Beklenti her zaman mutsuzluk demektir.

hqdefault1

 

 

Beklenti her zaman mutsuzluk demektir. İster seçimle ister başka bir şeyle olsun… Zaman zaman öğrencilerim bana gelip hayatlarının çok kötü bir döneminden geçmekte olduklarını söylerler. Ben de onlara bunun harika bir şey olduğunu söylerim. Bu bir fırsattır. Normal koşullarda asla fark edemeyeceğimiz zayıflıklarımızı ve kusurlarımızı ancak canımızı çok yakan koşullar altında görebiliriz. Koşullar iyiyken zayıflıklarımız ve kusurlarımız, zamanı geldiğinde bizi çürütmek ve yok etmek için saklanırlar. Bu sebeple hastalığımızı anlamak için belirtilere ihtiyacımız vardır. Bu belirtiler ise yalnızca kötü zamanlarda ortaya çıkar.
Zor zamanların sağladığı keşfetme, öğrenme, çözüm bulma, değişme ve iyileşme süreçlerini teker teker kullanabilmenin koşulu ilk olarak ıstırap çekerken sakin sakin beklemek, tahammül etmek, korkularımıza karşın kıpırdamadan durup olmakta olanı gözlemlemektir. Sakın ola kendinizi rahatlatacak geçici çözümlere baş vurmayın. Biliyorum ki bu koşullar altında bir an önce acıyı geçirmek için geçici bir çözüme kaçmak isteyeceksiniz. Sakın bunu yapmayın. Durun. Sabredin. Gözlemleyin. Anlayın. Geçici çözümlerin hiçbiri kolay değildir. Geçici çözümlerin yaptıkları şey o an için acıyı bir miktar hafifletmek ama temelde acının şiddetini ve süresini artırmaktır. Cesaretle durmak ve durumu anlamak, ardından çözümü keşfetmek, hayalperestliği bırakmak ve sonra adım adım ilerlemek en hızlı ve etkili yoldur. Niçin adım adım? Çünkü karşınızda yapmanız gereken şey size devasa görünecektir. Sakın bunun sizi ürkütmesine izin vermeyin. Küçük adımlarla ilerlemeyi sürdürün. Mutlaka ama mutlaka ilerleyecek ve çözüme ulaşacaksınız. Hem de tahmininizden çok daha kısa bir sürede.
Bilgeliğe ve mutluluğa giden yol yalnızca güneşli günlerde yürüyerek kat edilemez. Eğer fırtınayı ve olumsuz koşulları görüp de geri dönerseniz hedefinize varamazsınız. Unutmayın ki bir sonraki yola çıkışınızda yolun bir noktasında kendinizi yeniden kötü koşullarda bulacaksınız. Bu yol uzundur ve yalnızca her koşul altında yürüme kararlılığında olanlar tarafından kat edilebilir. Her insan bu yolda yürümek için gerekli donanıma sahiptir. İnsanın anlamı ve işlevi yürümek ve ilerlemektir. Eğer yürürseniz anlamınızı bulursunuz. Durursanız anlamınızı yitirsiniz. Durmayın. Yürüyün.
En içten dostluk duygularımla

Cem Şen

Bir Büyük Sözü Dinleyin: Efsanevi Sanatçı Leonard Cohen’den Hayat Dersi Niteliğinde 17 Söz

Leonard Cohen 40 yılı aşkın müzik hayatında bilgelik, aşk, hüzün dolu şarkı sözleriyle, şiirleriyle ve bir de kitabıyla adeta bizi şekillendirdi. Cohen’i ilah belleyen 3 nesil yanılıyor olamaz!

Cohen’in tecrübesinden sual olunmaz. Aşk, hayat, felsefe, onun işi!

1. “Genellikle melankolik ve karanlık olmakla suçlanıyorum. Oysa dünyanın en neşeli adamıyım. Karamsar da değilim. Karamsarlık sürekli yağmurun yağacağını hissetmektir. Oysa ben üstümün başımın çoktan sırılsıklam olduğunu biliyorum.”

 

2. “Şiir hayatın kanıtıdır. Eğer hayatın alev alev yanıyorsa, içinden dökülen şiir, bu hayatın külleridir.”

3. “Aşk bir ateştir. Herkesi yakar, herkeste iz bırakır. Dünyanın çirkinliğinin bahanesi budur.”

4. “Biz deli değiliz. Biz insanız. Sevgi istiyoruz. Sevilmek için seçtiğimiz yollardan dolayı birileri bizi affetmeli… Çünkü o yollar karanlık ve zalim!”

5. “Bana ‘aşk adamı’ lakabı takılması, beni yapayalnız geçirdiğim yüzlerce gece yarısında acı acı güldüren bir şaka… ”

6. “Bir yarayı göstermek kolaydır. Hele hele görkemli, büyük bir savaş yarasını. Fakat ufak sıyrıkları göstermek, işte bu cesaret ister.”

 

7. “Zenginler ve fakirler arasında bir savaş var. Kadınlar ve erkekler arasında bir savaş var. ‘Bir savaş var’ diyenler ve ‘Savaş yok’ diyenler arasında bile bir savaş var.”

8. “Bir kadının tüm ihtiyaçlarını karşılayan ve ruhuna hitap eden erkek, dünyada sadece bir tane olabilir; fakat her erkek, herhangi bir kadının varlığı karşısında kendisini mutlu hisseder. İşte kadınların ve yaratıcımızın yüceliği buradadır.”

 

9. “Erkeklerin yaradılışındaki en orijinal özellik huzursuz olmalarıdır. Bu yüzden dünya üzerinde sürekli yeni sistemler kurulur ve değişim sağlanır. Eğer Hitler, Nazi Almanyası’nda doğmuş olsaydı, yine sistemi değiştirmek isterdi.”

10. “Mükemmeliyeti boşver. Her şey kusurludur. Her şeyin üzerinde çatlaklar vardır. Işık da bu çatlaklar ve kusurlar sayesinde görünür.”

11. “Şair olmak bir meslek değildir, kaderdir.”

12. “Reenkarnasyon kavramını tam olarak anlamıyorum; fakat dünyaya bir daha geleceksem, kızımın köpeği olarak gelmek isterim.”

 

13. “İnsanların açlıktan kırıldığı, kurşunlandıkları, zindanlarda tırnaklarının söküldüğü bir dünyada yaptığım ‘şarkı yazmak’ mesleğimi pek de önemseyemiyorum. Evet, çok çalışıyorum, ama ne için?”

14. “Çocuklar yaralarını bir madalya gibi gösterirler. Sevgililer ise yaralarını verilecek kıymetli bir sır gibi kullanırlar. Yaralar, kelimelerin gerçeğe dönüşmesidir. Yaralar konuşur.”

15. “Biz müziği eğlenmek için yapardık. Şimdiki gençler ise eğer para kazanamayacaklarsa, gitarı ellerine bile almıyorlar.”

16. “Kadınlar kendi vücutlarına pek beğenmeden uzun uzun bakarlar. Sanki bedenleri, aşk denilen bu savaşta pek de güvenmedikleri bir müttefikmiş gibi.”

17. “İngiliz gazeteciler bana karşı çok zalimdi. Sadece 3 akor bildiğimi yazdılar. Oysa ben 5 akor biliyorum.”

kaynak: listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BİRŞEY ALMAK İSTİYOSAN ÖNCE VERMEYE HAZIR OLACAKSIN. VERMESİNİ BİLMİYORSAN ALAMAZSIN

hands1

 

 

Bir gezgin, dağ bayır gezerken bir akarsuyun içinde değerli bir taş bulur. Ertesi gün yolda bir adamla karşılaşır. Adam çok açtır. Gezgin torbasındaki yiyeceği karşılaştığı bu kişiyle paylaştırır. Ama erzak çantasını açarken adamın gözü çantadaki değerli taşa ilişir. Gezginden bu değerli taşı kendisine vermesini ister. Gezgin hiç duraksamadan değerli taşı adama uzatır. Adam başına konan talih kuşundan memnun, aceleyle oradan uzaklaşır. Artık kendisine ömür boyu maddi güvence sağlayacak değerli taşın sahibidir.
Bir kaç gün sonra gezgin, arkasından koşarak kendisine yaklaşan adamı görür. Adam nefes nefese değerli taşı gezgine uzatır.”Senden ayrıldıktan sonra uzun uzun düşündüm. Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Ama onu sana geri vermek senden daha değerli bir şey almak istiyorum.
Bu taşı bana rahatlıkla vermeni sağlayan o içindeki şey her ne ise ondan istiyorum” Sahip olduğun maddi şeyleri vermek, vermenin en kolay yoludur. Ama burada bile takılı kalan ne çok insan var. Gerçek vermek, kişinin kendinden, özünden vermesidir.
Emerson’un dediği gibi: “Yüzükler ve mücevherler armağan değildir. Gerçek armağanı veremediğin dilenen özürdür. Gerçek armağan kendinden bir parçayı verebilmektir.” Dünyaya sahip olduğunun en iyisini ver, en iyi sana geri gelecektir.
Kendinin en iyisini vermeye bugün başla. Sevdiklerine zamanını ver, dikkatini ver, ilgini ver, bilgini ver, pozitif bakış açını ver, onlara değer ver. Yüreğindeki armağanları ver, sevgini, anlayışını, neşeni, şefkatini ver, affediciliğini ver. Zihnindeki armağanları ver, rüyalarını, fikirlerini, yaratıcılığını, yeteneklerini sun dünyaya. Yüreğini sunduğunda kendini iyi hissedersin, kendine olan güvenin artar, en önemlisi kendine verdiğin sevgi ve değer artar. Ne verirsen kendine veriyorsun. Şunu daima hatırla: Kendine sakladığın, kaybetmekten korktuğun her ne ise onu kaybedersin. Verdiklerin ise senindir.
NİLGÜN Mutluluk Kitabı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ÇOK ESKİ BİR TEDAVİ YÖNTEMİ…MUTLAKA UYGULAYINIZ.

zeytin1

 

 

MUTLAKA UYGULAYINIZ.SONUCUNU GÖRECEK VE GERÇEKTEN RAHATLADIĞINIZ HİSSEDECEKSİNİZ.SAĞLIKLI GÜNLER DİLİYORUM.
Günde 1 kaşık zeytinyağı ağızda 15-20 dakika dolaştırılıp tükürünüz.

Ağızda yağı dolaştırırken (Ağzınız kapalı olacak ve sadece burundan derin derin nefes alacaksınız ) tükürük bezleri enzim salgılamaya başlıyorlar. Bu sıvı ile beraber ağızdaki toksitler de yağ ve enzim tarafından emiliyorlar. Mide sizin yağı yutacağınızı düşünerek enzim salgılamaya başlıyor. Ve bu enzimler de mideyi temizliyor. Karaciğeriniz de ayni yanılgıya düşerek yani yağı yutacağınızı düşünerek bol miktarda safra salgılamaya başlıyor. Karaciğerin bol miktarda safra salgılaması da karaciğerdeki safra kanallarındaki toksinlerin atılmasını sağlıyor. Safra karaciğeri ve bağırsakları temizliyor, ayni zamanda mideden gelen enzimler de bağırsaklara ulaşıyorlar. Daha sonra da boşalttım yoluyla dışarı atılıyorlar

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BUGÜN VE HERGÜN HERŞEYİ İLE BÜTÜN SAĞLIKLI BİR BİREY OLMAYI SEÇTİM

tepe-home-ruzgar-cani-13282785381

 

 

BUGüN
Mutlu, sağlıklı ve bütün olmayı seçiyorum.
BUGÜN
Geçen günden daha İyi olmayı seçtim.
BUGÜN
Bedenimin mesajlarını sevgiyle dinliyorum.
BUGÜN
Bedenim, ruhum ve kafam sağlıklı bir takımı oluşturdu.
BUGÜN
Kalbimi açtım ve şifa yeteneğimin akmasına izin verdim.
BUGÜN
Bedenim içinde yaşamak için muhteşem bir yer oldu.
BUGÜN
Bedenimdeki her hücre aklımdan geçen her düşünceye cevap veriyor, bu nedenle düşüncelerim olumlu, huzur dolu, sevgi dolu.
BUGÜN
Gün boyunca derin nefes alıp veriyorum bedenimi ve zihnimi derinden gevşeterek daha da huzur buluyorum.
BUGÜN
Kalbimden gelen sevginin bedenimin her parçasını duygularımı
ruhumu ve zihnimi temizleyip şifalandırmasına izin veriyorum.
BUGÜN
BUGÜN ve her gün bedenimin doğal arzusu sağlıklı ve bütün olmak.
BUGÜN
İçimde muhteşem, dinamik bir enerji hissediyorum.
BUGÜN
BUGÜN ve her gün sağlığım daha iyiye gidiyor.
BUGÜN
Zihnim ve bedenim kusursuz bir dengede. Sağlıklı ve uyumluyum.
BUGÜN
Bedenimin olaganüstü, akıl almaz bir makine olduğunun farkındayım ve bu bedenin içinde yaşamanın bir ayrıcalık olduğunu hissediyorum.
BUGÜN
Değerli hayat nefesini içime çekiyorum ve bedenimin, zihnimin ve duygularımın gevşemesine izin veriyorum.
BUGÜN
Şahane görünüyorum ve kendimi şahane hissediyorum.
BUGÜN
Kendime sevgiyle şefkat göstermek bana keyif veriyor.
BUGÜN
Tamamen iyileşmek için ihtiyacım olan her insanı, yeri ve neşeyi hayatıma getiriyorum.
BUGÜN
Bedenimi tam bu haliyle onaylıyorum.
BUGÜN
Kusursuz, canlı, pırıl pırıl sağlığım için müteşekkirim.
BUGÜN
Güç ve bütünlük bedenime geri dönüyor.
BUGÜN
Bedenimi dinliyorum ve ihtiyaclarına sevgiyle cevap veriyorum.
BUGÜN
Şifaya değer olduğumu biliyorum.
BUGÜN
Kendimi kabullenerek bütünlüğe ve sağlığa yerleşiyorum.
BUGÜN
Bedenimdeki her hücre zihnimdeki olumlu imgelere olumlu tepki veriyor.
BUGÜN
Bedenimdeki her organ, kas, eklem ve hücre seviliyor ve onaylanıyor.
BUGÜN
Bedenim nasıl sağlıklı olacağını biliyor.
BUGÜN
Sağlık yanımdan hiç ayrılmayan yol arkadaşımdır.
BUGÜN
Sağlıklı dünyamda her şey yolunda.

alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

DENEYİN FAYDAYDASINI GÖRCEKSİNİZ TAMAMEN DOGAL

15318002_1219641724769493_6104233712359867906_n1
Hayatımız boyunca pek çok sebeple vücüdumuzda biriken toksinler, bizde başta hastalıklar olmak üzere, pek çok sağlık sorununa sebep olan bir durum. Vücutta biriken bu zehirlerin dışarı atılması çok daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmemiz için son derece önemlidir.
Toksin Attırıcı içeceklerin başında su gelmekte hepimizin bildiği gibi.. Suyu bir de bizim önerdiğimiz şekilde içmeyi deneyin deriz.. Vücuttan toksinlerin atmanın en pratik yolu.. Hem toksinlerden kurtulacaksınız, hem de bazı ek faydalarını da göreceksiniz. Şimdi bir sürahi alın ve içine mümkünse, PH değeri 8 üzerin olan su doldurun.. Vereceğimiz tariflerden herhangibirini uygulayabilirsiniz..
Limonlu Su : Birkaç dilim limon atın. Limon vücudun temizlenmesi ve alkali olmasına katkıda bulunacaktır.
Nanenli Su : Birkaç dal nane ekleyin. Hem suyun tadı güzel hale gelecek, hem kokusu! Midenize ve sindiriminize de destek verecektir.
Salatalıklı Su : Dört-beş dilim salatalık ekleyin. Salatalık vücudunuzun nemlenmesi için harikadır ve inflamasyona karşı etkilidir.
Zencefilli su : Bir bilemediniz iki ince dilim ekleyin. Midenize iyi gelecek ve sindiriminize de. Özellikle gastritiniz varsa. Bu suları bir gece buzdolabında bekleterek kullanırsanız, daha da etkili olacaktır. En azından birkaç saat..

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Karaciğer, Pankreas ve Böbreklerdeki İltihaplanmayı Azaltan İçecekler

 

Vücudu temizleyip, genel işleyişini düzenlemekle görevli bu organlardaki iltihaplanmayı azaltmak için en iyi yöntem, su ve antioksidanlar açısından zengin olan taze meyve ve sebzeler tüketmektir. 

Bildiğiniz üzere, sağlıklı bir karaciğer sağlıklı ve zinde olduğunuz anlamına da gelir.

Böbrekleriniz de ayrıca toksinlerden ve aşırı sudan arınmanızda rol oynarken, kan basıncını düzenleme, D vitamini ve hormon üretme gibi diğer işlemlere de yardımcı olur.

Dahası, her gün enzim ve mineraller açısından zengin doğal içecekler içmek kadar basit bir şey pankreasınızdaki iltihaplanmayı azaltarak, daha iyi bir sindirim sağlar ve hücrelerinizdeki hasarla savaşmanıza yardım eder.

İşte bu yüzden, bugün sizi bu organlardaki iltihaplanmanın azalmasına yardım edecek bazı sağlıklı ve lezzetli içecekleri keşfe davet ediyoruz. Not almanıza değecekler.

İltihaplanmayı azaltmak için aloe vera, klorofil ve limon suyu

2-aloe-suyu

Malzemeler

  • 3 yemek kaşığı aloe vera jeli (45 g)
  • 1 limonun suyu
  • 1 yemek kaşığı klorofil (10 g)
  • 1 bardak su (200 ml)

Hazırlanışı

  • Bu üç malzeme yalnızca iltihaplanmayı azaltmayacak, bunun yanında içeriğindeki az miktardaki klorofil organların işleyişini en iyi durumu getirecek. Bu ürünü eczanelerde ya da aktarlarda bulabilirsiniz.
  • Bu suyu yapmak için yalnızca üç yemek kaşığı aloe jelini limon suyu ve suyla beraber karıştırıcıya ekleyin.
  • Homojen bir sıvı elde edene kadar işleme devam edin ve bir yemek kaşığı klorofille karıştırmayı da unutmayın. Harika bir tıbbi tedavidir.

Keşfet: Nemlendirici Aloe Vera Sabununu Nasıl Yaparız?

Pancar, portakal ve havuç suyu

Pancar her detoks diyetinin temel parçalarından biridir ve etkin bir biçimde iltihaplanmayı azaltır.

Pancar suyunu, havuçtaki ve portakaldaki A ve C vitaminleriyle birleştirdiğinizde lezzetli ve sağlıklı bir ilaç elde edersiniz.

Nasıl yapılır öğrenmek için bir kulak verin.

Malzemeler

  • 1 pancar
  • 1 portakalın suyu
  • 2 havuç
  • 1 bardak su (200 ml)

Hazırlanışı

  • Tüm malzemeleri iyice yıkayarak başlayın; ardından hem pancarı hem havucu doğrayıp parçalara ayırın. Bu işlem karışmalarını kolaylaştıracak.
  • Sonrasında portakal suyunu, pancarı, havucu ve suyu blendere koyun.
  • Homojen bir içecek elde edene kadar karıştırın ve günün erken saatlerinde keyfini çıkarın. Çok iyi hissedeceksiniz.

Kereviz, havuç ve sarımsak suyu

3-yesil-icecek

Bu tarifteki sarımsağın varlığına şaşırmış olabilirsiniz. Güzel, hatırlamanızda fayda var ki sarımsak, dünyadaki en güçlü doğal antioksidan ve antibiyotikten biridir.

Yalnızca iltihaplanmayı azaltarak yardım etmez, ayrıca böbreklerinizdeki toksinleri temizler, pankreasınızın işleyişini düzene sokar ve  karaciğerinize de iyi gelir.

O küçük bir diş sarımsağı bu doğal içeceğe eklemeyi unutmayın, çünkü etkileri gerçekten inanılmaz.

Malzemeler

  • 1 sap kereviz
  • 2 havuç
  • 1 diş sarımsak
  • 1 bardak su (200 ml)

Hazırlanışı

  • Hazırlaması kolay ve çabuk. Öncelikle kerevizi ve havuçları iyice yıkayın, sonrasında tüm yapmanız gereken bir bardak su ve sarımsakla birlikte her şeyi blendere eklemek.
  • Blenderde iyice karıştırın ve bu içeceği günün erken saatlerinde tüketin.

Keşfet: Pankreası Doğal Yöntemlerle Arındırın

Elma ve keten tohumu suyu

4-elma-suyu

Keten tohumu iltihaplanma karşıtı, idrar söktürücü ve canlandırıcı özellikleri bulunan tıbbi amaçlı bir bitkidir. Sindirim sistemi sağlığınızın bakımına yardımcı olur ve iltihaplanmaları önleyip sindirim işlevini düzenler.

Keten tohumunun faydalarını doğal elma suyuyla karıştırdığınızda kayda değer etkilerle karşılaşacaksınız.

Yine de tüm faydalarından yararlanmak adına, az yağ ve koruyucu içeren çeşitli ve dengeli bir beslenme düzeni sürdürmeniz gerekmektedir.

Malzemeler

  • 2 elma
  • 1 bardak su (200 ml)
  • 1 çay kaşığı keten tohumu tozu (5 g)

Hazırlanışı

  • Her şeyden önce, keten tohumu tozunu doğal ürün satan mağazalarda/aktarlarda bulabilirsiniz. Gıda takviyesi olarak salatalara, yoğurda ya da meyve sularına iyi bir ektir.
  • Unutmayın ki her zaman, sevdiğiniz herhangi bir çeşitte, organik üretilmiş elmaları tercih etmelisiniz. Ancak daima taze olduklarından da emin olun.
  • Yapmanız gereken ilk şey elmaları yıkamak. Sonrasında soyun ve çekirdeğini çıkarın. Ardından, tüm malzemeleri karıştırmaya başlayın.
  • İçeceğinizin çok koyu olmadığından emin olmak için bir bardak suyu ve keten tohumu tozunu eklemeyi de unutmayın. Bunu sabahları için.

Bunu da okumanızı öneririz: Patlıcan suyuyla göbek yağlarına elveda

Sonuç olarak, burada paylaştığımız herhangi bir içeceği deneyin. Hangileri sizi daha iyi hissettiriyor görün ya da basitçe evinizde bulunan malzemeleri kullanın. Beslenme düzeninize dikkat edip yaşam stilinizi de düzeltirken, bu içecekleri her gün düzenli olarak içmeniz önemli.

Bugün hangisini deneyeceksiniz?

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Arrival…

arrival-turkce-afis-2016-10-21-14-13-221

Benim gibi uzaylıları merak eden ve görmek isteyen birinin kaçırmak istemeyeceği bir film…

Dünyanın 12 değişik noktasına iniş yapan uzaylılarla iletişim kurmaya çalışan dil bilimci kahramanız sonunda bunu başarır. Bunda gördüğü hayallerin (anıların) da etkisi büyüktür.

Dünyadaki ülkeler önceleri uzaylılarla ilgili edindikleri bilgileri paylaşırken sonra bundan vazgeçer ve onlara karşı savaş ilan ederler.

Dilbilimcimizse bu savaşı engellemekte başarılı olur ve dünyayı birleştirir.

Bu arada kendi hayatı için de önemli bir karar vermelidir. Tüm geleceği bilerek ve bunda çok tatsız şeyler olacağını bilerek yine de aynı seçimleri yapmalı mıdır?

Zaman kavramı, dil bilimine getirdiği bakış, geleceği bilmek faydalı mı gibi bir çok soruya cevap arayan filmi mutlaka izleyin…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

KENDİ TERCİHLERİNİZLE YAŞAMAK

images8

 

Seni yiyip bitiren değersizlik fikri milyonlarca insanı da yiyip bitirmektedir. Çocukluktan itibaren toplum bireyin özgürlüğünü ele geçirmeye başlar. Onlar senin bir başkası olmanı isterler, kendin olmanı değil. Kendini değersiz hissetmenin sebebi budur.
Bu çok doğal – sen asla bir başkası olamazsın; içten içe kendine ihanet ettiğini hissedersin. İçten içe, her insanın doğal hakkı olan mutluluğu, özsaygıyı, gururu ve varoluşun sana hayatla birlikte sunduğu saygınlığı hissedemezsin.
Kendin olmana izin verilirse, kendini asla değersiz hissetmezsin. Ama toplum senden bir koyun olmanı ister. Sen bir ceylan olmanın, bir kaplan olmanın, bir aslan olmanın ya da bir kartal olmanın niteliklerine sahip olabilirsin ama toplum senden tek bir şey olmanı ister. Herkes koyun olmak zorundadır. Şimdi eğer sen bir aslanı bir koyun olmaya zorlarsan, o kendini değersiz hisseder.
Sen ona, doğal olmayan bir şey dayatmış olursun. Kimse seni olduğun gibi sevmez; herkes senden şunu olmanı, bunu olmanı ister. Elbette eğer onların taleplerini karşılarsan sevilir, sayılırsın, ama bu çok tehlikelidir; kendini kaybetmek zorunda kalırsın. Sadece ikiyüzlü biri olursun. Onların saygısını, sevgisini kazanmak nedir ki – sen ruhunu kaybetmişsindir.
Sen evrendeki yerini, alanını, en önemli benliğini ve bilincini kaybetmişsindir.
* OSHO

Dünyanın en büyük 20 piyanisti

 

 

 

Piyano ya da nadir olarak kullanılan İtalyanca ismiyle pianoforte, tuşlu bir çalgıdır. Piyanoda ses, teller vasıtasıyla elde edilir. Piyanonun tuşlarına basıldığında içindeki tahta çekiç tellere vurarak sesin meydana gelmesine sebep olur. “
Çok ansiklopedik bir bilgi ile konuya girmiş olabilirim. Ancak piyano ile ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki, insan nereden başlayacağını şaşırıyor. Bir de onu en güzel haliyle performansa dönüştüren büyük yetenekler var elbette.
İşte, gelmiş geçmiş en iyi 20 piyanisti bir araya getirdiğimiz yazımızın birinci bölümü…

İşte liste:
1. Sergey Rachmaninov (1873-1943) Rus.
rahmaninov1
Sergey Rahmaninov 20. yüzyılın en büyük piyanist ve bestecilerinden birisidir.
Asker kökenli zengin ve aristokrat bir ailenin çocuğu olan Rahmaninov, 1 Nisan 1873’de, Novgorod şehri yakınlarındaki Oneg’de doğdu. Aile bireyleri amatör olarak müzikle uğraşmaktaydılar. Oğullarının yeteneğini kısa sürede fark ettiler ve ona ders aldırmaya başladılar. Sergei 9 yaşındayken aile parasını yitirip mal varlıklarını satmak zorunda kalınca Petersburg’a yerleştiler ve Rahmaninov, konservatura devam etti. Ancak şehirdeki difteri salgınında kızkardeşi Sofiya’nın ölmesinden sonra anne ve babası ayrılan Rahmaninov, bu olaya tepkisini okuldaki tüm derslerinden kalarak gösterdi. Bunun üzerine Moskova’ya gönderildi ve sert bir öğretmen olan Nikolay Zverev’in evine yerleşti. Bu evde, diğer öğrenciler ile birlikte yoğun bir tempoda çalıştı, Zverev’in müzisyen arkadaşları ile tanışma fırsatı buldu. Çaykovski ile tanışması ve öğütler alması ona yeni ufuklar açtı.
Aşırı disiplinden hoşlanmadığı için Zverev ile geçinemeyen Rahmanin kendisine özel bir oda isteyince evden kovuldu, Moskova yakınlarındaki bir akrabalarının yanına taşınarak daha rahat bir ortama kavuştu ve çalışmalarına Franz Liszt’in öğrencilerinden olan kuzeni Siloti ile devam etti. 19 yaşında iken yazdığı Do diyez minör prelüd ile dikkatleri üstüne çekti. Bu eser, piyano edebiyatının en çok çalınan eserlerinden birisi oldu. Mezuniyet projesi olarak Puşkin’in Çingeneler Şiiri üzerine bestelediği tek sahnelik operası Aleko adlı eseri yazan Rachmaninov, böylece okuldan büyük altın madalyayı kazanarak mezun olduğu gibi yayıncı Gutheil ile bir sözleşme de yaptı. Mezuniyet sonrasında iki yıl öğretmenlik yaparak geçimini sağladı, bu arada çeşitli eserler besteledi. İlk önemli eseri 1895-1896’da yazdığı Re Minor 1. Senfoni’dir. Bu eser, 1897’de sarhoş bir orkestra şefi yönetimindeki bir orkestra tarafından çok kötü seslendirildi ve eleştirmenler tarafından yerden yere vuruldu.
Bestecilik yetenekleri konusunda kuşkuya düşen Rahmaninov, besteciliği bırakıp piyanistliğe yöneldi ve düştüğü bunalımdan kurtulmak için bir hipnozcunun yardımına ihtiyaç duydu. Bu arada geçici bir süre için zengin bir işadamının özel operasında yardımcı şef olarak orkestra şefliği yaptı. 1900’de Dr. Nikolai Dahl adlı hipnozcudan 3 ay boyunca terapi gördükten sonra yeniden besteciliğe döndü ve İkinci Piyano Konçertosunu yazdı. Rahmaninov, doktoruna ithaf ettiği bu eseri Moskova Filarmonisi’nin konserinde çaldı ve dünyanın takdir ettiği besteci-yorumculardan birisi oldu.
1902’de kuzeni Natalia Satina ile evlenen Rahmaninov, İsviçre’de geçirdikleri balayı sırasında 12 Şarkı’yı besteledi. Rusya’ya döndükten sonra ardı ardına eserler besteledi ve eserleri 1904’te şef olarak çalışmaya başladığı Bolşoy Tiyatrosu’nda seslendirildi. Ülkenin siyasi koşullarının özgüce beste yapmasını önlediğini hissedince Dresden’e gitti. İkinci Senfoni, Birinci Piyano Sonatı, Ölüler adlı senfonik şiirini bu dönemde besteledi.
Rahmaninov, 1909’da yeni eseri 3. Piyano Konçertosu ve diğer eselerini seslendirmek üzere Gustav Mahler ve Walter Damroch ile ABD’ye gitti. ABD turnesi için özel olarak bestelediği 3. Piyano Konçertosu’nu New York Senfoni Orkestrası eşliğinde başarıyla seslendirdi. Boston Senfoni Orkestrası’nda sürekli şef olma önerisi aldıysa da kabul etmeyerek Rusya’ya döndü.
Rusya’da müzik alanındaki zıtlaşmada hayranlık duyduğu Çaykovski’nin yanında yer aldı. Beste çalışmalarından insan sesine ağırlık vermeye başladı. Özel yaşamında ise iki genç kadınla ilişkisi oldu: Şair Marietta Shaginyan şarkıcı Nina Koshetz. Marietta Shaginyan, kendisine bestelemesi için çok güzel liberettolar yazdı. Nina Koshetz ise bazı eserlerine ilham verdi ve neredeyse evliliğinin bitmesine neden oluyordu.
1917’deki Bolşevik Devrimi’nden sonra Rahmaninov, ailesi ile birlikte Rusya’yı terk etti ve bir daha dönmedi. Bir süre İsveç ve Norveç’te yaşadıktan sonra ABD’ye gidip yerleştiler. Çok uzun süre hiçbir aile üyesi ve arkadaşlarından haber alamadılar. ABD’ye varır varmaz Rahmaninov ona dünya çapında ün getiren konser dizilerine başladı ve albümler çıkardı. Amerika, Avrupa, Kanada ve Küba’da konserler verdi. Kısa zamanda çok zengin oldu. Kızları için Paris’te bir yayınevi kurdu ve yazlarını Fransa’da geçirmeye başladı. Fakat tüm bunlar kendisine beste yapacak zaman bırakmadığından neredeyse 10 yıl boyunca hiçbir şey bestelemedi. 1926’da Dresden’de geçirdiği bir tatil sırasında 4. Piyano Konçertosu’nu yazdı.
1930’larda bestetelediği Paganini’ni Bir Teması Üzerine Çeşitleme, en çok çalınan eserlerinden biri oldu. Aynı yıllarda dönemde, Bolşevikler, rejime yaptığı eleştirilerden ötürü Rahmaninov’un eserlerinin Rusya’da çalınmasını yasakladılar. Rahmaninov, borsada tüm varlığını yitirdi, üstüne üstlük 1939’da II. Dünya Savaşı patlak verince Avrupa turnelerinen sağlığı bozulan Rahmaninov’a kanser teşhisi konulduktan sonra da beste yapmaya ve orkestra yönetmeye devam etti. En son büyük eseri olarak Senfonik Dansları besteledi. 28 Mart 1943‘te hayatını kaybetti.
2. Arthur Rubinstein (1887-1982) Polonyalı.
Polonyalı bir piyano virtüözüdür. 20. yüzyılın en iyi piyanistlerinden biri olduğu düşünülür. Chopin ve Brahms performansları ile uluslararası çapta büyük övgü toplamıştır.
Rubinstein; Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Łódź, Polonya’da doğmuştur. Piyanoya olan erken ve büyüleyici ilgisi dışında başka ilginç bir çocukluk özelliği de üç yaşına kadar konuşmamış olmasıdır. Konuşmasını geliştirene kadar ailesini konuşma harici sesleri taklit ederek eğlendirirdi. Geciken konuşması, erken çocukluktaki huysuzluk nöbetleri ve daha sonraki virtüözlüğü genel olarak piyanist Clara Schumann ve fizikçi Albert Einstein gibi geç konuşan ünlülerle benzer bir yol izlemiştir.
3. Vladimir Horowitz (1903-1989) Rus.
Vladimir Horowitz; romantik geleneği sürdüren, kusursuz tekniğiyle ünlü Rus asıllı ABD’li piyano virtüözüdür. Liszt, Rachmaninoff, Chopin, Skriyabin, Scarlatti, Moszkowski ve Prokofyev yorumlarındaki teknik kusursuzluğu ve sağladığı dolgun ses kalitesiyle çok beğenilen bir müzikçidir.
Bir elektrik mühendisinin oğluydu. On iki yaşında Kiev Konservatuvarı’na girdi. Öğrenciyken hiç konser vermedi ve beste yapmayı yeğledi. Ama ailesi I. Dünya Savaşı ve Sovyet Devrimi nedeniyle yoksul duruma düşünce ilk kez Harkov’da bir konser verdi (1922). Yirmi yaşındayken, Leningrad’da 23 resitallik bir konser dizisinde 200’den fazla yapıtı, hiçbirini tekrar etmeden seslendirince büyük üne ulaştı. Bunu başarılı Avrupa ve ABD turneleri izledi. 1933’te Arturo Toscanini’nin kızı Wanda ile evlendi. 1940’ta ABD’ye yerleşti, 1944’te de ABD uyruğuna geçti. 1953’te konser vermeyi bıraktıysa da plak doldurmayı sürdürdü. On iki yıllık bir ayrılığın ardından ilk kez 1965’te, daha sonra da 1974 ve 1981’de yeniden konser sahnesine dönerek büyük müzik olayları yarattı. 1982’de, 31 yıllık bir aradan sonra yeniden Avrupa turnesine çıktı. 1986’da SSCB’ye giderek iki konser, son olarak da 1987’de Avrupa’da bir dizi resital verdi.
4. Sviatoslav Richter (1915-1997) Rus.
O zaman Rusya İmparatorluğu, bugün Ukrayna sınırları içinde bulunan Jitomir’de 20 Mart 1915’te dünyaya geldi. Babası Teofil Danilovich Richter Viyana’da eğitim görmüş bir Alman müzisyen, annesi Anna Pavlovna ise onun bir Rus öğrencisidir. Odessa’da yetişti. Piyano çalmayı önceleri kendi kendine daha sonra babasından öğrendi. 1937’ye kadar resmi bir müzik eğitimi almadı.
On sekiz yaşında Odessa Operası’nda eşlikçi ve şef yardımcısı olarak çalışmaya başladı. Daha o zamanlar orkestrada bütün partisyonları bir bakışta okuyabilmesiyle ünlendi. İlk konserini 1935’te Odessa’da verdi.
1937’de Heinrich Neuhaus ile düzenli çalışmalara başlamak üzerine Moskova Konservatuvarı’na sınavsız kabul edildi. Neuhaus, onu “hayatı boyunca beklediği dahi öğrenci” olarak nitelemiştir.
Prokofyev, 1940’taki 6. Sonattan sonra 1942’de 7. Sonatının dünya prömiyerini de Richter’in gerçekleştirmesini isteyince Richter, eseri dört günde öğrenip çaldı. Prokofyev, 8. ve 9. sonatlarını da ilk seslendirilişi için ona vermiş; ve 9. Senfoniyi Richter’e adamıştır.
1945 yılında soprano Nina Dorliak ile tanıştı ve ona Rimsky-Korsakov ve Prokofyev’in eserlerinden oluşan bir programda eşlik etti. Çift, resmen hiç evlenmedi ancak hayatları boyunca birlikte oldu.
1945’te Sovyetler Birliği Müzik Yarışması’nı, 1949’da da Stalin Ödülü’nü kazandıktan sonra ünü hızla yayıldı; Rusya, Doğu Avrupa ve Çin’de pek çok konser vermesinin önü açıldı. 1952’de ilk defa orkestra şefi olarak Prokofyev’in Senfoni-Konçerant Op.125 adlı eserinin dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Orkestra şefliğini bırakarak 1952’den itibaren piyanoya yöneldi. 1953’te Stalin’in cenazesinde David Oistrakh ile birlikte Prokofyev’in 1 Numaralı Keman Konçertosunu seslendirdi. 1958’de dünyanın en önemli müzik yarışmalarından I. Uluslararası Çaykovski Müzik Yarışması’nda jüri üyesi olan Richter, ABD’li piyanist Van Cliburn’un çalışından çok etkilendi ve bir Rus piyanisti birinci yapmaya çalışan diğer jüri üyelerine rağmen birincilik ödülünü Van Cilburn’un almasını sağladı.
Yeteneğinin çok yönlülüğü sayesinde, Bach’ın Ayarlı klavye’sinin tümünü plağa çaldı, arkadaşı olan Prokofyev’in piyano sonatlarından üçünü ilk kez seslendirdi; Elisabeth Schwarzkopf ve Dietrich Fischer-Dieskau gibi şarkıcılara eşlik etti.
Philadelphia Orkestrası’nın Sovyetler Birliği turnesi sırasında orkestrada solist olarak çaldı. 1957’de de Çin’de konserler verdi. 1958’de dünyanın en önemli müzik yarışmalarından I. Uluslararası Çaykovski Müzik Yarışması’nda jüri üyesi olan Richter, ABD’li piyanist Van Cliburn’un çalışından çok etkilendi ve bir Rus piyanisti birinci yapmaya çalışan diğer jüri üyelerine rağmen birincilik ödülünü Van Cilburn’un almasını sağladı.
Batıda ilk defa 1950’lerde konser kayıtları yoluyla tanındı. ABD turnesine gitmesine 1960’a kadar izin verilmedi. 1960’ta çıkabildiği ABD turnesi büyük ilgi uyandırdı; Ekim ayındaNew York’ta Carnegie Hall’de verdiği yedi konser ona dünya çapında ün getirdi. 1961’de EMI firması ile kayıt anlaşması yapan Richter, bu firmayla bağını 1980’lere kadar sürdürdü. Konser piyanistliğinin tercih ettiği bir yaşam tarzı olmadığına karar verdiği için 1970’ler ve 1980’lerde konser turnelerine devam etmedi; kendi dilediği zaman konser vermeyi sadece piyanosunun aydınlatıldığı karanlık salonlarda çalmayı tercih etti. 1964’te Tours yakınlarındaki bir festivale katıldıktan sonra her yıl yazı çok sevdiği Fransa’da geçirdi ve arkadaşlarıyla konserler verdi. David Oistrakh, Benjamin Britten ve Mstislav Rostropoviç gibi müzisyenlerle oda müziği çalmaktan hoşlanırdı. Birkaç kez Türkiye’de de (1967’de ve 1993’te) resital vermiştir.
Hem dinleyicilerin, hem eleştirmenlerin büyük övgüsünü kazanan Rihter, İngiltere’de Aldeburgh ve İtalya’da Spoleto festivalleriyle Fransız Müzik Festivalleri’ne katıldı. 1961’deSSCB Halk Sanatçısı seçildi ve Lenin Nişanı ile onurlandırıldı. 1996’da Rusya Federasyonu Devlet Ödülü aldı. Son resitalini 1995’te Lübeck’te verdi. 1 Ağustos 1997’de Moskova’da kalp krizinden hayatını kaybetti
5. Alfred Cortot (1877-1962) İsviçreli/Fransız.
Fransız-İsviçreli piyanist ve orkestra şefi. 20’inci yüzyılın en tanınmış klasik müzikçilerinden olan Cortot, başta Chopin ve Schumann olmak üzere, özellikle Romantik dönem piyano eserlerine yönelik şiirsel iç görüsüyle öne çıktı.
İsviçre’nin Nyon, Vaud kentinde Fransızca konuşulan bölümünde Fransız baba ve İsviçreli bir anneden doğdu. Paris Konservatuvarı’nda bir olasılıkla Chopin’in öğrencisi olan Émile Descombes ve Louis Diémer ile çalıştı ve 1896’da birincilik aldı. İlk halk önünde çalışını 1896’da Collone Konserleri’nde Beethoven’ın 3’üncü Piyano konçertosu’nu çalarak yaptı. 1898 ve 1901 arasında Bayreuth Festivali’nde önce koro şefi sonra da yardımcı orkestra şefi olarak görev aldı. 1902’de Wagner’in Götterdämmerung eserinin Paris Premiyerini yönetti. Wagner’in Parsifal’i, Beethoven’in Missa Solemnis’i, Brahms’ın Alman Requiem’i gibi büyük çaplı eserleri ve kendi çağdaşı olan Fransız bestecilerinin eserlerini seslendirmek üzere bir konser topluluğu oluşturdu.
1905 yılında Cortot Jacques Thibaud ve Pablo Casals il birlikte bir trio kurdu. Bu trio döneminin önde gelen oda müziği gruplarından birine dönüştü. 1907 yılında Paris Konservatuvarında Raul Pugno’nun yerin egeçmek üzere Konservatuvar müdürü ve öğretmeni olan Gabriel Faure tarafından görevlendirildi. 1923’e kadar Paris Konservatuvarın’daki öğretmenlik görevini sürdürdü. Bu kurumdaki öğrencilerinin arasında Clara Haskil, Yvonne Lefébure, Dinu Lipatti, Vlado Perlemuter, Simone Plé-Caussade ve Marguerite Monnotsayılabilir.
1919 yılında Cortot École Normale de Musique de Paris’i kurdu. Burada yaptığı müzikal yorumlama dersleri çok ün kazanmıştır. Buradaki dikkat çeken öğrencileri Elisha Abas, David Barnett, Victor Bouchard, Mario Braggiotti, Charles Bruck, Dino Ciani, Clotilde Coulombe, Halina Czerny-Stefańska, Jean-Michel Damase, Gunnar de Frumerie, Karl Engel, Renaud Gagneux, Eric Gaudibert, Ilmari Hannikainen, Clara Haskil, Václav Kaprál,Yvonne Lefébure, Raymond Lewenthal, Jerome Lowenthal, Jean-Pierre Marty, Marguerite Monnot, Vlado Perlemuter, Helena Sá e Costa, Pnina Salzman, Esteban Sánchez, Magdalena Tagliaferro, ve Warren Thomson gibi yirminci yüzyılda önemli yer tutmuş birçok müzisyeni de içerir.
Cortot başı çeken bir müzisyen olarak birçok uluslar arası müzik etkinliğinde yer aldı. Fransız hükümeti A. B. D.’ye yaptığı iki seyahatini ve 1920’de Rusya’ya yaptığı bir seyahatini finanse etti. Birçok orkestrayı yönetti ve Paris’e gelen önemli sanatçılara piyano eşliği yapmak için sıklıkla aranan bir piyanist oldu. Sağlığı bozulana kadar aktif olarak sahnelerde yer aldı ve son yıllarını aynı Franz Liszt’in yaptığı gibi ileri düzeyli öğrencilerle piyano dersleri yaparak geçirdi. İsviçre’nin Lozan kentinde öldü.
6. Dinu Lipatti (1917-1950) Rumen.
Yorumları ve tekniğiyle unlu Romanya asıllı piyanisttir. Bükreş’te doğmuştur
Ünlü müzisyen besteci George Enescu’nu vaftiz oğludur. Florica Musicescu, Alfred Cortot, Yvonne Lefebure, Charles Munch, Nadia Boulanger ile gibi ünlü isimlerle çalışmıştır. İlk kaydı 1937’de Brahms’in piyano eserleridir. 1939’dan 1943’e kadar Romanya’da kalmış ve
bir çok konser vermiştir. 1943’te Cenova’ya piyanist eşi Madeline Cantacuzene ile dönmüştür. Hastalığı nedeniyle konserleri azaltmış ve Amerika ve Avusturalya’yı kapsayan büyük etkinliklere katılamamıştır. Cenova’da vefat etmiştir.
7. Artur Schnabel (1882-1951) Avusturyalı.
Avusturya’da Lipnik şehrinde doğdu. Teodor Leşetiski‘nin öğrencisidir. özellikle oda müziği eserlerinin enterpretasyonunda gösterdiği yetkinlik ile tanınmıştır. Viyolonselist Hugo Becker ve kemancı Flesch ile bir trio kurmuşlardır. Schnabel aynı zamanda çalgısı üzerinde pedagog ve öğretmendir. Birçok piyano ve oda müziği eserleri ve “lied’ler yazmıştır.
8. Emil Gilels (1916-1985) Rus.
Tam adı Emil Grigoryeviç Gilels olan Rus piyanist. 19 Ekim 1916’da Odessa’da doğmuş, 14 Ekim 1985’te Moskova’da ölmüştür. Odessa’da eğitim görmüş ve 1933’ten itibaren konserler vermeye başlamıştır. Rusya dışındaki ilk konserini 1947’de vermiştir. New York’ta 19552te, Britanya’da ise 1955’te ilk defa çalmıştır. Bach’tan Bartok’a kadar geniş bir repertuarı ustalıkla çalmasını sağlayan teknik,disiplin ve fiziksel gücü birleştiren bir üsluba sahiptir.
9. Martha Argerich (1941- ) Arjantinli.
Arjantinli konser piyanisti. Üç yaşında piyano çalmaya başladı. Argerich soyadının, Katalan ya da Hırvatistan kökenli olduğu yönünde varsayımlar bulunuyor. Beş yaşında Vincenzo Scaramuzza ile çalışmaya başladı. İlk konserini 1949 yılında sekiz yaşındayken verdi. 1955 yılında ailesi ile birlikte gittiği Avusturya’da, Friedrich Gulda, Arturo Benedetti Michelangeli ve Stefan Askenase ile çalıştı.
10. Arturo Benedetti Michelangeli (1920-1995) İtalyan.
Brescia doğumlu unlu İtalyan piyanist. Mükemmelliyetçi tavırları ve tekniği ile ünlüdür. Bach/Busoni’nin Chaconne’u ve Brahms’in Paganini varyasyonlarindaki sıradışı performanslarıyla çok konuşulmuştur. Beethoven sonatlarındaki yorumları da kalitelidir
11. Krystian Zimerman (1956- ) Polonyalı.
Polonyali piyano virtüözü. Chopin’in tüm eserlerini tüm incelikleri ile çalması ile tanınmıştır.. Ayrica  Liszt,Debussy, Grieg, Schumann kayıtları da mevcuttur. Brahms’in 2 numaralı piyano konçertosunu Leonard Bernstein yönetimindeki Viyana Filarmoni Orkestrası ile çalmış ve canlı olarak kaydedilen bu yorum efsaneler arasına girmiştir.
12. Ignaz Friedman (1882-1948) Polonyalı.
Asıl adı Solomon (Salomon) Isaac Freudman olan piyanist Polonya doğumludur.
13. Radu Lupu (1945- ) Rumen.
1945 doğumlu Romen piyanist. Beethoven, Mozart, Brahms, Schubert ve Schumann gibi bestecilerin eserlerindeki başarılı yorumlarıyla tanınmıştır. Eğitimini Moskova Devlet Konservatuarı’nda tamamlamış olan Lupu, Van Cliburn (1966), Leeds International (1969) ve Enescu International (1967) yarışmalarında birincilik ödülünü kazanmıştır.
14. Edwin Fischer (1886-1960) İsviçreli.
İsviçreli klasik piyanist ve orkestra şefi. Yirminci yüzyılın geleneksel Alman repertuarının en büyük yorumcularından biri ve modern çağın en güzel piyano pedagogu biri olarak kabul edilir.
15. Wilhelm Kempff (1885-1991) Alman.
Alman piyanist, besteci ve müzik öğretmeni.
Berlin ve Potsdam’da eğitim görmüştür. Avrupa’nın birçok yerini gezip oralarda konserler vermesine rağmen, Londra’ya 1951’de gitmiştir. Son konserini 1981’de Paris’te vermiş ve Positano, İtalya’da 95 yaşında vefat etmiştir.
20.yy’ın en iyi piyanistlerinden biridir. Franz Schubert’in bütün Piyano Sonatlarını kayda geçmiştir. Kempff; Yehudi Menuhin, Pierre Fournier ve diğerleri ile oda müziği de yapmıştır. Meşhur olan kayıtlarından bazıları da Beethoven’in keman ve piyano için olan bütün sonatlarıdır (Menuhin ile).
1957 yılına gelindiğinde, Kempff, Positano’daki villasında yıllık Beethoven yorumlama kursu yapmaya başladı. Ölümünden 6 yıl sonra arkadaşı ve öğrencisi olan John O’Conor kursları devam ettirdi. Kempff’in çok az bilinen yeteneği ise bestecilikti. Kendi bestelerinin dışında Johann Sebastian Bach’ın eserlerinin transkreipsiyonlarıyla bilinir. Siciliano Flüt konçertosunun Kempff tarafından piyanoya uyarlanmış şekli en çok bilinenidir.
Kendisi İdil Biret’le de çalmış ve İdil Biret’e hayranlığını da belirtmiştir.
16. Murray Perahia (1947- ) Amerikan.
16. Murray Perahia (1947- )
Amerikali piyanist. Bir çok besteciyi repertuvarında bulundurmakla birlikte, özellikle Bach, Beethoven ve Bartok üzerinde ustalaşmıştır. Fazil Say’ın da kazandığı “Young Concert Artists” yarışmasından sonra ünü artmıştır. Bach’in Goldberg Varyasyonları’ çaldığı albümü bir çok ödül almıştır.
17. Glenn Gould (1932-1982) Kanadalı.
Kanadalı piyanist. Özellikle Bach yorumlarıyla tanınır. Hakkında yapilmis ’32 Short Films About Glenn Gould’ adlı bir de film vardır.
18. Walter Gieseking (1895-1956) Alman.
Alman, piyanist. Debussy ve Ravel’in önde gelen yorumcularındandır.
5 Kasım 1895’de Lyon’da doğdu, 26 Ekim 1956’da Londra’da öldü. Hiç okula gitmedi, ama dört yaşından başlayarak müzik dersleri aldı. 1911’de ailesiyle birlikte Almanya’ya giderek Hannover Belediye Konservatuvarı’na girdi. Yetişmesinde temel bir rol oynayan piyano eğiticisi Kari Leimer’in öğrencisi oldu.
1. Dünya  Savaşını izleyen yıllarda, Avrupa ve ABD’de turneleriyle yaygın bir ün kazandı. Özellikle 1930’larda, döneminin önde gelen virtüözlerinden sayılmaya başladı. 2. Dünya Savaşı sonrasında, Nazi yönetimiyle işbirliği yaptığı gerekçesiyle sert eleştirilere uğradı. 1947’de Saarbrücken Konservatuvarında piyano öğretmeni oldu. Uluslararası bir mahkeme tarafından hakkındaki iddianın geçersiz olduğu kabul edildikten sonra, yeniden turnelere başladı.
Gieseking, doğal yeteneklerini Leimer’le yaptığı çalışmalarla birleştirerek 20.yy’ın sayılı piyanistleri arasında yer almıştır. Beethoven, Prokofiyev ve Damenico Scarlatti yorumları özellikle dikkat çekmiştir. Çok geniş bir repertuvarın yanı sıra, üstün bir tekniğe sahipti. Bu tekniğe dayanan tını ve renk zenginliği de, izlenimci (empresyonist) bestecileri başarıyla yorumlamasını sağlamıştır.
19. Josef Hofmann (1876-1957) Polonyalı.
Polonyalı piyanist. Babası, besteci, orkestra şefi ve piyanist Kazimierz Hofmann, annesi şarkıcı Matylda Pindelska’dır. Rus müzisyen Anton Rubinstein‘in öğrencisidir.
20. Claudio Arrau (1903-1991) Şilili.
Şilili piyanist. Beethoven, Schubert, Chopin, Schumann, Liszt ve Brahms gibi 20. yüzyıl bestekârlarının repertuvarına sahipti.
KAYNAK KÜLÜR ELMASI

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

HASTALIKLARI SAKİNLEŞEREK KOVUN

thai1

 

 

Her türlü hastalığın kaynağı huzursuzluk. Tedirgin edici duygular ve endişelerin yarattığı gerilim. Ve bütün bunlarla iç içe yaşayan insan. “Ne olur, bir parça sakin kalabilsem!” dediği halde bunun için ne yapacağını bilemeyenler için;

İşte, Paul Wilson’dan sakinlik için son derece basit,uygulanabilir sırlar. Teri Roditi bunları hazırlarken bana dönüp “aslında bunların hepsini biliyoruz, fakat uygulamıyoruz” dediğinde şöyle cevap verdim;

Çünkü, birilerinin tavsiyelerine ihtiyacımız var. Ve ben şimdi, hemen bugünden itibaren uygulamaya başlamanızı tavsiye ediyorum.

Bir parça sessizlik taşıyın:

Bütün dikkatinizi sessizliğe yöneltin. Tabii bunun için önce sessiz bir köşe seçmeniz gerekiyor. Sonra konsantre olun.Sessizliğin size geldiğini anlayacaksınız, onu dinleyin. Sonra da bu sessizliği gittiğiniz her yere götürün.

Zaman harcayın:

Çok çalışan insanlar hiçbir zaman eğlenceli aktivitelerle vakit geçirmezler. Fakat, çok çalışan insanlar için eğlenceli geçirilen zaman, harcanmış vakit sayılmaktan çok uzaktır.

Nefesinizi dinleyin:

Nefesinizin sesine konsantre olduğunuzda, soluk alıp verdiğinizi gerçekten duyduğunuzda, kendinizi son derece huzurlu hissedeceksiniz. Bunun için derin soluklar alın. Ve bir çiçeği kokladığınızı hayal ederek nefesi içinize çekin.

Vakti gelince endişelenin:

Endişelerin çoğu gelecekle ilgilidir. Birçoğu asla gerçekleşmeyecek olayların etrafında dönüp durur. Bu nedenle yaşadığınız zamana konsantre olun. Böylece “gelecek”, kendi başının çaresine bakacaktır.

Nane için:

Eğer daha uyarıcı olan kahve veya siyah çay içmeyi tercih ediyorsanız, sakinleşmeyi unutun, boşa harcanan zaman demektir. Ya da nane çayı gibi bitkisel çayları tercih ederek sakinleşmeye yardımcı olun.

Hassas ayakkabılar giyin:

Herhangi bir refleksolojist size gerçek rahatlamanın ayaklardan başladığını söyleyecektir. Açıkça görülüyor ki, rahat ayakkabılar giymek, hiç ayakkabı giymemiş olmak kadar rahatlatıcıdır.

Her şeyin içinde en iyiyi arayın:

İnsanlarda ve olaylarda en iyiyi aramayı alışkanlık haline getirin. Bu basit yaklaşımın sizi sakinliğe götürecek iyimserlik ve pozitiflik yarattığını anlayacaksınız.

İnsan olduğunuzu düşünün:

Kusursuz ve mükemmel olmayı başkalarına bırakın. Ne olduğunuzu, kim olduğunuzu düşünün ve bulunduğunuz halden mutlu olun,sonuç olarak daha rahat olacaksınız.

Çocukları izleyin ve ders alın:

Çocuklardan sakinlik (huzur!) dersi alın: Onların her anlarını, nasıl sadece ve sadece o anın zevki için yaşadıklarını seyredin. Kendinizin de böyle olabileceğinizi düşünün.

Sakin düşünün:

Sakin düşüncelere sahip olun. Sakin manzaralar hayal edin, sakin sesleri anımsayın ve ne hissedeceksiniz tahmin edin, bakalım.En iyisi tahminle vakit geçirmeyip hemen uygulamaya başlamak. En iyisi de bir deniz kenarında engin suları seyretmek. Denizin olmadığı yerde gökyüzünün derinliklerine bakabilirsiniz.

Portakal çiçeği spreyleyin:

Bir bardak maden suyuna 3 damla portakal çiçeği yağı ekleyin ve rahatlama ihtiyacı hissettiğinizde etrafa bir sprey ile sıkın.

Beyaz giyinin:

Giydiğiniz giysilerin nasıl hissettiğiniz yönünde ciddi etkileri vardır. Bedeninizi sıkmayan rahat giysiler, doğal kumaşlar ve açık renkler hep sakinleştirir. Bu yüzden yogiler hep beyaz giyerler.

Sahip olmak ile yaşamak arasındaki farkı tanıyın.

Bebek gibi uyuyun:

Uykunuzu engelleyen her şey kahve, kola, alkol sakin olabilme yeteneğinizi engeller. Bunları içmek yerine ihtiyacınız olduğu kadar uyuyabilmek için gereken ne ise onu yapın.

Gülümseyin:

Gülümsemek yüzünüzdeki başlıca bütün kasları gevşetir. Aynı zamanda kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olacak müthiş bir etki yaratır.

Daha az nefes alın:

Oldukça rahatlamış bir insan dakikada sadece 5-8 defa nefes alır. Nefesinizi bukadar düşürdüğünüzde çabucak rahatlayıp gevşeyeceksiniz.

Güzellik saçın:

Hayatta nereye giderseniz gidin, ne yaparsanız yapın, bir parça güzellik katmak için gayret edin veya zaten varolan güzelliği geliştirin.

Biraz gözyaşı dökün:

Ağlamanın hem duygusal, hem de fiziksel rahatlatıcı bir yanı vardır.

Günbatımını hayal edin:

Günbatımları bazen hüzünlü olmalarına rağmen her zaman huzurludurlar.Ve pembe olanları daha da huzur yüklüdür.

Cumartesi olduğunu hayal edin.

Değişin:

Gergin durumlarla başa çıkmanın iki yolu vardır, ya onları değiştirirsiniz ya da onlara bakış açınızı değiştirirsiniz. Bakış açınızı değiştirmek daha zordur, fakat kişiyi aydınlatır.

Kol saatinizi çıkartın:

İşte, en çarpıcı sakinleştirici. Hiç saatinizi çıkarttığınız zaman ne kadar sakinleştiğinize dikkat ettiniz mi? Zaman zaman saatinizi çıkartın ve zamanın baskılarından kurtulun.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Haydi Kimler Dikkatli… 15 Kediyi Bulun Bakalım…

aakpre41

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Çakraları dengelemek için yapabileceğimiz günlük uygulamalar

15036504_10154376078384262_5416334271725540684_n1
KÖK ÇAKRA
1. Çekmecelerini düzenle.
2. Evini temizle.
3. Sıcak su torbasıyla uyu.
4. Rengârenk, neşeli cıvıl cıvıl çoraplar giy.
5. Yumuşak ayakkabılar giy.
6. Eve girmeden ayakkabılarını çıkar…
SAKRAL ÇAKRA
1.Romantik bir film izle.
2.Duygusal müzikler dinle.
3.Yemekte yalnız isen kendin için en güzel sofrayı kur.
4.Çok güzel bir fotoğraf çektir.
5.Günde bir parça Çikolata ye 😉
SOLAR PLEKSUS
1. Kendine bir görev çizelgesi yap.
2. En sevdiğin kalemle kendini anlatan bir yazı yaz.
3. Yatak odana kilit koy ve kendi alanını oluştur.
4. “Hayır” demeyi öğren.
5. Ajanda edin ve onu kullanmayı öğren.
6. Sabahtan günlük hedeflerini yaz ve akşam eve döndüğünde o hedeflerden yaptıklarını ve onun dışında yaptıklarını yaz.
KALP ÇAKRASI
1) Şiir oku.
2) Sevdiğin birinin elini tut.
3) Herhangi bir arkadaşını / kişiyi kucakla.
4) Aşk filmleri seyret.
5) Salata ve taze yeşil sebzeler ye.
6) Üzerinde yeşil yada pembe rengi taşı
7) Senin hayatında sana veya hayatına pozitif etki yapan birine mektup yaz…
BOĞAZ ÇAKRASI
1. Teşekkür mektupları yaz.
2. Konuşmadan önce nefesini dinle.
3. Konuşmadan önce nefes al.
4. Boynunu saracak şekilde Gök Mavisi renginde şal, kolye, kravat.. kullan.
5. Sıcak bitkisel çaylar iç.
6. Söylemek istediklerini konuşmadan önce planla…
ÜÇÜNCÜ GÖZ
1. Aynaya seni iyi hissettirecek bir not yaz
2. Kendine çiçek al
3. Hafıza ve akıl oyunları oyna
4. Gün içinde gördüğün 3 güzel şeyi not al…
TEPE ÇAKRASI
1. Mozart veya Gregorian dinle
2. Yataktan kalkmadan meditasyon yap
3. Her gün Şükret
4. Geçmiş hayatınla ilgili bir hikaye yaz..
Alıntıdır

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hangi Gıdaları Eksik Aldığınızı Nasıl Anlarsınız?

15241227_1218502171550115_8426372868677545626_n1

 

 

Renginiz mi kaçık?
Soluk beniz, üşüme, deri kuruluğu: Demir, B12, folik asit eksikliği
Demir eksikliği için kuru fasulye, kuru bezelye, buğday, yulaf, kuru erik, kuru kayısı ve kuru üzüm gibi kurutulmuş meyveler, ıspanak, peynir, hurma, incir, portakal, domates, muz, havuç, lahana, fındık, karaturp, marul, mercimek, çavdar, bal, şalgam, kereviz, yağsız etler, karaciğer, sakatat, pekmez, yumurta, pancar, patates, badem, şeftali, armut, kabak ve balık tüketebilirsiniz.
B12 ve folik asit (B9) vitamini eksikliğini ise doktorunuzun önereceği vitamin haplarıyla giderebilirsiniz.
Çok sık kramp mı giriyor?
Kaslarda ağrı ve kramplar: Magnezyum, potasyum eksikliği
Magnezyum eksikliği için kuru yemiş, kuru sebze, zarı ve tohumu alınmamış tahıl, yeşil sebze, kakao, çikolata, deniz mahsulleri, tavuk eti, peynir, yumurta, tam unlu ekmek, yerfıstığı, patates ve portakal.
Potasyum eksikliği için bira mayası, kuru kayısı, mercimek, kuru incir, kuru bezelye, kuru üzüm, hurma, ceviz, fındık, üzüm, bal, pekmez, meyveler, yeşil sebzeler, domates, ısırgan otu tüketmelisiniz.
Kepek sorununuz mu var?
Saçlarda kepek oluşumu: Biotin, C ve B vitamini, yağ asitleri eksikliği
Bitoin eksikliği, B kompleks vitaminleriyle giderilebilinir.
C vitamini; narenciye meyveleri, kivi, ananas, domates, yeşilbiber, patates ve koyu yeşil sebzeler yenerek elde edilebilir.
B vitamini için karaciğer, tahıl, tahıl gevrekleri, sebzeler, sakatat, yumurta sarısı, balık, tavuk, hindi ve et gibi gıdalar tüketmelisiniz.
Göz kuruluğu: Yağ asitleri, A vitamini eksikliği
Beslenmede ideal yağ asidi dengesini sağlamak için, ana yağımızı tekli doymamış yağ asidi oranı yüksek soğuk sıkım zeytinyağı olarak seçmeli, doymuş ve trans yağları minimuma indirmeli, tahıla – ekmeğe bağlılığımızı düşürmeli, bol bol yeşil yapraklı gıdalar ve keten tohumu tüketmelisiniz.
Balık, et, peynir, yumurta ve yeşil sebzeler gibi yiyecekler A vitamini almanın ana kaynaklarıdır.
Diş etiniz mi kanıyor?
Diş eti kanaması: C vitamini eksikliği
C vitamini narenciye meyveleri, kivi, ananas, domates, yeşilbiber, patates ve koyu yeşil sebzeler yenerek elde edilebilir.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bir Bilgeye ” Nasıl İNSAN oluruz?” diye sormuşlar.

108728-1534429620131
“Üç adım atlama” gibi bir cevap vermiş bilge kişi;
Önce sana kötülük yapanlara kötülük düşünmemen gelir, insanlığa attığın ilk adım budur…
Sonra sana kötülük yapanlara iyilik yapabildiğin an ise ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın.
Ve nihayet, sana iyilik yapanla kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman İNSAN olursun…”

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »