Sezgin Kaymaz - Bakele[1]

” Benim babaannemdi, ama bütün köyün, annemgilin ve dedemin dediği gibi Bakele derdim ben de ona. Dedeme ise dede.
Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye.
“Sen yorulma, ineği ben sağarım.”
Gider sağardı.
“Su vereyim mi Bakele?”
Verirdi.
Bazı geceler çok soğuk olurdu yayla, “Dur Bakele…” derdi Bakele’nin elindeki odunları alıp. “Sobayı ben yakarım.”
Yakardı.
Şehre indiği her sefer kalın kalın kitaplar getirip “Bakele…” derdi, “Al. Oku sen. İşlere ben bakarım.” Bakele dedeme kocaman güler, “Sağ ol İbrahim.” deyip gömülürdü getirdiklerinin arasına. Okurken, suyun altına girmiş de nefesini tutuyormuş gibi gelirdi bana. Sıkılırdım önce, sonra korkardım, sonra gidip dedemin eteğini çekiştirir, “Bakele’ye bi şey mi oldu dede?” diye sorardım. “Şşt.” derdi dedem. “Okuyor oğlum, ne olacak? Hadi gel, biz de gazetenin resimlerine bakalım seninle.” Alırdı beni kucağına, işaret parmağıyla göstere göstere okur, anlatırdı.
“Sen niye okumuyosun dede?”
“İşte ben de gazete bakıyorum ya.”
Yanlarına gittiğim her yaz bir şeyler öğrenirdim. Kitap okunur, gazete bakılırdı meselâ. Sağılan ineğin arkasında durulmazdı. Uyuyan köpeğin yakınından geçilmez, eriğe tırmanılmaz, örümcek öldürülmez, kelebeğin kanadına dokunulmazdı.
Öğrenirdim.
Bakele macirdi.
“Macir ne demek dede?”
“Göçmen demek oğlum.”
“Göçmen ne demek?”
Başka memleketten gelmiş insan demekti.
Okul gibiydi benim için köy. Duvarsız, çatısız. Kışın şehirde okurdum, yazın köyde.
Yazdan yaza gelip gidiyor, her yaz biraz daha büyüyor, okuryazar falan oluyor, dedemin getirdiği gazetelere kendim bakmayı, Bakele’nin elinden bıraktığı kitapları kendim okumayı öğreniyordum.
Macir’in macir değil muhacir olduğunu meselâ… Orta iki’de.
Ve Bakele’nin gözünün içine bakan dedeme saygı duymayı, onu giderek Bakele’den daha fazla sevmeyi öğreniyordum. Ama dedemi daha çok sevdiğim için değil; dedem Bakele’yi babamın annemi sevdiğinden daha çok sevdiği için.
Babam annemden su isterdi: “Semiha, su getir.”
Dedem, Bakele istemeden getirirdi suyunu. Soğurur da getirirdi hem.
“Semiha çay koy.” Derdi babam.
Dedem çayı demler, getirip Bakele’ye ikram eder, “Beğendin mi?” diye de sorardı.
Babam anneme kızardı sık sık. Temizlik yaparken “Ayağını kaldırıver.” dediğini duysa, “Bir rahat vermedin.” diye terslenirdi. “Bağırtacaksın beni şimdi çocuğun yanında.” Annem korkardı babamdan.
Dedem, Bakele evde yokken temizlerdi evi; en çok da onun oturup kitap okuduğu köşeyi temizlerdi. “Mis gibi yaptım Bakele. Otur, rahat rahat oku.” Bakele dedemden hiç korkmazdı.
Bakar öğrenirdim ben. Güzel şeyler öğrenirdim.
Lise sondaydım. Bir kış vakti döndüm ki babam evde; gözleri kızarmış, annem bir köşede hem ağlıyor hem toparlanıyor. “Köye gidiyoruz. Hazırlan.” dediler. Bakele ölmüş.
Yol boyu Bakele’yi düşünmeye çalıştım ama hep dedem geldi gözümün önüne. Kime su getirecekti? Kim yorulmasın diye ineği sağacak, kim rahat okusun diye köşeyi süpürüp silecek, kim için çay demleyecekti?
Ne edecekti dedem?
Biz vardığımızda gömmüşlerdi Bakele’yi. Günahmış. Ölü bekletilmezmiş. Dedem önümüzde düştü, annem ağlar, babam ağlar; köyün küçük kabristanına gittik. Başucuna bir tahta dikmişler, toprak hamile gibi kabarmış, Bakele içinde yatıyor. Ama ben gene ona veremedim aklımı. Gözüm de dedemdeydi gönlüm de. Ne zaman başucu tahtasında “Vesile Kara, Ruhuna Fatiha” yazısını gördüm, anca o zaman Bakele’ye gitti aklım.
Vesile?
“Acaba…” diye düşünüyordum dua edermiş gibi yaparken, “Bakele babaannemin gayrimüslim adıydı da dedem tutup vatan hasreti çekmesin diye?..” Ama yok. Bakele yedi göbekten müslümandı.
Üç gün kaldık köyde. Gelenden gidenden anneme de yaklaşamadım babama da. Ağlayıp duruyorlardı. Dedem donmuş gibiydi bir tek. Gözü hep Bakele’nin kitap okuduğu köşede, onu ne kadar özlediğini bilmesen gülüyor dersin, yüzünde de yumuşacık bir ifade.
Annemgil komşulara veda etmeye gidince cesaretimi toplayıp yanaştım dedemin eteğine.
“Dede?..” dedim, “Bakele ne demek?”
Anlattı.
“Canım” demekmiş.
Ve “Aşkım” ve “Bir Tanem” ve “Her Şeyim” ve “Ömrümün Vârı” ve “Gözümün Nûru” ve “Kalbim” ve “Işığım” ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş.
İlk “Canım” demek istediğinde ar etmiş dedem, “Hanım” dese “malım” demiş gibi olur diye korkmuş, “Vesile” dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. “Baksana” dese olmaz, “Bak hele…” demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, “Anladım İbrahim…” demiş. “Anladım… Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.”
Aşk, âşık olduğunla yekvücut olmakmış.
Öyle dedi dedem….
Günaydınlar..
Mutlu bir gün/günler geçirmeniz dileğiyle….

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Mısırlıların ölümsüzlük bitkisi dediği Aloe Vera’nın mucizesi ne?

640xauto[1]

 

Mısırlılar yüzyıllardır ona “ölümsüzlük bitkisi”, Kızılderililer ise “cennetin sihirli değneği” diyor. Peki nedir bu Aloe Vera ve neden bu kadar mucizevidir?
Son zamanlarda siz de duymuşsunuzdur, Aloe Veralı ilaçlar, Aloe Veralı kremler-jeller, Aloe Vera suları…
Kısacası Aloe Vera aşağı Aloe Vera yukarı…

Peki neden bu bitki diğerlerini açık ara farkla sollamıştır?
Aloe Vera, şaşırtıcı iyileştirme özelliklerine sahip mucizevi bir bitkidir. Yüzyıllardır kullanılan bu bitkiye özelliklerinden dolayı Mısırlılar ölümsüzlük otu adını vermişler.
Aloe Vera’nın 200’den fazla biyolojik olarak aktif ve doğal bileşeni vardır. Bunlar dışında da pek çok yerde kullanılır ve yiyecek olarak da tüketilir.
Aloe Vera’nın içinde birbirinden fazla yararlı madde bulunur. Bunlar:
Vitamin ve Mineraller
Aloe Vera, A, C, E, B1, B2, B3, B6, folik asit ve kolin vitaminlerini içerir.
Ayrıca, Aloe Vera özünde B12 vitamini vardır ki bu, diyetleri dolayısıyla B12 kaynakları sınırlı olan özellikle vejeteryan ve veganlar için önemlidir.
Minerallere gelince, Aloe Vera kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, manganez, potasyum, sodyum ve bakır içerir. Bu vitamin ve mineraller birleştiğinde metabolizmanın sağlıklı çalışmasını sağlar.
Enzimler
Aloe Vera, amilaz ve lipaz gibi önemli enzimleri içerir. Bu enzimler, yağ ve şeker moleküllerini parçalayarak sindirime yardımcı olurlar.
Aminoasitler
Aloe Vera’daki salisilik asit, iltihaplanma ile mücadeleye yardımcı olur. Üstelik, Aloe Vera, insan vücudu için gerekli olan 20’den fazla önemli aminoasitler yönünden oldukça zengindir.

Aloe Vera’nın sayılamayacak kadar çok faydası vardır. İşte o faydalarından ise bazıları:
Şişkinlik, ülser, IBS ve kolit gibi sindirim bozukluklarını önler ve mideyi rahatlatır
Beyaz kan hücrelerinin üretimini teşvik eder
Sivilceleri ve egzamayı tedavi eder
Deriyi nemlendirir
Döküntüleri ve diğer cilt rahatsızlıklarını azaltır
Yanıkların iyileşmesine yardımcı olur
Kırışıklıkları doldurur
Yaraları iyileştirir
Bağışıklığı artırır
Kan şekeri düzenlenmesine yardım eder
İdrar yolu performansını güçlendirir
Mide yanması ve hazımsızlığı azaltmaya yardımcı olur
Kanın oksijen seviyesini artırır
Artrit iltihabı riskini azaltır, İltihaplanmayı sakinleştirir ve artrit acısını azaltır
Kanın akışkanlığını artırır ve bu sayede kalp damar hastalıkları riskini düşürür
Kalp damar performansını ve fiziksel dayanıklılığı artırır
Diş etlerini sağlıklı tutar.
Tüm bunlardan yararlanmak için Aloe Vera’yı topikal olarak olarak kullanabilir içmek isterseniz, meyve suyu karışımlarına ve smoothie’lere ekleyebilirsiniz. Kısacası evde kendiniz hazırlayarak da Aloe Vera’nın mucizelerine tanık olabilirsiniz.

İşte evde de yapabileceğiniz Aloe Vera jeli:
Malzemeler:
Temiz bir kesme tahtası
Keskin bir fileto bıçağı
Bir Aloe bitkisi
Temiz bir tabak
Temiz pamuklu bir havlu
Steril (temiz) bir cam kavanoz
Taze limon suyu
Bir mutfak robotu (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:
İstenmeyen bakterileri ortadan kaldırmak için, ellerinizi yıkayarak ve çalışma yüzeyini temizleyerek işe başlayın.
Olgun, kalın, etli ve koyu yeşil renkte yaprakları seçin. Yapraklar en az 10-15cm uzunluğunda olmalıdır. Bitkinin tabanında bulunan en eski, en dıştaki ve kalın yapraklar idealdir çünkü besin açısından zengin bir jel tabakası içerir.
Yaprakları keskin bir bıçak ile, tabana yakın kısmından ancak bitkiye zarar vermeden kesin. Yaprakları ve bıçağı yıkayıp, kurulayın. Sonra kesilmiş yaprakları en az 15 dakika (45 derecelik bir açıyla) bir kap içine yerleştirip koyu sarı, acı Aloe suyunun akmasını bekleyin. Bu işlem, lateksin yapraktan akmasını sağlar. Lateks bağırsakları tahriş edebilen çok güçlü bir müshil maddedir, laksatif etkisiyle potasyum seviyesinin düşmesine neden olabilir.
Daha sonra her iki yanda dikenli kenarları incecik kesin ve üst yaprağı çok ince ve dikkatli bir şekilde keserek çıkarın. Bir kaşık yardımıyla, yaprağın ortasındaki jeli çıkarın ve temiz bir kavanoza ekleyin. Üzerine biraz limon sıkıp kavanozu sallayın ya da bir mutfak robotuna koyup karıştırın.Aloe Vera jelinizi buzdolabında kapalı bir kavanozda tutun
Bu jeli bir haftaya kadar saklayabilirsiniz.
Kullanım: Topikal olarak kullanmak istiyorsanız, kaşıkla jeli alın, günde birkaç kez yaranın üzerine sürün ve tamamen iyileşene kadar uygulayın. Tıbbi kullanımı için günde 3 kez jel 30 ml kullanın.

Kaynak: mynet.com

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

2018 Dilek Ağacı… Üç Dileğini Yaz Ve Paylaş…

26165450_129924901134483_2246339917726424731_n[1]

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. 4 Comments »

2018’e Dolunayda Gireceğiz… Fazlalıklardan, Yüklerden, Seni Üzenlerden Kurtulma Zamanı…

25395795_1292535177518915_4425657902497407263_n1[1]

 

İstediği olmadığında karakter değiştirenden,
Aramadığın sürece aramayandan,
İşi düşmedikçe tanımayandan,
İşi bittiğinde yanında durmayandan,
Devamlı kendini anlatandan,
Kişiliğiyle değil, etiketiyle konuşandan,
Anasını babasını tanımayandan,
Kendisini vazgeçilmez sanandan,
Değer görmek için yalakalık yapandan,
Menfaati için susandan,
Kul hakkı yiyip adalet diye bağıranlardan,
Seni seviyorum deyip, kaşı gözü oynayandan,
Ruha değil, bedene değer verenlerden,
Şahsiyete değil, cinsiyete değer verenlerden
Güçlülerin gölgesine girip, zayıflıklarını örtenlerden,
İlgi toplamak için kendini küçük düşürenlerden
Yalnız kalma pahasına olsa da,
TEK TEK KURTULUN…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Her sabah sevinçle uyan… Daima ileriye bakarak…

img-aNfXNO[1]

Belki bu yıl çok şeye kızdın…
delirdin…
kırdın…
Belki kendinden ödün verdin…
savaştın…
tek kaldın…
Belki aşık oldun…
belki sevildin…
belki terk edildin…
Belki aldatıldın, belki istenilmedin…
kim bilir …
Belki çok para kaybettin…
belki işinden oldun…
Belki “ne yapıyorum ben yaa” cümlesini ard arda kurdun…
Her ne yaptıysan yaptın…
HER NE OLDUYSA BİTTİ… bitti…
Onlar senin bir üst kata çıkman için yaşaman gerekenlerdi, bırakman gerekenlerdi, o kadar…
bu çok güzel bir yıl olsun tamam mı? …
buna sen de gayret et!….
KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMANIN ZAMANI ŞİMDİ!..
YENİDEN BAŞLA HERŞEYE…
gülmekten yanakların çatlasın..
paranı koyacak cüzdan bulama…
bankalar “yatırım” hesabın için telefonlarda kalsın…
sağlık bedeninden aksın…
aşk kalbini patlatsın…
sen ışıl ışıl ol, herkes peşinde dolaşsın…
başarıların dillerde dolaşsın…..
yastığa koyduğun kafanda “huzura” daha fazla yer kalsın….
ve her gece “iyi ki bunları yaptım,”
“iyi ki bunları yaşadım” diyerek uyu…
yaşadıklarından ne öğrendiğini fark ederek…
büyüyerek…
yaşadığın herşeyden ve herkesten özgürleşerek…
YALNIZCA kendin olarak…
kendin için yaşayarak…
Her sabah sevinçle uyan…
daima ileriye bakarak…
❤ ışık

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Geçen yılda Geçen yılı Yaşadınız mı?

imagesG8LRCA3A

Geçen yılda
Geçen yılı
Yaşadınız mı?
Bu yılı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu?
Ya siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimenlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın bunlar gibi birçok “küçük şey”e bağlı olduğunu
Hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün.
Yayılın çimenlerin üzerine,
Acele edin.
Er ya da geç
Çimenler yayılacak üzerinize.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Arınma Suyu – Arınmak için Cevher İksiri

21588_207370479602627_3877898702557880931_n[1]
Bu oldukça yalın ve basittir. Cevher iksiri yapımı da denir bu yönteme. İhtiyacınız olan bir litrelik su ve bir adet kuvars kristali.
1- Öncelikle bir kuvars satın alın veya elinizde olanı kullanabilirsiniz. Soğuk akan suda 10 dakika veya tuzlu su içerisinde 1 gün bekletmek suretiyle kristalinizi arındırdın.
2- Ardından kristali programlamak için hafif bir meditasyon yapın. Kristali elinize alın, onunla temasa geçin, enerjisiyle birleşin ve onu arınma taşı yapmak için programlayın. “Bana arınma için yardımcı ol, sularımı arınmanın enerjisiyle kutsa” diyerek kristalinizi arındırıcı ışıkla doldurun ve bu ışıkla parladığını imgeleyin.
3- Temiz bir kap alın (mümkünse cam, kesinlikle metal olmamalı ) ve temizleyin. Bu camdan bir kavanozda olabilir. Tercihen bir litrelik yapın.
4- İçerisine temiz içilebilir (doğal kaynak suyu) su koyun. Ve içerisine kuvars kristalinizi atın. Ardından Ellerinizi suyun üzerine koyarak kuvarsın tesiriyle ve sizde ışığı taç çakradan çekerek suyunuzu yükleyin. Suyun bembeyaz ışıkla parladığını imgeleyin ve suya “sesli” bir şekilde emir vererek yükleyin. “seni kuvarsla ve ışıkla yüklüyorum ve kutsuyorum. Bana arındırma getir.” İsterseniz kavanozun üzerine “arınma” yazan bir etiket yapıştırabilirsiniz.
5- Bu işlemleri yaptıktan sonra güneş ışığına çıkarın ve sabahtan güneş kapanana kadar açık havada güneş ışığında suyunuzu bırakın. Güneş ışığı ile yüklenmesi önemlidir. Suyun ağzını toz kaçmaması için kapatmayı unutmayın. Güneş ışığına çıkardığınızda kavanoza sert bir cisimle 10 kere vurun ve titreştirin. Bu titreşim suyun enerjisini yükseltecektir.
6- Günün sonunda suyunuzu içerin alın ve buzdolabına kaldırın. 7 gün boyunca her gün bu sudan içeceksiniz. Su bitene kadar kuvars kristalini çıkarmayın.
Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »