Kaynak: psiko city
![10409082_870806746290354_1254940606047605910_n[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2015/06/10409082_870806746290354_1254940606047605910_n1.jpg?w=300&h=195)
Cilt soyma ölü hücreleri ortadan kaldırır kan dolaşımını sağlar hücrelerin yeniden yapılanmasını sağlar ve pürüzsüz bir cilde kavuşursunuz..
ev yapımı bu peelıng ile bır ayda selületlerden ve çatlaklardan çok ucız bir şekilde kurtulursunuz ..
Malzemeleri
– Tuz 250 gram,…
– Şeker 250 gram ve
– Palmiye yağı 100-150 ml.
Eğer palm yağı yoksa, bunun yerine zeytinyağı veya başka bir bitkisel yağ kullanabilirsiniz. sağlıklı ve iyot ile zenginleştirilmiş olduğu için deniz tuzu kullanmak cildin yenilenmesinde daha etkilidir ..
yoğurt kıvamına gelinceye kadar bu üç malzemeyi karıştırın ..sonra bir kaba koyup bir kaç defalık kullanabilirsiniz..
sorunlu bölgede her akşam dairesel hareketlerle masaj yaparak ovun sonra yıkayın ..Nemlendirici crem veya lasyon sürün ..Neredeyse bir ay gibi sonra farkı göreceksiniz ..
Gül bayrak
Sevgi çizi çağırınca, onu takip edin,
Yolları sarp ve dik olsa da…
Ve kanatları açıldığında, bırakın kendinizi,
Telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da…
Ve sizinle konuştuğunda, ona inanın, …
Kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
Sesi tüm hayallerinizi darmadağın etse de…
Çünkü sevgi sizi yücelttiği gibi, çarmıha da gerer.
Sizi büyüttüğü ölçüde, budayabilir de…
En yükseklere uzanıp, Güneş’le
titresen en hassas dallarınızı okşasa da,
Köklerinize de inecek, ve onları sarsacaktır,
Toprağa tutunmaya çalıştıklarında…
Mısır biçen dişliler gibi sizi kendine çeker;
Çıplak bırakana kadar döver, harmanlar;
Kabuklarınızı, çöplerinizi ayıklar, eler…
Bembeyaz olana kadar öğütür sizi;
Esnekleşene kadar yoğurur;
Ve Tanrı’nın İlahi sofrasına ekmek olasınız diye,
Sizi kendi kutsal ateşine savurur…
Sevgi bütün bunları,
Kalbinizin sırlarını bulasınız diye yapar,
Ve bu biliş, Hayat’ın kalbinin bir cüzünü yaratır…
Ancak korkunun kıskacında,
Salt sevginin huzurunu ve hazzını ararsanız,
O zaman örtün çıplaklığınızı,
Ve sevginin harman yerine adim atin…
Adim atin, kahkahaların tümünün olmadığı,
Sadece gülebileceğiniz mevsimsiz dünyaya,
Ve ağlayın, ama tüm gözyaşlarınızla değil…
Sevgi hiçbir şey sunmaz, sadece kendisini,
Hiçbir şey kabul etmez, kendinde olandan gayri…
Sevgi sahip çıkmaz, sahiplenilmez de;
Çünkü sevgi, sevgi için yeterlidir, tümüyle…
Sevdiğinizde, ‘Tanrı benim kalbimde, ‘ yerine,
Söyle deyin, ‘Ben kalbindeyim Tanrı’nın…’
Ve sanmayın yön verebilirsiniz sevginin akışına,
Çünkü sevgi, yolunu kendi çizer,
sizi değer bulduğunda…
Sevgi bir şey istemez, tamamlanmaktan başka…
Fakat seviyorsanız ve ihtiyaçların arzuları varsa,
Bırakın bunlar sizin de arzularınız olsun…
Erimek ve akmak, geceye şarkılar sunan bir dere misali,
Şefkatin fazlasının verdiği acıyı bilip,
Kendi sevgi anlayışınla yaralanmak,
Ve kanamak, yine de istekle ve coşkuyla…
Şafak vakti kanatlanmış bir gönülle uyanmak,
Ve bir sevgi gününe daha, teşekkürle uzanmak…
Sessizce çekilmek öğle vakti, sevginin vecdini duymak,
Akşamın çöküşüyle de, eve huzurla dönmek…
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua,
Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla…’
Halil Cibran
heart ifade simgesi
Aşk nelere kadir’ lafı romantik bir inanış değil bilimsel bir gerçek! Zira aşkın gücü kansere bile deva olabiliyor! Me…dikal Onkoloji Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Teoman Yanmaz, “Aşık olunca salgılanan melatonin, serotonin, adrenalin ve oksitosin hormonları vücut direncini artırarak kanserden koruyor, tedavide başarı oranını artırıyor” diyor.
‘Çağın hastalığı’ haline gelen kanserden korunmada beslenmenin, rutin sağlık kontrollerinin, radyasyondan, katkı maddelerinden ve çevre kirliliğinden korunmanın önemini artık neredeyse bilmeyen kalmadı. Oysa kanserden korunmada belki de en önemli etkenlerden biri; sevgi ve aşk! Aşık olunca gözlerimizin hatta cildimizin parlaması, aslında aşkla birlikte salgıladığımız hormonlardan kaynaklanıyor. İşte aşık olunca salgılanan bu hormonların, aynı zamanda kanserden koruyucu etkiye de sahip olduğunu belirten Medical Park Bahçelievler Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Yard. Doç. Dr. Teoman Yanmaz; “Yalnızca aşk değil, sevginin her hali aslında kanserden korur” diyor ve kanser-aşk arasındaki ilişkiyi şöyle anlatıyor:
Çağın hastalığı kanser gerçeğiyle aşk arasında bir ilişki var mı?
Kanser maalesef günümüzde ‘çağın hastalığı’ haline geldi. Kendiniz, eşiniz, dostunuz, yakın arkadaşlarınız ya da onların yakınları… Mutlaka tanıdık birilerinde bu hastalık var. Bugüne kadar bu hastalıkla ilgili yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, dokunduğumuz, konuştuğumuz, hatta bulunduğumuz ortamın tetikleyici bir faktör olduğu çok anlatıldı. Ama aşkın etkisi pek de dile getirilmedi. Oysa ‘aşkın kanser üzerinde etkisi var mı’ sorusunun yanıtı kesinlikle evet!
Aşk ve sevgi kanser üzerinde nasıl bir etkiye sahip?
Nicedir aşk denince modern insan altındaki kimyasallara odaklanıyor. Yani aşktan değil de aşık olduğumuzda salgıladığımız hormonlardan adrenalinden, serotoninden, oksitosinden ve melatoninden bahsediyoruz aslında. Bunların tamamı aşkı teşkil eder mi, aşk mı bunlara neden olur, bunlar mı aşka; bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şey, aşk dediğimiz durumlarda bunların da vücutta arttığının tespit edildiği. İşte aşk sırasında salgıladığımız bu hormonlar kansere de etki ediyor.
Nasıl bir etki göstererek kanserden koruyor bu hormonlar?
Bunların bazıları yaşam tarzımızı, bazıları biyoritmimizi dengeleyerek kanserden korunmada yardımcı olurken; bazıları da kanser tedavisi sırasında tedaviyi olumlu yönde etkileyecek ek faydalar sağlıyorlar.
Aşık olan insanın salgıladığı bu hormonlar faydalı mı?
Çoğunlukla evet . Her ne kadar fazlası zarar dense de adrenalin vücudun zinde kalmasını sağlıyor. Ani deşarjlarda kalp hızınız artıyor, çarpıntınız oluyor ve göz bebekleriniz büyüyor. Esas olarak her şeye karşı tetikte oluyorsunuz. Kanserle ilişkili olarak yaptığı en önemli metabolik aktivite birden fazla organı etkileyerek kan şekerini ve yağ asitlerini arttırmak. Yani en zor durumlarda (örneğin kemoterapi alan hastalarda ya da yeterli besin alamayan ileri evre kanser hastalarında) vücudun ihtiyacı olan enerjiyi temin ediyor.
Kanserden korunmada da bu hormonların olumlu etkileri var mı?
Tabii. Melatonin ve serotonin örneğin; özellikle de melatonin! Çok salgılandığında vücudun direnci artıyor. Enfeksiyonlara karşı koruyucu oluyor. Hem immün sistem üzerine olumlu etkisi ar hem de antioksidan etkisi yüksek. Bu nedenlerle kanser riskini azaltıyor. Ama sadece kanser riskini azaltmakla kalmıyor; bir çalışmada melatonin hormonunun kanserden ölümü de azalttığı gösterilmiş. Yani kanser hastasının ölümünü de önlüyor. Melatonin seviyesi az olan insanlar üzerine yapılan çalışmalarda; özellikle yatak odası ışıklandırılmış olanlar ve gece vardiyası yapılan işlerde çalışanlarda, kanserin daha sık görüldüğü saptanmış.
Melatonin hormonunun özellikle salgılandığı durumlar var mı?
Melatonin, karanlık ortamı seviyor. Gece 23.00 – 05:00 arası salınımı artıyor. Uyku da miktarını arttırıyor; ancak karanlık bir odada ve ışıksız ortamda bulunulacak. Zaten bu nedenle ‘çocuklarınızı bu saatlerde karanlık ortamda uyutun’ deniyor. Ne de olsa önlerinde çok uzun yıllar var, biraz büyüyünce aşık olmalarını öğütleyebiliriz!
Serotonin “mutluluk hormonu”nun nasıl bir etkisi oluyor kanserden korunmada?
Serotoninin düzeyini direkt ölçemiyoruz ama metabolitlerini ölçerek düzeyi hakkında fikir sahibi olabiliyoruz. Kendisinin direkt kanserle ilişkisi hakkında çelişkili sonuçlar var. Ama yokluğunun ya da eksikliğinin kanserin en önemli zemin hazırlayıcı faktörü obeziteye neden olduğunu biliyoruz.
Başka hormonlar da var mı kansere iyi gelen?
Oksitosini de bu gruba sokabiliriz. Buna ‘şefkat hormonu’ da deniyor. Doğumun başlamasını sağlar, orgazm onsuz olmaz, bebek anneyi emdikçe annede oksitosin artar. Aslında bu bahsedilenlerin hepsi aşkın değişik halleri zaten… Sevgilinin varlığı, onunla geçirilen ya da geçirilecek zaman, bunların yarattığı gerçek üstü dünya.
Oksitosinin kanserle ilşikisi nasıl?
Oksitosin esas olarak kişinin bilişsel ve emosyonel fonksiyonlarını düzeltiyor. Yani insanın korku duygusunu azaltıyor, güven duygusunu arttırıyor, empati yeteneğini geliştiriyor. Tabii bunların hepsi kişinin hastalıklara ve özellikle de kansere yakalanmasını önlüyor ve oluştuğunda da onlarla başa çıkma gücünü arttırıyor.
Aşkın hormon salgılamak dışında bir etkisi yok mu?
Hormonlar dışında da açıklanamayan bazı şeyler var aşkla ilgili. Mesela İsrailli araştırıcılar kadın gözyaşının erkeğin testosteron düzeyini düşürdüğünü ve prostat kanserine bu nedenle iyi geldiğini saptadılar. Bu da aşkın bir etkisi işte!
Karşılıksız aşk ya da aşk acısı da aynı etkiyi yapar mı?
Aşka sadece kimyasal bir gözle bakarsak olayın tamamı neredeyse bundan ibarettir. Ama neredeyse diyorum; çünkü bu konuların içinde aşk acısı yok, aşkını kaybetme korkusu yok ya da karşılıksız aşk durumu yok. Yani biz aşkın iyi yönünü ele alınca kanserden önleyici rolü bayağı belirgin görünüyor. Aşkın negatif yönü ise çok araştırılmış değil. Kimse görmek istemiyor herhalde!
Karşılıksız aşkı engellemek mümkün olmadığına göre ne yapmak gerekir?
Aşka sadece bu gözle bakmamak gerekir. Hayatta her şey fizik, kimya ve matematikle sınırlı değildir. Özellikle aşıklar açısından bakınca! Kanserden korumasa hatta kansere neden olsa da ne sevdiğimizden ne aşkımızdan vazgeçecek değiliz!
HORMONLARIN DANSI SAĞLIĞIN ANAHTARI
ADRENALİN: Vücudun zinde kalmasını sağlıyor. Organizmayı acil harekete hazırlıyor, acil enerji kaynağı sağlıyor.
MELATONİN: Vücudun direncini artıyor. Enfeksiyonlara karşı koruyucu oluyor. Kanser riskini azaltıyor. Hücre yenileyici ve bağışıklık sistemi düzenleyici. Vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlıyor. Özellikle gece karanlıkta salgılanıyor.
SEROTONİN: Diğer adı ‘mutluluk hormonu’dur. Serotonin yükseldiğinde moral düzelir, rahat uyku uyunur, iştah azalır, ruh sağlığı düzelir ve enerji artar. Serotonin düşüklüğü ise sinirli, huzursuz ve depresif ruh hallerine neden olur, obezite, anoreksiya ve bulimia nevroza gibi yeme ve iştah bozukluklarına neden olur.
OKSİTOSİN: Kanserden koruyucu bir hormon. ‘Şefkat hormonu’ da deniyor. Doğumun başlamasını, orgazmı sağlar. Döllenmeyi kolaylaştırır, doğum olayına katkıda bulunur ve emzirmeye yardımcıdır. Güven duygusunu arttırıp, korkuyu azaltır. Empati yeteneğini arttırır.
kaynak: reiki berlin
![11390549_875352975835731_857296403457005144_n[2]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2015/06/11390549_875352975835731_857296403457005144_n2.jpg?w=300&h=188)
Ailenizde veya etrafınızda felç,romatizma,kırık sonrası cansız kalan uzuv gibi hastalıklara sahip insanlar varsa size bir tarif …vereceğim. Bu tarif Almanya’da bir prof. tarafından 20 yıl kadar önce yapıldı ve felç geçirmiş ayak üzerinde uygulandı. Felç sebebi ile kasılan ve o şekilde kalan parmaklar tam olarak açıldı.
Saf zeytin yağı ve turşu tuzu ile yapılan basit bir karışım.
BİR LİTRE ZEYTİN YAĞI
YARIM KİLO TURŞU TUZU
Hepsi bu kadar.Tuzu ve zeytin yağını bir şişede karıştırın.2,5 lt kola şişesinde karışımı hazırlamanız daha kolay olur.Bu şişeyi güneş alan bir yere koyuyosunuz elinizin altında bir yer olursa içi olur.Gün içinde fırsat buldukça çalkalayıp tekrar güneşe koyun.O tuz çalkalamanın etkisi ve güneşin ısısı ile yağın içinde eriyor ve dipte tortu haline geliyor. Mesela 25-30 derece arası ısıda 10 gün güneşlense yetişir.
Tuz eridikten sonra rahatsızlığı olan kişi güneşe uzanır ve güneş kremi gibi bu yağ şikayet olan bölgeye sürülür.Yağı sürmeden önce şişeyi mutlaka çalkalayın.Kişi ile birlikte diğer kişilerde görebilir zaten o macun sürüldüğü andan itibaren damarların açılmasını.Ciddi anlamda elektrik çarpıyormuş gibi garip hareketlere şahit olabilirsiniz.Yarım saat kadar güneşlenip ılık suyla masaj yaparak yıkayın.Bunu haftada 3 gün yapsanız dahi yeterli. Çok zor değil uygulayın derim.Heleki felç geçirmiş bir uzvun asla dönüşü olmayan bir tıbbı yanıltması benim çok hoşuma gitti
Şöhret Olgaç
Peynir suyu, peynir mayalandıktan sonra elde pıhtı telemesini süzdükten sonra arta kalan, laktoalbumin ve laktogul obülin gibi serum proteinleri ile farklı seviyelerde laktoz, yağ, mineral madde ve vitaminleri bulunduran önemli bir süt endüstrisi yan mamulüdür.
Birçok sektörde kullanım alanı bulan peynir altı suyu aynı zamanda eşsiz bir şifa kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Peynir altı suyu proteinler geniş yelpazeli özelliklere sahip zengin bir protein bileşiminden oluşmaktadır. Peynir altı suyu orta çağdan beri çeşitli hastalıkların tedavisinde ve korunmasında kullanılmaktadır. Hatta orta çağda kurulan tedavi ve sağlık merkezlerinde böbrek rahatsızlıkları, sindirim bozuklulukları, karaciğer zehirlenmesi, bağırsak tıkanması ,obezite, bağışıklık artırılmasında, yararlanıldığı gibi çağımızda da anti bakteriyel etkinliğin geliştirilmesinde ve bazı zehirlenmelerin sağaltılmasında istifade edilmektedir.
Günümüzde peynir altı suyunun aşağıdaki hastalıkların tedavisinde etkili olduğu bildirilmektedir.
1 Peynir altı suyu kolon kanserine karşı koruyucu ve tedavi edici işlemlerde destekleyici olarak kullanılmaktadır.
Farelerde yapılan bilimsel araştırmaların ışığında peynir altı suyunda bulunan proteinlerin kolon kanserine neden olan “dimetil hidrazinin ” oluşumunu durdurduğu anlaşılmıştır. Aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirdiği saptanan peynir suyunun kolon kanserine iyi geldiği bildirilmektedir.
2 – Peynir altı suyu Baş ve boyun bölgesinde tümör bulunan hastaların diyetlerine katılmaktadır
Özellikle uzun süre alkol alan kişilerde görülen baş ve boyun tümörleri ameliyatla sağaltılmaya çalışılmaktadır. Ancak ameliyat sonrası hastanın bakımı ve
beslenmesi çok önem taşımaktadır. Hatanın bağışıklık sisteminin güçlü olması ve yaraların enfeksiyon kapmaması mühimdir. Bağışıklık sisteminin kuvvetli olması aynı zamanda kanserin yayılmaması için de etkilidir. Bu durumda olan hastaların diyetine peynir suyu proteinleri katıldığında bağışıklığı n güçlendiği gözlenmiştir.
3- Peynir suyu proteinlerinin Deri Yangısını iyileştirmede kullanıldığı bildirilmiştir.
Ciltte şişkinlik , kızarıklık, lekeler ve ağrılarla ortaya çıkan Atopik dermatitis hastalığında hastaların diyetlerine peynir suyu proteinleri ilave edilerek bir haftada iyileştirici sonuçlar alındığı görülmüştür. Ancak hastalığın tedavisine geç başlandığında bu bir haftalık süre bir yıla kadar uzamaktadır. Bu hastalığın tedavisinde günümüz tıbbının kullandığı hormon ve ilaçların ağır yan etkileri göz önüne alındığında peynir altı suyu ekstraktlarının ne kadar önemli bir doğal şifa kaynağı olduğu daha iyi görülebilir.Alternatif tedavilerde kullanılan peynir suyu hidrolizatlarının hiçbir yan etkisinin olmadığı bildirilmiştir.
4-Peynir suyu proteinlerinin Glukoma (Karasu) hastalığını iyileştirmektedir.
Bilindiği üzere Karasu hastalığı göz küresi içindeki basıncın artmasına bağlı olarak şekillenen kötü bir bozukluktur. Tedavisinde kullanılan Sympathomistik ve parasympathomistik ilaçlar olumsuz yan etkiler ortaya çıkarmaktadır. Yapılan çalışmalar peynir suyu hidrolizatı ile aktif fraksiyonlarının bu hastalığa da iyi geldiğini kanıtlamıştır
5-Peynir suyu proteinleri bağırsak hastalıkları ve yaralarının iyileştirilmesinde de etkilidir.
Peynir suyu ekstraktlarında bulunan IGF-1, IGF-2, bazik ve asidik FGF, TGF-beta 1, TGF-beta 2 gibi bileşiklerin yıpranmış dokuların onarılmasını sağladığı deneylerle ortaya konulmuştur.
Bu yönüyle yanlış ve düzensiz beslenmeye bağlı olarak ince bağırsaklarda meydana gelen dejenerasyon, yara ve iltihaplarda bu bileşiklerin oral yolla verilmesi sayesinde iyileştirici sonuçlar elde edilebilmiştir.
Sonuç olarak denilebilir ki, her geçen gün artan ilaç sayısı beraberinde büyük yan etkiler ve ekonomik harcamalar getirmektedir. İlaç sektöründeki önlenemez ilaç enflasyonu ve basında çıkan olumsuz spekülasyonlar dikkate alındığında alternatif daha doğal tedaviler çok önem taşımaktadır. Bu noktada peynir altı suyundan elde edilen ekstraktların tedavide kullanılması sevindiricidir.
kaynak: milliyet sizden size
ÖFKEYLE KALKIP ZARARLA OTURMAMAK İÇİN NE YAPABİLİRİZ?
öfke nası yönetilir
“Öfke baldan tatlıdır” derler Ama “Öfkeyle kalkan zararla oturur” ya da “Keskin sirke küpüne zarar verir” de derler Bir düşünseniz ya, hastaneler ve hapishaneler bir anlık öfkenin kurbanlarıyla dolu Öyleyse insan, başkalarından önce, kendisinin iyiliği için öfkesini kontrol etmelidir İyi de bu iş o kadar kolay mıdır? Uzmanlar kolay diyor
İşte öfkeyle baş etmenin yolları:
1- Önce Sayın: Öfkenizin kabarmaya başladığı anda, düşünebildiğiniz en yüksek rakamdan geriye doğru saymaya başlayın
2- Sayarken; öfkenizin sebeplerini düşünün Sahi siz neye öfkelenmiştiniz?
3- Susun: Öfkelendiğiniz anda konuşmayın Biraz susun, içinizden kendinize konuşun
4 – Meşrulaştırmayın: Öfkenizin sebebi ne kadar meşru olursa olsun, öfkelenmek meşru bir durum değil Öfkenizi meşrulaştırmak, haklı olduğunuz halde haksız duruma düşmenize neden olabilir (Ne de olsa öfkelenerek birine haksızlık etmek meşru bir hak sayılmaz)
5 – Telkin Edin: Öfke insani bir durum olsa da, öfkelenmenin mantık yollarınızı kapayacağını biliyorsunuz Şu halde kendinize mantıklı olmanız gerektiğini telkin edin
6 – Sakin Olun: Haklı bir sebeple de öfkelenmiş olabilirsiniz O halde adalet istiyorsunuz demektir Şu halde istediğiniz adaletin ne şekilde yerine getirilebileceğini sakin kafayla düşünün
7 – Kişiselleştirmeyin: Öfkelenmemize neden olan şeylerin büyük bir bölümü karşımızdakilerin yetersizliklerinden kaynaklanır Başkalarının yetersizliklerini size karşı yapılmış bir hareket gibi algılamayın
8 – Öfke Üzüntüsünden Uzak Durun: Öfke kendini ifade edemediğinde üzüntüye dönüşür ve sonra üzüntüden kurtulmak için daha da çok öfkelenmeyi seçebiliriz Bu yüzden öfkeyle üzüntü arasındaki diyalektiği iyice kavrayın
9 – Anlayış Gösterin: Özellikle öfkenizin sebebi karşınızdakinin yetersizliğiyse, bağırıp çağırarak onu meşrulaştırabileceğinizi aklınızda tutarak ona anlayış gösterme yolunu seçin
10 – Müzakere Edin: Kendinizle öfkenizi ifade etmenin yolları konusunda müzakere edin Eğer öfkelendiğinizi dile getirecekseniz bile sükuneti elden bırakmayın Böylece daha etkili bir ifade yöntemi bulmuş olacaksınız
11 – Kaynakla Hedefi Karıştırmayın: Öfkenin kaynağıyla, öfke ifadesinin hedefinin aynı olmasına özen gösterin Yani öfkelenip acısını başkasından çıkartmayın Çünkü bu defa kendinize de öfkelenmeye başlarsınız
12 – Öfkenizi Saklamayın: Yukarıdaki hiçbir cümle öfkenizi kendinize saklamanız gerektiğini söylemiyor Aksine öfkenizi bir şekilde ifade etmezseniz büyür Bu yüzden sakın ola duygularınızı saklamaya uğraşmayın Sadece onu ifade etmenin en doğru yolu üzerine biraz düşünün
13 – Haksızsanız Kabul Edin: Öfkelendiğiniz konuda bir haksızlığınız söz konusu ise bunu kabul edin
14 – Affedici Olun: Öfkenizi ifade ettiniz, o da hatasını anladı Şu durumda sıra affetmeye geldi demektir
15 – Beklentilerinizi Kontrol Edin: Öfkenizin sebebi yerini bulmayan beklentilerse başka türlü bir strateji izlemelisiniz?
16 – Ölçün Biçin: Beklentilerinizle gerçekleşenler arasındaki mesafeyi bir ölçün Öfkelenmeye değer mi?
17 – Öfkelenmeye Değer mi? Demek öfkelenmeye değer bir durum, yani beklentilerin gerçekleşmemesi hali söz konusu Şu durumda karşınızdakinin beklentilerini ve yetilerini düşünün…
18 – Nedenlerini Düşünün: Beklentileriniz neden gerçekleşmedi? Elden gelen bir şey yok muydu yoksa bilinçli bir ihmal mi söz konusu?
19 – Elden Geleni Yapın: Eğer elden gelen buysa anlayış göstermek en doğru seçenek
20 – Öfke Bir İhmalden de Olabilir: Eğer neden ihmalse o zaman ihmalin sebeplerini düşünün Öfkenizin gerçek sebebi beklentilerinizin gerçekleşmemesi değil, bu ihmalin nedenleridir
21 – İhmalin Nedenlerini Bulun: İhmal edene, ihmalinin sebeplerini sorun Giderek arkeolojik kazıya benzeyen bu süreçte ihmalin gerekçelerini bulmak bir daha bu konuda öfkelenmemenizi sağlayacak önlemler almanıza yardımcı olacaktır
22 – Yüksek Beklentilerden Uzak Durun: Bazen beklentiler ihtimallerden daha yüksek olabilir Eğer durum buysa neden beklentilerinizi yüksek tuttuğunuzu sorgulamanın zamanı gelmiş demektir
23 – Olmayacak Beklentilerinizi Değiştirin: Madem sebep sizin beklenti düzeyinizi yüksek tutmanızdı, şu durumda yapmanız gereken beklenti düzeyinizi değiştirmektir
24 – Kendinizle Tartışın: Beklenti düzeyinizin yüksek olması meselesi kendinizle tartışın ve bu konuda radikal bir değişiklik yapın
25 – Ah Şu Anlık Öfkeler Var ya: En kötüsü anlık öfkelerdir Memleketimizde birçok gereksiz kavga anlık öfkeler yönetilemediği için çıkar
26 – Kökeni: Anlık öfkenin kökeni insanların birbirlerine karşı anlayışsız davranmalarıdır
27 – Anlık öfke, başka öfkeleri ortaya çıkarmaktan başka işe yaramaz Bu nedenle bir ortamda başlayan öfke şelalesinde geçmiş öfkelerinizden temizlenmeye çalışmayın
28 – Öfkenizi Ciddiye Alın: Öfkenizi kontrol edemediğiniz durumların sayısı artıyorsa bu durumu ciddiye alın ve bir doktora görünün Belki de bir sağlık probleminiz öfkenizi kontrol etmenizi sağlayan mekanizmalarınızın çalışmamasına neden oluyordur
29 – Derin Nafes Alın: Öfkelenmeye başladığınız anda derin birkaç nefes alın Oksijen aklınızı başınıza getirmeye yardımcı olacaktır
30 – Çirkinleştiğinizi Düşünün: Öfke herkesi çirkinleştirir Hemen bir aynaya bakmaya başlayın Çirkinleşmek istemiyorsanız sakinleşmek durumundasınız
31 – Zarar Verebileceğinizi Hesaba Katın: Eğer öfkeniz geçmiyor hatta öfkelenmenize neden olan insanlara zarar vermeyi bile düşündürecek kadar yoğunlaşıyorsa hemen başka bir şeye konsantre olun Meseleyi takıntı haline getirmeyin
32 – Uzaklaşın: Öfkenizi bulunduğunuz ortamda yenemiyorsanız, dışarı çıkıp biraz hava alın Buna beladan kaçma da diyebilirsiniz
33 – İyi Uyuyun: Öfkenizi kontrol edemeyeceğiniz durumlar sıklaşıyorsa az ya da niteliksiz uyuyor olabilirsiniz Uyku düzeninizi gözden geçirin
34 – Yaratıcı Olun: Öfkenizi, daha doğrusu yoğun duygularınızı yaratıcı işlere kanalize edin
35 – Müzik Dinleyin: Öfkelendiğinizde ve kontrol etmek zorlaştığında sizi sakinleştiren bir müzik dinleyin
36 – Biraz Tepinin: Çok öfkelendiniz, kontrol edemiyorsunuz Hemen tuvalete gidin ve biraz tepinin
37 – Bir Bardak Su İçin: Öfkenizi kontrol altına alabilmek için o anda yapabileceğiniz şeylerden biri de su içmek
38 – İyi Şeyler Düşünün: Öfkelendiğiniz anda iyi bir şeyler düşünmeye başlayın Hep aynı iyi şeyi düşünürseniz bu kendinizle aranızda bir şifre gibi çalışmaya başlayacaktır zamanla
39 – Fazlalıkları Atın: Yaşadığı ya da çalıştığı ortamda fazlaca eşya bulunan insanlar daha sık öfkeleniyorlar Yüklerinizden kurtulun
40 – Küçük Bir Değişiklik Yapın: Öfkelendiğinizde mesela gidip üstünüzü ya da küçük bir aksesuarınızı değiştirin Ne kadar işe yaradığını göreceksiniz
Eh bu kadarını yapabiliyorsanız zaten öfkeniz geçmiştir Hala geçmediyse sizin için başka ne yapabiliriz? Gidin bildiğinizi yapın Artık ya hastanede ya da hapishanede ziyaretçilerinizi bekleyin
*Alıntı
kaynak: bioenerji ayçan berker
EŞİNİZİ SEÇERKEN SON DERECE DİKKATLİ OLUN.
Mümkün olduğunca size benzeyen, ortak ilgi alanlarını, ortak öz değerleri paylaştığınız kişiyle evlenin.
Evleneceğiniz kişinin değişme ihtimali üzerine hayaller kurmayın.
Aşkın gözünüzü kör etmesine izin vermeyin, arkadaş olabileceğiniz biriyle evlenin.…
İletişim kurmakta zorlandığınız bir partner seçmeyin, sessizlik evlikte ölümcül sonuçlara yol açabilir.
İlişkilerinizde skor tutmaktan kaçının, evlilikte yüzde elli-elli kuralı çalışmaz, verdiğiniz oranda geri almayı beklemeyin. Bazen senelerce yüzde onla yetinmek zorunda kalabilirsiniz.. Kariyerinizi finansal getirisi için değil, sağlayacağı kişisel tatmin ve içsel ödüller doğrultusunda seçin.
Yokluk içinde büyümüş olsanız bile, en öncelikli hedefiniz para kazanmak olmasın. Sadece maddi nedenlere odaklanarak seçeceğiniz meslek sizi asla mutlu etmeyecek. Gelecekteki olası kazancınızı hesaplayarak kariyer seçmek yerine daha derin bir amaca hizmet edecek gerçek tutkunuzu keşfedin, tutku ile severek çalıştığınızda, gün gelir kazancınız sizi şaşırtabilir.
Sizi mutlu edecek işi aramaktan hiçbir zaman vaz geçmeyin. Henüz bulamamış olsanız da pes etmeyin.
Duygusal zeka, diğer her türlü zekadan daha üstündür. En teknik mesleklerde dahi insan ilişkileri sorunlu olanlar başarısızlığa mahkumdur. İletişiminizi, sosyal ilişki becerilerinizi geliştirin.
. Kaybedecek zamanınız yok.
Zamanınız çok kısaymışçasına yaşayın, çünkü zaten öyle. Vaktinizin kısa olduğunu depresyona girmek için değil, harekete geçmek için hatırlayın. Önemsediğiniz ne varsa hemen, şimdi yapın.
Kaygıyla geçen vakit, boşa geçmiş demektir. Endişelenmek yerine önlem alın.
Mutluluk, şartlar mükemmel olduğunda ortaya çıkan bir durum değil, bir seçimdir. İçine düştüğünüz yaşam mücadelesi ne kadar zorlu olursa olsun, er yada geç mutlu olmaya karar vermelisiniz.
Küçük düşünün. Ömrünüzün büyük kısmında küçük lezzetlerin, anlık sevinçlerin imzası var, tadını çıkarın.
. Pişmanlıklarla yaşamayın. Hayatta hemen her şey unutulabilir, silinebilir veya bedeli ödenebilir.
Aynı anda iki farklı yöne gidemeyişi belki de insanın karşı karşıya kaldığı en acımasız ikilem. Bir gün bir yerde seçim yapmak zorundasınız. Kendinizi kandırmayın, vermediğiniz her karar aslında yine bir seçimdir.
Fırsatlara ‘Evet’ deyin. Reddetmek için gerçekten geçerli bir nedeniniz yoksa gelen önerileri kabul edin.
Aynı bedenle yüz yıl geçireceğinizi düşünerek hareket edin, vücudunuzu yıpratmayın. Sağlıklı yaşam tercihininiz, geleceğe yatırımınızdır.
Daha fazla seyahat edin. Eğer gerekiyorsa başka planlarınızdan feragat ederek sık sık yolculuğa çıkın. Geriye dönüp baktığınızda, yaşamınızın en ilginç, en vurucu anılarının seyahat maceraları olduğunu fark edeceksiniz.
(Prf. Karl Pillemer Yaşam için 30 Ders adlı kitabından)
bioenerji ayçan berkerin sayfasından alınmıştır
Bu reçeli tattıktan sonra bugüne kadar attığınız karpuz kabukları için çok üzüleceksiniz.
• Malzemeler
1 kg. karpuz kabuğu
1.5 kg. şeker
750 gram su
1 limon suyu
7-8 diş karanfil
2 çay kaşığı tarçın
1 Yemek kaşığı kızamık şekeri (arzuya bağlı)
Yapılışı;
Kalın kabuklu, karpuz kabuğunun içinin kırmızı kısmı, dışının da yeşil kısmı kalmayıncaya kadar soyulur. 1cm. eninde 3cm uzunluğunda ve 1cm kalınlığında dik dörtgenlere bölünür. İsterseniz arzu ettiğiniz şekli vererek de bölebilirsiniz.
Tencereye 4 su bardağı suyu koyup kaynatın ve hazırladığınız karpuz kabuklarını kaynayan suya koyup ateşi kısın. 40 -45 dakika kadar tencerenin kapağı kapalı olarak kaynasın. Veya düdüklü tencerede 10 -15 dakikada pişirebilirsiniz. Karpuz kabuklarını çatalla kontrol edip yumuşadıktan sonra üzerine toz şekerini ilave edin. Karanfil ve tarçını da içine koyun. Ve bir yarım saat daha beraber pişirin.
Reçelin hazır olduğunu anlamak için, reçelden aldığınız bir damlayı soğuk zemin üzerine damlattığınızda top olarak duruyorsa reçel olmuş demektir. Ve ateşten indirmeden önce sıkılıp süzülmüş yarım limondan az fazla limon suyunu reçele ilave edip en fazla 1-2 dakika daha kaynatın ve ateşten indirin.
Şurup içinde pişen karpuz kabukları şeffaf bir durum alır. Arzu eden içine gıda boyası veya kızamık şekeri denen şerbet boyasından koyabilir.
alıntı