Bütün kişisel bakım ürünlerimi çöpe attım!

Tüm kişisel bakım ürünlerimi çöpe attım ve büyük bir kısmını kendim yaptım. Bir kısmını ise doğal ürünler satan yerlerden satın aldım. Peki neler mi gitti?

  • Her türlü yüz temizleyiciler (jel, krem, köpük vs)
  • Tonikler
  • Nemlendiriciler
  • Maskeler
  • Akne kurutucular
  • Makyaj Temizleyici
  • Dudak Balmı
  • Duş Jeli
  • Şampuan
  • Saç bakım kremleri ve spreyleri
  • Koltukaltı Deodorantı
  • Ve sıvı sabun!

Bu yazıyı da ürünleri yapar yapmaz yazmadım. Önce kendim kullanmak ve memnun kalırsam paylaşmak istedim. Şimdi gönül rahatlığı ile anlatabilirim. 🙂 Aylardır düzenli kullandığım ve memnun kaldığım ürünleri, nasıl yaptığımı, nasıl kullandığımı ve neden sevdiğimi anlatayım.

İlk attığım şey yüz yıkama jeli ve tonikler oldu. Jel, köpük, krem türlü versiyonlarını kullandım temizlik ürünlerinin. En derinlemesine temizleyenini de, cildi kurutmayanını da. Faydası oldu mu bu ürünlerin bilmiyorum. Zira çoğu zaman problemli bir cildim oldu. Ya aşırı kuruluk yaşıyordum. Veya sürekli sivilcelerle uğraşıyordum. Yeni bir ürüne başlayıp memnun kalmayınca “doğru ürünü kullanamamış” oluyordum. Doğru ürünü bulmak için yaptığım değişiklikler ise “fazla değişiklik sebebiyle cildi yormak” ile sonuçlanıyordu.

Her gün makyaj yapmak zorunda kalmadığım bir iş düzenine geçince, cilt bakımına da bir süre ara verdim. Araştırmaya ve düşünmeye başladıkça sanki yüzümü deterjanla yıkıyormuşum gibi hissetmeye başladım. Tamamen bırakmak ve cildimi, saçlarımı herşeyden arındırmak istedim.

Yüz Temizleme Jeli yerine Ihlamur Sabunu:

Yüz temizliği için kullandığım jeller yerine doğal sabunları denemeye karar verdim. Yoğun kozmetik kullandığım zamanlarda biri “Yüzümü sabunla yıkıyorum” dese şiddetle karşı çıkardım. “Aman ha kurutur, şöyle yapar, böyle yapar” diye. Onca yıl, içinde ne olduğunu bilmediğim ürünleri kullanmışsam, daha doğal olduğuna inandığım sabunu denemekten ne kadar zarar gelebilirdi ki?

Ahmet zaten sabun aşığı. Yazın Ege kıyılarını gezerken türlü türlü doğal sabunlar almıştık birlikte. İlk bir kaç sabun denememden sonra yüzüm için en uygun sabunu buldum! Zeytinyağlı Ihlamur Sabunu. Sadece akşamları yıkıyorum. Bana yetiyor. Nadiren de olsa gün içinde veya sabah da yıkadığım oluyor. Kokusu, dokusu, verdiği temizlik hissi harika! Ilhamur sabunun cilde faydaları diye internette kısa bir araştırma yapın, gerçekten ikna edici.

Tonik yerine Gülsuyu:

Tonik yerine ise gülsuyu kullanıyorum. Buzdolabında muhafaza etmenin daha iyi olduğunu okumuştum. Ufak bir sprey şişede duruyor. Akşamları yüzümü sabunla yıkadıktan sonra gülsuyu sıkıyorum. Ve kurulamadan bir kaç dakika kendi kendine yüzümün emmesini bekliyorum. Sabahları rutin temizliğin ardından yine gülsuyu ile güne başlamak artık vazgeçilmezim olmaya başladı. Zar zor açılan göz kapaklarını da yumuşak yumuşak okşuyor resmen. 🙂

IMG_6711

Ev yapımı nemlendiricim:

Nemlendirici olarak da kendi yaptığım nemlendiriciyi kullanıyorum. İnternette biraz araştırırsanız çeşit çeşit oldukça kolay yapabileceğiniz tarifler bulabilirsiniz. Ben şöyle yaptım:

Malzemeler:

  • Hindistan cevizi yağı (1 ölçü)
  • Balmumu (1 ölçü)
  • Aynısafa uçucu yağı (Bir kaç damla)

IMG_6712

IMG_6715

İki yağı benmari usulü eritip karıştırdım. Üstüne koku vermesi için sevdiğim bir uçucu yağdan (siz istediğiniz her hangi başka bir uçucu yağ ekleyebilirsiniz tabi ki) bir kaç damla ekledim.

IMG_6705

Eridikten hemen sonra ateşten alıp kapaklı cam bir kaba koydum. Soğuyup donana kadar ağzı açık beklettim. Biraz da buzdolabında tuttuktan sonra kullanıma hazır hale geldi.

Bu arada aynı karışımın içine biraz tarçın da ekleyerek dudak balmı olarak ayırdım. Pancar kökü tozu ile pembe bir renk elde ediliyormuş, onu da ruj olarak kullanabiliriz sanırım. Henüz denemedim ama aklımda. 🙂

Processed with VSCO with g3 preset

İkisini de aylardır kullanıyoruz. Evde başka nemlendirici yok. Bir daha almayı da asla düşünmüyorum. Bir kere hindistan cevizi yağının kokusu ve tadına aşığım. Yiyesim geliyor. 🙂

Peeling & Maskeler:

Bunlar her gün yaptığım rutin uygulamalar. Bir de ara ara yaptığım maskeler var. Derin temizlik için de tüm piyasa ürünlerimi attım.

Bir ara yüzüme sadece gece yatmadan önce buz masajı yaptım. Yaşattığı ferahlık ve canlılık hissini hiç bir ürün artık bana sağlayamaz! Geceleri buz ile yüz masajına aklıma geldikçe hala devam ediyorum.

IMG_6710

Peeling için türk kahvesi telvesini kullanıyorum. Bunu aylardır yapıyorum ve çok memnunum. Kahve kokusu da bonusu. 🙂

IMG_6716

IMG_6717

Arkadaşımın Saros Körfezi sahillerinden toplayıp getirdiği doğal kil ile de bir kaç haftada bir maske yapıyorum. Ilık suyla temizleyip ardından yine biraz gülsuyu… (Melis’cim teşekkürler :))

IMG_6698

IMG_6699

Yediğimiz muzların kabukları ise çöpe gitmeden önce göz çevresine masaj olarak epey iş görüyor. 🙂

Güneş lekeleri için de Homemade Aroma Terapiden aldığım bir nemlendiriciyi kullandım uzun bir süre. İçeriğinde saf shea butter, soğuk sıkım susam yağı, % 100 saf biberiye ve lavanta uçucu yağı ve E vitamini var.

IMG_6709

Akne Kurutucu:

Bunun için de türlü türlü kremler kullanırdım. Çoğunun içeriğinde gördüğüm şey “çay ağacı yağı” oluyordu. Ben de tüm ürünlerden vazgeçip çay ağacı yağının kendisini aldım. Sivilcenin üzerine minnacık sürüyorum geceden. (Biraz yakıyor, çok sürmüyorum o yüzden) Çok hızlı şekilde kurutuyor. Kokusuna da bayılıyorum.

IMG_6707

Makyaj Temizleyici:

Makyaj temizleme losyonlarını da bırakalı çok oldu. Göz ki en hassas organlarımızdan biri. İçeriğinde ne olduğunu bilmediğim, çoğu zaman gözümü yakan ürünleri bıraktım. İlk denediğim ürün yine Homemade Aroma Terapi’den aldığım Makyaj Temizleyici oldu. İçeriğinde soğuk sıkım üzüm çekirdeği yağı ve yine soğuk sıkım kayısı çekirdeği yağı var. Çok memnunum. Bittikten sonra bir de saf kayısı veya badem yağını denemek istiyorum. Aktarlarda rahatlıkla bulabileceğim iki yağ. Bir ara acı badem sütü de kullanmıştım, o da gayet iyiydi ama kokusunu çok sevmediğim için daha nadir kullanıyorum.

IMG_6708

Doğal Saç ve Vücut Bakımı:

Gelelim duş jeli ve şampuana!

Duş jelini bırakalı aylar oldu. Ve iyi ki bırakmışım deyip duruyorum hala. Mis kokulu zeytinyağlı defne sabunum en sevdiğim temizleyicim oldu. İlk haftalarda vücudum çok kuruyordu. Pul pul döküldü ve kaşıntılar oldu. Yoğunluğunu azalttım, daha bol suyla duruladım ve duştan sonra nemlendirici kullandım. Bir süre sonra bedenim yeni sabunuma alıştı ve cildimin kuruluğu normale döndü. Sanırım cildimde biriken duş jeli kalıntılarını temizledi, öyle hissediyorum.

Banyo lifi olarak da şu renkli, çok iyi köpüren naylon gibi lifler vardır ya onlardan kullanıyordum. Onlarla da vedalaştım ve ipek banyo kesesi kullanmaya başladım.

Şampuan: 

Şampuanı değiştirmeyi çok uzun süredir düşünüyordum ama bir türlü istediğim gibi olmadı. Bu arada saçlarımı boyatmayı da 1,5 yıl önce bıraktım. Kendi saçımın ne kadar kuvvetli ve canlı olduğunu gördükçe çok doğru bir karar verdiğimi anlıyorum. Hem de her boyamada renk istediğim gibi oldu mu olmadı mı stresine de son. 🙂

Neyse önce sabun denedim, saçlarım keçe gibi oldu ve hemen bıraktım. Hatta bir ara “no poo” akımına mı uysam dedim ama cesaret bile edemedim. 🙂 Sonra marketlerden çıkıp aktarlardaki içerik olarak daha masum bulduğumuz bir markaya geçiş yaptık. Bir süre bunu kullandık. Yakın zamanda www.sadehayatim.com sayfasının sahibi Sevgili Banu’nun yazısı ile sabun kullanmaya yeniden cesaret ettim ve 1 haftadır şampuan yerine Zeytinyağlı Defne Sabunu kullanıyorum. (Tekrar teşekkürler Banu :))

Bu duruma en çok Ahmet sevindi. 🙂 Yıllardır saçlarını sabunla yıkamış biri olarak evlendik evleneli bana uymuş ve şampuana başlamıştı. Şimdi yeniden evdeki şampuanları atınca o da özüne döndü resmen. 🙂

IMG_6694

Marka olarak da Mehmet Aydın’ı kullanıyoruz, çok memnunuz. 

Aylık saç bakımı:

pr_01_108

Bir kaç haftada bir tatlı badem yağı ile saçlarıma masaj yapıyorum. Tatlı badem yağının saça ve cilde faydasını okudukça hayran oldum. Sürdükten sonra tülbentle saçımı sarıp 1-2 saat bekleyip zeytinyağlı defne sabunuyla yıkıyorum.

Ben Aksu Vital marka almıştım ve memnun kaldım. Diğer markaları denemedim ama çok fark edeceğini sanmıyorum.

Not: Bir keresinde gaza gelip hindistan cevizi yağı ile karıştırarak kullandım. Aman diyim, ben ettim siz etmeyin. 🙂

Ev yapımı deodorant:

Çok uzun zamandır bırakmak istediğim ama değiştirme konusunda bir türlü adım atamadığım bir üründü koltukaltı deodorantı ve roll-on’lar. Bir ay evvel son biten ürünün paketini atıp yenisini almadım. İnternetten biraz araştırma yapıp en basit tariflerden birini denedim. Karbonatlı su! Bu kadar. Sprey başlı bir şişeye koydum, biraz da sevdiğim uçucu yağlardan damlattım. Bir kaç hafta kullandım. Memnun kaldım aslında ama karbonat zaman içinde suyun içinde topaklaştığı için sprey borusunu tıkadı ve kullanmakta zorlandım.

Bir hafta kadar önce yeni bir tarif denedim. Hem Ahmet’e hem kendime yaptım. İkimiz de kullanıyoruz ve galiba sonunda aradığımız ürünü bulduk. 🙂

IMG_6696

IMG_6702

Yapmak isterseniz kısaca tarifi de yazıyorum: 1 ölçü mısır nişastası, 1 ölçü hindistan cevizi yağı ve 1/2 ölçü karbonatı karıştırıp benmari usulü erittim. Biraz lavanta yağı damlatıp cam kavanozda soğuyana kadar bekledim. Bu kadar.

Bu ürünler terlemeyi engellemiyor -ki terlemek çok faydalı bir şey zaten vücut için- ancak bakteri ve kötü koku oluşumunu kesinlikle önlüyor.  İnternette biraz araştırırsanız bir çok kolay tarif mevcut. Dediğim gibi 1 haftadır kullanıyorum ama yeniden piyasadaki deodorantlara dönmeyi hiç düşünmüyorum. Yaşasın ev yapımı sağlıklı deodorantlar. 🙂

Sıvı Sabun:

PE379168

Son olarak sıvı sabun kullanmayı da kalıp sabun ile değiştirdik. Zeytinyağlı defne sabunu kullanıyoruz. Kalıp sabunu yeterince konforlu veya hijyenik bulmazsanız sabunu rendeleyip cam bir kavonozda sıcak su ile karıştırın. Bir süre sonra sabun suyun içinde tamamen eriyecek. Pompalı bir cam kavonozda sıvı sabun olarak kullanabilirsiniz. (1 ölçü rende sabun, 2 ölçü su)

Not: Zaman içinde karışım biraz donuyor. Sıcak su ekleyip biraz karıştırırsanız düzelecektir.

Bu tarifi www.zehirsizev.com sayfasının sahibi Sevgili Mercan’ın yaptığı Zehirsiz Ev Atölyesi’nde öğrenmiştim.

Tüm bu değişimin bana neden iyi geldiğini de özetlemek isterim.

  • Bir şeyi cildime sürmekle yemek arasında bir fark görmüyorum. Bu nedenle içeriğinden emin olmadığım, riskli bulduğum ürünleri artık kullanmak istemediğim için bu arayışa başladım. Daha sağlıklı olduğuna inanıyorum.
  • İkincisi onlarca farklı ürün kullanmamın biraz da pazarlamacıların başarısı olduğunu düşünmeye başladım. Halbuki tek bir ürünle bile bir çok ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Mesela hindistan cevizi yağı ile onlarca farklı ürün yapabileceğimi biliyorum artık.

IMG_6713

  • Marketten aldığım neredeyse tüm ürünlerin paketi plastik. Bu şekilde ciddi plastik atığı çıkartmış oluyorum. Doğaya verdiğim zararı minumuma indirme gayretimin bir parçası bu değişim de. Daha az plastik tüketerek üzerime düşen görevi yaptığımı düşünüyorum, daha iyi hissediyorum.
  • Ürünleri evde kendim yapmak benim için tam bir eğlence. 🙂 Üstelik çok daha ekonomik.
  • Çoğu ürünün ambalajı plastik, üzerinde çeşit çeşit yazılar var, yani estetik değil. Kendim yaptığımda minik tatlı cam kavonozlara/şişelere koyuyorum ürünlerimi.  Küçük bir ayrıntı belki ama bu görsel güzellik benim çok hoşuma gidiyor. 🙂
  • Hem saçlarımda hem cildimde gözle görülür iyileşmeler oldu. Artık yüzümü fondötene bulamadan dışarı çıkabiliyorum. 🙂 Şaka bir yana gerçekten cilt ve saçların canlanması için biraz durmak ve arındırmak gerekiyor sanırım. Sürekli boyalar, kremler veya yağlarla kaplıyoruz. Bir çeşit maskeleme gibi geliyor artık. Oysa kendi haline bırakıp sadece ihtiyacı olduğu kadarını versek nasıl yeniden canlanıp hayat buluyorlar.
  • Ve son olarak şunu da ekleyeyim. Değiştirdiğim tüm bu ürünler sayesinde parmaklarımdaki egzamalar neredeyse tamamen iyileşme noktasına geldi. 🙂

Tüm bu doğal ürünler bana iyi geldi diye en doğru çözümler demek değil elbette. Ben sadece kendi tecrübemi yazmak ve içeriğinde ne olduğunu bilmediği ürünlerden vazgeçip daha doğal ürünlere yönelmek isteyenler için bir fikir vermesi vesilesiyle paylaşmak istedim. Doktor değilim. Cilt uzmanı da değilim. Sadece internetten yaptığım araştırmalar ve denemeler ile kendim için bulduğum en uygun ürünler bunlar oldu diyebilirim. Daha doğal ve sade yaşama arzumun bir parçası olarak kendim için bulduğum formüller bunlar. Ve bu sayede kendimi değil bakımsız hissetmek, eskiye göre çok daha bakımlı ve gerçek anlamda kendine özenli hissetmeye başladım.

Ve şunu söylemek isterim. Bir tarifi deneyip memnun kalmadığınızda hemen vazgeçmeyin. Yeni formüller denemeye devam edin. İlla ki size uygun bir ürün ortaya çıkacaktır.

Bir başka öneri de şu olabilir. Örneğin nemlendiricinizi değiştirmek ve doğal bir ürün kullanmak istiyorsunuz. Halihazırda kullandığınız ürünü atmayın. Kendi yapacağınız doğal ürünü kullanırken, alışkın olduğunuz diğer ürünü de saklayın. Kendimizi zorlamaya ve doğal ürünlere geçeceğiz diye mutsuz olmaya gerek yok. Kasarak değil, eğlenerek yapmak en güzeli bence. Benim için diş macunu böyle mesela. Bir kaç tane denedim ama hala beni tam anlamıyla memnun eden bir ürün bulamadığım/yapamadığım için piyasadaki markalardan birini kullanmaya devam ediyorum şimdilik.

Not: Yazıda bir kaç marka ismi de var. Hiç biri reklam değildir. Tamamen kullanıp memnun kaldığım ürünleri yazdım. 

Bu yolda attığım/atabildiğim en küçük adım bile benim için çok kıymetli. Sizin de aklınızdan, kalbinizden bazı şeyleri değiştirmek geçiyorsa hiç durmayın. Denemeye değer bence, ne dersiniz? 🙂

İmza: Doğal bakım sever.

Instagram: @sevalseval veya sevalyılmaz.com

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

Seyit Onbaşı…

184489_1126095454108425_2671292762559901310_n1

 

Köyünde onu herkes öldü bilmektedir.
Çanakkale’den Havran’daki köyüne kadar 145 kilometreyi 13 günde yayan yürür.
Geldiğinde evine giremez. Çünkü 9 yılda belki karısı, yeniden evlenmiş olabilir. Akşamdan geldiği evini sabaha kadar göz hapsine alır. Sabah koyunları çıkarmak için gelen bir akrabası ile karşılaşır.
“-Sen kimsin?
-Ben Seyidim.
-Biz seni öldü biliyoruz.
-İşte sağ döndüm. Benim hanım evli mi?
-Hayır evli değil. Bir çocuğun var içeride, çocuğu korkutursun. Bağırarak git, haberi olsun.”
Kapıdan eşinin ismini seslenir. 8 yaşında bir kız çocuğu kapıya gelir. “Anne” diyor, “kapıda sakallı biri var korktum.” Annesi geliyor kapıya bakıyor ki, adamı. “Korkma kızım o senin baban.”
Ve 9 yıl sonra kızıyla böyle tanışıyor.
O kız, sonradan nine olduğunda torunlarına, “Baba deyip de bir müddet kucağına oturamazdım” der.
***
Kocaseyit namı, Seyit Ali Çabuk tam adı.
Çanakkale’de 276 kiloluk top mermisini tek başına sırtlayıp İngiliz zırhlısını vuran kahraman.
1889’da Balıkesir’in Havran ilçesine bağlı bir orman köyü olan Manastır köyünde doğan Seyit Ali, Yörük çocuğudur.
Mavi gözlü ve ufak tefektir.
Gariban Anadolu köylüsü.
Keçi güder arada kaçak odun kömürü yapar satar.
1909’da askere gider.
1912’de Balkan Savaşı’na katılır.
1914’te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale cephesinde topçu eri olarak bulundu.
18 Mart1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Ali, Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevlidir.
(Savaşın en kritik anlarından birinde Queen Elizabeth zırhlısından atılan bir top mermisi Mecidiye Tabyası’na isabet eder. Mecidiye Tabyası’nın pozisyonu çok kritiktir. Boğazdan geçen düşman savaş gemilerini vurmak üzere oradadır. Ve hedef alınan tabyada geriye sadece iki er ve tabya komutanı kalmıştır. Bu erlerden bir tanesi Seyit Ali Çabuk’tur.
Seyit, 276 kiloluk bir mermiyi, mataforası yani vinci bozuk olan topçu bataryasına tek başına sırtlayarak yerleştirmeyi başarır.
Ve Ocean gemisini dümen sisteminden vurmayı başarır. Ocean daha sonra sürüklenir ve Nusrat’ın döşediği mayınlardan birine çarparak batar.
Bu başarısından ötürü onbaşı rütbesine yükseltilmiş bir de ödül olarak çift tayın verilmiş.
O da bir hafta sonra kursağından geçmeyince istememiş.
Seyit Ali, 1909’da gittiği askerden, 1918’de onbaşı olarak döner.
1915’teki zaferden sonra 3 yıl daha Çanakkale’de askerliğe devam eder.
1918’de terhis olur.
BİR TEK ATATÜRK HATIRLAR
Kocaseyit, harpten döndükten sonra burada köyünde kimseye savaş ile ilgili bir şey anlatmaz. 9 yılda yaşadıklarını kendine saklar. Kolay değil, yaşanan olaylar, büyük travmalar yaratmıştır muhtemelen. 1929’da Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir açılış için Havran’a gelir. Açılıştan sonra Havran Nahiye Müdürü’ne der ki, “Burada bir Seyit Onbaşı olacaktı onu görmem lazım.”
Ancak Havran Nahiye Müdürü, Seyit Onbaşı’nın hangi köyde olduğunu bilmez. “Buluruz tabii Paşam” deyip, Edremit askerlik şubesinden Seyit’i sordurur. Manastır köyünde bulunur. Şubeden 2 jandarma görevlendirilip salınır. Sabah çıkan jandarmalar akşamüstü köye gelir. Kocaseyit, dağa kömüre gitmiştir. Jandarmalar evinin önünde akşama dek bekler. Akşam geç saatte evine gelen Seyit, jandarmayı görünce, kaçak kömür için geldiklerini sanır. Ama bozuntuya vermez. Askerlere “suçum ne ki” diye sorar. “Hayır, suçun yok biz seni bekliyoruz. Seni Paşa çağırıyor.” Seyit, sevinir.
Gece yarısı vardıklarında nahiye müdürü, Seyit’i perişan vaziyette görünce, önce onu bir güzel yıkatır, berberde saç sakal traşı yaptırır. Sabah da elbisesini verir. Atatürk’ün yanına çıktığında, biraz sohbetten sonra Paşa ‘ne istersen, iste sen büyük kahramanlık yaptın’ der.
Maaş bağlatılmasını teklif eder. Seyit Ali, “Hayır paşam” demiş, “biz görevimizi yaptık maaş için değil” der. Tek bir isteği olur Atatürk’ten, “Ben dağda kaçak odunla kömür imal ediyorum. Havran ve Edremit’te gece kaçak satıyorum. Senin emrinle o dağdaki ormancılar baltamı almasa. Rahat çalışsam, maaş da istemem”
Atatürk, nahiye müdürüne talimat verir, Seyit’e dokunulmasın diye.
Ancak iki yıl sonra yeni gelen nahiye müdürü bu emri uygulamaz, Seyit’e pek rahat verilmez.
Seyit Ali Onbaşı, bir süre daha dağda odun kömürü yapar.
Yaşlanmaya başlayınca zorlanır, Havran’da bir fabrikada hamallığa başlar.
Seyit Ali Çabuk, 1939’da 50 yaşındayken, zatürreye yakalanır ve yaşamını yitirir.
Köyündeki mezara gömülür.
Kocaseyit’in öyküsü, bir yerde Türkiye’nin tüm kahramanlarının öyküsüdür.

PANİKATAK GELDİĞİNDE BİLİNMESİ GEREKENLER ve NEFES EGZERSİZİ

panik-atak-nedir-nasil-basa-cikilir-2015101114071

 

Arkadaşlar öncelikle bu yazıyı bir kopyala yapıştır şeklinde yada bilip bilmeden kaleme almadık. Yıllarca panikatak tedavisi görmüş ve envai çeşit ilaç kullanmış birisi olarak yazıyorum. Yazıya panik atağın ne olduğunu anlatarak başlamayacağız çünkü internette bu hususla ilgili yeterince yazı var. Zaten panik atak hastalarının çoğu hastalığı hakkında yeterince bilgi sahibidir ve hastalığı tanımayan kimselerin olur olmadık tavsiyeleri ve yorumlarından olumsuz etkilenirler.
Panik atak (bundan sonra kısaca PA diyeceğiz) byinin alarm sisteminin bozulmasıyla oluşur. Ortada herhangi bir neden olmadığı hallerde dahi kendini gösterebilir. PA sırasında vucut korkuya verdiği tepkiyi verir. PA lı kişi korkmuş değildir ama vucudu yanlış bir alarmla korkuya verdiği tepkiyi vermeye başlamıştır. Bu nedenle nabız yükselmiş ,nefes alış verişi dengesizleşmiştir. Çoğu kez gırtlağa bir yumru saplanmış ve göğüste ağrılar meydana gelmiştir. Kanda adranalin yükselmiştir. PA lı kişi ortada korkacak birşey olmadığı halde böyle bir bedeni değişikliği anlamlandıramaz ve kalp krizi yada astım nöbeti geçirdiğini sanır. Oysa sadece bedeni korkmuştur. PA lı kişi kendisi korkmadığı için (atağın başladığı anda) bedeninin korku tepkisi verdiğini anlayamaz. Tüm dikkat vucuda kesilir.
Adranalinin yükselmesi ve beyinde oluşan çeşitli savunma tedbirlerinin getirisi olarak nefes düzensizleşir. İşte bu nefes dengesizliği PA yı dahada azdırır. Nefes ya çok hızlı alınıp verilmiş yada çok fazla tutulmuştur. Bu durumda kandaki karbondioksit ve oksijen dengesi bozulur. Esasen vucut bu durumu düzeltmek için harekete geçer lakin bu yarım saat alır. Yarım saatte PA sırasında bir ömür gibidir ve kişiyi çok yorgun ve bitkin düşürür. Yarım saatlik bir atak kişiyi tüm gün yorgun bırakabilir. Şimdi aşağıda nefes egzersizleri ile bu yarım saati nasıl bir kaç dakikaya indireceğimizi göreceğiz.
Kaldığımız yerden devam edelim. Nefesimiz düzensizleşmişti ve buna bağlı olarak vucudumuzda karbondioksit- oksijen dengesi bozulmuştu. Sık nefes alıp vermek kanımızdaki oksijen oranını artırır. Bu durumda kanımız bazik özellik göstermektedir. Bu durum kan damarlarının -özellikle beyine giden damarların büzülmesini ve bir tür sarhoşluk halinin gelmesini sağlar. Sadece bununlada kalmaz vucudumuzdaki tüm sıvıların dengesini bozar. Vucut kandaki oksijeni yeterince kullanamaz. Beyin damarlarının büzülmesi baş dönmesine ,kola giden damarların büzülmesi kollarda karıncalanma ve uyuşmalara ,kesik kesik nefes almakta göğüste ağrılara neden olur. PA lı kişi bu belirtilerle hepten kendisini kötü hisseder.
Esasen kesik ve sık nefes alma durumu için bu gayet normaldir ancak PA lı kişi kesik ve sık nefes aldığının ,nefesinin düzensizliğinin ve bununda adranalin seviyesinin değişimi sonucu olduğunun farkında bile değildir. İşte bu durumdada beyin acil durum sinyallerini devreye sokar ve tam bir Panik atak nöbetine neden olur.
NEFES EGZERSİZİ :
Sadece ve sadece nefesimizi kontrol ederek bu sıkıntıları çok daha kolay ve çabuk atlatabiliriz.
atlatabiliriz. Yapmamız gereken çok basit ve heryerde uygulayabileceğimiz bir yöntem.
A. İlk Adımda ;
1. Dik oturuyoruz ve karnımızı şişiriyoruz. Bu sayede diyafram şişiyor ve daha fazla hava alabilmemizi sağlıyor.
2. Üçe kadar sayarak yavaş yavaş nefes alıyoruz. Nefesimizi üç saniye tutup yine üçe kadar sayarak nefesimizi veriyoruz. Bu sayede kanımızdaki oksijen miktarı düşüp karbondiyoksit miktarı artıyor ve asit baz dengesi yerine geliyor. Damarlardaki büzülmeler normale dönüyor. 3 sn nefes al ,3 sn nefes tut ,3 sn nefes ver. Bu kadar basit bir yöntemle sıkıntılarınızın çoğundan kurtulabilirsiniz.
B. İkinci Adımda ;
İlk adım yeterli gelmediği hallerde elimize bir kese kağıdı yada poşet alıp onun içerisine soluyoruz. Bu sayede karbondioksitli hava alarak yukarıdaki etkiyi sağlıyoruz.
Bu nefes egzersizleri ile uyuşmaların ,sarhoşluk benzeri o beter hissin ,göğüse saplanan ağrıların ve uyuşmaların kısa sürede geçtiğini göreceksiniz.
Kolay Gelsin.
Kaynak: Evde Teknik

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bilinçaltının Sizinle Haberleştiğini Gösteren 5 Şey

bilincalti2

 

Düşüncelerimiz bilincimizde oluşur. Ama bilinçaltı tüm düşünce ve fikirlerin ana kaynağıdır. Bilinçaltına ulaştığınızda, aradığınız tüm cevapları alabilirsiniz. Bilinçaltı yaşam kaynağının anahtarını elinde tutar. Bilinçaltımız bize rehberlik eder ve bizimle haberleşir. Bilinçaltının sizinle haberleştiğini gösteren 5 önemli ipucunu sizin için sıraladık.

1- Tahminleriniz Çıkmaya Başladıysa.
Hepimiz hayatımızla ilgili bazı konularda tahmin yürütürüz. Eğer bilinçaltınız devreye girdiyse içinizdeki ses yoğun şekilde sizi bazı konularda uyarmaya çalışır. İçinizdeki sesi dinlemek önemlidir. Bazen içimizde yoğun bir duygu yaşarız. Kötü bir şey olacağını hissederiz. Bir olay hakkında kesin bir tahminde bulunuruz ve gerçekleşir. Bu bilinçaltınızın sizinle haberleştiğini gösteren önemli kanıtlardan biridir.

2- Dejavu – O anı daha önce yaşamış gibi hissetmek.
Eğer bir anı daha önce yaşamış gibi hissediyor ve arkasındaki olayın nasıl olacağını hissediyorsanız, bilinçaltınız sizinle haberleşmeye başlamıştır. Dejavu bilim tarafından tam olarak açıklanamayan bir his durumudur.

3- Hislerinizde tanıdık duyular hissediyorsanız.
Bir koku size anılarınızın kapılarını açar. Bilinçaltınız yeni tanıştığınız bir insan hakkında 8 saniye içinde bir karara varır ve bu karar %90 doğru çıkmaktadır. Kısaca bir insan hakkında hissettiğiniz ilk duygular genellikle doğrudur ve bilinçaltının sizinle haberleşmesi sayesinde ortaya çıkar. Bilinçaltınız 5 duyu organınızın hisleriyle sizinle haberleşebilir. Bu tanıdık bir koku veya çok sevdiğiniz bir şarkının aklınıza gelmesi gibi olabilir. Bir kişiyi çok sevdiğiniz bir insana benzetmek veya o kişinin size çok tanıdık gelmesi de aynı şekilde bilinçaltınızın haberleşme yöntemlerinden biridir.

4-  Rüyalar
Bilinçaltı size rüyalarınızda bazı cevaplar verir. Sadece rüyanızı doğru yorumlamanız yeterlidir. Rüyada objeler kadar hissettiğiniz duygularda önemlidir. Gergin ve depresyon dönemlerinde daha az rüya görülmektedir. Rüyalarınızı hislerinizle yorumlayın. Ne hissettiğinizi düşünün. Mesela rüyada erik yediğinizi gördünüz. Diyelim erik çok sevmediğiniz bir meyve siz bunu yerken mutsuz hissettiniz. O halde bunu şöyle yorumlayabiliriz. Hayatta bir şeyler sizi zorluyor ve gerginlik yaratıyor. Bilinçaltınız size rüyalarınızda doğru cevapları verir.

5- Cevaplar karşınıza çıkıyorsa
Bilinçaltı ile haberleşmeye başlayan insanların başına çok ilginç şeyler gelmeye başlar. Mesela sabah sorduğunuz bir sorunun cevabını akşam haber bülteninde veya facebookta görebilirsiniz. Hem de hiç bir araştıma yapmadan öylece karşınıza çıkar. Sadece dikkatinizi verin ve bilinçaltının şaşırtıcı gücüne şahit olun…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Konsantrasyonunuzu Geliştirecek 5 Eğlenceli Egzersiz

 

Hem eğlenmek, hemde konsantrasyonunuzu arttırmak istiyorsanız bu egzersizler tam size göre. Konsantrasyon yeteneği hepimiz için çok önemlidir. Pek çok insan konsantre olmadığı için kolay öğrenemez ve başarılı olamaz.
Hızlı öğrenirsiniz
> Farkındalığınız artar
> Etkili düşünme yeteneği kazanırsınız
> Detayları ve ince ayrıntıları görürsünüz
> Karar verme yeteneğinizi geliştirirsiniz.

Konsantrasyon yeteneğini arttıran basit egzersizler

1- Mükemmel daire çizmek
Kalemi kağıdı elinize alın. Konsantre olarak mükemmel bir daire çizme egzersizi yapın ve diğer geometrik şekillerle devam edin. Üçgen, kare vb.

2- Şişeye su koyma egzersizi
Küçük ağızlı bir şişe seçin ve büyük bir bardakla şişeye su doldurmaya başlayın. Dökmeden konsantre olarak yapın.


3- İğne ve İplik
Hepimiz bir iğneye ip geçirmenin zor olduğunu biliriz. Ama bu eylem konsantrasyonu geliştiren bir adımdır. Bir iğne ve iplik alın ve çalışmalara hemen başlayın.

4- Kağıt katlama sanatı
Origami yaparak konsantrasyonunuzu arttırabilirsiniz. İnternette pek çok örneği bulunmaktadır. Japonların geleneksel kağıt katlama sanatı gerçekten konsantrasyonunuza iyi gelecektir.

5- Bir resmi detaylandırmak
İnternetten veya bir dergiden resim seçin ve 10 dakika boyunca konsantre olarak resmi inceleyin. Daha sonra resmi bir kağıda aktarın. Önemli olan çizim kalitesi değil ne kadar detay aktardığınızdır.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

DİZLERİNDE SIVI EKSİKLİĞİ OLANLARA KÜR !!!!

agri_kesiciden_daha_etkili_kusburnunu_boyle_icin_h101979_6769e1

 

Geçmiş olsun öncelikle Allah şifa versin bu kürü deneyin şifa bulursun hiç bir zararı yok hata çok faydası var İbrahim saraç oğlunun sitesinden  bu kür.

Önerdiğim yakınlarım iyileşti kür kuşburnu ve hibiskus mekke gülü (medine gülü)

kürün yapılışı 7.adet kuşburnu 3. mekke gülü yada bir avuç mekke gülü önçe tozdan arındırmak için yıkayın kuşburnu çatlatılacak ki daha verimli olsun havanda hafif ezip çatlata bilirsiniz kuşburnu ve mekke gülünü bir demliğe koyup bir bardak sıvı çıkacak kadar su koyun 6.7.dakika kaynatın su mutlaka klorsuz olacak mümkünse dağ suyu bulabilir seniz en iyisi çeşme suyu kesinlikle kullanmayın çeşme suyunda klor var klorda bitkisel ürünlerin faydasını bozuyormuş.

Bu kürü günde iki kere sabah aç karnına kahvaltıdan yarım saat önce gece yatarken içebilirsiniz 15 beş gün kesintisiz uygularsanız ALLAH HIN İzni ile şifa bulursunuz.

İyileştikten sonra haftada bir gün bir kere içebilirsiniz doğal C. vitamini ve ağrı kesici sonuçta

NOT: sakın bitkisel ürünlere şeker koyup içmeyin faydasını göremezsiniz .

alıntı

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 23 Comments »

Seven Erkek Kıskanır Meliha…

_780x917-hbzi1gjppt1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hööö Yaaa… Bi Elli Yıl Da Bu Söylensin…

b58ea4a9-3a6a-46b9-b294-a7acd41fdbcd1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

FARKINDA MIYIZ ?

fark1
* Mallarımız arttı, keyfimiz azaldı.
* Daha büyük evlerde ama daha küçük ailelerle yaşıyoruz.
* Konforumuz arttı ama zamanımız daraldı.
* Para kazanmayı öğrendik ama yuva kurmayı beceremedik.
* Çok para harcıyoruz ama az gülüyoruz.
* Varlığımızı arttırdık ama değerimizi yitirdik.
* Az kitap okuyor, çok televizyon izliyoruz.
* Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz.
* Uzmanlıklar arttı ama sorunlar çoğaldı.
* İlaçlar çoğaldı fakat hastalıklar arttı.
* Çok konuşuyor ama az gönül verip bol yalan söylüyoruz.
* Tanıdıklar arttı ama dostlar eksildi.
* Acele etmeyi öğrendik ama sabırlı olmayı asla.
* Atomu parçaladık, ön yargılarımızı yıkamadık.
* Uzaya ulaştık ama kendi iç derinliklerimizden habersiziz.
* Aya kadar gidip dönmeyi biliyoruz ama komşumuza uğramak için üst kata çıkamıyoruz.
* Daha çok plan yapıyor ama daha az sonuç alıyoruz.
HAYATA YILLAR EKLEMİŞİZ AMA YILLARA HAYAT KATAMAMIŞIZ.
FARKINDA MIYIZ ?

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yorgun Uyanmaya Son Veren Efsane Karışım

3322-yorgun-uyanmaya-son-veren-efsane-karisim-450x01

 

Kalitesiz uyku tüm hayatımızı etkilemekte ve çeşitli hastalıklara davetiye çıkartmakta. Hipertansiyon, kalp rahatsızlıkları riskini arttırmakta, dikkat dağınıklığı, yorgunluk ve benzeri birçok yolla da hayatımıza negatif etki etmektedir. Gece uyuyacağınız 8 saatlik uyku bu etkileri yok etmede oldukça önemlidir.
Kürümüz sadece organik bal ve Himalaya tuzundan oluşmakta. Her akşam yatmadan önce bir yemek kaşığı almanız yeterli. Himalaya tuzu doğal ve işlenmemiş haliyle 84 önemli mineral içerir ve bunların hepsi vücudumuza yararlı. Toksin üretmeden emilebilen bu maddeler, melatonin ve seratonin seviyesi ile kan basıncını düzenler.
Hazırlanışı ise oldukça basit:
-1 çay kaşığı pembe Himalaya tuzu
-5 çay kaşığı organik bal
Bu ikisini karıştırıp yatmadan önce bir yemek kaşığı ister doğrudan ister su ile tüketin. Rahat uyuyup enerjiyle dolu uyanmanın keyfini çıkartın.

Kaynak : http://yemek.mynet.com/yorgun-uyanmaya-son-veren-efsane-karisim-1148427

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Böbrek Taşı Dökmenize Yardımcı Olacak 13 Şifa Kaynağı

3847-bobrek-tasi-dokmenize-yardimci-olacak-13-sifa-kaynagi-450x01

 

Böbrekler insan vücudunun sağlıklı çalışabilmesi için çok önemli organlardır.
Böbrekler sayesinde vücutta bulunan vücudun ihtiyaç duymadığı atıkların çıkarılması sağlanır. Bu sebeple böbreklerin doğru şekilde çalışması çok önemlidir. Böbreklerin bir diğer görevi ise, kan basıncını, hormonları ve vücuttaki asit-bazı dengelemesidir. Dolayısıyla böbreklerin işlevini yitirmemesi ve düzenli çalışması büyük önem taşımaktadır.
ediğimiz besinler yoluyla böbreklerin düzgün çalışması bazı koşullarda engellenebilmektedir. Özellikle sodyumun ve potasyumun gereğinden fazla tüketilmesi böbreğin çalışma fonksiyonlarına olumsuz etki edebilmektedir. Böbrek hastalıklarının pek çok farklı belirtisi vardır. Ancak bunlardan en sık görülenleri; mide bulantısı, kusma, kilo değişiklikleri, iştahsızlık, uzun süren kanamalar, kaşıntı ve az idrara çıkmadır.
Ayrıca böbrek hastalıklarının düzenli yapılan testler ile erken teşhis edilmesi oldukça büyük bir önem taşımaktadır. İlave olarak böbrek hastalıklarına yakalanma riskini azaltmak ve böbrekleri korumak için tüketilen besinlere dikkat edilmeli ve beslenme alışkanlıkları bu yönde düzenlenmelidir.
Böbreklere İyi Gelen Yiyecekler Nelerdir?
1. Pirinç
Pirinç düşük içeriğinde düşük potasyum bulunduran bir besindir. Bu yönüyle pirincin böbrek için iyi geldiğini söyleyebiliriz. Aynı şekilde pirinç bir çeşit karbonhidrat olarak vücuda ihtiyacı olan enerjiyi sağlayabilmektedir.
Dolayısıyla içeriğinde yüksek oranda potasyum bulunduran diğer karbonhidrat gıdalara oranla pirinç tüketmek böbrekler için daha faydalı olacaktır. Çünkü aşırı potasyum zaman zaman böbrekleri yorabilmektedir.
2. Soya Proteini
Hemen hemen tüm hayvansal gıdalar içeriğinde fosfor mineralini bulundurur. Fosfor minerali elbette ki insan sağlığı ve vücudu için oldukça faydalıdır. Fakat vücuda fazla miktarda fosfor minerali alındığında çeşit sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Çünkü böbrekler vücutta aşırı miktarda bulunan bu fosforu atmakta zorlanmaktadır.
Böbrekler bu fazla miktarda vücutta bulunan fosfor mineralini atmak için fazla çalışmakta ve kendisine birtakım zararlar verebilmektedir. Bu sebeple soya proteini tüketmek faydalı olacaktır. Çünkü soya proteini içeriğinde süt ürünlerinde bulunan faydalı mineralleri barındırmaktadır. Sağlıklı beslenmek için tüketilecek soya proteini böbrekler için oldukça yararlı olacaktır.
3. Meyveler
Meyveler her daim böbrekler için oldukça faydalı besinlerdir. Çünkü vücutta bulunan üreyi vücuttan atmaya çalışan böbreklerin yorulmasını üre miktarını azaltan meyveler engellemektedir.
4. Sebzeler
Sebzeler de aynı şekilde meyveler gibi böbrekler için oldukça büyük faydalara sahip besinlerdir. Aynı şekilde böbreklerin vücuttan bazen atmakta zorlandığı üre miktarını sebzelerin azaltmasıyla böbrekler daha sağlıklı ve kolay çalışır hale gelmektedir.
Bu sebeple beslenmenizde sebzeleri muhakkak düzenli olarak kullanmalısınız. Bu böbrekleriniz için oldukça iyi olacaktır.
5. Yoğurt
Yoğurt bilindiği üzere probiyotik bir besindir. Probiyotik besinler böbrekler için oldukça iyi gelmektedir. Uzmanlar da düzenli olarak ve yeterli miktarda tüketilen yoğurdun böbrek sağlığı için oldukça faydalı olacağını söylemektedir.
6. Bal Kabağı
Bal kabağı ülkemizde yoğun olarak tüketilmese de aslında böbrekler için çok faydalı bir besindir. Bu sebeple günlük beslenmenizde bal kabağını da tüketmeniz böbrek sağlığınız için iyi olacak ve böbrek hastalıklarına yakalanma riskinizi azaltacaktır.
7. Maydanoz
Maydanoz da özellikle böbrekler için çok faydalı bir bitkidir. Böbreklerin çalışmasını kolaylaştırmak için destek olan maydanoz, aynı şekilde böbrek taşı tedavisinde de sıklıkla kullanılmaktadır.
Bu sebeple beslenmenizde maydanoza yer vermeniz böbrek taşlarını tedavi etmek için de oldukça işe yarayacaktır.
8. Kabak Çekirdeği
Kabak çekirdeğinin böbrekleri serbest radikallerden koruduğu bilinmektedir. Bu sebeple düzenli olarak ancak aşırıya kaçmadan böbrekleriniz için kabak çekirdeği tüketebilirsiniz. Fakat bu noktada kesinlikle aşırıya kaçmamak gerekmektedir.
9. Çavdar
Özellikle herkesin bildiği gibi çavdar ekmeği her daim beyaz ekmeğe oranla daha faydalıdır. Bunun sebebi çavdarın çok daha sağlıklı bir besin olmasıdır. Çavdar içeriğinde bol miktarda lif içeren bir besindir. Bu özelliğiyle çavdar metabolizmayı hızlandırmakta, sindirim sisteminin düzgün çalışmasını sağlamakta ve dolaylı olarak böbreklere iyi gelmektedir.
10. Su
Herkes bilir ki su böbreklere çok ama çok iyi gelmektedir. Çünkü vücuttaki su eksikliğinde böbreklerin çalışması zorlanmaktadır. Bu sebeple düzenli olarak muhakkak su içilmeli ve vücut susuz bırakılmamalıdır.
Su vücuttaki zararlı maddelerin böbrek yoluyla vücuttan atılabilmesine büyük katkılar sağlamaktadır. Dolayısıyla hiç çekinmeden her gün düzenli olarak belirli bir miktarda su içmek hem böbrekleriniz için hem de vücudunuzun genel sağlığı için oldukça faydalı olacaktır.
11. Zerdeçal
Pek bilinmemekle birlikte zerdeçal aslında antiseptik özelliği taşımaktadır. Hatta bu özelliği sebebiyle pek çok ilacın içerisinde de bulunmaktadır. Zerdeçal böbreklere oldukça iyi gelmektedir.
12. Zencefil
Zencefil tüketmek de böbreklere çok iyi gelmektedir. İster pişmiş olarak, ister çiğ olarak isterseniz de toz halinde zencefil tüketmeniz böbrekleriniz için oldukça faydalı olacaktır. Özellikle diyabetli hastaların böbreklerini koruması da zencefil sayesinde olabilmektedir. Bu yüzden zencefil böbrek sağlığı için oldukça önemli bir yiyecektir.
13. Isırgan Otu
Isırgan otunun böbrekler için oldukça faydalı ve şifalı bir bitki olduğu bilinmektedir. Çünkü böbreklerde fazla toksin birikmesini ısırgan otu önleyebilmektedir. Isırgan otunu dilerseniz böbrekleriniz için çay yaparak içebilirsiniz. Bu sayede böbrekleriniz daha hızlı çalışacaktır.

KAYNAK: http://yemek.mynet.com/bobrek-tasi-dokmenize-yardimci-olacak-13-sifa-kaynagi-1153164

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »