Zanaat ustaları hünerlerini; sürekli pratik yapmaya ve hedef odaklı devamlı öğrenmeye borçludurlar.
Bazı hünerlerinizi disipline sokmak şu dört özveriyi gerektirir: sürekli pratik, tek taraflı işe adanmışlık, devamlı öğrenme ve ilgi. Zen Habits’in kurucusu Leo Babauta, nefsinizi disipline sokup, kendi kendinizin yaşam ustası olmanızı sağlayacak 7 uygulama öneriyor,
Ruh haliniz uygun olmasa bile işinizi yapın
İşleri erteleme hangi kültüre ait olursanız olun, dünya çapında yaygın bir problemdir. Kendimize itiraf edemesek bile, işleri ertelemenin en büyük sebebi ‘modumuzun uygun olmaması’dır. Ya da iş çok zor veya kafa karıştırıcı olabilir. Bu da size rahatsızlık verir; siz de genelde daha iyi olduğunuz veya daha kolay işleri yapmayı tercih edersiniz. Ancak, o işi yapmak için ruh halimiz uygun olana kadar beklerseniz asla hayatınızın ustası olamazsınız. İşlerinizi ertelemek yerine şunu deneyin: Ne olursa olsun, bir görevi yapmak için kendinizi ayarlayın ve bunu yapmaya başlayın. E-postalarınızı ya da sosyal medya hesaplarınızı kontrol etmeyin ya da hızlıca bir angarya iş yapmanıza izin vermeyin. Oturun ve yapmanız gereken şeyi yapın. Bu sizi rahatsız etse bile bunu yapabilirsiniz.
Bu davranış da işleri ertelemekle bir açıdan aynı; egzersiz yapmayı da sürekli farklı sebeplerden dolayı baştan savarız çünkü egzersiz yapmak zordur ve genellikle daha kolay bir şey yapmayı tercih ederiz. Ama egzersizi de sağlıklı gıdalar tüketip, dişlerinizi fırçalamak gibi yapmanız gereken bir zorunluluk olarak görün. Dişlerinizi fırçalamayı erteleyip haftada bir fırçalamıyorsunuz değil mi? Aksi halde dişleriniz çürür. Aynı şekilde haftalar boyunca egzersiz yapmayı ertelemek de uzun vadede bedeninizi çürütecektir. Onun yerine; kendinize belli bir süre çalışacağınızı/koşacağınızı söyleyin. Kendiniz yorgun ya da üşengeç hissetseniz bile çalışmayı atlamayın. Bunu başarmış olduğunuz için harika hissettiğinizi göreceksiniz. Her şekilde, sizi rahatsız şeyleri bile yapma konusunda ustalaşacaksınız.
&
Ne zaman biraz aç olsak panikleme ve en yakın abur cubura saldırma eğilimindeyizdir. Ancak, aç olmak dünyanın sonu değildir. Hayatta her zaman lezzetli yemekler ile memnun olmamız gerekmez. Aç değilseniz yemeyin. Aç olsanız bile, bir an için oturun, açlığa odaklanın ve gerçekten nasıl hissettiğinizi görün. O kadar da kötü bir uygulama olmadığını göreceksiniz. Burada amaç, kendinizi açlıktan öldürmek değil, biraz rahatsızlık hissinin hayatınızı berbat etmeyeceğini size göstermek. Böylece ne zaman ve ne kadar yemeniz konusunda daha bilinçli seçimler yapacaksınız.
Genellikle zor konuşmalardan kaçınırız çünkü bunlar bize zevk vermez. Ayrıca kimse kendini rahatsız ve korkunç bir konuma sokmak istemez. Hatta bu kızgınlık, daha kötüye giden bir ilişki, durumun kötüleşmesi ve daha fazlasını içeren her türlü soruna yol açabilir. Birisiyle böyle bir sorununuz varsa, bunu kafanızda kurup büyütmek yerine o kişiyle nazik ve şefkatli bir şekilde konuşmayı deneyin. Empati kurun. O kişiyi suçlamadan, ona kendinizi nasıl hissettiğinizi söyleyin ve onun bu konuda kendini nasıl hissettiğini sorun. Duruma ilişkinizi koruyacak bir tutum ile yaklaşın.
İnsanların bir alışkanlığı değiştirme konusunda yüzleştiği en zor şeylerden biri, ilk heyecan yok olduktan sonra bile o alışkanlığa saplanıp kalmak. Yeni başlanan bir şeyi bir hafta boyunca uygulamak kolay ama ikinci ve üçüncü hafta da aynı şekilde kolay mı? Başladığınız bir işi ilk haftadan sonra bırakmak yerine iki ay boyunca bunu devam ettirmeye çalışın. Her gün sadece 5 dakikanızı ayırın ve her gün aynı saatte yapın. Unutmamanız için kendinizi hatırlatmalar yazıp, günlük olarak yaptıklarınızı takvimde işaretleyebilirsiniz. Böylece her gün ne kadar ilerleyeceğinizi görürsünüz. Yeni bir alışkanlığa başlamak sizde her türlü değişikliğin kapısını açılacaktır.
Bir sorunumuz varsa, tipik olarak bu konuda düşünmekten kaçınırız. Bu sorunlardan herhangi birine sahip olup olmadığınızı düşünün: Egzersiz yapmaktan kaçınmak, fazla kilolu olmak, büyük bir projeye başlamamak, parasal sorunlarla ilgilenmeyi ertelemek… Genellikle bu rahatsız edici durumlarla karşı karşıya kalmak istemeyiz. Problemden kaçınmak yerine, engellere bir patika olarak bakın. Engellerden kaçınmayın, etrafında dönüp durmayın ve bunları göz ardı etmeyin. Odağınızı onlara doğru çevirin. Görün. Kabul edin. Ne olduğunu anlamaya çalışın. Bunları uygulamak kolay değil, ama düşündüğünüz kadar da kötü olmadığını göreceksiniz ve bunu yaptığınız için memnuniyet duyacaksınız. Ve daha da önemlisi: Sorunlarla baş etme konusunda daha da güçleneceksiniz.
Disiplin oldukça öğreticidir, muhteşem ödüllere ihtiyacınız yoktur; çünkü bir eylemi gerçekleştiriyor olmanın bile iyi bir tarafı vardır. Mesela, sağlıklı bir yiyecek mi yiyeceksiniz? Bu yiyeceğin tadının en sevdiğiniz tatlı ya da kızarmış cips gibi olmasına gerek yok. Taze, sağlıklı bir yiyecek yiyerek, bu eylemin bizzat kendisinden zevk alabilirsiniz. Egzersiz yapacaksanız, düz bir karın ya da güzel kollara kavuşamasanız da söz konusu eylemi gerçekleştirmek size zevkli gelebilir. Yaptığınız iş ne olursa olsun, bunu yapmanın iyi yanlarını keşfedin; böylece yaptığınız iş bir ödül gibi gelecektir.
İnsanlar meditasyon yapmanın zor ya da mistik olduğunu düşünse de aslında oldukça basit: Hareket etmeden oturmak için 2 dakikanızı ayırın ve nefesinize odaklanın. Bu esnada zihninizin ne zaman harekete geçip ne zaman nefesinize odaklandığına dikkat edin. Meditasyon yapmanın birçok yolu var, ancak bu en basit olanıdır. Size beliren dürtüleri nasıl izleyeceğinizi ve bu dürtüler üzerinde harekete geçmenizin gerekli olmadığını gösterir.
Tüm bu alıştırmalar sayesinde huzursuzlukla baş etmeyi, canınız istemese de bir yerde bulunmayı, şevkiniz yok olsa dahi bir şeye bağlı kalmayı, doğrudan dürtülerinizle hareket etmemeyi, yaptığınız herhangi bir eylemi bir ödül olarak görmeyi öğreneceksiniz. Hayatınıza eğlenceden yoksun bir disiplin mi hükmetmeli? Elbette hayır. Ancak bir işten o an zevk alabiliyorsanız, uzun vadede size getirisi olacak bir şeyde uzmanlaşmayı neden öğrenmeyesiniz?
ALINTI
Çin tıbbına göre, insan vücudundaki beş iç organda zehirli maddeler birikir, bu zehirli maddelerin birikmesi, vü…cutta belirtiler bırakır. Şimdi zehirli maddelerin saklandığı yerleri bulalım ve bu zehirli maddeleri yok etme yöntemleri öğrenelim.
Eğer dalakta zehirli maddeler birikirse, yüzde benekler görülür. Yüzünde benekler olan bir kadının sindirim sistemi nisbeten zayıflar; beyazımtırak akıntısı fazla olur; yağ birikir.
Çin tıbbına göre, dalaktaki sindirim iyi olmadığı takdirde, zehirli maddeler zamanında dışarı boşaltılmaz. Bu nedenle kilo vermek isteyen bir kişi, öncelikle dalağının ve midesinin işlevini normalleştirmeli; dalağında zehirli maddeler bulunan kişide ağız kokusu olur, ağız ülseri görülür.
Şimdi dalaktaki zehirli maddeleri boşaltma yöntemlerine geçelim.
Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılmasına ekşi yemekler iyi gelir. Ekşi yemekler, bağırsak ve midenin sindirim işlevini pekiştirir, yemeklerdeki zehirli maddelerin en kısa sürede boşaltılmasını sağlar; ayrıca ekşi yemekler dalağı güçlendirir.
Dalaktaki zehirli maddelerin boşaltılması için Shangqiu adlı akpunktur noktasına basılabilir. Bu akpuntur noktası, iç topuk kemiğinin altındaki çukurun ortasında bulunur. Bir parmakla bu noktaya, azcık acı hissetecek şekilde basabilirsiniz. Bu basma bir defasında üç dakika sürerse, yeterli olur.
Yemekten sonra yürüyüş yapmak. Spor, dalağa ve mideye yardımcı olur. Bu yöntem azimle uygulanmalı.
Yemek sonrası, zehirli maddelerin en kolay oluştuğu zaman dilimidir. Yemeklerin zamanında sindirilmemesi veya emilmemesi halinde zehirli maddeler birikir. Bu nedenle yemekten sonra yürüyüş tavsiye edilir. Ayrıca yemekten bir saat sonra bir meyve yenebilir.
Aftimuni dalağın en iyi ilacıdır, kaynatılarak içilir. Karabaş otu, kekik, sinameki, anason, kimyon, kuru incir dalağın en güzel ilaçlarındandır. Mercimek, patlıcan, sığır eti, kuyruk ve lahana yenmemelidir.
******
Karaciğer, insanın diğer önemli iç organlarından biridir. Karaciğerde zehirli maddeler birikirse, tırnak üzerine çıkıntılı çizgi veya tırnak çökmesi görülür. Çin tıbbına göre, kirişler karaciğere bağlıdır, tırnak ise kirişlerden bir bölümüdür. Bu nedenle karaciğerde zehirli maddeler biriktiği takdirde, tırnak üzerinde belirgin işaret olur.
Karaciğerde zehirli maddeler bulunursa, kadında mastit görülür; deprasyon başgösterir. Çünkü karaciğer insan vücudunda duyguları ayarlayan iç organdır. Eğer içindeki zehirli maddeler zamanında boşaltılmazsa, Qi dolaşımı engellenir, bu da depresyon duygusuna neden olur. Ayrıca yarım baş ağrısı ve aybaşı ağrıları gibi belirtiler görülür. Yüzün iki yanağı ve göbek, karaciğer ve safra kesesinin “etki alanı”dır. Eğer karaciğerde zehirli maddeler varsa, yüzde ve göbekte mutlaka belirti gözükür.
Karaciğerdeki zehirli maddelerin boşatılması için, yeşile çalan mavi renkli yemekler tüketilmeli. Örneğin portakal veya limon suyu, karaciğere iyi gelir; karaciğerle bağlantılı akpunktur noktasına basmak iyi gelir. Basılacak nokta, birinci ve ikinci ayak parmaklarının buluştuğu noktanın önündeki çukurun ortasında yer alır. Ağlama, zehirli maddelerin boşaltılmasına yardımcı olur. Kadınların erkeklerden daha uzun yaşamasının gözyaşlarına bağlı olduğu, hem Batı tıbbınca, hem de Çin tıbınca doğrulandı. Gözyaşları gerçekten insan vücuduna zararlı maddeler içerir. Bu nedenle istediğiniz zaman ağlayabilirsiniz.
Sülfür içeren besinler karaciğeri temizler, soğan, sarımsak, lahana, brokoli, brüksel lahanası sülfür içeren gıdalardır. Ayrıca enginar karaciğer dostu bir sebzedir.
Alkol, kimyasal ilaçlar, işlenmiş gıdalar, inek eti, aşırı proteinle beslenme karaciğeri yıpratan gıdalardır.
******
İnsan kalbinde zehirli maddeler birikirse, dil ülseri olur, alnında kabarcıklar oluşur, uykusuzluk ve kalp rahatsızlığı meydana gelir.
Çin tıbbına göre, kalple en yakın ilişkili organ dildir. Bu nedenle ülser dilde görülür. Alın, kalbin “nüfuz alanı”dır. Eğer kalpte “ateş” varsa, alın “yanar”, kabarcıklar ortaya çıkar.
Kalpteki zehirli maddelerin boşaltılması için, nilüfer tohumları gibi, acı yemekler tavsiye edilir; kalbi simgeleyen Shaofu adlı akpunktur noktasına basılır. Shaofu, insanın yumruğunu sıktığı zaman, avuçta yüzük parmağı ve küçük parmağının tırnaklarının değdiği yerdir. Bu noktaya güçlü bir şekilde basılır. Yeşil fasülye, zehirli maddelerin idrar yoluyla boşaltılmasına yardımcı olur.
Çin’de yaz mevsiminde hemen hemen her ailede yeşil fasülye suyu içilir. Siz de deneyebilirsiniz.
Kalp için omega 3 yağ asidi içeren somon, ton balığı, ceviz, keten tohumu gibi gıdalar faydalı olacaktır.
******
Akciğerde zehirli maddeler birikirse, insanın cildi pas renginde olur, kabızlık çekilir, duygusal durumunda hassasiyet meydana gelir.
Çin tıbbına göre, akciğer, tüm cildi yönetir. Cildin iyi olup olmaması, akciğerin sağlıklı olup olmamasına bağlıdır. Akciğerdeki zehirli maddelerin miktarı fazla olursa, bu zehirli maddeler akciğerin çalışmasıyla cilde yansır; ayrıca akciğer ve kalın bağırsak tek bir sistemdir. Yukarıda akciğerde zehirli maddeler varsa, aşağıdaki bağırsak içinde de anormal birikim olur, kabızlık çekilir; akciğerdeki zehirli maddeler de Qi ve kan dolaşımını engeller.
Turp, akciğere en iyi gelen yiyecektir. Çin tıbbına göre, kalın bağırsak ile akciğer arasında yakın ilişki vardır. Akciğerdeki zehirli maddelerin ne kadar boşaltılacağı, kalın bağırsağın iyi çalışıp çalışmamasına bağlıdır. Turp kalın bağırsağın dışkıyı boşaltmasına yardım eder. Turp çiğ de yenir.
Ayrıca akciğeri temsil eden akpunktur noktasına basmak da yararlıdır. Hegu adlı nokta, el sırtında, parmakların arasında bulunur.
Terlemek, akciğere iyi gelir; çünkü terle vücuttaki zehirli maddeler atılır; sıcak duş ve derin nefes da benzer sonuç verir.
Akdiğerdeki zehirli maddelerin boşatılması için en uygun zaman dilimi sabah 7:00 ile 9:00 arasıdır. Bu zaman içinde bol oksijen almayı sağlayan spor yapılırsa, çok iyi olur.
Meyan kökü, zencefil, okaliptus, brokoli, turp akciğerler için şifalı bitkiler olup sigara akciğer için en büyük zarardır.
******
Böbrek içinde zehirli maddelerin biriktiği zaman, aybaşı miktarı az, süresi kısa ve rengi koyu olur. Aybaşının oluşması ve kaybolması, böbrek işlevinin güçlü olup olmamasına bağlıdır; böbrekteki zehirli maddeler, hidronkusa neden olur, altçenede kabarcıklar oluşur, yorgunluk çekilir.
Böbreği simgeleyen akpunktur noktası Yongquan’dır. Bu nokta, insan vücudundaki en alçak akpunktur noktasıdır. Yongquan, ayak tabanının üçte birinin ilerisinde bulunur. Bu nokta hassas olduğu için fazla güçlü basılmamalıdır. Beş dakika yeterlidir.
Böbrekteki zehirli maddelerin boşaltılması için en iyi zaman dilimi sabah 5:00 ile 7:00 arasıdır. Bu nedenle sabah kalkınca bir bardak su içilmesi çok iyi olur.
Gün boyu yeterli su içilmesi, bedenin susuz bırakılmaması, aşırı tuz alınmaması, likopence zengin gıdalar domates, karpuz, böbrekleri temizleyip koruyacaktır.
ALINTI
Yoğun bir sağanak altında otomobil kullanırken nasıl iyi bir görüş elde …edilir?
Neden bu kadar etkin olduğundan emin değiliz; bu metodu yoğun yağmur altında sadece bir deneyin.
Bana bu metodu, deneyen ve gerçekten işe yaradığını tespit eden bir polis arkadaşım verdi.
Çok yararlı, hatta gece sürüşünde dahi..
Bu metod yıllarca Kanada Askeri Sürücüleri tarafından kullanılmış.
Birçok sürücü yoğun sağanak sırasında silecekleri yüksek ya da en hızlı konumda çalıştırır ve buna rağmen ön camdaki görüntü netliği yeterli olmaz.
Böyle bir durumla karşılaştığınızda hemen güneş gözlüklerinizi takın (modeli fark etmez), ve mucize!!! Aniden görüşünüz, yağmur yağmıyormuşçasına mükemmel bir netlik kazanacak.
Aracınızda her zaman bir güneş gözlüğü bulundurduğunuzdan emin olun.
Sadece net bir görüşle emniyetli bir sürüş gerçekleştirmekle kalmayın, bu fikri arkadaşınızla paylaşarak onun da hayatını kurtarın.
Deneyin ve arkadaşlarınızla deneyiminizi paylaşın.
İnanılmaz, cam üzerindeki damlaları hâlâ görüyorsunuz ama yağmur suyunun oluşturduğu tabakayı görmüyorsunuz.
Yağmurun yoldaki sıçramasını görebiliyorsunuz. Aynı zamanda, sollanan ya da takip edilen aracın sıçrattığı sudan kaynaklanan körlüğü de bertaraf edebiliyorsunuz (ya da güneş gözlüğü kullanmayıp şikâyet edeceksiniz).
Sürücü eğitimlerinde bu küçük ipucunu mutlaka öğretmeliler. Gerçekten de işe yarıyor.
Yoğun BEYAZ ışık veren sis farlarının, işe yaramamasının nedeni de benzerdir.
SARI ışık veren sis farları ise gece, tipi ve kar yağışlı havalarda çok işe yarar, kar taneleri hemen hemen görünmez olur.
Ama SARI sis farları daYAĞMUR ve SİS’ te hiç işe yaramaz.
Sıradaki uyarı da çok önemli! Kaç kişi bunu biliyor merak ediyorum.
36 yaşındaki bir kadın sürücü, birkaç hafta önce bir kaza geçirdi ve araç pert oldu.
Kinburn, Ontario’da yaşayan sürücü, Kinburn ile Ottawa arasında seyahat etmekteydi.
Her ne kadar aşırı değilse de, hava yağmurluydu. Araçaniden kızaklama yaptı ve kelimenin tam anlamıyla havada uçtu…
Kadın ciddi bir şekilde yaralanmadı ama aniden meydana gelen bu durum karşısında çok şaşkındı.
Durumu otoyol polisine anlattı ve memur, herkesin bilmesi gereken şeyler söyledi:
YAĞMURLU HAVADA ARACINIZI ASLA CRUISE KONTROL KONUMUNDA SÜRMEYİN.
Aslında kadın cruise kontrol konumunda sürerek ihtiyatlı davrandığını ve tutarlı bir hızla sürerek emniyetli bir davranış sergilediğini düşünüyordu.
Ama memur ona yağmurlu havada aracının cruise kontol konumunda olmasının, kızaklama yapmasına ve lastiklerin asfaltla temasının kesilmesi ile aracın yüksek oranda hızlanmasına ve tıpkı bir uçak gibi kalkışa geçmesine neden olabileceğini anlattı.
Kadın başına gelenin aynı memurun anlattığı gibi olduğunu söyledi.
Memur tüm araçların güneşliklerinde hava yastığı uyarısı ile birlikte şu uyarının da yazılı olması gerektiğini söyledi:
YOL ZEMİNİ ISLAK YA DA BUZLU İSE KESİNLİKLE CRUISE KONTROL KONUMUNDA SÜRMEYİNİZ.
Bizler genç çocuklarımıza cruise kontrol konumunda güvenli bir hızda sürmelerini söylüyoruz, ama cruise kontrolünü sadece yol zemini KURU iken kullanın demiyoruz.
NOT: Eğer bu bilgiyi diğerleri ile paylaşırsanız ve paylaştığınız kişilerden sadece bir kişi bile bilmiyor olsa, her şeye değecektir!…
Bir hayat kurtarmış olabilirsiniz!…
Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Beni anlayan birini istiyorum, benimle
uyuyabilmeli mesela.…
Sarhoş da olmalı..
Bazen saatlerce sebepsiz susabilmeliyiz birlikte.
Dua da etmeliyiz elbette. Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Benimle yarım kalmış bir çocukluğu
tamamlayacak birini istiyorum..
Pamuk şeker yiyebileceğim birini.
Kış aylarında üzerimi örtecek birini..
Dizlerime yatırıp saçlarıyla parmaklarımı dans ettirebileceğim birini..
Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Beni koruyabilecek birini istiyorum.Birlikte en
karanlık yollarda yürüyor bile olsak
korkmayacağım birini..
Emin olduğum birini. Her ne olursa olsun sırtımı şüphesiz
yaslayabileceğim birini..
Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Birlikte hayal kurabileceğim birini istiyorum.
Küçük hayaller, bir öpücük kadar küçük, bir
öpücük kadar anlamlı hayaller. Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Kavga edebileceğim birini istiyorum.
Kızabileceğim ama kıramayacağım birini..
Kızabilecek ama kıramayacak birini..
Yine de her şeye rağmen öfkemi gülüşüyle
darmadağın edebilecek birini.. Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Sarılabileceğim birini istiyorum.
Sarılırken dünya telaşından arınmış birini..
Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Omzunda ağlayabileceğim birini istiyorum.
Karşısında ağlarken utanmayacağım birini.. Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Anlatabileceğim birini istiyorum, herşeyi !
Kim kırdıysa, kim üzdüyse beni hepsini..
Haksız olduğumu da söylebileceğim birini…
Sır verebileceğim birini.
Sırrına sadık kalacağım birini.. Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Sahile gidip denizi izleyebileceğim birini
istiyorum.
Gemileri,
Uzakları,
Ufuk çizgisini, Yakamozun güzelliğini..
Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Aynı yolda farklı ayaklarla eşit adımlar
atabileceğim birini istiyorum.
Sokak çocuklarından mendil alabileceğim birini..
O mendille terini silebileceğim birini.. Ben beni seven birini istemiyorum sevgilim.
Sevme beni.
alıntı
Dünya’nın en kısa s…üren kişilik testi. Her insanın kişiliği farklıdır ama temelde yatan bir kaç özelliği sadece bir resim sayesinde öğrenebilirsiniz. Sadece şu an bu 9 resim arasından gözünüze en güzel geleni, sizi en çok cezbedeni seçin ve altındaki sayıyı aklınızda tutun. Bakın bakalım bu siz misiniz ?
Zenginlik, bolluk, bereket yaratmak insanların yaratmaya çalıştıkları İlahi ve İnsani Aşktan sonra en çok meydan okumalarla karş…ılaştıkları konuların başında gelmektedir.
Allah’ın sınırsız ve sonsuz zengin hazineleri vardır. Allah’ın sınırsız ve sonsuz bilgisi, bilimi vardır. Allah’ın sınırsız ve sonsuz olanakları var ve sizden bunu mu esirgiyor ? Allah’ın size Özel gıcıklığı mı var sanıyorsunuz ? Allah herkese veriyor ama bir size vermiyor, öyle mi ?
Güzel. Konunun başını kaçırmamanız önemlidir. Şimdi sıra geldi beyninizden geçen uygunsuz düşüncelerinizin ya da kırışıklıklarınızı düzeltmeye.
1. Yüksek Benliğiniz sizin Ruhsal Plandaki planlanan yaşam programına sadık bir şekilde bir tutum ve yaşam tarzı alışkanlıklarınız var mıdır buna bakıyor. Bu kendinize yaşamınıza ahlaklı olmanızla ilgilidir. Kendinize dürüst, sadık ve samimi iseniz buradan anlaşılır. Buna ister kalbi zeka diye ister inançlı olmak diyelim fark etmez…
2. Yüksek Benliğinize uyumlanmış olsaydınız sizin eğer dünyada yiyecek bir lokma ekmeğiniz kalmamış olsaydı bunu değiştirmenin veya uzatmanın mümkün olmadığını anlardınız. Şimdi rahat olun lütfen. Rahat ve Güvende olmalısınız…
3. Eğer kapalı bilincinizin kapılarını dikkatle aralayıp içeriye ‘Işık, Işık, biraz daha Işık !’ girmesine izin vermiş olsaydınız siz yaşam programınızın artı sonsuz potansiyellerini deneyimlemeyi seçtiğinizde size ayrılan kaynakların sürekli artış gösterdiğini görecektiniz. Çünkü İnsan neye odaklanırsa onu büyütür yasası her konuda olduğu gibi burada da geçerlidir. Sizden çıkan size bir vesile ile Size döner. Neye odaklanıyorsanız o sizindir, diyebiliriz…
4. Zengin olmak istiyorsanız mesela, şimdi soru şu; Kaç kişiyi zengin yaptınız ya da zengin olmasına ciddi anlamda yardımcı oldunuz ? Yanıt ‘hiç kimse ise’ siz istediğinizi niyet olarak bildirimde bulunmuş ama eylem olarak hiç harekete geçmemiş olmalısınız. Ya da ‘Armut piş ağzıma düş!’ durumunu bekleyen o kurnazlardansınız demektir. O zaman zenginlik, bolluk, bereket dolu bir hayatı bu yaşam da değil de belki sonraki bedenli yaşamda olacaktır inşallah, diyeceğiz…
5. İstediğiniz şeyi egonuzla istediniz ise ve Yüksek Benliğiniz bu dünyada şimdi kapalı bilinç sendorumunuzu yaşarken sizin EN YÜKSEK HAYRINIZA UYGUN OLMADIĞINA KARAR VERİRSE siz nerenizi yırtarsanız yırtın istediğiniz maddi zenginliği yaratamazsınız. Bu yırtmayı görüyorum. Buna ‘başı kesik tavuklar gibi’ sağa sola koşturan ama nereye gittiğini bilmeyen İnsanlar için kullanıldığını çok duymuştum.
6. Maddi doyumu elde etmemiş tekamül seviyesi henüz geri olan bilinçler maddi zenginlik yaratırken karma yaratma eğilimleri güçlüdür. Ahlaklı olmak yerine, kolay ama kirli kazançlardan zengin olmayı seçmek genel eğilimleridir. Maddi ve parasal zenginliğe sahip olsalar da, bolluk ve bereket bilincine sahip olmaları mümkün olmayacaktır. Para var ama Huzur yok olacaktır.
7. Dünyada yaşamanın ana konusu para değildir. Para ve maddi şeylerle ilgili değerleri sizin tekamül planınızı, yaşam programlarınızı açmanızı ve dengeli bir şekilde tekamül planınızda ilerlemeniz istenir ve beklenir. Ama siz konuyu anlamamışsanız, her şeye saldıracaksınız elinizi gözünüzü karmanın zehirli çamuruna bulayacaksınız. Dünyada bulunmanızın neden dünyaya kazık çakmak değil,dünya okulundan mezun olmaktır. Öldüğünüzde mezun olmazsınız sadece bir sonraki değerler istasyonuna geçiş yaparsınız eğer geçmişseniz.
8. Her şey olduğu gibi para da bir enerjidir. Enerjinizi yaşam programlarınızın sonsuz artı potansiyellerine odaklamışsanız, para size kaçınılmaz olarak gelecektir. İlahi sistem bunu bir yasa olarak tanımlamıştır. Yaşam Programını hatırlayan, programlarını adım adım açan ve gereklerini yerine getiren İlahi Planla yani Yüksek Benlikle BİRLİKTE-YARATIM PROGRAMINI anlamış demektir. Size gerekli ve yeterli olan zaten gelecektir. Neden panik, endişe ve korku yaşayarak bolluk enerjisini boğuyorsunuz ve sizden hızla uzaklaşmasına neden oluyorsunuz ?
9. Kendiniz olmanız, Yüksek Benliğinizle bütünleşmiş olan kendiniz olmanız gerekirken kar için ticari düşünmek ve ticari davranmak adına kendi Yüksek Benliğinize, tüm zenginlik kaynaklarınıza ihanet ettiğinizi anlamalısınız. Siz, ihanet ettiğiniz yerden size yansıma yapılacağını bekleyecek kadar gerçekten dünyadan haberiniz yok mudur ?
10. Önce ‘Moralim yerinde olursa çalışıp para kazanacağım!’ demeyin. Moralinizi düzeltin ve aklınızı kaybedecek kadar heyecan ve coşku -tutku değil tutku Ruhun Enerjisel parlaklığını söndürür bilgiyi çekemez ve algılayamaz olursunuz- duyacağınız işlere öncelikle odaklanmanızı öneririm. Bu konuda hayal kurup tarih belirlediğiniz de doğru işin ne olduğunu anlayacaksınız. Böylece artık zenginlik, bolluk ve bereket yaratmak için kendinize net bir güven duyacaksınız.
Şimdi sessizce ayağa kalkın, karanlığın köleleştirici tuzaklardan kurtulmanız için doğru bir finansal planlama yapın. Gelirinize bir b planı eklemeyi planlayın. Çünkü sadece bir A planında kalma lüksü hiç kimsenin yoktur. Dünya acımasızca değişmekte ve doğru adımlar atılmazsa karanlık tarafa yem olunmaktadır. Doğru öncelikler belirleyin. Sadeleşin. En yüksek önceliklerinizi belirleyin ve çevrenizde bir fark yaratmanın koşullarını oluşturun.
Her zaman olduğu gibi bu konuda da size koçluk yapacağımızı unutmayın. Yanlış düşünce ve seçeneklerin tuzağına düşmekten daha iyidir sanırız ki…
Sonsuz Artı Bolluk içeren Sevgilerimle.
Uyarı : 1.si Beğendiğiniz yazıları daha iyi bir dünya için diğer dostlarımızın da yararına sunmak üzere istediğiniz kadar paylaşabilirsiniz. 2.si Yazılarım İnsanları genel olarak bilgilendirme amaçlıdır, Koçluk danışma seans bilgileri iddiasıyla kullanılamaz ve tanımlanamaz. Koçluk çalışmalarımız danışanlarımızla olan kişiye özel sistematik çalışmalar bütünüdür. Siz, Temel yaşam programlarınızın bilgisinden yoksunsanız bu yazdıklarım Sizin işinize yaramayabilir ve hatta yanlış anlama ve uygulamalara açık olabilirsiniz…
Ramazan Özdemir 2015 © Her Hakkı Saklıdır
Sonsuz Artı Potansiyel Geliştiren Koç’un Sözleri, Yazıları ve Şiirleri
Yediğimiz ve sağlıklı olduğunu düşündüğümüz bir çok besin ,vücudumuzda olumsuz etkiler yaratabiliyor olabilir.Besindeki… bir maddenin kişinin sindirim sistemini tahriş etmesi veya kişinin besini doğru şekilde sindirememesi ya da parçalayamaması sonucunda ortaya çıkar.Bu olumsuz etki “Gıda İntoleransı” olarak adlandırılır.
Gıda alerjisi gibi hayatı tehdit edici olmamasına kaşın, gıda intoleransının, bireylerin normal sağlıklı bir hayat yaşamalarına belirgin ve ağır şekilde etki edebileceği göz ardı edilmemelidir.
Semptomlar çoğu zaman belirsizdir ve problemin asıl sebebi olan besin her zaman doğru tanımlanamaz. Bireyler genellikle, hasta gibi hissetmekten, şişkinlikten ve her zaman yorgun olmaktan şikayet ederler.
Besin duyarlılığı yani intoleransı ile besin alerjisi kesinlikle karıştırılmamalıdır.Alerjide reaksiyonlar gıdanın tüketilmesinden kısa bir süre sonra başlar.Alerjiler az görülmesine karşılık gıda duyarlılığı’ na sık rastlanılır .Gıda duyarlılığına bağlı gelişen rahatsızlıklar bazen alerjik tepkilere benzeyebilmelerine rağmen bazen saatler hatta günler sonra ortaya çıkmaktadır.(örneğin buğday süt yumurta v.s.)
Gıda İntoleransı birçok hastalığa neden olabilir. Başlıcaları:
*Kilo Problemleri
*Migren
*Kronik Yorgunluk
*Şişkinlik
*Ürtiker
*Gastrit
*Ödem
*Astım
*Depresyon
*Fibromiyalaji
*Yatak Islatma
*Bağırsak Sendromu
*Solunum yolu hastalıkları
*İshal
*Kaşıntılı cilt
resme bir bakın. Gözünüze resmin en çok hangi kısmı takıldı veya bu resimde dikkatinizi en çok çeken şey ne? Aklınızda tutun. Yorumlar aşağıda!
YORUMLAR:
(Yukarıdan aşağıya doğru yorumlanmıştır)
Altı ayrı parçaya bölünmüş lale: Bu aralar duygularınızla değil, mantığınızla hareket ediyorsunuz. Yeni kararlar alma aşamasındasınız bu iş ya da aşk hayatınızla ilgi olabilir. Eğer lalenin içinde var olan karışık çizgilere gözünüz takıldıysa ve onların ne olduğunu anlamaya çalıştıysanız; kafanız karışık ve yoğunlaştığınız bir konuyu sürekli düşünüyorsunuz.
Lalenin altı ayrı parçadan oluştuğunu fark ettiyseniz; sizinde kafanız tıpkı lale gibi bölünmüş ve her biri ayrı bir şey düşünüyor. Üstünüze yıkılan sorumluluk çok ve bazen altından kalka bilir miyim diye düşünüyorsunuz.
Lalenin etrafına açılan iki dal: Düşüncelerin yoğunlaştığı ve kendinizi yalnız hissettiğiniz bir dönemdesiniz. Hangi anlamda olursa olsun çok sevdiğiniz biri ile konuşmak size iyi gelecektir. Zaten güvendiğiniz birinden akıl almaya ihtiyacınız olduğunun farkındasınız. Eğer dallara dolanmış sarmaşığı fark ettiyseniz; hayata olan kırılganlığınız azalmış ve bir yerler yeniden hayata tutunmaya çalışıyorsunuzdur.
Resmin ortasında bulunan çiçek ve etrafındakiler: Bu sizin duygusal anlamda yüreğinizin dolu olduğunu (doludizgin aşkı yaşadığınızı) gösterir. Yani aşk kapıyı ya çaldı ya da çalacak.
Etraftaki diğer çizgilere ve salyangoza benzeyen şekle takıldıysanız; karşıdaki insana kendinizi rahat ifade edemediğiniz için canınız yanıyor ve bu kendi iç dünyanıza kapanmanıza neden oluyor.
Ben büyük çiçeğin üzerindeki, iki ince dalı gördüm diyorsanız; iki insan arasında karar veremiyorsunuz, ama birine duyduğunuz aşkın diğerine duyduğunuz aşktan çok daha fazla olduğunun farkındasınız.
Bir dalla uzatılan elma: Hayatta çok çalışıp az kazandığınızı artık ektiklerinizin biçme zamanının geldiğini düşünüyorsunuz. Bu elma sizin hayatınızda verimi ifade ediyor çok çalışıp birçok şeyi ihmal ettiğinizi de.
İki işle aynı anda uğraşıyorsunuz ve çalışmaktan zevk alıyorsunuz, emeğinizin karşılığını almak sizi mutlu ediyor.
Resmin sonunda var olan hayat kökleri: Siz de eğer burayı görenlerdenseniz; hayatta kopamayacağınız tek yer aileniz. Çünkü onlarla iyi diyalog kurabildiğiniz bir çocukluk geçirdiniz.
Onlar sizin için çok değerli ve ailenin bütün sorunu sizin sorununuz. O kadar ki kendinize dahi vakit ayıramıyorsunuz.
Yazar: Zühre Meryem Kaya
Kaynak: kahve molası
Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg’un buluşunu öğrenir. 1930’lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur.
Bu, o kadar önemli bir b…uluştur ki, Otto Warburg’a Nobel Ödülü kazandırmıştır. Otto Warburg’a göre kanserin bir temel sebebi vardır.
Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz -anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.
Warburg’un buluşu bize başka neleri anlatmaktadır?
Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir.
Bu buluşun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma (fermantasyon) süreciyle metabolize olduğudur.
Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür. Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya şu tablo çıkıyor:
Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye başlar. Tabii kendisini beslemek için vücudun şeker üretmesini sağlayamazsa. ..
Proteinlerden şeker Bu ziyan sendromuna kaşeksia (cachexia) denir.
Kaşeksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) “glükoneogenez” (yeniden glükoz yapımı) işlemiyle, şeker elde etmesidir. Bu şeker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin şekerle beslendiğini öğrenmişken, onu şekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak? Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi şeker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür.
Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde şekere de izin verilmez çünkü şeker kanseri beslemektedir. Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg’un buluşunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamıştır. Belki de beslenmeyle ilgili hiçbir şey öğrenmemiştir.
Aslında 1978’e kadar ABD’nin resmi kuruluşlarından biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadığını iddia etmekteydi!! !!
Kanser ve şeker bağlantısından haberdar olanlar ise, dikkate değer terapilerle ortaya çıktılar. Bunlardan biri ‘Laetrile’dir.
Kaşeksialı hastaların yüzde 50’den fazlasında glükoneogenez sürecini durduran hidrazin sülfat bunlardan bir diğeridir.
Bugün, Minnesota Üniversitesi kemoterapi alanında bir “akıllı bomba” üzerinde çalışmaktadır. Akıllı bomba diyebileceğimiz ilacın üzerinde bir kaplama vardır.
İlaç, vücutta oksijensiz bir bölge ile karşı karşıya geldiğinde bu kaplamayı üzerinden atar. Kanseri yok etmek için kemoterapiyi serbest bırakır. Çünkü, vücutta oksijensiz tek alan, kanserli bölgedir.
Kanser hücresini aç bırakmaya çalışan besin terapileri de vardır. Kanserin ne sevdiğini bilen hasta, bunları yemekten kaçınır. Kanser, çiğ yiyeceklerdense, pişmiş yiyecekleri sever. Pişirme işlemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir. Bir de, kanserin şeker sevdiğini aklınızdan çıkarmayın. Kanserinizi sevmiyorsanız, onu beslemeyin!
Şeker yerine tatlandırıcı kullanmak çözüm değil Şeker yerine tatlandırıcı kullanmayı düşünüyorsanız, başka bir tuzağa düşmüş olursunuz. Tatlandırıcıların da vücuda ciddi zararları olduğu, yapılan araştırmalarla kanıtlandı.
Örneğin, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), sakarin içeren her türlü gıda maddesinin üzerine “Sağlığa zararlıdır.Hayvanlar üzerinde yapılan testlerde kansere yol açmıştır.” ibaresinin konmasını şart koştu. Aspartam ve sükraloz gibi diğer tatlandırıcılar da yan etkileri nedeniyle uzak durulması gereken gıdalar arasında.
(Editörün notu: Ama maalesef hiç birinin üzerinde böyle bir ibare yok). Kaynak: International Wellness Directory
Son iki yüzyıldır şeker tüketimi nasıl arttı? İngiltere’de 1815’de 5 kg cıvarında olan kişi başına yıllık çay şekeri tüketimi 1970’de 50 kg ‘ın üzerine çıkmıştır. 1970-2000 yılları arasında ABD vatandaşları önceki yıllara oranla yılda 100 litre daha fazla şekerli meşrubat tüketmişlerdir.
Türkiye’deki durum da artık çok farklı değildir. Çocuğu ile büyüğü ile çılgınca şeker ve beyaz un kullanılmaktadır. Bütün bu bilgiler kanserlerin niçin arttığını göz önüne açıkça sermektedir.
Aşağıdaki tedbirlerle kanserlerin en az üçte ikisi önlenebilir;
* Un ve şekerden kaçınarak insülin direncini yenin.
* Hiçbir şekilde tatlandırıcı ve tatlandırıcı içeren ‘light’ hafif yiyecek ve içecek tüketmeyin.
* Katkı maddesi ilave edilmiş, paketlenmiş gıdaları yemeyin. Taş devri diyetini uygulayın.
* Bol taze sebze ve meyve yiyin.
* Yeterli omega-3 alın; ayçiçeği, mısır, soya, pamuk ve margarin gibi yağları diyetinizden çıkartın. Bunların yerine zeytinyağı ve doğal hayvani yağları (tereyağı, iç yağı ve kuyruk yağı)
* Kefir, yoğurt, turşu, sirke, nar ekşisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydalı mikroplar) zengin gıdalarla beslenin.
* Özgür dolaşan hayvanların etini ve yumurtasını yiyin.
* Pastörize sütlerden mümkün olduğunca kaçının. Kutu sütü tüketmeyin.Mümkünse manda sütü kullanın. Süt yerine süt ürünlerini (yoğurt, peynir) tercih edin.
* Günde iki diş sarımsak ve/veya 1 baş kuru soğan tüketin.
* Günde 1-2 tatlı kaşığı zerdeçal tozu tüketin.
* Yeşil ve siyah çay tüketin (şekersiz!!!! ).
* Stresten uzak durun.
* İyi uyuyun.
* Çevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
* D vitamini düzeylerinizi yükseltmek için dengeli bir şekilde güneşlenin ya da D vitamini takviyesi alın.
* Yeteri derecede egzersiz yapın!!!!
* Alkol kullanmayın.
* İşlenmiş soya ürünü yemeyin.
* Yemekleri geleneksel yöntemler (buğulama, buharda pişirme) ile pişirin. Turbo fırınlar da kullanılabilir.
* Hızlı pişirme yöntemleri (mikrodalga gibi) besin kayıplarına yol açar; ayrıca kanserojen olabilirler !!!!
* Daha çok toprak (güveç), cam ya da kalaylı bakır kapları tercih edin. Emaye ve çelik tencere daha sonraki tercihlerdir.
* Teflon ve alüminyumu ise kesinlikle kullanmayın.
Prof. Dr. Ahmet AYDIN İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD
Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı
OKUDUYSAN ve BEĞENDİYSEN ,BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞIRMISIN
Bazen birileri hayatınıza girer ve onların orada olmalarının, sizin bazı amaçlarınıza hizmet etmeleri, size ders vermeleri veya kim olduğunuz ya da kim olmak istediğiniz konusunda size yardım etmeleri demek olduğunu kesinlikle bilirsiniz.
Bu kişilerin kim olabileceklerini asla bilemezsiniz bir oda arkadaşı, bir profesör, bir arkadaş, bir sevgili ya da tamamen yabancı biri ama gözleriniz onlarla kilitlendiğinde, işte o an hayatınızı çok derin bir şekilde etkileyeceklerini bilirsiniz.
Bazen, başınıza gelen şeyler ilk başta korkunç, acı verici ve adaletsizce görünebilir ama sonraları aksine o engelleri aşmadan potansiyelinizin, gücünüzün, iradenizin ve yüreğinizin asla farkına varamayacağınızı anlarsınız.
Hastalık, yaralanma, aşk, gerçek mükemmelliğin kayıp anları ve aptallıklar, hepsi sizin ruhunuzun sınırlarını test etmek için vardır. Bu küçük testler olmaksızın, her ne olursa olsunlar, hayat hiçbir yere varamayan, pürüzsüzce asfaltlanmış düz, yavan bir yol gibi olurdu. Güvenli ve rahat; ama aptalca ve tamamen anlamsız.
Tanıştığınız, hayatınızı etkileyen insanlar, tecrübe ettiğiniz başarı ve çöküşler, kim olduğunuzu ve kim olacağınızı bulmanıza yardımcı olurlar. Kötü tecrübelerden bile bir şeyler öğrenilebilir. Aslında, bazen onlar en önemlileridir.
Eğer birileri sizi severse, karşılığında onlara hangi şekilde yapabiliyorsanız sevgi verin, sadece sizi sevdikleri için değil aynı zamanda size sevmeyi ve kalbinizi ve gözünüzü nasıl açabileceğinizi öğrettikleri için. Eğer birileri sizi incitirse, aldatırsa ya da kalbinizi kırarsa, onları affedin, size, güveni ve kalbinizi kimlere açacağınıza dikkat etmenin önemini öğrettikleri için.
Her gününüzü önemseyin. Her anın değerini bilin ve onu bir daha asla yaşayamayacağınız için o anlardan alabileceğiniz her şeyi alın. Daha önce hiç konuşmadığınız insanlarla konuşun ve onların söylediklerini dinleyin!
Aşık olmanıza izin verin, kendinizi serbest bırakın ve görüşlerinizi yükseltin. Başınızı dik tutun; çünkü her türlü hakka sahipsiniz. Kendinize önemli bir kişi olduğunuzu söyleyin ve kendinize inanın; çünkü eğer siz kendinize inanmazsanız başkalarının size inanması güç olacaktır.
Hayatınızda istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz. Kendi hayatınızı yaratın ve daha sonra dışarı çıkıp hiç pişmanlık duymadan yaşayın! Ve eğer birilerini severseniz bunu onlara söyleyin; çünkü yarının neler sakladığını asla bilemezsiniz.
Yaşadığınız her günden hayata dair bir ders alın! Bugün; dün için endişelendiğiniz yarındır. Buna değer miydi?
-Sharon Zeff
Güne nasıl başladığınız çok önemlidir. Güne yarım limon suyu eklenmiş bir bardak ılık su içerek başlamanızı tavsiye ediyoru…z. Bu hem çok kolaydır hem de çok faydalıdır.
İşte faydaları:
1. Bağışıklık sisteminizi güçlendir.
C vitamini ve potasyum bakımından zengin olan limon, soğuk algınlığı ve sinir sistemi ve tansiyonu düzenlemek için faydalıdır.
2. pH’ı dengeler.
Limon alkalin bir besin olduğu için vücuttaki asit düzeyini dengeler.
3. Kilo vermeye yardımcıdır.
Limon pektin içerdiğinden açlık krizleriyle baş etmekte iyidir. Ayrıca alkalin diyet uygulayanların daha çabuk kilo verdiği gözlenmiştir.
4.Sindirime yardımcı olur.
Sıcak su gastrointestinal sistemi destekleyip, uyarır. Limon ve lime mineral bakımından zengin olduğundan toksinlerin atılmasına yardımcıdır.
5. Doğal diüretiktir.
İdrar üretimini artırarak toksinlerin daha hızlı atılmasını sağlar.
6. Cildi temizler.
C vitamini kırışıklıkları azaltır. Cildin temizlenmesi için faydalıdır.
7. Lenf sistemi hidrate eder.
Dehidrasyon ve adrenal yorgunluktan korunmak için iyidir