Hayat Ne Kadar Zor Olursa Olsun Akışına Bırakınca Her Şeyin Rayına Oturacağının 17 Kanıtı

 Sürekli gelecek kaygısı güdüp anı kaçırmak yerine, anın tadına varmayı bilmektir, akışına bırakmak.

Sürekli gelecek kaygısı güdüp anı kaçırmak yerine, anın tadına varmayı bilmektir, akışına bırakmak.

2. Rüzgarın esintisiyle, ağacından ayrılan bir yaprağın yavaşça yere ineceğine güvenmektir.

Rüzgarın esintisiyle, ağacından ayrılan bir yaprağın yavaşça yere ineceğine güvenmektir.

3. Ayakkabılarını çıkarıp toprağa basmaktır akışına bırakmak. Vücudunda biriken tüm olumsuzlukları; parmak uçlarından toprağa salmaktır.

Ayakkabılarını çıkarıp toprağa basmaktır akışına bırakmak. Vücudunda biriken tüm olumsuzlukları; parmak uçlarından toprağa salmaktır.

4. Akışına bırakmak, bir dalganın kıyıya vurmasını seyretmektir. Onun sakinleştirici etkisidir.

Akışına bırakmak, bir dalganın kıyıya vurmasını seyretmektir. Onun sakinleştirici etkisidir.

5. Gözlerini kapatıp, hiçbir şey söylemeden kendini dünyanın dönüşüne bırakabilmektir.

Gözlerini kapatıp, hiçbir şey söylemeden kendini dünyanın dönüşüne bırakabilmektir.

6. Zordur akışına bırakmak. Başkaları ne der korkusu yaşamamaktır mesela. Hayatını kendi isteklerine göre şekillendirebilmektir bazen.

Zordur akışına bırakmak. Başkaları ne der korkusu yaşamamaktır mesela. Hayatını kendi isteklerine göre şekillendirebilmektir bazen.

7. İçindeki tüm kötülükleri arındırıp, güneşi selamlamaktır.

İçindeki tüm kötülükleri arındırıp, güneşi selamlamaktır.

Bedeninden çok, ruhunla hissetmeyi bilmektir.

Bedeninden çok, ruhunla hissetmeyi bilmektir.

9. Maskeni çıkarıp, kim olduğunla yüzleşebilmektir.

Maskeni çıkarıp, kim olduğunla yüzleşebilmektir.

10. Bir kelebeğin uçuşuyla mutlu olabilmek, onun kanat çırpışında kaybolabilmektir akışına bırakmak.

Bir kelebeğin uçuşuyla mutlu olabilmek, onun kanat çırpışında kaybolabilmektir akışına bırakmak.

11. Hayatın renklerini saçmaktan ve birbirleriyle karıştırmaktan korkmamaktır. Sen ne yaparsan yap, güzel olacağına inanmaktır.

Hayatın renklerini saçmaktan ve birbirleriyle karıştırmaktan korkmamaktır. Sen ne yaparsan yap, güzel olacağına inanmaktır.

12. Bir işe başlarken başkasından kopya çekmek yerine kendi hayal gücüne sonuna kadar güvenebilmektir.

Bir işe başlarken başkasından kopya çekmek yerine kendi hayal gücüne sonuna kadar güvenebilmektir.

13. Dünyadaki bütün başarıların da büyük yenilgilerin de geçici olduğunu bilmektir. Hiçbir şeye körü körüne bağlanmamaktır mesela.

Dünyadaki bütün başarıların da büyük yenilgilerin de geçici olduğunu bilmektir. Hiçbir şeye körü körüne bağlanmamaktır mesela.

14. İyi bir başlangıç için gereken anı kollamaktır. Ve o başlangıçtan sonra zaferi düşünmek yerine sadece yapılan işe konsantre olabilmektir. Zafer zaten o zaman kendiliğinden gelecektir.

İyi bir başlangıç için gereken anı kollamaktır. Ve o başlangıçtan sonra zaferi düşünmek yerine sadece yapılan işe konsantre olabilmektir. Zafer zaten o zaman kendiliğinden gelecektir.

15. Bir yolda hareket ederken; bütün enerjisini yolu bitirmeye harcamak yerine yolda karşısına çıkan güzel ayrıntılarının keyfine varabilmektir.

Bir yolda hareket ederken; bütün enerjisini yolu bitirmeye harcamak yerine yolda karşısına çıkan güzel ayrıntılarının keyfine varabilmektir.

16. Kimi zaman kontrolü bırakmak gibi görünse de, aksine kendini o şeyden çekip, bir dış göz olarak bütünü görmesini ve öyle karar vermesini sağlayacaktır akışına bırakmak.

Kimi zaman kontrolü bırakmak gibi görünse de, aksine kendini o şeyden çekip, bir dış göz olarak bütünü görmesini ve öyle karar vermesini sağlayacaktır akışına bırakmak.

17. Ve en önemlisi; kendini bu dünyadaki her şeyden üstün görmek yerine, bu dünyanın sadece ufak bir parçası olduğunu bilmektir.

kaynak: onedio

Unutmayın ne kadar uğraşsanız da, üzülseniz de , çabalasanız da su akar yolunu bulur Anette

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

A. Aysel Kalaydı…

11817239_10153594881109444_7498975873838152569_n[1]

Hayat seçimlerden ibarettir. Anette

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kızlar Yıllardır Kandırılıyorsunuz: Mühendis Erkeklerin İyi Bir Sevgili Olduğunun 12 Kanıtı

Mühendis erkek denince akla gelen resimler aşağı yukarı belli. Hayatında hiç kadın görmemiş, ömrü erkekler içinde geçmiş, kadının karşısında ne yapacağını bilmeyen, eli ayağına dolanan bir tip gibi lanse edildi size hep.

Peki gerçekten böyle mi? Mühendis erkekler tabiri caiz ise tam 1 abazan mı? Sizi yıllardır kandırdılar, belki de tüm mühendisleri kendileri için saklamak isteyen bir güruhun kurbanı oldunuz. Artık buna bir dur demenin zamanı geldi. Kızlar mühendisler iyidir, nedenleri gayet açık…

1. Gayet organize bir hayata başlamak üzeresiniz.

Gayet organize bir hayata başlamak üzeresiniz.

Size endişelenecek pek bir şey bırakmazlar. Planlı programlı yaşamlarıyla size kötü sürprizler barındırmayan güvenli bir alan oluşturmada son derece başarılıdırlar. Size sadece sevdiğiniz insanla bu güzel hayatın keyfini çıkarmak kalıyor.

2. Stresli, sıkıntılı, zorlu durumlarla baş etmede on numara bir sevgiliniz var artık.

Stresli, sıkıntılı, zorlu durumlarla baş etmede on numara bir sevgiliniz var artık.

Mühendisler işleri gereği sürekli stres altında çalışmaya alışkın olurlar. Bunun sizin hayatınıza olumlu yansımalarının olması da kaçınılmaz. Haliyle sıkıntı verici, bunaltıcı anlarda hayatınızın emniyet subabı olacak bir sevgiliniz var. Merak etmeyin soğukkanlılığı ve işini bilen yaklaşımıyla sorunları giderecektir.

3. “Beni anlamıyorsun” lafını unutun.

“Beni anlamıyorsun” lafını unutun.

Mühendisler bilgileri, tecrübeleri hap gibi yutar. Ona bir şeyi bir defa söylemeniz yeterli, hafızaya kaydedecek ve gerektiğinde bu bilgiyi kullanacaktır. Beni anlamıyorsun lafını unutun, anlattıysanız emin olun anlayacaktır.

4. Bir özet geçme üstadı ile birliktesiniz.

Bir özet geçme üstadı ile birliktesiniz.

Mühendislerde birçok bilgiyi alma, onları en az kelime ile anlatabilme becerisi yüksektir. Bunun ilişkinize yansımaları da harika olacaktır, laf kalabalığından uzak, kendini çok net bir şekilde ifade edebilen biriyle birlikte olacaksınız.

5. Bağlanamama, kendini verememe, vb. sorunları unutun.

Bağlanamama, kendini verememe, vb. sorunları unutun.

Mükemmel olması için bir proje üzerinde günlerce çalışabilecek kapasiteye sahip birinin size bağlanamaması gibi bir şey söz konusu olamaz. Bağlanma konusunda bir mühendisten daha iyisi başka bir mühendistir.

6. Yaratıcılık mı dediniz?

Yaratıcılık mı dediniz?
Mühendisler hakkında söylenen yalanlara inanmayın, onların birer inek olduğu, sadece söyleneni yapabildileri gibi saçma şeyler sadece sizin aklınızı bulandırmaya yönelik. Her gün bir sürü soruna farklı farklı çözümler üreten, aynı sorunu bin farklı yöntemle çözebilen mühendislerin yaratıcı olmadığını söylemek onlara hakaretten başka bir şey değil.

7. Geleceğe yönelik maktıklı düşünceler üretip onları bir plan dahilinde uygulamak… İşte ihtiyacınız olan şey.

Geleceğe yönelik maktıklı düşünceler üretip onları bir plan dahilinde uygulamak… İşte ihtiyacınız olan şey.

Mühendislerin tanımını yaptık farkında olmadan. Eğer geleceği düşünmek istiyorsanız kendinize harika bir partner buldunuz demektir. Geleceğe yönelik, mantıklı fikirlere, harika planlara sahip bir mühendisten daha iyi ne olabilir ki?

8. “Kalk biraz iş yap!” demenize gerek yok ki.

“Kalk biraz iş yap!” demenize gerek yok ki.

Çünkü mühendisler çalışkan olur, ona kalk çalış demek zorunda değilsiniz, belki “biraz dinlen” demeniz gerekebilir. Tembellik bir mühendisin pek bilmediği bir davranış biçimidir.

9. Tamircinin numarasını ne yapacaksınız?

Tamircinin numarasını ne yapacaksınız?

Evde tamircinin kralı var! Üstelik bir tamircinin rüyasına bile göremeyeceği akılcı, pratik, farklı fikirleri hayata geçirmek için yer arayan biri.

10. Hatalarını kabul eden, yanlışında ısrar etmeyen birini istemez miydiniz?

Hatalarını kabul eden, yanlışında ısrar etmeyen birini istemez miydiniz?

E o zaman mühendisten başkasını aramanız mantıksız. Hata yaptığında bunu kolayca itiraf eden, yanlışını düzelten, farklı yaklaşımlar getiren bir erkek iyi olmaz mıydı? Elbette olurdu, o zaman alın size mühendis.

11. Hayatınızda artık bencil olmayan biri var.

Hayatınızda artık bencil olmayan biri var.

Ekip çalışmasına yatkın bir şekilde kendini geliştirmiş birinden bencil olmasını beklemek zaten başlıbaşına bir hata. Kararları birlikte alacağınız, sorunlarınızı birlikte çözeceğiniz, her zaman yanınızda olup, sizin fikirlerinize başvuracak bir yoldaşınız var. Ne mutlu!

12. Mühendisler monoton mu olur? Halt etmişler.

Mühendisler monoton mu olur? Halt etmişler.

İnanmayın! Size mühendisler monoton olur diyenlere inanmayın. Bu genel kabulün aksine mühendisler gayet renkli, sürprizlerle dolu, enerjik insanlardır. Kimsenin aklına gelmeyecek sürprizlere yapan erkeklere bakın çoğunun mühendis olduğunu göreceksiniz. Monotonluk, size bunu diyenlerin hayat biçimi aslında.

kaynak: onedio

Tecrübeyle sabittir mühendisten şaşmayın kızlar 🙂 Anette

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hiç Vakit Kaybetmeden Düzenli Spor Yapmaya Başlamanız İçin 20 Sağlam Gerekçe

Neden düzenli spor yapmaya başlamalıyım” sorusuna sıklıkla, ” Sporun sayısız faydası vardır” diye başlayan ama ardı gelmeyen cümlelerle cevap verildiğine tanık olmuşsunuzdur. Aslında gerçekten de öyledir. Sporun, insanın hem fiziksel hem de ruh sağlığına onlarca faydası vardır. Ama bu faydaları karşı tarafa aktarmak için önce bilgi sahibi olmamız gerekir. Aksi takdirde ikna edici olamayız. İşte bu galeriyi de bu noktadan yola çıkarak hazırladık. Konuyla ilgilenenler ve uzmanları listeye eklenebilecek daha onlarca madde olduğunu fark edecektir. Ama bir farkındalık yaratmak adına biz bu 20 maddenin iyi bir başlangıç olacağını düşündük. Galerimizin en kısa zamanda spora başlamanıza vesile olacağını umut ederek, herkese sağlıklı yarınlar dileriz..

1. Kas Kütlenizi Arttırır

Kas Kütlenizi Arttırır

2. Öğrenme Kabiliyetinizi Geliştirir

Öğrenme Kabiliyetinizi Geliştirir

3. Yaşlanma Karşıtı Etkileri Vardır

Yaşlanma Karşıtı Etkileri Vardır

4. Özgüveninize Tavan Yaptırır

Özgüveninize Tavan Yaptırır

5. Depresyonun Hafifletilmesine ve Atlatılmasına Yardımcı Olur

Depresyonun Hafifletilmesine ve Atlatılmasına Yardımcı Olur

6. Kendinizi Harika Hissedersiniz

Kendinizi Harika Hissedersiniz

7. Vücut Hakimiyetinizi, Dengenizi ve Konsantrasyonunuzu Geliştirir

Vücut Hakimiyetinizi, Dengenizi ve Konsantrasyonunuzu Geliştirir

8. Sağlıklı Beslenme Bilinci Kazandırır

Sağlıklı Beslenme Bilinci Kazandırır

9. Duruşunuzu (Postür) Düzeltmenize Faydası Olur

Duruşunuzu (Postür) Düzeltmenize Faydası Olur

10. Bunamayı Önler

Bunamayı Önler

1. Cinsel Performansınızı ve Cazibenizi Arttırır

Cinsel Performansınızı ve Cazibenizi Arttırır

12. Ağrı Eşiğinizi ve Acıya Karşı Dayanıklılığınızı Arttırır

Ağrı Eşiğinizi ve Acıya Karşı Dayanıklılığınızı Arttırır

13. Hastalıklardan Korur

Hastalıklardan Korur

14. Kalbinizi Güçlendirir

Kalbinizi Güçlendirir

15. Kolay ve İyi Uyumanıza Yardımcı Olur

Kolay ve İyi Uyumanıza Yardımcı Olur

16. Bağımlılıklardan Kurtulmanızı Sağlar

Bağımlılıklardan Kurtulmanızı Sağlar

17. Cilt Sağlığına Ve Rengine Olumlu Etkisi Vardır

Cilt Sağlığına Ve Rengine Olumlu Etkisi Vardır

18. Ani Öfke Patlamaları Yaşamanızı Önler

Ani Öfke Patlamaları Yaşamanızı Önler

19. Tembelliğe, Miskinliğe Karşı Birebirdir

Tembelliğe, Miskinliğe Karşı Birebirdir

20. Yeni Ortamlara Girmenize ve Yeni Arkadaşlar Edinmenize Yardımcı Olur.

kaynak: onedio

Vaktiniz geçer daha düzgün beslenirsiniz Anette

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

French Kiss Yaparken Sevgilimi Yuttum…

11822811_10153597127494444_1898751431118492654_n[1]

Doğru sevgili şart:) Anette

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

GERÇEK OL…Nasıl gerçek kalınır?Bir; başkalarını, sana ol dedikleri şeyi asla dinleme. Her zaman kendi iç sesini dinle, ne olmak istediğini; yoksa bütün hayatın boşa gider.

images[1]

 

Unutma, bu başkalarının maskelerini düşürmen gerekiyor anlamına gelmez; onlar yalanlarıyla mutlu iseler, bu onların kararıdır.

Gidip başkalarının maskelerini düşürmeye çalışma, çünkü insanlar genelde böyle düşünür; gerçek olmalıyım, sahici olmalıyım derler; asıl bahsettikleri şey, gidip başkalarını soymak zorunda olduklarıdır. “Niye kendini saklamaya çalışıyorsun? Bu giysilere gerek yok,” derler. Hayır. Lütfen hatırla. Sen, kendine karşı gerçek ol. Dünyadaki başka hiçbir insanı düzeltmen gerekmiyor.

Eğer kendin büyüyebilirsen, bu yeterli. Düzeltici olma, başkalarına öğretmeye çalışma, başkalarını değiştirmeye çalışma. Eğer sen değişirsen, bu mesaj yeterlidir. Gerçek olmak, kendi özüne bağlı kalmaktır.

Nasıl gerçek kalınır?

Üç şeyi hatırlamak gerekir. Bir; başkalarını, sana ol dedikleri şeyi asla dinleme. Her zaman kendi iç sesini dinle, ne olmak istediğini; yoksa bütün hayatın boşa gider.

Annen mühendis olmanı ister, baban doktor olmanı, ve sen şair olmak istersin. Ne yapmalı? Elbette anne haklı çünkü mühendis olmak ekonomik açıdan daha akıllıca. Baba da haklı, çünkü doktor olmak piyasa açısından daha değerli.

Şair olmak? Delirdin mi? Çıldırdın mı? Şairlerden herkes nefret eder. Kimse istemez onları. Onlara ihtiyaç yok, dünya şiirsiz de var olabilir; sırf şiir yok diye sorun çıkacak falan değil.

Dünya mühendisler olmadan var olamaz, dünyanın mühendislere ihtiyacı var.

Eğer ihtiyaç duyuluyorsan, değerlisin demektir. İhtiyaç duyulmuyorsan, değerin de yoktur. Ama sen şair olmak istiyorsan, şair ol. Belki dilenci olursun, güzel. Çok zengin olmayabilirsin, ama dert etme. Çünkü aksi halde belki büyük bir mühendis olursun, çok para kazanabilirsin, ama asla doyuma ulaşamazsın. Özlemle yaşarsın, varlığın için için şair olma özlemi çeker.

Büyük bir bilim adamına, Nobel’le ödüllendirilen bir cerraha sormuşlar: “Nobel ödülünü alınca pek de mutlu görünmediniz. Sorun neydi?” O da demiş ki: “Ben her zaman dansçı olmak istemiştim. Aslında cerrah olmak istememiştim. Ama şimdi sadece cerrah olmadım, üstelik çok da başarılı bir cerrah oldum, ve bu bir yük. Ben sadece dansçı olmak istemiştim ve şimdi hâlâ çok kötü dans ediyorum; bu da bana acı veriyor. Birini dans ederken görünce kendimi berbat hissediyorum, cehennemdeymişim gibi. Bu Nobel ödülünü ne yapacağım? Dansın yerine geçemez, bana dansı veremez.”

Unutma, iç sesine bağlı kal. Seni tehlikeye yöneltebilir; o zaman gir tehlikeye, ama iç sesine bağlı kal. Ancak o zaman günün birinde mutlulukla dans edeceğin bir duruma gelebilirsin.

Her zaman bak: Senin varlığın her şeyden önce gelir. Başkalarının seni kullanmalarına ve kontrol etmelerine izin verme, ve onlardan çok var; herkes seni kontrol etmeye ve değiştirmeye hazır, sen hiç istemediğin halde sana yön göstermeye hazır. Herkes sana hayatın için bir rehber vermeye çalışıyor.

Rehber senin içinde. Proje senin içinde. Gerçek olmak, kendine sadık kalmaktır. Çok tehlikeli bir şey bu; çok az insan bunu yapabilir. Ama bunu kim yaparsa, elde eder. Tahmin edemeyeceğin kadar büyük bir güzellik, zarafet, mutluluk elde eder.

Herkes hayal kırıklığına uğramış görünüyor çünkü hiçbiri iç sesini dinlemedi. Bir kızla evlenmek istedin, ama Müslüman’dı ve sen bir Hindu’sun, annenle baban izin vermedi. Toplum kabul etmezdi, tehlikeliydi. Kız yoksuldu, sen zenginsin, o yüzden zengin bir kızla evlendin, herkes kabul etti, bir tek senin kalbin kabul edemedi. Bu yüzden de şimdi çirkin bir hayatın var.

Fahişelere gidiyorsun; ama onlar bile yardım edemiyor, zaten sen de hayatını para için sattın, bütün hayatını harcadın. Her zaman iç sesini dinle, başka bir şeyi de dinleme. Etrafında bin bir türlü ayartıcı var çünkü her insan bir şeyler satıyor.

Bu dünya bir süpermarket ve herkes sana bir şey satmaya çalışıyor. Herkes satıcı. Satıcıları çok fazla dinlersen seni delirtirler. Kimseyi dinleme. Sadece gözlerini kapa ve içerdeki sesi dinle.

Meditasyon budur; içerdeki sesi dinlemek.

İlk önce bu var. İkinci olarak da şu

— ancak ilkini yaptıysan bu ikinci mümkün olur
— asla maske kullanma.

Kızgınsan, kızgın ol. Riskli olabilir bu belki, ama gülümseme, çünkü bu gerçek olmaz. Sana hep öfkeliysen bile gülümsemen öğretildi, ama o zaman gülüşün sahte olur, bir maske; dudaklarındaki bir hareket, başka bir şey değil. Kalbin öfkeyle, zehirle dolu ve dudaklar gülümsüyor; tümüyle sahtelik. Bu durumda başka bir şey de olur; gülümsemek istediğinde de gülümseyemezsin. Bütün mekanizma şaşırdı, çünkü kızmak istediğinde kızmadın, nefret etmek istediğinde nefret etmedin.

Şimdi sevmek istiyorsun; birden fark ettin ki mekanizma işlemiyor. Şimdi gülümsemek istediğinde zorlanıyorsun. Aslında kalbin gülüşle dolu, kahkaha atmak istiyorsun, ama gülemiyorsun. Kalbinde bir şey boğuluyor, boğazında bir şey tıkanıyor. Gülümseme gelmiyor ve gelse bile, soluk ve ölü bir gülüş. Seni mutlu etmiyor, içini baloncuklarla doldurmuyor. Etrafında ışıldamıyor.

Kızmak istediğinde, kız. Kızgın olmak yanlış bir şey değil. Gülmek istiyorsan, gül. Yüksek sesle gülmek yanlış bir şey değil. Yavaş yavaş sistemin çalışmaya başladığını göreceksin. Gerçekten çalıştığında göreceksin ki, bir sesi var. Tıpkı iyi çalışan bir otomobilin sesi gibi. Otomobili seven bir sürücü, o anda her şeyin iyi gittiğini bilir; organik bir bütünlük vardır; mekanizma iyi çalışmaktadır. Görebilirsin bunu; ne zaman bir insanın mekanizması iyi çalışsa, çevresinde bu sesi hissedebilirsin.

Yürürken adımlarında bir dans olur. Konuşurken sözcüklerinde gizli bir şiir duyulur. Sana baktığında, gerçekten bakar, ılık değildir, sıcaklığı hissedersin. Dokunduğunda gerçekten dokunur; enerjisinin sana geçtiğini hissedersin, hayat akımının yer değiştirdiğini … çünkü mekanizması iyi işlemektedir.

Maske kullanma; aksi halde mekanizmada bozukluklar, kilitler yaratırsın. Vücudunda bir sürü kilit var. Öfkesini bastıran bir insanın çenesi kilitlenir. Bütün öfkesi çenesine kadar yükselir ve orda kalır. Elleri çirkinleşir, bir dansçınınkiler gibi zarif hareket etmezler, hayır, çünkü öfke parmaklara gelir ve kilitlenir.

Unutma, öfkenin iki serbest kalma noktası vardır: Dişler ve parmaklar. Bütün öfkeli hayvanlar ya ısırırlar ya da pençe atarlar. Parmaklar ve dişler öfkenin çıkış noktalarıdır. Benim şüphelerime göre, öfkesini çok bastıran insanların dişlerinde problem çıkıyor. Dişler bozuluyor çünkü orda çok fazla enerji var ve hiç serbest kalmıyor. Ve öfkesini bastıran insan, daha çok yemek yiyor.

Öfkeli insanlar çok yiyor çünkü dişlerin harekete ihtiyacı var. Öfkeli insanlar daha çok sigara içiyor. Öfkeli insanlar daha çok konuşuyor. Saplantılı konuşmacılar çıkıyor ortaya çünkü çenenin harekete ihtiyacı var, enerjinin serbest kalması için. Öfkeli insanların elleri de yamuluyor, çirkinleşiyor. Enerji serbest kalsa, eller de güzelleşirdi.

Bir şeyi bastırıyorsan, vücutta o duyguyu karşılayan bir yer vardır. Ağlamak istemezsen, gözler parlaklığını yitirir, çünkü gözyaşları gereklidir, çok canlı şeylerdir onlar. Ara sıra ağladığın zaman, iyice gir havaya, tamamen bırak kendini, gözyaşları aksın, o zaman gözlerin temizlenir, gözler tazelenir, gençleşir. O yüzden kadınların gözleri daha güzeldir, çünkü onlar hâlâ ağlayabiliyor.

Erkeklerin gözleri güzelliğini kaybetti çünkü erkekler ağlamaz diye yanlış bir fikir var. Küçük bir oğlan ağladığında annesi, babası hemen “Ne yapıyorsun kız gibi öyle?” diye atlıyor. Ne saçmalık. Tanrı erkeğe de kadına da aynı gözyaşı bezlerini vermiş.

Erkeklerin ağlamaması gerekseydi gözyaşı bezleri de olmazdı. Basit matematik. Niye erkeklerde de kadınlarla tıpatıp aynı gözyaşı bezleri var? Gözlerin ağlamaya ihtiyacı var ve doya doya ağlamak çok güzel bir şey.

Unutma, doya doya ağlamazsan, gülemezsin de, çünkü o da aynı şeyin diğer kutbudur. Gülebilen insanlar ağlayabilir de; ağlamayan insanlar gülemez. Bazen çocuklarda görmüşsündür, uzun uzun yüksek sesle gülünce, ağlamaya başlarlar. İkisi birleşir. Bazı anneler çocuklarına “çok gülme, sonra ağlarsın” der.

Bunda doğruluk vardır, çünkü ikisi aynı enerjidir, sadece farklı kutuplardan çıkıyor. O zaman, ikinci önemli şey: Maske kullanma

— ne olursa olsun, gerçek ol.

Ve gerçek olmakla ilgili üçüncü şey:

Her zaman şimdide kal, çünkü bütün sahtelik, ya geçmişten ya da gelecekten sızar. Geçmiş, geçmiştir. Artık onu kafana takma ve yük olarak taşıma. Aksi halde, şimdinin gerçeğini yaşamana izin vermez. Ve gelecek olan da henüz gelmedi. Boşuna gelecekle kafanı yorma, yoksa şu ana gelir ve onu mahveder. Şimdiye sadık kal, o zaman gerçek olursun. Şimdi, burada olmak, gerçek olmaktır.

Geçmiş yok, gelecek yok, bu an, hepsi bu.

Bütün sonsuzluk bu anda. Bu üç şeyle gerçekliğe ulaşırsın. O zaman her söylediğin gerçek olur. Genellikle, gerçeği söylemek için dikkatli olmak gerektiği zannedilir. Ben bunu söylemiyorum.

Ben diyorum ki, gerçekliği yarat, o zaman her söylediğin de gerçek olur. Gerçek, mantıklı bir şey değildir. Gerçek derken mantıklı, rasyonel yöntemlerle ulaşılan bir sonuçtan bahsetmiyorum. Gerçek derken, var olmanın gerçekliğinden, olmadığın bir şeyi zorlamamaktan, ne olursa olsun olduğun şey olmaktan, ikiyüzlü olmamaktan bahsediyorum. Kederliysen, kederlisindir. O anın gerçeği budur, gizleme bunu. Sahte bir gülümseme takınma çünkü o gülümseme sende bölünme yaratır. İkiye bölünürsün, bir parçan gülümser, ve bu küçük bir parçandır, ama asıl büyük parçan kederli kalır.

Şimdi bir bölünme oldu ve bunu tekrar tekrar yapmaya devam edersen… Öfkeliyken öfkeni göstermiyorsun, bunun imajını bozacağından korkuyorsun çünkü insanlar senin çok şefkatli olduğunu düşünüyor, hiç öfkelenmediğini söylüyor. Bu onların hoşuna gidiyor, senin de egonu okşuyor. Şimdi, öfkelenmek senin güzel imajını bozacak, o yüzden öfkeni bastırıyorsun. İçerisi kaynıyor, ama yüzeyde şefkatli, iyi, nazik, tatlısın. İşte bölünme hali bu. İnsanlar bunu hayat boyu yapıyor, bölünme de yerleşiyor.

Yalnızken ve hiç rol yapmaya gerek yokken bile rol yapmaya devam ediyorsun, artık doğal bir şey haline gelmiş. İnsanlar tuvaletteyken bile gerçek değiller, tamamen yalnızken bile sahtelik devam ediyor. Artık bu gerçek ya da sahte olma meselesi değil, sadece alışkanlık. Hayat boyu bunun pratiğini yapmışlar, ve pratik arttıkça iki bölüm arasındaki mesafe daha da büyüyor.

Artık birleştirilemez hale gelince de adına şizofreni deniyor. Kendi öbür yarınla temas kuramadığın zaman, artık nerdeyse iki insan haline geliyorsun; bu ciddi bir akıl hastalığı. Ama herkes bölünmüş durumda, o yüzden de şizofrenle normal arasındaki fark, sadece bir derece meselesi. Ne olduğuna değil, ne kadar olduğuna dayalı bir fark.

Gerçek derken, rol yapmamaktan bahsediyorum. Olduğun gibi ol; bir an kederlisin, o an kederlisin sadece. Ve sonraki an mutlusun, artık kederli kalmanın bir anlamı yok. Çünkü bu da öğretiliyor; tutarlı olmak, tutarlı kalmak. Bilirsin, kederlisindir, ve sonra birden keder yok olur, ama birden de gülemezsin o anda, çünkü insanlar ne der?

Delirdin mi?

Biraz önce kederliydin, şimdi birden gülmek ne demek?

Ancak delilerle çocuklar yapar bunu, sana yakışmaz. Biraz beklemen lazım, ki belli bir durum olsun, yavaş yavaş rahatla, tekrar gülmeye ancak o zaman başlayabilirsin. Yani sadece kederliyken gülümser rolü yapman yetmiyor, gülmek istediğin zaman da üzgün görünmelisin çünkü senden tutarlı olman bekleniyor. Aslında her an kendine özgüdür ve hiçbir anın diğeriyle tutarlı olması gerekmez.

Hayat bir ırmaktır, ruh halleri sürekli değişir. Tutarlı olacağım diye uğraşmana gerek yok. Tutarlılığı kafasına takan insan, sahte olmak zorunda kalır çünkü sadece yalanlar tutarlı olabilir. Gerçek sürekli değişir. Gerçeğin kendi çelişkileri vardır. Bu da onun zenginliğidir, büyüklüğüdür, güzelliğidir. Kederliysen, kederli ol o zaman; suçluluk hissetmeden, iyi ya da kötü diye yargılamadan. İyi-kötü meselesi yok bunda, sadece öyle işte. Ve gittiği zaman da bırak gitsin.

Tekrar gülmeye başladığın zaman, “biraz önce üzgündüm, şimdi nasıl gülebiliyorum?” diye suçluluk hissetme. Gülebilmek için birinin espri yapmasını, buzları kırmasını bekliyorsan, bu da ikiyüzlülüktür. Mutluysan mutlu ol, rol yapmana gerek yok. Ve unutma, her an, atomik bir gerçekliktir. Geçmişe de, geleceğe de bağımlı değildir. Her an atomiktir. Birbirlerini dizi halinde izlemiyorlar, çizgisel değiller. Her anın kendi oluşu var ve sen de o olmalısın, o anda, başka bir şey değil. Gerçek, bu anlama gelir işte.

Gerçek, sahiciliktir; gerçek, içtenliktir. Gerçek mantıksal değildir. Sahici olmanın ruhsal durumudur, bir ideale uygunluk değildir. Çünkü eğer bir ideal varsa, sahte olursun. Eğer Buddha olmak gerçek olmaktır diye düşünüyorsan, hiçbir zaman gerçek olamazsın, çünkü sen Buddha değilsin, o zaman Buddha olmak için kendini zorlarsın.

Buddha gibi oturabilirsin, nerdeyse mermerden bir heykel haline gelebilirsin, ama içinde hiçbir şey değişmez. Buddha sadece bir duruş haline gelir. Eğer bir idealin varsa, anın gerçeğini yaşayamazsın, çünkü ideal hep oradadır ve ideali taklit etmen gerekir. Gerçek insanın ideali yoktur. Andan ana yaşar; anda nasıl hissediyorsa öyle yaşar. Ben insanların böyle olmalarını istiyorum; gerçek, sahici, içten, kendi ruhlarına saygılı.

Osho-Yakınlık/Ganj Kitapları

AFFETMEK NE DEMEKTIR ? AFFETME SURECI NASIL BASLAR?? NASIL AFFEDEBILIRIZ? ?PEKI AFFETMEZSEK NE OLUR??

11828603_529376160547314_8531969682113843411_n[1]

Affetmek, baskalarinin yarattigi kosullardan ve yanlislardan dolayi kendimize aci vermeye,
ya da baskasinin bize aci vermesine izin vermemize son vermek demektir.

Affetmek, bir kesiftir… Bir yanlisi silmek degil, affettigimiz kisiyle aramizdaki benzerligi kesfetmektir.

Affetmek unutmak degildir.. Gecmis unutulmaz.. Unutmamaliyiz da.. Ama gecmiste yapilanlarin yikici etkisini ortadan kaldirmaktir. Artik aciyi hissetmemektir.

Affetme sureci, yas tutma surecidir.. Kisi affetse de kaybetme duygusunun ve yaralanma duygusunun acisini hissedebilir. Onarim zaman gerektirir.

Affetmek yapilanlari onaylamak, hosgormek degildir.. Yapilanlari onemsiz farzetmek, ortbas etmek, yapilanlarin kotu oldugunu gecersiz farzetmek ya da o kisinin hakli oldugunu zannetmek de degildir.. Tam tersi “yapilanlar kotuydu.. incitti ” diyerek ve yuzleserek yola cikilir.

Affetmek o kisiye kendimizi daha buyuk hissettirerek onu bize karsi borclu kilmak ta degildir.. bu bir ego oyunu olabilir ancak.
Affetmeyi sectigimizde kimse bize borclanmayacaktir. Diger insanin da affetmesini, ozur dilemesini, degismesini ve
bizim istedigimiz gibi olmasini beklemeyecegiz. . Cunku biz ancak kendimizi kontrol etmeye muktediriz..
Bir baskasinin secimlerini kontrol edemeyiz. Boyle bir gucumuz yok..

Affetmek fedakarlik degildir.. katlanmak hic degildir.. ” Iyilik perisini” oynamak ta degildir.

Affetmemiz icin illa o kisiyi anlamamiz gerekmez.. olaylari illa hatirlamamiz da gerekmez.

Affetmek o ana mahsus bir durum degildir.. bir surectir.. zaman icersinde sabirla yavas yavas olur.

Affetmek bir secimdir.. Amac bizim oz mutlulugumuz, rahatlamamiz, ozgurlesmemiz, hastalanmamamiz ve hayatimizi saglikli ve mutlu yasamamizdir.

Affetmek, o kisiyi sevmek degil, o kisiyle konusmak zorunda olmak degil,
o kisiyle iliskiyi surdurmek degil,
o kisinin beklentileri dogrultusunda davranmak degil,
o kisiyi sucsuz ya da hakli bulmak degildir.

Affetmeyi gerektiren her yara ve travma, icinde onemli bir dersi de barindirir.
Dersi gorebilmek icin yarayi yeniden desmemiz, yuzlesmemiz gerekebilir. .
cesurca bunu yapmaliyiz.. zira affetmenin gercek yolu buradan gecer.

Affetmek ofke ve intikama yatirim yapmaktan vazgecmektir.
Affetmek kendimize verdigimiz en buyuk armagandir.. A
ci, ofke ve caresizlik hislerinden ozgurlesmektir. .. Gecmise degil, simdiye ve gelecege yatirim yapmaktir.

Affetmek kendini yiyip bitirmek ya da kisiye bedel odetmek yerine, varolan enerjimizi kendimizi gelistirmek icin kullanmamizi saglar.

Gercek affedis, mazeret uydurmak ta degildir.. ” Annem babam yapabileceklerinin en iyisini yaptilar.. naapsinlar.. ah canim benim” demek te degildir.

OFKE VE AFFETMEK BIRBIRININ ZITTI DEGILDIR. Uzerinde birlikte calisilmasi gereken olgular ve duygulardir.

AFFETME SURECI NASIL BASLAR?? NASIL AFFEDEBILIRIZ? ?

1) ONCE ACIYI, TRAVMAYI KABUL ETMEK VE YUZLESMEYE KENDIMIZI HAZIR HISSETMEK

2) KENDIMIZI TANIMAK, BU SUREC ICERSINDE BIR YANDAN KENDIMIZI AFFETMEYE DE BASLAMAK

3. BASAMAK: SINIRLARIMIZI CIZMEK.. KENDIMIZE GUVENDE HISSETTIGIMIZ BIR ALAN YARATMAK…
YANI ” TAMAM.. BUGUNE KADAR YAPTIGIN YANLISTI.. KOTUYDU.. BANA ACI VERDI..
AMA ARTIK DUR.. BUNDAN SONRA BUNA IZIN VERMIYORUM.” DIYEBILMEK VE BU SINIRI KOYMAYA KARAR VERMEK.

4) KENDI DUYGUSAL TEPKILERIMIZLE YUZLESMEK.. DEGISECEK OLAN DIGER INSAN DEGIL, BIZIZ..
YANI BEKLENTI ONDAN DEGIL, KENDIMIZDEN.

5) OFKEMIZI KULLANACAGIZ. .. ONCE KENDI OFKE VE CARESIZLIK HISLERIMIZI FARKEDECEGIZ. .
OFKE ENERJIMIZLE SINIRLARIMIZI YENIDEN BELIRLEYECEGIZ.

6) AFFETMENIN KISA YOLU, SIHIRLI TARIFELERI YOKTUR.. BIR SURECTIR,, SABIR GEREKIR.. HERKES ICIN FARKLI YASANIR.

7) OBJEKTIF OLARAK BIZE ACI VEREN DURUMLA YUZLESTIGIMIZ ZAMAN, DERIN BIR MUTSUZLUK VE YOGUN BIR OFKE,
KORKU HISLERINDEN SONRA GERCEK UYANIS BASLAR VE YENIDEN SEVME GUCUNU KAZANMA SANSINI ELDE EDERIZ.

8) BUTUN BUNLARI YAPMADAN AFFETMEYE CALISMAK SAGLIKLI VE YARARLI OLAMAZ.
EGER BIZ BIR CESARET YUZLESMEZSEK,
TRAVMA KENDINI DEGISIK KILIFLARDA, OBJE DEGISTIREREK YINE KARSIMIZA CIKARAK TEKRARLAYACAKTIR. .
BAZEN DE ” MARAZI ASK” KILIFI ALTINDA CIKACAKTIR KARSIMIZA..
MARAZI ASK, COCUKLUKTA YARIM KALMIS OFKE VE OBSESYONUN ERISKINLIKTE YENIDEN YARATILMIS HALIDIR.

9) DUYGULARIMIZ BILINC ALTIMIZIN TERCUMANIDIR. .
DUYGULARIMIZI DINLEMEYI ANLAMAYI OGRENMELIYIZ VE DUYGULARIMIZIN REHBERLIGINE IZIN VERMELIYIZ..
ACILARIMIZI DOLU DOLU YASAMADAN YAPILAN AFFEDISLER GERCEK AFFEDIS DEGILDIR,
AFFETTIGIMIZI SOYLERIZ AMA ACI BILINCALTINA GOMULUR,
HIC OLMADIK YERDE HIC OLMADIK SEKILLERDE FARKLI OBJELERE YANSIMALARLA PATLAMALAR YASARIZ..
BU DA BIZE ZARAR VERIR.

10) AFFETTIKCE BIR ZAMANLAR GOZUMUZE CANAVAR GIBI GORUNEN INSANIN GITIIKCE BOYUTU GOZUMUZDE KUCULUR…
BIZI BILINCLI KIRMAYA CALISAN YA DA KOTU NIYETLI DAVRANAN, ZARAR VEREN KISI
ZATEN KENDI YARATTIGI CEHENNEMI YASAMAKTADIR.
ZATEN YASAMINDA MUTLU OLSA, KENDIYLE BARISIK OLSA HIC BUNLARI YAPARMI?
BASKALARINA ZARAR VERME GUCSUZLERIN, SEVECENLIK, AFFEDICILIK GUCLULERIN ISIDIR.

11) COCUKLUK DONEMININ TRAVMALARIYLA YUZLESMEK COK ONEMLIDIR..
YOKSA ESIMIZLE OLAN YASANTIMIZDA, PATRONUMUZLA ILSKILERIMIZDE HEMEN AYNI SORUNLAR KARSIMIZA CIKIVERIR..
ORN: COCUGUNU SEVGIYLE BOGAN KONTROLCU EBEVEYN,
KENDI DOGRULARINI EMPOZE ETMEYE CALISAN MUKEMMELIYETCI EBEVEYN,
BABALARIN YONETTIGI YASAMLAR SEVGI NEFRET ILISKISI YARATABILIR. .
BUNLARI BASTIRMAYA CALISIRSAK RUHSAL GELISIMIN YOLUNU TIKARIZ…
DERKEN ONCE RUH HASTALANIR.. SONRA BEDEN.

12) GERCEK AFFEDIS, ZARAR VEREN KISI ICIN ” SEN KENDI OFKENI KUSUYORDUN AMA BU BANA ZARAR VERIYORDU..
ARTIK BANA ZARAR VEREMEZSIN.. IZIN VERMIYORUM.. BITTI..
ARTIK BENIM UZERIMDE HICBIR GUCUN YOK. BEN OZGURUM.” DIYEBILMEK, HISSEDEBILMEK VE KARAR VERMEKTIR.

13) OFKE ENERJISININ GOREVI BIZE YENIDEN SINIRLARIMIZI BELIRLEMEK GUCUNU VERMEKTIR..
ONUN ICIN IKISI AYNI SUREC ICERSINDE YASANIR..

14) ACIYI ILACLARLA UYUTMAYA VE GOMMEYE CALISMAK BIR TEDAVI YOLU DEGILDIR..
KENDIMIZE YONELIK ISLEDIGIMIZ BIR SUCTUR..
ILAC TEDAVI ETMEZ SADECE SEMPTOMLARI GECICI OLARAK BASTIRIR..
KOKTEN IYILESME ANCAK FARKINDALIKLA VE KENDINI DERINDEN TANIMA SURECIYLE OLUR..
BEDENSEL HASTALIKLAR DA DUYGULARIN HASTALIGIDIR. .
TEDAVISI YINE DUYGULARIN ACIGA CIKMIS ENERJISI ILE SAGLANIR.

15) DUYGULARI IFADE ETMEK BASTIRMAKTAN DAHA SAGLIKLIDIR. .
AMA IDEAL YOL, DUYGULARIMIZI REHBER ALARAK, ONLARI KANALIZE EDEBILMEKTIR. .
DUYGULARIMIZI BASTIRIRSAK KENDIMIZE ZARAR VERIRIZ..
IFADE EDERSEK KARSI TARAF INCINEBILIR. .
AMA KANALIZE EDER YANI YUZLESEREK SINIRLARIMIZI NET BIR SEKILDE CIZERSEK, BU ZARARA IZIN VERMEMIS OLURUZ.

16) AFFETTIGIMIZI NERDEN ANLARIZ ?
ARTIK O INSANDAN KORKMUYORSAK, OZELLIKLE DE ONUN DA IYILESMESI ICIN DUACI ISEK,
BASINA KOTU BIRSEY GELSIN YA DA MUTSUZ OLSUN BEKLENTISINDE DEGILSEK,
VE O KISIYI KENDISIYLE BASBASA BIRAKABILIYORSAK,
O KISININ ADI GECTIGINDE ARTIK YUREGIMIZDE ACI HISSETMIYORSAK, BILELIM KI AFFETMISIZ..
LUTFEN BUNU FARKETTIGIMIZ GUN KENDIMIZI KUTLAYALIM..
AMA UNUTMAYALIM KI BU BIR SURECTIR.. YAS SURECIDIR.. ZAMAN VE SABIR GEREKIR.. ZORU BASARMAKTIR.

17) AFFETMEK KIMSEYE YAPTIGIMIZ BIR IYILIK YA DA YUCELIK HALI DEGILDIR…
SADECE KENDI RUHUMUZU TEDAVI ETME VE IYILESTIRME SURECIDIR..

PEKI AFFETMEZSEK NE OLUR??

Surekli bir gucsuzluk, acizlik duygusu icinde oluruz.. Kendimizi *** *** kurban ilan edebiliriz..
Caresizlik yakinmalarimiz hep degisik objeler araciligiyla gundeme gelir.
Zira tum onlari yapan “kotu kisi ” olacagi icin biz otomatik olarak “iyi kisi” konumunda oluruz.

Affetmedigimiz surece icimizde derinlerde devamli bir haddini bildirme arzusu, intikam duygusu,
gurur, kiskanclik, pismanlik, kendimizi hep hakli gosterme cabasi, zannedilen bir reddedilmisligin incinmisligi,
sevgisizlik, affedemeyecegine inanma, obur kisinin mutlulugunu istememe gibi negatif duygular icersinde olunur.

VEEEE TUM BUNLARIN SONUCUNDA:

* HAYIR DEME ZORLUGU, YANI KENDI BIREYSEL SINIRLARINI KOYAMAMA,
* FARKINDA OLMADAN KENDINI CEZALANDIRMA ( Cunku bu duygular, arzular ve hirslar bilincin derinliklerinde “sucluluk hisleri” yaratacaktir ve bilincalti ” suclular cezalandirilmalidir ” komutu verecektir.)
* GUZELIKLERDEN MAHRUMIYET VE UTANC
* ZARAR VERICI ILISKILER
* DURTUSEL, ZARAR VERICI DAVRANISLAR
* BAGIMLILIKLAR
* KAZALAR
* HASTALIKLAR
* DEPRESYON
* YABANCILASMA, YALNIZLIK
* BUYUYEMEME
* RISK ALAMAMA
* MUTLU AILE KURAMAMA
* BASKALARININ HAYATLARINI YASAMA VS VS OLACAKTIR

HICBIRSEY ICIN GEC DEGILDIR!

HEPIMIZE AFFETME GUCU DILIYORUM..

SEVGILERIMLE

(DR. SULE TOKMAKCIOGLU’nun makalesinden alıntıdır)

Affedin kurtulun gari:)Anette

Ey D Vitamini Sen Nelere Kadirsin…

196680_10151111979550340_735714099_n[1]

Faydalari :

Agiz sagligi :
D vitamini periodontal rahatsizlikta kalsiyumdan yararlanmayi arttirarak alveolar kemik kaybi
hizini yavaslatir.
D Vitamini, kalsiyumun dislerle birlesimini kolaylastirarak dis kayiplarini önler.
D Vitamini, dis çürümelerini önler.
Deri :
D Vitamini, cilde merhem olarak sürüldügünde psoriasis ( sedef ) hastaliginda lezyonlarda belirgin bir iyilesme görülür.
D vitaminin ( sedef ) hastaligindaki en etkin formu calcitriol dur.
sedef hastalarinda vücut yapimi calcitriol seviyeleri çok düsük bulunmustur.
Immün sistem :
D vitamini otoimmün hastaliklari önlemeye yardimci olur. Bagisikligi arttirir.
D vitamini, bazi kanser türlerini önlemeye yardim eder bazilarini da iyilestirir.
D vitamini eksikliginde gögüs kanseri olusabilir.
D vitamini eksikliginde kolon kanseri olusabilir. Serum D vitamin seviyeleri yüksek kisilere göre
düsük D seviyeli sahislarda barsak kanseri olusma riski 4 – 5 kere daha fazladir.
D vitamininin D3 ve calcitriol tipi gliomas(beyin tümörü) kanserinde apoptosisi(kanserli hücre ölümü ) tetikler.
D vitamini böbrek kanserini önlemeye yardimci olur.
D3 vitamini, löseminin bazý türlerini ti önlemede yardimci olur.
D3 vitamini, karaciger kanser hücrelerinin hizli çogalmasini engeller.
D3 vitamini, melanoma (deri kanseri)hücrelerinin hizli çogalmasini engeller.
D vitamini yumurtalik kanserini önlemeye yardimci olur.
D vitamininin calcitriol tipi prostat kanserini önlemeye yardimci olur. Prostat kanserli hastalarda D vitamin seviyeleri genellikle düsük bulunur.
Prostat kanserli hastalarda günlük alinan 2000 IU D3 vitamini prostat kanserli hücreleri
normal hücrelerden ayirir. D3 vitamini androjen – bagimsiz prostat kanser hücrelerini direk olarak öldürür.
D vitamini immün sistemin bazi fonksiyonlarini gelistirir.
D vitamini makrofajlarin (dokuya yerleþmiþ ve dokulardaki infeksiyonlara karþý savaþan dev lenfosit hücreleri.aktivitesini uyarir.
D vitamini monositlerin(lökosit türü) üretimini kolaylastirir.
D vitamininin D3 formu baskilanmis NK Lenfositleri aktive eder. Normal durumda NK lenfositler üzerinde bir etkisi yoktur.
D vitamini tüberkülozla savasan makrofajların(dokuya yerleşmiş ve dokulardaki infeksiyonlara karşı savaşan dev lenfosit hücreleri) aktivitesini uyararak tüberküloza karsi direnci arttirir.
Iskelet kas sistemi :
D vitamini ankylosing spondylitis(bel kemigi eklemlerinde olusan iltihap ve arteritler) in iyilestirilmesinde faydalidir.
D vitamini eksikliginde artralji (eklem agrýsý )olusabilir.
D vitamini kalsiyum/fosfor oranini ayarlayarak ve osteoblastlari(kemik olusumunu saglayan hücreler ) aktive ederek kemiklerin büyüme ve olusumunu aktive eder. Kalsiyum ve fosforun emilimi ve kullanimi için gereklidir.
D vitamini kalsiyum/fosfor oranini ayarlayarak ve osteoblastlari aktive ederek kemik kiriklarinin iyilesmesini hizlandirir.
D vitamini eksikliginde kas agrilari olusabilir.
D vitamini yasli insanlarda kas dayanimini arttirir.
D vitamini eksikliginde kas zayiflamasi olusabilir.
D vitamini ( 1000 I.U/gün ) muscular dystrophy(kaslarda zayıflık ve dejenerasyona sebep olan genetik hastalıklara verilen isim ) yi önlemeye yardimci olur ve ilerlemesini geciktirir.
D vitamini osteoartrit i önlemeye yardimci olur. osteoartrit li hastalar en düsük D vitamini seviyelerine sahiptirler.
D vitamininin D3 formu, kemik hücrelerini aktive eder ve osteocalcin üretimini arttirir.
D vitamini osteomalasi ve rasitizm hastaligini önler ve iyilestirir.
Doktorlar osteomalasi ve raşitizm hastaliginda D vitamininin D2 formundan günlük 5000 UI
(125 mcg) tavsiye ederler.
D vitamini eksikliginde rheumatoid arterit meydana gelebilir.
D vitamini karaciger ve böbrekte, aktif formuna dönüstürüldügünden bu organlari hasta kisiler
osteoporoz hastaligi açisindan risk altindadirlar.
Kalp dolasim sistemi :
Atherosclerosis i önlemeye yardimci olur. Damarlar yerine kemikteki kalsiyum kaybini uyararak
yararli olur. Özellikle osteoporosis de eriyerek incelen kamiklerden gelen kalsiyum, damarlarda
birikerek plaklar olusturur. Bu sistemin mekanizmasi izah edilebilmis degildir.
Kulaklar – Isitme :
D vitamini eksikligi , kulak kemiklerinde kalsiyum kaybina sebep olabildiginden D vitamini takviyesi,
sagirligin bazi durumlarinda isitme özelliklerini gelistirebilir.
Otosclerosis hastalarinin % 20 sinde anormal D vitamini eksikligi bulunmustur. Günlük 500

D vitamini takviyesi, kalsiyum tamamlayicilari ile birlikte kombine edildiginde isitmede epeyce bir
gelisme olur. Otosclerosis hastaliginin altinda D vitamini eksikliginin yattigi zannedilmektedir.
Metabolizma :
D vitamininin çocukluk döneminde günlük 1000 I.U alimi ileriki yaşlarda diabetes mellitus – 1
hastaligini engellemede yardimci olur.
D vitamini eksikliginin diabetes mellitus – 2 hastaligiyla baglantisi olabilir.
D vitamini eksikligi neticesinde yorgunlukortaya çikabilir.
D vitamini salik verirler.
D vitamini insülin direncini önlemeye yardimci olur.
D vitamini adipose dokusununleptin salgilamasini engelleyerek obezite yi önlemeye yardimci olur.
D vitamini eksikligi neticesinde tiroid ortaya çikabilir.
Seksüel sistem :
D vitamini eksikligi neticesinde diside kisirlik ortaya çikabilir.
D vitamini kalsiyumla birlikte polisistik yumurtalik sendromunun iyilesmesinde yararli olur.
D vitamini kalsiyum ve magnezyumla birlikte pre – menstrual syndrome un bazi durumlarini
tamamen elimine eder.
D vitamini prostatitis i önlemede yardimci olur.
Sindirim sistemi :
Bir çok kolik rahatsizligi çeken hastada D vitamini eksikligi tesbit edilmis olup takviye D vitamini
tamamlayicisi almak faydali olur.
Crohn hastaligi çeken kisilerde D vitamini eksikligi tesbit edilmis olup takviye D vitamini Crohn
hastaligi semptomlarini azaltir.
Sinir sistemi :
D vitamini eksikligi neticesinde depresyon ortaya çikabilir.
D vitamini kalsiyum ile birlikte tüketildiginde bazi hastalaRDA migrene iyi gelebilir.
D vitamini eksikligi (özellikle ergenlik döneminde) multiple skleroz a sebep olabilir. Alinacak olan
tamamlayici D vitamini bu hastalikta iyilesmeler yapabilir.
D vitamini calcitriol e dönüstükden sonra, Parkinson olusturabilen 6 – hidroksidopaminin nörotoksik
etkilerini engelleyerek Parkinson hastaligini önlemeye yardimci olur.
Mevsimsel depresyon hastalarinda günlük 400 I.U D vitamini ruhsal iyilesmeler saglar.
Spinal cordu hasarli hastalarda D vitamini seviyeleri çok düsük olup tamamlayici D almalidirlar.
Hamilelik sirasinda çok düsük D vitamin seviyesi yavruda sizofreni riskini arttirir.
Solunum sistemi :
D vitamini astimi hafifletir.
Yaslanma prosesi :
Yas ilerledikçe buna paralel olarak D vitamini seviyeleri azalir. Serum D vitamini seviyeleri
% 50 kadar düsebilir.
Biyolojik Etkinlikleri
Absorpsiyon :
Ince barsak : D vitamini, oral olarak alindiginda ince barsagin ileum bölümünde safra asidi yardimiyla
diger diyetsel yaglarla birlikte absorplanir.
Cilt :Topikal olarak sürüldügünde deri yolu ile absorplanir.
Diyetsel Kaynaklari
Verilen rakamlar mcg cinsinden olup100 gr lik porsiyondaki vitamin miktarini gösterir.
Bitkiler
Feslegen
Deniz ürünleri
Kalkan
Somon
Karides
Ton
Ringa
Tuna
Ringa (tütsülenmis)
Uskumru
Sardunya
Diyetsel yaglar
Halibut karaciger yagi
Morina karaciger yagi
Etler
Ciger
Sigir
Süt ürünleri
Peynir
Süt
Krema
Tereyag
Tohumlar
Ay çekirdegi
Yumurtalar
Yumurta sarisi

Iltihapsal Olmayan
Diyetsel Kaynaklari
Baliklar – Feslegen – Süt – Peynir – Yulaf
Diger Bitkisel kaynaklar
Yulaf
Negatif etkileyenler

Farmasotik ilaçlar :
Farmasotik antiasitlerD vitamininin absorpsiyonunu azaltir.
Cholestyramine, D vitamininin barsaklaRDAki absorsiyonunu engeller.

Antihistaminkler , D vitamininin tüketilmesine sebep olur.
Antibiotk D vitamininin tüketilmesine sebep olur.

Keyif vericiler :
Alkol, D vitamininin tüketilmesine sebep olur.
Kisisel bakim ürünleri :
Günes isigi UV filtreleri, UV – B radyasyonunun deri tarafindan absorpsiyonunu engellediginden
dolayli olarak vücutta D vitamini üretilmesini de engeller.
Düzenli koruyucu kullanimi vücut D vitamini seviyelerini % 50 kadar azaltir.
Metabolizma :
obezite, D vitamininin üretimini azaltir. Neticede D vitamini eksikligi artar.
Mineraller :
Mineral yaglar barsakta D vitaminine baglanarak onun absorplanmasini zayiflatirlar.
Asiri fosfor tüketimi D vitamininin vücutta aktif formuna dönüsmesini engeller.
Vitaminler :
A vitamini,D vitamininin bir fonksiyonuna karsi gelir. Özellikle D2 vitamininin kemiklerin kalsiyum
seviyelerini arttirma yetenegini zayiflatir.
Yaslanma prosesi :
Yaslanma ile paralel olarak D vitamini absorpsiyonu da azalir.
Deride UV isinin etkisiyle 7 – dehydrocholesterol dan D vitamini olusturulmasi da yaslandikça azalir.
Yiyecek proseseleri :
Olestra baglanir ve D vitamininin absorpsiyonunu engeller.

Negatif etkileri

Iskelet kas sistemi :
Asiri D vitamini kas zayifligina sebep olabilir.
Kalp – dolasim sistemi :
D vitamininin kalsiyum absorpsiyonu ve metabolizmasinda oynadigi rolden dolayi, asiri D vitamini
Atherosclerosis e sebep olabilir.
Sindirim sistemi :
D vitamini magnezyumun absorpsiyonu ile yarisir. Ikisi günün degisik zamanlarinda tüketilmelidirler.
Asiri D vitamini diyareye sebep olabilir.
Sinir sistemi :
Asiri D vitamini bas agrisina sebep olabilir.
Asiri D vitamini mide bulantisina sebep olabilir.
Asiri D vitamini susama hissine sebep olabilir

kaynak: canan ulay sağlıkla kal facebook sayfası

Fatoş Pabuççu Tuncay

Unutmayın her gün 15 dakka güneşe çıkmak d vitamini ihtiyacını karşılamak için çok önemli Anette

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

GÜNE LIMONLU SU ILE BAŞLAMAK IÇIN TAM 20 MUHTEŞEM NEDEN:

11260499_925252960874206_108097919940699578_n[1]

1 – Malum “Su Hayattır!”. Lmonlu su, zengin elektrolitleri ile (potasyum, kalsiyum ve magnezyum) bedenin her köşesini şahanesiyle sular.
2 – Limonlu su, karaciğerin en sevdiğidir. Tüm yiyeceklerden daha fazla enzim üretmesine yardımcı olur.
3 – Limonlu su, karaciğeri toksinlerden temizler, arındırır. Yani limonlu su, süper bir detoks içeceğidir.
4 – Limonlu su, bağışıklık sistemini güçlendirir.
5 – Limonlu su, bedenin kendini iyileştirme mucizesini destekler.
6 – Limonlu su, serotonini yükseltir. Modu mutluluğa çevirir.
7 – Limonlu su, stres savardır. Tüm endişeleri, negatif kuruntuları ve hatta depresyonu da alt eder.
8 – Limonlu su, beyne iyi gelir. Dikkati canlandırır.
9 – Limonlu su, metabolizma ve sindirimi sorunlarını giderir. Beden besinleri daha iyi özümser. Bu da elbette kilo vermek demektir.
10 – Limonlu su, pektin lifi içeriği ile iştah kontrolü de sağlar.
11 – Limonlu su, kemik erimesini önler.
12 – Limonlu su, böbrek taşı, safra taşı, pankreas taşı ve kalsiyum birikimlerini eritir.
13 – Limonlu su, kanı, damarları, arterleri temizler.
14 – Limonlu su, yüksek tansiyona iyi gelir. Düşük tansiyonluların dikkat etmesi gerekebilir. Düşük tansiyon için limonlu suya Himalaya veya deniz tuzu eklenmesi önerilir.
15 – Limonlu su, enfeksiyonları hafifletir.
16 – Limonlu su, eklemlerde biriken ürik asidi seyreltir. Eklem ağrılarına ve dizlere iyi gelir.
17 – Limonlu su, diş ağrılarına ve diş eti hastalıklarına da iyi gelir.
18 – Limonlu su, bütün bedeni yeniler, gençleştirir.
19 – Limonlu su, müthiş bir antioksidandır. Cildin kolajen üretimini destekler. Çizgiler, sarkmalar yok olur.
20 – Limonlu su, vücudun pH değerini alkali yönünde yükseltir. Bedenin yüksek pH seviyesinde uzun süre kalmasını sağlar. Daha yüksek pH seviyesi, hastalıkların bedende yaşayamamasına sebep olur. Kanser dahi alkali bir ortamda yaşayamaz.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 12 Comments »