Çay Demlerken Sakın Bunu Yapmayın

megerse_yanlis_yapiyormusuz_h5127511

 

Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Bükün, çayın içerisinde tein ve tanenler içeren bir bitki olduğuna dikkat çekerek, bu tein ve tanenlerin bitkilerin kendilerini korumak amacıyla salgılamış oldukları bileşikler olduğunu ifade etti.
Çayın uygun bir yöntemle pişirilmemesinin bu bileşikleri aktifleştirdiğine işaret eden Bükün, bu durumunda kansere varabilecek zararlar oluşturacak olumsuz durumlara yol açtığını vurguladı. Bükün, bunun önüne geçebilmek için çayı demlerken bu bileşiklerin aktif hale gelmesini engelleyecek ısı derecesinde tutulması gerektiğini kaydetti.

ACI İSE İÇMEYİN

Vatandaşların kafe veya çay ocakları gibi yerlerde çay içerken, çayın yüksek ısıya maruz kalıp kalmadığını tadından anlayabileceğine de işaret eden Prof. Bükün, “Normalde çayı içtiğimiz zaman ağırda hoş bir tat bıraktığını hepimiz bilmekteyiz. Bayat çayların ya da tanenlerin aktif hale geldiği çaylar ağızda acı bir tat bırakır. Çay içerken mutlak suretle taze demlenmiş olmasına da dikkat etmeliyiz” dedi.

ÜST DEMLİĞE ÇAY KOYDUKTAN SONRA

Tanenlerin aktif hale gelmemesi için çayın mutlak suretle kaynatılmadan sadece sıcak su ile demlenmesi gerektiğini anlatan Bükün, “Çokça yapılan bir yanlış var. Genelde üstteki demliğe kuru çayı bırakıp, alttaki demlikte suyu kaynatıyoruz. Bu çok yanlış bir durum ve yapılmamalı.
Eğer yapılacaksa da kuru çayı bıraktığımız demliğe biraz soğuk su ilave etmeliyiz. Daha sonra alttaki çaydanlıktaki su kaynayınca çayın üzerine ilave etmeliyiz. Kesinlikle de çayı fokurdayacak derecede kaynatmamalıyız. Yoksa çayımızı sağlığımıza zararlı hale getirmiş oluruz” diye konuştu.

Kaynak: Bir şifa

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Bugünkü Teknolojiyle Bile İnşa Edilmesi Mümkün Olmayan 19 Akıl Almaz Antik Yapı

 

19. Büyük Hipostil Salonu – Mısır

Büyük Hipostil Salonu - Mısır

 

Karnak Tapınağı’nda bulunan bu salon, dünyadaki en büyük dini mekân olma özelliği taşıyor. Salonda bulunan 134 adet taş sütunun her birinin uzunluğu ise 24 metre. Nasıl taşındı, nasıl yapıldı orası meçhul…

18. Warren Field – İskoçya

Warren Field - İskoçya

 

İskoçya’da bulunan Warren Field, dünyanın en eski takviminin kalıntılarına sahip. Yaklaşık olarak 10,000 yıllık olduğu düşünülen bu kalıntılar, Ay’ın evrelerini takip etmek amacıyla inşa edilmiş.

17. York Minster Katedrali – İngiltere

York Minster Katedrali - İngiltere

 

İnşa edilmesi 250 yıl süren bu katedral, hâliyle zamanın mimarî üslubunun iki yüzyıllık evrimini de gözler önüne sermekte. Gize piramitlerinin inşasının 20 sene sürdüğü düşünülüyor; gerisini siz düşünün…

16. İnka Halat Köprüleri – Peru

İnka Halat Köprüleri - Peru

 

6 yüzyıl önce İnkalar tarafından inşa edilen bu köprüler, dağlar arasındaki derin ve uzun boşlukları birleştirme özelliğine sahipti. Bu köprüler, toplamda 70 aileye mensup 1000 kişinin bitkilerden elde edilen ipleri dokumasıyla meydana getirilmiştir.

15. Altın heykeller – Mısır

Altın heykeller - Mısır

 

M.Ö. 2300 yılları civarında Mısır‘da kıymet verilen objeleri korumak amacıyla yapılan altın heykeller, bugünkü teknolojiyle elde edilemeyecek inceliğe ve ayrıntıya sahip.

14. Borobudur Budist Tapınağı – Endonezya

Borobudur Budist Tapınağı - Endonezya

 

124 metrelik uzunluğu ve 41 metrelik yüksekliğiyle Borobudur Tapınağı dünyanın en büyük Budist tapınağı olma özelliğini taşıyor. 9. yüzyılda inşa edilen bu tapınak, toplamda 2 milyon blok kullanılarak oluşturulmuş.

13. Neandertal mızrakları – Almanya

Neandertal mızrakları - Almanya

 

Neandertaller mızrak yapımında ağaç sopalarla sivri taş uçlarını birleştirmek için huş ağacından elde edilen zift kullanmışlardır. Çok farklı sıcaklıklara ve zorlamalara dayanabilen bu mızrakların yapımında kullanılan malzeme, bilim insanlarını bugün bile hayrete düşürmektedir.

12. Jüpiter Tapınağı – Lübnan

Jüpiter Tapınağı - Lübnan

Romalılar zamanında Heliopolis adı verilen şehirde, bugün ise Lübnan topraklarında yer alan Jüpiter Tapınağı, yapımında 800 ton ağırlığında üç adet istinat duvarı kullanılmış bir yapıdır. O zamanın teknolojisiyle o taşlar nasıl taşındı, onu bilen yok…

11. Gize Piramitleri – Mısır

Gize Piramitleri - Mısır

 

Mısır piramitlerinin yapımında kullanılan taşların M.Ö. 2500 yılında nasıl olup da çöl boyunca taşındığı, kaldırıldığı ve gördüğünüz mükemmellikte yerleştirildiği bildiğiniz gibi hâlâ herkesin merâk ettiği bir konu…

10. Kailasa Tapınağı – Hindistan

Kailasa Tapınağı - Hindistan

 

Kailasa Tapınağı 8. yüzyılda inşâ edilmiş bir yapıdır. Ana kayaya kazılan üç hendeğin bulunduğu bu yekpare tapınak, bugün koruma altında olan yapılardandır.

9. Banaue Pirinç Terasları – Filipinler

Banaue Pirinç Terasları - Filipinler

 

Ifugao Dağı yamaçlarına insan eliyle şekil verilerek meydana getirilmiş bu terslar, binlerce metrelik yüksekliğe sahip. Durum böyle olunca hâliyle yerliler tarafından bu görüntünün ortaya çıkarılması 2000 yıl kadar sürmüş.

8. Chand Baori – Hindistan

Chand Baori - Hindistan

 

Bugün 1200 yaşında olan bu yapı, 30 metrelik derinliğe sahip bir basamaklı kuyudur. İnşa edilmesinin sebebi ise, Kuzey Hindistan‘da o zamanlar yaşanan su kıtlığına çözüm bulmaktır. Ayrıca yapı toplamda 3500 adet basamağa sahiptir.

7. Petrovaradin Kalesi – Sırbistan

Petrovaradin Kalesi - Sırbistan

 

1600’lü yıllarda Sırbistan’da inşa edilen bu kale, yapımı 88 yıl sürmüş yeraltı geçitlerine sahiptir. Toplamda 4 kademeye ve 17 kilometre uzunluğa sahip olan bu galerilerin kazılması sırasında binlerce mahkum yaşamını yitirmiştir.

6. Longmen Mağaraları – Çin

Longmen Mağaraları - Çin

 

Dünyanın en büyük Buda heykeli koleksiyonunu barındıran Longmen Mağaraları, toplamda 97,000 Buda heykeline ev sahipliği yapıyor. Resimde gördüğünüz oymalara ise 493 yılında başlanmış ve tamamlanması tam 400 yıl sürmüştür.

5. Puquios Su Kanalları – Peru

Puquios Su Kanalları - Peru

 

Peru’nun yerlileri tarafından 1000 yılı aşkın süre önce kazılan bu spiral kuyular, yeraltı suyu çıkarmak için inşa edilmiş devasa hidrolik sistemlerdir.

4. Qin Shi Huang’ın Mezarı – Çin

Qin Shi Huang'ın Mezarı - Çin

 

Yapımı 2,000 yıl öncesine dayanan ve dünyanın en büyük türbesi olan bu yapı, toplamda 8,000 adet toprak askere ev sahipliği yapıyor. Türbenin yapımının 40 yıl sürdüğü ve toplamda 700,000 kişinin çalıştırıldığı düşünülüyor.

3. Pont du Gard – Fransa

Pont du Gard - Fransa

 

Fransa‘nın güneyinde bulunan Pont du Gard, toplamda 49 kilometre uzunluğa sahip bir su kemerinin yalnızca bir parçasını oluşturuyor. M.S. 1. yüzyılda inşa edilen bu akıl almaz yapının yalnızca bu bölümü için 50,000 ton taş kullanılmış.

2. Çin Seddi – Çin

Çin Seddi - Çin

 

Günümüzden 2,200 yıl önce inşa edilen Çin Seddi, 9,000 kilometre uzunluğa sahiptir. Dünyanın çevresi 40,000 kilometre; gerçekten oturup düşüncelere daldıracak bir bilgi…

1. Khasi Köprüleri – Hindistan

Khasi Köprüleri - Hindistan

 

Khasi Kabilesi tarafından yapılan, daha doğrusu yetiştirilen bu köprülerin yapımında kauçuk ağacı kullanılıyor. Ağaçların kökünü nehrin üzerinden geçecek ve karşı kıyıya gömülecek şekilde ayarlayan Khasiler, bu şekilde 10-15 sene içerisinde tamamlanacak köprüler inşa ediyor. Ya da onlar yardım ediyor, doğa inşa ediyor…
Kaynak. listeliste

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Asla Buzdolabına Koymamanız Gereken 11 Yiyecek

 

Buzdolapları market ve manavlardan aldığımız ve hemen tüketmeyeceğimiz yiyecekleri saklamak için en iyi yerdir. Ancak bazı yiyecekleri kesinlikle buzdolabına koymamalısınız çünkü bu yiyecekler buzdolabına girdiklerinde daha hızlı bozulabilirler.Aslında tatlarına ve dokularına zarar verdiğini bilmeden pek çok yiyeceği buzdolabına koyuyor olabilirsiniz. Hangi yiyeceklerin buzdolabına konulmaması gerektiğinden emin değilseniz, bu yazımızı okumaya devam edin.

Soğan

Soğanları en iyi serin ve kuru bir yerde, oda sıcaklığında saklarsınız. Soğan dikkat edilmediği taktirde bakterilerin üremesi için çok elverişli bir zemine dönüşür ve buzdolabına konulduğunda bu bakteriler daha da rahat çoğalırlar. Amerika’daki Ulusal Soğan Birliği’ne (NOA) göre, soğanları kabuklarını soymadan, nefes alabilecekleri bir yerde saklamalısınız. Soğanı soyup doğradıktan sonra ise, hava geçirmeyen bir kabın içerisinde buzdolabına koyabilirsiniz.

Domates

domates

Domatesi buzdolabında sakladığımızda zaman içerisinde dokusu bozulmaya başlar ve en sonunda, ilk aldığımız zamanki tadını kaybeder. Ulusal Tarımsal Araştırma Enstitüsüne göre, domates buzdolabına konulduğunda veya benzer bir soğuğa maruz kaldığında içindeki şeker, asit ve diğer faydalı şeylerin seviyesi düşmektedir. Yani domateslerinizi de kuru bir yerde oda sıcaklığında saklamalısınız.

Patates

Patatesi buzdolabına koyduğunuzda hem tadı değişir hem de yumuşar. Patatesler yıkanmamış halde, kuru, serin ve havadar bir yerde saklanmalıdır çünkü nemli ortamda kaldıklarında filizlenebilirler veya küflenebilirler.

Kahve

kahve

Pek çok başka yiyecek gibi kahve de kuru ve serin bir yerde saklanmalı. Kahvenizi buzdolabına koyarsanız tadını ve kokusunu kaybeder. Ek olarak, kahve diğer yiyeceklerin kokusunu çok kolay emer. Kahvenizi hava geçirmeyen bir kap içerisinde ve mümkünse karanlık bir yerde saklamalısınız.

Sarımsak

Sarımsak en iyi serin, kuru ve oda sıcaklığında olan bir yerde saklanır. Buzdolabına konulduğunda, sarımsak faydalı özelliklerini kaybeder ve oda sıcaklığında aylarca durabilecekken buzdolabında daha çabuk bozulur.

Bal

bal

Kanada, Ontario Arıcılar Derneği balın ağzı sıkıca kapalı bir kutuda, oda sıcaklığında saklanması gerektiğini söylüyor. Balı buzdolabına koyduğunuzda kıvamı koyulaşır ve daha hızlı kristalize olur.

Avokado

Avokadoları buzdolabına koyduğunuzda, olgunlaşmalarını yavaşlatırsınız. Avokado en güzel tam olgunlaştığında yendiği için, oda sıcaklığında saklamaya özen gösterin.

Ekmek

ekmek

Pek çok kişinin yaptığı en büyük yiyecek saklama hatası, ekmeklerini buzdolabına koymalarıdır. Ekmeği buzdolabına koyduğunuzda yaşlanmasını ve bozulmasını hızlandırırsınız ve küflenmesine neden olursunuz. Ekmeğinizin sağlıklı bir şekilde daha uzun süre dayanmasını istiyorsanız, serin ve kuru bir yerde oda sıcaklığında saklayın.

Çikolata

Çikolatayı asla buzdolabına koymamalısınız. Çikolatayı buzdolabına koyabileceğiniz tek durum havanın aşırı sıcak olmasıdır. Çikolatanızın tadını korumasını istiyorsanız onu kuru ve serin bir yerde, oda sıcaklığında saklamalısınız.

Ananas

ananas

Ananası da buzdolabına koyduğunuzda olgunlaşmasını önler ve aromasını kaybetmesine neden olursunuz. Bu meyve soğuğa maruz kaldığında olgunlaşmasını sağlayan enzimler yok olur ve o güzel tadını kaybeder.

Kahvaltılık gevrek ve makarna

Kahvaltılık gevrekler ve markarnalar en iyi serin ve kuru bir yerde ve oda sıcaklığında saklanırlar. Buzdolabı kadar soğuk yerler tatlarını kaybetmelerine neden olur, dokularını kötüleştirir.

kaynak: sağlığa bir adım

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Portakal, Mandalina, Limon Kabuğu Sirkesi

limon-kabugu-sirkesi-376x2801

 

 

Limon Kabuğu Sirkesi Nasıl Kullanılır?
Öncelikle meyve kabukları çöp değildir, meyve kabukları oldukça değerli vitamin ve mineralleri barındırırlar. Özellikle portakal kabuğu, limon kabuğu yada mandalina kabuğu hem güzel kokularıyla hem de mikrop öldürücü özellikleri ile temizlik amaçlı sirke yapımı için kullanılabilir. Limon kabuğu sirkesi bu amaçla evde pratik bir şekilde yapılan bir üründür.  Ortalama olarak kışın tükettiğimiz turunçgil kabuklarından en az 100 litre sirke yapmak mümkündür. Evlerinizi kimyasal temizleyeciler yerine bazen bu sirke ile temizlediğini düşünün. Ev ekonomisine muazzam bir katkınız oluyor!
Temizlik için Sirke Nasıl Kullanımı
Temizlik amacıyla yapılan sirke; evdeki kötü kokuları yok etme, böcekleri uzak tutma, sebzelerdeki mikrop ve ilaç artıklarını yok etme, bulaşık sonrası bulaşıkları sirkeli su ile durulayıp kanserojen deterjan artıklarından arındırma, banyo suyuna katarak durulanmak yoluyla saç bakımına ve cilt bakımına katkıda bulunmak, evleri temizlemek, mobilyaları parlatmak gibi daha sayamayacağımız pek çok alanda kullanılırlar. Bazı kullanıcılar ise özellikle portakal sirkesinin ayak mantarlarına iyi geldiğini söylemişlerdir. Tabi vücut için kullanılacak sirkenin su ile seyreltilmesi gerekmektedir.
Limon Kabuğu Sirkesi Nasıl Yapılır?
Portakal, Greyfurt ve Mandalina kabukları için de aynı tarif geçerlidir. Ayrıca sadece tek bir çeşit kabuk biriktirmenize de gerek yok. Dilerseniz; limon, mandalina, greyfurt ve portakal kabuklarından hangileri varsa karıştırıp sirke yapabilirsiniz.
Sirke için gereken sadece kışın tükettiğiniz turunçgillerin kabukları. Tükettiğiniz turunçgil kabuklarını atmayıp kuru bir yerde bekletirseniz kendi kendine küflenmeden kuruyacaktır. Tabi küflü ve bozulmuş kabuklar kullanılmamalıdır.

Biriken bu kabuklar iyice yıkanarak, bir kap içine konulur. Tabi kabında dezenfekte olması önemli bunun için kaynar suya batırıp evdeki sirke ile durulanırsa dezenfekte olacaktır. Kabukların üzerini örtecek kadar su eklenir ve kabın ağzına bir tülbent konur. 10-15 gün sonra oluşan sirke süzülerek bir kaba doldurulur ve içerisine bir miktar turşu tuzu veya kaya tuzu atılır . Işık almayan bir yere kaldırılan sirke yaklaşık 35-40 gün sonra hazır hale gelir. Limon kabuğu sirkesi veya portakal, mandalin ve greyfurt kabuğu sirkesi için besin olarak tüketileceği yönünde bir görüşe rastlamadık bu nedenle temizlik amacıyla kullanılmasının uygun olacağını düşündük. Ayrıca; limon kabuğu sirkesi özellikle portakal kabuğu sirkesi’nin kokusu oldukça güzel ve tıpkı oda parfümü gibi kokuyor. Ev içindeki ağır kokuları ise emiyor.
Eğer uygun koşullarda kabukları saklama imkanı varsa aslında bütün meyve kabuklarından sirke elde edilebilir.
Bilindiği gibi limon ve diğer turunçgil kabukları P1 vitamini ( Rutin ) yönünden en zengin besinlerdir. Bu vitamin gençlik iksiri olarak adlandırılmaktadır. Bu nedenle bu kabuklar sadece sirke yapmak için belirli bir oranda tüketilmeleri de gerekmektedir. En azından limonata yaparken içerisine kabuklarını rendelemek, çay içerisine bir miktar limonu kabuğuyla atmak dahi en azından demir emilimini arttırmak için fayda sağlayacaktır

kaynak: organik yaşam

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yeni İmparator Kim Olacak???

haber_konfucyus-jpg_378702007_14477769071

 

Bir zamanlar, Uzak Doğuda, artık yaşlandığını ve yerine geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen İmparator varmış.Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine, kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş. Bir gün ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve:
– Artık tahttan inip bir imparator seçme vakti geldi. Sizlerden birini seçmeye karar verdim.
Gençler şaşırmışlar, ancak O sürdürmüş:
– Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum… Ama güzel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz.
Yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip birinizi İmparator seçeceğim. Saraya çağrılan gençlerin arasında Ling adında biri de varmış. O da diğerleri gibi tohumunu almış. Evine gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup, onun tohumunu ekmesine yardım etmiş. Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp büyümesini bekliyorlarmış.
Yeterince zaman geçtikten sonra diğer gençlerin ne kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayal kırıklığı içinde kendi tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş. Üç hafta, dört hafta, beş hafta geçmiş. Hala hiçbir gelişme yokmuş.
Diğerleri yetişen bitkilerden söz ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun beceriksiz sanmasından çok endişeleniyormuş. Arkadaşlarına da hiç bir şey demiyor, sabırla bekliyormuş. Sonunda bir yıl bitmiş ve gençlerin yetiştirdikleri bitkileri imparatorun huzuruna götürecekleri gün gelip çatmış.
Ling, annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince annesi ona cesaret verip, saksısını götürüp dürüst bir şekilde olanları imparatora anlatmasını istemiş. Ling, pek istemese de annesinin sözünü tutmuş ve boş saksıyla saraya gitmiş.
Saraya varınca arkadaşlarının yetiştirdiği bitkilerin güzellikleri karşısında şaşırmış. Sonra imparator gelmiş ve tüm gençleri selamlamış. Ling arkalarda bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş.
– Ne büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün biriniz İmparator olacak.
Aniden arkada elinde boş saksıyla Lingi fark etmiş. Hemen muhafızlarına ön tarafa getirmelerini emretmiş. Ling çok korkmuş, “Sanırım beceriksizliğinden dolayı beni öldürebilir” demiş. Ling ön tarafa gelince imparator adını sormuş:
– Adım Ling…
Diğer gençler gülüp alay etmeye başlamışlar. Ama imparator susturmuş. Ling´nin elindeki saksıya dikkatli bakıp kalabalığa doğru dönmüş:
– Yeni imparatorunuzu selamlayın. Adı Ling demiş.
Ling inanmamış, çünkü tohumu yeşermemiş bile… Nasıl imparator olacak…
İmparator devam etmiş:
– Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim, siz ekip sulayıp bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize “kaynamış tohum” vermiştim. Asla büyüyemeyecek tohumlar.  Ling’in dışında herkes ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdi. Çünkü tohumun büyümediğini fark edince hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Sadece Ling içinde benim verdiğim tohum olan boş saksıyı getirme cesaretini ve dürüstlüğünü gösterdi. Beklediği olmayınca ümitsizliğe kapılsa da dürüstlükten vazgeçmedi. Onun için yeni imparatorunuz O olacak!

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Waste Land

126301_waste-land-free-film-screening1

Çevreden topladığı değişik parçalarla kendi görsel eserlerini oluşturan Vic Muniz bu sefer dünyanın  en büyük çöplüğünü Jardim Gramochoyla ilgili bir çalışma yapmaya karar verir.

Orada yaşayan ve geri dönüşüme uygun atıkları toplayan bu insanların hayatlarını, bakış açılarını, insanın içine işleyen anılarını anlatan Vic’in  bir yandan da onların hayatlarında yarattığı değişimleri ve sonuçlarını da izleme imkanı buluyoruz…

Buradaki insanların  portrelerini yapan Vic müzayedede çok yüksek bir fiyata satılmasına da vesile oluyor…

Filmin bir yerinde Vic şu cümleleri söyler ”eskiden hiç bir şeyim yoktu ve her şeyi isterdim artık her şeyim var ve hiç bir isteğim kalmadı. İnsanın hiç bir şeyi olmayınca istekleri hep maddi yönde oluyor bu kompleksimi yenmek için çok şey aldım” ve hepimizi bir kere daha kendine hayran bırakır.

Mutlaka ama mutlaka seyredin,

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Man On Wire… Teldeki Adam…

mv5bmtmxntk3ndy1nv5bml5banbnxkftztcwndk0odg3mq-_v1_ux182_cr00182268_al_1

Bazıları bu hayata bazı şeyleri yapmak (başarmak?) için gelirler. Bunu bilirler, bunu hissederler ve hayatlarını buna adarlar. Çevrelerindeki  takipçiler  de mantıkla değil kalple düşerler adamın ve amacın peşine…

Adamımızın yapmak istediği şey  ikiz kulelerin arasına gerilmiş bir telde yürümektir. Belgeselde  tüm süreçleri detaylı bir şekilde anlatmaktadır…

Mutlaka seyredilmeli,

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

BAŞ AĞRISINI 5 DAKİKADA GEÇİREN MUCİZE ÇÖZÜM..

u_bas-agrisini-5-dakikada-geciren-mucize-2-yontem1

 

1.Yöntem ;
Baş Ağrısı Bitkisel Çözüm için yapmanız gerekenler
Bir bardak taze sıkılmış limon suyuna 2 çay kaşığı Himalaya tuz koyun ve iyice karıştırın. Daha sonra normal su ile daha büyük bir kase içine çözelti olacak şekilde ekleyin. İyice karıştırın ve sonra bir kerede için. Tadı iyi değil ama bunu içtikten hemen sonra baş ağrınızın geçtiğini görecek ve bizlere teşekkür edeceksiniz.
2.Yöntem ;
Limon aromaterapi özellikleri sayesinde baş ağrısına iyi gelir. Bir parça limonu elinizde ovuşturup macun kıvamına getirin ve yüzünüze ve alnınıza sürün.
Sevdikleriniz için mutlaka paylaşın..!

Kaynak: bitkilog

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hissettiğim tüm duyguların nedeni zihnindeki yerinde duramayan, şakacı Maymunun eseri…

668808452-23f6a54126-b-dd2f-91bd-cb8d1

 

Zihin Maymuna Benzer !
Kulaklarını çekip, dilini çıkar dışarı… Şimdi kulaklarını bırak, dil içeri… Minik maymun seni !! Kaç maymun var içinde… Kaçı zıplar, kaçı daldan dala hoplar, biri diğerini dürter, diğeri şakacıdır… Hiç durmaz onlar… Kulaklarını çekip, dilini çıkar dışarı…Şimdi kulaklarını bırak, dil içeri… Minik maymunlar olduk …  Dil dışarıya çıkabilen tek kasımız. Dili dışarı çıkarmak yüzdeki mimikleri rahatlatırken, çenemizde konuşurken yüklenen enerjiyi veya çenemiz kilitlendiğinde oluşan duygusal kasılmayı dışarı salmamıza yarıyor. Aynı zamanda uyurken çenesini kilitleyip, dişlerini gıcırdatanlar için iyi bir çene egzersizi… Küçük yaşlarda dil gelişimi sorunlarında terapiler uygulanıyor. Çocuklar bu anlamda çok yararını görüyor bu egzersizin…
Kulakta insanın bağırsağı, kalbi, karaciğeri ile ilgili noktalar ve meridyenler bulunuyor. Kulağı çekmek, aynı zamanda hem bu organlara masaj uygularken, strese dayalı baş ağrılarını da geçiriyor. Ama bırakın tüm bu yararları biz sadece Maymun taklidi yapıyoruz aslında…. Birkaç dakika bu pozda kalınca gözlerimiz yaşarıyor, bu gözyaşları kendi halimize gülememekten olabilir ya da göz yaşıyla toksin atıyoruzdur, kimbilir… Çok eğleniyoruz. Dili ve kulakları bırakınca, bir enerji geliyor üstümüze…
Günlük kahve molalarımdan birindeyim. Yan masada 3 genç oturuyor. Onları duymamak elde değil. Birini çekiştiriyorlar. Normaldir diyorum, hatta gülümsüyorum. Kızlardan biri Hayatının ilk kazığını yediğini anlatıyor, hararetle… İyi tecrübe diyorum içimden… Biraz zaman geçiyor. Masalarına yeni biri katılıyor. Biraz önce hakkında konuştukları kişi bu, fakat masa da konuşulan herşey şimdi çok sevgi dolu… Komik geliyor. Nasıl birbirimizden besleniyoruz. Alıyor, veriyor, eksiltiyor, çoğaltıyor bazen başakalarının yaptıklarından yara alıyoruz… İnsanlar olarak ancak insanlarla tanımlı kılıyoruz kendimizi… Ayna gibi… Böyle öğrendiğimiz için belki de… Sevginin, mutluluğun, öfkenin karşısında hep bir insan yok mu hayatımızda? Gülümsememizin nedeni bizi mutlu eden biri…
En büyük korkumuz ise yanlız kalmak, kaybetmek sevdiklerimizi… Onay bekliyor başardıklarımız..” ne güzel, ellerine sağlık, harikasın… “ En unutamadığımız anın içinde bile bir insan gizli… Kızgın olduklarımız var bir de… Affedemediklerimiz, durup durup öfke yüklendiklerimiz… Bize kıyanlar var sonra, çelme takanlar hayatımıza… Böyle gidiyor liste… İnsanlar var hayatımızda… Beslendiğimiz, eksildiğimiz, çoğaldığımız beraber, hayatımıza giren, var olan veya çıkarttığımız… Hayat böyle geçiyor, yatay enerjilerle beslenerek… Alarak, vererek… \ Bir de dikey bir enerji var. Hep dolan, hiç eksilmeyen… Hep akan, hiç durmadan tamamlanan… Karşımda oturan biriyle sohbet içindeyiz, ben binbir duygunun içinde dönüp dururken, bir an eksildiğimi, bir an çoğaldığımı, başka bir an kızdığımı hissettiğim zaman artık içimden akan enerjiye dönüyor algım… Sonsuz kaynaktan akan o enerjiyle dolduğumu hissediyorum… Ne eksiğim, ne fazlayım… Tamamım. Tam`ım aslında… .
Hissettiğim tüm duyguların nedeni zihnimdeki yerinde duramayan, şakacı Maymunun eseri…
O aslında sadece oyun oynamak istiyor. Öfke, kızgınlık hep onun oyunda elde edemedikleri yüzünden… Şakacı bazen, bazen de vurdumduymaz oluyor… Bazen sevilmek için yapmadığını bırakmıyor. Sevilmediğinde hırçınlaşıyor. Elinden birşey alın, hemen saldırganlaşıyor… Sizi devamlı o daldan bu dala , geçmiş pişmanlıklarından, gelecek korkularına o taşıyor… . Ne zaman yatay enerjiye saplansam, algımı değiştiriyorum artık… Bizi besleyen, yaşatan, var eden , o güzel enerjinin akışını hissediyorum her nefesimde… Tam başın üstünden geçiyor o enerji… Kalbimde yuvalanıyor, tüm hücrelerimi doluyor.. Ve Maymunu özgür bırakıyorum…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bazen Tutunmak Bırakmaktan Daha Fazla Acıtır…

1451320_863090020470648_5294228064600200694_n1

 

Bazen sevgilinle, eşinle ilişkin kötüye gider. Kötüye gitmek ne demek uçuruma gider. Evde sadece kavga ve gürültü olur. O kadar yılın emeğini bir türlü sineye çekemezsin. Bir inat, bir umut devam ettirmeye çalışırsın ve cehennem de yaşamaya devam edersin…

Bazen sevmediğin bir işte çalışıyorsundur. Çok mutsuzsundur. Sağlığın kötüye gider, sosyal ilişkilerin kötüye gider, hayatın kötüye gider, yine de çekip gidemezsin…Bir inat, bir umut devam edersin  çalışmaya başkaları ne der diye…

Bazen kendi işin açmaza girer. Piyasa kötüdür, artık kar yoktur, rekabet kızışmıştır. Ya kurtarırsam diye debelenir durursun işlerin bin beter hale geldiğini göre göre… Yine de bir inat bir umut devam edersin işe  gururun izin vermez başaramadım demeye…

Bazen ekonomik olarak zor duruma düşersin. Maliyetlerle başa çıkamaz hale gelirsin. Yine de tutunursun evine arabana. Sanki onlar sana emanet edilmemişler gibi senin zannedersin. Satmakta zorlanırsın. Bir inat bir umut başka çareler aramaya devam edersin, sanki onlarsız yaşayamazsın gibi…

Bazen bir arkadaşa sıkıca tutunursun. Kendi hayatının sorunlarını sen çözemeyeceksin gibi onun çözmesini beklersin. Arkadaşınla zaman içinde aran bozulur, yine de araya gerekli mesafeye koyamazsın. Bir inat, bir umut devam edersin arkadaşlığa sanki en yakın dostun kendin değilmişsin gibi…

Bu dünya da; eş de geçici sevgili de,

İşte geçici para da,

Mal da geçici mülk te,

Unutmayın, bunlara tutunmanın bedeli, bırakmaktan daha fazladır…

Son söz: Ustaya sormuşlar – Her şeyimi kaybettim şimdi ne yapıcam…

-Çay koy her şeye yeniden başlayacaksın…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg / Her Şey Değişir Kitabımdan

 

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Aşkın Dansı

184416671

Çok keyifi, hafif, tango müzikleriyle içiçe geçmiş rahatlatıcı bir film…

Seyrederin derim,

Anette

 

Reflüsü Olan İnsanlar için Uygun Diyet

 

Gastroözofajeal reflü pek çok insanı yemek yediklerinde etkileyen bir hastalıktır. Yemek borusu, çevresinde her zaman kapalı olan ve açıldığında yemek borusunun içerisine gıdanın girmesine izin veren bir kasa sahip olması nedeniyle sıradan bir kas değildir. Bu, mide asidinin “yükselmesini”, diğer bir deyişle reflü olmasını önlemektedir. Bu makalede reflüsü olan insanlar için uygun diyetler hakkında bilgi sağlayacağız.

Reflü Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Bu durum, yukarıda anılan kasta zayıflama olduğunda görülür, çünkü asit yemek borusunun duvarlarına yapışmaya başlar. Reflüye sahip olduğunuzun belirtileri asitlik, ağızda acı veya asidik bir tat veya göğüs ağrısıdır. Bu bozukluk GERD (gastroözofageal reflü hastalığı) olarak adlandırılır. Reflünün arkasında, gıda başta olmak üzere çeşitli nedenler bulunur.

Reflüyü önlemek üzere tasarlanmış diyetlere uymak kolaydır. Hastalar bazı istisnalar dışında tüm besin gruplarından gıdalar alabilirler. Onların daha yüksek miktarda C vitamini alması gereklidir (kişinin domates, portakal veya biberleri tolere edememesi durumunda takviyeler alınabilir).

portakal-2

Yemek borusu kası birden fazla nedenden dolayı zayıflayabilir. Belirtilerden kurtulma amacıyla reflüyü tedavi etmek için aşağıdaki bazı öneriler faydalı olabilir:

  • Tütün kullanımından kaçının, çünkü nikotin kası zayıflatır ve gevşetir.
  • Sakız veya oldukça sert olan şekerleri çiğnemekten kaçının, çünkü bunlar yuttuğunuz hava miktarını arttırır ve reflüye neden olur.
  • Gece yemek yedikten hemen sonra uzanmayın. Akşam yemeğinde mümkün olduğunca ağır yemekten kaçının. Yemekten sonra yatmadan en az üç saat beklemenizi öneririz.
  • Sıkı giysilerden, yere eğilmekten veya yemek yedikten sonra egzersiz yapmaktan kaçının.
  • Daha sık, daha ufak porsiyonlar yiyin.

reflü

  • Eğer fazla kiloluysanız, biraz zayıflamaya, en azından birkaç kilo vermeye çalışın, çünkü obezite reflü olasılığını arttırır.
  • Yatağınızın başlığını 15 santim yükseltin.
  • Çok fazla patates kızartması, tam yağlı ürünler (özellikle süt), çikolata, yağlar, biber, kremalar ve fast food yememeye özen gösterin.
  • Turunçgillerin suyu, kahve, çay ve kafeinli içecekler yemek borusunu tahriş eder (bunlardan kaçınmanızı öneririz).
  • Fazla asidik veya baharatlı yemekler yemeyin.
  • Yemek yedikten bir iki saat sonra hafif egzersiz yapın.
  • Alkol tüketiminizi kontrol altında tutun. Bayanların günde iki bardağı, erkekler günde üç bardağı aşmaması önerilir.
  • Mideniz vücudunuzun sol tarafında olduğu için, bu tarafınıza doğru yatın. Sağ tarafa, yüzüstü veya yüzükoyun yatmaktan kaçının.

Reflü için Önerilen Gıda Grupları

Reflüden muzdarip kişilerin tüketmeleri ve/veya kaçınmaları önerilen besin grupları aşağıdaki şekildedir:

  • Süt ürünleri: laktoz içermeyen süt, hafif yoğurt ve az yağlı sütü önermekteyiz. Kaçınılması gerekenler çikolatalı süt veya tam yağlı süttür.
  • Sebzeler: domates dışındakiler tüketilebilir.

sebzeler-3

  • Meyveler: elma, kavun, çilek, muz, şeftali ve armut yemenizi öneririz. Turunçgillerden (üzüm, ananas, portakal, greyfurt ve limon) uzak durunuz.
  • Ekmek ve tahıllar: az yağlı sütle yapılan tüm ekmeler önerilir. Tam yağlı sütle yapılan ekmekten uzak durulmalıdır.
  • Et: az yağ içeren etler, balık, hindi ve tavuk önerilir. Jambon, tavuk derisi, soğuk veya yağlı etlerden kaçınınız.
  • Yağ ve sıvı yağlar: bu karakteristiğe sahip gıdalar, özellikle de hayvan yağı içerenler önerilir.
  • Tatlılar ve şekerlemeler: üç gramın altında yağ içerenler önerilir. Çikolatadan ve yüksek miktarda katı ve sıvı yağ içeren tatlılardan uzak durmalısınız.
  • İçecekler: kafein içermeyen herhangi bir türdeki içecek, çay (nane çayı hariç), meyve suları (turunçgillerin suyu hariç) ve su önerilir. Alkol, kahve, nane çayı ve mineral içecekler önerilmez.
  • Çorbalar: önerilenler sadece az yağ içerenlerdir. Tavuk çorbası, kremalı çorba ve süt içeren çorbalardan uzak durmalısınız.

çorba

Reflüyü Tedavi Etmek için Doğal Takviyeler

Aşağıdaki liste reflüyü tedavi etmek için en iyi doğal takviyeleri listelemekte:

  • Elma sirkesi: bir fincana iki yemek kaşığı veya 10 ml ekleyin. İyice karıştırın ve bunu günde üç defa için.
  • Havuç veya lahana suyu: günde bir fincan içmeniz önerilir.
  • Sindirime iyi gelen bitkiler: bunlar çeşni veya baharat olarak kullanabileceğiniz biberiye, defne, ateş çiçeği, kekiktir.
  • Papaya: bu meyveyi her gün, özellikle sabahları yiyin. Proteinleri sindirmenize yardımcı olacaktır.

papaya

  • Kabartma tozu: bir bardak suda bir çorba kaşığı (veya 5 ml) kabartma tozu çözündürerek belirtileri hafifletebilirsiniz.
  • Zencefil: birkaç dilim zencefil kesin ve bunu birkaç dakika bolca suda kaynatın. Bunu çay içer gibi için ve tatlandırmak için bal ekleyin.

bal-5

  • Badem: çiğ olmaları gerekir. Badem mide pH’ını dengelemeye yardımcı olur ve ayrıca süt içememeniz durumunda vücudunuza kalsiyum sağlar.
  • Aloe vera: suyla günde 60 ml aloe vera içiniz.
  • Ilık limon suyu: bunu kahvaltıdan 15 dakika önce aç karna içerek sindirim sisteminizdeki asit seviyelerini dengeleyebilirsiniz.
  • Papatya çayı: bu reflünün belirtilerini kontrol etmenize yardımcı olacaktır. Papatya yerine çemen otu da kullanabilirsiniz.

Günlük diyetiniz kırmızı elma, zencefil kökü, fesleğen yaprakları, bitkisel çay, rezene tohumu, sarı hardal ve turşu da içerebilir.

kaynak: sağlığa bir adım

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yaşam Kalitenizi Yükseltmek İçin Hayatınızın Geri Kalanında Yapabileceğiniz 22 Şey –

 

1. Hareket edin.

Hareket edin.

 

Mutlaka egzersiz yapın. Sporu hayatınıza dahil etmek size birçok yönden fayda sağlar. Geceleri rahat uyursunuz ve gün içinde daha zinde hissedersiniz. Mümkünse sabahları egzersiz yapmaya çalışın. Sabah egzersizleri kan dolaşımınızı hızlandırarak daha kolay ayılmanızı sağlar. Stresten kurtulursunuz ve işinize daha kolay odaklanabilirsiniz.

2. Bugünün işini yarına bırakmayın.

Bugünün işini yarına bırakmayın.

”Yarın” henüz varolmamış hayali bir kavramdır. İnsanlar çoğu zaman ”Yarın hallederim şimdi vaktim yok.” cümlesini kurar. Fakat bunun asıl sebebi üşengeçliktir. Ayrıca bugün yapmanız gereken bir şeyi ertelemek yarının yükünün artması demektir. Ertelememek düzenli yaşamın ve başarının sırlarından yalnızca biridir.

3. Mazeret üretmeyin.

Mazeret üretmeyin.

Yapın gitsin. Kendinizi daha iyi mi hissedeceksiniz? Sadece iyi vakit geçirmek mi istiyorsunuz yoksa yeni bir deneyim yaşamak mı? Peki neyi bekliyorsunuz? Zaman geçip gidiyor ve hayat bahaneler üretecek kadar uzun değil. Eğer hala mazeretleriniz varsa yeterince istekli ya da olgun değilsiniz demektir.

4. Kitap okuyun.

Kitap okuyun.

Kitap okumayı ihmal etmeyin. Okumak kelime haznenizi ve hayal gücünüzü genişletir, yaratıcılığınızı arttırır.

5. Para biriktirin.

Para biriktirin.

Para harcayarak kendinizi mutlu etmeye çalışmayın ve gereksiz harcama yapmaktan kaçının. 5-10 yıl içinde bunu yaptığınız için kendinize müteşekkir olacağınız kesin. Yarın ne olacağı belli olmaz.

6. Kin tutmayın.

Kin tutmayın.

İçinizde kin ve nefret barındırmayın. Bu duygular sizi boş yere yorar ve kendinizi sürekli kötü hissedersiniz. Zamana bırakmayı öğrenin. Sizde kötü duygular uyandıran insanları hayatınızda bulundurmayın. Bu kadar basit.

7. Gülümseyin, hatta kahkaha atın.

Gülümseyin, hatta kahkaha atın.

Gülümsemeyi ve kahkaha atmayı ihmal etmeyin. Kötü bir gün mü geçiriyorsunuz? İlk iş gülümseyin. Hatta biraz daha zorlayın ve ağzınız kulaklarınıza varsın. Sadece mutlu olduğunuzda gülümsemek zorunda değilsiniz. Çünkü gülümsemek ya da kahkaha atmak da sizi mutlu eder. En kötü ihtimalle komik video seansı düzenleyin; mutlaka yardımı dokunacaktır.

8. Kendinize vakit ayırın.

Kendinize vakit ayırın.

Hayatınızı daha iyi bir hale getirmenin ilk koşullarından biri de kendinize vakit ayırmaktır. Bunun için kendinizi dinlemeli ve dinlendirmelisiniz.

9. Mutlu olmayı öğrenin.

Mutlu olmayı öğrenin.

Hayatınızda yalnızca olumsuzluklara odaklanmayın. Herkes zor dönemlerden geçebilir ama önemli olan onlardan sonra daha güçlü ve deneyimli olabilmektir. Eğer üzgün ya da mutsuz hissediyorsanız birkaç dakikalığına durup düşünün. Hayatınızdaki her şey kötüye gidiyor olamaz; iyi şeyleri görmezden gelmeyin. Mutlu olmanın yollarından en önemlisi de bir şeyleri olduğu gibi kabul edip ve ona göre hareket etmektir. Yaşamınızın görmezden geldiğiniz iyi yanlarının değerini sonradan anlamayın.

10. Yardımsever olun.

Yardımsever olun.

Yardımseverlik yalnızca paranızı ya da vaktinizi paylaşmak değildir. Bu özelliği kişiliğinizin bir parçası haline getirin. Yalnızca ”Kim olsa aynı şeyi yapardı.” diyebileceğiniz durumlarda değil, her zaman yardımsever olmak için çaba gösterin. Trafik ışıklarında beklerken yanınızda yaşlı biri yoksa yardım edebileceğiniz kişi daha uzakta olabilir. Yalnızca size gülümseyenlere değil üzgün görünen insanlara da gülümseyebilir ve hatta dertlerini sorabilirsiniz. Bahşiş bırakmak için garsondan güler yüz beklemeyin belki de kötü bir gün geçiriyordur.İyi niyetinizin kaybolmasına izin vermeyin.

11. Bencil olun.

Bencil olun.

Her zaman olmasa da bazen bencillik yapın. Ruhsal ve fiziksel sağlığınıza önem verin. Bir kez de kendinizi başkalarının yerine değil de kendi yerinize koyun. Saçma gelebilir ama kendinizi tamamlamadan diğer insanlara bir faydanız dokunmaz.

12. Cep telefonunuz cebinizde kalsın.

Cep telefonunuz cebinizde kalsın.

Arkadaşlarınız ya da ailenizle vakit geçirirken cep telefonunuzdan kurtulun. Onlarla geçirdiğiniz zamanın tadına varın. Teknolojiyi nasılsa kullanırsınız ama sevdikleriniz her zaman sizinle olmayacak.

13. Çekingen olmayın.

Çekingen olmayın.

Konuşmaktan utanmayın. Tanımadığınız insanlarla iletişim kurmaktan korkmayın. En kötü ne olabilir ki? Size kulak asmasalar ya da kaba davransalar ne farkeder? Onlarla tekrar konuşmak zorunda değilsiniz. Fakat yaşadığınız deneyimler; insanlarla kolaylıkla bağ kurmanızı ve onları daha kolay tanımanızı sağlayacaktır.

14. Dinlemeyi öğrenin.

Dinlemeyi öğrenin.

Karşınızdaki insanların sözlerine kulak verin. Karşılığında ne söyleyeceğinizi düşünmek yerine karşınızdakinin ne söylediğini dinleyin ve anlamaya çalışın. Daha sonra ne söyleyeceğinize karar vermek daha kolay olacaktır.

15. Kendiniz olun.

Kendiniz olun.

Kendiniz olmaktan korkmayın. Başkaları ne düşünür diyerek yaşadığınız hayat asla sizin olmamış bir hayattır. Sizi olduğunuz gibi kabul edemeyen insanlar hayatınızdan çıkıp gitmekte özgür. Aslında oldukça basit. Tabii eğer herkesten aynı eleştirileri alıyorsanız durup düşünmenin vakti gelmiş olabilir. Kendinizi sorgulamaktan da kaçmayın.

16. Seyahat edin.

Seyahat edin.

Seyahat etmek ve farklı yerler görmek kendiniz için yapabileceğiniz en iyi şeylerden biridir. Otobüs, uçak, tren ya da belki bir bisiklet ile… Yeni insanlarla ve kültürlerle tanışmak size unutulmaz deneyimler yaşatabilir. Hatırlamaktan zevk alacağınız anılarınız ve daha geniş bir bakış açınız olur.

17. Yeniliklere açık olun.

Yeniliklere açık olun.

Her şeyi bilmeniz ya da anlamanız pek mümkün değil. Bunun farkında olmanız açık görüşlü olmanız için yeter de artar.

18. Sevmeyi öğrenin.

Sevmeyi öğrenin.

İnsanlarla aranıza sınırlar koymaktan vazgeçin ve karşılıksız sevin. Kırılsanız da geçeceğini ve daha güçlü olacağınızı unutmayın.

19. Merak edin.

Merak edin.

Heyecanınızı yitirmeyin ve ”Neden?” diye sorun. Bu çok güçlü bir sorudur ve size birçok kapıyı açar. Bir dahaki sefere size söylenenlerin üzerine nedenini sorun ve öğrenin. Değişimi farkedin.

20. Hayallerinizin peşinden gidin.

Hayallerinizin peşinden gidin.

 

Sevdiğiniz şeyleri yapmayı unutmayın ve yaptıklarınızdan zevk alın. Tutkularınızın ve hayallerinizin size yol göstermesine izin verin. Daha iyisini ya da fazlasını yapabileceğinizi biliyorsanız durmayın. Sahip olduklarınızın kıymetini bilin ama kanaatkar olmayın.

21. Kendinizi sevin.

Kendinizi sevin.

Her şeyden önce kendinizi sevin ve kendinize saygı duyun. Sonrasında aynı şeyleri karşınızdakilerden bekleyebilirsiniz.

22. Çocuk olun.

Çocuk olun.

Kendinizi sevmek, hayallerinizin peşinden gitmek, yeniliklere açık olmak ya da merak etmek… Yukarıda bahsettiğimiz her şey aslında bir çocuk gibi olmanın incelikleri. Aynı zamanda vaktinizi yalnızca dış dünyayı yargılamakla harcamadığınız kaliteli bir yaşamın…

BONUS

BONUS

“Eğer bugün hayatının son günü olsaydı, bugün normalde yapacağın şeyleri yapmak ister miydim?” Uzun süre art arda, “Hayır,” yanıtını verdiğimde, bir şeyleri değiştirmem gerektiğini anladım. İnsanın kısa süre içinde öleceğini bilmesi, yaşantısına damga vuracak kararlar vermesi açısından büyük önem taşır. Çünkü her şey, tüm dış beklentiler, gururlar, küçük düşme ya da başarısızlık korkuları – tüm bunlar ölüm karşısında değerlerini yitirir, yalnızca ölümdür önemli olan.” 

Steve Jobs

kaynak: listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bir roman yazdım. Üç ay geceli gündüzlü bu romana çalıştım.

14610858_162672104194736_1660790799040398555_n1

 

Bir roman yazdım. Üç ay geceli gündüzlü bu romana çalıştım. Dünyada herkes birbirini kandırır, yazar kısmı da kendi kendini kandırır.
Başkalarına söylemeye utansam bile kendi kendime söyleyebilirim: Roman çok güzel oldu. Gazetelerden birine götürdüm.
“Biz telif roman neşretmiyoruz” dediler.
“Bir kere okuyun!”
“Ne gereği var, halk telif roman sevmiyor.”
Bir kitapçıya götürdüm. Daha “Bir romanım var” der demez, “Biz yalnız tercüme romanlar basıyoruz” dedi.
Başka birine götürdüm. O da, “Tercüme varsa getirin, telif roman satılmıyor” dedi.
Nereye gittimse, hepsi birbirinin ağzına tükürmüş. Üç ay, ha babam ha, çalışıp büyük ümitlerle yazdığım roman, kimse görmeden cami kapısına bırakılacak günah çocuğu gibi elimde kaldı. O zaman aklıma geldi. Bizim arkadaşlar, kimi Fransızcadan, kimi Almancadan, kimi İngilizceden, İtalyancadan hikayeler aparıp Johnson’u Ahmet, Martha’yı Fatma yapıyorlar; sonra kendileri yazmış gibi hikayenin altına imzalarını çakıp dergilere veriyorlar. Ben niye sanki tersini yapmayayım?
Oturdum, romanda ne kadar Türk adı varsa değiştirdim. Amerikan ismi koydum. Elime bir yerden de New York’un planını geçirdim. Romandaki yer adları da Amerikanca oldu. Şimdi sıra geldi, romanın yazarına; Mark Obrien diye bir de ortaya Amerikan yazarı çıkardım.
“Yalnız çeviri roman yayımlıyoruz” diye beni tersyüz eden gazeteye romanı götürdüm. “Size Mark Obrien’den çevirdiğim bir roman getirdim” dedim.
“Çok güzel. Kim bu Mark Obrien?”
“Aaa! Bilmiyor musunuz? Ünlü Mark Obrien yahu! Kitapları bütün dünya dillerine çevrildi.”
Romanı okuma gereği bile görmediler; trink paraları sayıp aldılar. Yalnız bana, “Yazar ve eseri hakkında bir şeyler yaz” dediler.
Sarıldım kaleme:
“Mark Obrien’in son şaheseri: ‘Struggle for Life’
Amerika’yı yerinden oynatan bu eser bir ayda 4 milyon sattı. Bütün dünya dillerine çevrilen bu kıymetli roman, nihayet ‘Hayat Kavgası’ adıyla dilimize de çevrilmiştir.”
Mark Obrien efendiye bir de hal tercümesi şişirdim, sormayın. 18 çocuklu ailenin en küçük çocuğu. Babası Philadelphia’da bir çiftçi. Oğlunu papaz yapmak istiyor. Küçük Mark, daha 14 yaşında ilahiyat profesörünün kaba etine iğne batırıp mektepten kovulmak zekasını gösteriyor. Tıpkı birçok ünlü Amerikan yazarının hayatı gibi. Balıkçılık yapıyor. Hep bildiğiniz hikaye. Derken 40 yaşında ilk hikayesini “Let Us Kiss” dergisine gönderiyor. Dili, üslubu o kadar bozuk, anlamsız, saçma ki..
Anlayacağınız, uzun bir hal tercümesi. Bizim roman bir tutunsun. Kitapçılar, “Aman şu Mark Obrien’den bir çeviri de bize yap!” diye peşime düştüler.
Mark Obrien’den tam 18 roman çevirdim. Daha da ömrüm oldukça çevireceğim. İş bununla kalmadı. Hani ünlü polis hafiyesi Jack Lammer var ya. Kitabı herkesin elinde dolaşıyor. Ondan da 6 kitap çevirdim. Son günlerde işi ilerletmiştim. Hintçeden, Çinceden bile çeviriyordum.
Bu gidişle bir zaman gelecek, Amerikan edebiyat tarihini yazacak olanlar, Türkçe romanları okumaya mecbur olacaklar. Benim de artık son umudum, Mark Obrien adıyla, Amerikan edebiyatında yer almak.
Aziz Nesin, Çeviri roman

Çok Mutluyum, İçimde Kelebekler Uçuşuyor…

img_5433

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »