Ay Nooluyo Bee!!!

ikiliiliski[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Bebeklere Tarhana İçirin

tarhana-ana-309-620x330[1]

Bebeklere tarhana içirin! Neden mi? Prof. Artan; Tarhananın içindeki vitamin ve minerallerin oldukça önemli olduğunu, bazı aminoasitleri dengeli oranda içerdiğini ve tarhananın B vitamini yönünden çok zengin olduğunu ayrıca içeriğinde  kalsiyum, demir ve çinko ihtiva ettiğini de belirtti.

Bebeklere Tarhana Çorbası Faydalıdır

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Artan: “Su veya ayran yerine süt katılarak yapılan tarhananın özellikle bebekler için oldukça besleyici ve faydalı bir ek besin olduğunu belirtti.

Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Reha Artan, bebeklerde ek besine 4- 6 aylar arasında başlanması gerektiğini söylüyor. Anne sütünü tamamlayan en iyi ek besinin sütle pişirilen tarhana çorbası olduğunu bildirdi.

Prof. Dr. Artan; anne sütünün sayısız faydaları olduğunu  ve ilk 1-1,5 yıl bebeklerin beslenme öğünlerinde mutlaka anne sütü olması gerektiğini vurguladı. Ancak ilk 6. aydan sonra anne sütünün bebeğin ihtiyacı olan besin değerleri yönünden eksik kaldığını belirtti. Bu sebeple; ilk 4. aydan itibaren ek besinlere ihtiyaç duyulacağını belirterek, 6.aya kadar ek besinlere başlanması gerektiğini belirtti.

Bebekler için En iyi ek besin Tarhana

Artan, annelerin ek beslenme için çeşitli sebzelerle çorbalar hazırladığını belirterek bebeklerde tamamlayıcı en iyi ek besinin tarhana çorbası olduğunu vurguladı. Prof. Artan; Tarhananın içindeki vitamin ve minerallerin oldukça önemli olduğunu, bazı aminoasitleri dengeli oranda içerdiğini ve tarhananın B vitamini yönünden çok zengin olduğunu ayrıca içeriğinde  kalsiyum, demir ve çinko ihtiva ettiğini de belirtti.

Bebekler İçin Sütlü Tarhana

Artan; su yerine sütle yapılan tarhananın besinsel değeri oldukça fazla ideal bir bebek ek besini olduğunu ifade etti. Ancak sütlü tarhana hazırlarken, içerisine tuz katılmaması gerektiğini belirtti. Artan, “Sütle pişirilen tarhananın anneler için yapımı kolay ve çok ekonomik bir çözüm olduğunu belirtti.

Artan;  Mümkünse bebeklere tarhana çorbasını 6. aydan sonra süt ile pişirerek vermemiz gerekiyor” diye konuştu.

Artan, 200 mililitre süte 2 kaşık tarhana ile bebek için gerekli çorbanın hazırlanabileceğini söyledi. Artan, süt olmadığı durumlarda tavuk ya da et suyu ile yapılacak tarhana çorbasının da bebek için çok önemli bir ek besin kaynağı olduğunu kaydetti.

Bebekler İçin Sütlü Tarhana Tarifi

Az miktarda tarhana ve yarım çay bardağı tercihen keçi sütü ( inek sütüde olabilir Uyarı: inek sütünü ilk 1 yıldan önce direk içirmeyin. Ancak mamalara ve diğer ek besinlere koyabilirsiniz. )

Tarhananız sertse öncelikle az bir su içinde bir miktar yumuşaması bekleyebilirsiniz. Daha sonra sütle birlikte karıştırıp normal çorba gibi pişirin. Arzu ederseniz pişirmeden az miktarda irmikte ekleyebilirsiniz. Çorbanız piştikten sonra, içine az miktarda zeytinyağı ( yarım tatlı kaşığı ) ekleyerek, epeyce ılıdıktan sonra bebeklerinize verebilirsiniz. Bu çorbayı sizlerde içebilirsiniz. Tarhana çorbası, anne sütünü arttırmaktadır.

kaynak: organik yaşam penceresi

karbonat adlı sayfadan alınmıştır

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Meyvelerin Faydaları-Meyvelerin Vücudumuza Yararları !!!

11227772_490749334406057_3679069275036142004_n[1]

 

Bütün meyveler birbirinden faydalı vitamin ve minarallerden oluşuyor ve hepsi farklı bir rahatsuzlığı iyileştiren bir özelliğe sahip. Meyvelerin sağlığımız için ne kadar gerekli olduğunu bilmeyenimiz yok…
Vücudumuzun meyvelere mutlaka ihtiyacı var..
* Vücudumuzun başlıca düşmanı olan kolesterol hiçbir meyvede yoktur
* Meyveler doğal şeker içerir, ne kadar çok meyve tüketirsek beynimizdeki sinir hücreleri de o kadar gelişir, meyve yemek hafızamızı canlandırır
* Meyveler mükemmel bir lif kaynağıdır
* Meyveler vitamin ve mineral açısından çok zengindir
* Az kalorilidirler ve kilo aldırmazlar. Ancak rejim sırasında kalorisi nispeten yüksek olan incir, muz ve üzümden uzak durun
* Bol miktarda antioksidan içerirler
* Meyveleri aç karnına yemek sindirimi kolaylaştırır

Kiraz
* Güçlü bir ağrı kesicidir, 20 kirazda 12-25 miligram arası antosiyanin maddesi bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin Aspirinden on kat daha fazla olduğu tespit edilmiştir
* Kolesterolü ve kan şekerini düşürür
* Kirazlarda bulunan flavanoidler vücuttaki zehri temizler, antioksidan etki yapar
* Kabızlık gidericidir
* Nikotinin vücuttan atılmasına yardımcı olur
* Böbreklerin taş ve kum yapmasını önler ve varsa zamanla döker
* Safra kesesi taşının dökülmesine de yardımcı olur
* Yüzde oluşan sivilcelerin giderilmesini sağlamaktadır
100 gr. kiraz=70 kalori

Üzüm
* Böbreklerin çalışmasını uyarıp kalp atışını düzenler
* Karaciğeri temizler
* Siyah üzüm, kabukları ve çekirdekleriyle yenirse hücre yenileyicidir
* Sindirimi kolaylaştırır, kansızlığı giderir
* Bebeklerin gelişimi için çok faydalıdır
* Ancak kalorisi yüksek olan üzümün bir günde 15-20 adetten fazla tüketilmemesi gerektiğini de unutmayın
100 gr. üzüm=65 kalori

Şeftali
* Kalp rahatsızlıklarına ve kansere karşı korur
* Sindirim sistemini çalıştırır, hazmı kolaylaştırır
* Böbreklerin ve safra kesesinin düzenli çalışmasını sağlar
* İdrar sökücüdür
1 adet orta şeftali=42 kalori

Kayısı
* Kan yapıcıdır, kansızlığa iyi gelir
* Güzel bir cilt ve saç için olumlu etkileri vardır
* Özellikle akciğer kanserinin önlenmesinde yardım eder
* Kalp hastalıklarının ve kataraktın önlenmesinde yardımcıdır
* Kemik erimesinin önlenmesine faydalıdır
* Sinirleri gevşetip uyku verir
* Kabızlık çeken ve sindirim sisteminde sorun yaşayanlar için faydalıdır
* Sabahları aç karnına yenilen kuru kayısı sindirim açısından faydalı olmanın yanı sıra cilde de canlılık katar
1 adet kayısı=15 kalori

İncir
* Bağırsakları çalıştırır
* Enerji verir
* Cinsel güce yardımcıdır
* Yüksek kan basıncını düşürür
* Kemik yoğunluğunu arttırır
1 adet orta incir=37 kalori

Ananas
* Bakteri ve parazitlerle savaşmaya yarar
* Sindirimi kolaylaştırır
* İltihaplanma riskini azaltmada ve yaraların hızla iyileşmesini sağlamada etkilidir
1 kalın dilim ananas=43 kalori

Elma
* Kanı ve böbrekleri temizler
* Cilde parlaklık ve güzellik verir
* Soğuk algınlığı ve öksürüğe iyi gelir
* Kolesterolü düşürür
* Sindirim rahatsızlıklarının kontrol edilmesine yardım eder
* Baş ağrısına iyi gelir
* Yüksek tansiyonu düşürür
* Kan şekerini kontrol altında tutar
* Romatizma ve gut hastalığına iyi gelir
* Uykusuzluğa iyi gelir
* Bağırsaklardaki parazitlerin dökülmesini sağlar
1 adet küçük elma=63 kalori

Muz
* Kalbe ve kas sistemine yararlıdır
* Yorgunluğa ve ishale birebirdir
* Yüksek tansiyonu önleyici özelliğe sahiptir
* Uykuyu düzene sokar
* Ülseri önler ve ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur
* Kolesterolü düşürücüdür ve migren ağrısına faydalıdır
* Böbrek ve eklemlerdeki iltihaplanmalarda tedavi edici özelliğe sahiptir
1 adet muz=105 kalori

Kivi
* Başlı başına bir C vitamini deposudur, bir adet kivide günlük alınması gereken C vitamini ihtiyacından fazlası vardır
* Kivinin bitkisel besinleri DNAyı korur
* Antioksidan özelliği vardır
* Kan şekeri kontrolü için yararlıdır
* Kolon kanserini engellenmesine yardımcı olmaktadır
* Astıma karşı koruma sağlar
* Kan inceltici özelliğiyle kan pıhtılaşması riskini önemli bir şekilde düşürmekte ve kanınızdaki yağ miktarını azaltmaktadır
1 adet kivi=46 kalori

Çilek
* Strese iyi gelir, sakinleştirici etkisi vardır
* Sigara dumanının etkilerini azaltır. Sigara içilen bir odadayken gün boyunca ağza iki çilek atılması önerilir
* Çocuk felci ve ağız-deri yaralarına yol açan virüsleri öldürücü etkisi vardır
* Kansere yakalanma riskini azaltır
* Mide ve bağırsak zayıflıklarını giderir
* Safra kesesi hastalıklarına iyi gelir
* Yüksek ateşi düşürür
* Dişlere ve diş etlerine iyi gelir, diş taşlarının oluşmasını engeller
* Cilde canlılık kazandırır
100 gr. çilek=30 kalori

Greyfurt
* Soğuk algınlığına iyi gelir
* Sindirimi uyarır
* Diş etlerinin kanamasını azaltır
* Kılcal damarlardaki kan dolaşımını hızlandırır
* Mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini azaltır
* Tansiyonu dengeler
* İdrar sökücü özelliği vardır
*Yağlı yemeklerin ardından içilen greyfurt suyu yediklerinizin ağırlığını giderir
1 adet greyfurt=50 kalori

Vişne
* Şeker oranı kirazınkinden düşük olduğu için daha az kalori içerir
* Diyareyi keser
* Ateş düşürür, susuzluğu giderir
* Koyu renkli vişneler, açık renklilere oranla daha fazla mineral içerir
100 gr. vişne=50 kalori

Portakal
* Soğuk algınlığı ve gripten korunmaya yardım eder
* İçerdiği C vitamini ve folik asit sayesinde öksürüğü azaltır
* Kalp hastalığı ve felçten korur
* Ezik ve çürüklerin daha çabuk iyileşmesini sağlar
* Mide ve pankreas kanserini önleyici etkisi vardır
* Tansiyonun dengelenmesine yardımcı olur
* İçindeki potasyum cildin kuruyup kırışıklıkların oluşması önler
* Bağırsak gazlarını söker,bağırsak parazitlerinin dökülmesini sağlar
* Karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar
* Safra salgısını arttırır
1 adet portakal=60 kalori

Armut
* Kalp-damar sağlığı, alçak kan basıncı ve fiziksel performansa iyi gelen vitaminleri barındırır
* Yüksek tansiyonu olanlar ve böbreklerinde sorun yaşayanlar için faydalıdır
* Kansızlığa ve kabızlığa iyi gelir
1 adet küçük armut=82 kalori

Kavun
* Kanı temizler
* Antioksidan özelliği vardır
* Endişe ve uykusuzluğa iyi gelir
* Bağırsak ve cilt kanserine karşı Amerikan Kanser Topluluğu ca tavsiye edilmiştir
100 gr. kavun=26 kalori

Karpuz
* Böbreği temizler
* Astım, damar tıkanıklığı, diyabet, kolon kanseri ve kireçlenme gibi hastalıklara iyi gelir
* Tatlı, sulu karpuz doğada bulunan en önemli antioksidanlarla doludur
* Bağışıklık sistemini güçlendirir
* Karpuz çekirdeklerindeki Cucurbocitrin adlı madde kan basıncını düşürmeye ve düzenlenmeye yardımcı olur
* Kabuğundaki çinko, iktidarsızlığa iyi gelir
100 gr. karpuz=30 kalori !!!

BEYNİMİZİ BAĞIRSAKLAR İDARE EDİYOR…

11390437_10153386194031052_5081645140671042854_n[1]

Bağırsaklarımızda yaşayan bakterilerin (mikrobiyota) başta enfeksiyonlar, astım, alerji, obezite, diyabet olmak üzere pek çok hastalığın ortaya çıkmasında önemli rolü olduğunu gösteren sayısız araştırma var.

Yeni bir araştırmada, mikrobiyotanın beyindeki bağışıklık hücrelerini etkileyerek beyni de koruduğu, Alzheimer, MS (multipl skleroz) gibi hastalıkların gidişatını değiştirebileceği ortaya çıktı.

Araştırma Almanya’ da Freiburg Üniversitesi uzmanları tarafından fareler üzerinde gerçekleştirildi ve Nature Neuroscience isimli dergide yayınlandı.

Araştırmada, beynin makrofajları olarak bilinen “mikrogliaların” fonksiyonlarının bağırsak bakterilerinin yıkım ürünleri tarafından düzenlendiği tespit edildi.

Bakteriler lifli gıdaların parçalanması sırasında mikroglia fonksiyonlarının tam olabilmesi için gerekli olan “kısa zincirli yağ asitlerini” üretiyorlar.

Bağırsaklarında hiç bakteri bulunmayan farelerde mikrogliaların olgunlaşamadığı ve gelişemediği, bu hücrelerin beyindeki iltihabi uyarılara cevap vermedikleri görüldü.

Aynı şekilde bağırsak bakterileri dört haftalık antibiyotik tedavisiyle öldürülen farelerde de immün cevapların bozulduğu belirlendi.

Buna karşılık, fareler sağlıklı olanlarla bir araya getirildiklerinde kısa zamanda bağırsak floralarının tesis edildiği, mikrogliaların da tekrar sağlıklı hâle geldikleri gözlemlendi.

Kısa zincirli yağ asitleri

Araştırmaya göre, bağırsak bakterileri ve mikroglialar arasındaki haberleşme kısa zincirli yağ asitleri ve fermantasyon ürünleri sayesinde gerçekleşiyor.

Bu asitler, bakterilerin lifleri, süt ürünlerini veya diğer gıdaların yıkımları sırasında oluşuyor.

Kan yoluyla beyne ulaşan bu maddeler mikrogliaların etkili bir şekilde çalışmalarına yardım ediyorlar.

Bugüne kadar pek çok beyin hastalığında rolleri olan mikrogliaların olgunlaşma ve aktivasyonlarının nasıl gerçekleştiği pek bilinmiyordu.

Kaynak Ahmet maranki

kaynak: facebook sağlıkla kal sayfası mutlaka inceleyinizi

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Makrobiyotik diyet, yin ve yang’ın kadim Doğu anlayışını ya da teorisini içine alan bir hayat felsefesinin parçasıdır.

 nocanvas_makrobiyotik-diyet-xycwp[1]
Diyet, kahverengi pirinç ile diğer tam tahıllar ve sebzelerden oluşur. Besinlerin elektrik ya da mikrodalga ile pişirilmesinden ziyade ateş üzerinde pişirilmesi uygun görülür. Beslenmeye bu holistik yaklaşımının yanı sıra makrobiyotik diyet, bu inanışları genel olarak hayata da uygular.
Felsefesi aşağıdaki davranış biçimlerini önermektedir:
  • Günde iki ya da üç öğün yemek.
  • Sindirime ve besinlerin emilimine yardımcı olmak için her ağız dolusu besini yaklaşık 50 kez çiğnemek.
  • Yatmadan en az üç saat öncesinde yemek yemekten kaçınmak.
  • İhtiyaç duyulduğu oranda, ılık ve soğuk su ile kısa banyo ya da duşlar yapmak.
  • Yalnızca organik besinler tüketmek.
  • Doğal, toksik içermeyen bileşenleri bulunan temizlik, kozmetik ve ev ürünleri kullanmak.
  • Yalnızca pamuklu kumaşlar giymek ve metal takılardan kaçınmak.
  • Doğal alanlarda olabildiğince fazla vakit geçirmek ve günde en az 30 dakika yürüyüş yapmak.
  • Düzenli olarak yoga, dans ya da dövüş sanatlarındakine benzer aerobik ve esneme hareketleri yapmak.
  • Havadaki oksijen oranını artırmak için evin her tarafına yeşil bitkiler yerleştirmek ve temiz hava dolaşımını sağlamak için pencereleri olabildiğince açık tutmak.
  • Besinleri elektrik ve mikrodalga ile hazırlamaktan kaçınmak, gaz ya da odun ocaklar ve dökme demir, paslanmaz çelik ya da kilden yapılmış kaplar kullanmak.
  • Televizyon izlemekten ve bilgisayar kullanmaktan olabildiğince kaçınmak.
Makrobiyotik diyet, besinlere yin ve yang enerjilerini atfeder. Yin ve yang, tıpkı gündüz ve gece gibi birbirini tamamlayan ve uyumlu, zıt enerjilerdir. Yin enerjileri dışa yönelirken, yang enerjileri içe yönelir. Bu kadim Asya felsefesine göre, evrendeki her şeye bir yin ya da yang niteliği atfedilir. Denge, uyum, düzen ve mutluluk, yin ve yang enerjileri dengede olduğunda elde edilir. Et, balık, tavuk, yumurtalar ve sert peynirlerin yang olduğu düşünülürken süt, kaymak, meyve suyu, alkol ve şeker yin olarak düşünülür. Makrobiyotik diyet ise başlıca, kahverengi pirinç ve diğer tam tahıllar, fasulyeler, sebzeler, meyve ve kabuklu yemişler gibi arada yer alan gıdalardan oluşur. Diyet esnektir ve ara sıra balığa da izin verir. Esnekliği cazibesini de artırır. Makrobiyotik diyet kişilerin, kendi kişisel ihtiyaçlarına ve tıbbi durumlarına bağlı olarak kendi besin rejimlerini tasarlamasına olanak sağlar.
Makrobiyotik diyetin ilkelerinden biri kişilerin, öncelikle bulundukları iklim ve bölgeye uygun olarak, organik biçimde yetiştirilmiş besinleri yeme gerekliliğidir. Teoriye göre, insan sağlığı çevrede meydana gelen değişimlere gösterdiği uyum yeteneğine bağlıdır. Kişiler yaşadıkları yerden farklı bir iklime ait besinleri yediklerinde, bu adaptasyonu kaybederler.
Makrobiyotik diyetin savunucuları, toplumun geleneksel ekolojik temelli diyetten uzaklaşması ile beraber kronik hastalıklarda belirgin bir artış olduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle de, ideal bir sağlık için, kişilerin yerel çevrelerinde ya da hiç değilse yaşadıkları yere benzer bir iklimde üretilen gıdaları yemeyi esas alan bir yönteme geri dönmeleri gerekmektedir.
Yang (daralan enerji) olarak görülen gıdalar daha uzun süre dayanır ve çok geniş bir coğrafi alanda yetiştirilebilir. Deniz tuzu ve deniz bitkileri yang besinlerinin örnekleri arasındadır. Aynı yarı küredeki herhangi bir yerden geliyor olabilirler. Tam tahıllar ve bakliyat da yangdır ve uzun ömürlü olduklarından aynı kıtadaki herhangi bir toprakta yetişebilirler. Taze meyve ve sebzelerin yin (yayılan enerji) olduğu düşünülür. Nispeten daha kısa raf ömürleri olduğundan, kişinin yakınındaki bir tarlada doğal olarak yetişen türdekilerden seçilmeleri gerekir. Makrobiyotik inançlara göre, diyette ve gıdalarda yin ve yang arasındaki denge kişinin içsel huzur, kendi benliği ve etrafındaki dünya ile uyumlu olmasına yardımcı olur.
Makrobiyotik diyetin bir başka yönü ise, yenen besinlerin türünün mevsim ile birlikte değişiklik göstermesidir. Bahar ve yaz aylarında, daha hafif, serin ve daha az pişirilmeye ihtiyaç duyulan besinler olmalıdır. Bu değişim gereklidir çünkü makrobiyotik felsefeye göre ateş enerjisi, günışığı biçiminde olduğunda çok bereketlidir ve pişirilen besinlerden alınmasına ihtiyaç yoktur. Sonbahar ve kış aylarında, bunun aksi geçerlidir.
Günün hangi vakti olduğu da makrobiyotik diyet açısından önemli bir rol oynar çünkü diyet atmosferik enerji seviyeleri ile ilişkilidir. Sabahları, yukarıdaki enerji daha güçlü olduğundan, kahvaltının, suda pişirilen tam tahıllar gibi daha hafif besinleri içermesi gerekir. Akşamları, aşağı enerji daha güçlü olduğunda ise, öğün daha geniş tutulabilir. Öğle yemeğinin hızlı ve hafif olması gerekir çünkü öğleden sonra enerjisi aktif ve yaygındır.
Makrobiyotikte, bir kişi için etkili olan beslenme standartlarının bir başkasında işe yaramadığına inanılır. Bu standartlar günden güne farklılık gösterir. Böylelikle, bu diyet düşüncede statikten dinamiğe doğru bir bakış açısı değişimi gerektirir. Diyet, kanseri önlediği ya da tedavi ettiği iddiaları nedeniyle pek çok kişiye çekici gelmektedir. Bu iddiaların hiçbir bilimsel dayanağı bulunmamasına karşın, kemoterapi ve radyoterapi gibi geleneksel tedaviler başarısız olduğunda, diyetin onları hastalıktan kurtardığına inanan pek çok insan mevcuttur. Diğerleri ise diyeti diyabet, yüksek tansiyon, arterioskleroz ve diğer kalp hastalığı türlerini iyileştirmeye yardımcı olması için kullanmaktadır. Diyeti destekleyenlerin çoğu bu ve diğer dejeneratif hastalıkların vücudun yin ve yang dengesinin bozulması sonucu ortaya çıktığına ve makrobiyotik diyetin bu dengeyi yeniden sağlamaya yardımcı olduğuna inanmaktadır.
Makrobiyotik Besinler Nelerdir
Standart makrobiyotik diyetteki başlıca besin kahverengi pirinç, arpa, akdarı, yulaf ezmesi, buğday, mısır, çavdar ve karabuğdayı içeren tam taneli tahıllardır. Az miktarda tam tahıllı makarna ve ekmeğe de izin verilmektedir. Tanelerin tüketilen besinin yaklaşık yüzde 50’sini kapsaması gerekmektedir. Taze sebzelerin diyetin yüzde 20 ila 30’unu üstlenmesi gerekir. En fazla önerilen sebzeler arasında yeşil lahana, kıvırcık lahana, brokoli, karnabahar, lahana yaprakları, havuç, yaban havucu, bal kabağı, Çin lahanası, soğan, maydanoz, Japon turpu ve su teresi yer alır. Ara sıra yenmesi gereken sebzeler arasında ise, salatalık, kereviz, marul ve bitkilerin çoğu yer alır. Uzak durulması gereken sebzeler arasında ise domates, biber, patates, patlıcan, ıspanak, pancar ve sakız kabağı yer alır.
Diyetin yaklaşık yüzde 10 kadarı fasulye ve deniz sebzelerinden oluşmalıdır. En uygun fasulye türleri ise azuki, nohut ve mercimektir. Soya peyniri ve tempehe de ayrıca izin verilmektedir. Diğer fasulye türleri haftada birkaç kez yenilebilir. Deniz sebzeleri arasında nori, wakame, kombu, hiziki, arame ve agar-agar yer alır. Diyetin diğer yüzde 10’luk kısmı ise olağan sebzeler ya da deniz sebzeleri ile yapılan çorbalardan oluşur. Diğer izin verilen maddeler arasında arpa maltı, pirinç şurubu ve elma suyu gibi tatlandırıcılar, miso, tamari, soya sosu gibi soslar, pirinç ya da elma sirkesi, susam yağı, tahin ve deniz tuzu, ara sıra ufak miktarlarda tohum ve yemişler (balkabağı, susam, ayçiçeği ve badem) ve haftada bir ya da iki kez beyaz etli balık yer alır.
İzin verilen içecekler arasında ise, sürgün ve saplardan, kahverengi pirinçten ve karahindibadan yapılan çaylar, elma suyu ve buz içermeyen yüksek kaliteli sular yer alır. İzin verilmeyen maddeler ise et, süt ürünleri, meyveler, işlenmiş taneler, koruyucu, yapay tatlandırıcı ve renklendirici ya da kimyasal içeren maddeler, tüm konserve, dondurulmuş, işlenmiş ve ısıtılmış besinler, sıcak baharatlar, kafein, alkol, rafine şeker, bal, pekmez ve çikolatadır.
kaynak: alternatif terapi
kaynak: facebook sağlıkla kal sayfası mutlaka inceleyinizi…

İzmir’de Kadın Olmak… Günün Fotosu… 06/06/2015

10502428_682754441868153_8390077165431412089_n[1]

İzmir’de”kadın olmak” temalı fotoğraf yarışmasında bu kare ödül aldı. Süslenip en güzel kıyafetleriyle bisiklete binen kadınlarımız…

Günün Fotosu kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yatmadan önce, kendi hayrıma şu şu sorunlarımı çözümle deyip uyursak, sabah uyandığımızda, çözümlerin aklımıza geldiğini göreceksiniz.

10501988_385731354956493_5298658248354102221_n[1]

Yatmadan önce, kendi hayrıma şu şu sorunlarımı çözümle deyip uyursak, sabah uyandığımızda, çözümlerin aklımıza geldiğini göreceksiniz.

Çünkü bizim görevimiz uyumak (alt beynimiz hiç uyumadığı için) onun görevi de bizim için çalışmaktır.

kaynak: luna akademi

Ayşegül ”One Night Stand” Derken Kastedilenin Bu Olduğuna Emin Miyiz?

onenight[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İlişkimiz Çok Monotonlaştı, Bana Hiç Sürpriz Yapmıyorsun…

monoton-iliski_iliskimiz-cok-monotonlasti-cihan-ceylan1[1]

12 Burca Göre Ev Dekorasyonu Rehberi

Burçlar karakterleri ne kadar etkiliyorsa, zevklerimizde de gözle görülür bir fark yaratabilirler. Gezegenlerin doğduğumuzdaki dizilimi, güneşin açısı ve daha birçok astrolojik olay sığınacak tek limanımız olan evimizin dekorasyonunu nasıl etkileyebilir? İşte böyle…

1. Koç Burcu

Koç Burcu
Yalnız kalmaktan hoşlanan lider Koç burçları için rahatlık her şeyden önemlidir. Bu yüzden evlerinde yer alan odalarda minimal mobilyalar tercih etseler bile bolca alan bırakmaktan yanadırlar. Dekorasyonda kırmızı ve bordo rengi tercih eden Koçlar’ın favori odalarıysa yatak odası ve çalışma odasıdır.

2. Boğa Burcu

Boğa Burcu
Boğalar adeta dekorasyon için yaratılmışlardır. Klasik ve Amerikan tarzdan hoşlanan Boğalar rahatlarına düşkün oldukları için onları yormayacak doğal ve mavi tonlardaki renkleri seçerler. Uyku onlar için olmazsa olmazdır, bu yüzden rahat bir yatağa servet harcayabilirler. Favori odaları da yatak odasıyla, büyük ve rahat bir koltuğa sahip oturma odalarıdır.

3. İkizler Burcu

İkizler Burcu
Tasarım ve yaratıcılık konusunda adeta gurme olan İkizler’in bu özelliği hareketi çok sevmesine de bağlanabilir. Evlerinde insan ağırlamaya meraklı olan İkizler için eşyaları hafif ve taşınabilir olmalıdır çünkü durmadan dekor değiştirmeye meraklılardır. En sevdikleri oda olan oturma odasını ise turuncu, sarı ve bunlar gibi canlı renklerle döşemekten keyif duyarlar.

4. Yengeç Burcu

Yengeç Burcu
Evcilliğiyle nam salmış Yengeçler için ev, kendilerini ve sevdiklerini dış dünyanın tehlikelerinden korudukları en güvenilir yerdir. Oturma odalarındaki devasa rahat kanepeler, retro biblolar ve yumuşak battaniyeler vazgeçilmezleridir. Dekorasyonda en fazla tercih ettikleri renkler, rahatlığın temsilcisi mavi veya yeşildir. Favori odalarıysa yatak odası görünümlü oturma odalarıdır.

5. Aslan Burcu

Aslan Burcu
İşte ihtişam ve gösterişin temsilcisi o burç! Aslanlar için mobilyaları birer hazinedir ve onları sergilemekten gurur duyarlar. Sadece kendi evlerinde olan aksesuarlara sahip olmak istedikleri için ev dekorasyonuna para harcamaktan çekinmezler. Tezat renkleri altın rengiyle bir araya getirmeye bayılırlar. En sevdikleri odaları büyük bir şatafatla döşedikleri yatak odalarıdır.

6. Başak Burcu

Başak Burcu
Mükemmelliyetçi bir başka burç olan Başak için doğayla iç içe olmak çok önemlidir. Varsa evlerinin bahçe veya terasını dekore etmekten büyük bir keyif alırlar. Yoksa da salon veya oturma odalarına doğal esintiler yerleştirirler. Sadelikten yana olan Başaklar için bej ve gri tonlar vazgeçilmezdir. Etrafındaki insanlara yemek yapmaya bayıldıkları için favori odaları mutfak veya misafir ağırladıkları teraslarıdır.

7. Terazi Burcu

Terazi Burcu
Ev dekorasyonunda desen ve renk kontrastı yaratmaya bayılan Teraziler için desenler çok önemlidir. Otantik ya da klasik asla fark etmez; yeter ki sadeliğin yerine hareket gelebilsin. Yüksek aydınlatmaya sahip abarjurlar ve farklı kontrastlara sahip resimler salonlarında yer alır. Vazgeçemedikleri renkler pastel ve pembe tonlarıyken, çıkmak istemedikleri odalar ise salonları ve mutfaklarıdır.

8. Akrep Burcu

Akrep Burcu
Akrepler için aydınlık bir ambiyans her şeydir. Onların evleri herkesinkinden daha özel olur ama önem verdikleri en büyük şey kendilerine ait yerlerin her zaman temiz ve düzenli görünmesi gerekliliğidir. Siyah, beyaz ya da bu ikilinin tezatı Akrepler’in evlerini ele geçirmiştir. Çıkmak istemedikleri odalarıysa kendilerine dönebildikleri yer olan yatak odalarıdır.

9. Yay Burcu

Yay Burcu
En özgürlükçü ve gezgin burç olan Yay, bu özelliğini ev dekorasyonuna da yansıtır. Bir yandan otantik çizgiler, bir yandan modernizmin temsilcisi avizeler salonlarına renk katar. Büyük rahat yastıklarda uzanarak seyahatlerini düşünmeye bayılırlar. Gezgin ruhlarını yansıtan turkuaz ve mavi renkler dekorasyonlarında yer alır. Misafiri çok seven Yay burcu temsilcilerinin en sevdiği odaları salonlarıdır.

10. Oğlak Burcu

Oğlak Burcu
Modernlikten ve minimalizmden pek haz etmeyen Oğlak burçları, hayatın her alanında olduğu gibi ev dekorasyonu konusunda da gelenekselcilerdir. Kendi kendilerine zaman geçirmeye bayılan Oğlaklar’ın evlerinin bir köşesinde mutlaka özel hobilerine dair bir köşe bulunur. Siyah ve toprak tonları bu burcun evinde göz çarparken; yatak veya hobi odaları evlerinde en sevdikleri yerlerdir.

11. Kova Burcu

Kova Burcu
En modern burç olan Kova burcu için salonlarının modern izler taşıması çok önemlidir. Farklı heykeller ve değişik bitkiler onların odalarına girer girmez göze çarpar. Teknoloji hastası olan Kovalar, evlerinde metalik gri ve beyaz renklerini yoğun olarak kullanırlar. Onlar için favori odaları diye bir şey yoktur çünkü her odalarına ayrı ayrı değer verirler.

12. Balık Burcu

Balık Burcu
Geldik en romantik burca. Balık burçlarının salonları sizi değişik tablolar, mumlar ve farklı kokularla karşılar. Kendilerini daha huzurlu ve mutlu hissetmek için yumuşak,rahat ve dinlendirici pembe tonlarını kullanırlar. Yatak odaları ve mutfaklarına sığınmayı pek severler.
Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Geçmişi Şifalandırma Çalışmasi

2227945-cocukluk[1]
Önce aklınıza çocukluğunuzla ilgili gelen bir resim düşünün. O resim bir olayı temsil eder. Ve o resmin arkasında yatan, unutamadığınız, bugüne taşıdığınız bazı şeyler vardır.
Bunu keşfedebilmek için, o resmin içindeki siz olun yeniden. O çocuk neler söylüyor? Neler hissediyor?
Yeniden bir yaşayın. Sonra da şimdiki halinizle onun yanına gidin. Korktuğu, ürktüğü şey konusunda onun yanında olduğunuzu anlatın. Hatta, şimdiki halinizden bahsedin.
Ona küçük olduğu için korktuğunu ve artık büyüdüğünü, korkmasının, tedirgin olmasının anlamsız olduğunu söyleyin. Sonra yeniden o olun. Ama bu sefer, ikna olmuş bir şekilde, şu anda korkmayan siz olarak, onun içinde belirin. O resmi gözünüzün önünde yeniden canlandırın. Emin olun ki, resim bile değişecektir 🙂 Unutmayın, geçmişin şifası, bugünün yaralarını sarar.
Ve sizi sizden başkası biraz zor şifalandırır. Sadece yönlendirir, konsantre olmanızı sağlar, ama olay sizde biter. sevgiler 🙂
Alıntı

Tartışma sırasında tartışmanın devam etmesini istemiyorsanız…

11110456_385394061656889_5465173665590308268_n[1]

Tartışma sırasında tartışmanın devam etmesini istemiyorsanız karşınızdakinin gözlerine bakmayın. Nefesinizi 5 sn tutarak alın bölgesine bakın. Karşı tarafın sustuğunu göreceksiniz…

kaynak: Luna kademi

Ağrılar ve Psikolojik Nedenleri

Boyun ve boğaz: Boynunuzla ilgili yaşadığınız sorunlar, kendi bakış açımızla ilgili inatçı bir tutum sergilediğimiz ve her konuda haklı çıkmak isteyen bir kişiliğimiz olduğu anlamına geliyor. Eğer sadece ”tek yol” ya da ”tek bakış açısı” olduğu konusunda inancımız varsa hayatın çoğuna kendimizi kapatıyoruz demektir…

Baş ağrıları: Kendimizi yanlış, değersiz görmekten yani onaylamaktan kaynaklanıyor. Başınız ağrımaya başladığında kendinizi hangi konuda hatalı bularak yargıladığınıza dikkat edin ve hemen o konuyla ilgili kendinizi affedin. Migren türü ağrılar kendilerine çok baskı yapan mükemmeliyetçi kişiler tarafından yaratılıyor. Migrene yoğun olarak bastırılmış kızgınlık sebep oluyor.

Boğaz: Boğazımızla ilgili sorunlar, olaylar karşısında hakkımızı aramaktan çekinmek, ”ben buyum” cesaretini gösterememekten kaynaklanıyor. Ayrıca boğaz bedenimizdeki ”yaratıcı akışı” temsil ediyor. Yaratıcılığımızı ifade edemediğimizde ya da engellendiğinde boğazımızda sorunlar baş gösterir. Başkalarının hayatını yaşamaktan kendi istediklerini yapamayan, sürekli anne, baba, eş, sevgili ve çocuklarının istekleri doğrultusunda yaşayan insanların çoğunda boğaz hastalıkları ve tiroid sorunları görülüyor…

Sırt Ağrıları: Sırt destek sistemimizi temsil eder. Burada yaşadığımız sorunlar yeterince destek göremediğimizin ifadesidir. Sırtımızın üst bölgesindeki ağrılar, duygusal anlamda destek yoksunluğu hissettiğimiz anlamına gelir. Orta kısmı, hissettiğimiz suçluluk duygusuyla ilgilidir. Geçmişte yaşadığımız olaylarla ilgili hissettiğimiz suçluluk ya da olayları bastırarak hatırlamak istememekten kaynaklanır. Sırtımızın alt bölgelerindeki ağrılara genellikle, yaşadığımız ekonomik sorunlar yol açar.

Dr. Mehmet ÖZDEMİR

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Evinizde Yapabileceğiniz, Binlerce Yıllık Zencefilli Gazoz Tarifi…

11400975_10153384577391052_2773225014677376147_n[1]

(Ağrı ve İnflamasyonu Azaltmaya…)

(Bir Tıp Terimi Olan inflamasyon Nedir; Çeşitli mikrobik ajanlar veya toksinlerine karşı vücudun göstermiş olduğu; hararet artması, kızarıklık ile karakterize iltihabi reaksiyon.)

Zencefil popüler çok yönlü ve binlerce yıldır kendine has tadıyla kullanılır.

Zencefil mineraller ve vitaminler bakımından zengindir, anti-enflamatuar ve ağrı kesici (analjezik) özelliği ile bilinir.

Zencefil, potasyum ve manganez içerir kalp dostudur. Vitamin A, C, E ve B kompleksiyle büyük bir baharattır.

Zencefil onun anti-enflamatuar ve analjezik özelliğiyle iltihaplara, kas ve sırt ağrısını kolaylaştırdığı eski kitaplarda yazılıdır, zerdeçal ile karıştırıldığında bir anti-inflamatuar zencefilli gazoz yapmak veya bir anti-inflamatuar çay yapmak içinde zencefili nasıl kullanabileceğinizi çok detaylı açıklamak istiyoruz.

Zencefil Eskimez Kitaplarda Ayrıca;

sindirime yardımcı olur.
mide Bulantısını rahatlatmaya
Kötü kolesterol ve kan şekerine.
Solunum ve öksürük için
ateşi düşürücü
Kan dolaşımını Uyarıcı etkiler

Evde 2 Değişik Şekilde Zencefilli Gazoz Nasıl Yapılır;

1. Yol (Uzun ve Profesyonel)

Malzemeler:

1-2 tane Taze zencefil kökünü kıyınız. kıyılmış (zevkinize göre daha fazla ya da daha az kullanabilirsiniz)
1/2 su bardağı organik şeker,
1/2 fincan limon veya limon suyu
1/4 çay kaşığı himalaya tuzu (isteğe bağlı)
8 bardak şebeke suyu
1/2 su bardağı kombuçay

Hazırlama:

Bir tencereye 3 bardak suyu, kıyılmış zencefili şeker ve tuzu koyun bir taşım kaynatın.

5 dakika kaynamak şeker eritmek için yeterlidir.

Suyun geri kalanı ilave edin ve karışımı, oda sıcaklığına kadar soğuyana kadar bekleyin.

Limon suyu ve tekrar 1/2 fincan zencefil ekleyin.

Bir cam kavanoza aktarın iyice karıştırın ve hava geçirmez bir kapak ile kapatın.

2 ila 3 gün boyunca karanlık yerde bırakın.

Sonra süzerek şişelere doldurunuz. Buzdolabına koyunuz.

Not : Tam fermantasyon sürecinin ne kadar süreceğini tahmin etmek zor. Bu sıcaklık, kullanılan şeker ve kültür gücüne bağlıdır.

2. Yol (Kolay Yol)

Zencefilli gazoz tarifi – Basit

Yukarıdaki prosedürün çok karmaşık ve uzun olduğunu düşünüyorsanız, bir kısayol var, ama onun gibi fermente güçlü ve yatıştırıcı olmayacaktır.

Malzemeler:

1 su bardağı zencefil, ince doğranmış
2 su bardağı su
Maden suyu
1 adet limon suyu
Bal, organik

Hazırlama:
suyu kaynatın, Zencefili ekleyin ısıyı azaltarak yaklaşık 5 dakika pişirin.

Ateşten alın ve bir süzgeç vasıtasıyla süzün, böylece zencefil şurubu olsun.

Maden suyu zencefil şurubu karıştırın.

taze limon suyu ekleyin ve bal ile tatlandırınız

Buz ile servis yapın.

Afiyet Olsun.

Çeviri: Ahmet MARANKİ ve KOBİK Ekip

Kuru öksürük şikayetiniz varsa okaliptus sayesinde kurtulabilirsiniz!

11406975_460661024100515_7792267529755383111_n[1]

 

Okaliptusla öksürüğü unutun
Kuru öksürük, insanın yaşam kalitesini düşürerek kendisini ve (sürekli devam etmesi durumunda çıkan sesten dolayı) çevresindekileri rahatsız eden bir durumdur. Sizin de kuru öksürüğünüz varsa artık bu durumu dert etmenize gerek kalmadı! Çünkü solunum yollarında meydana gelen rahatsızlıklara karşı rahatlamayı sağlayan ve ferahlık veren okaliptüs sayesinde kuru öksürükten kurtulacaksınız.

Birçok türü bulunan okaliptus, genellikle ekvatorel kuşak iklimine sahip olan yerlerde yetiştirilir. Öksürüğü keser. Boğaz ve burun iltihaplarını giderir. Göğsü yumuşatır. Nezlede faydalıdır. Ateşi düşürür. Vücudu kuvvetlendirir. Bronşite ve diğer solunum yolları hastalıklarında faydalıdır.

İster çayını yapın ister yiyin
İsterseniz okaliptus yapraklarını çaydanlığın içine koyup 10 dakika kaynar suda bekletin ve özünü salmasını sağlayın. Çay içer gibi tüketin. İsterseniz de yaprakları yıkadıktan sonra yiyebilirsiniz.