2 bin yıllık yemek yer misiniz?

Antalya’da Japon bir bilim kadını tarafından açılan restoran, Roma dönemine ait 2 bin yıl öncesinin yemekleri ile dikkati çekiyor. Restoranda, tarifleri eski kaynaklardan alınan “Antik Perge Lagane”, “Galenus Volkan Köfte”, “Attalia Lagane” gibi yemekler bulunuyor.

Hüseyin KANBER (AA) 8 Ekim 2014

2 bin yıllık yemek yer misiniz?

Yemek kültürü denilince akla ilk olarak, Türk, İtalyan, Fransız, Japon mutfağı şeklinde ülkelere ve toplumlara ait öne çıkan yemekler ve damak tatları geliyor. Fakat okuduğu bir kitaptan etkilenen Japon bilim insanı Kaori Goto, sıra dışı bir çalışmaya imza atmaya karar verdi.

Kaori, Anadolu’da 2 bin yıl önce yenen yemekleri günümüze taşıyarak farklı bir anlayış ortaya koydu. Kaori Goto, yaklaşık 6 ay önce Antalya‘da açtığı restoranda müşterilerine binlerce yıl öncenin damak tatlarını sunuyor.
Japonya’da Gunma Üniversitesi Anatomi ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kaori Goto, bilimsel çalışmalar sırasında ismine rastladığı Bergamalı hekim Galenos’un kendisine ilham kaynağı olduğunu söyledi.

Galenos’un insanları iyileştirmenin yanı sıra keşfettiği şifalı bitkileri sağlıklı insanların yemesini tavsiye ettiğini, bunları kendisinin de yemek haline getirerek insanlara sunduğunu anlatan Kaori, bu anlayıştan yola çıkarak araştırmalar yaptı. Kaori, 2011’de Türkiye’ye gelerek Galenos’un yaşadığı Bergama’da araştırmalar yaptığını, yaşadığı bölgedeki bitkileri incelediğini belirterek, eski kaynakları inceleyerek yaptığı yemeklerin tariflerini öğrendiğini ve yapmaya çalıştığını ifade etti.

KARADENİZLİLER 2 BİN YILDIR BU SOSU KULLANDI

Araştırmalarında yemeklere lezzet veren bir sos tarifini fark ettiğini anlatan Kaori, şöyle devam etti:

“Bu sos 2 bin yıldan bu yana kullanılagelmiş. ‘Garum sos’ diye kaynaklarda ismi geçiyor. Yapılışını öğrendikten sonra Türkiye’ye geldiğimde Trabzonlu Havva Bahadır ile tanıştım. Havva hanıma sosun tarifini vererek yapmasını istedim, oldukça başarılı şekilde de yaptı. 2 bin yıllık sos, 50 yıl öncesine kadar Karadeniz bölgesinde yapılan bir çeşniymiş.”

Karadeniz’de yemek kültürünün babaannelerden, anneannelerden çocuklara, torunlara aktarılarak günümüze kadar geldiğini dile getiren Kaori, antik kitaplarda tarifini aldığı bazı yemeklerin Karadeniz’de hala yapıldığını kaydetti. Kaori, “Bu çok ilginç bir durum. Bence bu, Dünya Kültür Mirası’na alınmalıdır” dedi.

Kaori, 2 bin yıl öncesine ait yeme içme kültürünü de uygulamaya çalıştığını kaydederek, açtığı Yemek Doktoru (Galenus Farm) adlı restoran ile günümüze taşınan yemekleri insanların damak tadına sunduklarını söyledi.
Yemekleri özel yapılan toprak kaplarda pişirildiklerini vurgulayan Kaori, “2 bin yıl öncesinde zeytinyağı, balık, balıkyağı, su teresi gibi yiyecekler yoğun olarak kullanılıyordu. Restorandaki yemekler genel olarak Roma dönemi mutfağından oluşuyor. Çalışmalarımı tamamlayınca Japonya’da da bir restoran açmayı düşünüyorum” diye konuştu.

İSTANBUL VE ANKARA‘DAN MÜŞTERİLER GELİYOR

Kaori Goto’nun tarifleriyle 2 bin yıllık yemekleri yapmayı öğrendiğini anlatan Havva Bahadır ise “İstanbul’dan, Ankara’dan sadece burada yemek yemek için gelen müşterilerimiz var. Şimdilik yemekleri deneme aşamasındayız. Birkaç ayda yeni bir yemeği insanların damak zevkine sunuyoruz. ‘Antik Perge Lagane’, ‘Galenus Volkan Köfte’, ‘Attalia Lagane’ gibi antik yemeklerin yanı sıra Osmanlı mutfağından ‘Kavunlu mulfy dolması’ en çok tercih edilen yemekler arasında” diyor.

GALENOS KİMDİR?

Bergamalı hekim Galenos 129’da doğdu. Dönemin ünlü hekimlerden tıp öğrenimi alan Galenos, İskenderiye’de hekimlik yaptı. Daha sonra Roma’ya yerleşen ve 168’deki veba salgınında etkin görev alan Galenos, saray hekimliği görevinde de bulundu.

Galenos’un günümüze aktarılabilen eserlerinden, anatomi üzerine araştırmalar yaptığı anlaşılmaktadır. Araştırmalarında kendisinden önce gelen Hipokrates, Aristoteles gibi bilim adamlarının görüşlerinden yararlanan Galenos, felsefe, dil ve doğa bilimleriyle de ilgilendi.

kelebekten alınmıştır…

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gripten Korunmak İçin Bitki Çayları

Grip mevsimi geldi. Bu aylarda, özellikle havanın tam olarak sıcak mı yoksa soğuk mu olduğunu kestiremediğimiz, hangi kıyafeti giyeceğimizi tam olarak bilemediğimiz bu geçiş döneminde hastalıklar da artıyor. Gribin tedavisi mümkün değil, yani bir kez grip olduktan sonra ilaçlarla veya bitkisel yöntemlerle vücuttaki etkilerini bir miktar hafifletebiliyorsunuz ancak hastalık en az 10 gün sürüyor ve bu süreyi 3 güne indiremiyorsunuz. Bu nedenle gribe yakalanmamak için erken tedbir almak en iyisi. Grip aşısı bir çözüm olabilir fakat nedense uzmanlar yıllardır grip aşısı konusunda bir tartışma içindeler. Bazıları mutlaka grip aşısı olun diyor bazıları ise grip aşısının vücuda daha çok zarar verdiğini 60 yaş üzerindekilerle kronik bir hastalığı bulunanlar dışında kalanlara grip aşısını önermiyorlar. Eğer siz de grip aşısı olmayı düşünmüyorsanız gribe yakalanma riskini en aza indirmek için bağışıklık sisteminizi güçlendirmelisiniz.

Bağışıklık Sistemini Güçlendiren Çaylar

Karahindiba Çayı: Ağız içindeki yaralardan bronşite kadar çeşitli sorunların tedavisinde önerilen karahindiba çayı aynı zamanda içerdiği bileşikler sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve toksinlerin vücuttan daha hızlı atılmasına yardımcı oluyor. Karahindiba çayı etkili bir idrar söktürücü olduğu için düzenli olarak içildiğinde vücudun susuz kalmasına neden olabilir. Bu etkisinden karahindiba çayı içtiğiniz günler daha fazla su tüketerek korunabilirsiniz.

Papatya Çayı: Sinirleri yatıştıran ve uyumayı kolaylaştıran papatya çayında bulunan bazı kimyasal bileşenler (makrofajlar ve B-lenfositler) bakteri ve virüslerle savaşan beyaz kan hücresi sayısının artmasına katkıda bulunuyor. Papatya çayıyla ilgili dikkat edilmesi gerekenler ise gündüz uykunuzu getirebileceği, fazla tüketildiğinde ise mide bulantısına yol açabileceği.

Ginseng Çayı: Çin alternatif tıbbında 5000 yıllık geçmişi olan ginseng çayı bağışıklık sistemini güçlendirerek enfeksiyonlara karşı vücudun direncini artıran çaylar arasında yer alıyor. Günde 2-3 bardak içerseniz ginseng çayının herhangi bir yan etkisi olmaz ama günde 5-6 bardağa çıkarsanız uykusuzluğa ve sinirlilik haline yol açabilir.

Geven Otu Çayı: Yine Çin’e özgü bir çay olan ve Çin geveni olarak bilinen geven otu karaciğeri tahrip eden toksinlerin atılmasını hızlandıran ve bağışıklık sistemini güçlendirerek grip virüsüne karşı vücudun direncini artıran çaylardan biri.


Gripten Korunmak İçin Diğer Öneriler

Sarımsak: Evet kokusu güçlü olabilir ancak sağlığa faydaları da bir o kadar güçlü bir gıda sarımsak. Gribin arttığı kış aylarında yemeklerinizde daha çok sarımsak kullanarak bağışıklık sisteminizi güçlendirebilirsiniz. Sarımsakta bulunan “allicin” adlı madde grip virüsüne karşı en etkili doğal çözümler arasında gösteriliyor.

C Vitamini: Antioksidan vitaminler arasında yer alan C vitamini çeşitli hastalıkların önünü açan serbest radikalleri nötralize ederek koruma sağlıyor. Kış aylarında daha çok kivi, mandalina, portakal, greyfurt ve yeşilbiber yiyerek vücudun ihtiyaç duyduğu C vitaminini tam olarak almasını sağlayabilirsiniz. Unutmayın C vitamini vücut tarafından depolanan bir vitamin değil ve fazlası idrarla birlikte atılıyor. Bu nedenle her gün C vitamini almanız gerekiyor.

Ellerinizi Daha Sık Yıkayın: Grip virüsü en çok virüsü taşıyan bir kişinin öksürmesi veya hapşırmasıyla birlikte havaya saçılan tükürük zerreciklerinden bulaşır. Göz veya ağızla temas eden bu zerrecikler üst solunum yollarına girdiğinde gripten korunmak pek mümkün değil. Virüs taşıyan bu tükürük zerrecikleri otobüste, ofiste, okulda veya bulunduğunuz başka bir yerde çeşitli zeminlerde de bulunabiliyor. Ellerinizi virüs bulunan noktalara değdirip daha sonra farkında olmadan yüzünüze, ağzınıza götürdüğünüzde de virüs vücudunuza girebilir. Bu nedenle elleri sık sık yıkamak ellerde bulunabilecek olası grip virüsünü temizlemek için çok önemli. Su ve sabun bulabileceğiniz bir ortamda değilseniz yanınızda anti bakteriyel el sıvısı taşıyabilirsiniz.

Not: Bitkisel çaylarında aynı ilaçlar gibi bazı yan etkileri olabileceğini unutmayın. Kronik bir hastalığınız varsa ve herhangi bir nedenden ötürü düzenli olarak ilaç kullanmanız gerekiyorsa yukarıdaki çayları içmeye başlamadan önce olası yan etkileri, kullandığınız ilaçlarla etkileşimi hakkında doktorunuzdan bilgi alınız.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Burçların İlginç Takıntıları…

Her burcun ayrı bir takıntısı var. Kimisi kapalı yerde uzun süre duramıyor, kimisi marka olmayan hiçbir şeyi giymiyor, kimisi de makyaj yapmadan asla dışarı çıkamıyor… Peki, siz burcunuzun takıntılarını biliyor musunuz? Astroloji Danışmanı İremsu, burçların en ilginç takıntılarını sizin için yazdı. İşte burçların takıntıları…

Koç

Kapalı bir yerde uzun süre duramaz. Kışın başına şapka, bere takmadan sokağa çıkmaz. Araba kullanırken hız yapmaktan kendini alıkoyamaz. Sinirlendiğinde kafasını bir yere toslamadan duramaz.

Boğa

Arabaya binsin veya eve girsin mutlaka kapısını kitler.Onlarca hatta yüzlerce çanta ve cüzdanı vardır ve hepsinin içinde üç beş kuruş mutlaka bulunur.Parfüm sürmediği bir saat bile yoktur.Çiçeksiz duramaz.Kahkülsüz duramazlar. Pembe, yeşil mavi turkuaz takıntıları meşhurdur.

İkizler

Ellerini, ayaklarını oynatmadan bir şey anlatamaz.Cep telefonu olmadan sokağa çıkamaz.Pencere açmadan bir odada duramaz.Seyahat takıntısı meşhurdur.

Yengeç

Çocukluk oyuncaklarını atamaz, eskiye dair ne varsa saklar.Pazarlık yapmadan bir malı alamaz..İşine yarar diye hiçbir şeyi atamaz..Kadınları rimel sürmeden duramazlar.

Aslan

Konuşurken saçıyla oynamadan duramaz.Her çantasının içinde mutlaka ayna ve de cımbız vardır.Altın kolye, altın saat, altın yüzük takmayı çok sever.Marka takıntısı olan burçlardır.

Başak

Ellerini yıkamak en büyük takıntısıdır.Parfümsüz sokağa çıkmaz.Dudaklarını yemek takıntısı vardır.Canı sıkılmışsa,,parmaklarını ritmik olarak bir yere vurarak sıkıntısını dile getirir.

Terazi

İhtiyacı olsun veya olmasın dışarı çıktı mı bir şeyler almadan eve dönmez.Her çantasının içinde ayrı bir makyaj malzemesi vardır.Marka takıntısı ile tanınır.Parfüm takıntısı meşhurdur.Oturduğu yerde bacaklarını sürekli titretir.

Akrep

Cinsellik en büyük takıntısıdır.Marka takıntısı ile tanınır.Jöle, sprey takıntıları meşhurdur.Kadınları ipek çorap, ruj ve iç çamaşırına takıntılıdır.

Yay

Erkekler takım elbiseden nefret eder. Nikah memurunun önünde bile giymeyi bile reddedebilir.

Mavi ve mor renkleri giymeden duramaz. Bu onda takıntı hali almıştır. Küçük ve kapalı alan takıntısı vardır. Loto, toto, altılı ganyan, milli piyango takıntıları meşhurdur. Seyahat takıntısı müthiştir.

Oğlak

Erkekleri top sakal, fular, kol düğmesi ve saat takmadan duramaz. Alıştığı parfümden başkasını kullanmama takıntısı vardır.

Sürekli bildiği yerlere gitme takıntısı meşhurdur. Sürekli not alma takıntısı vardır.

Kova

Maddi durumu ne olursa olsun tek taş yüzük takma takıntısı meşhurdur. Her türden onlarca marka gözlüğü vardır.

Işıksız duramazlar. Elektronik malzeme takıntıları meşhurdur.

Balık

Ayakkabı merakı ünlüdür. Onlarca hatta yüzlerce ayakkabısı vardır. Volta atma takıntıları vardır. Bağdaş kurup oturma takıntıları vardır. Kadınları ojesiz duramazlar. Çay, kahve içmeden güne adım atamazlar

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ferhat’ın Bir Sonraki Kız Arkadaşı…

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Cadılar Bayramı Geldi…

Halloween dilimizde bilinen adıyla , her yıl 31 Ekim tarihinde kutlanan son derece renkli ve eğlenceli bir bayramdır. Cadılar Bayramı’nın bilinen en belirgin özelliği, havanın kararmasıyla birlikte sokakları dolduran lü çocuk ve gençlerdir.

Ellerinde renkli kovalarıyla kapı kapı gezerek şeker toplayan çocukları sevindiren büyükler, şeker vermemeleri halinde evlerinin yumurta yağmuruna tutulacağını bildiklerinden midir bilinmez ama o gün için en lezzetli şekerleri hazırlayarak önceden ışıklandırıp ‘korkunç‘ temalarla süsledikleri evlerinde akşam olmasını beklemeye başlarlar. Kısaca Cadılar Bayramı, evlerin kurukafa, örümcek ve hayalet gibi figürlerle süslendiği, akşam olduğunda kostümlü çocukların kapı kapı gezdirildiği bir bayramdır.

Günümüze mana ve şekil değiştirerek gelen birçok bayram gibi Cadılar Bayramı’nın da , çocukları sevindirmeyi istemekten biraz daha uzaktır. Peki gerçekte nedir?

İlk olarak ne zaman kutlanmaya başlandığı tam olarak bilinmeyen Cadılar Bayramı, aslında Samhain olarak bilinen kadim Kelt Festivalidir. Başlangıç yılı tam olarak bilinmese de kutlamaların yapıldığı 31 Ekim tarihi günümüze kadar hiç değişmeden gelmeyi başarmıştır. 31 Ekim, hasat mevsiminin bittiği gün olarak bilinir ve tek geçim kaynağı toprak olan dönem insanları için yaşamaya devam edebilecek olmanın garantisi gibidir.

Hasatlarından son derece memnun olanlar olduğu gibi o yılı beklentilerinin çok daha altında ürünle kapatanlar da oluyormuş elbette. Bir sonraki yılı zor geçirecekleri hasat miktarlarından belli olan çiftçiler, bu durumun yegane suçlularının, ölümlerinin ardından bir türlü huzur bulamayan ruhlar olduğuna inanırlarmış. Bu garip inanışa göre, cinayete kurban gidenler, dünyadaki işlerini tamamlayamadan ölenler ya da hayatlarını günahkar olarak geçirenlerin ruhları, her yıl yine 31 Ekim tarihinde dünyayı ziyarete gelerek insanları lanetliyorlarmış. Bir önceki gelişlerinde onları korkutup kaçırmayı başaramayan çiftçilerse bu lanetten paylarını aldıklarından hasatları beklediklerinin altında geliyormuş.

Cadılar Bayramı’nda giyilen ‘korkunç‘ kıyafetlerin ve ilginç ev süslemelerinin aslı, bu geleneğe dayanır. Evlerinin dışına astıkları korkutucu figürlerin ve havanın kararmasıyla birlikte giyindikleri korkunç maskeli giysilerin bu kötü niyetli ruhları korkutup kaçırmak gibi bir amacı varmış. Festival boyunca insanlar, yaklaşan kış aylarına hazırlık olması için kestikleri hayvanların kemiklerini de meydanlarda yaktıkları büyük ateşlere atıp yayılan kötü kokuların ‘huzursuz ruhları‘ uzaklaştırmasına çabalıyorlarmış.

Bir Pagan festivali olarak İrlandalılar, İskoçlar ve Galliler tarafından İngiltere’de kutlanmaya başlanan Cadılar Bayramı, 19.yüzyılda Kuzey Amerika’ya göçenler tarafından da devam ettirilmiş ve böylece Amerikan topraklarında da kutlanır olmuş.

Amerikalılar tarafından çok sevilip benimsenmesiyle birlikte her geçen yıl çok daha şaşalı kutlamalara sahne olan Cadılar Bayramı, zamanla Hristiyanlığa adapte edilerek Azizler Günü’nün arifesi olarak kabul edilmiş. Böylece Cadılar Bayramı’nın Pagan kökleri zamanla unutulmuş ve 20.yüzyıla gelindiğinde doğduğu topraklarda bile bir Amerikan popüler kültürü olarak tanınmaya başlanmış.

Günümüzde hemen hemen dünyanın her yerinde bilinen bu bayram için düzenlenen kutlama ve etkinliklerin en gösterişlileri de kuşkusuz Amerika topraklarında gerçekleştiriliyor. Bu hafta 31 Ekim tarihinde ‘ta olacaklar için dünyanın en büyük Cadılar Bayramı kutlaması olarak bilinen Halloween Parade New York ( New York) hakkında bilgiler vermek istiyorum.

#Sayfa#

Halloween Parade 2013 (Cadılar Bayramı Geçidi 2013)

Günümüzde adeta bir şenlik havasında kutlanan bu bayram ülke ekonomisi için de son derece faydalı. Amerikan kaynaklarınca yapılan açıklamaya göre, geçtiğimiz yıl Cadılar Bayramı ve aksesuarlarına toplam 320 milyon dolar harcanmış.

Eylül ayının gelmesiyle birlikte Amerika sokaklarında gözle görülür bir hareketlilik başlıyor. Eğer bu tarihler arasında ABD’de iseniz özellikle geceleri son derece güzel manzaralar oluşturan evleri görmek için yürüyüşlere çıkmanızı ve 31 Ekim’e kadar açık tutulan Cadılar Bayramı kostüm ve aksesuarlarının satıldığı enteresan dükkânları muhakkak gezmenizi tavsiye ederim.

Bu yıl 40’ıncısı düzenlenecek olan geleneksel NYC Halloween Parade (Cadılar Bayramı Geçidi), her yıl olduğu gibi yine, 6th Avenue South of Spring Street’ten başlayarak 16th Street’e kadar uzanan cadde boyunca, 18.30-20.00 saatleri arasında gerçekleştirilecek.

Yoğun kalabalığa ve muhtemel soğuğa rağmen 31 Ekim tarihinde New York’ta olacakların bu geçidi muhakkak izlemelerini öneririm. Geçidin yapılacağı caddelerin trafiğe kapatılmasıyla birlikte kurulan barikatların ardında kendinize güzel bir yer bulmak için de erken gitmeyi ihmal etmeyin derim.

Bu yıl da yaklaşık 53 ayrı grup geçit için hazırlanmış durumda. Her bir grubun seçtiği konsepte uygun kıyafetler giyerek sergilediği dans gösterilerini izlerken son derece keyif alacağınızdan eminim. Bu etkinliğe katılmayı planlayanlarınız için iki küçük uyarım olacak. Eğer çocuğunuz kalabalıkta kendini idare edecek yaşta değilse tahminlerinizin çok üstünde olacağını bildiğim kalabalık dolayısıyla bu eğlenceye yalnız katılmanız gerekebilir. Diğer tavsiyem ise özel aracıyla gitmek isteyenler için. Özelikle geçidin yapılacağı alana yakın yerlerde park yeri bulmanız neredeyse imkansız. Bazı metro duraklarının o saatlerde kapatıldığını da bilmenizde fayda var. Dolayısıyla o gece geçitte olacaklar kesinlikle sıkı giyinmeli ve biraz yürümesi gerekeceğinden rahat bir ayakkabıyla yola çıkmalılar.

Birçok kişi geçidin ardından asıl eğlencenin Times Meydanı’nda olduğunu düşünebilir. Ancak bizzat tecrübe ettim ki durum hiç de öyle değil. Tüm hareketlilik ve eğlence geçidin yapıldığı cadde etrafında konuşlanmış durumda.

Adeta gelenekselleşerek dünyanın en büyük Cadılar Bayramı etkinliği olma özelliğini taşıyan bu geçidin ardından eğlencenize geceye özel program ve eğlenceler düzenleyen restoran ve kafelerde devam edebilirsiniz. İnternette basit bir arama yaparak tüm parti ve giriş ücretleri hakkında bilgi alabileceğiniz gibi gün boyu sokaklarda dağıtılan tanıtım broşürlerinden de yararlanabilirsiniz.

Bu hafta da yaklaşan Cadılar Bayramı New York etkinliklerini tanıtmaya çalıştım. Önümüzdeki hafta yine çok güzel bir New York mekanıyla aynı adreste olucam. Merak edenlerle aynı adreste buluşmak üzere.

Esra Yerebakan/USASabah

Ellerinde renkli kovalarıyla kapı kapı gezerek şeker toplayan çocukları sevindiren büyükler, şeker vermemeleri halinde evlerinin yumurta yağmuruna tutulacağını bildiklerinden midir bilinmez ama o gün için en lezzetli şekerleri hazırlayarak önceden ışıklandırıp ‘korkunç‘ temalarla süsledikleri evlerinde akşam olmasını beklemeye başlarlar. Kısaca Cadılar Bayramı, evlerin kurukafa, örümcek ve hayalet gibi figürlerle süslendiği, akşam olduğunda kostümlü çocukların kapı kapı gezdirildiği bir bayramdır.

Günümüze mana ve şekil değiştirerek gelen birçok bayram gibi Cadılar Bayramı’nın da , çocukları sevindirmeyi istemekten biraz daha uzaktır. Peki gerçekte nedir?

İlk olarak ne zaman kutlanmaya başlandığı tam olarak bilinmeyen Cadılar Bayramı, aslında Samhain olarak bilinen kadim Kelt Festivalidir. Başlangıç yılı tam olarak bilinmese de kutlamaların yapıldığı 31 Ekim tarihi günümüze kadar hiç değişmeden gelmeyi başarmıştır. 31 Ekim, hasat mevsiminin bittiği gün olarak bilinir ve tek geçim kaynağı toprak olan dönem insanları için yaşamaya devam edebilecek olmanın garantisi gibidir.

Hasatlarından son derece memnun olanlar olduğu gibi o yılı beklentilerinin çok daha altında ürünle kapatanlar da oluyormuş elbette. Bir sonraki yılı zor geçirecekleri hasat miktarlarından belli olan çiftçiler, bu durumun yegane suçlularının, ölümlerinin ardından bir türlü huzur bulamayan ruhlar olduğuna inanırlarmış. Bu garip inanışa göre, cinayete kurban gidenler, dünyadaki işlerini tamamlayamadan ölenler ya da hayatlarını günahkar olarak geçirenlerin ruhları, her yıl yine 31 Ekim tarihinde dünyayı ziyarete gelerek insanları lanetliyorlarmış. Bir önceki gelişlerinde onları korkutup kaçırmayı başaramayan çiftçilerse bu lanetten paylarını aldıklarından hasatları beklediklerinin altında geliyormuş.

Cadılar Bayramı’nda giyilen ‘korkunç‘ kıyafetlerin ve ilginç ev süslemelerinin aslı, bu geleneğe dayanır. Evlerinin dışına astıkları korkutucu figürlerin ve havanın kararmasıyla birlikte giyindikleri korkunç maskeli giysilerin bu kötü niyetli ruhları korkutup kaçırmak gibi bir amacı varmış. Festival boyunca insanlar, yaklaşan kış aylarına hazırlık olması için kestikleri hayvanların kemiklerini de meydanlarda yaktıkları büyük ateşlere atıp yayılan kötü kokuların ‘huzursuz ruhları‘ uzaklaştırmasına çabalıyorlarmış.

Bir Pagan festivali olarak İrlandalılar, İskoçlar ve Galliler tarafından İngiltere’de kutlanmaya başlanan Cadılar Bayramı, 19.yüzyılda Kuzey Amerika’ya göçenler tarafından da devam ettirilmiş ve böylece Amerikan topraklarında da kutlanır olmuş.

alıntı

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gerçek Soru…

Bekar bayan, erkek arkadaş arıyor…

 

 

ABD’de bir gazetenin ilan sayfalarını tarayanlar söyle bir ilanla karşılaştılar:

”Bekar bayan, erkek arkadaş arıyor: Yaş, ırk vs. önemli değil. Ben güzel ve eğlenceli bir bayanım, seni çok mutlu edebilirim..

Her akşam seni eve döndüğün zaman kapıda karşılarım.. Birlikte uzun yürüyüşlere çıkarız.. Kampa, balık avlamaya, ya da ormanda ava gideriz..

Soğuk kış gecelerinde ateşin önünde seninle birlikte uzanır ve çok eğlenebiliriz..

Bana mum ışığında kendi elinle yemek yedirirsin.. Hoşlandığım yerlerimi okşarsan sana karşılığını fazlasıyla veririm..

Sıcacık bir sarılışın ve ıslak bir öpücükle bana her istediğini yaptırabilirsin…

Lütfen 555 2527’yi ara ve Daisy’i iste….”

***

 

Numara bir hayvanseverler derneğine aitti, Daisy de 8 haftalık bir Labrador Retriever’di…

Ve Daisy’yi 2 gün içinde tam 6430 kişi aramıştı

alıntı

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: , . Leave a Comment »

Bağırsak Ve Psikoloji Sendromu…

Otizm, şizofreni, dispraksi, disleksi, depresyon, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, MS hastalıkları sorun değil!
Vejetaryenlik sağlıklı değildir. Psikiyatrik hastalıkların ana sebebi gençlikte yapılan vejetaryen beslenmedir. Klinikteki hastaların yüzde 80’i bunlardan oluşuyor.
Bağırsak beyinden önemli.
Yaşlılıkta şekeri yeterince işleyemeyen vücut alzhamier, kalp hastalıkları, diyabet, obezite, kanser olur. Bütün hastalıkların temeli şekerdir.
Dolguda kullanılan civa ve antibiyotik tedavisi ciddi problemimiz.
Dr. Natasha Campbell-McBride, otizmli olan kendi oğlunu ve 10 binden fazla otizmli çocuğu, uyguladığı doğal GAPS diyetiyle iyileştirdi. Şizofreni, depresyon, MS gibi psikiyatrik hastalığı olan yüzlerce hastayı da aynı yöntemle tedavi eden nörolog: Hastalıkların ana kaynağı bağırsaktır. Ben 10 bin hasta ile çalıştım, hepsini de iyileştirdim. Diyete ne kadar bağlıysanız o kadar başarı şansınız vardır. Kitabı alıp da kendi kendine iyileşen de çok kişi vardır.

Kendisinden, Türkçe’ye Adalin Yayıncılık tarafından çevrilen “GAPS Bağırsak ve Psikoloji Sendromu İçin Doğal Tedavi Yöntemi” isimli bir kitapla haberdar oldum. Kitabı inceledikçe nöroloji ve beslenme alanında uzmanlaşan Dr. Natasha Campbell-McBride’in yöntemine ilgim arttı. Kitap kendi kendinizi tedavi edebileceğiniz reçeteler barındırıyordu zira. Bir konferans için geldiği İstanbul’da buluştuğumuz Dr. Natasha, otizm teşhisi konulan oğlunu kendi doğal yöntemiyle tedavi ederek binlerce otizmli hastanın ışığı olmuş. Otizm yanında şizofreni, dispraksi, disleksi, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, epilepsi, MS gibi bütün hastalıkların bozuk bağırsak florası nedeniyle beynin toksinleşmesi sonucunda ortaya çıktığını kaydeden Dr. Natasha, “Tıp bilimi hastalıkları kutucuklara koyar, beyin ve bağırsak arasındaki ilişkiye bakmaz. Antibiyotiklerle bu denge daha da bozulur. Acil ve hayati durumlarda elbette tıbba ve doktorlara ihtiyaç var. Ama doğru şeyleri yersek birçok kronik hastalıklar iyileşir” diyor. Çok çarpıcı açıklamaları olan McBride’in önemli uyarıları var: Süpermarketlerden yiyecek almayın, tahıl kullanmayın, diyetinizi değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları bırakın, güneşe çıkın. İnsanı doktorlar değil sadece doğa iyileştirir.
– GAPS adını verdiğiniz bağırsak ve psikoloji sendromu fikri nasıl ortaya çıktı?
– Ben nöroloji doktoruyum. Nörolojik hastalarla ilgilenen büyük bir hastanede çalışıyordum. Ve hepsinin çok ciddi sindirim problemleri olduğunu keşfettim. Ama bizim bildiğimiz klasik tıpta nörologlar sindirim sistemine hiç bakmazlar. Beyin ve bağırsak arasında bir ilişki kurmazlar. Ancak bir bağlantı olması gerektiğine inandım. Çünkü bağırsak florası diye bir kavram var. Ve hücresel olarak genetik yapılanmamız yüzde 90 bağırsak florasından etkileniyor.
– Bağırsak, beyinden daha önemli yani?
– Öyle. Yaşadığımız mikro sistemde vücudumuz bir kabuk aslında. Ve yaşadığımız her şey bağırsak florasından kaynaklanıyor. Orası çok iyi organize olmuş mikro dünyadır. Bakteri, mikrop, mantar, solucanlar var. Hem de trilyonlarca! Ve bilim bunu yeni araştırmaya başladı. Mikroplar birbirini yiyor, birbirini kontrol ediyor. Sağlıklı insanda yararlı bakteriler daha hakim ve zararlı trilyonlarca mikrobu kontrol ederler.
– Denge nerede bozuluyor?
– Antibiyotiklerin II. Dünya Savaşı’ndan sonra keşfiyle başladı her şey. Özellikle ampisilin gibi antibiyotikler kötü bakteriler gibi iyi bakteriyi de öldürüyor. Bağırsak florasının tekrar dengeye gelmesi haftaları, ayları alıyor. Ama bu sırada kötü bakteriler hücum edip bağırsağı kaplıyorlar. Kötü bakteriler yayılırken iyi bakterilerin yayılmasını da engelliyorlar. Art arda antibiyotik kullanımında da bu kötüye gidiş artıyor.

GENLERİMİZ KADERİMİZ DEĞİLDİR
– Tek sorumluluğu antibiyotiklere yüklemek yanlış olur herhalde?
– Elbette tek sorumlu antibiyotikler değil. Başka faktörler de var. Diş hekimlerinin ağzımızda uyguladığı tedavilerdeki işlemlerde civa ve çeşitli toksinler bağırsağımızı etkiliyor. Civa içeri girer biz yutarız ve onlar kötü mikropların artmasına neden olur. Annelerin bebeklerini emzirmek yerine mama ile beslemesi bu hastalıkları artırır. Annenin mahsur kaldığı bütün kimyasal yüklenmeler, kullandığı makyaj malzemeleri de dokuz aylık hamilelik sürecinde bebeğe gidiyor. Bebek toksin bir yüklenmeyle doğar.
– Bu hastalıklar antibiyotikler keşfedilmeden önce yok muydu?
– Antibiyotikler hayat kurtarır ama çok ciddi hastalıklarda kullanmak gerekir. Bu hastalıkların salgınlığı hep antibiyotiklerin keşfinden sonra gelişti. Mesela otizm 25 yıl önce on binde bir çocukta vardı. Bugün 40 çocuktan birine otizm teşhisi konuyor. Bilim adamları 2020’de iki çocuktan birinin otizmli olacağını öngörüyor. Bizim genlerimiz kaderimiz değildir. Doğarken o kadar çok genetik seçeneğimiz var ki… Yediğimiz yiyecekler ve çevredeki toksik yük hangi hücrelerin baskın kalacağını ve hangi kanser hücrelerinin uyanacağını belirliyor. Kanser, MS gibi rahatsızlıklar böyle oluşuyor.
– Çocuğunuzun otizm olduğunu anladıktan sonra mı bağırsak florasına yöneldiniz?
– Benim çocuğuma otizm tanısı konulduğunda bu benim kişisel bir meselem oldu. Ve o anda profesyonel mesleğimin otizm konusunda bir şey yapamayacağını öğrendim. Bunu asla kabul edemezdim ve araştırmalarıma hız verdim. O zaman farkettim ki otizmli çocukların hepsinin bağırsak florasında problem var. Ve anladım ki bu florayı iyileştirirsem otizm de yok olacak. Şimdi otizm teşhisi konan çocuğum 21 yaşında, üniversiteye gidiyor ve çok sağlıklı. Ancak şu an dünyanın her yerinde binlerce otizmli çocuğu hayata döndürmek için uğraşıyorum.

OTİSTİKLER SAĞLIKLI BEYİNLE DOĞAR

– Bağırsak florası normal olmayınca ne oluyor otizmli ya da hastalıklı kişide?
– Çocuk yediğini sindiremiyor ve yiyecekler kötü fotojenlere dönüşüyor. Bu fotojenler emilip kana karışıyor, beyin bu toksinlerle zehirleniyor. Otistik doğan çocukların yüzde yüzü sağlıklı bir beyinle doğar. Ancak bağırsak florası üzerinden zehirlenirler.
– Yani mesele beyin değil besin!
– Kesinlikle. Bebekler nasıl öğrenir? Duyu organlarını kullanırlar ve bu iletileri beyin işler. Çocuk “Bu anne, bu baba bunlara güvenebilirim, bu oyuncak bununla oynayabilirim, bu kaşıkla yemek yerim” diye düşünür. Ama bu toksinler yüzünden beyin bu aradaki bağı işleyemez hale gelir ve o gürültüden dolayı bir şey öğrenemez. Annesiyle babasını bile ayırt edemez. Yolda başka birine anne-baba diye takılabilir. Bağırsaktan beyine giden toksinler durdurulduğunda beyin de birden temizlenir, her şey normale döner. Ne kadar erken bu toksinlerden temizlenirse öğrenmesi o kadar hızlı olur. 5 yaşına kadar olan çocukların otizmden tamamen iyileşme şansı vardır. İki yaşındaki bir çocuk GAPS diyetimle 6 ayda iyileşir.
– Çocuğunuzu ne kadar sürede iyileştirdiniz?
– Üç yaşında iken diyete başlattım. Altı ayda sindirim sistemi iyileşir iyileşmez düzeldi.
– Madem bu kadar basit ise neden tıp bilimi bunu uygulamaktan kaçınıyor?
– Çünkü kimse bu bağlantıyı yapmak istemiyor. Tıpta yeni bir fikrin gelmesi ve kabul edilmesi zordur, 50 yılı bulur. Şu an eğitim verdiğim çok doktor var, onlar bu yöntemi kullanıyorlar. yöntemimi inceleyen yerler var ama onların yayınlanması beş-altı yılı bulacak. Fakat çocuklar o kadar bekleyemez. Bu yüzden bu bilgiyi hızlıca yaymamız lazım.

İLAÇ ENDÜSTRİSİNİN BASKISI FAZLA
– Tıp biliminin işi ağırdan almasının nedeni ilaç lobisinin baskısı mı?
– Evet. Çünkü batıda ilaç endüstrisi var ve çok kârlı. Politikacılar da bu ilaç sektörüyle iletişim halindeler. Ben sistemin dışında olduğum için bunu rahatlıkla yapabiliyorum.
– Diyetinizden daha çok para kazanacakken neden bunu bir kitap fiyatına dağıtıyorsunuz?
– Bir şey keşfettiğinizde bütün dünyanın bunu bilmesini istersiniz. Bu yüzden bildiğim her şeyi bu kitabın içerisine koydum. Dünyanın her yerinden insanlar bana bile danışmadan bu kitapla kendilerini iyileştirebildiler. GAPS diyeti seyahat gibi ve herkesin yolu farklı. Dünyada olabildiğince çok kişiye yardım etmek istiyorum. Ücretsiz danışmanlık hizmeti veriyorum. Bu diyeti keşfettiğimde biliyordum ki meslektaşlarım bu bilgiyi öldürmeye çalışacaklardı. Ben de ebeveynlere bunu yayayarak geliştirdim. Doktorları ikna etmeye zaman harcamak istemedim. Anne-babalar doktorlara bu bilgiyle gidiyorlar, doktorlar da dünyanın her yerinden bana geliyor. Şu an GAPS protokolünü öğretiyorum, 800 tane GAPS uygulayıcı pratisyen doktor var.

VÜCUTTA İYİLEŞTİRME PROGRAMLARI VAR
– Çıkış noktanız otizm. Bu diyet şizofreni, depresyon gibi hastalıkları nasıl tedavi ediyor?
– Bir ev yapmadan önce temelini yaparsınız. Evin kalitesi bu temelin ne kadar sağlam olduğuna dayanır. GAPS programı bir temeldir. İnsanların yüzde 60-80’i GAPS diyetiyle iyileşiyor. MS, romatoid artrit, diyabeti olanlar başka şeyler de eklemeliler. Tıp bilimi şizofreni, depresyon gibi tüm hastalıkları kalıplara koydu. Her insan eşsizdir ve toksinler beyne gittiğinde gösterdiği tepkiler de eşsiz olur. Hastalarıma “teşhis etiketlerine yapışıp kalmayın” diyorum.
– Ne yiyorsak oyuz yani?
– Kesinlikle. İnsan sağlığında en etkin şey yediklerimizdir. Yediklerimizden yapılıyoruz.
– Modern tıp biliminin reçetesi yetersiz midir?
– Evet yeterli değil. Tıp semptomları bastırıyor, temele gitmiyor. Her semptoma ilaç veriyorlar, sonra yan etkilerden yeni hastalık, onlara da ilaç… Ve bu işler böyle gider.
– İlaçları ve doktorları hayatımızdan çıkaralım mı?
– Hayır, tıbbın da bir yeri var. Acil ve hayati durumlarda klasik tıbba ihtiyaç var. Çok kronik uzun hastalıklarda klasik tıp gideceğiniz son adrestir, anneanneniz size daha çok yardım eder. Diyetinizi değiştirin, doğal otları kullanın, kimyasalları bırakın. Güneşe çıkın. Sadece doğa iyileştirir. İnsanın vücudu çok güzel bir yaratımdır ve bütün iyileştirme programları vücutta zaten vardır. Doktor değil kendi vücudunuz iyileştirir. Vücudunuz bütün işi yaparken doktorlar sizi sadece eğlendirirler. Dünyada mucizevi bir hap yok.

PSİKİYATRİK HASTALIKLARIN ANA SEBEBİ VEJETARYENLİK
– Vejetaryen balonuna karşı mısınız?
– Dünya besinsel propaganda ile karşı karşıya. Bir şirket var ve vejetaryanlık fikrini onlar yayıyor. Çünkü o şirket böceklerle mücadele için bitki ilacı satıyor ve çok satması için de sebzelerin çok yenmesi işlerine geliyor. 20 milyar insana yetecek fazla tahıl 2013 yılında yetiştirildi. O yüzden bu tahıl stokunu eritmek istiyorlar. Vejetaryenlik sağlıklı değildir. Psikiyatrik hastalıkların ana sebebi gençlikte yapılan vejetaryen beslenmedir. Klinikteki hastaların yüzde 80’i bunlardan oluşuyor.
– Ne kadar sattı bu kitabınız?
– 500 binden fazla kitap satışı oldu. 10 dile çevrildi. İlginç olan çeviriler hep hastalarım tarafından yapıldı. Türkiye’de de bir hasta vasıtasıyla çevrildi bu kitap.
– Kaç kişiyi tedavi ettiniz?
– Ben 10 bin hasta ile çalıştım, hepsini de iyileştirdim. Diyete ne kadar bağlıysanız o kadar başarı şansınız vardır. Kitabı alıp da kendi kendine iyileşen de çok kişi vardır.
İŞLENMİŞ GIDALAR HIRSIZ
– İyi güzel de doğal yiyeceği nerede bulacağız? Artık gıdalar bile kimyasal işlemlerle üretiliyor mu?
– Çok klasik ve geleneksel tarım yöntemine dönmemiz gerekiyor. Bunları yapanları bulmaya çalışın. Hayvanların da doğal yiyeceklerle beslenmesi gerekir. Yiyeceklerinizi süpermarketlerden almayın. Şehrin dışına çıkın, çiftçileri, tarlaları bulun. Gidip kuzu alın, onu kestirip tüketin. Süt pastorize olmamalı. Kesinlikle işlenmiş gıdalardan uzak durun.
– Siz ne kadar koruyabiliyorsunuz kendinizi?
– Biz evde sadece organik ve GAPS yiyeceği yeriz. Hiç tahıl kullanmayız. Yaşımız ilerledikçe karbonhidratları daha az tüketmek gerekir. Yaşlılıkta şekeri yeterince işleyemeyen vücut alzhamier, kalp hastalıkları, diyabet, obezite, kanser olur. Bütün hastalıkların temeli şekerdir.
– Türkiye’de diyetisyenler ekmek de şeker de iyidir diyor?
– Bu dünyanın her yerinde böyle, bunları herkes seviyor. Çünkü tahılların içerisinde bulunan şeker, uyuşturucu gibi bağımlılık yapan maddedir. 1800’lü yıllara kadar şeker gelmeden önce tatlıları, şekerleri nasıl yapıyorduk? Meyvelerden elde ediyorduk. GAPS diyetinde izin verdiğimiz tek şey doğal bal, muz ve şekerleştirilmemiş kuru meyvelerdir. Şeker pancarında bütün iyi besinler vardır. Ama onu fabrikaya götürüp bütün yararlı taraflarını atıyoruz.
– Bütün işlenmiş gıdalar birer hırsız mı?
– Evet hepsi toksin, zehirli ve hırsızdır.

BU YİYECEKLERE İZİN YOK
Arpa, beyaz peynir, salamura balık, bamya, sirke, buğday ve bulgur, çavdar, çikolata, dondurma, enerji içecekleri, gazlı içecekler, irmik, jöle, keçiboynuzu, krema, işlenmiş et ürünleri, konserve sebze ve meyveler, makarnalar, mısır, nohut, nişasta, margarinler, pirinç, patates, reçeller, sakız, un, yulaf, süt, şeker vs…

Neden Düzenli Yürüyüş Yapmalıyız…

Sonunda üç şey önemlidir: Ne kadar sevdiğiniz, ne kadar nazik yaşadığınız ve sizin yazgınızda olmayan şeylerden nasıl zerafetle vazgeçebildiğiniz…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

New York Times, salatalığın akıl almaz faydalarını paylaştı…

Salatalığın bu faydalarını biliyor muydunuz?

New York Times, salatalığın akıl almaz faydalarını paylaştı…

1- Salatalık, günlük ihtiyacınız olan birçok vitamini içerir. Tek bir tanesinde Vitamin B1, Vitamin B2, Vitamin B3, Vitamin B5, Vitamin B6, Folik Asit, Vitamin C, Kalsiyum, Demir, Mağnezyum, Fosfor, Potasyum ve Çinko ihtiva eder.

2- Öğleden sonra yorgunluk mu hissettiniz? Kahveyi, çayı, soğuk içecekleri bir taraf bırakın ve bir salatalık yiyin. Salatalık iyi bir B vitamin ve karbohidrat kaynağıdır ve yediğinizde saatler sürecek yorgunluğunuzu kısa bir sürede ortadan kaldırır

3- Banyo veya duştan sonra aynanızın buğulanmasından şikayetçi misiniz? Bir salatalık dilimini alıp aynayı ovun. Hem buğulanma yok olacak hem de pırıldayan bir aynaya ve nefis bir kokuya sahip olacaksınız.

4- Haşereler bahçenizi veya saksı bitkilerinizi mahvediyor mu? Bahçeniz için bir aluminyum tabağa (ya da aluminyum folyoya) salatalık dilimlerini koyup, ortada bir yere yerleştirin. Saksılarınıza ise birkaç dilimi toprağın üzerine yine aluminyum tabak veya folyo ile yerleştirin. Bütün mevsim haşerelerden kurtulacaksınız. Salatalıkdaki kimyasallar aluminyum ile etkileşerek insanların algılayamadığı ama haşereleri deli eden bir koku yayar ve onların ortadan kaybolmalarına neden olur.

5- Bayanlar, sokağa çıkmadan önce veya denize-havuza girmeden önce bir süreliğine selülitlerinizden kurtulmak ister misiniz? Sorunlu bölgelerinizi birkaç dakika süreyle salatalık dilimleriyle ovun. Salatalıkdaki fitokimyasallar derinizdeki kollajenlerin gerilmesini sağlar, dış tabakayı sıkılaştırarak selülitlerin görüntüsünü azaltır. Aynı şekilde kırışıklıklara da iyi gelir (özellikle de göz civarları için)

6- Baş ağrısından kurtulmak ister misiniz? Yatağa girmeden önce birkaç dilim salatalık yiyin ve ertesi Sabah dipdiri, baş ağrısız kalkın. Salatalık, vücudun kaybetmiş olduğu gerekli besinleri takviye edici yeterli miktarda şeker, B vitaminleri ve elektrolitleri ihtiva ettiği için yediğiniz birkaç dilim sorunlarınızı hemen yok eder.

7- Özellikle diyet yapanlar, açlık dürtünüzü ortadan kaldırmak mı istiyorsunuz? Salatalık yiyin.

8- Evinizde ayakkabı boyanız mı kalmadı? Taze kesilmiş bir salatalık ile ayakkabınızı ovalayın. İçerdiği kimyasallar ayakkabınıza hem harika görünen bir parlaklık verir hem de deriyi su geçirmez hale getirir.

9- Evinizde bir kapı, pencere ya da benzer bir şey gıcırtı mı yapıyor? Bir dilim salatalık alıp gıcırtı yapan yerlere sürtün (tabii sürtünme yapan yerlere, menteşenin dışına değil!) gıcırtı gidecektir.

10- Kendinizi gergin, bitkin mi hissediyorsunuz (özellikle ders çalışan öğrenciler, yeni bebek sahibi olmuş anneler ve diğer herkes) ? Bir tas kaynar suyun içine bir bütün salatalığı ince dilimler halinde keserek koyun. Tası da bulunduğunuz odada uygun bir yere koyun. Salatalıkdaki kimyasallar ve diğer besinler kaynar suyun içine girince tepki gösterirler ve suyun buharı ile birlikte bulunduğunuz odaya yayılarak nefis bir aroma yayarlar. Bu aroma sizlerin tüm gerginliğini alarak sakin kişiliğinize dönmenizi sağlayacaktır. Özellikle öğrenciler bunu denemelidir.

11- Yemek yediniz ve ağzınızdan kötü koku yayıyorsunuz. Bir salatlık dilimini alıp dilinizle damağınıza yerleştirin ve en az 30 saniye öyle tutun. Ağzınızda kötü kokulara neden olan bakterilerin fitokimyasallar sayesinde ölmesi nedeniyle bu sorundan kurtulmuş olacaksınız. (Soğan-sarmısak kokusu konusunda bir bilgi yok. Bunu da siz deneyin ve sonucu görün.)

12- Evyelerinizi, lavabolarınızı çevreye zarar vermeyecek bir şekilde temizlemek ister misiniz? Bir dilim salatalığı alıp temizlemek istediğiniz yeri ovun. Sadece yılların birikimi lekeleri kirleri temizlemekle kalmaz, ayrıca güzel bir parlaklık verir temizlediğiniz yere. Bunun yanında elleriniz de o temizlik malzemelerin verdiği zararlardan kurtulmuş olur.

13- Kalemle yazarken bir hata yaptınız ve hatayı silmek istiyorsunuz. Salatalık kabuğunu alıp yavaş ve nazikçe silmek istediğiniz yazıya sürtün. Boya kalemlerinde ve keçe kalem yazılarında da oldukça yararlı. (Bilirsiniz bazen çocuklarımız duvarlara yazılar yazar, resimler yaparlar.

Kaynak: Sosyal Limon

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sevgi en buyuk sifa…

images[5]

Sevgi en buyuk sifa
Sarilmaksa bunu göstermenin en büyük ve etkin yöntemidir..
Once kendinize ve hayatiniza
Sonra sevdiklerinize sarilin bugun
Sevgi dolu bolluk dolu saglik dolu bir Gun olsun. .
A.Buyuksoy

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ya kendi fenerinin alevi olursun…Ya alevi olan birinin fenerine ihtiyaç duyarsın

images[1]

Ya kendi fenerinin alevi olursun

Ya alevi olan birinin fenerine ihtiyaç duyarsın

İnsan sadece kendi karanlığında ışıldar

Duygularını çalışarak , planlayarak yaşayamazsın onlar spontan gelişir

Kimseyi fethetmeye kalkma !

Fethedeceksen önce kendini fethet !

Hayatı acele ederek yaşama,yavaş ve sindirerek yaşa

Yanlızlıktan korkup kalabalıklara karışmak , sadece kendinden kaçmaktır

Genelde canı yanmış kimseler bunu yaparlar

Sadece şunu anlamaya çalış sen kendinden , karanlığından kaçtıkça , yanlızlığından korktukça , kendini bağımsız kılmadıkça ,

kendini katıksız başka birinin etkisi olmadan sevemedikçe , içindeki yanlızlığa yetemedikçe , içindeki karanlığı kendi başına aydınlatmadıkça ,

ışığından hiç kimse faydalanamaz , hiç kimseyi adam gibi sevemezsin

Hiç kimse de seni sevemez

Bu yüzden Hayatında birilerini öyle hemen çok özel yerlere koyma 

Özellikle şu ana kadar tecrübe ettiklerinden , yaşadıklarından sonra bir düşün ve pay biç ..

Yanlızlığınla mutlu olmayı öğrenmek zorundasın , çünkü yanlız doğar , yanlız göçer gidersin , sana verilmiş olan hal budur …

Çevrende sürekli birilerinin olmasına ihtiyaç duyma

Arkadaşların dostların tabi olsun ama bu yönünü bilen , yanlız olduğunda sana engel olmayacak ve arasıra özünün derinliklerine daldığında seni anlayışla karşılayan kişiler arkadaşın olsun , Senden çıkarı , beklentisi olmayan , kısaca çıplak seven dostların olsun..

İnan , Kendi içine , kendi özbenliğine çöreklenmeden asla üretemezsin ,

Meditasyon yapman gerekebilir , önce kafanı beynini boşaltmalısın ki tekrar doldurabilesin. 

En az herkes kadar iç hesaplaşmaların , her insan gibi yeniden doğuşların , kopuşların , resetlenmelerin olsun , hayatında hata yapmaktan korkma , o dudak payını bırak , hatasız kul olmadığını hesaba kat  ..

Sanatla , şiirle uğraş , ince bir ruhun olsun,bunlar için  beslenmen gerekir

Besleneceğin en iyi yer özün dür ,

Özünden beslen !

İçinde patlamaya hazır volkanlar var , emin ol , onları ara bul serbest bırak ..

Sağılmadığında ağrı yapan meme gibi olursun üretmediğinde .. 

Hayat basitçe bir döngüdür , Bu döngüde Enerjini üretmen ve tüketmen gerekir

Bu enerjiyi sakın başkasından çalmaya kalkma !  

Kendinden beslen

Bunun dışında insanlara güzel bir ayna ol !

Sana baktıklarında kendilerinin özünü görebilsinler

İnsan eğer bencil değilse kendi enerjisini kendi üretir , kendi kendini sağar , kendi öz sevgisinin , aşkının , ihtirasının , tutkusunun yansımasını sadece bir başka bedende deneyimler ,zaten gerçek sevgide , pratikte de olan budur ,

Ama eğer bencilsen , eğer sadece ben den ibaretsen , sadece başkasındaki enerjiden beslenirsin , karşındakini tüketir adeta sağarsın , işte bunu yaparsan karşındaki de zamanla seni tüketmeye başlar , orada bir kısır döngü oluşur , işte bu ilişkiler asla başarıya ulaşamaz.

Farklı olmaya çalışma

Farkında olmaya çalış !  

Seni farklı yapan bu farkındalık olsun , onun dışında sadece sıradan ve kendin ol.

Hayatında seni bulan , senin gibi olan diğer delilere hoşgeldin de.

Kimseyi öteleme ya da kırıcı olma.

Kimseyi genelleme ! bunu yapman az önceki farkındalığınla farklılaşmanı yokeder..

İnsanlarla dialoglarında ,  yorumlarında çelişme , ağzından çıkanı düşünerek çıkar

Kendini ve kimseyi  sakın şuana kadar tanımış olduğun herhangi başka birine benzetmeye , genellemeye , çıkarımlamaya , etkilendirmeye , kıyaslamaya kalkma..

Çünkü herzaman yanılırsın !

Her birimiz ayrı bir karışımın ürünüyüz , bilimsel olarak kimse kimseye tam olarak benzeyemez..

Buna en güzel örnek tek yumurta ikizidir

Tip olarak birbirine çok benzer fakat aynı zamanda hiç benzemezler..

Aynı yumurtadan çıkan iki birey nasıl olurda birebir aynı olamaz , çünkü dna yapısı aynı olmasına karşın parmak izleri farklıdır , deneyimleri , huyları , ilgi alanları farklı olacaktır..insanlar farklıdır …

Sadece anatomi olarak basitçe benzer bir yapıya sahiptir…

Belki Organlarımızın yerleri , kemiklerimiz , uzuvlarımız fiziksel olarak hemen hemen aynıdır

Ama parmak izlerimiz , göz retinamız  ,  düşünce yapımız , huylarımız , duygularımız , deneyimlerimiz , bilincimiz herzaman ve hep farklı olacaktır.

Hayatına İlham arıyorsan en kıymetli hal trans halidir , hani o uyku ile uyanıklık arası halin 

Orada düşündüklerin çok kıymetlidir fakat çabuk unutursun , hemen yazmalısın

İlham da ikinci kıymetli hal sürüklenmedir , bu ancak sevdiğin özel hisler beslediğin biriyle bir mürşid le olur 

Onda kendi suretini açığa çıkarırsın ,o anda  beyin susar kalbin konuşmaya başlar , bundaki güzel tarafsa asla unutmazsın ..

Sen bendeki cevherin yazdıklarımda ve konuştuklarımda saklı olduğunu sanıyorsun oysa cevher Senin kalbindedir…

Sen ulviyetin süreklilikte olduğunu sanıyorsun oysa o geçiciliktedir…

Sen medeti benden ya da bir başkasından umuyorsun , oysa medet sensin…

Sen huzurun tenha da  olduğunu sanıyorsun oysa o ateşin tam göbeğindedir….

Sen yanmaktan korkmuyorsun , yanacağını bilmekten korkuyorsun …

Sen ölmekten korkmuyorsun , öleceğini bilmekten korkuyorsun ….

Acı veren yanmak ya da ölmek değil , Acı veren bilmek ve korkmaktır  ,

İnsanlar sadece gerçek olan şeylerden korkarlar .. , Gerçek Aşk tan , Gerçek Sevgiden , Gerçek Yaşam dan , Gerçek Dost tan , Gerçeklerden sürekli kaçarız ..

Çünkü Gerçek herzaman korkutur …

Haz veren yaşananın sonsuz olması değil , haz veren yaşadığının bir an olmasıdır  , ve onu kaybetmekten korkundur ..

Mutlu eden sahip olmak değil , mutlu eden sahiplenmemektedir …

Marifet çiçeği dalından koparmak değil , onu koparmadan kabullenmekte ,  sevmekte ve incitmeden koklamaktadır ..

Sevgiyle ; 

Önder Dağ

Endişeler, Korkular, Mucizeler, Doğumlar ve Ölümler!

 

 

Hiç bir şey aynı değil! 24 Ekim 00:45 civarı 0 derece Akrep burcunda Parçalı Güneş Tutulması gerçekleşecek. Uzun süredir süregelen Akrep tutulmalarının sonuncusu olacak.  Tutulmanın etkisi, burcu ve yükseleni ilk derecelerde doğan Akrep-Boğa-Aslan-Kova’lar (sabit burçlar)  üzerinde daha fazla etkili olabilir. Tutulmalarda öngörü yapmak zordur çünkü ani ve sürprizli olaylara vesile olur. Güneş Tutulmaları, yeni başlangıçları, hayatımıza giren olayları, beklenmeyen ani gelişen konuları anlatır. Güneş aynı zamanda hayatımızdaki otorite figürlerini, ağır topları ifade eder. Hayatımızda bizi şaşırtacak olaylar tutulma esnasında gerçekleşir, bunlar bazen çok güzel fırsatlar doğurup bizi sevindirirken bazen de üzücü istenmeyen, bizi sarsan  sürprizler de olabilir.

Endişeler, Korkular, Mucizeler, Doğumlar ve Ölümler!

Akrep’teki tutulma, doğumları, ölümleri, başlangıçları ve bitişleri anlatır. Akrep gizemli, dipte kalan, anlaşılması zor, ketum bir burçtur. Siyah yada Beyazdır. Bu yüzden en iyi veya en kötüyü yaşar. Zodyak’ın 8. ev bağlantısı olduğu için bizi ruhsal açıdan sıkıştıran, zorlayan, dipten yukarı çekemediğimiz ve bu durumdan dolayı da endişelerimizin, korkularımızın arttığı söylenebilir. Tutulma karanlık şeyleri ortaya çıkarabilir. Bu bir olayla, depresyonla, patlamayla da çıkabilir. Alışkanlıklarımızdan kurtulmamız ve kendimizi yenilememiz gerekmektedir. Oluşturduğu zehirden (dibe vurduk) kurtulmamız arınmamız gerekmektedir. Bu da hayatımızda ciddi değişimlere sebep olabilir. Çok zor dediğimiz bir anda mucizeler de yaratabilir. Akrep, mal, mülk, miras, alacak-borç ilişkisi, kredileri, sigorta, devlet dairesiyle ilgili ya da hukuki konuları ifade eder. Aynı zamanda, sır ölümler, kanser tedavileri, Marstan dolayı kazalar, kanamalı ameliyatlar, çok ağır sendromlar ortaya çıkabilir. Metafizik, ölüm ötesi konular, arkeoloji, psikoloji, madenler, mezarlar, gazlar, sıvılar, bilimsel araştırmalar, yer altı dünyası gibi şüpheli konular da Akrep burcuyla alakalıdır. Mayıs 2015 e kadar hastalıklara, finansal konulara karşı daha hassas olabiliriz.

Şifacı Akrep!

Akrep Plüton’dan dolayı şifalanmayı da ifade eder ki, önceleri sıkıntı yaratsa da, belki de artık birçok zorlukların sonuna gelmiş de olabiliriz. Şifalayan, yenileyen, yeniden oluşturan etkisi olduğu söylenebilir. Şarj dönemi olduğundan garip bir şekilde kendimizi çok fazla enerjik de hissedebiliriz. Anka Kuşu gibi Küllerimizden yeniden doğabiliriz.

Konu Mars olunca akla askerler, savaş, yöneticiler geliyor. Tutulma esnasında, Aslan burcu yükseliyor. Aslan burçlarını da ön plana çıkaran bir tutulma olabilir.  Jüpiter’in Aslanda olması hastalıkları büyütebilir. Uranüs’le olumlu açıları, eğitimden, yurt dışı bağlantılı konulardan destek alabileceğimizi gösteriyor. Tutulmanın Venüs’le, Pallas (asteroit) kavuşumda olması ve Neptün’le, olumlu açıları, sanatta, yardımsal faaliyette, yaratıcılıkta şanslar getirebilir.  Özellikle Venüs bağlantılı bir tutulma olacağından, zor da olsa (Venüs Akrep’te zararlıdır) uzlaşmaya açık bir yanı da var. Çok tutkulu yanlarından dolayı olayların peşini bırakmaz. Gençler ve Sanatçılar ön planda! Daha çok uzlaşmacı olmak barışı getirmek için çalışmalar yoğunlaşabilir. İlişkiler, bize zevk veren konular, cinsellik, kadınlar, tutkularımız, seks ön planda. Tıpta, sanatta, çocuklarla ve gençlerle ilgili konularda,  spor ve yaratıcılık isteyen alanlarda derin dönüşümler yaşanabilir. Önümüzdeki 6-7 ay kadar su burcu ve Akrep (sessiz ve derinden ancak geri adım atmayan) olduğu için yavaş yavaş etkili olacak yenilikler hayatımıza giriyor. Tutulma burcunun Yönetici gezegeni Mars’ın tutulma derecesine kare-karşıt, kavuşum yaptığı tarihleri ve diğer zor açıları not edelim.

  • 7 Kasım 2014 Boğa Dolunayında dikkat edelim.
  • Aralık 2014ün ilk 10 günü Mars Kova burcunda ilerlerken tutulma derecesine mücadeleci(kare) açı alacak, olayları tetikleyebilir.
  • 4-5 Ocak gökyüzünde T kare açısı (ay Yengeç’te)
  • Mart’ın ilk haftası 8 Ekim Koç tutulmasına Mars karşıtı başlıyor bu dönem Uranüs/Plüton son karesi olacak. Mart 2015 (karşıt)  in son haftasında ise Mars 24 Ekim Güneş Tutulması derecesine karşıt yapıyor ve Nisan 2015in ilk haftasına kadar etkili olabilir.

Akrep burcunun sağlık bağlantıları: Üreme organları, genital organlar, prostat, rahim, hemeroid, kıl dönmesi, kasık ağrıları, mesane, idrar yolları ile ilgili rahatsızlıklar görülebilir. Kalın bağırsak sorunları, iltihap, polip, fıtık ve sinir sistemi ile ilgili hastalıklar öne çıkabilir. Boğa burcundan aldıkları zıt etki ile boğaz, koku ve tad alma organlarda hassasiyet olabilir. Tabi ki Mars bağlantısı olduğu için kazaya açık olabilirler, dikkat etmek gerekir. Güneş ve Ay Tutulması esnasında yoğun enerji açığa çıkacağından özellikle 3-4 gün sıkıntı stres yaşatabilir. Meditasyon, dua ve şifalama teknikleri açığa çıkan yoğun enerjiyi hafifletebilir.

Tutulmanın burçlar üzerindeki etkisi:

(Mutlaka yükselen burçlarınızı okuyunuz)

Ateş + Öncü

KOÇ: (21 MART – 20 NİSAN) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 8. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, doğumları, ölümleri anlatır. Ruhsal olarak yenilenme getirebilir. Maddi konular, ortak gelir giderler, banka, kredi, alacak-verecekler bu evle alakalıdır. Bu konularda derin dönüşümler yaşanıyor olabilir. Özellikle kariyerle, toprakla, paylaşımlarla ilgili değişimler yaşanabilir. Eşinizle ortak olduğunuz kararlar öne çıkabilir. Hukuki konular, anlaşmalar, kardeşlerinde içinde olduğu paylar dikkat çekici. Sağlık konuları, tedavilerle de ilgili durumlar mümkün. Çok önemli operasyonlar, tedaviler gündeme gelebilir. Aslında önceleri sıkıntı gibi görünse de, birçok konuda yenilenme, şifalanma da beklenebilir. Hayatın önemli bir bölümü bu süreçte başlıyor. Bir dönemi sonlandırıp, yeni bir döneme geçiş yapıyorsunuz. Ruhsal yenilenme, sıkıştığınız konulardan kurtulma, birçok şeyi bırakma dönemi, arınma söz konusu. Hiç bir şey aynı değil. Çocuklarınızla da ilgili köklü değişimler yaşanıyor. 

Toprak + Sabit

BOĞA: (21 NİSAN – 20 MAYIS)  – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 7. evinizde gerçekleşecek. Özellikle İlk derecelerden bir Boğa iseniz (24 Nisan’a kadar doğanlar) birinci derecede etkili bir tutulma oluyor. Genel anlamda bu ev, ilişkileri, evlilikleri, ortaklıkları, açık düşmanları anlatır. Ebeveynler, ev, miraslar, mal mülk konuları, babanın toprağı ve kardeş ilişkileri de gündeme gelebilir. Sorunlu olan bir konu tutulmadan önce ve sonra biraz daha stresli olabilir ancak daha sonra anlaşmaya doğru gidebilir. Unutmayın ki, karşı tarafa bağlısınız. Bu yüzden anlaşmaya açık, paylaşımcı bir tutum içinde olursanız sizin için avantaj olacak. Kimileri ise bu dönem farklı çevrelere taşınma yer değişikliği mümkün. Bazılarında ise evlilik anlaşmaları gündeme gelebilir. Evlenme kararı alabilir, ilişkiyi kaybetme korkusuna kapılabilir, ilişkisine sahip çıkabilir, endişe ve evhamla daha tutkuyla yaklaşabilir. Geçmişteki düşmanlıklar sona erebilir. Kasım ortalarına kadar önemli bir sınavı aşarak hayatınızla ilgili önemli mesafeler kaydetmiş olacaksınız.

Hava + Değişken

İKİZLER: (21 MAYIS – 21 HAZİRAN) –  24 Ekim’deki Güneş Tutulması 6. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, sağlık ve iş konularını, hizmet temalarını anlatır. Günlük işlerinizin yoğunluğu söz konusu olabilir. Hala veya amcalarla hastalıklar ön plana çıkabilir. Kendiniz için değil başkaları için yorulduğunuz dönemlerdir. Çocuklarınızın çok fazla yorucu işleri olabilir. Pasaport, devlet dairleri, sigorta, kira, kontratlarla da uğraşabilirsiniz. Kendi ihtiyaçlarınız üzerine eğilmekte zorluk çekebilirsiniz. Ancak Venüs’le birlikte olan tutulmaya bağlı olarak, çevre düzeni, yer mekan değişimi, taşınmalar, sağlık şartlarının iyileştirilmesi akla gelebilir. Diyet programları başlayabilir. Etrafınızdaki kişiler, birlikte çalıştığınız arkadaşlara daha fazla ihtiyaç duyabilirsiniz. Sağlıkla ilgili sorunlar da varsa, prostat, hemeroid, üreme organları, fisür, sinir hastalıkları. Eğer önceden tedbirinizi aldıysanız çok iyi almadı iseniz üstünde durun. Tedavisi mümkün olabilir, şifalanıyorsunuz.

Su + Öncü

YENGEÇ: (22 HAZİRAN – 22 TEMMUZ) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 5. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, aşk ve eğlence hayatını, çocukları, yaratıcılık ve sanatı, sahnede olduğumuz konuları anlatır. Tutulmanın size fırsatlar yaratacağı söylenebilir. Sanatsal niteliği olan bir çalışma içine girebilirsiniz. Sizin veya çocuklarınızın yetenekleri fark edilebilir. Kısa tatiller yapılabilir. Aşk hayatınız renklenebilir. Kalıcı ve tutkulu bir ilişki başlayabilir. Cinsellik öne çıkabilir. Hamile kalabilirsiniz. Çocuğunuzla ilgili çok önemli bir değişim sizi etkileyebilir.  Kardeşleri de ilgilendiren konular ve sağlık sorunları gündeme gelebilir. Ailenin servetiyle ilgili büyük bir değişim yaşanabilir. İkili ilişkilerde işbirliği içinde olmanız size fayda sağlayacak. Borsa ya da spekülatif konularda eğer haritanız destekliyorsa hareketli bir dönem.

Ateş + Sabit

ASLAN: (23 TEMMUZ – 23 AĞUSTOS) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 4. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, özel hayatımızı, anne-baba, ebeveynleri anlatır. Bitişler ve başlangıçlar verebilir. Büyüklerin sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirsiniz. Tutulmayla, ev veya mekân değişikliği meydana gelebilir. Para, mal, mülk, toprakla ilgili konular harekete geçebilir. Tutkuyla bağlı olduğunuz ve uzun süre görmediğiniz bir kişiyi evinize misafir edebilirsiniz. Özel hayatınız, anne babanızla ilgili endişeler, evhamlarınız olabilir. Dış dünyadan bir süre kopabilirsiniz. Maneviyata yönelir, psişik, ruhsal konularla ilgilenebilirsiniz. Geçmiş günlere anılara dönersiniz, duygu seli yaşayabilirsiniz. Sezgileriniz güçlenir, rüyalar görürsünüz. Geçmişte henüz aydınlanmamış bir konu 7 Kasım Boğa dolunayı civarında aydınlanmaya başlayabilir.

Toprak + Değişken

BAŞAK: (24 AĞUSTOS – 23 EYLÜL)- 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 3. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, kardeşleri, yakın çevre, akrabaları, komşuları, yoğun bir iletişimi anlatır. Tutulmanın size fırsatlar yaratabileceği söylenebilir. Yurt dışından misafiriniz gelebilir. Yakın çevreden çok sevdiğiniz kişilerle birlikte olabilir, özlem giderebilirsiniz. İletişimle ilgili önemli çalışmalar yapabilirsiniz. İnternet, blok çalışmalarına, yazışmalara, dergi ve yayıncılıkla ilgili konulara ağırlık verebilirsiniz. Reklam, pazarlama, halkla ilişkiler yoğunlaşabilir. Kısa seyahatler, aktivasyonlar artar. Kardeşler ya da yakınlarınızla ortak çalışmalar yapabilirsiniz. Sosyal çevreniz de renklenir. Sanatsal faaliyetler, gençlerle ilgili olumlu şeyler etrafınızı sarar. Etrafınızdaki güzelliklerin farkına varabilirsiniz. Merkür’ün retrodan çıkmasıyla ticari konulara ağırlık verilebilir, müşteriler, anlaşmalar daha çok ön plana çıkabilir.

TERAZİ: (24 EYLÜL – 23 EKİM) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 2. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, para, iş, maddi manevi sahip olduğunuz değerler, kazançları, kayıpları anlatır. Devlet bağlantılı kişilerin de içinde olduğu yeni anlaşmalar hayatınıza girebilir. Hukuki bir konuda yenilenmeler dönüşümler var. Para kazanmak için olaylara daha tutkulu yaklaşabilir, işin peşini bırakmayabilirsiniz. Retrodan sonra bu konular daha kolay ilerleyebilir. Projelerinize olumlu yaklaşabilir ve daha kalıcı diyaloglar gerçekleştirerek, sözünüzü dinletebilirsiniz. Uzun bir süredir takip ettiğiniz çok arzulu olduğunuz bir şeyi satın alabilirsiniz. Mal, mülk konuları da gündemde, ev, arsa alım satımları toprakla ilgili konular harekete geçebilir.

Su + Sabit

AKREP: (24 EKİM – 22 KASIM) – Burcunuzda, 24 Ekim’de Güneş Tutulması gerçekleşecek. Kariyerinizle ilgili yeni başlangıçlar hayatınıza giriyor. İlişkiler ön plana çıkabilir. Evlilik, ortaklık kararı alabilirsiniz. İlişkinize tutkuyla yaklaşabilirsiniz. Artık hayatınızı yapılandırmanın zamanın geldiğinin farkına varabilirsiniz. Şimdiye kadar yapamadığınız adım atmakta zorlandığınız konularda cesaretiniz artabilir. Fiziksel enerjiniz güçlenebilir, korkularınızı yenebilir, yenilenebilirsiniz. Başkalarının dikkatini çekebilirsiniz. Kendinizle dış görüntünüzle sağlığınızla ilgili de yeni kararlar alabilirsiniz. Tedaviler ve finansal konularda sorunlar varsa, Merkür retro geçene kadar, tam olarak çözüm getirmeniz sorun olabilir. Ancak hazırlıklarınızı işlerinizi yapmaya devam edin, Kasım’ın ortalarında bu sorunları aşmanız mümkün. İletişim, eğitim çalışmalarında aktifleşiyor daha çok sorumluluk sahibi oluyor ve hareket enerjiniz artıyor.

Ateş + Değişken

YAY: (23 KASIM – 21 ARALIK) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 12. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, korkular, kayıplar, başkalarının hizmet temaları, hastaneleri, kolektif çalışmaları, gizli konuları anlatır. Gizli saklı olayları, arkanızdan çalışanları, birilerinin size karşı aldığı tavırları daha rahat görebilirsiniz. Bazen de şüpheci yaklaşımlar sergileyerek öyle olmadığı halde bu şekilde olduğunu düşünürsünüz. Evhamlı olduğunuz ve kâbus gördüğünüz bu dönemlerde şifa çalışmaları yapmak olumlu neticeler verebilir. Sağlığınıza daha fazla önem vermeli yediklerinize dikkat etmelisiniz. İşinizle de ilgili net olmayan konular var. Hayatınızdaki yaşlılar, bakımınızı üstlendiğiniz kişilerin sorumluluğu ağır gelebilir. Spirituel, dua, şifalama teknikleri gibi daha fazla ruhsal alanda çalışmalara yönlenmeniz maneviyatı güçlendirmenize sebep olacak. Maddi olandan uzaklaşmak daha doğru bu dönemde. Enerjinizi bu yöne kaydırın ve aklınıza kesinlikle kötü şeyler getirip enerjinizi düşürmeyin. Bir süre, hiçbir şeyi kontrol etmemeli ve akışta kalmalısınız.

Toprak + Öncü

OĞLAK: (22 ARALIK – 20 OCAK)- 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 11. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, grupları, ekip çalışmalarını, geleceğe dönük amaçlarınızı, sosyal organizasyonları, arkadaşları anlatır. Tutulma size bu konularla ilgili fırsatları yenilenmeleri anlatıyor. Önemli bir organizasyonda söz sahibi olabilirsiniz. Cemiyet, dernek faaliyetleri, düğünler, partiler içindesiniz. Gelecekle ilgili planlarınızda ummadığınız bir şekilde destek alabilirsiniz. Maaşınız artabilir. Yetenekli olduğunuz bir konuda grubun başına geçebilir, söz sahibi olabilirsiniz. Merkür retrodan sonra işle ilgili yeni kararlar alınabilir. Marsında burcunuza geçmesiyle sorumluluklarınız artıyor ve girişimlerinize başlıyorsunuz. Çok kararlı ve yoğun iş temposu içine giriyorsunuz. Şimdiye kadar ihmal ettiğiniz özel işlerinize büyük bir istikrarla başlıyorsunuz. Enerjiniz yüksek olduğundan bu durumu spor, yürüyüşle bir şekilde akıtabilirsiniz.

Hava + Sabit

KOVA: (21 OCAK – 19 ŞUBAT) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 10. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, kariyer, mesleki yükseliş, ün, şöhret ve terfi evidir. Hayatınızda çok önemli bir konuda başarı yakalayabilir ve adınızı duyurabilirsiniz. Mesleki yaratıcılığınız artıyor, sanatsal konularda başarılar var. Toplumun önünde ampul gibi parladığınız için önemli bir işiniz netleşebilir. Geçmiş aylardaki performanslarınızın ödülünü alma zamanı gelmiş olabilir. Başarılardan dolayı, babanızın, patronunuzun eşinizin gözüne girebilirsiniz. Yetenekli olduğunuz bir konuda para kazançları mümkün. Evlilik kararı alabilirsiniz. Gençlerin evlilik veya ödül törenlerine katılabilirsiniz. Eğitimde mastır yapmaya karar verebilir, başarı elde edebilirsiniz. Yurt dışı bağlantılı gelen işler hayatınızı yenileyebilir. Marsın 12. evinize girmesiyle sıkı bir çalışma içine girebilir, elinizdeki işleri bitirme gayretiyle çok çalışabilirsiniz.

Su + Değişken

BALIK: (20 ŞUBAT – 20 MART) – 24 Ekim’deki Güneş Tutulması 9. evinizde gerçekleşecek. Genel anlamda bu ev, mahkemeleri, farklı çevreleri, akademisyenleri, seyahatleri, yurt dışı konularını anlatır. Tutulma size bu konularla ilgili fırsatlar yenilenmeler verebilir.  Mahkemeyi kazanabilirsiniz. Anlaşmalar var. Resmi dairelerle ilgili konular retronun bitmesiyle harekete geçebilir. Evraklar, pasaport, ehliyet, boşanma belgesi, evlilik anlaşmaları gibi birçok konuda düzenlemeler, iyileşmeler var. Yurt dışıyla alakalı veya akademisyenlerin içinde olduğu yeni bir çalışma içine girebilirsiniz. Sanat veya yeteneklerinizin konuşulduğu bu dönemde kendinizi geliştirmek için çalışmalar yapabilirsiniz. Kursa başlayabilirsiniz. Seminerler, sempozyumlar, paneller, konserlere katılabilir ya da verebilirsiniz. Hayallerinizi gerçekleştirdiğiniz bir dönemdesiniz.

 

TALİN aĞDERENİN SAYFASINDAN ALINMIŞTIR…

Bel ağrısından kurtaran 9 doğal formül

En sık dok­to­ra git­me se­bep­le­ri­n­den bel ağ­rı­sı, gün­lük ya­şa­mı­mı­zı ve iş ha­ya­tı­nı olum­suz et­ki­le­me­ye de­vam edi­yor. Bu yüz­den bel ağ­rı­sı­nın se­bep­le­ri ka­dar bel ağ­rı­sın­dan kur­tul­mak için baş­vu­ru­lan yön­tem­ler de önem ka­za­nı­yor

Bel ağrısından kurtaran 9 doğal formül

Top­lu­mu­muz­da ne­re­dey­se 2 ki­şi­den bi­ri­nin be­li ağ­rı­yor. Yrd. Doç. Dr. Gam­ze Şen­bur­sa, bel ağ­rı­sın­dan kur­tul­mak için 9 do­ğal yol ol­du­ğu­nu söy­le­di. Şen­bur­sa bun­la­rı şöy­le özet­le­di.

AKUPUNKTUR

Bel ağ­rı­sı için aku­punk­tur, kon­van­si­yo­nel te­ra­pi­nin di­ğer form­la­rı­nı ta­mam­la­ma açı­sın­dan güç­lü ka­nıt­la­ra sa­hip. Top­lam 6 bin 359 has­tay­la ya­pı­lan 23 kli­nik ça­lış­ma­nın ana­li­zin­den son­ra, ça­lış­ma sa­hip­le­ri, bel ağ­rı­sın­da aku­punk­tu­run hiç­bir te­da­vi al­ma­mak­tan da­ha ya­rar­lı ol­du­ğu ko­nu­sun­da ılım­lı ka­nıt­lar ol­du­ğu so­nu­cu­na var­dı. Bu alan­da­ki ça­lış­ma­lar sü­rü­yor.Eğer aku­punk­tu­ru de­ne­mek is­ter­se­niz, baş­lan­gıç ola­rak haf­ta­da 1-3 se­ans­lık plan­la­ma ya­pa­bi­lir­si­niz.

MASAJ TERAPİ

Bi­lim der­gi­si Spi­ne­’da ya­yın­la­nan araş­tır­ma­ya gö­re, araş­tır­ma­cı­lar bel ağ­rı­sın­da ma­saj kul­la­nı­lan 13 kli­nik ça­lış­ma­yı der­le­di. Ça­lış­ma­nın ya­zar­la­rı su­ba­kut ve kro­nik bel ağ­rı­sın­da, özel­lik­le eg­zer­siz ve has­ta eği­ti­mi ile kom­bi­ne edi­lir­se ma­sa­jın has­ta­lar için et­ki­li ola­bi­le­ce­ği so­nu­cu­na var­dı.

VİTAMİN D

Kro­nik kas ağ­rı­sı D vi­ta­mi­ni ek­sik­li­ği­nin bir semp­to­mu ola­bi­lir. The Bri­tish Me­di­cal Jo­ur­na­l’­da ya­yın­la­nan araş­tır­ma­ya gö­re, D vi­ta­min se­vi­ye­si dü­şük olan has­ta­lar­da D vi­ta­min tak­vi­ye­si­nin, bel ağ­rı­sın­da kli­nik ola­rak iyi­leş­me sağ­la­dı­ğı­nı gös­ter­miş­tir.

ŞİFALI BİTKİLER

Bel ağ­rı­sı­nın ge­li­şi­min­de inf­la­mas­yo­nun rol oy­na­dı­ğı an­la­şıl­dı­ğın­dan beri, bazı bitkilerin anti inflamatuar etkilerinin bel ağrısında yararlı olabileceği düşünülüyor.

Örneğin; beyaz söğüt kabuğu, aspirin benzeri özellikleri nedeniyle ağrıyı rahatlatabilir. Beyaz söğüt kabuğunda bulunan, salicin olarak bilinen madde, vücudun salisilik asit salınımını artırır. Salisilik asitin, ağrıyı ve inflamasyonu azaltmanın aktif bir bileşeni olduğuna inanılır.

Bel ağrısı tedavisinde kullanılan başka bir bitki de; şeytan pençesidir. 2007’de Spine dergisinde yayınlanan bir derlemede, hem beyaz söğüt kabuğunun hem de şeytan pençesinin ağrıyı azaltmada plasebodan daha etkili olduğu bulunmuştur.

VİTAMİN B12

2000 yılında European Review for Medical and Pharmacological Sciences’da yayınlanan bir çalışmaya göre bel ağrısı olan hastalara B12 vitamin enjeksiyonunun etkinliği ve güvenilirliği incelenmiştir. 60 hastanın dahil olduğu çalışmada, B12 vitamini enjekte edilen hastalarda istatistiksel olarak ağrıda önemli oranda azalma görülmüştür. Aynı zamanda plasebo alan kişilerden daha az ilaç kullanılmıştır.

BALNEOTERAPİ

Ağrıyı azaltmada en eski terapilerden biri olan balneoterapi; mineralli su ve ılık su banyosunu içeren bir tür hidroterapi yöntemidir.
2006 yılında Rheumatolog­y’­de ya­yın­la­nan bir ça­lış­ma­da; araş­tır­ma­cı­lar bel ağ­rı­sı te­da­vi­sin­de bal­ne­ote­ra­pi­nin kul­la­nıl­dı­ğı­nı gös­ter­miş­tir.5 kli­nik ça­lış­ma­ya ba­kıl­dı­ğın­da, ya­zar­lar bal­ne­ote­ra­pi­nin bel ağ­rı­sı olan has­ta­la­rın te­da­vi­sin­de­ki et­ki­le­ri­nin ‘u­mut ve­ri­ci­’ ol­du­ğu­nu ra­por­la­mış­lar­dır.

KAR­YOP­RAK­TİK

Bel ağ­rı­sı, in­san­la­rın bir kar­yop­rak­tik­tis­ti (el­le te­da­vi yön­te­mi) en sık zi­ya­ret et­me se­be­bi­dir.

Jo­ur­nal of Ma­ni­pu­la­ti­ve Physi­olo­gi­cal The­ra­pe­utics ad­lı der­gi­de ya­yın­la­nan bir der­le­me­de; ya­zar­lar kar­yop­rak­tik te­da­vi­si­nin eg­zer­siz­le kom­bi­ne edil­me­si­nin, so­nuç­la­rı hız­lan­dır­dı­ğı, ge­liş­tir­di­ği ve ile­ri dö­nem­de­ki bel ağ­rı­la­rı­na kar­şı ko­ru­yu­cu ol­du­ğu so­nu­cu­na var­dı­lar.

MAGNEZYUM

Mag­nez­yum nor­mal kas ve si­nir fonk­si­yon­la­rı­nı sür­dür­me­ye, kalp rit­mi­ni sa­bit tut­ma­ya, ba­ğı­şık­lık sis­te­mi­ni des­tek­le­me­ye ve ke­mik gü­cü­nün ko­ru­ma­sı­na yar­dım­cı olur.

2001 de Jo­ur­nal of Tra­ce Ele­ments in Me­di­ci­ne and Bio­log­y’­de ya­yın­la­nan bir ça­lış­ma­ya gö­re, ça­lış­ma­da­ki kro­nik bel ağ­rı­sı bu­lu­nan 82 has­ta­nın 76’sın­da mi­ne­ral tak­vi­ye­siy­le ağ­rı­la­rın­da azal­ma göz­len­miş­tir. Ek ola­rak, tak­vi­ye­le­rin mag­nez­yum se­vi­ye­si­ni yüz­de 11 ora­nın­da ar­tır­dı­ğı bu­lun­muş­tur.

TAI CHI

2011 yı­lın­da Art­hri­tis Ca­re&Re­se­arc­h’­de ya­yın­la­nan bi­lim­sel ça­lış­ma­lar­da 10 haf­ta­lık ta­i chi prog­ra­mı­nın uzun sü­re­li kro­nik bel ağ­rı­sı olan has­ta­lar­da ağ­rı­yı azalt­tı­ğı, fonk­si­yo­nu ge­liş­tir­di­ği bu­lun­muş­tur.

SERDA KIVILCIM – BUGÜN GAZETESİ

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »