- Her türlü yüz temizleyiciler (jel, krem, köpük vs)
- Tonikler
- Nemlendiriciler
- Maskeler
- Akne kurutucular
- Makyaj Temizleyici
- Dudak Balmı
- Duş Jeli
- Şampuan
- Saç bakım kremleri ve spreyleri
- Koltukaltı Deodorantı
- Ve sıvı sabun!
Bu yazıyı da ürünleri yapar yapmaz yazmadım. Önce kendim kullanmak ve memnun kalırsam paylaşmak istedim. Şimdi gönül rahatlığı ile anlatabilirim. Aylardır düzenli kullandığım ve memnun kaldığım ürünleri, nasıl yaptığımı, nasıl kullandığımı ve neden sevdiğimi anlatayım.
İlk attığım şey yüz yıkama jeli ve tonikler oldu. Jel, köpük, krem türlü versiyonlarını kullandım temizlik ürünlerinin. En derinlemesine temizleyenini de, cildi kurutmayanını da. Faydası oldu mu bu ürünlerin bilmiyorum. Zira çoğu zaman problemli bir cildim oldu. Ya aşırı kuruluk yaşıyordum. Veya sürekli sivilcelerle uğraşıyordum. Yeni bir ürüne başlayıp memnun kalmayınca “doğru ürünü kullanamamış” oluyordum. Doğru ürünü bulmak için yaptığım değişiklikler ise “fazla değişiklik sebebiyle cildi yormak” ile sonuçlanıyordu.
Her gün makyaj yapmak zorunda kalmadığım bir iş düzenine geçince, cilt bakımına da bir süre ara verdim. Araştırmaya ve düşünmeye başladıkça sanki yüzümü deterjanla yıkıyormuşum gibi hissetmeye başladım. Tamamen bırakmak ve cildimi, saçlarımı herşeyden arındırmak istedim.
Yüz Temizleme Jeli yerine Ihlamur Sabunu:
Yüz temizliği için kullandığım jeller yerine doğal sabunları denemeye karar verdim. Yoğun kozmetik kullandığım zamanlarda biri “Yüzümü sabunla yıkıyorum” dese şiddetle karşı çıkardım. “Aman ha kurutur, şöyle yapar, böyle yapar” diye. Onca yıl, içinde ne olduğunu bilmediğim ürünleri kullanmışsam, daha doğal olduğuna inandığım sabunu denemekten ne kadar zarar gelebilirdi ki?
Ahmet zaten sabun aşığı. Yazın Ege kıyılarını gezerken türlü türlü doğal sabunlar almıştık birlikte. İlk bir kaç sabun denememden sonra yüzüm için en uygun sabunu buldum! Zeytinyağlı Ihlamur Sabunu. Sadece akşamları yıkıyorum. Bana yetiyor. Nadiren de olsa gün içinde veya sabah da yıkadığım oluyor. Kokusu, dokusu, verdiği temizlik hissi harika! Ilhamur sabunun cilde faydaları diye internette kısa bir araştırma yapın, gerçekten ikna edici.
Tonik yerine Gülsuyu:
Tonik yerine ise gülsuyu kullanıyorum. Buzdolabında muhafaza etmenin daha iyi olduğunu okumuştum. Ufak bir sprey şişede duruyor. Akşamları yüzümü sabunla yıkadıktan sonra gülsuyu sıkıyorum. Ve kurulamadan bir kaç dakika kendi kendine yüzümün emmesini bekliyorum. Sabahları rutin temizliğin ardından yine gülsuyu ile güne başlamak artık vazgeçilmezim olmaya başladı. Zar zor açılan göz kapaklarını da yumuşak yumuşak okşuyor resmen.
Ev yapımı nemlendiricim:
Nemlendirici olarak da kendi yaptığım nemlendiriciyi kullanıyorum. İnternette biraz araştırırsanız çeşit çeşit oldukça kolay yapabileceğiniz tarifler bulabilirsiniz. Ben şöyle yaptım:
Malzemeler:
- Hindistan cevizi yağı (1 ölçü)
- Balmumu (1 ölçü)
- Aynısafa uçucu yağı (Bir kaç damla)
İki yağı benmari usulü eritip karıştırdım. Üstüne koku vermesi için sevdiğim bir uçucu yağdan (siz istediğiniz her hangi başka bir uçucu yağ ekleyebilirsiniz tabi ki) bir kaç damla ekledim.
Eridikten hemen sonra ateşten alıp kapaklı cam bir kaba koydum. Soğuyup donana kadar ağzı açık beklettim. Biraz da buzdolabında tuttuktan sonra kullanıma hazır hale geldi.
Bu arada aynı karışımın içine biraz tarçın da ekleyerek dudak balmı olarak ayırdım. Pancar kökü tozu ile pembe bir renk elde ediliyormuş, onu da ruj olarak kullanabiliriz sanırım. Henüz denemedim ama aklımda.
İkisini de aylardır kullanıyoruz. Evde başka nemlendirici yok. Bir daha almayı da asla düşünmüyorum. Bir kere hindistan cevizi yağının kokusu ve tadına aşığım. Yiyesim geliyor.
Peeling & Maskeler:
Bunlar her gün yaptığım rutin uygulamalar. Bir de ara ara yaptığım maskeler var. Derin temizlik için de tüm piyasa ürünlerimi attım.
Bir ara yüzüme sadece gece yatmadan önce buz masajı yaptım. Yaşattığı ferahlık ve canlılık hissini hiç bir ürün artık bana sağlayamaz! Geceleri buz ile yüz masajına aklıma geldikçe hala devam ediyorum.
Peeling için türk kahvesi telvesini kullanıyorum. Bunu aylardır yapıyorum ve çok memnunum. Kahve kokusu da bonusu.
Arkadaşımın Saros Körfezi sahillerinden toplayıp getirdiği doğal kil ile de bir kaç haftada bir maske yapıyorum. Ilık suyla temizleyip ardından yine biraz gülsuyu… (Melis’cim teşekkürler :))
Yediğimiz muzların kabukları ise çöpe gitmeden önce göz çevresine masaj olarak epey iş görüyor.
Güneş lekeleri için de Homemade Aroma Terapiden aldığım bir nemlendiriciyi kullandım uzun bir süre. İçeriğinde saf shea butter, soğuk sıkım susam yağı, % 100 saf biberiye ve lavanta uçucu yağı ve E vitamini var.
Akne Kurutucu:
Bunun için de türlü türlü kremler kullanırdım. Çoğunun içeriğinde gördüğüm şey “çay ağacı yağı” oluyordu. Ben de tüm ürünlerden vazgeçip çay ağacı yağının kendisini aldım. Sivilcenin üzerine minnacık sürüyorum geceden. (Biraz yakıyor, çok sürmüyorum o yüzden) Çok hızlı şekilde kurutuyor. Kokusuna da bayılıyorum.
Makyaj Temizleyici:
Makyaj temizleme losyonlarını da bırakalı çok oldu. Göz ki en hassas organlarımızdan biri. İçeriğinde ne olduğunu bilmediğim, çoğu zaman gözümü yakan ürünleri bıraktım. İlk denediğim ürün yine Homemade Aroma Terapi’den aldığım Makyaj Temizleyici oldu. İçeriğinde soğuk sıkım üzüm çekirdeği yağı ve yine soğuk sıkım kayısı çekirdeği yağı var. Çok memnunum. Bittikten sonra bir de saf kayısı veya badem yağını denemek istiyorum. Aktarlarda rahatlıkla bulabileceğim iki yağ. Bir ara acı badem sütü de kullanmıştım, o da gayet iyiydi ama kokusunu çok sevmediğim için daha nadir kullanıyorum.
Doğal Saç ve Vücut Bakımı:
Gelelim duş jeli ve şampuana!
Duş jelini bırakalı aylar oldu. Ve iyi ki bırakmışım deyip duruyorum hala. Mis kokulu zeytinyağlı defne sabunum en sevdiğim temizleyicim oldu. İlk haftalarda vücudum çok kuruyordu. Pul pul döküldü ve kaşıntılar oldu. Yoğunluğunu azalttım, daha bol suyla duruladım ve duştan sonra nemlendirici kullandım. Bir süre sonra bedenim yeni sabunuma alıştı ve cildimin kuruluğu normale döndü. Sanırım cildimde biriken duş jeli kalıntılarını temizledi, öyle hissediyorum.
Banyo lifi olarak da şu renkli, çok iyi köpüren naylon gibi lifler vardır ya onlardan kullanıyordum. Onlarla da vedalaştım ve ipek banyo kesesi kullanmaya başladım.
Şampuan:
Şampuanı değiştirmeyi çok uzun süredir düşünüyordum ama bir türlü istediğim gibi olmadı. Bu arada saçlarımı boyatmayı da 1,5 yıl önce bıraktım. Kendi saçımın ne kadar kuvvetli ve canlı olduğunu gördükçe çok doğru bir karar verdiğimi anlıyorum. Hem de her boyamada renk istediğim gibi oldu mu olmadı mı stresine de son.
Neyse önce sabun denedim, saçlarım keçe gibi oldu ve hemen bıraktım. Hatta bir ara “no poo” akımına mı uysam dedim ama cesaret bile edemedim. Sonra marketlerden çıkıp aktarlardaki içerik olarak daha masum bulduğumuz bir markaya geçiş yaptık. Bir süre bunu kullandık. Yakın zamanda www.sadehayatim.com sayfasının sahibi Sevgili Banu’nun yazısı ile sabun kullanmaya yeniden cesaret ettim ve 1 haftadır şampuan yerine Zeytinyağlı Defne Sabunu kullanıyorum. (Tekrar teşekkürler Banu :))
Bu duruma en çok Ahmet sevindi. Yıllardır saçlarını sabunla yıkamış biri olarak evlendik evleneli bana uymuş ve şampuana başlamıştı. Şimdi yeniden evdeki şampuanları atınca o da özüne döndü resmen.
Marka olarak da Mehmet Aydın’ı kullanıyoruz, çok memnunuz.
Aylık saç bakımı:
Bir kaç haftada bir tatlı badem yağı ile saçlarıma masaj yapıyorum. Tatlı badem yağının saça ve cilde faydasını okudukça hayran oldum. Sürdükten sonra tülbentle saçımı sarıp 1-2 saat bekleyip zeytinyağlı defne sabunuyla yıkıyorum.
Ben Aksu Vital marka almıştım ve memnun kaldım. Diğer markaları denemedim ama çok fark edeceğini sanmıyorum.
Not: Bir keresinde gaza gelip hindistan cevizi yağı ile karıştırarak kullandım. Aman diyim, ben ettim siz etmeyin.
Ev yapımı deodorant:
Çok uzun zamandır bırakmak istediğim ama değiştirme konusunda bir türlü adım atamadığım bir üründü koltukaltı deodorantı ve roll-on’lar. Bir ay evvel son biten ürünün paketini atıp yenisini almadım. İnternetten biraz araştırma yapıp en basit tariflerden birini denedim. Karbonatlı su! Bu kadar. Sprey başlı bir şişeye koydum, biraz da sevdiğim uçucu yağlardan damlattım. Bir kaç hafta kullandım. Memnun kaldım aslında ama karbonat zaman içinde suyun içinde topaklaştığı için sprey borusunu tıkadı ve kullanmakta zorlandım.
Bir hafta kadar önce yeni bir tarif denedim. Hem Ahmet’e hem kendime yaptım. İkimiz de kullanıyoruz ve galiba sonunda aradığımız ürünü bulduk.
Yapmak isterseniz kısaca tarifi de yazıyorum: 1 ölçü mısır nişastası, 1 ölçü hindistan cevizi yağı ve 1/2 ölçü karbonatı karıştırıp benmari usulü erittim. Biraz lavanta yağı damlatıp cam kavanozda soğuyana kadar bekledim. Bu kadar.
Bu ürünler terlemeyi engellemiyor -ki terlemek çok faydalı bir şey zaten vücut için- ancak bakteri ve kötü koku oluşumunu kesinlikle önlüyor. İnternette biraz araştırırsanız bir çok kolay tarif mevcut. Dediğim gibi 1 haftadır kullanıyorum ama yeniden piyasadaki deodorantlara dönmeyi hiç düşünmüyorum. Yaşasın ev yapımı sağlıklı deodorantlar.
Sıvı Sabun:
Son olarak sıvı sabun kullanmayı da kalıp sabun ile değiştirdik. Zeytinyağlı defne sabunu kullanıyoruz. Kalıp sabunu yeterince konforlu veya hijyenik bulmazsanız sabunu rendeleyip cam bir kavonozda sıcak su ile karıştırın. Bir süre sonra sabun suyun içinde tamamen eriyecek. Pompalı bir cam kavonozda sıvı sabun olarak kullanabilirsiniz. (1 ölçü rende sabun, 2 ölçü su)
Not: Zaman içinde karışım biraz donuyor. Sıcak su ekleyip biraz karıştırırsanız düzelecektir.
Bu tarifi www.zehirsizev.com sayfasının sahibi Sevgili Mercan’ın yaptığı Zehirsiz Ev Atölyesi’nde öğrenmiştim.
Tüm bu değişimin bana neden iyi geldiğini de özetlemek isterim.
- Bir şeyi cildime sürmekle yemek arasında bir fark görmüyorum. Bu nedenle içeriğinden emin olmadığım, riskli bulduğum ürünleri artık kullanmak istemediğim için bu arayışa başladım. Daha sağlıklı olduğuna inanıyorum.
- İkincisi onlarca farklı ürün kullanmamın biraz da pazarlamacıların başarısı olduğunu düşünmeye başladım. Halbuki tek bir ürünle bile bir çok ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Mesela hindistan cevizi yağı ile onlarca farklı ürün yapabileceğimi biliyorum artık.
- Marketten aldığım neredeyse tüm ürünlerin paketi plastik. Bu şekilde ciddi plastik atığı çıkartmış oluyorum. Doğaya verdiğim zararı minumuma indirme gayretimin bir parçası bu değişim de. Daha az plastik tüketerek üzerime düşen görevi yaptığımı düşünüyorum, daha iyi hissediyorum.
- Ürünleri evde kendim yapmak benim için tam bir eğlence.
Üstelik çok daha ekonomik.
- Çoğu ürünün ambalajı plastik, üzerinde çeşit çeşit yazılar var, yani estetik değil. Kendim yaptığımda minik tatlı cam kavonozlara/şişelere koyuyorum ürünlerimi. Küçük bir ayrıntı belki ama bu görsel güzellik benim çok hoşuma gidiyor.
- Hem saçlarımda hem cildimde gözle görülür iyileşmeler oldu. Artık yüzümü fondötene bulamadan dışarı çıkabiliyorum.
Şaka bir yana gerçekten cilt ve saçların canlanması için biraz durmak ve arındırmak gerekiyor sanırım. Sürekli boyalar, kremler veya yağlarla kaplıyoruz. Bir çeşit maskeleme gibi geliyor artık. Oysa kendi haline bırakıp sadece ihtiyacı olduğu kadarını versek nasıl yeniden canlanıp hayat buluyorlar.
- Ve son olarak şunu da ekleyeyim. Değiştirdiğim tüm bu ürünler sayesinde parmaklarımdaki egzamalar neredeyse tamamen iyileşme noktasına geldi.
Tüm bu doğal ürünler bana iyi geldi diye en doğru çözümler demek değil elbette. Ben sadece kendi tecrübemi yazmak ve içeriğinde ne olduğunu bilmediği ürünlerden vazgeçip daha doğal ürünlere yönelmek isteyenler için bir fikir vermesi vesilesiyle paylaşmak istedim. Doktor değilim. Cilt uzmanı da değilim. Sadece internetten yaptığım araştırmalar ve denemeler ile kendim için bulduğum en uygun ürünler bunlar oldu diyebilirim. Daha doğal ve sade yaşama arzumun bir parçası olarak kendim için bulduğum formüller bunlar. Ve bu sayede kendimi değil bakımsız hissetmek, eskiye göre çok daha bakımlı ve gerçek anlamda kendine özenli hissetmeye başladım.
Ve şunu söylemek isterim. Bir tarifi deneyip memnun kalmadığınızda hemen vazgeçmeyin. Yeni formüller denemeye devam edin. İlla ki size uygun bir ürün ortaya çıkacaktır.
Bir başka öneri de şu olabilir. Örneğin nemlendiricinizi değiştirmek ve doğal bir ürün kullanmak istiyorsunuz. Halihazırda kullandığınız ürünü atmayın. Kendi yapacağınız doğal ürünü kullanırken, alışkın olduğunuz diğer ürünü de saklayın. Kendimizi zorlamaya ve doğal ürünlere geçeceğiz diye mutsuz olmaya gerek yok. Kasarak değil, eğlenerek yapmak en güzeli bence. Benim için diş macunu böyle mesela. Bir kaç tane denedim ama hala beni tam anlamıyla memnun eden bir ürün bulamadığım/yapamadığım için piyasadaki markalardan birini kullanmaya devam ediyorum şimdilik.
Not: Yazıda bir kaç marka ismi de var. Hiç biri reklam değildir. Tamamen kullanıp memnun kaldığım ürünleri yazdım.
Bu yolda attığım/atabildiğim en küçük adım bile benim için çok kıymetli. Sizin de aklınızdan, kalbinizden bazı şeyleri değiştirmek geçiyorsa hiç durmayın. Denemeye değer bence, ne dersiniz?
İmza: Doğal bakım sever.
Instagram: @sevalseval veya sevalyılmaz.com