15 Türk Ressamın Semt ve Sokaklarıyla Eski İstanbul Resimleri

Hoca Ali Rıza, Nazlı Ecevit, Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere ünlü Türk ressamların eski İstanbul’un semt ve sokaklarını resmettikleri en önemli tablolarını derledik.

1. Hoca Ali Rıza (1858 – 1939)

Hoca Ali Rıza - Fenerli Sokak Üsküdar

Fenerli Sokak, Üsküdar

Ressam Hoca Ali Rıza Bey, ömrünü İstanbul’un pek çok semtinin 19. yüzyıldaki muhteşem görünümlerini bizlere gösterebilmek adına resmederek, bir nevi kayıt altına almıştır. Resimlerinde doğup büyüdüğü Üsküdar, İstanbul ve İstanbul’un farklı semtlerinin sessiz köşelerini, kıyı kahvelerini, deniz kıyılarını ve güneşli kayalıklarını tercih eden Hoca Ali Rıza’nın suluboyaları ve guajları, yüz yıl öncesinin İstanbul’unu insanları ve mimarisi ile günümüze ulaştıran en önemli görsel bellek kaynaklarımızdan sayılıyor. “Yegane amacım, İstanbul’un doğal ve tarihi güzelliklerini resmetmek ve böylece onlara birer belge niteliği kazandırarak onları resimler vasıtası ile ölümsüzleştirmektir.”

2. Ahmet Ziya Akbulut (1896 – 1939)

Ahmet Ziya Akbulut - İstanbul

İstanbul, 1918

Asker ressamlarımızdan Ahmet Ziya 1937 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılıncaya ve Atatürk’ün emriyle her ressam oraya birer ikişer eser bağışı yapıncaya kadar keşfedilmeyen bir sanatçı olarak kaldı. Resimde perspektif kurallarına uyulmasını isteyen Ahmet Ziya Akbulut, kendi kuşağının ressamları gibi natürmort ve manzara resimlerinden çok tarihsel yapıları öne çıkaran resimlere yöneldi. Çünkü derinlik kavramını, bu tür resimlerde daha belirgin çizgi­lerle yansıtabiliyordu. Bu nedenle çoğunlukla, camileri belgeleyici bir görüşle tuvale aktardı.

3. Hikmet Onat (1882 – 1977)

Hikmet Onat - Sultanahmet’e Bakış

Sultanahmet’e Bakış, 1963

Empresyonist akımın Türkiye’deki takipçilerinden olan Hikmet Onat, İstanbul ve Boğaziçi ressamı olarak tanınır. O, sulara, kıyılarla öpüşen denizin maviliklerine hayran bir empresyonistti. Pek az portre yaptı. Tabiatın çekiciliğini ve tutkusunu onun denizli manzaralarında görmek mümkündür. Hep denizli, boğazlı, cami minareleri silüetli olan İstanbul’un görkemli manzaraları onun tuvale geçirdiği şaheserlerdir. İstanbul’un sevgi dolu görünümlerini gelecek kuşaklara yansıtan yegane eserlerdir.

4. Nazmi Ziya (1881 – 1937)

Nazmi Ziya - Taksim Meydanı

Taksim Meydanı, 1935

Türk Resim Sanatı’nda dönüm noktası ve batıya açılan bir pencere niteliği taşıyan 1914 Kuşağı’nı en iyi temsil eden sanatçı olan Nazmi Ziya, Türk resminde izlenimcilik (empresyonizm) akımının en önemli temsilcisidir. Çok erken kalktığı, tabiatla baş başa kalarak güneşin doğuşunu beklediği bilinmektedir. Onun kadar yeşilliği, ağaçları ve güneşin bunları okşadığı anları tespit edebilen ressam pek azdır.

Bu resminde Nazmi Ziya, Cumhuriyet’in halka sağladığı yaşam standartlarını ve özellikle Türk kadınlarına getirdiği özgürlüğü tuvaline aktarmış. Ayrıca, kentsel modernleşmenin başlıca simgesi olan Taksim Meydanı’nın bir sosyal alan statüsü kazanmasında önemli rol oynayan Taksim Cumhuriyet Anıtı’na özellikle yer verir. Apartmanlar, arabalar, şapkalı kadınlar kadar modern bir unsurdur Pietro Canonica’nın yaptığı 1928 tarihli anıt.

5. Namık İsmail (1890 – 1935)

Namık İsmail - Moda'dan Fenerbahçe’ye Bakış

Moda’dan Fenerbahçe’ye Bakış, 1931

Namık İsmail, Fransa’da empresyonist, Almanya’da akademik, empresyonist ve ekspresyonist ressamlardan etkilenmesine karşın, konuya göre içinden geldiği gibi çalışmayı yeğlemiştir. Sanat yaşamı boyunca, belli bir sanat anlayışı çevresinde ve teknikte olmamış, değişik tarzları denemiştir. Güçlü bir desene sahip olan Namık İsmail, ustaca fırça vuruşları ve sağlam çizgileriyle, realist bir figür ressamı olduğu kadar, izlenimci bir peyzaj ressamıdır.

6. Şeref Akdik (1899 – 1972)

Şeref Akdik - İstanbul Sokağı

İstanbul Sokağı, 1964

Şeref Akdik temelde izlenimcilik akımı doğrultusunda çalışan 1914 kuşağı ressamlarındandır. Şeref Akdik güçlü deseni ile izlenimci realist çizgide eserler vermiştir. Portre, natürmort, peyzaj ve figür düzenlemelerinden oluşan büyük boyutlu kompozisyonlar yapmıştır. Anadolu insanının yaşamını konu aldığı figür düzenlemelerinde ve portelerinde akademik-realist anlayışa bağlı kalmış, ancak Anadolu ve İstanbul’un çeşitli köşelerinden suluboya tekniği ile gerçekleştirdiği peyzajlarında izlenimci üsluba daha yakın çalışmıştır.

7. Cevat Erkul (1897 – 1981)

Cevat Erkul - Beylerbeyi İskelesi

Beylerbeyi İskelesi, 1938

Boğaziçi görünümleriyle tanınan Cevat Erkul, Hikmet Onat’ın üslubuna duyduğu yakınlığı kendine özgü renk ve ışık değerleriyle besleyen ve geliştiren bir sanatçıdır. Kent ve deniz tutkusunu unutulmaz kompozisyonlarla resme yansıtmıştır. Özellikle gün batımına yakın saatlerde, nesne ve figürleri kuşatan ışığı çok iyi analiz eden Erkul’un peyzaj yaklaşımı, Boğaziçi görünümlerinde sıkça rastladığımız coşkulu ve renkli genel ifadenin biraz dışında kalır. Daha gerçekçi duyuşlara kucak açan bu tavır, oldukça duygusal bir karakterde kendini sunar.

8. İbrahim Safi (1898 – 1983)

İbrahim Safi - Galata Kulesi Sokağı

Galata Kulesi Sokağı

Nahcivan doğumlu İbrahim Safi, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Kafkasya’da savaşan ordu ile Türkiye’ye geldi. 1918’de ise ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Klasik ve gerçekçi çizgilerle izlenimci duyarlığı birleştirdi. Resimlerinde renkçi bir anlayışla, işlek fırça vuruşları kullandı. Çallı kuşağının portre, ölü doğa ve manzara geleneğine bağlı kaldı. Konuları arasında kırsal kesim ve kent görünümleri, günlük yaşam sahneleri, halktan özgün kişilerin tiplemeleri, folklorik düzenlemeler, belgesel, tarihsel nitelikli yapıların yanı sıra değişik Avrupa kentleri İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Antalya, Kilyos gibi yörelerden sokak, cami, kale içi evleri gibi zengin bir izlenim birikimi yer aldı.

9. Şevket Dağ (1876 – 1944)

Şevket Dağ - Kapalıçarşı

Kapalıçarşı

“Ben bir tabloya başladığım zaman yanımda top patlatsalar, yetmiş yedi mahallenin bekçisi etrafımı sarıp yetmiş yedi davulu hep birden tokmaklasalar umursamam bile. Mesela oturup Kapalıçarşı içinde resim yaparım… Hem de ta ortasında… Düşünün o kalabalığı, düşünün çarşının ortasına kurulup resim yapmayı… Etrafım mahşer olsa aldırış bile etmem. Sanatta utanmak, sıkılmak, pısırıklık etmek mevzuubahis değildir.’’ Şevket Dağ, Türk resim sanatında enteriyör (iç mekan) ressamı olarak tanınmıştır. Sanat yaşamı boyunca pek çok manzara, peyzaj ve natürmort temalı yapıtlar üretmiş sanatçının en karakteristik yanını ise iç mekan temalı eserleri oluşturmuştur. Resimlerinde kendine özgü bir imza kullanmıştır. Eserlerini palet ve fırça biçiminde imzalayan sanatçı, Rumelihisarı’nda bulunan yalısının dış cephesine de palet ve fırça yaptırmıştır.

10. Naci Kalmukoğlu (1898 – 1951)

Naci Kalmukoğlu - Ayasofya

Ayasofya

İstanbul’a göçmen bir Beyaz Rus olarak gelen Naci Kalmukoğlu (Nikolai Kalmikoff), ülkesinde resim eğitimi almış ve İstanbul’da da hep bir ressam olarak yaşamıştır. Kalmukoğlu’nun önem verdiği konular arasında tarihi olaylar ve zengin doğa başta gelirdi. Resimlerin arka planlarında, İstanbul’un tarihi semtlerini, Boğaziçi’ni ve Adalar’ı kullandı. Naci Kalmukoğlu’nun sanat akımlarının hiçbirine belirgin bir bağlılığı yoktu.

11. Halil Paşa (1857 – 1939)

Halil Paşa - Bostancı Sahilinde Gezinti

Bostancı Sahili’nde Gezinti, 1899

Halil Paşa her tür resim yapmıştır. Fakat manzaraları çoğunluktadır. Bunların bir kısmı tarihi belge niteliğindedir. Hoca Ali Rıza nasıl Boğaziçi’ni, Üsküdar’ı belgelemişse Halil Paşa da Çengelköyü, Beylerbeyi’ni, İstanbul Boğazı’nı, Bostancı’yı, Erenköy’ü, Pendik kıyılarını, Ankara’yı ve hatta Mısır’ın çeşitli yerlerini bile belgelemiştir. Bütün bunlara rağmen ister belgesel, isterse de sanatsal nitelikli olsun Paşa’nın manzaralarında üslup birliği görülmez. Halil Paşa’nın 1900’lerden sonra yaptığı çoğu resminde empresyonist özellikler görülür. Fakat sanatçı bu tür resimlerinde bile nesnelerin ayrıntılarından, çizgiden, hatta modelden vazgeçmek istemez. O, akademik gerçekçilikle izlenimcilere özgü nitelikleri, renk tazeliğini, suların, havanın saydamlığını, parıltısını, güneş tadını ve boya hamurunu birleştirmek ister. Bostancı Sahili’nde Gezinti, bu tür çalışmalarına yani güneş ışığının nesneler üzerindeki etkisini yansıtan eserlerine örnektir.

12. Ali Sami Boyar (1880 – 1976)

Ali Sami Boyar - Boğaziçinden

Boğaziçi’nden

Ali Sami Boyar, suluboya eserlerinin büyüklüğü ile tanınıp eserlerine duygu ve düşüncelerini kendine özgü bir sanat karakteri ile yaratmış olan gerçekçi bir ressamdır. Suluboya, karakalem, pastel, tarama, yağlı boya teknikleriyle yapılmış pek çok eser veren ve eserlerinin büyük bir kısmı tarihi belgesel değer taşıyan Ali Sami Boyar’ın portre, peyzaj ve natürmort başta olmak üzere hemen her türde resim yaptığı bilinmektedir. Halide Edip Adıvar’ın kız kardeşi Belkıs Hanım’la evlenir. 1925 yılında Cumhuriyet’in ilk pulları ve 1926’da ise ilk paralarının her ikisinin de ressamı, açılan yarışmada birinci olan Ali Sami Boyar’dı.

13. Nazlı Ecevit (1900 – 1985)

Nazlı Ecevit - Salacak ve Kız Kulesi

Salacak ve Kız Kulesi, 1958

Bülent Ecevit’in annesi Nazlı Ecevit, Meşrutiyet Dönemi’nde kızlar için açılan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk öğrencilerindendi. Ankara ve İstanbul’da resim öğretmenliği yapan Ecevit, tarzını özgün fırça darbeleriyle tuvale aktarmıştır. Mesleği ile ilgili derneklerde başkanlık yapmış, manzara, portre ve ölü doğaları ile tanınmıştır. 1922-1947 yılları arası verdiği aradan sonra tekrar resme başlamış. Eserleri çoğunlukla yağlıboya, suluboya, pastel ve karakalemdir.

14. Muhittin Sebati (1901 – 1932)

Muhittin Sebati - Bebek Çeşmesi

Bebek Çeşmesi, 1922

Darüşşafaka’da öğrenci iken o dönemde aynı okulda okuyan ve kendisi gibi resimle ilgilenen Mahmut Cuda’yla tanışması ve arkadaş olması ve de resme olan ilgisinin gün geçtikçe artması sonucunda, Cuda’nın Sanayi-i Nefise Mektebi’ne gitme önerisini değerlendirdi ve 1921 yılında kayıt yaptırarak Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. Önce kendi olanaklarıyla kısa süreli Paris’e giden sanatçı, daha sonra açılan burs sınavını kazanarak burslu olarak 1925 yılında tekrar Paris’e gitti. 1901-1932 yılları arasındaki kısacık ömrüne çağının ilerisinde yapıtlar sığdırabilmiş bir ressam ve heykeltraştır Muhittin Sebati.

15. Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911 – 1973)

Bedri Rahmi Eyüboğlu - Salı Pazarı

Salı Pazarı, 1938

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun İstanbul görünümleri, bir manzaranın dokunulmaz güzelliğini betimlemekten çok uzaktır, bu eşsiz güzelliğe sahip olan coğrafyanın ve tarihinin içinde, tam da kalbinde yaşamaktır. Gözlemlerin ressamıdır Bedri Rahmi. İnsanların önünden geçip gittiği görünümleri, yüksek çevre algısıyla durmaksızın gözlemlemektedir. Sokaklar, pazarlar, insanlar, semtler, sahiller, ağaçlar onun izleme alanlarıdır. İzlemekten sıkılmadığı, her baktığında başka görünümler yakaladığı, beliren sayısız ayrıntının resme dönüştüğü milyonlarca görünüm.

Ne Yiyoruz Nereye Yarıyor?

14908175_1191065350960464_2821523560629596909_n1

sağlık olsun

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

LİMONLU VE KAYA TUZLU SU YAŞAM İKSİRİDİR :❤️

limon_tuzu1
1 – Malum “Su Hayattır!”. Limonlu su, zengin elektrolitleri ile (potasyum, kalsiyum ve magnezyum) bedeni…n her köşesini şahanesiyle sular.
2 – Limonlu su, karaciğerin en sevdiğidir. Tüm yiyeceklerden daha fazla enzim üretmesine yardımcı olur.
3 – Limonlu su, karaciğeri toksinlerden temizler, arındırır. Yani limonlu su, süper bir detoks içeceğidir.
4 – Limonlu su, bağışıklık sistemini güçlendirir.
5 – Limonlu su, bedenin kendini iyileştirme mucizesini destekler.
6 – Limonlu su, serotonini yükseltir. Modu mutluluğa çevirir.
7 – Limonlu su, stres savardır. Tüm endişeleri, negatif kuruntuları ve hatta depresyonu da alt eder.
8 – Limonlu su, beyne iyi gelir. Dikkati canlandırır.
9 – Limonlu su, metabolizma ve sindirimi sorunlarını giderir. Beden besinleri daha iyi özümser. Bu da elbette kilo vermek demektir.
10 – Limonlu su, pektin lifi içeriği ile iştah kontrolü de sağlar.
11 – Limonlu su, kemik erimesini önler.
12 – Limonlu su, böbrek taşı, safra taşı, pankreas taşı ve kalsiyum birikimlerini eritir.
13 – Limonlu su, kanı, damarları, arterleri temizler.
14 – Limonlu su, yüksek tansiyona iyi gelir. Düşük tansiyonluların dikkat etmesi gerekebilir. Düşük tansiyon için limonlu suya Himalaya veya deniz tuzu eklenmesi önerilir.
15 – Limonlu su, enfeksiyonları hafifletir.
16 – Limonlu su, eklemlerde biriken ürik asidi seyreltir. Eklem ağrılarına ve dizlere iyi gelir.
17 – Limonlu su, diş ağrılarına ve diş eti hastalıklarına da iyi gelir.
18 – Limonlu su, bütün bedeni yeniler, gençleştirir.
19 – Limonlu su, müthiş bir antioksidandır. Cildin kolajen üretimini destekler. Çizgiler, sarkmalar yok olur.
20 – Limonlu su, vücudun pH değerini alkali yönünde yükseltir. Bedenin yüksek pH seviyesinde uzun süre kalmasını sağlar. Daha yüksek pH seviyesi, hastalıkların bedende yaşayamamasına sebep olur. Kanser dahi alkali bir ortamda yaşayamaz

kaynak: sağlık olsun

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Svitlanayla Size Özel Yoga, Nefes Ve Meditasyon Dersleri…Tel:0533 668 57 89

 

Svitlana’yla ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık, hemen kaynaştık ve sohbete daldık (Muhteşem Yüzyıl’daki Hürrem Sultan’ın Türkçesiyle konuşmasına da ayrıca bayıldım). Yoga hocası olduğunu öğrenince de hemen bir randevu aldım ve ders saatini heyecanla beklemeye başladım.
Beni son derece güler yüzle karşıladı, mumlarımızı tütsülerimizi yaktık ve çalışmaya başladık. Birebir bana özel bir yoga seansı yaptık ve bu çalışmaya bayıldım. Duruş çalıştık, nefes çalıştık, özel yoga aletiyle ters köprü çalıştık, kasları uzattık. Yani vücudumun ve benim neye ihtiyacımız varsa onu yaptık.
Size de bu muhteşem insandan tek veya 2 – 3 kişilik yoga seansı almanızı öneririm
Svitlanayla huzurlu, sağlıklı, stressiz ve mutlu hayat için bir kapı açın. Her yerde olmayan tek kişiyle yapılabilen özel malzemelerle harika Restorativ YogA (Hatha Yoga, Vinyasa Yoga, Yoga Nidra, Yoga+ 50) yapabilirsiniz.
Rahat besleyici ve dinlendirici pozlar bazen uykudan bile daha etkili olabilirler.
Ayrıca dilerseniz  birebir nefes çalışmaları ve meditasyon tekniklerini de kendisinden öğrenebilirsiniz…
Üstelik size uyan gün ve satlerde…
Svitlana Tel: 0533 668 57 89
http://www.yoga-jaya.net

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KARBONAT KULLANIMI VE İNANILMAZ FAYDALARI !!!!

14938323_1850424475202669_4133293580298271525_n1
Karbonat kullanarak şifa bulan bir kanser hastasının kaleminden Karbonat Hakkı’nda ki paylaşımını okumanızı tavsiye ederim…
Ancak şunu da unutmayın; burada okuduklarınızı ve öğrendiklerinizi Doktorunuza danışarak uygulamanızda fayda var…
KARBONAT – SODYUM BİKARBONAT KULLANIM TARİFİ; Karbonat: ( Sodyum Bikarbonat – İngilizce: Sodium bicarbonate – Kimyasal formülü : NaHCO3 )
– Hasta olmamak için her gün 1 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz.
Bunu yarım çay kaşığı sabah, yarım çay kaşığı akşam 1 bardak suya karıştırıp 3 dk bekleyip iyice karışmasını bekleyin sonra tekrar karıştırıp için.
Her beden ve her bedenin göstereceği tepki farklı olacaktır. Çünkü herkesin farklı beslenme biçimi var.
Bundan dolayı herkesin kendi bedenini dinleyip buna bağlı olarak karbonat miktarını ayarlaması gerekir.
Eğer grip, nezle gibi rahatsızlıklar olursa günde 3 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz.
Fazla gelirse o zaman günde 3 kere yarım çay kaşığı içerek buna devam edebilirsiniz.
3 yaşından büyük çocuklarda hastalık olursa yarım çay kaşığı karbonatı 1 bardak suya karıştırıp içirebilirsiniz.
Eğer Tansiyonunuz yüksekse yada hipertansiyonunuz varsa, hazırladığınız karbonatlı suyu tek seferde içmeyin, gün içinde yudum yudum az az içip öyle bitirin yani güne yayarak ve bol alkali su tüketin….
Kanser hastasıysanız!!!:
Eğer Kanser gibi bir hastalığınız varsa, Gidip dijital pH ölçer alıp idararınızı sabah akşam kontrol edip pH ı 8 in üzerine çıkarmanız ve bu seviyede en az 2 hafta tutmanız gerekir.
Buna bağlı olarak karbonat içimi günde 5 – 6 çay kaşığı karbonatlı su içmeniz gerekebilir.
1 çay kaşığı karbonatlı suyu bir miktar içip yatağa yada kanepeye uzanıp 360 derece sağa sola dönerek haraket etmelisiniz . Bu haraketleri yaparken ara ara bardaktaki karbonatlı su tüketilmelidir.
Diabet iyileşmez deniyor ancak geçiyor, bakın demekki geçiyormuş,
Kanserin tedavisi yok deniyor ama bakın tedavisi varmış.
Trombosit leri onkologlar yükseltemeyiz diye konuşurlarken bakın alkali hale gelince trombositler yükseliyormuş ..
Eğer şu zamana kadar çok asidik beslendiyseniz, vücudunuz asit tutmuşsa ishal olup sıvi şeklinde wc’ye çıkarabilirsiniz.
Ben abartarak 5 gün günde 5 defa içerek her gün 5 6 defa wc e gittim sırf asitli su çıktı. O 5 gün devamlı salatalık yedim, bitkisel beslenmeye ağırlık verdim.
6 cı gün normal sağlıklı bir şekilde dışarı çıktım ve vücut biriktirdiği asitleri attı,
10 cu gün laktik asitler eridi kuluçlar kalmadı.
15 ci gün sigara içtiğim için alt ciğerlerime nefes almakta zorluk çekiyordum ama nefes alma sorunum yoktu sadece derin nefes almakta zorluk vardı, o kalktı derin nefes alabilmeye başladım.
Sodyum Bikarbonatın Önemi;
Tükrük bezlerinin yoğun miktarda karbonat iyonları salgılayarak yediklerimizi alkali yapar. Midemizin çevresi kandan alınan sodyum klorür’le çevrilidir.
– Sodyum su ve karbon dioksitle birleşerek alkali TUZ yani SODYUM BİKARBONAT OLUŞTURUR. Biyokimyada bu şu şekilde formüle edilir: H20 + CO2 + NaCl = NaHCO3 + HCL. Bundan dolayı midemiz aslında yediklerimizi ALKALİ yapmaktan sorumludur. BRUNNER BEZLERİ (12 PARMAK BAĞIRSAĞINDA BULUNUYOR) yüksek miktarda karbonat salgılayarak yediklerimizin alkali halde sindirilmesini sağlıyor.
– Pankreasımız Yüksek miktarda Sodyum Bikarbonat salgılayarak mideden gelen asitleri nötralize etmek ve yediklerimizi alkali yapmaktan sorumlu.
– Karaciğerde safra salgısındada yüksek miktarda karbonat içerir. – Bedenimiz çürümemek için (kanser olmamak için) kendisini hep karbonatla alkali hale getiriyor.
– Böbreklerimizin kendisi karbonat ürettir. Böbreklerimiz kanın pH seviyesini alkali tutmakla sorumludur.
Eğer kanser hastasıysanız Önce gidip dijital pH ölçer alıp idararınızı sabah akşam kontrol edip pH ı 8 in üzerine çıkarmanız gerekir.
Buna bağlı olarak karbonat içimi;
günde 5 – 6 çay kaşığı karbonatlı su içmeniz gerekebilir.
1 çay kaşığı karbonatlı suyu bir miktar içip yatağa yada kanepeye uzanıp 360 derece sağa sola dönerek haraket etmelisiniz .
Bu haraketleri yaparken ara ara bardaktaki karbonatlı su tüketilmelidir.
Bol sebze ağırlıklı beslenmeye özen göstermelisiniz.
Özellikle gün boyu acıktıkça salatalık yemenizi tavsiye ederim.
Bütün hastalıkların temeli asid lenmemizden kaynaklanır.
Eğer asidik olursanız, kanser dahil pek çok hastalığa yakalanırsınız.
Eğer vücudunuzdaki su alkaliyse hasta olmazsınız.
-Asla kola türü içecekleri tüketmemeniz gerekir. Bu içeceklerin hepsi asidik pH değeri 2,5 ‘tur. Sizi kimse bu içeceklere karşı uyarmaz.
-Cipslerin içinde MSG vardır asla tüketmeyin, aşıların hepsi asidik’tir asla çocuklarınıza yaptırmayın.
-Yapay tatlandırıcılardan uzak durun asla kullanmayın.
Eğer karbonatlı su içtiğinizde ishal olursanız bunu bilinki vücudunuz asitlerden kurtulmaya çalışıyordur.
Bu iyi bir göstergedir. asitler atıldığında ishal biter.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yüce insanlar Kutup Yıldızı gibidir

ataturk-1930-amongpublic1

 

Yüce insanlar Kutup Yıldızı gibidir. Bizler  kendimize senin örneğini Kutup Yıldızımız yapıp ışığa doğru olan yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Bu sabah 9’u 5 geçe baktım. İçimizdeki gökyüzünde pırıl pırıl parlıyordun.

Cem Şen

Donmuş limon mucizesi!

 

Limon denince aklınıza sadece limon suyu ve vitamin C gelir. Oysa bilinen değerlerin dışında, özellikle dondurularak rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir.

Donmuş limon mucizesi!

İşte dondurulmuş limonun şaşırtıcı yararları…

Restoranlardaki çoğu bilinçli tüketiciler limonun tamamını kullanır veya tüketirler, hiç bir kısmını ziyan etmezler. Ziyan etmeden limonun tamamını nasıl kullanırsınız?

Donmuş limon mucizesi!

Çok basit… Limonu (yıkayıp) buz dolabınızın buzluk bölümüne koyuyorsunuz. Donduktan sonra mutfak rendesini alıp limonun tamamını rendeleyebilirsiniz. Soymanız falan gerekmiyor.

Donmuş limon mucizesi!

Rendelenmişini yemeklerinizin üzerine serpebilir, sebze salatasına, dondurmaya, çorbaya, makarnaya, makarna sosuna, suşiye, balık porsiyonlarına katabilirsiniz.

Donmuş limon mucizesi!

Yemeklerin tamamı, daha önce hiç tatmadığınız mükemmel bir lezzet kazanacaktır.

Donmuş limon mucizesi!

Büyük olasılıkla, limon denince sadece limon suyu ve vitamin C aklınıza gelir.

8_d[1]

Limonun tamamını kullanmanın, bir kısmını ziyan etmeyip yemeklerinize yeni bir lezzet katması dışında asıl avantajı nedir?

Donmuş limon mucizesi!

Rendelenmiş limonunuz, limonun sadece suyunda bulunandan 5 veya 10 kat daha fazla vitamin içerir. Ve evet, şimdiye kadar bunu kaybediyordunuz.

Donmuş limon mucizesi!

Sadece bu kadar olduğunu düşünürsünüz. Artık limonun gizemlerini öğrenince onu kupada içeceğiniz hazır çorbalarınıza bile katabileceksiniz.

Ama bundan sonra, tüm limonu dondurmak gibi basit bir işlem sonrasında, onu rendeleyip yemeklerinizin üzerine serperek tüm besleyici özelliklerini kullanıyor olacak, yani daha sağlıklı besleniyor olacaksınız.

Donmuş limon mucizesi!

Ayrıca rendelenmiş limonun dinçleştirici ve vücuttaki toksinleri giderici etkisinden yararlanacaksınız.

Donmuş limon mucizesi!

İşte bunun için limonunuzu buzluğa koyun, donsun ve her gün yemeklerinizin üzerine rendeleyin.Böylece, yiyecek ve içeceklerinizi daha leziz hale getirip daha sağlıklı ve uzun yaşamın anahtarını kullanıyor olun!

Donmuş limon mucizesi!

İşte limonun gizemi budur! Geç bile olsa başlayın, hic olmamasından iyidir! Limonun sürpriz yararlarından faydalanın!

Limon (Citrus) kanser hücrelerini öldüren mucizevi bir üründür. Kemoterapiden çok daha tesirlidir.Bunu nereden mi biliyoruz? Çünkü kendilerine yüksek kârlar sağlayacağını bildikleri için limon özütünün sentetik versiyonlarını üretmeye uğraşan laboratuvarlar var.

Donmuş limon mucizesi!

İhtiyaç duyacağını düşündüğünüz dostlarınıza, limonun hastalık önleyici etkisi olduğunu duyurarak yardımcı olabilirsiniz

Tadı hoştur ve kemo-terapinin korkunç etkilerini göstermez. Kemo-terapi ilaçları üretiminden fayda sağlayan multi-milyoner büyük şirketlerin çıkarlarını riske atmamak adına bu gizemin özenle saklı tutulduğu sürece ne kadar insanın öleceği bilinmez.

Bilindiği üzere, iki çeşit limon ağacı vardır. Limon ve misket limonu. (konu olan limondur, diğeri değil).Limon meyvesini farklı şekillerde tüketebilirsiniz. Pulpa’sı yenebilir. Sıkılarak suyu çıkarılabilir. Limonlu içecekler yapılabilir, dondurma vs..

Donmuş limon mucizesi!

Limonun birçok vasfı sayılabilir ama en ilginci urlar, yumrular, kistler, tümörler üzerindeki etkisidir.Bu bitkinin her tür kansere iyileştirici etkisi kanıtlanmıştır. Bazıları onun her tür kanserin tedavisinde faydalı olduğunu söyler.Ayrıca geniş spektrumlu anti-bakteriyel olarak iltihaplara, enfeksiyonlara ve mantara karşı kullanılır.Dahili parazit ve bağırsak kurtlarına karşı etkindir. Çok yüksek tansiyona karşı kan basıncını düzene sokar. Anti-depresandır. Strese ve asabi bozukluklara karşı iyi gelir.Bu bilginin kaynağı ise çok etkileyicidir: Dünyanın en büyük ilaç üreticisi firmalarından biridir.

Donmuş limon mucizesi!

Bu firmanın beyanına göre 1970’den beri 20’nin üzerinde yapılan laboratuvar testlerinde limon ekstrelerinin uygulanmasıyla; içlerinde kolon / kalın bağırsak, meme, prostat, akciğer ve pankreas da olmak üzere 12 kanser tipinde başarılı sonuçlar alınmıştır.Limon ağacından elde edilen bileşiklerin, bütün dünyada kemo-terapide kullanılan Adiamycin ürününden 10 bin kat daha iyi olduğu saptanmış, kanser hücrelerinin gelişmesini yavaşlattığı gözlemlenmiştir.Daha da şaşırtıcı gözlem şudur ki: Limon özü kötü huylu kanser hücrelerini tahrip ederken sağlıklı hücrelere hiç zarar vermemektedir.Dondurulmuş Limon kanser hücrelerini öldüren harika bir meyvedir.Kemoterapiden 10 bin kat daha fazla etkilidir.Mantar Bakteri, enfeksiyon, iç parazitler ve kurtlara karşı etkilidir.

Donmuş limon mucizesi!

Yüksek tansiyonu düzenler. Sinir ve stresi azaltarak depresyonu engeller.Kist ve Timörleri küçülterek yok eder. Dondurulmuş limonu tükettiğinizde vücudunuz size teşekkür edecektir.

 

SABAH

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ekşi Elmalar…

225210-jpg-c_215_290_x-f_jpg-q_x-xxyxx1

Hüzünlendirici, düşündürücü, ataerkil ailede kadınların durumunu gözler önüne seren, esprilerle bezenmiş sevimli mi sevimli bir film…

Görsellik çok kuvvetli, kızlar çok güzel, elma bahçesindeki asi elma ağacı ise muazzam…

Gidin, görün derim…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg