![24300964_10212131045566372_3474348383115651151_n[1]](https://anetteblogzamazingo.files.wordpress.com/2017/12/24300964_10212131045566372_3474348383115651151_n1.jpg?w=780)
Bir zamanlar Babil’de birbirlerine aşık iki genç varmış. Kızın adı Thisbe, delikanlınınki ise Pyramus imiş. Yanyana evlerde otururlarmış. Birlikte büyümüşler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslerlermiş. Fakat aileleri, birbirlerine uygun olmadıklarını düşünüp, görüşmelerini istemezmiş. Oysa onlar birbirlerini ölesiye seviyorlarmış. İki evin arasında gizli bir çatlak varmış, aileleri bunu bilmezlermiş, onlar da geceleri burada buluşur o aradan birbirlerine seslerini duyurur, aşklarını dile getirirlermiş. Bir gece, ormanda, Babil kraliçesi Semiramis’in eşi, Babil kralının anıt mezarındaki ağacın altında buluşmaya ve birlikte kaçmaya karar vermişler. Thisbe ağaca Pyramus dan önce varmış. Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya gelmiş ve korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başlamış. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarbını düşürmüş. O sırada Pyramus gelmiş ve gördükleri karşısında donup kalmıştı. Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Thisbe’nin eşarbını parçalıyormuş. O an aklına gelen ilk ve tek şey aslanın Thisbe’yi öldürüp yediğiymiş.
Thisbe’siz yaşayı düşünemeyen Pyramus’un o anda aklından geçen tek şey, aşkı uğruna canına kıymakmış. Belinden kılıcını çıkarıp göğsüne saplamış ve kanlar içinde cansız bedeni yere düşmüş. Thisbe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar verdiğinde ve ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşmiş. Pyramus’un cansız vücudu yerdeymiş ve elinde Thisbe’nin düşürdüğü eşarbını tutuyormuş. O zamana kadar beyaz olan dut ağacının meyvaları, Pyramus’un kanıyla kırmızıya boyanmış. İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiç bir şeyi anlayamamış. Ama eşarbı ve uzaklaşan aslanı görünce olanları anlamış. Biraz önce mağarada düşündüğü o korkunç şey başına gelmiş. Ve onun öldüğünü düşünen sevgilisi Pyramus’un aşkı uğruna canına kıydığını anlamış. Thisbe bir an bile düşünmeden sevgilisinin kılıcını alıp göğsüne götürmüş. Onların aşkı ölesiye bir aşkmış, ölüm bile onları ayıramazmış. Eğer Pyramus aşkı uğruna ölümü göze aldıysa o da hiç çekinmeden canına kıyabileceğini düşünüp kılıcı göğsüne saplamış. Birden vücudu Pyramus’un bedeninin üstüne yığılmış. Fakat Thisbe ölmeden önce tanrılardan bir dilekte bulunmuş, ”bundan böyle, dut ağacının meyvelerinin kırmızı olup bu ölümsüz aşkı unutturmamalarını” ….. O andan sonra, tanrılar bu yüce aşkı ölümsüzleştirmek için, bu iki çılgın aşığın gölgesinde öldükleri ağacı onların ölümsüz aşkına adamışlar. Pyramus’un kanını bu ağacın meyvelerine, Thisbe’nin gözyaşlarını ise ağacın yapraklarına vermişler. O günden beri karadut ağacının meyvesinin çıkmayan lekesini, (Pyramus’un kan lekesini), dut ağacının yaprakları, (Thisbe’nin gözyaşları) temizlermiş …..
Bilir misiniz karadut ağacının meyvesinin lekesi çıkmaz ama elinize ağacın yaprağını alır ovuşturursanız lekenin hemen gittiğini göreceksiniz …..