BİR ERKEGE ÖFKELENDİGİNİZDE

5639f52118c7736a783e88dd[1]

BİR ERKEGE ÖFKELENDİGİNİZDE
Sag elinizin orta parmagını tutup ovun.Nefes alıp tutun.Öfkenin geçtigini göreceksiniz.
BİR KADINA SİNİRLENDİGİNİZDE
Sol elinizin orta parmagınıbir süre ovun .Nefes alıp tutun ,yavaşca verin.Öfkenin geçtigini görceksiniz.
Lütfen deneyin.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye.

Sezgin Kaymaz - Bakele[1]

” Benim babaannemdi, ama bütün köyün, annemgilin ve dedemin dediği gibi Bakele derdim ben de ona. Dedeme ise dede.
Dedem, babamın anneme davrandığından daha iyi davranırdı Bakele’ye.
“Sen yorulma, ineği ben sağarım.”
Gider sağardı.
“Su vereyim mi Bakele?”
Verirdi.
Bazı geceler çok soğuk olurdu yayla, “Dur Bakele…” derdi Bakele’nin elindeki odunları alıp. “Sobayı ben yakarım.”
Yakardı.
Şehre indiği her sefer kalın kalın kitaplar getirip “Bakele…” derdi, “Al. Oku sen. İşlere ben bakarım.” Bakele dedeme kocaman güler, “Sağ ol İbrahim.” deyip gömülürdü getirdiklerinin arasına. Okurken, suyun altına girmiş de nefesini tutuyormuş gibi gelirdi bana. Sıkılırdım önce, sonra korkardım, sonra gidip dedemin eteğini çekiştirir, “Bakele’ye bi şey mi oldu dede?” diye sorardım. “Şşt.” derdi dedem. “Okuyor oğlum, ne olacak? Hadi gel, biz de gazetenin resimlerine bakalım seninle.” Alırdı beni kucağına, işaret parmağıyla göstere göstere okur, anlatırdı.
“Sen niye okumuyosun dede?”
“İşte ben de gazete bakıyorum ya.”
Yanlarına gittiğim her yaz bir şeyler öğrenirdim. Kitap okunur, gazete bakılırdı meselâ. Sağılan ineğin arkasında durulmazdı. Uyuyan köpeğin yakınından geçilmez, eriğe tırmanılmaz, örümcek öldürülmez, kelebeğin kanadına dokunulmazdı.
Öğrenirdim.
Bakele macirdi.
“Macir ne demek dede?”
“Göçmen demek oğlum.”
“Göçmen ne demek?”
Başka memleketten gelmiş insan demekti.
Okul gibiydi benim için köy. Duvarsız, çatısız. Kışın şehirde okurdum, yazın köyde.
Yazdan yaza gelip gidiyor, her yaz biraz daha büyüyor, okuryazar falan oluyor, dedemin getirdiği gazetelere kendim bakmayı, Bakele’nin elinden bıraktığı kitapları kendim okumayı öğreniyordum.
Macir’in macir değil muhacir olduğunu meselâ… Orta iki’de.
Ve Bakele’nin gözünün içine bakan dedeme saygı duymayı, onu giderek Bakele’den daha fazla sevmeyi öğreniyordum. Ama dedemi daha çok sevdiğim için değil; dedem Bakele’yi babamın annemi sevdiğinden daha çok sevdiği için.
Babam annemden su isterdi: “Semiha, su getir.”
Dedem, Bakele istemeden getirirdi suyunu. Soğurur da getirirdi hem.
“Semiha çay koy.” Derdi babam.
Dedem çayı demler, getirip Bakele’ye ikram eder, “Beğendin mi?” diye de sorardı.
Babam anneme kızardı sık sık. Temizlik yaparken “Ayağını kaldırıver.” dediğini duysa, “Bir rahat vermedin.” diye terslenirdi. “Bağırtacaksın beni şimdi çocuğun yanında.” Annem korkardı babamdan.
Dedem, Bakele evde yokken temizlerdi evi; en çok da onun oturup kitap okuduğu köşeyi temizlerdi. “Mis gibi yaptım Bakele. Otur, rahat rahat oku.” Bakele dedemden hiç korkmazdı.
Bakar öğrenirdim ben. Güzel şeyler öğrenirdim.
Lise sondaydım. Bir kış vakti döndüm ki babam evde; gözleri kızarmış, annem bir köşede hem ağlıyor hem toparlanıyor. “Köye gidiyoruz. Hazırlan.” dediler. Bakele ölmüş.
Yol boyu Bakele’yi düşünmeye çalıştım ama hep dedem geldi gözümün önüne. Kime su getirecekti? Kim yorulmasın diye ineği sağacak, kim rahat okusun diye köşeyi süpürüp silecek, kim için çay demleyecekti?
Ne edecekti dedem?
Biz vardığımızda gömmüşlerdi Bakele’yi. Günahmış. Ölü bekletilmezmiş. Dedem önümüzde düştü, annem ağlar, babam ağlar; köyün küçük kabristanına gittik. Başucuna bir tahta dikmişler, toprak hamile gibi kabarmış, Bakele içinde yatıyor. Ama ben gene ona veremedim aklımı. Gözüm de dedemdeydi gönlüm de. Ne zaman başucu tahtasında “Vesile Kara, Ruhuna Fatiha” yazısını gördüm, anca o zaman Bakele’ye gitti aklım.
Vesile?
“Acaba…” diye düşünüyordum dua edermiş gibi yaparken, “Bakele babaannemin gayrimüslim adıydı da dedem tutup vatan hasreti çekmesin diye?..” Ama yok. Bakele yedi göbekten müslümandı.
Üç gün kaldık köyde. Gelenden gidenden anneme de yaklaşamadım babama da. Ağlayıp duruyorlardı. Dedem donmuş gibiydi bir tek. Gözü hep Bakele’nin kitap okuduğu köşede, onu ne kadar özlediğini bilmesen gülüyor dersin, yüzünde de yumuşacık bir ifade.
Annemgil komşulara veda etmeye gidince cesaretimi toplayıp yanaştım dedemin eteğine.
“Dede?..” dedim, “Bakele ne demek?”
Anlattı.
“Canım” demekmiş.
Ve “Aşkım” ve “Bir Tanem” ve “Her Şeyim” ve “Ömrümün Vârı” ve “Gözümün Nûru” ve “Kalbim” ve “Işığım” ve daha yüz binlerce güzel söz, güzel ses demekmiş.
İlk “Canım” demek istediğinde ar etmiş dedem, “Hanım” dese “malım” demiş gibi olur diye korkmuş, “Vesile” dese çok resmi, soğuk. Ama kendinden tarafa bakmasını istiyormuş, onu görmesini, onun içini, yüreğini, sevdasını fark etmesini istiyormuş; anlatacak, dökülecek, gerekirse ağlayacakmış. “Baksana” dese olmaz, “Bak hele…” demiş, devamını getirebilecekmiş gibi.
Bakele dönüp bakmış.
Dedem bütün söyleyeceklerini unutmuş, öylece kalmış.
Beklemiş beklemiş Bakele, gülümsemiş, dedemin elini tutmuş, bakmış ki dedem yutkunup duruyor, “Anladım İbrahim…” demiş. “Anladım… Sen bana Bakele de bundan sonra, ben anlarım senin ne demek istediğini.”
Aşk, âşık olduğunla yekvücut olmakmış.
Öyle dedi dedem….
Günaydınlar..
Mutlu bir gün/günler geçirmeniz dileğiyle….

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Mısırlıların ölümsüzlük bitkisi dediği Aloe Vera’nın mucizesi ne?

640xauto[1]

 

Mısırlılar yüzyıllardır ona “ölümsüzlük bitkisi”, Kızılderililer ise “cennetin sihirli değneği” diyor. Peki nedir bu Aloe Vera ve neden bu kadar mucizevidir?
Son zamanlarda siz de duymuşsunuzdur, Aloe Veralı ilaçlar, Aloe Veralı kremler-jeller, Aloe Vera suları…
Kısacası Aloe Vera aşağı Aloe Vera yukarı…

Peki neden bu bitki diğerlerini açık ara farkla sollamıştır?
Aloe Vera, şaşırtıcı iyileştirme özelliklerine sahip mucizevi bir bitkidir. Yüzyıllardır kullanılan bu bitkiye özelliklerinden dolayı Mısırlılar ölümsüzlük otu adını vermişler.
Aloe Vera’nın 200’den fazla biyolojik olarak aktif ve doğal bileşeni vardır. Bunlar dışında da pek çok yerde kullanılır ve yiyecek olarak da tüketilir.
Aloe Vera’nın içinde birbirinden fazla yararlı madde bulunur. Bunlar:
Vitamin ve Mineraller
Aloe Vera, A, C, E, B1, B2, B3, B6, folik asit ve kolin vitaminlerini içerir.
Ayrıca, Aloe Vera özünde B12 vitamini vardır ki bu, diyetleri dolayısıyla B12 kaynakları sınırlı olan özellikle vejeteryan ve veganlar için önemlidir.
Minerallere gelince, Aloe Vera kalsiyum, magnezyum, demir, çinko, manganez, potasyum, sodyum ve bakır içerir. Bu vitamin ve mineraller birleştiğinde metabolizmanın sağlıklı çalışmasını sağlar.
Enzimler
Aloe Vera, amilaz ve lipaz gibi önemli enzimleri içerir. Bu enzimler, yağ ve şeker moleküllerini parçalayarak sindirime yardımcı olurlar.
Aminoasitler
Aloe Vera’daki salisilik asit, iltihaplanma ile mücadeleye yardımcı olur. Üstelik, Aloe Vera, insan vücudu için gerekli olan 20’den fazla önemli aminoasitler yönünden oldukça zengindir.

Aloe Vera’nın sayılamayacak kadar çok faydası vardır. İşte o faydalarından ise bazıları:
Şişkinlik, ülser, IBS ve kolit gibi sindirim bozukluklarını önler ve mideyi rahatlatır
Beyaz kan hücrelerinin üretimini teşvik eder
Sivilceleri ve egzamayı tedavi eder
Deriyi nemlendirir
Döküntüleri ve diğer cilt rahatsızlıklarını azaltır
Yanıkların iyileşmesine yardımcı olur
Kırışıklıkları doldurur
Yaraları iyileştirir
Bağışıklığı artırır
Kan şekeri düzenlenmesine yardım eder
İdrar yolu performansını güçlendirir
Mide yanması ve hazımsızlığı azaltmaya yardımcı olur
Kanın oksijen seviyesini artırır
Artrit iltihabı riskini azaltır, İltihaplanmayı sakinleştirir ve artrit acısını azaltır
Kanın akışkanlığını artırır ve bu sayede kalp damar hastalıkları riskini düşürür
Kalp damar performansını ve fiziksel dayanıklılığı artırır
Diş etlerini sağlıklı tutar.
Tüm bunlardan yararlanmak için Aloe Vera’yı topikal olarak olarak kullanabilir içmek isterseniz, meyve suyu karışımlarına ve smoothie’lere ekleyebilirsiniz. Kısacası evde kendiniz hazırlayarak da Aloe Vera’nın mucizelerine tanık olabilirsiniz.

İşte evde de yapabileceğiniz Aloe Vera jeli:
Malzemeler:
Temiz bir kesme tahtası
Keskin bir fileto bıçağı
Bir Aloe bitkisi
Temiz bir tabak
Temiz pamuklu bir havlu
Steril (temiz) bir cam kavanoz
Taze limon suyu
Bir mutfak robotu (isteğe bağlı)
Hazırlanışı:
İstenmeyen bakterileri ortadan kaldırmak için, ellerinizi yıkayarak ve çalışma yüzeyini temizleyerek işe başlayın.
Olgun, kalın, etli ve koyu yeşil renkte yaprakları seçin. Yapraklar en az 10-15cm uzunluğunda olmalıdır. Bitkinin tabanında bulunan en eski, en dıştaki ve kalın yapraklar idealdir çünkü besin açısından zengin bir jel tabakası içerir.
Yaprakları keskin bir bıçak ile, tabana yakın kısmından ancak bitkiye zarar vermeden kesin. Yaprakları ve bıçağı yıkayıp, kurulayın. Sonra kesilmiş yaprakları en az 15 dakika (45 derecelik bir açıyla) bir kap içine yerleştirip koyu sarı, acı Aloe suyunun akmasını bekleyin. Bu işlem, lateksin yapraktan akmasını sağlar. Lateks bağırsakları tahriş edebilen çok güçlü bir müshil maddedir, laksatif etkisiyle potasyum seviyesinin düşmesine neden olabilir.
Daha sonra her iki yanda dikenli kenarları incecik kesin ve üst yaprağı çok ince ve dikkatli bir şekilde keserek çıkarın. Bir kaşık yardımıyla, yaprağın ortasındaki jeli çıkarın ve temiz bir kavanoza ekleyin. Üzerine biraz limon sıkıp kavanozu sallayın ya da bir mutfak robotuna koyup karıştırın.Aloe Vera jelinizi buzdolabında kapalı bir kavanozda tutun
Bu jeli bir haftaya kadar saklayabilirsiniz.
Kullanım: Topikal olarak kullanmak istiyorsanız, kaşıkla jeli alın, günde birkaç kez yaranın üzerine sürün ve tamamen iyileşene kadar uygulayın. Tıbbi kullanımı için günde 3 kez jel 30 ml kullanın.

Kaynak: mynet.com

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

2018 Dilek Ağacı… Üç Dileğini Yaz Ve Paylaş…

26165450_129924901134483_2246339917726424731_n[1]

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. 4 Comments »

2018’e Dolunayda Gireceğiz… Fazlalıklardan, Yüklerden, Seni Üzenlerden Kurtulma Zamanı…

25395795_1292535177518915_4425657902497407263_n1[1]

 

İstediği olmadığında karakter değiştirenden,
Aramadığın sürece aramayandan,
İşi düşmedikçe tanımayandan,
İşi bittiğinde yanında durmayandan,
Devamlı kendini anlatandan,
Kişiliğiyle değil, etiketiyle konuşandan,
Anasını babasını tanımayandan,
Kendisini vazgeçilmez sanandan,
Değer görmek için yalakalık yapandan,
Menfaati için susandan,
Kul hakkı yiyip adalet diye bağıranlardan,
Seni seviyorum deyip, kaşı gözü oynayandan,
Ruha değil, bedene değer verenlerden,
Şahsiyete değil, cinsiyete değer verenlerden
Güçlülerin gölgesine girip, zayıflıklarını örtenlerden,
İlgi toplamak için kendini küçük düşürenlerden
Yalnız kalma pahasına olsa da,
TEK TEK KURTULUN…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Her sabah sevinçle uyan… Daima ileriye bakarak…

img-aNfXNO[1]

Belki bu yıl çok şeye kızdın…
delirdin…
kırdın…
Belki kendinden ödün verdin…
savaştın…
tek kaldın…
Belki aşık oldun…
belki sevildin…
belki terk edildin…
Belki aldatıldın, belki istenilmedin…
kim bilir …
Belki çok para kaybettin…
belki işinden oldun…
Belki “ne yapıyorum ben yaa” cümlesini ard arda kurdun…
Her ne yaptıysan yaptın…
HER NE OLDUYSA BİTTİ… bitti…
Onlar senin bir üst kata çıkman için yaşaman gerekenlerdi, bırakman gerekenlerdi, o kadar…
bu çok güzel bir yıl olsun tamam mı? …
buna sen de gayret et!….
KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMANIN ZAMANI ŞİMDİ!..
YENİDEN BAŞLA HERŞEYE…
gülmekten yanakların çatlasın..
paranı koyacak cüzdan bulama…
bankalar “yatırım” hesabın için telefonlarda kalsın…
sağlık bedeninden aksın…
aşk kalbini patlatsın…
sen ışıl ışıl ol, herkes peşinde dolaşsın…
başarıların dillerde dolaşsın…..
yastığa koyduğun kafanda “huzura” daha fazla yer kalsın….
ve her gece “iyi ki bunları yaptım,”
“iyi ki bunları yaşadım” diyerek uyu…
yaşadıklarından ne öğrendiğini fark ederek…
büyüyerek…
yaşadığın herşeyden ve herkesten özgürleşerek…
YALNIZCA kendin olarak…
kendin için yaşayarak…
Her sabah sevinçle uyan…
daima ileriye bakarak…
❤ ışık

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Geçen yılda Geçen yılı Yaşadınız mı?

imagesG8LRCA3A

Geçen yılda
Geçen yılı
Yaşadınız mı?
Bu yılı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?
Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu?
Ya siz onu hiç kokladınız mı?
Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?
Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimenlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç taş kaydırdınız mı bu yıl?
Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?
Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez fark ettiniz bu yıl?
İyi bir yılın bunlar gibi birçok “küçük şey”e bağlı olduğunu
Hiç düşündünüz mü bu yıl?
Yeni yılda düşünün.
Yayılın çimenlerin üzerine,
Acele edin.
Er ya da geç
Çimenler yayılacak üzerinize.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Arınma Suyu – Arınmak için Cevher İksiri

21588_207370479602627_3877898702557880931_n[1]
Bu oldukça yalın ve basittir. Cevher iksiri yapımı da denir bu yönteme. İhtiyacınız olan bir litrelik su ve bir adet kuvars kristali.
1- Öncelikle bir kuvars satın alın veya elinizde olanı kullanabilirsiniz. Soğuk akan suda 10 dakika veya tuzlu su içerisinde 1 gün bekletmek suretiyle kristalinizi arındırdın.
2- Ardından kristali programlamak için hafif bir meditasyon yapın. Kristali elinize alın, onunla temasa geçin, enerjisiyle birleşin ve onu arınma taşı yapmak için programlayın. “Bana arınma için yardımcı ol, sularımı arınmanın enerjisiyle kutsa” diyerek kristalinizi arındırıcı ışıkla doldurun ve bu ışıkla parladığını imgeleyin.
3- Temiz bir kap alın (mümkünse cam, kesinlikle metal olmamalı ) ve temizleyin. Bu camdan bir kavanozda olabilir. Tercihen bir litrelik yapın.
4- İçerisine temiz içilebilir (doğal kaynak suyu) su koyun. Ve içerisine kuvars kristalinizi atın. Ardından Ellerinizi suyun üzerine koyarak kuvarsın tesiriyle ve sizde ışığı taç çakradan çekerek suyunuzu yükleyin. Suyun bembeyaz ışıkla parladığını imgeleyin ve suya “sesli” bir şekilde emir vererek yükleyin. “seni kuvarsla ve ışıkla yüklüyorum ve kutsuyorum. Bana arındırma getir.” İsterseniz kavanozun üzerine “arınma” yazan bir etiket yapıştırabilirsiniz.
5- Bu işlemleri yaptıktan sonra güneş ışığına çıkarın ve sabahtan güneş kapanana kadar açık havada güneş ışığında suyunuzu bırakın. Güneş ışığı ile yüklenmesi önemlidir. Suyun ağzını toz kaçmaması için kapatmayı unutmayın. Güneş ışığına çıkardığınızda kavanoza sert bir cisimle 10 kere vurun ve titreştirin. Bu titreşim suyun enerjisini yükseltecektir.
6- Günün sonunda suyunuzu içerin alın ve buzdolabına kaldırın. 7 gün boyunca her gün bu sudan içeceksiniz. Su bitene kadar kuvars kristalini çıkarmayın.
Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hangi Yastığı Evin İçin Alırsın

unnamed-3[1]

Modern Bir Zevke Sahipsin

Sen, modern trendleri takip eden, etmese bile hiçbir zaman modernlikten uzaklaşmayan bir zevke sahip, çok klas bir insansın.

Klasik Bir Zevke Sahipsin
Sen, klasik moda ürünlerinden vazgeçemeyen, asil,insanın içini ısıtan, orjinal bir zevke sahipsin. Senden gelen hediyeleri kimsenin beğenmeme gibi bir lüksü olamaz çünkü senin zevkin, hiçbir zaman eskimeyen türden.

Orjinal Bir Zevke Sahipsin
Sen,orjinal şeylerden hoşlanan,kendine özgü bir tarza sahip,farklı ve klas bir zevke sahipsin.Evindeki eşyaların birbirleriyle uyumlu ama aynı zamanda da bir anlam ifade etmelerini istersin.Çok ince ruhlusun.

Sıra Dışı Bir Zevke Sahipsin
Sen,sıra dışı şeylerden hoşlanan,yeniliklere açık,modadan geri kalmayan bir zevke sahipsin.Evindeki eşyaların hem güzel görünmesini hem de eve daha sıcak bir hava katmasını istersin ve böylece evine gelen insanların da sık sık iltifatlarıyla karşılaşırsın.

Kaynak: baykush

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Burcunuza göre dünyaya geliş nedeniniz?..

 

Astroloji düşünülenin aksine, bilimsel bağlantıların en güçlü kanıtlarla sunulduğu bir bilim dalı…

Astrolojiyle ilgili, dedikodu mahiyetini aşan, bilimsel çalışmaları, bulguları, öngörüleri dikkatlice okuyor ve üzerinde çalışıyorum…
Son olarak bana gönderilen; “burcumuza göre, dünyaya geliş nedenimiz ne?..”
“Tanrı bizi dünyaya getirirken burcumuzla birlikte hangi misyonu veriyor?..” isimli çalışma, hayli ilginç sonuçları keyifli bir dille anlatıyor…
İşte burcunuza göre, Tanrı’nın bize verdiği misyonlar:
Kendinizi anlayabilmek için, Tanrı’nın verdiği misyonları; Koç burcundan itibaren okumanız gerekiyor…
Burçlarla arasındaki bütünlüğü anlamak kapsamında…
Sadece kendi burcunuzu okumaya kalkarsanız, “hayatı kendinden ibaret sayan ve evreni anlamaya çalışmayan tüm küçük egolarda” olduğu gibi olaydan hiçbir şey anlamamanız kesindir…
Hepsini bir bütünün parçaları olarak görmeniz dileğiyle…

KOÇ: KENDİNİ BEĞENME ÖZELLİĞİ
Sana ilk tohumu ekme onurunu veriyorum…
Ektiğin her bir tohuma karşılık, elinde bir milyon tohum bulacaksın…
Fakat onların büyümelerini görecek vaktin olmayacak…
İnsanların aklına “BEN”i yerleştirecek ilk kişi sen olacaksın…
Fakat bu düşünceyi geliştirme, ya da hakkında soru sorma, senin görevin olmayacak…
Yaşamının sebebi; eylemdir…
Bu eylem insanlara “BENİM YARATICILIĞIMI” haber verecek…
İyi çalışabilmen için sana “KENDİNİ BEĞENME” özelliği veriyorum…

BOĞA: “SANA GÜÇLÜ OLMA YETİSİNİ VERİYORUM”
Sana tohumu madde haline getirme gücü veriyorum…
Başlanmış olan bütün işleri senin bitirmen gerektiği için, görevin çok sabır gerektiriyor…
Aksi halde tohumlar rüzgarda savrulup kaybolacak…
Yapmanı istediğim bu görev için soru sormayacak, işin ortasında düşünceni değiştirmeyecek ve başkalarından destek beklemeyeceksin…
Bunun için sana “GÜÇLÜLÜĞÜ”, yani “GÜÇLÜ OLMA” yetisini veriyorum…
Onu akıllıca kullan…

İKİZLER: “BİLGİYİ BULACAKSIN…”
Sana insanların çevrelerinde gördükleri şeyi anlamalarını sağlayabilmek için, cevapsız sorular veriyorum… İnsanların neden konuşup, neden dinlediklerini hiçbir zaman bilemeyeceksin…
Fakat cevabı bulmak için yapacağın araştırmalarda sana armağan olarak “BİLGİ”yi vereceğim… Bilgi’yi bulacaksın…

YENGEÇ: “SANA DUYGUYU ÖĞRETME GÖREVİNİ VERİYORUM…”
Sana insanlara duyguyu öğretme görevini veriyorum… Bütün duyguları yaşayarak öğrenmeleri ve olgunluğa ulaşmaları için, onları hem ağlatıp hem güldüreceksin…
Sana olgunluğu hızla arttıracak olan, “AİLE” armağanını veriyorum…

ASLAN: “YARATICILIĞIMIN GÖRKEMİNİ DÜNYAYA GÖSTERME GÖREVİ”
Sana yaratıcılığımın tüm görkemini dünyaya gösterme görevini veriyorum… Ancak azametinde dikkatli olmalı ve bu yaratıcılığın senin değil “BENİM” olduğu gerçeğini daima hatırlamalısın…
Eğer bunu unutursan; insanlar seni küçük görecekler… Bu görevi iyi bir şekilde yerine getirirsen, büyük haz duyacaksın… Bunun için sana vereceğim armağan “ONUR”dur…

BAŞAK: “SENDEN, YARATTIKLARIMI DİKKATLİCE SINAMANI İSTİYORUM…”
Senden insanların BENİM YARATTIKLARIMLA neler yaptıklarını sınamanı istiyorum… Onların ne yaptıklarını dikkatlice inceleyip, kusurlarını hatırlatacaksın; ve böylece BENİM YARATTIKLARIMI iyice öğrenmelerini sağlayacaksın…
Sana bunu yapabilmen için “SAF DÜŞÜNCEYİ” armağan ediyorum…

TERAZİ: “UYUMSUZLUK OLAN HER YERE SENİ YERLEŞTİRECEĞİM…”
Sana insanların birbirlerine karşı olan görevlerini hatırlayabilmeleri için, HİZMET erdemini veriyorum…
Böylece insanlar işbirliğini öğrenecek… Ve kendi davranışlarının diğer yönlerini de yansıtma yeteneğini elde edecekler… UYUMSUZLUK OLAN HER YERE SENİ YERLEŞTİRECEĞİM…Bu gayretlerin için sana armağanım “Sevgi” dir…

AKREP: “HAYVANSAL İÇGÜDÜLÜRLE ÖYLESİNE UĞRAŞACAKSIN Kİ…
Sana çok güç bir görev veriyorum…

Sana düşündüklerini anlama yeteneği verdiğim halde, anladıklarını söylemene izin vermeyeceğim…
Birçok kez gördüklerinle ACI çekecek ve bu acı ile “BEN”den uzaklaşacaksın…
Bu acının “BEN”den değil, benim yanlış anlaşılmış olmamdan doğduğunu unutacaksın…
Birçok insanı hayvan gibi görecek ve onların hayvansal içgüdüleriyle öylesine uğraşacaksın ki, yolunu şaşıracaksın…
Fakat en sonunda BANA döneceksin…
Akrep sana en üst armağanım olan “AMAC”ı veriyorum…

YAY: “BİRÇOK KİŞİNİN YAŞAMINA YALNIZ BİR AN İÇİN GİRECEK…”
Senden “BEN”i yanlış anlayıp, çaresizliğe düştüğünde insanları güldürmeni istiyorum…
Bu güldürme insanlara umut verecek ve bu umutla insanların gözlerini BANA çevirmelerini sağlayacaksın…
Birçok kişinin, yaşamına yalnız bir an için girecek ve girdiğin her yaşantıdaki huzursuzluğu tanıyacaksın… Sana karanlıktaki her köşeye erişip aydınlatabilmen için, “SONSUZ BEREKET” veriyorum…

OĞLAK: “SANA İNSANLARIN SORUMLULUĞUNU YÜKLÜYORUM…”

Senden insanlara çalışmayı öğretmek için alınterini istiyorum… Tüm insanların yükünü omuzlarında taşıyacağın için, bu görevin hiç de kolay değil… Ama bu boyunduruğun yükü için, sana insanların “SORUMLULUĞUNU” yüklüyorum…

KOVA: “YALNIZLIĞIN” ACISIYLA; BENİM SEVGİMİ ÖĞRENECEKSİN…

Sana insanların, tüm olanakları görebilmek için; “GELECEK” KAVRAMINI
veriyorum… “BENİM SEVGİMİ” kişiselleştirebilmen için, “YALNIZLIK” acısını çok duyacaksın… İnsanların gözlerini yeni olanaklara çevirebilmeleri için, sana “ÖZGÜRLÜĞÜ” armağan ediyorum…

BALIK: “SENDEN İNSANLARIN ÜZÜNTÜLERİNİ GETİRMENİ İSTİYORUM…”
Sana hepsinden daha güç bir görev veriyorum…
Senden insanların ÜZÜNTÜLERİNİ toplayıp, BANA geri getirmeni istiyorum…
***
Senin gözyaşların sonunda benim gözyaşlarım olacak…
Senin topladığın üzüntüler, insanların BENİ yanlış anlamalarından doğmuş üzüntülerdir…
Senin onlara vereceğin “ŞEVKAT”le onlar yeniden BENİ anlamaya çalışacaklar…
Bu güç görev için sana en büyük armağanı veriyorum…
Sen oniki çocuğum arasında BENİ tek anlayan olacaksın…
***
Fakat bu anlayış yalnız senin içindir…
Sen onu insanlara anlatmak istediğinde, onlar seni dinlemeyeceklerdir…
Yazar: Reha Muhtar

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »