Delilik herkese yakışıyor ama bende başka duruyor…

14908417_10154700275906952_504284962775074096_n1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sevgilisi Aynı Zamanda En Yakın Arkadaşı Olanların Anlayacağı 13 Güzel His

Aşk sadece öpüşüp koklaşmak ve gözlerden çıkan kalpler, midede uçuşan kelebekler değildir. Aşkın en güzel hali, birlikte bir hayata ortak olup, birbirinizin dostu olabildiğiniz andır. Ne mutlu böyle bir aşk yaşayabilen şanslı insanlara!

1. Şen çocuklar gibi, her anınız neşe ve kahkahalarla doludur.

Şen çocuklar gibi, her anınız neşe ve kahkahalarla doludur.

İnsanlar sizdeki bu bitmek bilmeyen mutluluğa anlam veremese de, onların düşüncelerinin sizin için bir anlamı yoktur çünkü mutluluk yanı başınızdadır.

2. Aranızdaki uyum ve enerji, çok uzaktan bile fark edilir.

Aranızdaki uyum ve enerji, çok uzaktan bile fark edilir.

3. Her yeni güne onunla başlamak, sizi tekrar tekrar hayata bağlar.

Her yeni güne onunla başlamak, sizi tekrar tekrar hayata bağlar.

Varsın problemler, dertler üst üste gelsin. Yıkamayacağınız şey yok!

4. Birlikteyken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız.

Birlikteyken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız.

Saatler sürecek bir elektrik kesintisi, iş arkadaşlarıyla çıkılan sıkıcı bir yemek… O yanınızdaysa zamanın nasıl geçtiğini fark etmezsiniz bile. Her anınızı güzelleştirir.

5. Birbirinize karşı her zaman dürüst olursunuz.

Birbirinize karşı her zaman dürüst olursunuz.

Sizin ilişkinizde yalana, sırlara yer yoktur. Birlikte paylaştığınız bu hayata hiçbir şeyin gölge düşürmesine izin vermezsiniz.

6. Onun yanında kendiniz olabilirsiniz.

Onun yanında kendiniz olabilirsiniz.

Rol yapmaya, kasılmaya ihtiyacınız yoktur. Sizin her halinizi seven, her şeyinizle sizi kabul eden harika bir insanla birliktesinizdir.

7. Sadece bakışarak bile anlaşabilirsiniz.

Sadece bakışarak bile anlaşabilirsiniz.

Bir bakışınızla, bir mimiğinizle ne demek istediğinizi anlar. Kelimelere ihtiyacınız kalmamıştır artık. Küçük güzel dünyanızda, anlaşmak için ekstra hiçbir şeye gerek yoktur.

8. Anlamsız triplerin, uzayan kavgaların sizin ilişkinizde yeri yoktur.

Anlamsız triplerin, uzayan kavgaların sizin ilişkinizde yeri yoktur.

Hayat kavga etmek için çok kısa. Siz de bunu bildiğiniz için, hiçbir tartışmayı uzatmaz ve daima çözüm yoluna gidersiniz. Böylece huzurunuz hiç bozulmaz.

9. Her konuda birbirinizi desteklersiniz.

Her konuda birbirinizi desteklersiniz.

Başarınızı da daima birlikte kurarsınız. Hayata dair her kararda, birbirinizin en büyük destekçisi olursunuz.

10. Ufak problemler sizi yıkamaz.

Ufak problemler sizi yıkamaz.

Öyle en küçük sorunda yıkılacak, pes edecek insanlar değilsinizdir. Biriniz yıkılsa da diğeri hemen elinden tutup, mücadeleye davet eder.

11. Birbirinize olan merhametiniz asla bitmez.

Birbirinize olan merhametiniz asla bitmez.

Hasta olduğunuzda sabaha kadar başınızda bekleyen de odur; en sevdiğiniz meyveyi bıçağın ucuna takıp uzatan da…

12. Ruh eşi kavramının, kanlı canlı halisinizdir.

Ruh eşi kavramının, kanlı canlı halisinizdir.

Birbiri için yaratılan insanlar yalnızca filmlerde olmaz. Bunu varlığınızla herkese kanıtlarsınız.

13. En zor günde de, en mutlu günde de, daima yan yana ve omuz omuza olursunuz.

En zor günde de, en mutlu günde de, daima yan yana ve omuz omuza olursunuz.

kaynak: listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

Kız Kardeşlerin Ablalarından Öğrendikleri 20 Hayat Dersi

 

1. Saçlarını yapmayı herkesten önce onu izleyerek öğrenirsin.

Saçlarını yapmayı herkesten önce onu izleyerek öğrenirsin.

2. Hobi konusunda onun yaptıklarının takipçisi olursun.

Hobi konusunda onun yaptıklarının takipçisi olursun.

3. Kuralları nasıl kıracağını ve yaptıklarını nasıl saklayacağını ondan görürsün.

Kuralları nasıl kıracağını ve yaptıklarını nasıl saklayacağını ondan görürsün.

4. Birisinin yanında en havalı nasıl davranılır ondan öğrenirsin.

Birisinin yanında en havalı nasıl davranılır ondan öğrenirsin.

5. Topuklu ayakkabılarla ilk onun sayesinde tanışırsın.

Topuklu ayakkabılarla ilk onun sayesinde tanışırsın.

6. Sütyen takmaya başladığında sana en iyi yol gösteren kişi odur.

Sütyen takmaya başladığında sana en iyi yol gösteren kişi odur.7. Anne babanın gıcık soruları ile başa çıkmayı onu izleyerek öğrenirsin.

Anne babanın gıcık soruları ile başa çıkmayı onu izleyerek öğrenirsin.

8. Düşüncelerini anne babana kabul ettirmeyi de o sana öğretir.

Düşüncelerini anne babana kabul ettirmeyi de o sana öğretir.

9. Bir eşyan kayıpsa kesinlikle sorumlusunun o olduğunu sana acı tecrübelerle öğretir.

Bir eşyan kayıpsa kesinlikle sorumlusunun o olduğunu sana acı tecrübelerle öğretir.

10. Farklılıkların insanları daha çok yakınlaştırdığını onunla olan farklılıkların sayesinde öğrenirsin.

Farklılıkların insanları daha çok yakınlaştırdığını onunla olan farklılıkların sayesinde öğrenirsin.

11. Beraberken başaramayacağınız hiçbir şey olmadığını öğrenirsin.

Beraberken başaramayacağınız hiçbir şey olmadığını öğrenirsin.

12. Sıkıcı akraba ziyaretlerini eğlenceli hale getirmeyi o varken keşfedersin.

Sıkıcı akraba ziyaretlerini eğlenceli hale getirmeyi o varken keşfedersin.13. Ablanın arkadaşları sayesinde büyük kızların yaşadıklarına hazırlanarak büyürsün.
Ablanın arkadaşları sayesinde büyük kızların yaşadıklarına hazırlanarak büyürsün.

14. Ailenin yanında eğlenebileceğini onunla zaman geçirdikçe anlarsın.

Ailenin yanında eğlenebileceğini onunla zaman geçirdikçe anlarsın.

15. Onun sayesinde kendine güveni olan bir birey olarak büyürsün.

Onun sayesinde kendine güveni olan bir birey olarak büyürsün.

16. Onun üzgün olduğu anlarda üzüntü ile başa çıkmayı zamanla her şeyin düzeleceğini öğrenirsin.

Onun üzgün olduğu anlarda üzüntü ile başa çıkmayı zamanla her şeyin düzeleceğini öğrenirsin.

17. İlişkiler hakkında her gün fikrinin değişebileceğini onun değişen fikirlerinden öğrenirsin.

İlişkiler hakkında her gün fikrinin değişebileceğini onun değişen fikirlerinden öğrenirsin.

18. Ağladığın zaman ablanın hep yanında olacağını desteği ile öğrenirsin.

Ağladığın zaman ablanın hep yanında olacağını desteği ile öğrenirsin.

19. Erkekler yüzünden bazen çok üzüleceğini bazı zamanlar ise onlar sayesinde çok mutlu olacağını onun ilişkilerinden gözlemlersin.

Erkekler yüzünden bazen çok üzüleceğini bazı zamanlar ise onlar sayesinde çok mutlu olacağını onun ilişkilerinden gözlemlersin.

20. Hayatın düşe kalka öğrenildiğini ve her günün peri masalı gibi olmadığını onun tecrübelerini izleyerek öğrenirsin.

Kaynak listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş onun yüreğini.

14457252_1809996305883498_6001851933222401035_n1

 

İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş onun yüreğini. Öyle derler, bizim buralarda. O derdin büyüklüğü neye göre ölçülür biçilir bilmem ben. Fakat birinin gülüşünün sıcaklığını hissettim mi, anlıyorum ki derdi çok. Güzelleşmiş derdiyle.
Neşet Ertaş

Zoraki Kral…

zoraki-kral1

Colin Firth’in canlandırdığı 6.George konuşma zorluğunu yenmek için konuşma terapistine gider.Konuşma terapistinin sıra dışı yöntemlerini denerken ömür boyu sürecek bir arkadaşlık da başlamış olur.

6. George’un tahta çıkma korkusunu beraber aşan arkadaşlar, ikinci dünya savaşında yapılması gerekli tüm radyo konuşmalarını da beraber çalıştılar.

Tarihsel dekoru  da mükemmel şekilde yansıtan film, bir adamın kendini aşmasına tanıklık ediyor…

Mutlaka izleyin,

Sağlıcakla

Anette İnselberg

Yüzyılın En Büyük Dolunayında Yapılacak Ritüeller…

x01265c11b6cb9a01f0bf6816d5d72446c_c3ca008a2722170fe7ed8357c498363e_1-jpg-pagespeed-ic-tzbq1cozvd1

  1. Ritüel: Bugün saat 15.00-16.00 arası bir kaç bozuk parayı bahçemizin duvar kenarına gömüyoruz. Gömerken, toprak benim tohumlarımı kabul et, filiz çıkarsınlar. Benim tüm ihtiyaçlarımı karşılasınlar. Hızlı büyüsünler ve cüzdanıma dolsunlar. Niyetim olsun inşallah.
  2. Ritüel: Temiz bir fincanın içine 41 defa dileğimizi söylüyoruz. Fal kapar gibi kapatıyoruz. Üzerine bir kesme şeker koyup sabaha kadar cam kenarında bekletiyoruz. Sabah şekeri fincana atıp biraz su ekleyerek içiyoruz. Tüm dilekleriniz gerçek olsun inş.
  3. Ritüel:  Dolunay bitişleri temsil ettiği için hayatınızdan çıkmasını istediğiniz her şeyi kağıda yazıp yakıp tuvalete külünü döküp sifonu çekin.
  4. Ritüel: Bugüne kadar tutunduğum, bırakamadığım, bırakmaktan korktuğum, tüm yaşamlar boyunca üstünde taşıdığım yükleri, sıkıntıları, korkuları, duyguları, düşünceleri, yeminleri, aldatılma korkusunu bu yüzyılın en büyük dolunayının etkisiyle bırakmayı seçiyorum. Açığa çıkan ne varsa poc ve podluyo musunuz…Songul ve Zeynepten alıntıdır
Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Soğanı Kesip Elinin Üstüne Koydu. Nedenini Öğrenince Aynısını Siz De Yapacaksınız.

gnuggalok2

 

Soğan her yemeğe koyulan önemli bir sebze. Hangi yemekte kullanırsak kullanalım, soğanın yemeğe harika bir tad verdiği aşikâr. Bu yüzden her mutfağın vazgeçilmezi. Soğanların yemekler haricinde de mucizeler yarattığını biliyor muydunuz? Soğan birçok açıdan sağlığınıza yararlı. Soğan doğal ağrı kesicidir ve antibakteriyel özelliğine sahiptir. Daha önce hiç aklıma gelmezdi ancak soğan sivrisinek ısırıklarının acısını geçirmekten ateş düşürmeye kadar yönlerden vücudumuza katkı sağlıyor. Aşağıdaki listeden soğanın sağlığımıza olan katkısını kendi gözlerinizle görebilirsiniz. Mutfağınızdan soğanı eksik etmeyin!
1. Sivrisinek Isırıkları
Soğan, sivrisinek ısırıklarının neden olduğunu acıyı geçiriyor. Soğanı kesin ve sivrisineğin ısırdığı yere uygulayın. Kısa bir süre sonra acı sızı kalmayacak.
2. Kulak Ağrısı
Soğanın kulak ağrısını geçirdiğine dair bir söylenti var. Soğanı parçalayın ve çok derine olmayacak şekilde kulağınızın içerisine koyun. Sonucu kendiniz görün!
3. Soğuk Algınlığı
Taze soğanlar bakterileri yok ederek soğuk algınlığına karşı önlem olarak kullanılabilirler. Soğanı bir tabağın içerisine doğrayın ve yatağınızın hemen yanına koyun. Sabah çok daha iyi hissedeceksiniz.

4. Ateş
Kulağa garip geliyor ancak bir diğer ipucu da uyumadan önce çorabınızın içine soğan koymak. Tıpkı soğuk algınlığında olduğu gibi soğan bu kez grip ya da ateşi geçiriyor. Ertesi gün uyandığınızda çok daha iyi hissedeceksiniz.
5. Kan Şekeri
soğanda protein, lif, krom, C vitamini ve flavanoid bulunuyor. Her gün soğan yerseniz, kolesterolünüz düşüyor ve kan şekeri seviyeniz dengeleniyor.
Bonus:
Sağlığımıza olan katkılarının haricinde, soğanlar aynı zaman evimizin ferah kokmasına yardımcı oluyor. Daha önce soğanın bakterileri yok ettiğini belirtmiştik. Evinizin belirli köşelerine soğan koyarak bakterilerin neden olduğu istenmeyen kokulardan kurtulabilirsiniz.
Soğanın bilinmeyen bu faydalarını daha önce hiç bilmiyordum. Bundan sonra soğanı yemek yapmak haricinde de kullanacağım.
Yazıyı arkadaşlarınızla paylaşarak soğanın ne kadar mucizevi bir sebze olduğunu öğrenmelerini sağlayın.

Kaynak: newsner

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

14 Kasım 2016, Boğa Burcu’ndaki DOLUNAY’ın Burçlara Göre Etkileri…

christian-schloe-121

 

14 Kasım 2016 günü, İstanbul itibariyle 16:53’de DOLUNAY adını verdiğimiz Güneş – AY karşıtlığı, tam halini alacak.
Yılın hatta yüzyılın dünyaya en yakın seyreden DOLUNAY’ı olacağı, bu nedenle de kocaman görüneceği söylenen bu oluşum, kaygı hissimize tavan yaptırabilir. Kendimizi dış koşulların getireceği beklenmedik değişimlere karşı kırılgan hissetmemize ve etrafımızdaki herkesi düşman ya da tehdit gibi görmemize neden olabilir.
Genel yorumlar için 14 Kasım 2016, Boğa Burcunda DOLUNAY; Kendini Korumak Hakkında Dersler! yazısını okuyabilirsiniz.
BURÇ ve YÜKSELEN BURÇ için yorumlara gelince;
KOÇ veya Yükselen KOÇ: Kıymetiniz bilinsin, yaptıklarınız görülsün, emeğiniz karşılığını bulsun istediğiniz bir dönem. Maddi ve manevi olarak ödüllendirilmek istiyorsunuz. Ancak umduklarınızı bulamamak, ya da birilerinin yolunuza taş koyması gibi durumlardan endişeniz olabilir. Daha önce çatıştığınız, ayağına bastığınız insanlar, şimdi size engel oluşturabilirler… Ya da zıtlıklar her zamankinden daha fazla sizin gözünüzü korkutup, önemsizleştirilme kaygınızı arttırabilir. UZLAŞMAK için hiç bir zaman geç değildir. Kendinizi değil, yapılması gereken işi merkeze koyarsanız, daha kolay uzlaşır, daha çözüm odaklı olursunuz. İş ortaklarınızın, yol arkadaşlarınızın ya da hayat arkadaşlarınızın size hak ettiğiniz değeri vermedikleri, bir yol ayrımına geldiğiniz duygusunu yaşıyor olabilirsiniz. Vehime kapılmayın. Ama gerçekleri de görmezden gelmeyin. Mahkemeye götürülmesi gereken işleriniz varsa, onlar için de iyi bir zamandan geçiyor olabilirsiniz. En azından bir uzmana danışın…
BOĞA veya Yükselen BOĞA: Bu DOLUNAY, ikili ilişkilerinizi doğrudan etkileyecek gibi görünüyor! Oturup düşünün; iş ve aşk hayatınızda yol arkadaşlığı ettiğiniz kişiler ile aranızdaki sorunların temelinde ne var? Siz gerçekten kabahati hep başkasında mı buluyorsunuz? Yoksa kaybetme korkusu nedeniyle, bazı temel sorunları görmezden mi geliyorsunuz? Vehimle değil, somut verilerle hareket ederseniz, bu dönem sizin için arındırıcı olacaktır. Düzeninizi bozmak istemiyor, ama karşınızdakilerden de emin olamıyorsanız, iş birliklerine, yol arkadaşlıklarına ”olsun varsın bir kenarda dursun” diye girmeye ya da hayatınızı bu ilişkiler üzerine kurmaya çalışmayın. Gündeminizde evlilik, iş ortaklığı, uzun vadeli kontrat gibi konular varsa, son kararınızı vermeden önce kafanızdaki bütün soruları ve kaygıları temizleyin ve öyle adım atın. Hayatınıza alacağınız insanları özenle değerlendirin. Eğer netleşemiyorsanız, acele etmeyin. Yalnızlık korkusu ile yanlış adımlar atmayın.
İKİZLER veya Yükselen İKİZLER: Bu ara gündelik düzeninizde meydana gelen değişiklikler size endişe verebilir. Sağlığınızla ilgili sıkıntılar duyabilirsiniz. Çalışma veya yaşama koşullarınız sevimsizleşebilir, sizden beklenen hizmetlerin yükü, ağır ya da boğucu gelebilir. Herkes sizden bir şeyler bekliyorken, siz kaçıp saklanmak, kendi halinizde olmak isteyebilirsiniz. Yaptıklarınızla saygı ve takdir görmek istiyorken, ne yapsanız yetmediğini, hep daha fazlasının beklendiğini, hatta iyi niyetinizin ve çabanızın kötüye kullanıldığını düşünebilirsiniz. Ya da aldığınız teklifler, size beklentinizin, standardınızın altında gelebilir. Tavsiyem; kendinizi DOLUNAY’ın gelgitli ruh haline fazla kaptırmayın 🙂 Eğer sağlığınızla ilgili endişeleriniz varsa, geciktirmeden kontrollerinizi yaptırın, önlemlerinizi alın. Eğer yaşama ve çalışma düzeninizden, ya da birlikte çalıştığınız kişilerden, size yönelik beklentilerden hoşnut değilseniz, en fazla rahatsızlık duyduğunuz konuları tanımlayın ve nasıl çözebileceğinizi sakince düşünün. Atak değil temkin ve sabır zamanındasınız. Daha azla yetinerek ve sadece gerekli olanları yaparak bu dönemi atlatın.
YENGEÇ veya Yükselen YENGEÇ: Risk algınızın yüksek olduğu bir dönemden geçiyorsunuz. Bu nedenle her zamankinden daha temkinli ve korunaklı davranmayı isteyebilirsiniz. Dış koşullar sizi rahatsız ettiği için içte rahatlatılmaya, duygusal olarak güvende hissetmeye, sevilip korunmaya, olduğunuz gibi kabul edilmeye, ya da mutlu edilmeye çok ihtiyacınız var. Ama en fazla eksik hissettiğiniz yer de tam burası! Sevilmeme, reddedilme, yeterli olamama kaygınız, sizi hayattan geri çekilmeye sevk etmesin… Kendiniz için adım atmaktan çekinmeyin. Mutlu olmak için başkalarına değil kendinize güvenin. Öte yandan içinizden bir ses size sevgi, kabul ve güveni doğru yerde aramadığınızı, yanlış ata oynadığınızı söylüyorsa, lütfen buna kulak verin! Sadece sevilmek ve kabul edilmek için, üzerinde kırmızı çarpı işareti olan bir insana yönelmeye, tehlikeli ya da size uygun olmayan adımları atmamaya özen gösterin. Eğer sevildiğinize ikna olmak için, en olmayacak şeyleri yapıp yine de kendinizi kabul ettirmeye çalışıyorsanız, bunu da fark edin 🙂 Azcık şımarık ile alenen edepsiz arasında bir sevimlilik farkı vardır;)
ASLAN veya Yükselen ASLAN: Bu aralar ailenizin, sevdiklerinizin, düzeninizin güvenliği için endişe ediyor olabilirsiniz. İnisiyatif alıp, karar vermeniz ve bir yön belirlemeniz, ya da dirayetinizi koruyup, gerilimi, belirsizliği olabildiğince sakin atlatmanız gerekiyor. Ancak içinizdeki kaygı, buna engel olabilir. İyisi mi, dönülmez adımlar atmadan, asıp kesmeden, ya da sert hükümlere varmadan önce, içinizi bir sakinleştirin. Korku ve kaygı, aklı durdurur ve bizi yanlışa yöneltir. İç dengenizi bulursanız, üstlendiğiniz sorumlulukları da daha iyi taşırsınız. Eğer aile içindeki düzensizlik ya da sıkıntılar veya bireysel sorunlarınız, sizi iş hayatında veya sosyal sorumluluklarınız konusunda gerekeni yapmaktan alıkoyuyorsa, ihmal ettiğiniz düzenlemeleri yapmaya başlayın. Düzen olduğu gibi korunamıyorsa, bazen radikal çözümler de gerekebilir. Bu çözümlere kaygıyla veya kırılgan bir ruh haliyle değil, mantıkla, analitik bir bakış açısıyla yaklaşmaya gayret edin. Böyle durumlarda bütün mesele birincil önceliği saptamaktır! Onu bulunca, gerisi ona göre sıraya dizilir 😉
BAŞAK veya Yükselen BAŞAK: Bu aralar yakın iletişimleriniz, dost ve aile çevresiyle ilişkileriniz bir gerilimli ya da endişe verici olabilir. Kimsenin sizi anlamadığını, ya da kötü niyetli yaklaşımlara maruz kaldığınızı düşünebilirsiniz. Savunmaya geçmek ve kendinizi anlatmaya çalışmak yerine gözlem moduna geçin! Seyredin, algılayın, tarifleyin. Sonra konuşun ya da yapın. Arkanızdan iş ya da laf çevrildiğini duyarsanız fazla üzülmeye kalkmayın. Mantıklı ve serinkanlı olun. Yolculuklar, yazışmalar ve görüşmelerde de, aksamalar oluşabilir. Ya da siz her şeye olumsuz baktığınız için adım atmaktan çekinebilirsiniz. Aslında uzun vadeli planlar yapabilmeyi, önünüzü görebilmeyi çok istediğiniz bir zamandasınız. Ama ya etrafınızdaki gelişmeler, ya da sizin çekimser ve kaygılı haliniz, bu planları yapmanıza mani olabilir. Sanırım şunu hatırlamanızda fayda var; Niyet ve tavır birbirini tamamlar… Sonucu her zaman biz belirleyemeyiz. Ama eğer sağlam niyet ve uygun adım birlikteliğini yakalarsak, yol bizi bir sonraki adıma taşıyacaktır.  Dolayısıyla içinizdeki kaygılar, ya da etrafınızdan gelen gürültüler ile kendinizi baltalamayın. Uygun bir yol seçin ve temiz sade bir adımla başlangıcı yapın. Gerisi yavaş yavaş gelir 🙂
TERAZİ veya Yükselen TERAZİ: Hayatın size hak ettiklerinizi vermesini, fırsatların ayağınıza gelmesini, kapıların önünüzde açılmasını arzu ettiğiniz bir zaman 🙂 ”Bakalım beni yeterince seviyor ve kucaklıyor mu?” diye hayatı sorgular gibisiniz! Yapmak yerine beklemeye, almak yerine ummaya, ya da karşılığını alma garantisi olan şeylere doğru adım atmaya eğilimlisiniz. ”Değerliyim galiba ama umduklarımı alamazsam buna nasıl güvenebilirim?” ya da ”Adım atıp başarılı olamazsam, hepten kötü hissedeceğim… O yüzden ben hiç bir şeye aday olmadan ayağıma gelenleri bekleyeyim!” gibi, full-Terazi korunma sistemleri geliştirmeniz pek mümkün :))) Asıl sorun”özdeğerinizi” nasıl tanımlayacağınız ve nasıl somut bir hale getireceğinizi bilememek. Kendinizi aldıklarınızla ölçme zaafından korunun. Saygın ve önemli olmaya çalışırken, dikkat edin, yine bir ”en rahat ettiren ama gelişmenize destek vermeyen çözümü seçme ya da en yakın ve kolay çıkışa gitme” tuzağına düşmeyin! Sırf değersiz hissettiğiniz ya da daha iyisini yapabileceğinize inanamadığınız için, edilgen ve bağımlı olmak ya da sizden her istenene boyun eğmek yokuşundan da aşağı doğru koşmayıın…
AKREP veya Yükselen AKREP: Bu ara ”günah keçisi” gibi hissetmeniz pek mümkün! Ne yapsanız kimseyi memnun edemiyor olabilirsiniz. Ya da ne yapsanız kimsenin sizi yeterince takdir etmeyeceğinden o kadar endişelisiniz ki,  ne yapacağınızı bilemiyor haldesiniz 🙂 Olduğunuz gibi iyi olmadığınız kuşkusu ile çok istenme  sevilme gönüllerin fatihi olma tutkusu aynı kefeye konunca, ortaya şu an yaşadığınız duygu çorbası çıkıyor bebeğim :))) Öte yandan karşınızdakiler – artık ne menem insanlarsa onlar – onların tepkileri, tercihleri, destekleri sizin için her zamankinden önemli… Belki de bir ilişkiyi ya da bir ortaklığı perçinlemenin, uzun vadeli bir bağ kurmanın eşiğindesiniz. Ama bunun getirdiği koşul ya da beklentileri karşılamak konusunda kendinizi yeterli olamamaktan korkuyorsunuz. Bu aşamada en önemlisi, OLDUĞUNUZ GİBİ davranmaktan kaçınmamak! Zira nasıl olsa takke düşer ve kel görünür. Ve aslında siz keli de cazibeli yapmayı bilengillerdensiniz :))) Eğer geçmişte attığınız kıtırların şimdi yenmediğini görüp korkuya kapıldıysanız, demek ki pişman olma ve yine açık yüreklilik ile özür dileme sırası gelmiştir. Sonuç itibariyle ya dürüst olup, olduğunuz gibi kabul görecek, ya da bu sevdadan vaz geçeceksiniz.
YAY veya Yükselen YAY: Konfor ve düzen aradığınız bir dönemdesiniz. Yurtta ve cihanda sulh, evde ve işte de huzur olsa, başka bir şey istemeyeceksiniz 🙂 Ama işte tam da bunun yokluğundan muzdarip olmanız pek mümkün! Ya hastalık,  enerji düşüklüğü gibi bir nedenden tam istediğiniz adımları atamaz haldesiniz. Ya da karar alma, girişim yapma, gidişatı belirleme yetkisi sizde değil ve böyle başkalarına bağımlı, eli kolu bağlı olmaktan  dolayı pek endişelisiniz. Hatta göz ardı edildiğinizi, birilerinin sizin üstünüzden atlayıp geçtiğini, hakkınızın yenilip, yetkilerinizin elinizden alındığını filan düşünmeniz, geri planda bırakılma endişesi ile kendinizi yemeniz de mümkün. Tam bu dönemde, bazı iş ve hayat ortaklıklarının bitmek üzere olduğunu ya da artık hayat amaçlarınıza hizmet etmediklerini fark etmeniz, umduğunuz desteği bulamayacağınızı anlamanız, ya da birlikte olmayı umduğunuz kişiler tarafından suçlanmanız dahi mümkün. Her halükarda yapmanız gereken, durumu gözlemek, yeni bir bakış açısı geliştirmek ve daha da önemlisi kendinizi içine düştüğünüz olumsuz duygu ve düşünce batağından çıkartmak. Önümüzdeki ay, aksiyona da geçersiniz 😉
OĞLAK veya Yükselen OĞLAK: Bu ara karşınıza çıkan aşk teklifleri ya da iş girişimlerinin, adeta kumara benzer bir niteliği de var…  İçinizde yeni bir başlangıç yapmanın hevesi ile, saçma sapan riskler almanın, olmayacak duaya amin demenin, art niyetli ya da sadece size göre olmayan kişilerin aklına uyup zarara girmenin kaygısı, terazinin kefelerini zorluyor 🙂 Bir çocuk gibi akıntıya bırakıp ne olacağını görme arzusu içinde olabilirsiniz. Ama engellenme, ya da ummadığınız tersliklerle karşılaşma ihtimalinin de farkındasınız. Etrafınızın onaylamadığı projelere başlıyor, ya da alışkın olmadığınız kadar gergin çevrelere giriyor da olabilirsiniz. Kendi mutluluğunuz kadar sevdiklerinizin, çocuklarınızın mutluluğu için de hem arzu hem de kaygı duymanız mümkün. Bu ”aşağı tükürsem sakal yukarı tükürsem bıyık” gerilimini şöyle aşmaya çalışın; Kimlerle dans ettiğinize dikkat edin. Hiç bir şeye MECBUR değilsiniz! Eğer bazı teklifler ve fırsatlar ile karşılaştıysanız, bunları sakince değerlendirmeye alın. Bu topa girmenin bedellerini iyice tartın. Kimsenin sizi manipule etmesine de, ürkütüp engellemesine de izin vermeyin. Heyecanı abartmaz, acele kararlar almaz ve riskleri iyi ölçerseniz, bu süreci de şahane şekilde atlatırsınız 😉
KOVA veya Yükselen KOVA: Aslında sizin niyet ve yöneliminiz iş ve sosyal hayatınızda gelişme kaydetmeye dair… Konumunuzu ilerletmek ya da hiç değilse garantiye almak istiyorsunuz. Ya da basitçe hayatın akışı sizin kontrolünüzde olsun, gelişmelere yön verme imkanınız olsun gibi bir arzunuz var. Ancak bu ara aidiyet duygunuzla ilgili sıkıntılarınız var. Ya ev, aile, özel hayat cephesi gergin ve belirsiz olduğu için enerjinizi tepeye odaklayamıyorsunuz, ya da kendinize güveniniz zayıf! Hani insan zirveye gayretle çıkmak için döneceği güvenli bir kamp ateşi olsun ister ya… İşte sizin ihtiyacınız da bu 🙂 Aile ilişkileriniz veya evliliğiniz iyi gitmiyorsa, evde huzur yoksa, önce inisiyatifinizi  bu cephedeki sorunlara bir çözüm bulmak için kullanın. Zira kafanızda bu kaygılarla, kendinize yön ve hedef çizmeniz pek mümkün olmuyor. Ya da ev hali çözümlenebilir gibi değil ise, biraz size başarı duygusunu tattıran başka işlere odaklanın. Belki bunun getirdiği güven ve rahatlık hissi ile, özel hayata dair daha farklı bakış açıları geliştirebilirsiniz.
BALIK veya Yükselen BALIK: Siz bu aralar önünüzü göremiyorsunuz! Geleceğe dair her şey size belirsiz, hatta karanlık geliyor olabilir. O yüzden de her zamankinden daha güvenli adımlar atmak istiyorsunuz. Gelecek korkusuna kapıldığınız için, güne dair de girişimci veya kararlı olmakta zorluk çekebilirsiniz. Ya da etrafınızdaki insanların size güven vermesini istiyor, tanıdık çevreler ve insanlara sığınmaya çalışıyor, ama hepsine de kuşkuyla yaklaşıyor olmanız mümkün. Eğer güven ve yön arıyorsanız, önce kendinize güveniniz olup olmadığını, sonra da güven veren biri olmak için ne yaptığınız sorun! Söz vermeye ve her şeye rağmen yola devam etmeye hazır olmadığımız zaman, güven ve sürekliliği hep etraftan bekleriz. Oysa hayat bize karşımıza çıkanları göğüslemeye hazır olduğumuz kadar olasılık sunar. Önce nefesinizi düzenleyin… Sonra da bebek adımlarıyla da olsa, yürümeye başlayın. Yol önünüzde açılacaktır. Eğer mahkemelik işleriniz, bir uzmana danışmanız gereken meseleriniz varsa, bunlarla ilgili olarak doğru adımları attığınızdan ve doğru insanları seçtiğinizden emin olun!

kaynak: juno astroloji

Huzur duymaya başlar kendisiyle dertleşmekten insan kırkından sonra…

1019321_6de30fdb954495cacf32fcad1f3b9205_600x6001

 

Platon’a sormuşlar;
-İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışı nedir?
Yanıt vermiş büyük filozof:
– Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler… Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar, ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
***
“Gençlik” her zaman özlenen yaşam dilimidir insanın hayatında…
Gençlik yıllarına özenmeyen, “ah yine genç olabilsem” demeyen var mıdır?
Belki gençliğin sunduğu verdiği imtiyazları kaybetmemek arzusuyla…
Delikanlılığa özgü sorumsuzluğa duyulan özlemle belki…
Belki sadece zinde ve güçlü bir bedene sahip olmanın garantisini hissetmek için…
Hataların daha kolay tolore edileceği bilindiğinden belki de…
***
Ben farklı düşünenlerdenim…
“Hangi yaşı yeniden yaşamak istersin?” diye sorsalar, bir an bile tereddüt etmeden “40” derim…
Hayatın baharıdır bence 40’lı yaşlar.
Evet, baharın ta kendisidir aslında…
Ne yazın kavurucu sıcağı, ne kışın donduran soğuğu; limonata tadındadır 40’lı yaşlar.
Engin Noyan şöyle der bir şarkısında “Hayat kırkında başlar, inanın bana dostlar. İnsan kırkından sonra gerçekten yaşar.”
Ne kadar doğru.
Aynen katılıyorum Engin Noyan’ın bu düşüncesine…
***
Bir konferansımda izleyicilere sormuştum…
Paranın satın alamadığı yegâne şey nedir?
Sağlık diyenler oldu…
Mutluluk diyenler…
Tüm yanıtlar kendi içinde hem doğru hem yanlıştı; ya da eksikti..
Tamam, belki para bu kavramları direkt sunmaz size…
Para sağlık getirmez belki ama paranız varsa gidersiniz tıp biliminin en ileri olduğu ülkelerde tedavi görürsünüz, iyileşme veya hayatta kalma olasılığınızı arttırırsınız…
Para mutlu da etmez belki…
Ama paranız çoksa, çalışmak zorunda kalmazsınız; bir ülkeden diğerine dünyayı gezersiniz, sıkılmaya, hatta mutlu mu mutsuz mu olduğunuzu dahi sorgulamaya vaktiniz kalmaz…
Paranın satın alamadığı yegâne şey “deneyim”dir bence…
Deneyim ancak yenilen kazıkların, çekilen acıların, yaşanan hayal kırıklıkların, yapılan hataların göğsünüze taktığı bir madalyadır…
Deneyim “..miş gibi görünenlerin” direkt gerçeğiyle, kendisiyle yüzleştirir insanı.
Hayattaki gerçek, kalıcı mutluluk da deneyimin sonucudur aslında…
***
Gençken prizmanın sadece bir yüzünü, görmek istediği, işine gelen yüzünü görür insan…
Ama gelin görün insan prizmanın tüm yüzeylerini keşfettikten sonra bir fikir sahibi olabilir bütüne dair.
Bütünle yüzleşmeden illüzyonların peşine takılır, hatalar yapar…
Yedi renk vardır gökkuşağında…
Gençken sadece bize hoş görünen renkleri algılarız, böylesi gelir işimize.
Ama yedi rengi de görmeden mümkün müdür insanın gökkuşağını gördüğünü iddia etmesi.
Yedi rengin karışımını yani beyazı algılamak her rengi görmek, yaşamak ve hazmetmekle mümkündür…
Duyguların da hayatın da hakkını veren “deneyimdir” aslında.
Gençken hep biraz eksiktir bu yüzden yaşananlar…
***
40’lı yaşlarda hayatın sorgusu yerine analize bırakır…
Tezler, antitezler geride kalır, kendi öznel sentezine yönelir insan…
Kişinin iç dünyasındaki savaşlar son bulur, insanın kendi kendisiyle barış imzaladığı yaşlardır “kırklar”
Kendisini tanır, bilir…
Gücünü, kapasitesini defalarca sınamış ve öğrenmiştir.
Artık ne aptal kahramanlıklara kalkışır, ne de kendisini hafife alır…
Tamam, genç değildir artık, ama yaşlı da sayılmaz aslında.
Bir şeylere geç kalmış olmanın paniğine kapılmaz, hala devrim için geç kalmış sayılmaz insan 40 yaşında.
***
Bedenini de çok daha iyi tanır insan…
Nelerden haz aldığını, neyin kendisine rahatsız edeceğini bilir; kırmızı çizgilerini çizmiştir artık…
Tutkularının da farkındadır, “asla yapmayacağı” şeylerin de…
Kendisiyle çeliştiği durumlar da azalır insanın olgunlaştıkça, deneyim kazandıkça…
Herhangi bir durum karşısında vereceği reaksiyonu önceden kestirebilir mesela…
Şaşırtmaz eskisi kadar kendi kendisini, sürprizler yapmaz eylemleri düşüncelerine…
Kendisinden daha çok “emin olur” insan kırklı yaşlarda…
Daha da ötesi “kendisi” olur artık…
Kimsenin takdirine, onayına ihtiyaç duymaz…
Kimseye şirin görünmeye çabalamaz…
Eserini ortaya çıkarmıştır; “beğenen beğenir” deme özgürlüğünü ve ayrıcalığını hisseder insan kırklı yaşlarda…
***
Hayatın ambalajına kanmaz, paketin içine odaklanır insan olgunlaştıkça.
Nicelik yerini niteliğe bırakır.
Kriter “kaç kere yaşadığı” olmaktan uzaklaşır, nasıl yaşadığı ve hatta yaşadığının kendisine yaşattığı önemli olmaya başlar…
Detaylara takılmaz, özü görmeye çabalar insan…
Genel kanının aksine, aslında 40’ından sonra ortaya çıkar insanın dış güzelliği.
Oturmuş güzelliktir, kesin güzelliktir, duru güzelliktir…
Ne sivilce sürprizi kalır; ne de aşırı kilo alma verme ihtimali kırkından sonra…
20’li yaşlarında tanıdığınız birisinin dış görüntüsü otuzlu yaşlarda farklılaşabilir ama kırkından sonra kesinleşir dış güzellik…
Şakaklara inen beyazlar, gözlerin kenarlarındaki kırışıklıklar yaşlanmamın değil bilakis “yaşamışlığın” ispatıdır aslında…
Hollywood’’un unutulmaz aktörlerinin aktrislerinin hep kırkından sonraki halleriyle hafızalarda yaşaması bundandır.
Birçok yeni yetme genç güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar unutulur, silinir hafızalardan hemen ama bir Sophia Loren, bir Rock Hudson bir Greta Garbo şarap gibidir…
Güzellik, yakışıklılık dendiğinde o ikonlar belirir önce uslarda…
Ve insan kırkından sonra sadece dış güzelliğin de tek başına bir kıymeti harbiyesi olmadığı gerçeğiyle yüzleşir aslında…
***
Kırkından sonra gerçek dostluğun ne olduğunu da çok daha iyi anlar insan…
Daha az kazık yer, hayal kırıklığı yaşar.
Yanıla yanıla yanılmamayı öğrenir insan…
Karşısındakinin maskesini yüzünden söküp alabilecek sağlamalarını geliştirmiştir.
Kimin kendisine ne amaçla yaklaştığını en başında hissetme becerisi gelişir kırkından sonra…
İnsanlara dair hata yapma riski azalır…
Yalnızlıktan da tat almaya başlar insan olgunlaştıkça.
Kendisini iyi hissedebilmek için sürekli çevresinde birilerinin mevcudiyetine ihtiyaç duymaz.
Tek başına oturduğu bir mekânda, güneşlendiği kumsalda kendisiyle baş başa kalmaktan sıkılmaz…
Huzur duymaya başlar kendisiyle dertleşmekten insan kırkından sonra…
Ve kırkından sonra maçın ikinci yarısının başladığını da bilir insan…
Yaşadığı günün belki tekrarının mümkün olmayacağının farkındadır.
Bu da “anı” yaşayabilmeyi öğretir insana.
Ki, hayatın sırrı da burada, yani “an”ı yaşayabilmekte değil midir?
***
Sizi bilmem ama ben hiçbir zaman 18’li yirmili yaşlarıma dönmek istemedim…
40’ı geçeli oluyor bir hayli, elliye çok az kaldı hatta…
Elimde olsa hep 40’ında kalmak isterdim ben…
40 elbette bir dönüm noktası değil…
45 olur, 50 olur…
“Yaşlanarak değil yaşayarak tecrübe kazanılır, zaman insanları değil armutları olgunlaştırır.” der Peyami Safa…
Ama şuna inanıyorum; hayat deneyimlerle güzeldir…
Benim gibi pipoya düşkün olanlar bilir, pipo kullanıldıkça tat verir…
Hiç kullanılmamış yepyeni bir pipoyu içerken tahtanın yanık tadı da gelir ağzınıza…
Kullanıldıkça, eskidikçe pipo gerçek kıvamını bulur…
Yaşamak da bence böyle bir şey…
Gençlik açık büfenin önünde yemeyeceği şeyleri, yiyemeyeceği kadar çok bir biçimde tabağa tepeleme doldurma çabasıdır…
Ama olgunluk insanın canının ne çektiğini ve midesinin ne kadar alabileceğini bilebilmektir bu anlamda…
Gençlik iştahsa, olgunluk hazımdır!
Gençlik kişinin hayat “puzzle”ın parçalarını daha ancak incelemekle meşgul olduğu yaşlardır…
Olgunluk artık “puzzle”da belirginleşen resmi seyrettiği dönemdir insanın.
Gençlik tırmanılan yokuş, olgunluk ulaşılan düzlüktür…
Gençlik dev dalgalarla boğuşulan bir okyanus, olgunluk dönemi ulaşılan sessiz, sakin, huzurlu koydur…
***
300’ün üzerinde şarkının sözlerini yazmış Fikret Şeneş’in unutulmaz eserinde şu ifadeler yer alır: “… Bırak varsın geçsin yıllar, bitsin artık bu korkular. Her yaşın ayrı bir güzelliği var…”
40’lı yaşların insana sunduğu zevkler, gençliğin yaşattıklarından çok daha fazladır bence.
Ama nedense kırkından sonra paniğe kapılır, 18’li, yirmili yaşlarına dönebilmeyi arzular insan.
Ruj sürerek, papyon takarak ebeveynlerine öykünen çocukların hali ne kadar komikse…
Yaşının hakkını vermeyerek, hala genç olduğunu ispatlamaya çabalayanların durumu da aynı oranda komiktir aslında…
Ve bu yüzden Platon’un ifadesiyle “hiç ölmeyecek gibi yaşayanlarla” ve “hiç yaşamadan ölenlerle” doludur mezarlıklar…
uğur Oral

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yağmurda dans edebilmiş misin?

dans_thumb1

 

 

Bakıyorsun, gözlerinin kenarlarında, vaktinde gözyaşlarına yol olmuş çizgiler, derinleşmeye başlamış artık.
Belin daha bir kalın, hatta bir iki beden belki yukarı atmış.
Ama sen
Daha bir huzurlu,
Daha bir net,
Daha bir keyifli olmuşsun kendinle.
Birak ya çizikleri,
bir beden yukarda giydiğin pantalonu ya da eteği.
Yaşam zevkin,
Hayattan aldığın tad artmış mı?
Ondan haber ver.
Mesela cul çaput almak yerine,
Gezip görüp,
Yediklerin içtiklerin,
Tecrübelerin,
Hayatın için yaptıkların,
Değer katmış mı sana?
Değer katabilmiş misin bir başka canlının hayatına?
Minicik bir sokak kedisini basabilmiş misin yüreğine hayatında bir kez olsun?
Iki ihtiyaç duyan insana
El uzatabilmiş misin?
Susup dinleyebilmiş misin içten bir yüreği?
Hiç acı dindirebilmiş misin
Mesela içi yanan bir bağırda?
Yağmurda dans edebilmiş misin?
Saçım bozulacak diye düşünmeden?
Aşık olabilmiş misin bir kez olsun kısa da sürse?
Ya da tüm benliğini ve ruhunu teslim edebilmiş misin?
Güven duyabilmiş misin
kendinden başka bir insana bu hayatta?
Evet sevebilmiş misin kendini ve de başka yasamlarda yol almış ya da alacak olan herhangi bir şeyi ..
Dilvin Tekson

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Roma’nın iki yüzlü tanrısı Janus.

15037090_561016474092141_5417997910681535204_n1

 

Roma’nın iki yüzlü tanrısı Janus. Bir yüzüyle geçmişi görürken, diğer yüzüyle geleceği görür. Biri yaşlı, diğeri genç.
Ocak ayının adı ondan geliyor January. Ocak ayının bir yüzü geçmiş yılı,diğer yüzü yeni yılı yansıttığı için. Geçmiş ve gelecek…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Anlarız ki herkes yeniliyordur.

leonard-cohen1

 

Güle güle Leonard …
Hepimiz acıklı bir şarkıyı severiz. Herkes yenilgiyi tadar. Kimsenin tam istediği gibi bir hayatı olmaz. Hepimiz sahnenin ortasında kendi kahramanımız olarak yeni role başlarız ve zamanla kenara itilir kalırız. Zaman geçer; kahramanımız yenilir, hikâye değişir, tepetaklak olur ve biz bir kenarda artık neden bize rol verilmediğini merak ederiz.
Hatta neden rol istemediğimizi… Herkes bunu yaşar ve bir şarkının tatlı kaşığıyla verildiği anki duygusuyla kalpten kalbe bir yol açılır.
O zaman daha az dışlanmış hissederiz kendimizi. İşte herkes gibi bu olup biten lanet olası şeylerin, yaşamın olağan adımlarıdır der dururuz. Ve, bu zincirin parçası olduğumuzu kabulleniriz.
Anlarız ki herkes yeniliyordur.
Leonard Cohen

İlk Gördüğün Üç Kelime 2017 de Senin Olsun…

14907616_345743152445454_499576067012064482_n1

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. 7 Comments »