Her temizlik bir enerjisel mekan temizliğidir ancak enerjisel mekan temizliği bundan fazlasıdır. Mekanı kirleten türlü negatif etkenler; yaşanan kavgalar, tüm endişe, üzüntü ve depresyon hava yoluyla duvarlara yapışır ve zeminde birikirler. Özellikle daha önce oturulmuş bir evde yaşıyorsanız sizden önce yaşanan herşeyi bilemezsiniz. Bu yüzden taşınmadan önce bir arınma ritüeli yapmak mantıklı olacaktır. Aynı işlem çok sayıda insanın girip çıktığı işyerlerindede yapılmalıdır.
Enerjisel mekan temizliği için çok sayıda yöntem var; Amerikalı yerliler davul ve çıngırak çalarak adaçayı yakarlarken Çinliler çanlar, ziller çalıp tütsü yakarlar. Avrupalılar kutsal su, mum, tuz, çiçek ve dualar kullanırlar. Ortadoğuda buhur, sarı sakızi ve aselbent sakızı popülerdir. Anadolu geleneklerinde sarımsak asılır, adaçayı yakılır, ortam tuzla yıkanır, yeni doğan bebekler tuzlanır. Çok farklı kültürler ve çeşitli teknikler arasında ben beş element tekniğini seviyorum, element döngüsüne göre her aşama bir sonraki aşamayı besliyor. Sırayla mekana su, ağaç, ateş, toprak ve metal enerjisi getiriyorum, enerjiyi sarsıyorum ve istenmeyen negatif enerjiyi uzaklaştırıyorum.
Peki enerjisel mekan temizliği hangi durumlarda yapılmalı?
-Yeni bir eve taşındığınızda
-Yeni bir iş kurduğunuzda
-Mekanınızda kavgalar yaşandığında
-Mekanınızda hastalık yasandığında
-Çok fazla kötü rüya görüyorsanız
-Hayatınızda sürekli aksilikler oluyorsa
-Biten bir ilişkinin ardından
-Aileden biri vefat ettiğinde mutlaka bir enerjisel mekan temizliği yapın.
Benim sevdiğim beş element tekniğini uygulamak için sırasıyla şunları yapın:
1. İlk olarak tuzlu suyla heryeri sildirin ve her odaya bir tuzlu su kabı koyun, içine korozyonu önlemek için birkaç tane bozuk para atın. Tuz havaya buharlaştıkça negatifi emer.
2. Havaya enerji verici ve doğal aromatik yağlardan oluşan özel karışımlar hazırlayarak sıkın.
Arındırıcı etki için: Greyfurt, Biberiye ve Çay ağacı
Enerji vermek için: Lavanta, Sardunya ve Bergamut
Canlandırmak için: Adaçayı, Lavanta ve Nane
Sakinleştirmek için: Lavanta, Papatya, Portakal ve Sandalağacı karışımlarını su dolu bir kaba karıştırıp havaya sıkın.
Kendiniz hazırlayamazsanız hazır alabilirsiniz, bilgi için mail atınız. (SU)
3. Biraz ses yaratın. Ses enerjiyi canlandırır, özellikle köşelerdeki ölü enerjiyi sarsmak için iyidir. Bir enstrüman seçin ve evin içinde köşelerden geçerek bir tur atın. (AĞAÇ)
4. Adaçayının dumanı negatif enerjiyi emer. Uzun bir adaçayı demeti yakıp dumanı tüm odalardan geçirin. Adaçayı bulamıyor yada bunu yapamıyorsanız tüm odalarda mum yakın. (ATES)
5. Odalara üstü açık kaplarda çörekotu bırakın. Çörekotu toprak enerjisi getirir ve kalan son negatif enerjiyi alır. (TOPRAK)
6. Bir enerjisel mekan temizliği ziliyle metal sesi yaratın, metal tüm enerjiyi yeniler. Bu zile sahip değilseniz normal bir zil kullanın. (METAL)
7. Bitirdikten sonra tamamlayıcı olarak eve güzel ve taze çiçekler alın ve hoş vibrasyonu olan müzikler çalın. Sevgi frekansında kalmaya ve güzel sevgi sözleri kullanmaya dikkat edin.
Sevgilerimle…
Sinem Oktay
Genişlemeyi, bolluğu ve bereketi, iyi şansı, yaşama ve kendine olan inancı, vizyon sahibi olmayı ve gelecekten yana daima iyimser beklentiler içinde olmayı astrolojik olarak JÜPİTER gezegeni temsil eder. Geçtiğimiz 1 yıl boyunca Terazi burcunda bulunan Jüpiter 10 Ekim tarihinden itibaren artık Akrep burcuna girecek ve doğum haritalarımızda Akrep burcunun söz sahibi olduğu alanlarda büyüme ve gelişme adına bir takım fırsatları, yeni bazı seçenekleri 1 yıllık süreçte sunmaya başlayacak.
Akrep burcu Su elementine ait olduğu için duygular, sezgiler ve içten biliş hali ile ilgilidir. Sabit nitelikte olduğu için de dayanıklı, sebatkar ve kararlı bir burçtur. Gizemli ve tutkulu doğası ile güç arzusundadır. Psikolojik açıdan da Akrep yenilenmenin, değişimin ama asıl önemlisi dönüşümün burcudur. Önce kendi karanlıkları ile mücadelesi söz konusudur. Bu karanlıkları ile yüzleşme süreci sancılı olsa da sonrasındaki süreç tam bir aydınlanma, farkındalık ve gelişim içerir. Akrep burcu söz konusu olduğunda arzular, tutkular ve sezgiler daima ön plandadır. Akrep burcunu anlatan detaylı bir yazıma buradan NE BİÇİM Bİ AKREPSİN ? ulaşabilirsiniz.
Jüpiter’in büyüten ve genişleten etkisi ile yukarıda saydığım Akrep burcuna ait özellikler vurgulanmaya, bu temalar yaşamda etkin bir şekilde görünmeye başlayacaktır. Jüpiter’in Akrep burcunda bulunduğu süreç boyunca, bireysel haritalarımıza bağlı olarak görünenin ötesini görmeye çalışmak, sezgilerin artması, tutku ve arzuların da büyümesi söz konusu olacak. Var olan her konuda derinlemesine irdelemek, sadece gözümüzle görmenin yetmeyeceği o konunun taa özüne inme, sondajlama isteği duyacağız. Dayanıklılık, sebatkarlık ve isteklerin peşinden azimle gitmek, dönüşüm ve canlanma söz konusu olacak.
Ölüm ve ölüme yakın deneyimler ve krizler ile ilişkilendirilir Akrep burcu. Jüpiter’in bu burçtan geçişi yaşamın doğal döngüsü içerisinde ölüm gerçeği ile bizleri yüzleştirebilir. Bu bahsettiğim illa ki fiziksel bir ölüm olmak zorunda da değildir. Hayatın doğal ritmi içinde doğum ne kadar normal ise ölümün, bitişin ve sonlanmaların da bir o kadar normal olabileceği gerçeğini öğretmeye çalışacak Jüpiter. Krizler ile ilişkilendirilen Akrep burcundan Jüpiter transit ettiğinde var olan sorunların da büyümesi söz konusu olabilir bu yüzden olabildiğince yeni sorunlar çıkarıp, kendimize yeni mücadele alanları açmamak adına daha odaklı, daha sorunları çözme eğilimi içinde olmakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Akrep burcunun gölge yönü aşırı hırsıdır ve bitmek bilmeyen kontrol etme, güçlü olma saplantısıdır. Bu süreçte Jüpiter Akrep burcunun gölge yönlerini de büyütecektir. Aşırı hırs, intikam, başkalarını değişmeye zorlama, baskı ve şiddetle istediğini yaptırma, nefret, kıskançlık ve intikam duyguları da büyüme eğilimi gösterebilir.
Olumlu açıdan bu süreç duygularımızın derinliğini arttırırken artık gördüğümüze değil gözle görülmeyen öte aleme dair inançlarımızı da değiştirip yenileyecektir. Metafizik çalışmalar, öklit bilimler, bilinçaltı şifa terapileri ve spritüel anlamda derinlik isteyen konularda çalışmalar, araştırmalar yapmak, bu konularda bilgi ve inançlarımızı yenilemek adına da olumlu katkı sağlayacaktır. Pek çok kişinin bu süreçte metafizik eğitimler alacağını ve bu türde yazılmış kitapların çokça satılacağını düşünüyorum. Para, cinsellik, karizma sahibi olmaya çalışmak, hırs ve tutku, zorlu şartlara dayanıklılık Jüpiter Akrep sürecinin öne çıkan büyüme temaları arasında yer alıyor.
Gizlerin, sırların, karanlık olayların burcudur Akrep. Derinden,gizli ama bir o kadar kararlı, kendine has bir hareket tarzı vardır. Jüpiter Akrepte olduğu sürece de bu tür gizli saklı, tabu olarak görülen şeyler daha da büyüyebilir. Cinsellikle bağlantısını düşündüğümüzde de cinsel içerikli yayınların artması, pornografik içerikli yayınların el altından da olsa alıcısına ulaşması, cinsel içerikli suçlarda artış, uyuşturucu ve bu gibi illegal maddelerin kullanımında artışlar görülebilir.
Kökleri derinlerde olan her şeyin büyümesi söz konusu olabileceği için Jüpiter Akrep sürecinde yeraltı madenleri, gizli zenginlikler, yastık altındaki paralar, başkalarının kaynaklarını kullanma fikri ön plana çıkabilir. Bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde birtakım yeni düzenlemeler ve gelişmeler yaşanabilir.
Yaklaşık 13 aylık Akrep burcu transitinde Jüpiter Mars tarafından yönetileceği için özellikle bir tarih aralığına dikkati çekmek isterim. Mars 2018 yılının 26 Haziranında KOVA burcunda retro hareket edecek ve bu 27 Ağustosa değin sürecek. Bu süreçte içe dönen Mars enerjisi, Ay Düğümleri ile yapacağı sert açıların da etkisi ile hem finansal anlamda hem de kaynaklara ulaşma anlamında bazı testlerden geçirecek bizleri. Geçmişten gelen korku, zayıflık ya da zayıf hissettirecek olaylar ile karşı karşıya gelmek mümkün olabilir. MARS; Akrep burcunun yukarıda sözünü ettiğim negatif özelliklerine biraz daha vurgu kazanabilir bu süreçte. Toplumsal anlamda suç artışları, şiddet eğilimi ve kural tanımazlık söz konusu olabilir, dikkat etmekte fayda var bu süreçte. Özellikle Sabit burçlar ( Kova, Aslan, Boğa ve Akrepler) ve sabit burçlarda gezegenleri ve önemli yerleşimleri olanlar bu süreci biraz zorlu geçirebilirler. Bu dönem Jüpiter’in getireceği iyicil etkilere ulaşmanın kolay olmayacağını düşünüyorum.
Olumlu anlamda ise bu süreçte Neptün ve Plüton ile JÜPİTER arasında gerçekleşecek olan açıların bir çoğumuza destek olabileceğini düşünebiliriz. Neptün Jüpiter üçgen açısının etkili olduğu dönemlerde sezgilerimizin artışına, merhamet ve empati duygumuzun gelişimine tanık olabiliriz. Maddi anlamda zorluklar ile mücadele edenlere bu destek bir açıdır. Balık, Yengeç, Akrep, Başak, Oğlak ve Boğalar (kişisel haritalarına bağlı olarak) bu desteği yanı başında hissedebilecekler. Plüton ile oluşacak olumlu görünüm ise yaşamımızda tıkanmış bazı konuların açılması adına destek vereceği gibi, motivasyonumuzu arttırarak geleceğe dair gerçekleştirmek istediğimiz planlarımızı, projelerimizi büyütmek adına bizleri destekleyecek. Daha güçlenerek çıkacak aramızdan bazıları bu süreçte, bazılarımız yeni mücadeleler içerisinde olacak genişlemek adına.
Jüpiter Akrep burcundan en son 25 Ekim 2005- 23 Kasım 2006 tarihleri arasında geçmişti. 12 yıl önce doğum haritalarınızda Akrep burcu enerjisinin söz sahibi olduğu alandan yine bir Jüpiter geçişi yaşamıştınız. Bu alanda kişisel gücünüzü genişleten, büyüten etkiler yaşanabileceği gibi bu gücü test edici bir takım olaylar, mücadelenizi daha da büyüten bir takım krizler ile karşılaşmış olabilirsiniz.
Her doğum haritası kendine özel etkiler alacak bu önemli transit süresince, bu konuda sormak istediklerinizi ve kendi haritanıza dair Jüpiter’in Akrep burcundaki geçişinin etkilerini astrolojirehber@gmail.com a mail atarak sorabilirsiniz.
Ülkemiz Akrep burcunda yoğun gezegen yerleşimleri olan bir haritaya sahip. Dolayısı bu transitin ülkemiz açısından da önemi son derece büyük olacak. 5. evimizden geçecek olan Jüpiter çocuklarımız, gençlerimiz ve onlarla ilgili konuları ülke gündemine taşıyacaktır. Son günlerde çocukların ve gençlerin girdikleri önemli sınavlara dair sistemlerin değişmesi haberleri de Jüpiter’in henüz bu alandan geçmeden ayak seslerini duymamıza neden oldu gibi sanki. Pek çok gencimiz yeni sistemin getireceği belirsizlik -bir anlamda kriz- ile yüz yüze aslında şu an.
Yaklaşık 1 yıllık süreçte doğum oranında da gözle görülür bir artış yaşanabilir ülke açısından. Jüpiter transitleri bir ülke haritasında incelenirken Satürn transitinden bağımsız olarak ele alınmamalı diye düşünüyorum ve hem bu yazımı uzatmamak adına hem de Satürn’ün Oğlak, Jüpiter’in Akrep burcuna geçişinin ülkemiz adına yaşanması muhtemel sonuçlarını daha detaylı yazmak adına bu konuyu başka bir yazıma bırakmak istiyorum.
Jüpiter’in Akrep burcundaki geçişinin burçlar üzerindeki etkilerini de çok kısa bir süre sonra yine buradan sizlerle paylaşacağım. Hepimize bu sürecin bereketli, geliştirici ve kendi özümüzü, gerçeğimizi anlayıp idrak edebileceğimiz bir dönem olmasını gönülden diliyorum.
Sevgi, umut ve ışıkla, gökyüzü rehberimiz olsun….
Hülya DEĞER DİP: ASA
Japonya’da en çok satılan kitaplar arasına girmiş ve başarısıyla insanları oldukça çok şaşırtan kokoloji testlerinin esin kaynağı olan bu eski Tibet kişilik testi sizide şaşırtacak. Tek yapmanız gereken rahatlamak ve aşağıda size sorulan sorulara uygun cevaplar vermek. Cevapları çok fazla düşünmeye çalışmayın. Size ilk doğru gözüken cevabı verin ve diğer soruya geçin. Eğer aklınızda tutmakta zorlanırsanız, cevapları kağıda yazabilirsiniz;
1. Aşağıdaki 5 hayvanın önünüzde belirdiğini hayal edin. Bu hayvanları hoşunuza gidecek şekilde 1,2,3,4,5 gibi numaralandırarak sıralayın. Herhangi bir mantık çerçevesinde düşünmek zorunda değilsiniz, istediğiniz şekilde hayvanları sıralayabilirsiniz;
İnek, kaplan, koyun, at, domuz
2. Şimdi yapmanız gereken, aşağıda gördüklerinizi, sadece tek bir kelime kullanarak tanımlamak olacak; (Örneğin deniz … “büyük”tür.)
Kediler …
Köpekler …
Sıçanlar …
Kahve ve Çay …
Deniz …
3. Sizin için öneme sahip 5 kişi düşünün ve aşağıdaki listeden her biri için ayrı bir renk seçin. Her bir birey için başka renk seçmiş olduğunuza mutlaka emin olun;
Sarı
Turuncu
Kırmızı
Beyaz
Yeşil
Her bir soruya cevap verdiyseniz sonuçlara geçebilirsiniz.
Sonuçlar;
1. Sıralamasını yaptığınız hayvanlar aslında, sizin hayatınızla ilgili alanları temsil etmektedir. En ön sıraya koyduğunuz hayvan, aslında hayatınızında en büyük önceliğe sahip alanı size göstermektedir. En son sıra ise en az öncelik göstermeyi seçtiğiniz alanı temsil eder.
İnek kariyeri ve çalışma hayatını,
Kaplan kendinize verdiğiniz değeri,
Koyun aşkı veya sevgiyi,
At aileyi,
Domuz parayı temsil eder.
2. Bu soruda bahsi geçen hayvan ve cisimlere yaptığınız tanımlamalar, bilinçaltı seviyesinde dünyayı nasıl algıladığınızı yansıtır;
Köpek için kullandığınız sıfat, kendinizi,
Kedi için kullandığınız sıfat sevdiğiniz ve yakın gördüğünüz kişiyi,
Sıçan için kullandığınız sıfat düşmanlarınızı veya sevmediğiniz kişileri,
Kahve ve çay için kullandığınız sıfat aşkı,
Deniz için kullandığınız sıfat ise hayata genel olarak nasıl gördüğünüzü temsil eder.
(Örneğin, sorularda, “köpek sakindir” şeklinde verdiyseniz, bu yukarıdaki tabloya göre kendinizi sakin biri olarak gördüğünüzü işaret eder.)
3. Bu soruda seçtiğiniz kişilere atadığınız renkler bilniçaltı düzeyde bu kişileri aslında hangi konuma koymuş olduğunuzu gösterir;
Sarı rengi verdiğiniz kişi, sizi belli bir olayla ya da size karşı olan tutumuyla oldukça fazla etkileyen kişidir.
Kırmızı rengi verdiğiniz kişi, gerçekten içten bir şekilde sevdiğiniz kişidir.
Turuncu rengi verdiğiniz kişi, aslında güvenilir olduğunu düşündüğünüz kişidir.
Beyaz rengi verdiğiniz kişi, aslında temiz bir ruha sahip olduğunu düşündüğünüz ve kendinizi yakın hissettiğiniz kişidir.
Yeşil rengi verdiğiniz kişi ise, ömrünüzün sonuna kadar, hayatınızda yer alacağını düşündüğünüz kişidir.
http://filoji.com/dogruluk-oraniyla-sasirtan-3-soruluk-tibet-kisilik-testi/
Geceleri sürekli olarak aynı saat aralarında uyanmak bir tesadüf değildir. Uyandığınız saat aralığı sizinle ilgili önemli bilgileri açığa çıkarmaktadır.
Eğer Akşam Saat 9 ile 11 Arası Uyanıyorsanız
Bu saatler arasında sürekli olarak uyanıyorsanız uykuya dalamıyorsunuzdur. Bu sorunu uyumadan önce meditasyon yaparak, kitap okuyarak ve elektronik aletlerden uzak kalarak çözebilirsiniz.
Eğer Gece Saat 11 ile 1 Arasında Uyanıyorsanız
Bu saatler de enerji safra kesesinden geçmektedir ve duygusal olarak hayal kırıklığına uğradığınızı hissettiğiniz zamanlarda bu durumla sık karşılaşabilirsiniz. Bunu çözmek için kendinizi ve size kötü hissettiren kişisi affetmeli ve kendinizi rahatlatmalısınız.
Eğer Gece 1 ile 3 Arası Uyanıyorsanız
Karaciğeriniz enerjinizi emmektedir ve bu sizde sinirli bir ruh haline sebep olmaktadır. Yang enerjiniz yükseldiği için dengesiz bir ruh haline bürüneceksiniz. Bu sorunu çözmek için uyumadan önce soğuk su için. Bunun da ötesinde sorunu esaslı olarak çözebilmek için neden böyle hissettiğinize dair düşünün.
Eğer Gece Saat 3 ile 5 Arası Uyanıyorsanız
Enerjiniz akciğerleriniz de dolaştığı için bu saatler arasında nefes darlığı çekebilirsiniz. Bu saatlerde sık sık uyanmak, hayat, yaşayış, geleceğiniz ve kader üzerine yoğun düşünceler içinde olduğunuzun kanıtıdır. Bu durumdan kurtulabilmek için hayatınızın akışıyla barış içinde olacak ruh halini bulmanız şarttır.
Eğer Sabah 5 ile 7 Arası Uyanıyorsanız
Bu saatler arasında enerjinizin bağırsaklarınızdan geçtiğini hissedeceksiniz. Eğer bu kadar erken uyanıyorsanız, uyumadan önce esneme hareketleri yapmalısınız.Ayrıca eğer bu saatlerde istemsiz uyanıyorsanız, aynı zaman da sindirim ve boşaltım sistemi ile ilgili sorunlar yaşıyor olabilirsiniz. Çünkü bu saatler de kabız veya ishal olma ihtimaliniz bir hayli yüksektir. Fakat bu durum eğer sabah işiniz yoksa geçerlidir. Okula veya işe gidecekseniz uykuya geri dönmek sizin için bir seçenek olmayacaktır.
http://filoji.com/geceleri-ayni-saat-araliginda-uyanmanin-sebeplerini-gorunce-cok-sasiracaksiniz/
Kuantum Sıçrama-Hastalıklar ve Anlamları / R. Şanal
MİGREN
Nedeni:
Mükemmelliyetçilik. Yaptığını bir türlü yeterli bulamamak. Kendisini içten içe ve sürekli olarak eleştirmek. Bu gibi kişiler, aynı zamanda başkalarını da sürekli olarak eleştirirler ve kırıcı olurlar. Kimseyi beğenmezler.
Çekirdek İnanç:
“Mükemmel ve benden beklenildiği gibi birisi olamazsam, güvende olmam.”
Yeni Kodlama:
Sevilmek ve takdir edilmek için, mükemmel olmak zorunda değilim.
Kendimi seviyorum ve olduğum halim, zâten tam ve eksiksizdir.
Ben sâdece, o anda yapabildiğimin en iyisini yaparım. Ve o işi yaparken de, bunun keyfini çıkarırım.
Yaptığım iş, beni değerli ya da değersiz yapmaz.
Başarılı ya da başarısız yapmaz.
Ben nasılsam, zâten öyle iyiyimdir.
Bu kararımı uygulamanı istiyorum.
Bunu bütün hücrelerime iletmeni istiyorum.
….
GUATR
Nedeni:
Kendini ifâde edememek. Gerçek duygularını ve düşüncelerini söyleyememek. Bu gibi kişilerin özellikle kızgınlıklarını ve öfkelerini dışa vurma konusunda problemleri vardır.
Çekirdek İnanç:
“Kendimi ifâde edersem, güvende olmam.”
Yeni Kodlama:
Duygu ve düşüncelerimi özgürce ifâde ettikçe, güvende olurum ve güçlü olurum.
Düşüncelerimi ifâde ettikçe, insanlarla gerçek bir iletişim kuruyorum. Anlaşılıyorum kolayca.
İşte yeni düşüncem budur.
Bu düşüncemi derhal bütün hücrelerime iletmeni ve uygulamaya koymanı istiyorum ve sana şimdiden teşekkür ediyorum.
….
KALPLE İLGİLİ SORUNLAR
Nedeni:
Sevgi alış-verişinde tıkanma. Sevilmediğine inanma. Küskünlük, terkedilmişlik duygusu ve bir daha yanı durumu yaşamamak için kalbin kapatılması. Katı ve sert durmak.
Çekirdek İnanç:
“Seversem ve sevilirsem, güvende olmam.”
Yeni Kodlama:
Kalbimi sevgiye açıyorum ve bunun beni güvende tutup, güçlü kılacağını biliyorum. Sevgimi ifâde ediyorum. Kimse benim kalbimi kıramaz, ben izin vermedikçe.
Sevmek ve sevilmek beni güçlü kılar.
Sevginin kaynağı bendedir. Bir kişiye bağlı değildir.
İşte bu düşünceler, beni güçlü ve güvenli kılar.
Şimdi bu düşüncemi uygulamanı istiyorum.
….
BOYUN SORUNLARI (FITIK, DÜZLEŞME)
Nedeni:
Kontrol. Değişimden korkmak. Sürpriz gelişmelerin kendilerine zarar vereceğini düşünmek.
Çekirdek İnanç:
“Kontrol ettikçe, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Hayata güveniyorum ve kendimi hayata bırakıyorum (bunu birkaç kez söyleyin.) yaşadığım her şey beni daha ileriye götürür. Güçlü ve olgun birisi haline getirir.
Hayata güveniyorum. Rahat ve huzurluyum.
Şimdi gevşiyor ve rahatlıyorum.
İşte bu düşüncemi uygulamaya geçirmeni istiyorum ve eski kararımı iptal ediyorum.
….
BEL FITIKLARI
Nedeni:
Kendileriyle ilgili olmayan sorumlulukları taşımak zorunda kalmak.
Çekirdek İnanç:
“Sevdiklerimin yükünü üzerime alırsam, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Ben, sâdece kendi hayatımdan sorumluyum ve kendi hayat sorumluluğumu taşıyorum.
Başkalarının yüklerini ve sorunlarını omuzlamak zorunda değilim.
Onlar da kendi hayat sorumluluklarını kolayca taşırlar.
Hafifliyorum. Bir kuş kadar.
Sapasağlam ayağımı toprağa basıyor ve kendi planlarımı uygulamak için ilerliyorum.
….
ASTIM
Nedeni:
Hayatı haketmediğini düşünmek. Suçluluk duygusu içinde olmak.
Çekirdek İnanç:
“Neşeyi, başarıyı ve huzuru kabul etmezsem, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Hayatı solumayı hak ediyorum.
Mutluluğu ve huzuru hakediyorum.
Ben, hayatın bana sunacağı her türlü bolluğu, iyiliği ve başarıyı almayı hakediyorum.
Hayatı ciğerlerime dolduruyor ve bu havayı bütün hücrelerime ulaştırıyorum.
….
ŞEKER (DİABET)
Nedeni:
Hayatı sâdece bir görev olarak görmek, neşesizlik ve keyifsizlik hali. Neşeyle beslenememek.
Çekirdek İnanç:
“Hayatım benim mutluluğuma hizmet etmez. Ben ona hizmet ederim.”
Yeni Kodlama:
Hayatıma, neşeyi ve mutluluğu dâhil ediyorum.
Keyif alacağım ve beni mutlu eden şeylerle ilgilendikçe güvende olurum (bu cümleyi birkaç kez söyleyin).
İşimi büyük bir keyifle yapıyorum. Bir oyun gibi. Yaptığım işin sonuçlarından çok, kendisiyle ilgileniyorum. Keyfini çıkartıyorum.
Denemenin ve oynamanın keyfini.
İçimdeki çocuğu açığa çıkartıyorum.
….
KABIZLIK
Nedeni:
Elde tutmak ihtiyacı. Geleceğe karşı güvensizlik duymak ve akışa direnmek.
Çekirdek İnanç:
“Kontrol edersem, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Kendimi hayatın akışına rahatça bırakıyorum ve güvende oluyorum.
Bırakıyorum…bırakıyorum…ve güvende oluyorum.
Akışı içimde hissediyorum.
Rahatım ve huzurluyum.
Ben de kendimi yeniliyorum. Her an.
….
DİZLERDE SORUNLAR
Nedeni:
Güçsüzlük. Kendi hedeflerini gerçekleştirme konusunda duyulan korku.
Çekirdek İnanç:
“Bana başkaları tarafından sunulan hedef için yaşarsam, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Kendi hayat amaçlarım doğrultusunda yaşayıp, beni mutlu edecek şeyleri yaparak güvende ve güçlü olurum.
Yeni kararım budur ve bu kararımı uygulamanı istiyorum.
….
RAHİMDE VE MEMEDE MİYOMLAR
Nedeni:
Cinselliğin ve kadın kimliğinin reddi. Kendini değersiz görme.
Çekirdek İnanç:
“Kadın kimliğimi reddedersem, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Kadın kimliğimi ve cinselliğimi kucaklıyorum. Kabul ediyorum ve özgürce ifâde ediyorum, beni güvende tutacak olan yeni kararım budur (bu cümleyi birkaç kez okuyun.)
Kendimi kucaklıyorum. Olduğum halim, tam ve eksiksizdir.
Değişmeye ve değiştirmeye ihtiyaç duymuyorum.
Öylece kabul ederek güvende oluyorum.
Kadınlığımı kabul edip-kucakladıkça, kendimi sağlıklı hissederim. Huzurlu ve mutlu olurum.
….
MS
Nedeni:
Hayatı uzanıp-alamamak. Suçluluk duygusu hissetmek. İstememek ve elde etmemek.
Çekirdek İnanç:
“Uzanıp-almazsam, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Ben, arzu ettiğim şeyleri uzanıp-almayı seçiyorum ve bu, beni güvenli kılıyor (bu cümleyi birkaç kez okuyun).
Beni mutlu edecek olan şeyleri uzanıp-alırsam, güçlü ve güvende olurum.
Ben, sâdece kendi hayatımdan sorumluyum.
Başkalarını mutlu ya da mutsuz yapamam. Ancak onlar kendilerini mutsuz kılarlar.
Ben, kendimi mutlu etme yeteneğine sahibim ve bu gücü kullanıyorum. Ancak o zaman güvende olurum.
….
İŞİTME KAYBI
Nedeni:
Duymayı reddetmek.
Çekirdek İnanç: “Duymazsam, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Duymayı seçiyorum. Gerçeği duymak, beni güçlü kılıyor. Her duyduğumu uygulamak zorunda değilim. Onu, kendi akıl süzgecimden geçirerek uygularım ya da uygulamam. Bu, benim seçimimdir. Ben, bu konuda özgürüm.
Aynı zamanda, kalbimden gelen bilgeliği işitmek ve bunları yapmak bana güç verir.
İşitiyorum ve bu, beni güvende kılıyor.
Duyuyorum. Duyduğumu değerlendiriyorum.
….
BÖBREK SORUNU
Nedeni:
Güçlü bir korku ve yalnızlık duygusu.
Çekirdek İnanç:
“Başkalarının desteğini alırsam, güvende olurum.”
Yeni Kodlama:
Güven içindeyim. Hayata ve kendime güveniyorum. Yapabilirim ve güçlüyüm.
Güçlüyüm. Her anlamda bu gücü hissediyorum.
….
EPİLEPSİ
Nedeni:
Beynin sâdece bir yarım küresinin aşırı kullanımı. Kontrol, güç ve bilme ihtiyacı. Sevgiyi reddetme. Beynin özellikle sol tarafının diğer tarafının aleyhine fazlaca kullanımından doğan aşırı elektrik yükü ve bunun sonucunda oluşan deşarj.
Çekirdek İnanç:
“Güven duyarak kendimi açar ve bırakırsam, sorunlar yaşarım ve güvende olmam.”
Yeni Kodlama:
Güvenmeyi ve bırakmayı seçiyorum. Kalbimi sevgiye açıyorum. Çünkü gerçek sevgi, beni açar, genişletir ve güçlendirir.
Sevmek zayıflık değil, güçtür.
Duygularımı ifâde etmeyi seçiyorum. Zayıflıklarımı ve üzüntülerimi.
Onlar benim hazinelerimdir.
..
Teşekkürler N
Kendime hastalığı, parasızlığı, işsizliği yaşattığım için,
yeniye geçmekten, değişimlerden korktuğum,
sonuçta yine yaşama güvenmediğim için, kendimden özür dilerim.
Sınırlama ve kurallar içinde yaşadığım,
hayatı kontrol etmeye çalışarak inatçı olduğum,
yaratıcılığımı kullanmayı reddederek yaşadığım için,
kendim olmayı reddettiğim,
şükürsüzlüğüm,
şefkat, sevgi, anlayış, hoşgörü, paylaşma duygularını unuttuğum,
beklentiler içinde yaşayıp “hiçbir beklentim yok” diyerek kendime söylediğim tüm yalanlar için, kendimden özür dilerim..
Kararsızlıklarım,
öfkem, kızgınlığım için, tüm parçalarımdan özür dilerim..
Bedenimin kıymetini bilmediğim,
ruhumun istekleri doğrultusunda hareket etmediğim,
içimden gelen sesi dinlemediğim,
zihnimi olumsuz enerjiler içinde doldurup sonra da devamlı yaşamdan şikâyet ettiğim için,
ruhumun isteği doğrultusunda adım atmaktan korktuğum,
cesaretsizliğim,
zamanımın değerini bilemediğim,
kendime yapmış olduğum tüm saygısızlıklar için,
başkalarının beni üzmesine izin verdiğim,
yaşam amacıma hizmet etmeyen oyunlar kurduğum vs. vs. için kendimden, buna neden olan, bugüne kadar yok saydığım kabul etmediğim tüm bu parçalarımdan çok özür dilerim..
Gücümü kötüye kullandığım,
kendimi üstün gördüğüm,
başkalarını küçümsediğim,
haksızlık yaptığım,
kendimi değersizleştirdiğim için, kendimden ve tüm parçalarımdan özür dilerim.
Kendime vermiş olduğum sözleri tutmadığım için, kendimden özür dilerim.
Hırslarıma yenik düşüp kibir ve gurur içinde davrandığım her an için,
kendime olan güvensizliğim inançsızlığım için, kendimden özür dilerim.
Gücümü başkalarına devrederek beni yönetmelerine izin verdiğim için,
kendime yaşatmış olduğum tüm baskılar,
enerjimi düşürüp kendimi yaşamdan kopardığım için,
kendimi yalnızlığa mahkûm ettiğim,
korkuların beni yönetmesine izin verdiğim için,
başkalarının kendisini kötü hissetmesine neden olduğum,
suçlayıcı konuşmalarım için, kendimden özür dilerim..
Olumsuz yaşanan her olayın güzel şeyleri arzulayabilmem için yaşandığını,
arzu duygusunun yaşanması için deneyimlendiğini,
bunlara şükrettiğimde, minnettarlık içinde yaşadığımda sahip olduğum tüm güzelliklerin büyüdüğünü öğrendim.
Farkında olursam,
sınırlarımı kaldırırsam,
yaşanan olaydaki hizmeti ve sevgiyi görmeye niyet edersem, her deneyimin insanı ne kadar büyüttüğünü, ilerlettiğini öğrendim..
Sonuçta kendimi olduğum gibi sevgiyle kabul etmeyi öğrendim.
Ben kendimle barıştım.
Tanrının parçası olarak kendimle barıştığımda, Tanrı’yla barıştım.
Kendimi kucaklamayı öğrendim.
Kendimle barışıp, kendimi tam olarak kucakladığımda hayatımın sorumluluklarını alınca gözümdeki perde kalktı ve sanki dünyadaki tüm perdeler kalktı.
Artık kalbim açık ve sevginin yaşamımda özgürce dolaşmasına izin veriyorum. Tüm ruhumla, benliğimle, kalbimle seviyorum, kendimi, insanları ve yaşamı..
Alıntı
Üzgünüm,
Beni affet,
Seni seviyorum,
Teşekkür ederim..
Bu mucize dörtlemeyi Joe Vitale’nin dilinden bir videoda öğrenmiştim. Çok özüme yattı, defterime yazıp kısmeti olan insanlara anlatmaya başladım. Bu arada birkaç yıldır kırgın olduğumuz Mersin’de yaşayan rahmetli ev sahibim, annem Ümran HANNİ için içimden tekrar edip Bayramda O’nu aramaya karar verdim. Bayramda köyde, ocağın başında birşey karıştırırken telefon çaldı. Arayan Ümran Teyzemdi. Bu mucizeyi yaşamasam da inanır mıydım? Evet. Bütün kalbimle. Siz de deneyin. Bakın neler olacak..
Ö.T.. 🙃
“2 yıl önce, Hawaii’de, bir koğuş dolusu akıl hastası suçluyu onları hiç görmeden tedavi eden bir terapist olduğunu duymuştum. Terapist, hastaların dosyalarını incelemiş ve sonrasında kendisinin bu kişilerin hastalıklarını nasıl yarattığını görmek için kendi içine bakmış. Kendisi geliştikçe, hastalar da gelişme göstermiş.
Bu hikayeyi ilk duyduğumda bunun bir şehir efsanesi olduğunu düşünmüştüm.
Biri, kendini iyileştirerek başkalarını nasıl iyileştirebilirdi ki? Bu kişi bilge bir kişi olsa bile akıl hastası suçluları nasıl iyileştirebilirdi?
Anlamamıştım. Mantıksızdı. Ve hikâyeyi unutup gittim.
Ta ki hikayeyi bir yıl sonra yeniden duyana kadar. Terapistin” Ho’oponopono” adında bir Hawaii iyileştirme yöntemi kullandığını duydum. Daha önce bu yöntemi duymamıştım. Hikayeyi yeniden unutup gitmek istemiyordum. Eğer hikaye tümüyle doğruysa, hakkında daha fazla şey öğrenmeliydim.
Şu ana kadar “sorumluluk” kelimesinin anlamını, yaptıklarımdan ve düşündüklerimden sorumlu olduğum şeklinde anlardım. Daha ötesinden değil. Ve çoğu insanın da böyle düşündüğünü sanıyorum. Biz yaptıklarımızdan sorumluyuz, başkalarının yaptıklarından değil diye düşünürdüm. Birçok akıl hastasını iyileştiren Hawaiili terapist bana sorumluluğun ne demek olduğu konusunda yeni bir bakış açısı kazandırdı.
Adı Dr. Ihaleakala Hew Len. İlk telefon görüşmemiz yaklaşık bir saat sürdü. Ona hikayenin tamamını bana anlatıp anlatamayacağını sordum. Hawaii Eyalet Hastanesi’nde dört sene boyunca çalıştığını söyledi. Akıl hastası suçluların bulunduğu koğuş oldukça tehlikeliymiş. Terapistler bir ay içinde istifa ediyorlarmış. Hastane personeli sıkça hastalık izni alıyormuş ya da istifa ediyormuş. Hastalar tarafından saldırıya uğrama korkusundan dolayı, koğuşta sırtlarını duvara çevirerek yürüyorlarmış. Kısacası burası yaşamak, çalışmak ya da ziyaret etmek için hoş bir yer değilmiş.
Dr. Len bana hastaları hiç görmediğini anlattı. Ofisinde oturup hastaların dosyalarını incelemiş. Hastaların dosyalarına bakarken kendi üzerinde çalışmış. Ve kendi üzerinde çalıştıkça hastalar iyileşmeye başlamış.
“Birkaç ay sonra, daha önceden elleri kelepçeli dolaşan hastalara serbestçe dolaşmaları için izin verilmeye başlandı” dedi bana. “Ağır ilaç tedavilerine maruz kalan hastalar ilaç tedavilerini bıraktılar. Serbest bırakılmaları konusunda hiç ihtimal olmayanlar serbest kaldı.”
Şaşkınlık içindeydim.
“Sadece bu kadar değil, diye devam etti. Ve personel işe gelmekten hoşlanmaya başladı. İşe gelmeme ve sıkça olan işten ayrılmalar bitti. Personel ihtiyaçtan daha fazla sayıda olmaya başladı, çünkü hastalar serbest bırakılıyordu. Personelin yapacak bir işi kalmamıştı. Bugün, bu koğuş kapalı.”
Ve işte en önemli soru; “Bu insanların değişimine sebep olacak ne yaptın?”
“Onları yaratan kendi parçamı iyileştirdim sadece” dedi.
Anlamadım.
Dr. Len hayatından sorumlu olmanın, hayatındaki her şeyden sorumlu olmak olduğunu söyledi. Aslında basit, çünkü her şey senin hayatında oluyor. Tam manasıyla, tüm dünya senin yaratımın..
Hmmm. Kolay sindirilebilir bir şey değil. Söylediklerinden ve yaptıklarından sorumlu olmakla, hayatındaki tüm insanların söylediklerinden ve yaptıklarından sorumlu olmak farklıdır.
Gerçek şu ki, eğer hayatının sorumluluğunu alıyorsan hayatında gördüğün, işittiğin, tattığın, dokunduğun ya da herhangi bir şekilde deneyimlediğin her şey senin sorumluluğun altındadır. Çünkü hepsi senin hayatında olmaktadır.
Terör eylemleri, ülke yöneticileri, ülkenin mali durumu ve hoşuna gitmeyen diğer şeyler, hepsi şifalanmak üzere sana geliyor. Onlar aslında yoklar. Onlar sadece iç dünyanın birer yansıması. Sorun onlarda değil, sende.. Onları değiştirmek istiyorsan, kendini değiştirmelisin..
Bunu kabul etmeyi ve hayata geçirmeyi bir kenara bırak, kavramak bile kolay değil, biliyorum.
Suçlamak, sorumluluk almaktan kolaydır.
Fakat Dr. Len’le konuştukça onun kendisini nasıl iyileştirdiğini ve ho’opnopono yönteminin kendini sevmek anlamına geldiğini kavramaya başladım. Hayatının gelişmesini istiyorsan, onu iyileştirmelisin.
Eğer birini iyileştirmek istiyorsan -bu akıl hastası bir suçlu bile olabilir- bunu ancak kendini iyileştirerek yapabilirsin.
Dr. Len’e kendisini nasıl iyileştirdiğini sordum. Hastaların dosyalarına bakarken ne yapmıştı?
“Sadece, tekrar, tekrar ‘üzgünüm’, ‘seni seviyorum, içimde senin bu acına, hastalığına sebep olan her ne oluyorsa bunun için senden af diliyorum, dedim” dedi.
Bu kadar mı?
Bu kadar.
Sonuç olarak, kendini sevmek kendini geliştirmenin en önemli yoludur ve kendini geliştirdikçe dünyan gelişir.
Bu konu hakkında bir örnek vermeme izin verin; Bir gün biri bana beni üzen bir e-posta gönderdi. Eskiden olsa, bu konu üzerindeki çalışmamı, zayıf duygusal noktalarımı araştırarak ya da hoş olmayan bu e-postayı gönderen kişinin bunu neden yapmış olabileceğini bulmaya çalışarak yapardım. Bu sefer, Dr. Len’in yöntemini kullanmaya karar verdim. İçimden; “Üzgünüm” ve “Seni seviyorum,” dedim. Bu dediklerimi özellikle bir kişiye yönelik söylemedim. Sadece, dış koşulları yaratan içimdeki parçamı iyileştirmesi için sevginin ruhunu yardıma çağırdım.
Bir saat sonra aynı kişiden bir e-posta daha aldım. Önceki e-posta için özür diliyordu. Bu özür için herhangi özel bir eylemde bulunmamıştım. Ona herhangi bir şey yazmamıştım. “Seni seviyorum” diyerek içimdeki, o kişiyi yaratan parçamı iyileştirmiştim.
Daha sonra Dr. Len tarafından düzenlenen bir ho’oponopono workshopuna katıldım. 70 yaşında, saygıdeğer yaşlıca bir şaman. Ve bir münzevi gibi. “Çekim Yasası Sırrı” adlı kitabımla ilgili güzel şeyler söyledi. Kendimi geliştirirsem, kitaplarımın titreşiminin artacağını ve okuyucuların bunu hissedeceklerini söyledi. Kısacası, kendimi geliştirirsem okuyucularım da gelişecekti.
“Şu anda piyasada, dış dünyada olan kitaplar hakkında ne dersin?” diye sordum.
“Onlar orada değiller,”dedi. Bilgeliği aklımı karıştırmıştı. “Onlar hâlâ içinde.”
Dış dünya diye bir şey yok.
Bu gelişkin tekniği hak ettiği derinlikte anlatabilmek için bir kitap yazmak gerekir ama kısaca şunu söyleyebiliriz;
Hayatındaki herhangi bir şeyi değiştirmek istediğinde bakacağın tek bir yer var: SENİN KENDİ İÇİN..
İçine baktığında, bunu sevgiyle yap..”
Joe Vitale
Kendime hastalığı, parasızlığı, işsizliği yaşattığım için,
yeniye geçmekten, değişimlerden korktuğum,
sonuçta yine yaşama güvenmediğim için, kendimden özür dilerim.
Sınırlama ve kurallar içinde yaşadığım,
hayatı kontrol etmeye çalışarak inatçı olduğum,
yaratıcılığımı kullanmayı reddederek yaşadığım için,
kendim olmayı reddettiğim,
şükürsüzlüğüm,
şefkat, sevgi, anlayış, hoşgörü, paylaşma duygularını unuttuğum,
beklentiler içinde yaşayıp “hiçbir beklentim yok” diyerek kendime söylediğim tüm yalanlar için, kendimden özür dilerim..
Kararsızlıklarım,
öfkem, kızgınlığım için, tüm parçalarımdan özür dilerim..
Bedenimin kıymetini bilmediğim,
ruhumun istekleri doğrultusunda hareket etmediğim,
içimden gelen sesi dinlemediğim,
zihnimi olumsuz enerjiler içinde doldurup sonra da devamlı yaşamdan şikâyet ettiğim için,
ruhumun isteği doğrultusunda adım atmaktan korktuğum,
cesaretsizliğim,
zamanımın değerini bilemediğim,
kendime yapmış olduğum tüm saygısızlıklar için,
başkalarının beni üzmesine izin verdiğim,
yaşam amacıma hizmet etmeyen oyunlar kurduğum vs. vs. için kendimden, buna neden olan, bugüne kadar yok saydığım kabul etmediğim tüm bu parçalarımdan çok özür dilerim..
Gücümü kötüye kullandığım,
kendimi üstün gördüğüm,
başkalarını küçümsediğim,
haksızlık yaptığım,
kendimi değersizleştirdiğim için, kendimden ve tüm parçalarımdan özür dilerim.
Kendime vermiş olduğum sözleri tutmadığım için, kendimden özür dilerim.
Hırslarıma yenik düşüp kibir ve gurur içinde davrandığım her an için,
kendime olan güvensizliğim inançsızlığım için, kendimden özür dilerim.
Gücümü başkalarına devrederek beni yönetmelerine izin verdiğim için,
kendime yaşatmış olduğum tüm baskılar,
enerjimi düşürüp kendimi yaşamdan kopardığım için,
kendimi yalnızlığa mahkûm ettiğim,
korkuların beni yönetmesine izin verdiğim için,
başkalarının kendisini kötü hissetmesine neden olduğum,
suçlayıcı konuşmalarım için, kendimden özür dilerim..
Olumsuz yaşanan her olayın güzel şeyleri arzulayabilmem için yaşandığını,
arzu duygusunun yaşanması için deneyimlendiğini,
bunlara şükrettiğimde, minnettarlık içinde yaşadığımda sahip olduğum tüm güzelliklerin büyüdüğünü öğrendim.
Farkında olursam,
sınırlarımı kaldırırsam,
yaşanan olaydaki hizmeti ve sevgiyi görmeye niyet edersem, her deneyimin insanı ne kadar büyüttüğünü, ilerlettiğini öğrendim..
Sonuçta kendimi olduğum gibi sevgiyle kabul etmeyi öğrendim.
Ben kendimle barıştım.
Tanrının parçası olarak kendimle barıştığımda, Tanrı’yla barıştım.
Kendimi kucaklamayı öğrendim.
Kendimle barışıp, kendimi tam olarak kucakladığımda hayatımın sorumluluklarını alınca gözümdeki perde kalktı ve sanki dünyadaki tüm perdeler kalktı.
Artık kalbim açık ve sevginin yaşamımda özgürce dolaşmasına izin veriyorum. Tüm ruhumla, benliğimle, kalbimle seviyorum, kendimi, insanları ve yaşamı..
Alıntı
Saçlara jöle, tırnaklara oje, sürülemez,
spor ayakkabıyla okula girilemezdi.
Erkekler kravat, kızlar fiyonk takmadan, yaka ve tırnak kontrolü yapılmadan derse girilemezdi.
Sabahları bahçede sıra olunur, pazartesi sabah Cuma öğleden sonra müdür konuşma yapar, özel günlerden biriyse saygı duruşu yapılır ve gerçekten saygıyla durulur, İstiklal Marşı okunurken dik durulur, konuşulmaz, saygı duyulurdu.
Öğretmenlerle dalga geçilemez, veli toplantıları aileye korkarak bildirilir, okulda “konuştuğun” (sevgilin) varsa sadece bahçede yan yana yürünürdü.
Forma ile okula gidilir, eve gelene kadar forma çıkarılmazdı. Gömlekler pantolonların – eteklerin, içine sokulur, okul renkleri dışında bir renk giymek yürek isterdi.
Küpe, kolye, yüzük, bilezik hafta sonları takılır, saçlar erkeklerde tıraşsız, kızlarda 3 boğum örgüsüz ise disipline gidilirdi.
Cep telefonu yoktu, internet de yoktu ama yine de öğrenciler birbirleri ile haberleşirdi.
Biyoloji dersinde üreme konusu anlatılırken utanılır, aruz ölçüsü ezberlerken delirilir, milli güvenlik hocaları askeri disipline sokmaya çalışırdı.
Okul kitapları üzerinde sevilen sanatçı resimlerini olduğu klasörlerde taşınır, ders yılı başında mutlaka kap kâğıdıyla kaplanır, etiketler yapıştırılır, etikete adı-soyadı- sınıfı- hangi dersin kitabı olduğu yazılır, o derse ait defterler de kolaylık olsun diye aynı desen kap kâğıdıyla kaplanır, ders sırasında yanında kitabı olmayan azarlanırdı.
Sınıflar kalabalık olsa da çıt çıkmadan ders dinlenir, boş derslerde sınıftan çıkılmaz, ders saatlerinde okul sınırlarını ihlal etmek isteyenlere acınmazdı.
Ödevler mutlaka yapılır, dönem ödevleri için kütüphaneler, meydanloueres, ana ya da temel britanikalar taranır, ödevler elle ve mutlaka dolmakalemle yazılırdı.
Yat denince yatılır, sabah okula servis yerine otobüsle gidilir, bazen çanta yoklaması yapılır, okula yasak bir şey getirilemezdi.-okulun herhangi bir yerinde sakız çiğnenemez, derslerde bir şey yenemez, su içmeye gitmek için izin istenirdi.
Birine uyuz olduysak öğretmene şikâyet eder, asla kendimiz sopayla, bıçakla girişmez, çeteleşmez, okul dışında bile kavga etmezdik. Bilirdik ki kavga edersek evde ya da okulda bi posta daha dayak var.
Kızlarla erkekler birbirine mesafeli durur, el şakası yapmaz, küfürlü konuşmaz, efendilik bozulmazdı.
Yerli malı haftası sınıf pikniğine döner, her tür yiyecek bulunur ve biz bu yemekleri paylaşırdık.
Kitap okurduk örneğin, ödev bile olsa okurduk. Değiştirip kitapları öyle okur, kütüphaneden kimlik çıkartır kütüphanede okurduk.
Biz öğrenci gibi öğrenciydik. Saygılıydık, tertipliydik, edepliydik…
Biz çok güzel öğrencilerdik. Çok zor da olsa o dönemlerde…😊
ALINTIDIR____
Nesnelere karşı algı kişiden kişiye farklılık gösterir. İşte bu farklılık sayesinde değişiklik analizi çıkarabilir, çevrenizdeki kişiler hakkında “ufak” ipuçları öğrenebilirsiniz. Bakalım şimdi inceleyeceğiniz fotoğrafa göre siz ya da çevrenizdekiler nasıl bir kişiliğe sahip.
İnsanlar renkleri ve kokuları farklı algılarlar. Nesneler hakkında sahip olduğumuz düşünceler tecrübelerimiz ve kişiliklerimizle alakalıdır. Bir fotoğrafa baktığınızda fark ettiğiniz ilk şeyin kişiliğiniz hakkında ipucu verdiğini biliyor muydunuz?
Aşağıdaki fotoğrafa dikkatlice bakın. Göreceğiniz ilk şey ile kişiliğiniz hakkında bilgi sahibi olun.
İlk gördüğünüz:
1- Birkaç zebraysa
Dahil olduğunuz gruplardaki en rahat ve karizmatik kişisiniz. ‘Birlikten kuvvet doğar’ mantığını benimsersiniz. Zorluklar karşısında tek başınıza mücadele etmek sizi korkutur.
2- Bir aslansa
Yüksek egonuz var ve bunun da farkındasınız. İstediğiniz şeyleri elde etmek için uğraşırsınız. Başkalarından farklı düşüncelere sahip olmaktan çekinmezsiniz. Yeni şeyleri çabuk öğrenirsiniz. Takım çalışmasını sevmezsiniz.
3- Zebranın üstünde duran bir kuşsa
Gördüğünüz ilk şey kuşsa ayrıntılara dikkat ediyorsunuz demektir. Düzeni seven ve amaçları olan birisiniz. Mükemmeliyetçi olma şansınız da yüksek.
4- Hem aslan hem de zebralarsa
Hem aslanı hem de zebraları aynı anda gördüyseniz aynı anda birden fazla iş yapabilen ve her şeyin kolayca farkına varabilen birisiniz demektir. Fotoğrafa bakanların sadece %5’i sizin gibi aynı şeyleri gördü. İleride önemli bir lider olma şansınız çok fazla.
Kaynak:msn
Anahtarlardan birini seçin ve açıklamalarını dikkatlice okuyun…
İlk bakışta bunlar sıradan bir takım anahtarlar gibi gözükebilir. Ancak işin doğrusu bu anahtarların herbirisi belli sanatsal akımlara yatkınlık gösterecek şekilde tasarlanmıştır. Eğilim gösterdiğimiz akımlarla, seçtiğimiz renk ve desenlerin bilinçaltı düzeyde psikolojimiz hakkında birçok ipucu verdiği ise kabul gören bir gerçektir. Psychology Today’den, Dr. Abigail Brenner’a göre örneğin gotik akıma ilgi duyan kimselerin yalnızlıktan veya kapalı havalardan keyif aldığı basit bir çıkarımla öngörülebilir.
Göstergebilimsel ve psikolojik izdüşümlerinden yola çıkarak hazırlanan bu test, sizin seçtiğiniz anahtar türüne göre size kişiliğiniz hakkında ipuçları vermeyi amaçlıyor. Yapmanız gereken şey ise çok basit; önünüzde sizi çok değer verdiğiniz birine kavuşturacak bir kapı var ancak hangi anahtarın kapıyı açtığını bilmiyorsunuz. Aşağıdaki tabloda yer alan anahtarlardan ilk olarak hangisini seçerdiniz? Size en cezbedici gelen anahtar hangisi? Sonuç ne çıkarsa çıksın, bu testin öncelikli olarak eğlence amaçlı olduğunu lütfen unutmayın!
Aşağıdaki tablodan size en cezbedici gelen anahtarı seçiniz;
1 Numaralı Anahtar;
Diğer farklı anahtar türlerinin aksine, en bilinen ve sık rastlanılan bu anahtarı seçtiniz. Burada dikkat edilmesi gereken nokta bu anahtarın sık rastlanmasının yanı sıra, kapı açma konusunda en etkili, en doğru ve güvenilir anahtar cinsi olmasıdır. Bu bağlamda, sizin karakter olarak tutarlı, mantıklı ve karşılaşılan problemler konusunda en doğru çözümü bulan kişi olduğunuzu söylemek gayet yerinde bir tahmin olur. Sakin ve mantıkçı tavrınızdan dolayı bazı durumlarda akıl danışılan kişi olarak kendinizi bulabilirsiniz.
2 Numaralı Anahtar;
Baş kısmında aşırıya kaçmayan belli dereceye kadar işlemelere sahip ve gövde-kilit kısmı oldukça kalın ve sağlam olan bu anahtarı seçtiniz. Bu, belli derecede duygusal bir yapıya sahip olsanız bile, konu kafanıza koyduğunuz şeyler olduğunda, gayet kararlı ve sağlam bir karakter olduğunuzu gösterir. Hem belli derecede sert, hem de belli derecede duygusal yapıda olanlar genellikle bu anahtara yönelmektedir. Duygusal kısmınızı diğer insanların görmesini istemeyerek dışarıya güçlü imajı vermeye çabalarken, kendinizi gereğinden fazla sıkmayın.
3 Numaralı Anahtar;
Yuvarlak hatlara sahip ancak kilit kısmı oldukça yoğun işlemeli ve ince gözüken bu anahtarı seçtiniz. Bu her durumda bir şekilde doğru yolu bulacağınıza ve kendi iç benliğinize güvendiğinizin göstergesidir. Diğer insanların denemeye, söylemeye cesaret edemediği şeyleri dile getirmekten çekinmiyorsunuz. Bir şeyin yanlış olduğunu bile bile ona göz yummayı kabullenemiyor, haksızlıktan hoşlanmıyorsunuz. Ayrıca farklı fikirlere ve diğer insanların görüşlerine saygı duyuyor bunu yapamayan insanlardan hazetmiyorsunuz.
4 Numaralı Anahtar;
Bir yonca yaprağına benzeyen sapı olan ve kilit kısmı kırılgan gözüken bu anahtarı seçtiniz. Bu, insanlarda sürekli olarak iyiyi görmek istediğiniz, arkadaşlarınıza ve çevrenize karşı sevgi dolu ve duyarlı bir insan olduğunuz anlamına gelmektedir. Ancak diğer insanların sizin bu sevecen ve düşünceli halinizi suistimal ederek sizi kullanmaya kalkmaları gayet olasıdır. Bazı durumlarda öncelikli olarak kendinizi düşünün. Sürekli olarak fedakarlık yapan kişi siz olamazsınız.
5 Numaralı Anahtar;
Tüm anahtarlar arasında üzerinde en çok işleme ve desen bulunan bu anahtarı seçtiniz. Bu sizin yüksek yaratıcılığa sahip, hayal gücü yoğun bir kişi olduğunuzu gösterir. Sanatsal algınız gayet yüksektir. Yaratıcılık gerektiren konularda başarılı olma ihtimaliniz bir hayli fazladır. Yazarlık, şairlik veya resim çizmek gibi konulara ilgi gösterirseniz başarı elde etme ihtimaliniz yüksektir. Ayrıca bir ortama girdiğinizde veya bir sohbet esnasında diğer insanların dikkatini mutlaka çekersiniz.
6 Numaralı Anahtar;
Gayet düz ve klasik görünümlü bu anahtarı seçmeniz mantıklı ve karşılaştığı tüm olayları düşünce süzgecinden geçirmeyi seven bir insan olduğunuz anlamına geliyor. Ayrıca size karşı iyi davranan insanlara sizde daima aynı şekilde karşılık veriyor, dürüstlüğe ve sadakate büyük önem veriyorsunuz. Odaklandığınız zaman yapmanız gereken işleri çok kısa sürede bitirebiliyorsunuz. Ne var ki, çoğu zaman sizi farklı ve fikir danışılan biri kılan mantığınızın zamanla sizi kendisine bağlayarak katılaşmanıza yol açabilir. Bu sebepten ötürü hayal gücüne, eğlenceye ya da mantıksız gibi gözüken bazı şeyleri de tölere etmeyi öğrenmelisiniz.
alıntı
Unutma, sen değerlisin. Çalışsan da çalışmasan da… Ünlü olsan da olmasan da… Sen sen olduğun için bi’tanesin.
Kadın olmanın tadını çıkartmalısın. Biraz şefkat, biraz anaçlık, biraz dişilik, biraz seksilik, bolca zeka ve altıncı his… Sen ŞAHANESİN…
Göbeğin çıktı diye, 36 bedenden çok uzaksın diye, saçların o reklamlardaki kız gibi dalgalanmıyor diye eksik değilsin.
Kendine güvenin en büyük silahındır ve o en derinlerinden gelen ışıl ışıl gülümsemen tabii ki.
Biliyorum adettendir ama sonuca varamadığın, sadece bünyeni hırpaladığın o konuyu 50 kere konuşmana, tartışmana gerek yok. Olmuyorsa, üstünü çizip devam etmelisin.
Yaptıklarından suçluluk duyarak vakit kaybetmemelisin. Yapamadıklarını listeleyip isteklerini gözden geçirmek suretiyle adımlar atarsan daha mutlu olabilirsin.
Evlilik hiçbir şeyin kesin çözümü değildir sana öğretilmiş hiçbir mecburiyet alın yazın değildir. Kocan tek çıkışın, hayat zaferin değildir.
Uzaklarda arama sakın; en büyük mutluluk sendedir.
Aşkından gebersen de sınırlarını bilmelisin. Sınır neresidir? Sana saygısızlık yaptığı yerdir. Buna asla izin verme.
Sen kendine ne değer biçersen, sen kendine nasıl davranırsan; herkes sana öyle davranır. Asla ama asla kendini küçümseme.
Evde oturup derdine yanma. Kaderini birine, bir kuruma, bir konuma bağlama. Kaderin senin ellerinde, bunu sakın atlama!
Dünyanın kanunu bu; düşündüğünü çekersin. Allah rızası için kurup durma, senaryolar yazma!
Sevgilini çok sevmelisin. Öyle herkese ‘sevgili’ dememelisin. Fakat çok sevmen demek, kendini ayaklar altına alman demek değildir. Bir kadın gerekirse, severken de gidebilir değil mi?
Her şeyin şık olsun. Ruhun, bedenin, kıyafetin, sevişin, terk edişin, dostluğun, sevgililiğin… Kadınlık şıklık demektir.
Başka kadınları kafana takmaktan vazgeç! Onlar sen olamaz, sen de onlar… Her kadın kendine özeldir, her kadın dibine kadar özeldir.
Kız arkadaşların önemlidir, en kıymetlilerindir ama onları seçmeyi bileceksin. Kadın kadının kurdudur, bir kenara not edeceksin. Sadece kötü gününde değil, başarında, mutluluğunda da yanında olan, yüreğini ortaya koyan arkadaşlarından asla vazgeçmeyeceksin.
Erkekler çocuktur. Nokta!
Çocuğunu hem sevecek hem kızacak, icap ederse küsecek, cezasını vereceksin.!
Sen renklisin, sen beceriklisin, sen erkeğin mutlu olma sebebisin, sen başlangıçsın, sen sonsun… Mecbursun, bunu fark edeceksin!
Her şey bir karar vermene bakar.
Sabır bazen gerekli, bazen gereksizdir. Ayrımı yapabilmelisin.
Yapamayacağın şey yok. Gidemeyeceğin yer yok. Sana kapalı olabilecek kapı yok! Şu an silkelenip kendine geleceksin!
Tekrar söylüyorum, kafana kazı istiyorum,
SEN ÖZELSİN, SEN BİR TANESİN, ÖNCE KENDİ DEĞERİNİ BİLECEKSİN…
Bunun için herkes kendince farklı çözümler üretmekte. Ancak bugün sizlere bilimsel olarakta incelenmiş ve beyin fonksiyonlarında değişimlere yol açtığı kanıtlanmış bir teknikten bahsedeceğim; “Mindfulness”
Esasında kökleri çok eskiye, Zen felsefesine kadar uzanan bir meditasyon yöntemi olan mindfulness bugün Avrupa ve Amerika’da birçok psikoloji uzmanı tarafından hastalara öneriliyor ve büyük bir iyileşme oranı ile başarı gösteriyor. Peki ama bizi istenmeyen düşüncelerden arındırma iddiasındaki mindfulness tekniğini biz nasıl uygulayacağız?
Aslında mindfulness tekniğini uygulamak oldukça basit ancak zorlayıcılığı da bu basitliğinde saklı. Şöyle ki; Düşünceler yine sizi rahatsız ettiği anda hemen kendinizi dış etmenler tarafından rahatsız edilmeyeceğinize emin olduğunuz bir yerde, rahat ettiğiniz bir pozisyona geçirin. Oturur ya da yatar vaziyette de olabilirsiniz. Tekniğin esası bedensel olarak rahat edebildiğiniz konumu bulmaktır. Ardından nefesinize odaklanın. Nefesinizin burnunuz veya ağzınızdan ciğerlerinize doluşunu ve ardından tekrar aynı yolu izleyerek bedeninizi terkedişini farkedin. Yani beyninizi meşgul eden şeyin nefesiniz olmasını sağlayın. Farklı bir nefes ritmi tutturmaya çalışmayın. Her zaman nasıl nefes alıyorsanız öyle alın. Farklı yapacağınız tek şey her zaman aldığınız sıradan “nefesi” vücudunuza girip çıkarken takip etmek olacak.
Kağıt üzerinde oldukça basit gözüken bu işlemi yapmaya çalışırken beynininizin size oynayacağı oyunları, size kurduğu düşünce tuzaklarını farkedeceksiniz. Beyniniz adeta bunu yapmamanız için çığlık atacak, bu nefes egzersizinin saçma olduğunu söyleyip sizi rahatsız eden düşüncelere geri dönmeniz için sizi zorlayacak, birden beliren balonlar şeklinde rahatsız edici, ya da alakasız düşünceler sunacaktır önünüze. İşte bu küçük oyunlar, bizim emrimiz altında olması gereken beynimizin nasıl kontrol dışı hale geldiğini görmeniz için gerekli olan andır.
Zen üstadları bize istemediğimiz şeyler düşündürten kontrol dışı bu zihin yapısına “monkey mind” yani maymun zihin adını takmışlardır. Düşününce gerçekten de, tıpkı bir maymun gibi sağa sola atlamakta, sürekli olarak bir şeyler istemekte, sesler çıkarmaktadır zihnimizin bu kısmı ve onu nasıl eğiteceğimizi bilemediğimiz için bizi yorarak bize hükmetmeye başlamıştır.
Nefesinizi takip ederken “maymun zihin” yine iş başında olacaktır. Beyniniz sizin dikkatinizi çekmek için her yolu deneyecektir ancak siz tepkisiz kalacaksınız. Her zaman takip ettiğiniz, tartışmaya girdiğiniz ve sizi yiyip bitiren düşüncelerin orda kendi hallerinde debelenmelerine izin vereceksiniz. Sizin yapmanız gereken tek şey nefesinizi dinlemeye devam etmek olacak. Nefesinizi takip etmeye çalıştıkça beyninizin size bunu yaptırmamak için çırpınıp duracak ve ara sıra nefesinizi takip etmeyi size unutturmayı başaracaktır da. Bunu farkettiğiniz anda hemen nefesinize geri dönün. Beyninizde patlayan düşünce balonlarına yanıt vermeyin, size sorular soracaktır cevapsız bırakın. Düşündüğünüz tek şey nefesinizin içeri girişi ve dışarı çıkışı olsun. Bu maymun zihni çaresiz bırakacak ve susturacaktır.
Bir süre sonra garip bir sessizlik hissedeceksiniz. Beyniniz ağlamaktan yorgun düşmüş bir bebek misali sessizleşecektir. İşte bu beyninizin her zaman olması gereken konumdur. Unutmayın, beynimiz bizim yöneticimiz değil, biz onun yöneticisiyiz. Evet, okumak ve kendini geliştirmek önemlidir. Ancak sağlıklı olmayan bir beyne bilgi yüklemek, hasta bir ata yük yüklemekten farksızdır. Mindfulness tekniğine ilk günlerde sadece 10 dakika ayırmanız yeterlidir. Eğer vazgeçmeden düzenli olarak beyninizi bu şekilde eğitirseniz sadece 1 haftada kendinizdeki ve düşünme biçiminizdeki farklılıkları görebilirsiniz.
Mindfulness tekniğini diğer sözde bilimsel tekniklerle karıştırmamalısınız. Çünkü mindfulness kelimenin gerçek manasında beyin yapısını değiştiren bir tekniktir. 2011 yılında yapılan bir araştırmada 8 hafta boyunca mindfulness tekniğini uygulayan kişilerin beyinlerindeki gri madde oranında inanılmaz bir artış gözlenmiştir. Bu araştırmanın ardından mindfulness tekniğinin beyindeki etkileri üzerine onlarca çalışma yapılmış mindfulness ‘ın beyni fiziksel olarak gerçekten değiştirebildiği kanısı pekişmiştir.
Bu tekniği tekrar kısaca özetlemek gerekirse;
Rahat ettiğiniz bir pozisyonda, oturun ya da uzanın,
Her zaman yaptığınız gibi normal bir şekilde nefes alıp verin, ancak bu sefer alıp verdiğiniz nefesinizin vücudunuza giriş çıkışını takip edin,
Nefesinizi takip etmenize mani olacak düşüncelere yenik düşmeyin ve nefesinizi takip etmeye devam edin.
Daha bilinçli bir yaşam çaba harcamaya değer, ama aynı zamanda odaklanmayı ve anda kalabilmeyi hatırlamak zordur. Burada amaçlarınıza ulaşmanız için tasarlanmış araçları bulacaksınız.
Son birkaç aydır hayatımın odak noktası bilinçli yaşamak oldu ve zaman zaman ona göre davranmam gerektiğini unutsam da, paylaşmaya değecek birkaç şey öğrendim.
Birincisi, bilinçli bir yaşam için çaba harcamaya değer. Bilinçli yaşam çoğunlukla içine dalmış olduğumuz rüyadan uyandığımız bir yaşam bu. Oysa çoğumuzun yaşamı zihninizin “bu an” hariç herhangi bir yerde olduğu, daha sonra ne yapacağınıza, birisinin söylediği bir söze, stres yaptığınız veya sinirlendiğiniz bir duruma takılı kaldığınız bir yaşamdır. Zihnimizi akıllı telefonlarla ve sosyal medyayla kirlettiğimiz bir durum.
Bu çabaya değer çünkü uyanık olmak, yaşam yolunda yürürken bir şeyleri kaçırmamamız anlamına geliyor. Uyanık olmak; içimizden geçenlerin, olduğu sırada, farkında olduğumuz ve dürtülerimizin sesini dinlemek yerine daha çok mantıksal seçimler yaptığımız anlamına geliyor.
Öğrendiğim ikinci şey unutmak oldu. Uyanık olmayı üst üste defalarca kez unutuyoruz. Ve bu normal. Bilinçli olmak, unutma ve sonra hatırlama süreci olarak açıklanabilir. Tekrar tekrar. Aynı nefes almak gibi, tekrar tekrar nefes alıp verirsiniz.
Üçüncüsü bilinçli yaşamak sadece tek bir öğeden oluşmaz. Sadece meditasyon yapmak yeterli değildir. Ya da sadece şu anda etrafınızda hissettiklerinize odaklanmak da yeterli değildir. Bilinçli yaşamın birbirleriyle bağlantılı bir dizi araçtan oluştuğunu öğrendim. Hepsi aynı sonuca farklı yollardan ulaşmaya benziyor ama hepsi tek başına da yararlı.
Kullanabileceğiniz araçlar
1)Meditasyon. Meditasyon, bilinçli yaşamın başlangıcı. Çok karışık da değil, başlangıç olarak günde bir kez bir dakika boyunca kıpırdamadan oturun (bir hafta sonra 3 ile 5 dakikaya kadar çıkarın) ve dikkatinizi vücudunuza ve sonra nefesinize verin. Düşünceleriniz nefesinizden başka bir yere kaymaya başlarsa, hafifçe nefesinize geri dönün. Bir dakika dolana kadar tekrarlayın.
2)Uyanık olun. Meditasyon uyanık olmanız için, rüya durumunda olmamanız (zihninizin fikirden fikre atlaması, çevrimiçi dünyada kaybolması, geçmişte başınıza gelen kötü şeylere takılması, geleceğe dair endişeler), anda olanlara açık olarak yaptığınız bir uygulama. Uyanık olmak, eğer hatırlayabilirseniz, her gün yapabileceğiniz bir uygulama. Buradaki kilit cümle, hatırlamak.
3)Arzularınızı takip edin. 2005’te sigarayı bıraktığım zamanlarda işime en çok yarayan yöntem, sigara içme dürtümü takip etmek oldu. Oturur, sigara içme isteğimin ortaya çıkmasını ve ortadan kalkana kadar düşüşünü takip ederdim. Bu bana benim sadece arzularımdan oluşmadığımı ve arzularıma yenik düşmem gerekmediğini öğretti ve bu sayede diğer alışkanlıklarımı değiştirmem için yardımcı oldu. E-maillerinizi ve sosyal medyayı kontrol etme, kızarmış veya şekerli bir şeyler yeme, alkol alma, TV izleme, dikkat dağınıklığı ve erteleme güdünüzü takip edin. Bu arzular gelecek ve gidecektir ve siz onlara göre hareket etmeyeceksiniz.
4)İdeallerinizi takip edin. Hepimizin her zaman idealleri vardır. Günümüzün kusursuz geçeceğine dair bir idealimiz, karşılaştığımız insanların bize nazik ve saygılı davranacağına dair bir idealimiz, mükemmel olacağımıza dair bir idealimiz, sınavı veya toplantıyı muhteşem bir şekilde atlatacağımıza dair bir idealimiz ve asla hata yapmayacağımıza dair bir idealimiz var. Tabii ki, tecrübeyle sabit, bu idealler gerçek değildir, gerçekleşmeyecekler ve gerçekçi bile değiller. Ama yine de bu ideallere sahibiz ve kaybettiğimiz kişiler ve şeyler nedeniyle üzerimizde stres, korku ve kaygıya neden oluyorlar. İdeallerinizden vazgeçerseniz, bu ıstıraptan kurtulabilirsiniz.
5)İnsanları ve yaşamı oldukları gibi kabul edin. Sevdiğim kişiyi değiştirmeyi bıraktığımda ve onu olduğu gibi kabul ettiğimde, sadece onunla birlikte olmaya ve geçirdiğimiz vaktin tadına varmaya başladım. Bu kabulleniş yaptığınız her şey ve herkes için geçerlidir – bir meslektaşınızı, bir çocuğu, bir eşi, ama aynı zamanda kötü bir durumu, tatsız bir hissi, sinir bozucu bir sesi kabullenin. Her şeyi olduğu gibi kabul ettiğimizde, onunla savaşmayı bıraktığımızda, çok daha huzur içinde yaşayabiliriz.
6)Beklentilerinizi serbest bırakın. Bu aslında bundan önceki iki maddeyle aynı ama yine de kesinlikle faydalı buluyorum. Yaklaşan bir duruma, yeni bir proje veya iş olanağı gibi, göre oluşturduğunuz beklentilerinizi takip etmek faydalıdır ve nelerin gerçek olduğunu, nelerin stres ve hayal kırıklığı yarattığını görürsünüz. Kendi kendimize acı çektiriyoruz ve bu acıya sebebiyet veren beklentilerimizi serbest bırakarak kendimizi kurtarabiliriz. Beklentilerinizi denize atın.
7)Rahatsızlıkla/Huzursuzlukla barışın. Rahatsızlık korkusu çok büyüktür – insanların eski alışkanlıklarına saplanıp kalmalarına, yapmak istedikleri işlere başlamamalarına, çok da sevmedikleri bir işyerinde çalışmaya devam etmelerine neden olur, çünkü alışagelmişi ve rahatlığı değişikliğe ve bilinmeyene tercih ederiz. Ama alıştırma yaparak rahatsızlıkla barışabilirsiniz. Sizi daha az rahatsız eden konulardan başlayın ve konfor bölgenizi genişletmeye başlayın.
8)Direncinizi takip edin. Rahatsızlık verici bir işe kalkıştığınızda veya alıştığınız ya da sevdiğiniz bir şeyden vazgeçmeniz gerektiğinde, dirençle karşılaşacaksınız. Ama direncinizi takip edebilir ve bu konuya merakla yaklaşabilirsiniz. Sizi kızdıran konulara olan direncinizi takip edin, bu örnek olarak konsantrasyonunuzu bozan yüksek bir ses olabilir. Asıl problem sesin kendisi değil, sizin sese göstermiş olduğunuz tepki. Aynı durum sevmediğimiz yiyecekler, çok sıcak veya çok soğuk ortamlar veya açlığa olan direnç için de geçerli. Problem yemeğin tadı, sıcak, soğuk ya da açlık değil – bizim bu etkilere olan direncimiz.
9)Meraklı olun. Çoğunlukla her zamanki yöntemlerimize takılıp kalıyoruz ve insanların nasıl olduğunu, işlerin nasıl işlediğini bildiğimizi düşünüyoruz. Bunun yerine, araştırmacı olun. Keşfedin. Deney yapın. Bildiğinizi düşündüğünüz şeyleri bırakın gitsin. Yeni bir projeye veya girişime başladığınızda başarısızlık korkusunu kalbinizde hissederseniz, “Olamaz, başarısız olacağım” ya da “Olamaz, nasıl sonuçlanacak bilmiyorum” diye düşüneceğinize “Görelim bakalım” diye düşünün. Ve sonra geriye başarısızlık korkusu kalmayacak, sadece meraklı olmanın ve araştırmanın zevki kalacak. Bilmemekle barışmayı öğrenin.
10)Minnettar olun. Her şey hakkında şikâyet ediyoruz. Ama hayat adeta bir mucize. Yaptığınız her işte minnettar olacağınız bir şey bulun. Yeni bir alışkanlık edinmek istediğinizde minnettar olun, daha uzun süre dayanacaksınız. Birisiyle birlikteyken minnettar olun, daha mutlu olacaksınız. Eğer takdir etmeyi bilirseniz hayat gerçekten inanılmaz.
11)Her şeyi kontrol etmeyi bırakın. Olaylarının kontrolünün çoğunlukla bizde olduğunu düşünürüz, oysa ki bu bir illüzyondur. Organize etmeye, amaçlara ve üretkenliğe olan saplantımız, hayatımızı kontrol edebiliyor olduğumuz yanılsamasından kaynaklanmaktadır. Ama hayat kontrol edilemez, tam her şeyi kontrol aldığınızı düşündüğünüzde bir olay olur ve her şey tepetaklak olur. Daha sonra olaylar istediğimiz gibi gelişmedi diye hüsrana uğrarız. Bunun yerine, her şeyi kontrol etmeyi bırakın ve kendinizi akışa bırakmayı öğrenin.
12)Merhametli ve şefkatli olun. Bu size basmakalıp gelebilir ama başkalarına göstereceğiniz merhamet dünyaya bakışınızı gün ve gün değiştirebilir. Kendinize merhametli olmak ise hayatınızı kökten değiştirecektir. Şu ikisini unutmamak gerekir, bilinçli yaşam siz unuttuktan sonra merhametli olmayı hatırlamaktır.
Yukarıda yazılanlar hazmetmesi ve hatırlaması zor gelebilir. Ben bile sık sık unutuyorum ama sonra hatırlayıp “Ah, yine yapıyorum!” diyorum ve hatırlıyorum.
Sonra tekrar unutuyorum, ama ders çıkarıyorum, öğreniyorum ve yine yapmaya başlıyorum.
Bu bilinçli olmayı öğrenme süreci. Unutmak ve hatırlamak, defalarca.
Kaynak: http://www.fastcompany.com/3023459/how-to-be-a-success-at-everything/12-tools-for-more-mindful-living – Leo Babauta