Kabızlık İçin Şuruplar ve Meyve Püreleri

abızlığın ne tür bir dert olduğunu hepimiz biliriz. Bu durumdan ister arada sırada, isterse sürekli yakınıyor olun, kabızlık günlük yaşamınızı ve sağlığınızı olumsuz bir şekilde etkileyebilir. Hareketsiz bir yaşam tarzı, kötü beslenme ve hatta stresli durumlar kabızlığa neden olur. Bu nedenle size bunu etkili bir şekilde hafifleten birkaç basit meyve püresi önereceğiz.

 

Bir insan, haftada üç veya daha az bağırsak hareketi sergilediğinde kabız kabul edilir. Bu durumda, midenizde şişlik olması, kendinizi hasta hissetmeniz veya enerji eksikliğinizin olması gayet doğaldır. Çoğu durumda, bu önemli bir sorun olmamaktadır, çünkü bu gibi dönemler kısa süreli olmaktadır ve kendi kendine geçebilir. Ancak bu süre üç hafta veya bir aydan daha uzun sürdüğünde, tıbbi yardım almak gerekir.

İş bu noktaya gelmeden, kabızlığa iyi gelen aşağıdaki bazı meyve pürelerini deneyebilirsiniz.

Kabızlığa İyi Gelen Kuru Erik ve Zencefil Püreleri

kuru erik suyu

Neden?

Kuru erik kabızlığı gidermek için temel bir besindir. Bağırsakları uyarmak için bir lif ve asit kaynağı olan kuru erik, zencefille birleştirildiğinde mükemmel bir kombinasyon oluşturur. Bunlar sindirimi iyileştirmektedir ve bağırsaklarınıza hareketlilik kazandırır.

Malzemeler

  • Yarım yemek kaşığı zencefil
  • Yarım limondan limon suyu
  • 3 adet kuru erik
  • Bir bardak su

Hazırlanış

Bir iyileşme görene kadar her sabah için.

– Bir çorba kaşığı kadar elde edene kadar zencefili rendeleyin.

– Zencefili iki adet kuru erik ve bir bardak suyla birlikte bir tencereye yerleştirin. Karışımın kısık ateşte 10 dakika kaynamasına ve sıvılarını salmasına izin verin.

– Daha sonra limon suyu ekleyin.

– Bu karışımı aç karnına için. Bunun, bağırsakların daha iyi tepki vermesi için ılık bir şekilde içilmesi tavsiye edilir.

– Sıvı meyve püresini yavaş yavaş için, ardından da kuru erikleri yiyin.

Kuru İncir ve Kuru Erik Şurubu

kuru incir

Neden?

Kuru incirler bağırsaklarınızı uyaran mükemmel bir lif kaynağıdır. Çekirdekleri kabızlığa çok iyi gelen özelliklere sahiptir. Bunlar kuru erikle brleştiğinde mükemmel bir tedavi sağlar.

Malzemeler

  • 50 gram kuru erik
  • 50 gram kuru incir
  • Yarım litre su

Hazırlanış

Bu karışım iki veya üç gün dayanabilir. Sabahları yarım bardak içebilir ve geri kalanını öğleden sonra içebilirsiniz. Malzemeleri satın alma imkanınız olursa, bu şurubun oldukça etkili olduğunu garanti edebiliriz.

– Bu karışımı hazırlamak için suyu, kuru eriği ve kuru inciri bir tencereye boşaltıp 8 ile 10 saat arasında bekletin (bir gün önceden hazırlamak daha iyi olacaktır).

– Ertesi gün, karışımı kaynatın. Kısık ateşte kaynamasına izin vererek fazla sıvının azaltılmasına ve meyvenin yumuşamasına izin verin. Böylece hoş ve tatlı bir kokusu olan bir tür meyve suyu elde edeceksiniz.

– Bunun soğumasına izin verin.

– Bir blendır veya mutfak robotu aracılığıyla karışımı karıştırın. Kabızlıkla başa çıkmanıza yardımcı olacak çok lezzetli bir şurup elde edeceksiniz.

Kabızlığa İyi Gelen Pancar ve Su Teresi Suyu

pancar 2

Neden?

Pancar, sağlınız açısından oldukça yararlıdır. Kırmızı ham biçiminde oldukça iyi bir lif ve su kaynağı olan pancar, su teresinin de olduğu gibi bolca vitamin ve yüksek lif içeriği sayesinde bağırsakları hareket geçiren turpgiller familyasından bir bitkidir.

Malzemeler

  • 1 adet orta büyüklükte pancar
  • 1 avuç su teresi
  • 2 adet portakal
  • 1 çorba kaşığı kepek

Hazırlanış

– İlk olarak pancarları iyice temizleyin ve onları şeritler halinde kesin. Bunları blendıra koyup suyunu çıkarın.

– Portakalları yıkayın ve sularını sıkın.

– Ardından bütün malzemeleri (pancarı ve portakal suyunu, su teresini ve kepeği) birlikte karıştırınız. Bunu blendere boşaltın ve iyice karıştırın.

– Karışımı süzgeçten geçirin ve hemen için.

– Bu karışım biraz garip görünebilir, ancak bunun hem lezzetli, hem de faydalı olabileceğini garanti ederiz. Bu içeceği sabahları bir hafta süresince içerseniz bağırsak hareketleriniz daha düzenli olacaktır. Aynı zamanda sindiriminiz de iyileşecektir.

Sizin için en kolay ve en uygun olan veya malzemeleri bulması en kolay olan meyve suyunu veya şurubu seçin. Seçtiğiniz içeceği en az on gün süresince düzenli bir şekilde içmeye özen gösterirseniz yavaş yavaş iyileşme görürsünüz. Günde en az 8 bardak su ve içmeyi ve egzersiz yapmayı ihmal etmeyin. Bu şekilde, bağırsaklarınız tekrar hareket etmeye başlar ve böylece kabızlığı önleyebilirsiniz.

kaynak: sağlığa bir adım

Seni Bu Halde Sokaklarda Dolaşırken Görmek Çok Üzücü…

11826039_1074504465908235_1413433514618395506_n[1]

Ego’nun Gücü Budur Anette

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hayatınızı Dönüştürmek için 6 Etkili Öğreti

Lotus-Pond-fantasy-37302065-1600-900-1140x641[1]

 

Lotus çiçeği yeniden doğuşu, yenilenmeyi ve ruhani uyanışı temsil eder. Ancak suyun üzerinde hiç çaba sarf etmeden yüzer gibi görünen bu güzel çiçeğin, çiçek açmak için aslında çok çalışması gerekir. Lotus çiçekleri suyun yüzeyine çıkmadan önce bir nehrin ya da göletin dibindeki çamurdan çıkıp büyür.

Kendi hayatımızdaki çamurdan çıkabilmek de bizim çiçek açmamıza yardımcı olur; bu, gerçek benliğimize, özümüze doğru bir çıkıştır. Kalbin sesini duymak ve onu takip etmektir. Ama çiçek açmak için içeriye bakmamız ve bizi geri tutan ne varsa onu aradan çıkarmaya odaklanmamız gerek. Bakmamız, yüzleşmemiz ve geride bırakmamız gereken bir çok duygu olabilir. Bu duygular utanç, bir hastalık ya da bir ilişki kaynaklı olabilir.

Ve bu çamur birikintilerimizde pek çok şey saklı olabilir. Her şeyi bir anda açığa çıkarmamız gerekmiyor. Şifalanma katman katman gerçekleşir. Bir soğanı soyduğunuzu düşünün, bunun gibi. Ama eğer kendi kişisel çamurumuzu biraz karıştırmayı göze alamıyorsak yeni ya da iyi bir şeyi hayatımıza yansıtmamız da mümkün değildir.

İşte kendi çamurunuzdan çıkıp hayatınızı gerçek anlamda dönüştürmeye başlayabilmeniz için birkaç yol:

Öğreti 1: Kendine Dürüst Ol

Gerçeklik manevi uyanmanın temel taşıdır. O olmadan büyüyemeyiz. Davranışlarımıza ne zaman mazeretler bulursak ya da gerçekleri gizlersek sonucunda bunun bedelini öderiz. Bu bedel genellikle hastalık ya da sıkıntı şeklinde olur.

Gerçek her ne kadar acıtsa da sizi özgür kılar.

Öğreti 2: Değişime Direnç Gösterme

Değişiklikle karşı karşıya geldiğimizde birçoğumuz panik yapar, olayları kontrol edip düzeltmek için olayla yüzleşir. Ancak çoğu kez bu kontrol, kökenleri çok derinlere inen sorunlarımızın pekişmesine neden olur. Belirli bir noktada var olan duruma teslim olmalı ve her sonucu kontrol etmeye çalışmaktan vazgeçmeliyiz. Aksi halde bedenlerimiz, dokularımız ve sinir sistemimiz, hastalık ve engelliliğin davetçisi olan katı kalıplarda “takılı” kalır.

Öğreti 3: İtiraf Et

Bu biraz ağır bir tabir. Ancak itiraf etmenin basit anlamı şu; “bir şeylerin” arkasına saklanmaktan vazgeç. O “bir şeyler” yiyecek, alkol, üzüntü, alışveriş, dedikodu, ilişki ya da başka herhangi bir bağımlılık olabilir. Ya da hayatındaki biriyle daha anlamlı bir ilişki geliştirebilmek için duygusal anlamda hesaplaşmak anlamına da gelebilir. Bu hiç kolay değil. Hatta “itiraf etmek” en zor şeylerden biridir.

İtiraf edip gerçeği söylediğinizde hayatınızdaki eski bir kalıbın patlayacağından emin olabilirsiniz. Bir ilişkinin bitmesine bile neden olabilir. Ama bir yalanı yaşamak uzun vadede çok daha kötüdür. Bazen itiraf etmek destek gerektirir.

Temizlik sürecinde bedeninde ani bir toksin boşalması hissedersiniz ve bununla birlikte büyümek için özgürleşirsiniz.

Öğreti 4: Bağışla ve Atlat

Bağışlamak kendimizi kıstırdığımız kapandan kendimizi kurtarmaktır.
Ne sıklıkla kendini ya da başka birini yargılıyorsun? Şöyle şeyler diyor musun, “Hiçbir zaman paramı iyi yönetememişimdir; bu işi benim için eşime yaptırıyorum?” O halde bir yatırım yapmaya çalıştığında daha baştan kendini Başarısızlığa mahkum etmişsin demektir. Bir şeyi atlatmadan yola devam etmeye çalıştığımız zaman geçmiş sinsice hayatımıza geri sokulmanın bir yolunu bulur. Ama affedip atlattığımızda kendimize çamurdan çıkma fırsatı yaratırız.

Çoğu zaman en çok bağışlamamız gereken kişi kendimizdir. Yargıladığınız şeyler her neyse bunun için kendinizi affetmek için şöyle diyin: “Kendimi bu konuyla ilgili yargıladığım için kendimi bağışlıyorum: ……….. (boşluğu doldurun)” . Bu kelimeleri sessizce ya da daha iyisi yüksek sesle ayna önünde söyleyebilirsiniz.

Öğreti 5: Suçluluk ve Utanç Duygularına Bak

Suçluluk, yapmamız ya da olmamız gerektiğini düşündüğümüz şey, gerçekte yapmak istediğimiz şeyle ya da olduğumuz kişiyle zıt olduğunda ortaya çıkar. Genellikle de aile baskısından ya da çarpık toplum yapısından kaynaklanır.
Brene Brown bu konuda şöyle diyor; “Suçluluk şunu der, ‘Ben bir hata yaptım’. Utanç ise şöyle der, ‘BEN hatayım.’”

Suçluluk duygusundan şunu kabul ederek kurtulabilirsiniz; her ne sebepten ötürü suçluluk hissediyorsanız onu deneyimlemenizi yüksek benliğiniz istedi. Diğer bir deyişle yüksek benliğiniz o dondurmanın ya da çocuklardan uzakta geçirdiğiniz bir öğleden sonranın tadını çıkarmanızı istedi. Bir kez yüksek benliğinizin varlığını kabul ettiğinizde KENDİNİZ olmanız artık mümkün olur. İnsana en acı veren duygulardan biri olan utanç, mizah ve ışığın olduğu bir ortamda barınamaz.

Utanç duyduğunuz şey her neyse, onun hakkında konuşmaya başlayıp destek almaya yanaştığınızda utanç ortadan kalkar.

Öğreti 6: Filizlenişini Kutla

Kendi kişisel çamurunuzla yüzleşecek cesaretin sizde var olduğunu görmeye çalışın. Kirli işi temizlemeye el attığınızda güzelliğiniz, gücünüz ve dönüşümünüz ışıldamaya başlar. O zaman da yolculuğunuzun meyvelerini toplamaya başlarsınız. Bunu da sadece sizinle birlikte bunu geçekten kutlayabilecek kapasitede olan kişilerle paylaşın. Ellerini çamura sokmak istemeyen kişiler size nasıl destek olacaklarını da bilemeyeceklerdir.

Birbirinden ender güzellikte ahenk yayan Nilüfer çiçekleri gibi olma niyetiyle…

Sevgilerimle,

Gülenay PEMA

Gizemli Dişilik

 

Ben nolucam?

11289556_1030056550353027_5239874193892141174_o[1]

Deli ol valla en güzeli o…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Eski yemek nasıl mideyi bozarsa, kötü anılarda ruhu bozar…

1621874_523814164398237_1388271705_n[1]

“Geçmişi de temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp aklınıza getirmeyin, eski yemek nasıl mideyi bozarsa, kötü anılarda ruhu bozar unutmayın…”
Anette İnselberg

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

İçimizdeki Zehirli Mantarları Artık Yemeyelim…

1621874_523814164398237_1388271705_n[1]

Bu nasıl başlık demeyin metafor yaptık herhalde. Burdaki zehirli mantarlardan kastım içimizde biriktirdiğimiz kin, nefret, öfke, kıskançlık, pişmanlık gibi negatif duygular ve bu duyguların sağlığımıza verdiği zararlar. Bu tip duyguları senelerce içimizde biriktiriyoruz, biriktiriyoruz, biriktiriyoruz ve gün geliyor nur topu gibi bir sağlık problemiyle karşı karşıya kalıyoruz. O zaman da ayıkla pirincin taşını durumu ortaya çıkıyor.

İşin komik tarafı bu tip duyguları bizde yaratan insanlar kendi dünyalarında mutlu mesut yaşıyorlarken ve bizde yarattıkları bu duyguların hiç farkında değillerken ya da aldırmıyorlarken, biz keskin sirke küpüne zarar lafındaki gibi yerimizde köpürüp köpürüp duruyoruz. Üstelik bu duyguları yaratan insanları da zihnimizin baş köşesine oturtuyoruz. Nereye gitsek onları da götürüyoruz, ne seyretsek ne okusak mutlaka bir ilişki kuruyoruz. Arkasından gelsin uykusuz geceler, sebepsiz ağlamalar, hırs içinde facebook sayfalarını incelemeler…

Bize yazık değil mi arkadaşlar? Bizimki de can değil mi? En iyisi affediverin gitsin gari… Sonra ohh bugüne gelin rahatınızla, huzurunuzla yaşayın gidin. İnsanlara konuştuğumda herkesin aslında bir affetme çabası içinde olduğunu tamam affedeyimde nasıl yapayım dediğini çok duydum. İşte zurnanın deliğinin zırtladığı yerlerden biri de burası zaten.

Nasıl affedeceğiz? Bunun için bir kaç örnek versem de kötü haber maalesef herkes kendi yöntemini bulmak zorunda. Bağ koparma çalışmaları, meditasyon, chi kong uygulamaları , bio enerji seansları sayabileceğim yöntemlerden bazıları. Bağ koparma çalışmasına kısa bir örnek vermeye çalışayım, ılık bir duş alıp rahatlayın sessiz sakin bir köşeye geçin ve kendi kendinize şu sözleri tekrarlayın herkes kendi tekamülü sırasında elinden geleni yaptı, ve her şey olması gerektiği gibi oldu, onu bana öğrettikleri için teşekkür ediyor ve sevgiyle uğurluyorum. Aslında karşınızdakini bağışlayıp serbest bıraktığınızda esas kendi ruhunuzu özgürleştirdiğinizi, sağlığınızı geri kazandığınızı unutmayın.

Tabi yapılması gereken bir çalışma daha var o da kendinizi affetme çalışması. Çünkü bütün yaptığınız ya da yapmadığınız, söylediğiniz ya da söylemediğiniz şeyler için mutlaka kendinize kızgınlığınızda içinizde giderek büyümüştür. Tabi bu da ruhunuzu bir yangın yerine çevirmiştir. Affedin gidin gari kendinizi. Sonuçta bu dünyaya hepimiz öğrenmeye gelmedik mi? Hata yapmaya gelmedik mi? A keşki tüm bunları yaşamasaydık,  keşki ruhumuzu yangın yerine çevirecek deneyimlerden geçirmeseydik diyoruz değil mi? Ya her şey olması gerektiği gibi olmuşsa. Ya bütün bunları deneyimlememiz gerekiyorduysa ne olacak. Artık ah vah etme zamanı değil, öğrenip, ders alıp yola devam etme zamanı..

Ne olur artık kendimizi sevelim, affedelim, çevremize ışığımızı yayalım, el ele tutuşup önce yakın çevremizi, sonra halka halka büyüyerek dünyayı daha iyi bir yere getirmeye çalışalım. Ama nasıl merdivenler teker teker çıkılırsa, bizde önce kendimizden ve içimizdeki duyguları temizlemekle başlamalıyız. Yoksa ne kendimize ne de çevremize bir faydamız olur.

Eee o zaman neymiş bugün önce kendimizi sonra herkesi affediyoruz ve uzun zamandır olmadığımız kadar rahat ve huzurlu bir şekilde arkamıza yaslanıp yemeğimizi afiyetle yiyoruz.

A bunu yaptıktan sonra hala kendimize ve başkalarına kızmaya devam mı ediyoruz ne olur vazgeçin, inanın kimseye bir faydası yok özellikle de size. Gidin reiki seanslarına, gidin bio enerji seanslarına, konuşun, dertleşin, enerjinizi dengeletin, bilmiyorum belki aklınıza başka bir şey gelmiştir, gidin onu yapın. Ne yaparsanız yapın ama lütfen bu yolda çalışın. Haaa geçmişi de temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp aklınıza getirmeyin, eski yemek nasıl mideyi bozarsa, kötü anılarda ruhu bozar unutmayın.

Önce kendiniz, sonra çevreniz sonra da dünya için yapın bunu. Hadi ne duruyorsunuz. Doğru çalışmaya…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

İÇİMİZDEKİ SESLER

11834780_1112972542050623_35134824098178345_o[1]

 

Doç. Dr. Şafak Nakajima

Yaşamımız boyunca en çok kimle konuşuruz, hiç düşündünüz mü?

Gece-gündüz demeden, karşımızdakinin keyifli olup olmadığına bakmadan sürdürdüğümüz sohbetin muhatabı, aslında çok da yabancı olmayan birisi: Kendimiz!

Bazen bu konuşmalar sırasında, kendimizi sakinleştirmeye çalışırız:

”Telaşlanma! Sakin ol! Bu günkü sunumu başarıyla yapacaksın!”

Kimi zaman, kendi kendimize tavsiyelerde bulunuruz:

”Daha sade giyinmelisin! O parlak bluz olmaz; aşırı dikkat çekici olma!”

Nadiren de kendimizi kutlarız:

”Bravo! Bak herkes sana nasıl da hayran kaldı! Şahanesin!”

Ne yazık ki, bu konuşmaların en sık rastlanan konusu, kendimize yönelttiğimiz eleştiridir; üstelik başkalarına bile yöneltmeyeceğimiz dozlarda:

”Berbat görünüyorsun! Kendini doğru dürüst ifade edemiyorsun! Eğitimin yetersiz. Senden bir şey olmaz! Herkes seninle dalga geçecek!”

Kendimize saldırdıkça, kaygı ve korku, utanç ve suçluluk duyguları ile dolarız.

Ve bu konuşmalar, bizi motive etmek yerine, hayattan zevk alamaz hale getirir.

Özgüvenimizi yerle bir eder.

İyi olan hiçbir şeye hakkımız olmadığına inanmaya başlarız.

Eleştirel sohbetimizde içimizdeki sesler, farklı kimliklerle ortaya çıkar. Belli başlıları şunlardır:

• Mükemmeliyetçi iç ses:

Bu ses bize, gerçekleştirilmesi neredeyse imkânsız düzeyde bir kusursuzluk ölçütü koyar. Bu ölçüyü çoğu kez, önemli bulduğumuz kişilerin değerleri belirler.

Her şeyi hiç kusursuz yapmamızı ister ve yapamadığımız zamanlarda, eleştirinin dozunu arttırır.

Hoşgörüsüz ve yıkıcı yaklaşımıyla, bizi daha iyi olmaya yönlendirmeyi amaçlayan yapıcı eleştirel sesten farklıdır.

Mükemmeliyetçi iç sesin etkisiyle, giderek en basit şeyleri bile yapmaktan korkar oluruz.

• Suçlayıcı iç ses:

Bu ses, geçmişte yaptığımız davranışları, kurduğumuz ilişkileri ve seçimlerimizi yargılar. Çoğu kez, aile ve toplumun değerlerini esas alır görünür.

Geçmişi, o günün koşullarıyla ele almaz, anlamaya çalışmaz.

Yaşadığımız çevreyle uyum kurmamızı ve geçmiş hatalarımızdan ders almamızı amaçlayan yapıcı eleştirel iç sesten farklı olarak, acımasız yargısıyla bizde, suçluluk duygusu ve utanç yaratır.

• Yıkıcı iç ses:

İnsan olarak değerimizi hedef alan bu iç ses, bize varoluşumuzu sorgulatır. Yaşamaya bile hakkımız olmadığını hissettirir.

Kaynağı sıklıkla, çocukluk ve ilk gençlik yıllarıdır. Sevilmemiş, değer verilmemiş ve onaylanmamış bireyler, yaşamlarının ilerleyen dönemlerinde, bu kötü deneyimleri bilinç dışı yollardan iç ses haline getirir.

Kendilerini sevmez, onaylamaz, yaşamaya layık görmez ve ‘’yok olmak’’ isterler.

• Cesaret kırıcı iç ses:

Toplumun belirlediği sınırların ötesine geçmeye kalkıştığımızda, bu iç ses bizi geri çeker. Nasıl mı?

Başaramayacağımızı, toplumun bizi reddedeceğini, her şeyi riske atacağımızı ve kaybedeceğimizi kulağımıza fısıldayarak.

Cesaret kırıcı iç ses, başkaldıran, yeni ufuklar arayan, yaşamı keşfetmek isteyen özgür ruhumuzu hedef alır.

Akılcı riskler almamızı tavsiye eden uyarıcı iç sesimizle karıştırılmamalıdır.

Listemize, daha farklı iç sesler de eklenebilir.

Yıkıcı iç seslerimizle başa çıkmada ilk yapmamız gereken şey, onları fark etmemizdir.

Çünkü,onları içimizde taşıyor, etkilerinde kalıyor ve hayatlarımızı berbat etmelerine izin veriyoruz ama yeterince tanımıyoruz.

İlk iş olarak, yukarıda yazdığım veya kendinize özgü biçimleriyle, sizi üzen, yoran, hayattan bezdiren iç seslerinizi tanıyın!

Onların, sizin içinizden çıktığını unutmayın!

İç seslerinizin her birinin, farklı amaçları var.

Dolayısıyla, bir anlamda sizden farklılar, bağımsızlar.

Aranızda çıkar çatışmalarının olması kaçınılmaz!

Size fısıldadıklarının amacını ve yararınıza olup olmadığını sorgulayın!

Bunun için, bir çizgiyle ortadan ikiye böldüğünüz kâğıdın, bir tarafına iç seslerinizin söylediklerini tek tek yazın!

Sonra dönüp okuyun!

Anlattıkları doğru mu?

Bu günün değerlerini mi yansıtıyor; yoksa geçmişe mi takılı,?

Özgürlüğünüzü, gelişiminizi engelliyor mu?

Dikkatle irdeleyin!

Çizginin diğer tarafına da, o söylemlere karşı duygularınızı ve düşünüp araştırarak geliştirdiğiniz düşüncelerinizi yazın!

Varsa iç seslerinizden öğrenebileceğiniz şeyler, dikkate alın!

Ve:

”Artık sus! Sana ihtiyacım yok! Kendim için en doğru olanın ne olduğunu biliyorum!” diyerek onları durdurun!

İsterseniz, zihninizde canlandıracağınız bir radyonun ses düğmesini kullanarak, içinizdeki yıkıcı sesleri kısıp kapatabilirsiniz!

Sonra da, beyninizin kuytu odalarından birine gizlenmiş olan, ”yapıcı” iç sesinizi bulup çıkarın!

Sevgi, hoşgörü ve şefkatle dolu bir anne gibi, size değer veren, yıkıcı etkilerden koruyan, hatalarınızı fark etmenize ve düzeltmenize yardımcı olan, cesaretlendiren,yaralarınızı saran, akılcı yollar gösteren o yapıcı sesi, beyninizin tam ortasına yerleştirin!

Ve kulağınızı ondan ayırmayın!

Duygusal Anlamda Güçlü İnsanların Asla Yapmayacağı 15 Şey

Bir insanın iyi bir hayat yaşayıp yaşamayacağı kişinin zihinsel güç ve dayanıklılığı ile oldukça yakından alakalıdır. Zihinsel güç birkaç kademeden oluşan bir bütündür ve mutlu ve başarılı  olmak için bütün bu kademelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kademelerden en belirleyici ve güçlü olanı ise kişinin duygusal gücüdür.

Duygular, insanın tartışılmaz bir parçasıdır ancak duyguları diğer zihinsel özelliklerimizden ayıran yönü bizleri en direk şekilde etkiliyor oluşudur. Fiziksel benliklerimiz olan vücudumuzu ve yaptığımız en ufak eylemi duygularımız doğrultusunda yönlendirmekteyiz.  Duygularımız olmasa, herhangi bir eylemi gerçekleştirecek ya da bizi kendimiz için bir şeyler yapmaya yöneltecek hiçbir sebebimiz olmazdı.

Duygularımız bizleri motive eden en büyük etmenlerdir. Ancak ne yazık ki, herhangi bir konuda bizleri motive edebilirler ve bunlara kötü kararlar da dahil. Bu nedenle, duygusal güç her bir birey için elzemdir. Duygusal anlamda güçlü olan insanların bu doğrultuda kesinlikle kaçındıkları bir çok durum ve asla yapmadıkları bir sürü şey mevcut, işte sizler için derlediğimiz 15’i:

1. İlgi Manyağı Değildirler.

İlgi Manyağı Değildirler.

İlgiye ihtiyaç duymak doğrudan duygularla ilgili bir durumdur. Tanınma ya da bilinme ihtiyacı hisseden insanlar genellikle kendi değerlerini yalnızca birileri tarafından ihtiyaç duyulduklarında hissederler; kendileri için adeta değersiz ve özsaygı yoksunu insanlardır bu kişiler. Kişinin kendine verdiği değer yine kendisiyle alakalıdır; eğer siz değerli olduğunuza inanmıyorsanız muhtemelen kimse sizi değerli bulmayacaktır.

2. Başkalarının Kendilerini İncitmelerine İzin Vermezler.

Başkalarının Kendilerini İncitmelerine İzin Vermezler.

Duygusal güç dirençlilik gerektirir. Bu dünya kincilerle ve trollerle dolu ve her köşede bir çift kıskanç göz daima sizi izlemekte. Ama acı gerçek şu ki; bizleri genelde acıtmayı başarabilen insanlar en yakınımızdakilerdir. Genelde bu insanlardan kurtulmak en iyi çözüm olmakla birlikte en zor olanıdır aynı zamanda. Yine de bu insanları sakince hayatınızdan çıkarmak sizi duygusal anlamda rahatlatacaktır ve olaylı bir biçimde sonlanmasından çok daha iyi bir bitirme şeklidir.

3. Kin Tutmazlar.

Kin Tutmazlar.

Şayet birine kin tutuyorsanız eğer o durumu haddinden fazla önemsiyorsunuz demektir. Bir insan içten bir şekilde özür diliyorsa onu affedin. Eğer dilemiyorsa bu kişiyle iletişiminizi kesin, ancak kin tutmayın. Soğuduğunuz ya da kin tuttuğunuz insanları düşünmek çok fazla zihinsel enerji harcamanıza neden olur ve yarardan çok zararı vardır.

4. Canları Neyi Nasıl İsterlerse Öyle Yaparlar.

Canları Neyi Nasıl İsterlerse Öyle Yaparlar.

Duygusal gücü yüksek insanlar ne isterlerse onu yaparlar, ve bunu severek yaparlar. Yaptıkları şeyin uygunsuz olduğunu söyleyenleri ya da yersiz eleştiri yapanları kaale almazlar.

5. Kendilerine Olan İnançlarını Asla Kaybetmezler.

Kendilerine Olan İnançlarını Asla Kaybetmezler.

Kendilerini sevip anlayan – kendileri olmaktan nefret etmeyen ya da kendilerini oldukları gibi kabul eden kişiler- kendilerinden asla şüphe etmezler.  Kendi değerini sen belirlersin, o kadar!

6. Kaba İnsanlar Gibi Davranmazlar.

Kaba İnsanlar Gibi Davranmazlar.

E napalım, öyle, insanlar acımasız. Ama hiç neden diye düşündünüz mü? İnsanlara kötü davranmak yalnızca onlara göz dağı vermeye çalışıyorsanız iyi bir şeydir, umuyoruz bu göz dağı verme olayı da pazarlık tarzı şeyler yaptığınız bir iş gereği falandır. Eğer öyle değilse büyük ihtimalle özgüven eksikliğinizi diğer insanlar üzerinde korku ve baskı kurarak kapamaya çalışan birisiniz demektir. İnsanlar eksik ya da kısa kaldıkları şeyleri kapamak için böyle yollara başvururlar, çok büyük araba kullanan beyler mesela, bu durum için haplar var ve modern tıp ilerledi, üzülmeyin!

7. Yoldan Geçen Herkesi Hayatlarına Dahil Etmeyecek Kadar Zekidirler.

Yoldan Geçen Herkesi Hayatlarına Dahil Etmeyecek Kadar Zekidirler.

Duygusal anlamda güçlü olan insanların güçlü olmasının bir nedeni var: Zayıf noktalarını bunları istismar eden, iç düzenlerini bozan insanlara karşı açık etmezler. Dünya sizi de şüphe etmeden kendilerine benzetecek amaçsız ve kayıp insanlarla dolu. Gereksiz bir ilişkinin mutluluğunuzu elinizden almasına izin vermeyin.

8. Sevmekten Korkmazlar.

Sevmekten Korkmazlar.

mahvolmaya mahkum bir ilişkiye sahip olabileceğinizi de düşünüyorsunuzdur. Canınızın yanmasını istemiyorsunuz tekrar çünkü bu berbat bir durum değil mi? Ama ne var biliyor musun, kalbinin tekrar kırılmasına hiç gerek yok çünkü sen mükemmel bir insansın! Eğer bir ilişki yürümüyorsa bunun sorumluluğu sadece sende değil; sizde! Tabii ki iğrenç bir insan olmadığınız takdirde, eğer öyleyse sorun kesinlikle sende tabi.

9. Uyanır Uyanmaz Depresyon Gömleklerini Giyip Kara Kara Düşünmezler.

Uyanır Uyanmaz Depresyon Gömleklerini Giyip Kara Kara Düşünmezler.

Günümüzün en güzel anı uyanıp hala hayatta olduğumuzu fark ettiğimiz an olmalı. Hayatı sık sık hafife alıyor yeterince takdir etmiyoruz.

10. Yavaşlamaktan Korkmazlar.

Yavaşlamaktan Korkmazlar.

Bu insanlar devamlı hareket ve heyecanla dolu bir hayatın peşinde değildirler. Tüm gün bir şeylerden kaçıyormuşçasına koşuşturup durmazlar. Duygularına hakim olan insanlar yavaşlamayı ve durmayı severler çünkü bu onlara anı yaşamaktan başka hiçbir şey yapmamanın, durup nefes almanın değerini hatırlatır. Bu onların hayatlarında heyecan olmasını sevmedikleri anlamına gelmez kesinlikle, ama ara ara bir yürüyüş yapıp parklarda bahçelerde çiçekleri koklayıp mutlu olmanın kimseye de zararı yoktur.

11. Yapmak İstemedikleri Şeyleri Yapmazlar.

Yapmak İstemedikleri Şeyleri Yapmazlar.

Hepimiz yapmaktan hoşlanmadığımız şeyleri yapmışızdır ama kimse yapmak istemediği bir şeyi yapmamalı. Duygusal yönüne hakim insan sevdiği şeyleri yapmaya odaklanmanın bir yolunu daima bulur ve  sevdiği şeyleri yapabilmeye devam etmek için nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlar.  Hedefe doğru gittiği süreçten pek hoşlanmayabilir ama ileride keyifle yapacağı şeylere bir adım daha yaklaştığını bilerek bundan da zevk alabilir.

12. “Hayır” Demesini Bilirler.

İnsanlara “hayır” demesini bilmiyorsanız iyi niyetiniz kötüye kullanacaklardır. İnsanlar tarafından kolay aldanan, çantada keklik biri olarak gözükeceksiniz ve bir konudaki fikirleriniz sorulmayacak, hatta siz kendi fikrinizi beyan ettiğinizde de ciddiye alınmayacaksınız. Hayır diyebilmek insanlara kontrolün sizde olduğunu hatırlatır.

13. Paylaşmayı Unutmazlar Ve Yapılan İyiliklere Karşılık Verirler.

Paylaşmayı Unutmazlar Ve Yapılan İyiliklere Karşılık Verirler.

Paramızı ya da zamanımızı başka insanlar için kullanamayacak kadar fakir ya da meşgul değiliz. Unuttuğumuzu söylersek de yalan olur. Bazı insanlar sadece sorumluluklarını gözardı eder ve bahaneler arkasına saklanırlar. Duygusal anlamda güçlendikçe, insanları ve hayatın kendisini daha çok takdir etmeyi öğreniyoruz. Zamanla hayat daha değerli bir hal alıyor ve yine hayata kötü bir el ile başlayan insanlara karşı daha fazla empati sağlamayı öğreniyorsunuz.

14. Uyum Sağlamak Zorunda Hissetmezler.

Uyum Sağlamak Zorunda Hissetmezler.

Kendinize ve duygularınıza ne kadar hakimseniz o kadar bağımsızsınız demektir. Bir yere ait olmak, bir yere uyum sağlamak zorunda hissetmezsiniz çünkü zaten uyum sağlamanız gereken yere aitsiniz: Dünya’ya.  İnsanlar sağlıksız ve çarpık küçük sosyal ortamlar oluştururlar ve  bunlara uyum sağlamak zorunda hissetmek demek “kendim olmaktan korkuyorum” demektir.

15. Mutlu Olmanın Kişisel Bir Seçim Olduğunu Unutmazlar.

Mutlu Olmanın Kişisel Bir Seçim Olduğunu Unutmazlar.

En önemlisi, duygusal anlamda güçlü insanlar beyinlerinin düşünce yapıları ve bedenleri üzerindeki gücünü anlamayı öğrenmişlerdir. Duygularımızın doğrudan somut olaylara verilen tepkiler değil; bizlerin bu fiziksel,somut olayları nasıl algıladığımızın yansımaları olduğunu bilirler.  Başka bir deyişle; duygularımız gerçekliği yansıtmazlar, duygularımız gerçeklik algımızın yansımalarıdır. Bu gerçeği anlamak bizlere  duygularımız ve hayatlarımız üzerinde neredeyse mutlak güç ve hakimiyet bahşetmektedir.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Negatif Enerjilerden Kurtulmak için Basit Bir Arınma Tekniği

10339763_845003378906514_5507676602595470033_n[1]

Negatif enerjilerden kurtulmak, temizlenmek ve arınmak için çok kolay uygulayabileceğiniz bir arınma tekniğini sizinle de paylaşmak istedim.

Sessiz bir ortama çekilin ve aşağıdaki uygulamayı bire bir yapın.

Gözlerinizi kapatın kendinizi pembe bir ışıkla çevirili olarak imgeleyin ve bu imgelemeyi yaparken ve içinizden yada sesli olarak sürekli olarak ” Ben Sevgiyim” deyin.

Bunu istediğiniz kadar yapabilirsiniz. Bir kaç saniye yada bir kaç dakika size kalmış.

Daha sonra kendinizi yeşil bir ışıkla çevirili olarak imgeleyin ve bu imgelemeyi yaparken ve içinizden yada sesli olarak sürekli olarak ” Ben Refahım ” deyin.
Daha sonra kendinizi mavi bir ışıkla çevirili olarak imgeleyin ve bu imgelemeyi yaparken ve içinizden yada sesli olarak sürekli olarak ” Ben Huzurum” deyin.
Son olarak kendinizi beyaz bir ışıkla çevirili olarak imgeleyin ve bu imgelemeyi yaparken ve içinizden yada sesli olarak sürekli olarak ” Ben Evrenle birim” deyin.

İmgelemelerinizi bitince gözlerinizi açmadan şu kalıbı bir yada birden fazla tekrar edin.

“Ben sevgiyim, ben refahım, ben huzurum ve ben evrenle birim”

Arındım, temizlendim ve evrenle uyum içinde olduğumu kabul ettim.

kaynak: şiron kuantum dengeleme

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Süte alternatif geldi: Badem Sütü

11896124_10155945593800557_3100881007633725992_n[1]

İnek sütünün neden olduğu sindirim problemlerine alternatif olan badem sütü, tam bir kalsiyum deposu. 1 bardak badem sütü günlük kalsiyum ihtiyacının %30’unu ve E vitamininin de %125’ini karşılıyor. Uzmanlar E vitamini açısından inek sütüne baktığımızda bu oranın %50 oranında kaldığını söylüyorlar. Laktoz ve süt alerjisi olanlar, kemik erimesinin önüne geçmek için badem sütünü tüketebilirler.u

Ayrıca çiğ beslenenler de (raw food) badem sütünü çeşitli reçetelerde örneğin, çiğ kek, puding vb. kullanabilirler.

1litre badem sütü için;

1 su bardağı çiğ badem
4 su bardağı su

Çiğ bademi akşamdan (8-10 saat arası) suda bekletiyoruz. Sabah kabuklarını kolayca çıkarmak için klasik bir yöntem olan sıcak suda bekleterek kolayca soyuyoruz.

Bir çok tarifte badem sütü sıkıldıktan sonra tülbent ile süzülmesi önerilir. Benim kullandığım bıçaksız sistem sebze sıkıcım buna gerek kalmadan badem sütü elde etmemi sağladı.

Eğer evinizde benim ki gibi bir cihazını yoksa bademi miksere koyup su ile
karıştırabilirsiniz. Sonrasında tülbent ile süzerek badem sütünü elde edebilirsiniz.
Afiyet olsun

kaynak: sağlıkla kal sayfası

Fatoş Pabuççu Tuncay

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »