Koşullar ne olursa olsun, Evren her zaman yol gösterici fırsatları sunar.
Dırdır, homurdanma, sızlanma… Adını ne koyarsak koyalım, yaptığımız şey aynı: Şikayet etmek. Üstelik, bize zaman zaman boğucu gelen hayatlarımızda şikayet edecek çok fazla şey var. İnsanların kabalığı, yorucu iş temposu, sorumlulukların yarattığı baskı, arkadaşlar, aileler, hayal kırıklıkları… Gün içinde pek çok olumsuz duyguyu dışa vurmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Bu şekilde rahatladığımızı sanıyoruz. Öyle ki, sıradan bir diyalog içinde her dakika bir şikayet cümlesi çıkıveriyor ağzımızdan.
Pieter Pelgrims and Thierry Blancpain adlı iki girişimcinin fikri olan “Şikayet / Dizginleme” adlı projeye katılan yüzlerce kişi en azından 1 ay boyunca şikayet içeren cümleler kurmamayı denediler. Pelgrims ve Blancpain’in bu projedeki amaçları, “olumsuz ifadeleri ortadan kaldırarak daha olumlu bir hayat elde etmek”. Oldukça seri şikayet edebilen biri olarak ilgimi çeken bu projeyi siz Uplifers okurlarıyla paylaşmak istedim; belki beraber deneriz?
Öncelikle konunun bilimsel tarafı ilgi çekici. Her ne kadar “kötüye hazırlanma”yı bir savunma mekanizması olarak görsek de, tüm bunlar vücudumuzda hoş olmayan değişimlere neden oluyor. Bir konunun olumsuz yönünü düşünmek, beynin stres hormonları salgılamasına neden oluyor; bu da çözüme yönelik bilişsel aktiviteyi kısıtlıyor.
Alışkanlıklardan bir anda kurtulmak zordur; özellikle de onların farkında değilsek. Bu yüzden, iç huzuruna giden yolda bize yardımcı olacak birkaç püf noktasından bahsetmekte yarar var:
Şikayetin tanımını yapmak; neyden, ne kadar uzak duracağımız konusunda fikir vermesi açısından önemli. Örneğin “dışarısı çok soğuk” bir şikayet değil bir gözlemken “dışarısı çok soğuk ve bu şehirde yaşamaktan nefret ediyorum” kusursuz bir şikayet cümlesidir.
Proje kapsamında söylediklerine dikkat edenlerin vardığı ortak sonuç, düşündüğümüzden çok daha fazla şikayet ettiğimiz. Sorunları saptamak ve homurdanmaların kaynağına inmek, nelerden rahatsız olduğumuzu daha net fark etmemizi sağlıyor.
Başkasının şikayetlerini dinlemek de beyinde aynı tepkiye ve aynı hormon aktivitesinin oluşmasına neden oluyor. Bir diğer deyişle, aynı pasif içicilik gibi hem kendimizi hem karşımızdakini olumsuz düşüncelerle zehirliyoruz. Araya biraz mesafe koymakta ya da bize anlatmamalarını sağlamaya çalışmakta fayda var.
“Verimli dırdır” ya da yıkıcı değil yapıcı şikayetlerde bulunmak diyebileceğimiz bir çözüm yolu var. Hayran hayran sorunun etrafında dolaşmak yerine çözmek için çaba harcamak, olumsuzluğu hafifletir.
Bir ay boyunca hiç şikayet etmemek çok zor; bir isyan cümlesi mutlaka ağzımızdan kaçıverecektir. Böyle durumlarda “ama + olumlu ifade” birlikteliği ile durumu lehimize çevirmek mümkün. “Çocuğu okuldan yine ben alacağım; ama en azından eve yürürken beraber zaman geçirmiş oluyoruz” gibi.
“Sabah erken kalkmak zorundayım” yerine “Sabah erken kalkmam gerekiyor” demek, konuyu şikayetten gözleme indirger. Bir de sabah erken kalkmanın iyi yanını düşünebilirsek ne mutlu bize! Örneğin erken kalkıp işe gittiğimiz için trafiğe takılmayabilir, o günkü mesaiyi erken bitirebilir ya da yarım bir haftasonuna uyanmayarak haftasonunu daha verimli geçirebiliriz.
Kaynak:
Fast Company
Complaint/Restraint
kaynak: uplifers sayfası
Bizde Bilge hanımdan aldığımız kişisel gelişim derslerinde buna benzer bir çalışma yapmıştık. Bir hafta boyunca olumsuz söz söylemeyecektik daha sonra olumsuz düşünce düşünmeyecektik. Sınıfta yapan olmuştu ama ben yapamamıştım. Sizler de bir deneyin isterseniz. Anette
Diyelim ki birisi ile tartışıyorsunuz ve o kişi sizi adil olmamakla suçluyor. Durun ve içinize bakın. Sonra şu analizi yapın:
Bir kere adil olmayan, sizi adil olmamakla suçlayan kişidir. Onun #yargısıtamamen ona aittir. Ancak, sizde ona, onun adil olmayan yönünü gösterecek kadar arınmamış bir yan var demektir.
Peki o yanınız veya yanlarınız neler olabilir?
Bu suçlamayı duyduğunuz zaman içinizde oluşan #hisse bakın. Size saldırıldığı hissinde misiniz? Saldırgan bir yanın…ız var. Aşağılandığınız hissine mi sahipsiniz? Başkalarını aşağılayan bir yanınız var ve aynı zamanda kendinizi aşağıladığınız bir yanınız var. Sadece size yönelmiş bir öfke mi hissediyorsunuz? Öfkenizi dindirememiş ve hala zaman zaman öfkenizin esiri olabiliyorsunuz demektir. Karşınızdakinin sizden korktuğu hissine mi kapıldınız, ya da bu suçlamadan dolayı korktunuz mu? Hala ayıklanamamış #korkularınız var demektir… Ya da gerçekten tam olarak adil olmadığınızı mı hissettiniz, gerçekten adil değilsiniz demektir…
Kendinize ait tespit ettiklerinizi tek tek dingin bir anınızda düşünün. Ben neden korkuyorum? Bunun yanıtını içinizden alana kadar ister meditasyon, ister eskilerin söylediği gibi tefekkür halinde içinize yönelin…
Kaynak: fÜSUN YARATAN
Boş mideyle sarımsak yemek hakkında pek çok farklı görüş var. Pek çok kişi bunun işe yaramayan bir kocakarı tarifi olduğunu söylese de, aslında çeşitli hastalıkları tedavi etmek hatta önlemek için çok faydalıdır.
” sarımsağı kürdanla delip yutun ”
Mideniz Boşken Sarımsak Yemek Neden Yararlıdır?…
Sarımsağın, mideniz boşken yediğinizde çok güçlü doğal bir antibiyotik olduğunu gösteren pek çok çalışma var. Hatta eğer kahvaltınızı yapmadan önce yerseniz çok daha etkili olacaktır, çünkü açığa çıkmış bakterilerin kendilerini sarımsağa karşı korumaları mümkün olmayacaktır.
Yüksek tansiyondan şikayetçi pek çok kişi, sarımsağın onlara iyi geldiğini bilirler. Sarımsak dolaşım sistemine iyi gelmesinin yanı sıra, karaciğer ve mesanenin de çalışmasına yardımcı olur. İshal gibi sindirim ve mide sorunlarına da iyi gelir. Boş mideye sarımsak yemenin sinir sorunlarına da iyi geldiğini söyleyenler vardır.
Ayrıca sarımsak pek çok mide sorununa da iyi gelir, sindirim ve iştahı tetikler. Ayrıca stresli olduğunuzda da, mide asidini önleyerek rahatlamanızı sağlar.
Sarımsağın şifalı özellikleri dünya çapında bilinmektedir. Bu yüzden şifalı yiyecekler arasında yerini almıştır.
Alternatif Bir İlaç Olarak Sarımsak
Sarımsak, alternatif tıpta bedeni arındırmak için kullanılan en güçlü yiyeceklerden birisidir. Bu alanda çalışan uzmanlar sarımsağın, parazit ve kurtları ortadan kaldırıp tifo, diyabet, depresyon ve bazı kanser türlerini önleyebileceğini söylüyorlar.
sarimsak-2
Sarımsak, sağlığınıza iyi gelecek çok önemli iki madde içermektedir: alisinin ve diallildisülfid
Sarımsağa alerjisi olanların dikkat etmesi gereken önemli iki şey var; sarımsağı çiğ yememelisiniz ve eğer cildinizde kabarma, ateş yükselmesi veya başağrısı gibi yan etkiler görürseniz, sarımsak yemeyi anında kesmelisiniz. Sarımsak tüketmenin HIV/AIDS ilacı alan kişilerde yan etkiler ortaya çıkmasına neden olduğunu gösteren çalışmalar vardır. Bu nedenle, çok dikkatli olmalı ve sarımsak yemeye devam etmeden önce bu belirtilere dikkat etmelisiniz.
Eğer sarımsağın keskin kokusu sizin için dayanılmaz bir hal alır ve yemeye devam edemezseniz, bu yüzden onun sunduğu şifadan mahrum kalmanıza gerek yok. Hap şeklinde alabileceğiniz doğal takviyeleri kullanabilirsiniz.
Sarımsağın Diğer Faydaları
Solunum hastalıkları için sarımsak: tüberküloz, zatüre, soğuk algınlığı, bronşit, kronik bronşit, akciğer tıkanıklığı, astım ve boğmaca gibi hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde kullanılır.
Alıntı:
Aklınızda Bulunsun, Pratik Bilgiler
Ceviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı (astringent), kuvvetlendirici (tonik) ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü (antihelmintik) etkisi vardır. Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır. Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır.
Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), fre…ngi (sifilis), egzema (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir.
Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir. Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzemalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir. Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır. Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir. Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır. Bu sıvı ayrıca, kafadaki bitine karşı da çok etklidir.
Faydaları
-Akan kanı durdurur.
-Tonik etkisi ile arındırma sağlar.
-Bağırsakta yaşayan kurtları döker.
-Kanı temizler.
-Kan şekeri düşürür.
-Kabızlıkta iyi bir alternatiftir.
-Çocuklarda iştah açar.
-Egzama, mantar, uçuk, uyuz, sivilce gibi deri hastalıklarında etkilidir.
-Ağız içi hastalıklarına iyi gelir. Özellikle diş eti hastalıklarında güzel sonuçlar elde edilir.
-Ayak kokusuna ve terlemesine iyi gelir.
-Saç dökülmesini engeller.
-Boğaz hastalıklarında gargara olarak kullanılabilir.
Uyarı : İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur.
Kullanımı
Çay hazırlamak:
1) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. (Referans1)
2) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir. (Referans3)
Banyo ve Yıkama Katkısı: Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.
SEVDİKLERİNİZİ BİLGİLENDİRMEK İÇİN LÜTFEN PAYLAŞIN..
Yazın bu sıcak günlerinde, asfalttan buram buram sıcak yükselirken, ne yapsak ne yapsak dedik ve Burgazada’ya gitmeye karar verdik. Sezonda olmamız dolayısıyla deniz otobüsü seferleri de bayağı sık olduğundan bir saat sonraki feribotu almaya karar verdik. Apar topar hazırlandıktan sonra kendimizi feribotun klimalı ortamına attık. Ben İstanbul’u seyre dalarken fotoğraf çekmek çok sonra aklıma geldi, o yüzden bir tek kız kulesi görüntüsünü sizle paylaşabileceğim.
Neyse adaya vardık ve hafif esintili, çam kokulu yollarda Kalpazankaya’ya doğru yürümeye başladık. Aşağıdaki çarşıyı dönüşe bıraktık. Zakkumların arasından yürürken bol bol fotoğraf çektik. Yaklaşık 40 dakikalık bir yürüyüşten sonra lokantaya vardık.
Bayağı büyük bahçesi olan lokantada denizi görebileceğimiz masalardan birine kurulduk. Soğuk başlangıçlardan patlıcan salatası (taze ve lezzetli), fesleğen soslu levrek (fesleğen sosu güzel, balık iri parçalı ve tazeydi) aldık. Yanına kızarmış ekmek ve içkilerimiz de gelince, değme keyfimize. Çam ağaçlı, tekneli, teknesiz, kıyı görünümlü bol fotoğraf çekiminden sonra ahtapot ızgaramız geldi. Anam anam ahtapot ızgara çok lezzetliydi. Kolları büyüklerinden seçmişler, bitmesin diye yemeyeceğim nerdeyseJ.
Ana yemeği beklerken aşağıda denize girenleri seyretmeye koyulduk, biz pek deniz meraklısı olmadığımızdan çamların arasında sohbeti tercih ettik (ama siz isterseniz mayonuzu getirip bir de deniz sefası yapabilirsiniz). Sonra güveçte cızır cızır fener kavurmamız geldi. Biberi, domatesi, zenyinyağı, balığı her malzemesi ayrı kıvamındaydı. Kilo alır mıyım endişemi bir kenara bırakıp, ekmekleri bandırıp bandırıp suyuna yedim valla. Bir de buranın kuzu tandır günüymüş ama o kadar doyduk ki deneyemedik bir dahaki sefere inşallah demekle yetindik. Yemeğin arkasından kahvelerimizi içip biraz daha keyif yaptıktan sonra çarşıya doğru yürüyüşümüze başladık. Aaa unutmadan söyleyeyim akşamları ve haftasonları mutlaka rezervasyon yapmanız gerekiyor, yoksa yer bulamazsınız.
Dönüşte Sait Faik Abasıyanık’ın (SFA) müzesine de kısaca bir göz atıp, o güzel yazılarını yazdığı evini gezdik. Mobilyalarına, koltuklarına dokunduk, aynı merdivenlerden inip çıktık. Belki ilhamı bulaşır diye her yere dokundum artık sonucu hep beraber göreceğizJ. Çarşıya indiğimizde ilk yaptığımız şey SFA’ğa ait üzerinde “yazmasam deli olacaktım” yazılı buzdolabı magneti almak oldu. Daha sonra ıvır zıvırlara da şöyle bir göz gezdirdik (bardaklar, küllükler, anahtarlıklar…). Arkasından deniz kenarındaki banklarda oturup buranın iri martılarını seyrettik, yelkenlilerin süzülüşüne baktık, mis gibi deniz kokusunu içimize çektik. Deniz otobüsümüzün gelişiyle de adadan ayrıldık.
Eğer İstanbul’dan bir günlüğüne kaçmak isterseniz Burgazada bunun için çok ideal. Çarşısı, Kalpazankaya’ya yemek için yürüyüşü (isterseniz faytonla da gidebilirseniz ama biz tercih etmedik), lezzetli mezeleri, müze gezisi, çam kokusu isterseniz bir deniz otobüsü uzaklığında olduğunu unutmayın.
Mekan: Kalpazankaya /Burgaz
Mekan: 3.5
Lezzet: 3.5
Servis: 3.5
Sağlıcakla,
Anette İnselberg
Doç. Dr. Şafak Nakajima
‘’Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma!
Kendin ayağa kalkmak istiyorsan başkalarının da kalkmasına;
Kendin başarı kazanmayı arzuluyorsan, başkalarının da başarıya ulaşmasına yardım et!’’
Bu sözler, günümüzden yaklaşık 2500 yıl önce yaşamış Çinli bir bilgeye, Konfüçyus’a ait.
Konfüçyus’un öğretileri din değil, bir etik-ahlak sistemi olup, ana teması, insan ilişkilerinin doğru yapılandırılması ve nefsin terbiye edilmesidir.
Dünya algısı, doğaüstü tasvirler içermez; diğer dünya ile ilgili endişeleri yoktur.
Konfüçyus’un, ancak bu dünyada doğru yaşamanın yollarını bulduktan sonra diğer dünya ile ilgili düşüneceğini söylediği iddia edilir.
İdeali, uyum içinde yaşayan, adaletli bir toplum ve dünyadır.
Görüşleri, kendisinden sonra ortaya çıkan Sokrates, Eflatun ve Aristo gibi sayısız düşünürü de çağlar boyu etkilemiştir.
Konfüçyus’a göre insan, sosyal bir varlıktır ve toplumun içinde şekillenir, toplumu şekillendirir.
Ahlakın, insanın içinde olduğunu söyler ve adil davranmanın önemini şöyle vurgular:
“İyiliğe iyilikle, kötülüğe adaletle karşılık veriniz!”
Doğanın düzeni, insanın kontrolü dışındadır.
Doğayla uyum içinde yaşamayı önemser.
Konfüçyus, insan doğası konusunda iyimserdir.
İnsanların içlerinde taşıdığı cömertlik ve yardımseverlik gibi iyilik nüvelerinin beslemesi gerektiğini, bunun için de:
Eğitime önem vermelerini,
Ruhların terbiye etmelerini ve
Kararlı yaşamlar sürdürmelerini tavsiye eder.
‘’Bilgi, insanı şüpheden; iyilik, acı çekmekten; kararlı olmaksa, korkudan kurtarır.’’
Konfüçyus’un insan doğası konusundaki iyimserliği, temkinli bir iyimserliktir.
Toplumun, insanın içindeki iyi ve kötüyü dışarı çıkarmadaki gücünün farkındadır.
Yaşanan sıkıntıların altında yatan beş temel sorunla mücadelenin zorunluluğunu vurgular.
• Bunlardan ilki, insanlardaki güç, şöhret ve maddi çıkar hırsıdır.
Erdemi şöyle tanımlar, Konfüçyus:
‘’Elde edilecek bir çıkarı olduğu halde adaleti düşünen, tehlike karşısında hayatını hiçe sayan, verdiği sözü unutmayan, tam insandır!’’
Bir şeyi kâr hırsıyla değil, doğru olduğu için yapmanın en büyük ödül olduğunu kendimize hatırlatmamızı söyler!
Yaşamın kapılarına ne getireceğini, insanlar belirleyemez!
Ama davranışlarını, kontrol edebilirler!
Para, güç ve ün için çabalamak yerine, öz disiplinle doğru davranmak, hem kendilerinin hem de toplumun sağlığı için elzemdir.
• Konfüçyus, aile içi saygı kaybını, büyük bir tehlike olarak görür.
Çünkü aile içinde saygıyı öğrenemeyen bir birey, içinde yaşadığı toplumda, tanıdığı ve tanımadığı başka insanlara da saygılı olmayı bilemez.
Ebeveynlere saygı, aile dengesinin korunması; aile dengesi ise toplumsal dengelerin inşası için gereklidir.
Konfüçyus’un sıkı hiyerarşik saygı dizgesi, kaçınılmaz biçimde 2500 yıl öncesi toplum dinamiklerinin izlerini taşır.
• Yalan söylemenin, toplumsal düzeni yok edeceğini söyler.
Ancak dürüst insanların sözleri değerlidir; çünkü onların söyledikleri ile yaptıkları tutarlıdır.
Konfüçyus’a göre, ‘’İyi insan, güzel söz söyleyen değil, söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen insandır.’’
• Cehaletin en büyük düşman olduğunu vurgular.
İnsanlar ömrü boyunca, alçak gönüllülüklerini koruyarak, yeni şeyler öğrenmeye çaba göstermelidirler.
Geçmiş bilgelerden ve tarihten dersler almak gereklidir.
Bilgisizlik, felaket demektir.
‘’Hiçbir şey, eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz!’’ der, Konfüçyus.
• Bencillik, bütün kötülüklerin anasıdır.
Bu duruma düşmemek için kişinin başkalarına, kendisine davranılmasını istediği şekilde davranmasını ve kendisine yapılmasını istemediği şeyleri, başkalarına yapmamasını öğütler.
Toparlayacak olursak;
Konfüçyus,insan doğasının içinde iyi özellikler barındırdığını ama bu özelliklerin gelişebilmesi için çaba sarf edilmesi gerektiğini, erdemli bir birey olmanın yaşam boyu sürecek bir iç disiplin ve öğrenmeyle mümkün olacağını, ancak böylesi bireylerden oluşan bir toplumun, barış ve huzur içinde yaşayabileceğini söyler.
Okumayan, araştırmayan, ön yargılı, çıkarcı, sabırsız ve saldırgan kalabalıkların yarattığı cehennemvari hayatlarımızı dikkate aldığınızda, Konfüçyus’un oldukça sıradan gibi görünen, ‘’bilgece yaşamayı öğrenme’’ önermesinin, sizce günümüz dünyasında nasıl bir karşılığı olabilir?
Size uygun olan resmi seçin sonra aşağıdaki açıklamasını okuyun,
Aşağıdaki resimler psikologlar tarafından ortaya çıkarılmış, defalarca test edilmiş, şekiller ve renkler değişerek bugünkü halini almıştır. Hangi resim size yakın geliyorsa seçin ve 9 ana karakterden hangisi size uyuyor bir bakalım.
1. İçedönük – Hassas – Kolay Etkilenen : Kendinizle ve çevrenizle ilgili düşüncelere etrafınızdaki çoğu kişiden daha sık ve daha derin bir şekilde dalıyorsunuz. Üstünkörü hareketler ve konuşmalardan nefret ediyorunuz. Geyik muhabbeti yapmaktansa yalnız kalmayı tercih edebiliyorsunuz. Ama yakın arkadaşlarınızla olan ilişkileriniz o kadar kuvvetli ki bu da size ihtiyacınız olan uyumu ve gücü getiriyor. Yine de yalnız başına kalmaktan hiç sıkılmıyorsunuz.
2. Özgür – Geleneklere Karşı – Tutulamayan : Kendinizi geliştirmenizi sağlayacak özgür ve kimseye bağlı olmayan bir hayat peşindesiniz. Hobilerinizde ya da işinizde sizi başarıya ulaştıracak yeteneklere sahipsiniz. Bağımsızlığa olan düşkünlüğünüz bazen sizden beklenilenin tam tersini yapmanıza neden olabiliyor. Öyle her gördüğünüz şeye üzerinde düşünmeden uyacak tiplerden değilsiniz. Aksine kendi fikirleriniz doğrultusunda gitmeyi yani akıntıya karşı kürek çekmeyi seviyorsunuz.
3. Dinamik – Aktif – Dışa dönük : İlginç ve çeşitli işlere girebilmek için risk almaktan kaçınmıyorsunuz. Rutin bir hayat sizi etkisiz hale getirebiliyor. En çok sevdiğiniz şey tüm olaylarda başrol oynamak. Aslında olayları başlatan kişi de siz oluyorsunuz.
4. Ayakları Yere Basan – Dengeli – Uyumlu : Komplike olmayan ve doğal bir yaşamı, bir aşkı ve işi amaç edinmişsiniz. İnsanlar size saygı duyuyor çünkü sizin ayaklarınız öyle bir yere basıyor ki herkes sizden destek alıyor. Siz de bu insanlara güven sağlamayı biliyorsunuz. Çok sıcak ve insancıl olarak tanınıyorsunuz. Basmakalıp ve çok abartılı olan herşeyi reddediyorsunuz. Modanın getirdiği yeniliklere de bağlı değilsiniz. Aksine, sizin için giyim pratik ve rahat olmalı.
5. Profesyonel – Pragmatik – Kendini Tanıyan : Hayatını eline alıp şansını kadere bırakmak yerine yaratmayı sevenlerdensiniz. Problemlerinizi pratik ve karışık olmayan yöntemlerle çözüyorsunuz. Günlük hayatınızda gerçekçi olmayı tercih ediyorsunuz. İşte ise herkes sizi sorumluluk sahibi olarak tanıyor. Sizin kendinize olan güveniniz sayesinde etrafınızdakiler de sizden güç alıyor. Fikirlerinizi uygulamaya koyana kadar rahat edemiyorsunuz.
6. Barışçıl – Tedbirli – Agresif olmayan : Anlaşması kolay bir insansınız. Kendi özel hayatınıza ve özgürlüğünüze düşkün olduğunuz için de arkadaşlarınızı pek yormuyorsunuz. Bazen hayatın anlamını düşünmek ya da kendi kendinize eğlenmek için her şeyden uzaklaşıp yalnız kalmak istiyorsunuz. Bu yüzden de kaçabileceğiniz güzel mekanlar nerede biliyorsunuz ama siz yalnızlık düşkünü bir insan da değilsiniz. Sadece hayatın size vermiş olduklarını takdir eden, dünyayla barışık bir insansınız.
7. Dikkatsiz – Oyunsever – Neşeli : Spontane ve özgür bir hayatı seviyorsunuz. Hayata bir kere gelinir ilkesinden yola çıkarak dolu dolu yaşamayı istiyorsunuz. Çok meraklı ve her yeni şeye açık bir insansınız. Tüm değişikliklerin sizi büyüttüğüne inanıyorsunuz. Bağlı kalmak kadar sizi sıkan bir şey yok. Sürpriz yapmaktan ve sürprizlerle karşılaşmaktan çok hoşlanıyorsunuz.
8. Romantik – Hayalci – Duygusal : Çok duygusal bir insansınız. Olayları gerçekçi tarafından görmeyi reddediyorsunuz. Sizin için duygularınızın size söyledikleri önemli. Ayrıca yaşamda hayallere yer olması gerektiğini savunuyorsunuz. Romantizmi reddeden ve her şeyi akılcı bir yolla çözmeye çalışan insanlarla anlaşamıyorsunuz. Hayallerinizi, duygularınızı sınırlayacak her şeyi reddediyorsunuz.
9. Analitik – Güvenilir – Kendinden Emin : Hayatınızı insanların gözden kaçırdığı küçük değerli taşlarla doldurmayı seviyorsunuz. Bu nedenle kültür sizin hayatınızda önemli bir yer oynuyor. Yine de siz şık ve zarif duygularınızın çevreden etkilenmemesini sağlıyorsunuz. Sizin için zarif ve görgülü bir hayata sahip olmak çok önemli. Ve yine aynı tarzdaki insanlarla birlikte olmayı tercih ediyorsunuz.
Çelişkili bir şekilde, bu meyve pek çok özelliğe sahip olmasına rağmen elma veya portakal gibi diğer meyveler kadar popüler değildir. Bu meyve bol miktarda yağ içerdiğinden, çoğu kişi bunun kilo kaybetmeye çalışırken veya atletik diyetler uygularken iyi bir seçim olmadığı düşüncesindedir. Ancak bu makalede size avokadonun faydalarını anlatacağız ve bunu okuduktan sonra daha fazla avokado yemek isteyeceğinizden eminiz.
Bir meyve, bin özellik
İlk olarak belirtmekte yarar vardır ki, avokadoda yer alan yağ çoğu insanın sandığı gibi zararlı değildir. Avokado, bolca enerji sağlaması nedeniyle özellikle atletlerin bolca tükettiği bir meyvedir.
Ancak bu sırf antrenman için enerji elde etme amacıyla tüketilmez. Bu aynı zamanda ofiste çalışanlar, çocuklar, yaşlı insanlar, hamileler ve genel olarak herkes için faydalı bir meyvedir. Avokado bir yandan kolesterol seviyelerini iyileştirmeye yardımcı olurken, bir yandan da kalp ritmini düzenler (zaten bu nedenle atletler için iyi olduğu belirtilir). Bir avokado tekli doymamış yağlar, oleik asit ve alfa-linoleik asit (yaygın olarak omega-3 yağ asitleri olarak da bilinir) içerir.
Avokado, yüksek miktarda proteinler, potasyum ve çinko içermesi nedeniyle (hatta bunlara muzdan daha fazla sahiptir) büyümeye veya kas hacminin geri kazanımına yardımcı olur. Bu “iyi” yağlar doğal olarak testosteron seviyelerini iyileştirir.
Ayrıca uçucu yağları ve E grubu vitaminleri sayesinde eklem iltihabını azaltır (bu artrit için önerilir) ve kıkırdak onarımına yardımcı olur. İçerdiği çözünür ve çözünmez lifler sayesinde sizin kendinizi daha uzun süre tok hissetmenizi sağlar. Avokado karbonhidrat ayrışımını da yavaşlatır. Sahip olduğu yüksek miktarda oleik asit sayesinde tokluk hissini üreten beyin alanlarını uyarır.
Bu yetmezmiş gibi, avokado aynı zamanda sahip olduğu yüksek karotenoid içeriği sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Avokadoda yer alan bir diğer bileşen olan lutein bir antioksidan görevi görür ve sizi görme hastalıklarına karşı korur. Bu meyvenin bir diğer güzel yanı onun sebzelerle, salatada, tostla, vs. çiğ olarak yenebilmesidir.
Yukarıda da söylediğimiz gibi, bu meyve hamile kadınlar için de faydalıdır, çünkü hem annede, hem de bebekte hastalığı önleyebilir (özellikle ailede hastalık geçmişi söz konusuysa). Folik asit açısından zengin olması nedeniyle bir kadının hayatındaki bu dönemde oldukça önemli bir takviyedir ve sağladığı destekle ilaçların veya kimyasalların tüketimini önleyebilir. Eğer hamile kalmayı düşünüyorsanız, şimdiden avokado yiyerek vücudunuzu hazırlayabilir ve sağlığınızı en ideal duruma getirebilirsiniz.
Yüksek kolesterolden muzdarip hastalar, LDL (kötü) kolesterol seviyelerini azaltmak ve HDL (iyi) kolesterol seviyelerini arttırmak için bu lezzetli meyvenin yararlarından faydalanabilir. Bu özellikle gitgide daha yaygın bir şekilde görülmeye başlanan inme gibi kalp-damar sorunlarını önlemek için de şüphesiz çok önemli.
Avokado ayrıca cilt yaşlanmasını önleyerek ve saçları koruyarak estetik katkılarda da bulunur. Bu nedenle onu kendinizi daha genç ve daha güzel kılmak için alışveriş listenize ekleyebilirsiniz. Bunu güneş yanıklarını gidermek ve aynı zamanda kırışıklıkları azaltmak için yüzünüze uygulayın.
Avokado, kremsi yoğunluğu sayesinde yağ veya mayonez yerine de kullanılabilir. Avokadoyu pasta, muz ekmeği, sandviç, tost, salata sosu hazırlamada veya daha pek çok şekilde kullanabilirsiniz.
Geleneksel tıpta avokado pek çok özelliğiyle bilinir, ancak bunlardan en önemlileri onun bir afrodizyak olması ve ayrıca ishal önleyici özelliğe sahip olmasıdır. Bu durumlar için bu meyvenin tohumları, yaprakları, hatta kabuğu bile kullanılabilir. Ama kullanımları bunlarla sınırlı değildir: bu meyve aynı zamanda dizanteriyi hafifletmek ve kelliği önlemek için de kullanılır.
Ya çekirdeği?
Kendisine ilaveten, avokadonun örneğin çekirdeği gibi diğer parçalarını da tüketebilirsiniz. Çekirdekleri öğütebilirsiniz ve isterseniz çiğ, isterseniz pişirerek farklı karışımlarda kullanabilirsiniz. Bunu kullanmanın pek çok farklı yolu vardır.
Bu meyvenin aminoasitlerinin büyük bir kısmı çekirdeğinde bulunur. Meyvenin yağı kolesterolü düşürmek için ve vücudu kalp-damar sorunlarından veya kalp krizlerinden korumak için kullanılabilir. Araştırmalar, onun dünyadaki diğer herhangi bir besinden daha fazla çözünür lif içerdiğini göstermiştir. Bu aynı zamanda ishalle veya bağırsak yolunda bir iltihaplanmayla başa çıkmak için de birebirdir. Avokado pek çok ülkede sindirim iltihaplanmalarını veya sorunlarını tedavi etmek için kullanılır.
Avokado çekirdekleri bağırsak ülserinin yanı sıra bakteriyel veya viral enfeksiyonları önlemeye yardımcı olan fenolik bileşikler içerir. Flavonol içermesi nedeniyle tümör büyümesini önler. Ayrıca bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek ve erken yaşlanma gibi zayıflatıcı hastalıkları önlemek için de kullanılabilir. Artrit ve diğer benzer ağrılardan muzdarip insanlar avokado çekirdeklerinin onların ağrılarına iyi geldiğini görmüştür. Avokado yağı saça inanılmaz parlaklık sağlar ve aynı zamanda kepeği tedavi etmeye de yardımcı olur. Bu aynı zamanda daha sıkı, daha az kırışıklı bir görünüm sağlamak için cilt kollajenini arttıran bir gençleştirici etkiye sahiptir.
Avokado çkirdeklerini öğütmek, pişirmek ve çay olarak içmek astım atakları kontrol eder ve Çin tıbbına göre insanın daha uyumlu ve enerjik hissetmesine yardımcı olur. Avokado çekirdekleri salatalarda, çaylarda, meyve ve sebze suyu karışımlarında, sıvı meyve veya sebze pürelerinde kavrulmuş, pişirilmiş veya kuru olarak tüketilebilir (kendi başlarına da tüketilebilir ancak tadı biraz acıdır).
Birçok kişi bıldırcın yumurtasının faydalarının farkında değildir. Son zamanlarda yapılan araştırmalarda bu şifalı yumurtanın oldukça kolay bulunabileceği ve çok faydalı bir yumurta türü olduğu ortaya çıktı. Ağırlık olarak düşünüldüğünde 3-4 bıldırcın yumurtası yaklaşık olarak 1 tavuk yumurtasına denk gelmektedir. Fakat içeriğindeki mineraller, vitaminler ve besleyicilik yönünden bıldırcın yumurtası tavuk yumurtasının önüne geçmektedir.
Bıldırcın Yumurtası Faydaları Nelerdir?
Yüksek miktarda A ve B2 vitaminlerini içerir. Vücudunuzdaki vitamin ihtiyacının büyük bölümünü karşılar.
Yüksek oranda protein ve amino asit içerir.
Astım gibi solunum yolu hastalıklarına iyi gelir.
Tüberküloz rahatsızlığı için faydalı bir yumurtadır.
Bıldırcın yumurtası prostat bezlerini uyararak cinsel isteği arttırır. Cinsel gücünüzü yeniden kazanmak ve cinsel isteği arttırmak için düzenli olarak bu şifalı yumurtadan tüketebilirsiniz.
Vücuttaki toksinleri atar, vücutta bulunan ağır metalleri uzaklaştırır.
Vücutta bulunan ve kişileri rahatsız eden böbrek taşlarının kolaylıkla düşürülmesine yardım eder.
Bağışıklık sistemini güçlendirir, vücudun hastalıklara karşı korunmasını sağlar.
Kalp kaslarını güçlendirir. Kalp hastalıklarına yakalanma riskini azaltır.
Mide rahatsızlığınız var mı? Birçok kişi ülser ve gastrit gibi mide rahatsızlıklarının olduğundan yakınır. Ülser ve gastrit gibi mideyi rahatsız eden hastalıkların iyileşmesini hızlandırır.
Herkes mevcut olduğu kilosunu korumak yada fazla kiloları varsa zayıflamak ve kilosunu dengeye getirmek ister. Bu şifalı yumurta ile kilonuzu korumak oldukça kolaydır. Sahip olunan kiloyu dengede tutarak obeziteyi de engeller.
Çocukların ve gençlerin sağlıklı büyümesine yardım eder.
Çok iyi bir D vitamini kaynağıdır. Yüksek oranda D vitamini içermesi sebebiyle süt içmeyi yada süt ürünleri tüketmeyi sevmeyen kişilerin de kurtarıcısı olabilir. Süt ve süt ürünlerinden alınması gereken D vitamini ihtiyacının büyük bölümünü karşılar.
D vitamini eksikliğinden de kaynaklanabilen osteoporoz yani kemik erimesini engellemeye yardım eder.
Kansere karşı da faydalı bir yiyecektir.
Kan basıncını düzenler.
Migrene karşı da fayda sağlar.
Kansızlık diğer bir adıyla anemiye karşı iyi gelen bir yiyecektir.
Tansiyonu düzenlemeye yardım eder.
Sindirimi rahatlatır.
Egzama gibi cilt rahatsızlıklarına iyi gelmesi de bıldırcın yumurtasının faydaları arasındadır.
Çağımızın hastalığı ve birçok hastalığın temeli olan strese de iyi gelir.
Beyin fonksiyonlarını uyararak zekayı geliştirir. Ayrıca hafızayı da korur.
Birçok alerjik hastalığa iyi gelir.
Cilt güzelliği ve cilt bakımı da sağlar. Ten rengini güzelleştirir ve cildin parlak görünmesine katkı sağlar. Bıldırcın yumurtası ile çeşitli saç ve cilt maskeleri yapmak da mümkündür. Bu şekilde saç bakımı ve cilt bakımı sağlar. Saçların parlamasına ve kuvvetlenmesine yardım eder.
Şeker hastalığı adıyla anılan diyabet için de faydalı bir yumurtadır.
Nörolojik yani sinirsel rahatsızlıklara da iyi gelir.
Bıldırcın Yumurtası
Bıldırcın Yumurtası Nasıl Yenir?
Bıldırcın yumurtası çiğ olarak tüketilmelidir. Bir bardağın içine bıldırcın yumurtasını kırın, bardağı tamamen süt ile doldurun ve 1 çay kaşığı bal ilave edin. Bu karışım öksürük ve alerjik reaksiyonlara oldukça iyi gelir. Vücudu kuvvetlendirir ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Her gün bir bardak içmek yeterlidir. Fazlası zararlı olabilir. 15 gün bu uygulamayı yapın. Bu şekilde öksürükten ve alerjik reaksiyonlardan kurtulabilirsiniz.
Bıldırcın Yumurtası Bebekler İçin Kullanılabilir Mi?
Bıldırcın yumurtası yetişkin bireyler için oldukça faydalıdır. Fakat bebekler çok küçük oldukları ve yeni doğdukları için bu yumurta bebeklerin vücutlarına ağır gelebilir. Özellikle böbreklerine zarar verebilir. Büyüdükten sonra da erken ergenliğe girmeye sebep olabilir. Yine de bıldırcın yumurtasını çocuklarınıza yada bebeğinize vermeden önce mutlaka doktorunuza danışmalı, herhangi bir yan etkisi olup olmayacağını öğrenmeli, uygulama şeklini ve miktarını öğrenmelisiniz.
Bıldırcın Yumurtasının Zararları Nelerdir?
Kalp hastalığınız varsa yada daha önceden felç geçirdiyseniz bıldırcın yumurtası tüketmeden önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Ayrıca yüksek kolesterolü olan kişiler de bu yumurtayı tüketmeden önce doktorlarına danışmalıdır.