Erk Hayvanlarının Gücü: Şamanik Totem Hayvanlarıyla Çalışmak

 

 

Şamanik kültürlere ve çalışmalara olan ilginin fazlasıyla arttığı zamanlardayız: Şamanik yolculuklar, kayıp ruh parçalarının geri kazanılması, davul ritimleri, tütsüler, seremoniler, rüya kapanları, yerel müzikler… Bu ilgiyi insanların Doğa ile aralarındaki bağı farkında olarak ya da olmayarak onarma, şifalandırma çabalarının bir yolu olarak yorumlayabiliriz. Öz gayesi Doğa ile bir olmak, doğal dengeyi korumak olan inanç ve yaşam tarzlarını benimseyerek uygulamak elbette harika bir başlangıç, peki bunu kendimizle daha derin, hücrelerimize işleyen bir bağ kurarak, başka bir tabirle, daha biyolojik bir kökenden ilham alarak yapmamız mümkün mü? Elbette mümkün!🙂

Bu yazıda Şamanik kültürlerin en önemli rehberlik ve ilham kaynaklarından biri olan ve biz insanlarla benzer yaşam fonksiyonlarına sahip olan Totem Hayvanlarından bahsedeceğiz; Doğa ile bağımızı biyolojik bir temelden ilham alarak, kendi bedenimizle ve fiziksel yaşamımızla ilişki kurarak nasıl onarabileceğimizi, onurlandırabileceğimizi keşfedeceğiz.

Temel bir giriş niteliği taşıyan bu yazıyı ilk olarak Totem Hayvanlarını ve Şamanik Totem Hayvanı çalışmalarını anlatmış olduğum bir atölye çalışmasına sunum metni hazırlarken oluşturdum.

Aşağıda paylaştığım müzik albümü, Güç Hayvanları adını taşıyor, okumanıza eşlik edebilir. Umarım okurken keyif ve ilham alırsınız.

Sonsuz sevgi ve şükranla,

~Deniz Persephoneia

ŞAMANİZM ve ŞAMANLAR

Kozmosun ve Dünyamızın mükemmel bütünlüğünü ve dengesini hayatın her alanında bütüncül bir şekilde yaşamayı ve Doğa Ana’nın yolunda yürümeyi seçmiş olan kadim toplulukların inançlarını ve yaşam tarzlarını kapsayan Şamanizm, ismini hakikati işitene kadar taşları, ağaçları, nehirleri, çiçekleri ve hayvanları dinleyen, her şeyin bütünlüğünü ve dengesini korumakla görevli olan Şamanlardan, bu kadim toplulukların rehberlerinden alır.

Şamanlar doğuştan gelen ya da doğum sonrası binbir sınav sonrasında elde edilen yetenekler ve vasıflar sayesinde kozmik alemlere, alt ve üst dünyalara seyahat edebilirler. Bu özellikleri sayesinde topluluklarına sadece bir rehber olmaktan çok ötedirler: şifacı, doktor, psikolog, rahip, rehber, arabulucu, kanun uygulayıcısı ve takipçisi, kahin, manevi lider gibi pek çok rolü üstlenirler.

TOTEM HAYVANLARI

Şamanların ruhsal yolculuklarında, şifa çalışmalarında ve diğer pek çok ritüellerinde onlara yardımcı olan koruyucu ve yol gösterici ruh yoldaşlarıdır Totem Hayvanları. Çeşitli kültürlerde isimleri Erk Hayvanları, Güç Hayvanları,  Ruh Hayvanları, Nagualler, Nun Te Ku Ba (Ruhsal Okyanusun Yaşayan Güzellikleri) olarak da geçmektedir.

Şamanik öğretilere göre herkesin kendisine doğumdan itibaren yoldaşlık eden en az bir Totem Hayvanı vardır. Bu hayvanlar ruh ve enerji bedenlerimizle bağlantılı haldedirler ve bizlere kendi ruhsal güçlerinden, enerjilerinden ve karakteristik özelliklerinden bazı parçalar verirler. Yaşamlarımız boyunca pek çok Totem Hayvanı bizi ziyaret eder, kimisi kalıcı olur ve kendi Totem Hayvanı ekibimize katılır, kimisi ise dönemlik diyebileceğimiz sürelerde bizi belli başlı bir olayda korumak için gelir ve görevini tamamlayınca ayrılır. Bazıları da günlük mesajlar ve rehberlikler için bize gelirken, bazıları ise özel çalışmalarımız için bizzat çağırdığımız, ya da rüyalarımızda veya gerçek hayatta gördüğümüz tek seferlik mesaj ve rehberlik sunan hayvanlardır.

Sahip olduğumuz her Totem Hayvanı kendi gücümüzü artırır ve rehberliği ile bizi dünya üzerindeki yolculuğumuzda korur, böylece de üzüntü-hastalık-olumsuz enerjilerin bedenlerimize girmesini engeller. Bu durum bir travma ve benzer etkilerle ile beraber bozulduğunda çeşitli sıkıntılar yaşarız, buna ruh kaybı denir. Totem Hayvanlarının işlevlerini anlatırken buna değineceğim.🙂

picture1

ÇEŞİTLİ ŞAMANİK KÜLTÜRLERDE TOTEM HAYVANLARI

Dünyanın hemen her yerinde kaynağı çeşitli kadim öğretiler olan, ama coğrafya, kültür, dönem, vb. şartlara göre şekillenerek kendine has bir inanç ve öğretiler bütününe dönüşen farklı Şamanik kültürler bulunmaktadır. Her kültürün kutsal saydığı Totem Hayvanları bulunmaktadır ve onlarla çoğu özünde aynı olan, çoğu ise kendilerine özel olan ritüellerde ve çalışmalarda bağ kurulmuştur.

Şimdi kadim kökenlerden başlayarak bu kültürlere ve en önemli totem hayvanlarına göz atalım. Bahsedilen Totem Hayvanlarının diğer kültürlerde de önemli bir yere sahip olabileceğini, ancak örnekleri az ve öz tutmak adına en önemli yere sahip oldukları kültürler içerisinde ele alındıklarını göz önünde bulundurun lütfen.🙂

*

MU, ATLANTİS ve LEMURİA UYGARLIKLARI

Takip edilebilen en eski dönemlerinden beri bildiğimiz Dünya düzeninin öncesinde yer alan, Dünya’nın ataları olarak görülen bu uygarlıklarda totem hayvanları ile iletişim çok daha derin ve farklıydı. Genel bir kabul gören, ve bilimsel olarak izini sürmek mümkün olmasa da sezgisel ya da karmik hatıralara dayalı geribildirimlerle desteklenen görüşlere göre bu uygarlıklar hem maddi hem manevi imkan ve yetenekler bakımından ileri seviyedeydiler ve canlılar arasında telepatik iletişim ve türevleri oldukça basit yetilerdendi.

İnsanlar kendileriyle birlikte aynı doğayı paylaşan hayvanlarla doğrudan telepatik iletişim kurabiliyordu ve eş zamanlı olarak tezahür çalışmaları yapabiliyordu, bugün yunusların Atlantis uygarlığı çökerken sahip oldukları bilgileri korumak ve daha sonraki uygarlıklara aktarmak amacıyla insan formunu terkeden Atlantisliler olduğuna dair inancın kaynağı bu olabilir.

Bu Uygarlıklarda ayrıca bugün mitolojik yaratıklar olarak bilinen Ejderha (Dragon), Tekboynuz (Unicorn), Anka Kuşu (Phoenix) gibi  hayvanlar da bedenleri, enerjileri ve titreşimleriyle yer almaktaydı. Atlantis’te özellikle Yunus, Deniz Kaplumbağası, Balina ve günümüze ulaşmadan bedenlenmeyi terketmiş olan çeşitli okyanus hayvanları önemliydi ve onlara bazı görüşlere göre Nun Te Ku Ba, yani “Ruhsal Okyanusun Yaşayan Güzellikleri” denirdi.

Ejderha (Dragon) ilkel gücü, kudreti, tüm elementler üzerinde ustalaşmayı, güçlü bir korumayı temsil eder.

Tekboynuzlu At (Unicorn) masumiyeti, rüyaları gerçekleştirme yetisini, peri halkını, ve ruhsal şifayı temsil eder.

picture3

Anka Kuşu (Phoenix) ölüm ve yeniden doğum döngüsünün sonsuzluğunu, pes etmemeyi, “küllerinden yeniden doğmayı” temsil eder.

Yunus hayat nefesini, dengeyi, oyunculuğu, ilahi sevgiyi, sezgileri, neşeyi, sosyalliği ve affediciliği temsil eder.

Deniz Kaplumbağası Dünya Ana’nın sembollerinden biridir ve koşulsuz sevgiyi, her yerde “evinde” hissetmeyi temsil eder. Kabuğunun sırt kısmında bu kadim uygarlıkların özel işaretlerini taşıdığına inanılır.

Balina sonsuzluğu ve ölümsüzlüğü, telepati ve psişik yetenekleri, sonsuz bilgeliği temsil eder. Gezegenin tarihinin kaydını tuttuğuna inanılır.

***

GÜNEY AMERİKA: MAYA, İNKA, TOLTEK KÜLTÜRLERİ

Mayalar, İnkalar, Toltekler bu Şamanik kültür grubuna aittir. Şamanik temele sahip inançlarının, yaşam tarzlarının ve devirlerinin çok ilerisinde olan uygarlıklarının Atlantis’ten gelen bir başrahibenin öğretilerine dayandığına inanırlar. Bugün hâlâ sırları tam olarak çözülemeyen kristal kafatasları da Atlantis uygarlığı ile bağlantılarının olduğu görüşünü desteklemektedir. Bu kültürlerin inançlarında ve seremonilerinde Totem Hayvanları en önemli rehberlerinden biri olmanın yanı sıra, kimi zaman tanrılarının yeryüzündeki suretini de temsil ederlerdi, ayrıca öğretilerini ve takvimlerini inşa ettikleri tapınaklarında Doğa’nın da yardımını alarak fiziksel ve görsel olarak ifade etmelerini yardım ederlerdi.(ipucu: aynı zamanda devasa bir takvim olan, Chichen Itza’daki El Castillo piramidinin merdivenleri)

Jaguar, özellikle Kara Jaguar, gizli öğretilerin koruyucusu, astral seyahat rehberi, dişil enerjinin gizemlerine inisiyasyon gibi sembollere sahiptir.

Quetzal Kuşu, Mayaların kutsal kurtarıcılarından olan ve Tüylü Yılan olarak da bilinen Quetzalcoatl’ın, dünyayı terkettikten sonra onu temsilen gelen bir parçası olarak düşünülür. Maddi manevi zenginliğe giden yolda rehberlik eder.

***

KUZEY AMERİKA: KIZILDERİLİ KÜLTÜRLERİ

Buranın yerlileri, bugün “Kızılderililer” dediğimizde akla ilk gelenlerdir: Dakota, Sioux, Lakota kabileleri gibi. Her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu inançlarını ifade eden Mitakuye Oyasin” felsefesine sahiptirler. Günümüzde rağbet gören Şamanik çalışmalarda da genellikle onların kültürünün ve yaşam tarzının izleri hakimdir.

Kartal ruhsal yolculukta yükselmeyi, her şeyin üzerine çıkarak büyük resmi görmeyi, yücelmeyi, iç sesi dinlemeyi, yüksek benliği temsil eder.

Bufalo bereketi, yaratıcı enerjiyi, uyumu ve şükranı, hayatta güçlü bir şekilde kalmayı temsil eder. Kuzey Amerika yerlileri Bufalolar ile daima simbiyotik bir ilişki içinde olmuşlardır, hatta Bufalolar ovalarda özgür bir şekilde ve bolluk içerisinde dolaştığı sürece kabilelerinin ayakta kalacağına dair yaygın bir inançları vardır.

***

TÜRK KÜLTÜRÜ

Türk Şamanizmi, köklerinden günümüze kadar temel niteliklerini koruyarak gelebilen ender kültürlerdendir. Bugün Altay ve Sibirya bölgelerinde hâlâ eski yolları yürüyen, Şamanik yaşam tarzını bozmadan devam ettiren Türkler vardır. Oğuz Kaan, Ergenekon gibi Eski Türk destanlarında, Türklerin en önemli Totem Hayvanları aktif rol oynamaktadır, hatta günümüzde Türk milliyetçiliğinin ideolojik simgelerinden biri yine bir totem hayvanına atıfta bulunmaktadır.

Kurt liderliği, yol göstericiliği,  sadakati, zekayı, arkadaşlığı, iletişimi, cömertliği temsil eder. Türk kültüründe, Türklere rehberlik ederek onları demir dağdan çıkardığına, ayrıca Oğuz Kaan’ı beslediğine inanılır.

At Türk kültüründe “Türklerin kanadı” olarak adlandırılır. Özgürlüğü, kuvveti, blokajlardan ve sınırlardan kurtulmayı, yeni maceralara atılmak için cesareti temsil eder.

***

KELT KÜLTÜRÜ

Kuzey Avrupa’nın pek çok yerinde yaşamış olan Keltler, özellikle İrlanda ve İngiltere’nin Kuzeyindeki Galler Yöresini mesken tutmuşlardır, İrlandalıların kadim ataları olarak bilinirler. Kelt inancında Doğa ile birlik esastır, bunu da Druid rahipleri ve bugün genellikle Cadı olarak tanımlanan Eski Yol rahibeleri yaşatmıştır. Bu kültürde hayvanlar Kelt Tanrı ve Tanrıçalarının yoldaşları ve elçileri olarak önemli bir fonksiyona sahiplerdir, çoğunlukla onlarla birlikte resmedilirler, çeşitli seremoni ve ritüel objelerinde görsel olarak yer alırlar.

Baykuş derin bilgeliği ve sezgisel bilişi temsil eder. Gece avcısı olan bu kuş, karanlıkta hislerle ve sezgilerle yol alma kabiliyeti verir. Gizli olanı farketme ve görünenin ardını görme yeteneğini temsil eder.

Geyik sevgiyi, lütufu, güzelliği, doğurganlığı, kıvrak hareket kabiliyetini, iyiliği, sezgisel farkındalığı, ruhsallığı temsil eder.

***

ANTİK MISIR KÜLTÜRÜ

Antik Mısır uygarlığı, coğrafi yapısı sebebiyle dış kültürlerle çok fazla alışverişte bulunulmamış olan, daha rafine ve kendine özgü öğreti uygulamalarına sahiptir, yine Atlantis gibi kadim uygarlıklara uzanan köklere sahip olduğu görüşü hakimdir. İnanç sistemlerinin temelini oluşturan Tanrılar ve Tanrıçalar çoğunlukla hayvan başlı olarak resmedilmişlerdir. Örn. Hathor ~ İnek, Bast ~ Kedi

Yılan derin şifayı, ezoterik bilgilerin aktarımını, Şamanik çağrıyı, dönüşümü ve yeniden doğmayı temsil eder.

Kedi bağımsızlığı, sabrı, doğru yer ve zamanda hareket etme bilgeliğini, içten dışa şifa aktarımını, merakı ve bilinmeyen dünyaları bilme yeteneğini temsil eder.

Scarab böceği Kozmik Evrenin rehberidir, sonsuzluğun kendisinin  ve yaşam döngüsünün sembolüdür.

TOTEM HAYVANLARININ FONKSİYONLARI

Totem Hayvanları başta Şamanik öğretiler ışığında gerçekleştirdiğimiz yolculuklara, ritüellere ve çalışmalara rehberlik ve koruyuculuk sunmak üzere, hayatımızın her alanını bütünsel bir idrak yeteneği ile kavramamıza, ruhsal yolculuğumuzda kendimizi bularak hızla gelişmemize, kendimizi korumayı ve bütünleştirmeyi öğrenmemize, önyargı gibi her türlü sınırlayıcı düşünceden kurtulmamıza, kendimizi şifalandırmamıza, travmalarımızı sağaltmamıza, başarı ve kuvvet gibi isteklerimizde motive olmamıza ve cesaret bulmamıza yardımcı olurlar. Verdikleri mesajlar duruma göre uyarı, olumlama, cevap, rehberlik, destek gibi fonksiyonlar üstlenir.

Bize güç veren ve bütünlüğümüzü koruyan, şifalandıran Totem Hayvanlarımızla iletişimimiz sekteye uğradığında, ya da bir travma ile bedenler arası bütünlüğümüzü kaybetmemize yol açacak kadar dengeden düştüğümüzde, hastalanırız ya da çeşitli rahatsızlıklar yaşarız, mutsuz oluruz. Bizimle beraber totem hayvanımız da zayıflayabilir, hastalanabilir, görülerimizde ya da meditasyonlarımızda bize bu şekilde görünerek bir nevi uyarı mesajı verebilir. Bu durumlar Şamanik öğretilerde “Ruh Kaybı” olarak adlandırılır, bir bütünlüğe sahip olan ruhumuz yaşanan travma nedeniyle, bir parçasını kaybeder ve onu temsil eden, korumaya çalışan totem hayvanı da bizden kopan parça ile beraber yakınımızdan ayrılır ya da bilinçaltımızın derinliklerinde kaybolur. Şamanik şifanın en temel tekniği kaybolan bu ruh parçasını geri getirerek bütünlüğü sağlamak üzerine kuruludur.

TOTEM HAYVANLARI ile NASIL ÇALIŞILIR?

Totem Hayvanları ile çalışmanın temel prensibi Şamanik öğretilere uygun olacak şekilde Şaman vasfını taşıyan bir mentör, rehber eşliğinde disiplinli meditasyonlara ve ritüellere başlamaktır.

Kendi Totem Hayvanınızı keşfetmek için meditasyon yapabilir, onu rüyalarınıza çağırabilir, özel bir durum veya önemli bir görüşme için temsil ettiği değerlere uygun olarak seçeceğiniz bir totem hayvanını enerjisiyle yanınızda bulunarak size güç ve destek vermesi için çağırabilir, dua ederek bu hayvanın enerjisi ile kutsanmayı dileyebilirsiniz.

Günümüz hayatında da enerjilerini insanlardan esirgemeyen Totem Hayvanları karşımıza aniden çıkan hayvanlarla, belki bir resimle ya da markette, internette, herhangi bir yerde gözümüzün çarptığı veya bize hediye olarak gelen çeşitli objeler ya da peluş vb. oyuncaklarla rehberlik sunmaya devam ederler.

TOTEM HAYVANLARI ile ÇALIŞMAK BİZE NELER KATAR?

Dünyaya gelmeden önce hayatımıza dair temel dersleri, deneyimleri, bunları birlikte yaşayacağımız insanları seçiyoruz, yani bir çerçeve oluşturuyoruz ve bu çerçeve içinde her şey seçimlerimizle ve tepkilerimizle şekilleniyor. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren, “an”da yaşayan bilincimiz bunları hatırlamıyor, ama karanlık yönleri Bilinçaltı, aydınlık yönleri ise Yüksek Bilinç depoluyor. Bilinçlerimiz arasındaki bağlantıyı sağlayarak bilgi akışını başlatmak ise bize düşüyor.

Yaratıcı ve Kozmos hiçbir zaman acımasız değil, ortak bilinçten insanların hatırlayarak çekip çıkardığı ve binbir gizemle koruduğu ezoterik öğretiler sayesinde bilinçlerimiz arasında bağlantılar kurarak önceden çizdiğimiz bu çerçeveyi bir harita gibi okumamız, yön bulmamız mümkün. Bu öğretilerden en önemlileri Astroloji, Numeroloji, Tarot gibi metodik uygulamalara sahip olanlar ile Akaşik Kayıt Erişimi, Şamanik Ritüeller ile Totem Hayvanları, Totem Bitkileri, Totem Taşları gibi inanç ve yaşam biçimi şeklinde seyrederek iç görü ve mesaj almaya ağırlık verenlerdir.

Zaman zaman aniden bir şeylerin farkına varmamız, rüyalarda mesajlar almamız ya da karşılaştığımız bir insanı çok eskiden tanıyormuş gibi hissetmemiz bu bilinçler arası etkileşimin sinyali gibidir. Bu sinyaller bilinçli çalışmalarla artırılabilir, daha nitelikli ve net hâle getirilebilir.

Ana konumuzla bağdaştıracak olursak, Şamanik Totem Hayvanları ile çalışmaya başlamak öz yapınıza dair bilgiler vermekle beraber ruhsal-bedensel-duygusal-zihinsel bütün katmanlarınıza dair içgörüler kazanmanızı ve Totem Hayvanınızın rehberliğini bütünsel olarak hayatınıza geçirmenizi sağlar. Bazı fobileriniz veya fobi sayılmamakla beraber yaşam kalitenizi etkileyen korkularınız ya da  bazı kavramlara duyduğunuz aşırı ilgi anlam kazanır. Bu kapıdan geçtiğiniz anda hiçbir şey eskisi gibi olmaz, dünyayı daha canlı renklerle, daha sahici tatlarla ve daha çarpıcı seslerle algılamaya başlarsınız. Ne de olsa beden katmanınızın en temel noktasından başlıyorsunuz.🙂 Buradan diğer kapılara, diğer boyutlara ulaşmak da çok kolaydır. Öyle ki, eğer o bilgiyi alma seviyesine geldiyseniz, ruhsal bağınız bulunan Totem Hayvanlarınız geçmiş yaşamlarınıza dair de ipuçları verebilir.

Yazıyı sonlandırırken, sizlerle Totem hayvanlarımız ile çalışmanın ve kayıp ruh parçalarımızı geri kazanmanın nasıl bir şifalandırıcı ve bütünleştirici etkiye sahip olduğunu oldukça öz bir şekilde anlatan bir kısa film paylaşmak istiyorum. Whole, kelime olarak “Tam, bütün, yarasız beresiz, sağlığı yerinde” anlamını taşır.

Sevgilisi Michael’in onu terketmesi üzerine yaşadığı travmanın üstesinden gelemeyen Mira’nın içinde bir boşluk oluşmuştur. Bir akşam arkadaşı Ingeborg’un teşviki ve biraz da(!) zorlaması ile bir parti düzenlendiğini sandıkları bir eve giderler, ama orada onları Baykuş görünümündeki Powell adlı şaman karşılar. Baykuş Şamanın verdiği çayı içerek bir delikten aşağı atlayan ve kendi alt dünyasına inen Mira, bir ornitorengin rehberliği ile travması ile yüzleşeceği bir alana gider. Orada karşılaştığı panter ona ve ornitorenge zarar vermeye çalışır, eski sevgilisini çağırması üzerine sonradan duruma dahil olan yılan ise içindeki boşluktan geçerek panterin yanına gider ve panter de yılanın peşinden gider. En sonunda Mira totem hayvanının ornitorenk olduğunu anlar, totem hayvanını kucaklar ve kayıp ruh parçasını geri kazanarak içindeki boşluğu doldurur. Dahası, arkadaşı Ingeborg’un Michael ile sevgili olduklarına dair sezgisel bir içgörü alır ve bunu şamanik yolculuğu sona erdiğinde Ingeborg ile yaşadığı yüzleşmede ortaya çıkarır.

Kaynak: Ruhsal Bilinç-Erk Hayvanlarının Gücü: Şamanik Totem Hayvanlarıyla Çalışmak – Ruhsal Bilinç

~Deniz Persephoneia

Merhabalar… Borsa Oynamak İstiyorum Da…

11892013_711540865616440_1738336168412321054_n1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Seçim yapan sizsiniz. Ve içinde bulunduğunuz durum ne kadar zor olursa olsun, hiç kimse sizin yerinize yapamaz.

go-with-the-flow-680x3651

İnsanlar bazen seçim yapmakta zorlanırlar. birçok insanın, bir durumdan kurtulmak için seçim yapmak yerine, üzüntülü ve sıkıntılı bir biçimde etrafta dolandığını, kendini olumsuzluğa kaptırdığını, başına gelen şeyden ötürü başkalarını, kendisini ya da geçmişini suşladığını görüyoruz. Bu “atalet” denen ve kendini sizin kişisel enerjinizde uyuşukluk, hareket etme konusunda gönülsüzlük şeklinde gösteren bir fiziksel yasanın ifadesidir. Eğer hareket etmeye gönüllü değilseniz, o zaman hayat akışı içinde bulunmuyorsunuz demektir, çünkü hayat daima hareket etmekte ve daima değişmektedir. Bir kez seçime sahip olduğunuzun farkına vardığınızda, o zaman başınıza gelen herhangi bir olayı ya da deneyimi nasıl değerlendireceğiniz konusunda bir içsel seçinde bulunmanız gerekir.
Neler düşünüyor ya da hissediyor olursanız olun, hem kendinizi hem de diğer kişiyi bir şefkat tutumu içinde tutmak bilinçte bir rezonans başlatır ve bu titreşimsel alan başkalarını da etkileyip değiştirebilir. O sizi kesinlikle değiştirecektir! Siz bu şefkat ve kabul tutumunu sürdürdükçe, eninde sonunda duygusal enerjiler eşitlenmeye başlayacak ve olumlu seçimler yapabilmek için gerekli farkındalık ve berraklık ortaya çıkacaktır. O zaman siz başka bir titreşimsel rezonansa gireceksiniz ki buna “yükselmiş tutum da denir. Kendinizi ve başlkalarını kabul etme ve bağışlamayı içeren bu yükselmiş tutum geröekten yüksek bir titreşim taşır ve düşük titreşimlerde elde edebileceğinizden farklı seçimlere ve sonuçlara yol açar.

Evrenin yasaları kişisel ötesi ve kesin olduğundan, her gün, an be an yaptığınız seçimler gelecekteki kaderinizin kalıbını hazırlar. Seçim yapan sizsiniz. Ve içinde bulunduğunuz durum ne kadar zor olursa olsun, hiç kimse sizin yerinize yapamaz.

* Alıntı

____________________________________________________________________________

 

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Tok tutan, protein kaynağı 5 atıştırmalık

 

İki yemek arası acıkınca aklınıza ilk ne atıştırmak gelir? Çikolata? Kek? Bisküvi? Kraker? Cips? Bunların hepsi şeker ve karbonhidrat oranı yüksek seçimler. Belki fark etmişsinizdir, yedikçe yiyesiniz gelir ama buna rağmen uzun süre tok tutmazlar. Şeker içeriği düşük, protein içeriği yüksek atıştırmalıklar açlık krizlerinizi bastırıp uzun süre tok tutarak kilo vermenize yardımcı olur.
FISTIK EZMELİ MUZ

Hem görüntü, hem lezzet hem de besin değeri açısından kendinize bir ziyafet çekmek için bu tarifi deneyin.

Bir bütün muzun üzerine 1 çorba kaşığı fıstık ezmesi sürün. Üzerine 1 tatlı kaşığı Chia tohumu ve 1 tatlı kaşığı tuzsuz antep fıstığı parçacıkları serpin. Sonra muzu sushi gibi 14 parçaya bölün. İster hemen yiyin ister buzluğa atıp acıktığınız veya tatlı istediğiniz bir zamana saklayın.

Şeker ve yağ ilave edilmemiş, saf fıstıktan yapılmış bir fıstık ezmesi kullanmanız önemli.

Yaklaşık 6.5 gram protein, chia tohumları sayesinde günlük ihtiyacınızı karşılayacak miktarda Omega 3 içerir. Yaklaşık 234 kalori.
ÇİĞ FINDIK FISTIK

Kabuklu yemişler protein açısından zengin olmanın yanı sıra yüksek oranda lif de içerirler. Lif ve protein kombinasyonu uzun süre tok kalmanızı sağlar. 2015 yılında yayınlanan klinik bir araştırma, her gün simit, poğaça, kek, cips gibi yüksek karbonhidrat içeren atıştırmalıklar yerine badem yemeye başlayan kişilerde kötü kolesterol LDL’nin düştüğünü ve göbek çevresi yağlanmasının azaldığını tespit etmiş.

Kabuklu yemişlerin sağlıklı yağ içeriği de yüksek olduğu için ne kadar yediğinize dikkat etmeniz iyi olur. Tek seferde 28 gram yani bir avuç kadarı idealdir. Diğer bir önemli nokta da kabuklu yemişleri en doğal haliyle yani çiğ, tuzsuz, kavrulmamış tüketmenizdir.

Badem (28 gram, yaklaşık 23 adet): 6 g protein, 162 kalori

Antep fıstığı (28 g, yaklaşık 49 adet): 6 g protein, 157 kalori

Kabak çekirdeği (28 g, yaklaşık 142 adet): 7 g protein, 153 kalori

Kaju fıstığı (28 g, 18 adet): 5 g protein, 155 kalori

Ceviz (28 g, yaklaşık 14 adet yarım): 4 g protein, 185 kalori

Fındık (28 g, yaklaşık 21 adet): 4 g protein, 177 kalori

Yerfıstığı (28 g, yaklaşık 28 adet): 7 g protein, 159 kalori
FIRINDA ÇITIR NOHUT

Canınız cips mi istiyor? Yağlı, tuzlu, katkı maddeli, besin değeri fakiri patates ve mısır cipsleri yerine son derece lezzetli, pratik ve protein açısından zengin bir alternatifiniz var: fırında çıtır nohut! Yapılan pek çok araştırma nohut ve diğer baklagillerin kolesterolü düşürdüğünü gösteriyor.

Hazırlaması son derece kolay bu tarifi denediğinizde vazgeçemeyeceksiniz:

Fırını 200 dereceye ısıtın. Bir gece önceden ıslattığınız yarım bardak nohutu, yumuşayana kadar haşlayın. Haşlanmış nohutu soğuk sudan geçirip kağıt havlu ile iyice kurulayın. 3-4 kaşık zeytinyağı, bir tatlı kaşığı toz kırmızı biber, ya da acı seviyorsanız toz Arnavut biberi, isteğe göre az miktarda himalaya tuzu ile iyice karıştırın. Arada karıştırarak çıtır çıtır kızarana kadar, 20-30 dakika fırınlayın.

¾ bardak dolusu çıtır nohutta yaklaşık 9 gram protein ve aynı miktarda lif var. Yaklaşık 300 kalori. Kalanını hava almayacak şekilde, fermuarlı poşette, buzdolabı dışında muhafaza ederseniz birkaç gün tazeliğini korur.
YUMURTA

Yumurta doğadaki en mükemmel besin kaynaklarından biri. Tek bir yumurtada 6 gram protein var. Ama daha önemlisi, bol miktarda amino asit içerdiği için, yumurtadan gelen protein diğer pek çok besinden daha yüksek oranda vücut içinde proteine çevriliyor.

Pratik bir ara öğün için haşlanmış yumurta tercih edin. Bir yumurta 6 g protein ve yaklaşık 77 kalori içerir.
FINDIK VEYA FISTIK EZMELİ ELMA SANDVİÇİ

Tok tutan, protein kaynağı 5 atıştırmalık 5 dakikada hazırlayabileceğiniz ekmeksiz bir sandviç tarifi.

Yeşil ekşi elmayı dilimleyin. Bir dilim elma üzerine bir tatlı kaşığı şekersiz fıstık veya fındık ezmesi sürüp diğer dilimi üzerine kapatın, sandviçiniz hazır!

4 tatlı kaşığı şeker ve yağ ilavesiz saf fıstık ezmesi ve bir orta boy yeşil elma ile hazırlayacağınız sandviçlerde 8 g protein ve yaklaşık 268 kalori var. Arasına isteğe göre şekersiz müsli veya chia tohumu da koyabilirsiniz.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Dinmeyecek sanılan fırtınaları sevdim… yaşamın her döneminde, savaşmam gerektiğini öğrettiği için…

bir-affetme-calismasi1

Çocukların gözlerini sevdim… içimde huzuru, mutluluğu yaşattığı için…

Dinmeyecek sanılan fırtınaları sevdim… yaşamın her döneminde, savaşmam gerektiğini öğrettiği için…

Başarısızlıkları sevdim… başarıya giden yolu gösterdikleri için…

Geceleri sevdim… tüm günümü nasıl geçirdiğimi değerlendirme olanağı verdiği için…

İnsanların sorunlarını dinlemeyi sevdim… yaşamın gerçeklerini görüp, daha olgun insan olacağımı bildiğim için…

duyulan eksiklikleri sevdim… her şeye sahip olmanın, insanı ne kadar mutsuz ettiğini bildiğim için…

Sabahın erken saatlerinde çalan çalar saatimin sesini sevdim… bana bugün de yaşama olanağı verildiğini gördüğüm için…

Buzlu yollarda yürümeyi sevdim…yaşamda da atılan yanlış bir adımın, insana ne denli acı vereceğini anımsattığı için…

uzaklıkları sevdim… özlemlerin duyguları pekiştirdiğini bildiğim için…

Yaşamın renklerini sevdim… yaşanılan tüm duyguları tablolara döktüğü için…

Bir şeylere inanmanın mutluluğunu sevdim…kendimi iyi duyumsadığımda, yanımda olacak insanların varlığını bildiğim için…

Her ne olursa olsun bir şeyin bittiği için üzülmek yerine yaşandığı için sevinmeyi sevdim… üzüntülere liman olursak, mutluluğun başka yerlere demir atacağını bildiğim için… Sevmekten ve sevilmekten korkmayan insanları sevdim… sevme ve sevilmenin yapaylıktan değil, doğallıktan geldiğini bildikleri için…

Arkadaşlarımla geçirdiğim zamanları sevdim… içten bir sohbetin, tüm ağrılara iyi geldiğini bildiğim için…

ve sevdiklerimin ellerini tutmayı sevdim…avcumun içine bıraktığım yüreğime dokundukları için…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Kendimi Bağışlıyor Ve Seviyorum

perdonar1
Kendime hastalığı, parasızlığı, işsizliği yaşattığım için, yeniye geçmekten, değişimlerden korktuğum için sonuçta …yine yaşama güvenmediğim için kendimden özür dilerim.
Sınırlama ve kurallar içinde yaşadığım için, hayatı kontrol etmeye çalışarak inatçı olduğum için, yaratıcılığımı kullanmayı ret ederek yaşadığım için, kendim olmayı ret ettiğim için, şükürsüzlüğüm için, şefkat sevgi anlayış hoşgörü paylaşma duygularını unuttuğum için, beklentiler içinde yaşayıp hiçbir beklentim yok diyerek kendime söylediğim tüm yalanlar için kendimden özür dilerim.
Kararsızlıklarım için, öfkem, kızgınlığım için tüm parçalarımdan özür dilerim.
Bedenimin kıymetini bilmediğim, ruhumun istekleri doğrultusunda hareket etmediğim, içimden gelen sesi dinlemediğim, zihnimi olumsuz enerjiler içinde doldurup sonrada devamlı yaşamdan şikâyet ettiğim için, ruhumun isteği doğrultusunda adım atmaktan korktuğum için, cesaretsizliğim için, zamanımın değerini bilemediğim, kendime yapmış olduğum tüm saygısızlıklar için, başkalarının beni üzmesine izin verdiğim, yaşam amacıma hizmet etmeyen oyunlar kurduğum için kendimden, buna neden olan bugüne kadar yok saydığım kabul etmediğim tüm bu parçalarımdan çok özür dilerim.
Gücümü kötüye kullandığım kendimi üstün gördüğüm başkalarını küçümsediğim, haksızlık yaptığım kendimi değersizleştirdiğim için kendimden ve tüm parçalarımdan özür dilerim.
Kendime vermiş olduğum sözleri tutmadığım için kendimden özür dilerim.
Hırslarıma yenik düşüp kibir ve gurur içinde davrandığım her an için, kendime olan güvensizliğim inançsızlığım için kendimden özür dilerim.
Gücümü başkalarına devrederek beni yönetmelerine izin verdiğim için, kendime yaşatmış olduğum tüm baskılar için, enerjimi düşürüp kendimi yaşamdan kopardığım için, kendime yalnızlığa mahkûm ettiğim için, korkuların beni yönetmesine izin verdiğim için, başkalarının kendisini kötü hissetmesine neden olduğum için, suçlayıcı konuşmalarım için kendimden özür dilerim.
Olumsuz yaşanan her olayın güzel şeyleri arzulayabilmen için yaşadığını, arzu duygusunun yaşanması için deneyimlendiğini bunlara şükrettiğinde, minnettarlık içinde yaşadığında sahip olduğun tüm güzelliklerin büyüdüğünü öğrendim. Farkında olursan eğer, sınırlarını kaldırırsan, yaşanan olaydaki hizmeti ve sevgiyi görmeye niyet edersen her deneyimin insanı ne kadar büyüttüğünü, ilerlettiğini öğrendim…
Sonuçta kendimi olduğum gibi sevgiyle kabul etmeyi öğrendim, ben kendimle barıştım. Kendimi kucaklamayı öğrendim.Kendimle barışıp, kendimi tam olarak kucakladığımda hayatımın sorumluluklarını alınca gözümdeki perde kalktı ve sanki dünyadaki tüm perdeler kalktı. Artık kalbim açık ve sevginin yaşamımda özgürce dolaşmasına izin veriyorum. Tüm ruhumla, benliğimle, kalbimle seviyorum kendimi, insanları ve yaşamı.
Zero Limit

Ben bugün, çocukların kitap okuyarak bedava alışveriş yapabilecekleri bir bakkalın varlığını öğrendim.

14713507_10154215233494563_66499248113699308_n1

 

Ben bugün, çocukların kitap okuyarak bedava alışveriş yapabilecekleri bir bakkalın varlığını öğrendim.
Üsküdar’daki “Uysal Bakkal”, canı atıştırmalık birşeyler çeken, alma durumu olmayan çocuklara, okudukları kitabı anlatmaları karşılığında istediği gofreti, bisküviyi hediye ediyormuş. Mahalle çocukları arasındaki top rekabeti yerini kitaplara bırakmış, sıkı rekabet diğer mahallelere de sıçramış.

Kaynak: Ben bugün yeni bi şey öğrendim

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bize öğretecek en çok şeyi olanlar, kendi sevme kapasitemizin sınırlarını bize gösteren kimselerdir

m-williamson-1-final1

 

“Bir kimse ile karşılaştığınız zaman, onu nasıl görürseniz, kendinizi de öyle göreceksiniz. Ona nasıl davranırsanız, kendinize de öyle davranacaksınız. Onun hakkında ne düşünürseniz, kendi hakkınızda da öyle düşüneceksiniz. Bunu asla unutmayın, çünkü siz o insanda ya kendinizi bulacak ya da yitireceksiniz.” Mucizeler Kursu
İlişkiler yaşamı anlamak, kim olduğumuzu, korktuğumuz şeyleri, gücümüzün ya da güçsüzlüğümüzün nereden geldiğini ve gerçek sevginin anlamını keşfetmek için bize sunulmuş fırsatlardır. İlişkiler evrenin laboratuarlarıdır ki, orada karşılıklı olarak azami büyüme fırsatına sahip olan insanlar bir araya gelir ve birbirlerinin gelişiminde görev alırlar. Hiçbir karşılaşma rastlantısal değildir. Karşılaşması gerekenler karşılaşacaklar ve bir ilişki potansiyeli içinde birbirlerinin gelişmesine öğrenmesine katkıda bulunacaktır.
Bir ilişkide üç öğretim düzeyi vardır, diyor Marianne Williamson:
Birinci düzey, bizim tesadüfen karşılaşma olarak düşündüğümüz, örneğin iki yabancının asansörde karşılaşması veya iki öğrencinin okuldan eve birlikte yürümeleri gibi. Bunda bile, olabilir ki asansördeki insanlar birbirlerine gülümseyebilirler ya da öğrenciler arkadaş olabilirler. Biz en çok da bu rastlantısal karşılaşmalarda, kişiliklerimizin sert ve sivri kenarlarını törpüleme fırsatı buluruz. Rastlantısal karşılaşmalarda kendini belli eden kişilik zaaflarımız, yakın ilişkilerde kaçınılmaz bir şekilde büyümüş olarak ortaya çıkacaktır. Eğer banka veznedarına ters davranırsak, en çok sevdiğimiz insanlara karşı nazik davranmamız daha zor olacaktır.
İkinci düzey, daha sürekli bir ilişkidir ki burada iki kişi, bir süre için, oldukça yoğun bir öğretme-öğrenme sürecine girer ve sonra görünüşte ayrılırlar. Birlikte geçirdikleri zamanlarda onlar, öğrenecekleri bir sonraki dersleri için gerekli deneyimlerden geçerler. Yaşadıkları fiziksel yakınlık onların arasındaki yüksek öğretim ve öğrenim düzeyini artık kaldıramaz (taşıyamaz) olduğunda, ödev fiziksel ayrılığı gerektirecektir. Bununla birlikte, bu ilişkinin sonu gibi görünse de aslında bir son değildir. İlişkiler ebedidir. İnsanlar fiziksel madde değil, enerji olduklarından, ilişkiler de bedene değil, zihne aittir. Bedenlerin birleşmesi gerçek birleşmeye delalet edebilir de, etmeyebilirde; çünkü önemli olan zihinsel birleşmedir. Yirmi beş yıl aynı yatakta uyumuş insanların gerçek anlamda birleşmiş olmayabileceği gibi, birbirlerinden kilometrelerce uzakta olan insanlar asla ayrılmamış olabilirler.
Çoğu zaman, ayrılmış ya da boşanmış çiftler görürüz ve onların ilişkilerinin “başarısızlığa uğramasına” üzülerek bakarız. Fakat eğer her iki insan öğrenmeleri gerekli olanı öğrenmişlerse, o zaman o ilişki başarılı olmuş demektir. Şimdi artık, daha başka yollardan daha çok şey öğrenmek için fiziksel ayrılığın vakti gelmiş olabilir. Bu sadece bir başka yerde, başka insanlardan öğrenmek anlamına gelmez; aynı zamanda, ilişkinin mevcut biçimini bırakarak saf sevgi derslerini öğrenmek anlamına gelir.
Üçüncü öğrenim düzeyi ise, bir kere kurulduktan sonra hayatımız boyunca devam eden ilişkilerdir. Kendisiyle bir ömre değer dersler öğreneceğimiz bir kimse, hayatımızdaki varlığı ile bizi büyümeye zorlayan kimse demektir. O kimi zaman ömrümüz boyunca kendisi ile sevgi dolu paylaşımlarımız olan birini temsil eder, kimi zaman ise yıllar buyunca, hatta ebediyen böğrümüzde bir diken gibi deneyimlediğimiz birini temsil eder. Birinin sırf bize öğreteceği pek çok şeyi bulunması demek, onu sevdiğimiz anlamına gelmez.
Bize öğretecek en çok şeyi olanlar, kendi sevme kapasitemizin sınırlarını bize gösteren kimselerdir. Onlar korkulu hallerimizi bilinçli ya da bilinçsiz olarak zorlayanlardır. Onlar bize duvarlarımızı gösterirler. Duvarlarımız bizim yaralarımızdır –bizim artık daha fazla sevemeyeceğimizi, bundan daha derin bir bağ kuramayacağımızı insanları bir noktadan sonra bağışlayıp geçemeyeceğimizi hissettiğimiz yerlerdir- Biz nerelerde şifaya ihtiyacımız olduğunu görmek ve bu şifa sürecine yardımcı olmak için birbirimizin hayatında yer almaktayız.
Eğer bir ilişki şifa bulmamış taraflarımızı örtbas etmemize olanak veriyorsa, o zaman o bizim büyümemize değil, saklanmamıza yarıyor demektir. Evren bunu asla desteklemez.
MARIANNE WILLIAMSON
Sevgiye Dönüş Kitabından

Kaynak: Charlotte Gabayın sayfasından alınmıştır