Spordan Sonra Yenmesi Gereken 17 Şey

Diyet diyet diye ağladığımız bu yaz aylarında aslında önemli olan şey spor! Düzenli spor ve hafif beslenme ile ancak istediğiniz vücuda sahip olabilirsiniz.

Bütün uzmanların da uyardığı gibi spor öncesi ve sonrası aç kalmak vücudunuz için oldukça zararlı bu nedenle diyette olmak ile aç kalmayı asla karıştırmamalısınız.

Spora aç karnına gitmek uzmanlarca da önerilmiyor en azından taze meyve suyu ya da filtre kahve tüketmeniz metabolizmanızı hızlandıracaktır. Spordan 30 dk ya da 1 saat kadar önce muz, yulaf, light süt gibi besinler tüketebilirsiniz.

Aynı zamanda spordan önce 500-700 ml kadar su tüketmeniz gerekmekte.

Özellikle kaslarınızı çalıştırdıktan sonra protein ağırlıklı bir öğün kaslarınızın erimemesini sağlayacak. Çünkü çalıştırdığınız kaslarınız besinsiz kaldıklarında erimeye ve yok olmaya başlıyorlar.

Spordan sonra 45 dk içinde yemek yemiş olmanız kaslarınız zayıflamaya başlayacaktır.

1. En kolayı yumurta!

En kolayı yumurta!

Dilerseniz menemen yapın, dilerseniz haşlayıp üzerine baharat dökün ya da fotoğraftaki gibi sebzeli yağsız peynirli bir omlet hazırlayın. Özelikle sabah sporundan sonra oldukça besleyici ve doyurucu olacaktır.

2. Buzdolabından eksik olmayanlar listesi 2 numara: yoğurt.

Buzdolabından eksik olmayanlar listesi 2 numara: yoğurt.

Buzdolabının vazgeçilmezlerinden yoğurt yüksek oranda protein içerir. Spor sonrası yoğurdu dilediğiniz gibi tüketebilirsiniz.

Ben genel olarak evdeki taze otları ve sebzeleri yoğurdun içine doğrayıp salata ya da meze gibi tüketiyorum. Ama spor sonrası canınız tatlı çekiyorsa özellikle kırmızı meyveleri yoğurdun içine koyarak ve az bir miktar bal ekleyerek de tüketebilirsiniz.

3. Miss gibi ayran ya da kefir!

Miss gibi ayran ya da kefir!

Yoğurt yemekten sıkıldıysanız ayran ya da kefir o anlık protein ihtiyacınızı karşılayabilir. Üstelik oldukça doyurucu olan bu iki içecek zamandan kazanmanızı sağlayabilir.

4. Portakal ya da greyfurt suyu

Portakal ya da greyfurt suyu

Narenciyelerden greyfurt ve limon yağ yakıcı ve metabolizma hızlandırıcı besinlerdendir. Ama ikisinin de tadını sevmiyorsanız portakal ile karıştırıp tüketebilirsiniz.

5. Merhaba ben Kinoa!

Merhaba ben Kinoa!

Kinoa yavaş yavaş hayatımıza giren bir besin. Karbonhidrat miktarı oldukça düşük olan bu besin aslında bulgur ya da siyah pirinç gibi yapabileceğiniz salatalarda kullanılabiliyor. Tadı sandığınızdan daha güzel spordan sonra doyurucu ve besleyici olabiliyor.

Kinoa’lı tariflere buradan ulaşabilirsiniz.

6. Ben ekmeksiz yaşayamam diyenlere az ekmekli bol malzemeli bir lezzet.

Ben ekmeksiz yaşayamam diyenlere az ekmekli bol malzemeli bir lezzet.

Sporcuların en yakın arkadaşı ton balığı ile tanışın. Yorgun argın spordan geldiğinizde bir çırpıda hazırlanacak en güzel şey, iki buğday ekmeği arasına yağsız ton balığı ve biraz yeşillik.

Dilerseniz sandviçinizi yağsız peynir ya da tavuk ile hazırlamanız da mümkün.

7. Spor yaptık diye tatlısız mı kalalım yani!

Spor yaptık diye tatlısız mı kalalım yani!

Fıstık ezmesi de metabolizma hızlandırıcı yiyeceklerden. Muz hem besleyici hem doyurucu. Spordan çıktığınızda canınız daha çok tatlı şeyler istiyorsa ta tahıllı bir lavaş arasına biraz fıstık ezmesi biraz muz koyup yiyebilirsiniz. Ya da muz ve fıstık ezmesi ikilisini süt ile birlikte tüketebilirsiniz.

8. Ben balıksız yapamam derseniz spordan sonra en güzeli Somon Izgara

Ben balıksız yapamam derseniz spordan sonra en güzeli Somon Izgara

Somon yağ oranı en düşük ve protein oranı en yüksek besinlerden. Somonun üzerine biraz zeytinyağı, tuz, karabiber ve taze otlardan oluşan bir marine yapıp ızgarada pişirip kendinize kocaman bir öğün yaratabilirsiniz.

9. Çilek severlere müjde!

Çilek severlere müjde!

Dedim ya diyet, spor diye ölecek değiliz işte size spordan sonra yiyebileceğiniz şeyler listesinin en tatlı en güzel yiyeceği. Çok aç değilseniz fazla abartmamak şartıyla çilek yiyebilirsiniz.

10. Ve tabi ki salata!

Ve tabi ki salata!

Spor ve diyetin vazgeçilmez sponsoru taze otlar! Dilerseniz içerisine tahıl koyun dilerseniz ızgara çeşitlerinden. Keyfinize göre hazırlayacağınız çıtır çıtır salata spordan sonra size çok iyi gelecek.

11. Izgara her şey hem güzel hem kolay.

Izgara her şey hem güzel hem kolay.

Ay biz de ızgara mı var demeyin aynısını teflon tavanızda ya da fırınınızda da yapabilirsiniz. Sebzeleri ve tavukları biraz tuz, zeytinyağı, karabiber ve biberiye ile bir sos hazırlayıp pişirin spor sonrası bir ziyafet çekin.

12. Avokado sandığınızdan daha lezzetli bir tercih.

Avokado sandığınızdan daha lezzetli bir tercih.

İşte bir başka spor sonrası uydurmasyon Mignon tarifi. İlk olarak tam tahıllı lavaşı alıp içerisine yağsız peynir ve hindi füme koyup üzerine bol bol karabiber koyuyorsunuz. Ardından fırında 3-5 dk pişirip çıkardığınızda üzerine avokado doğruyorsunuz. Tahmininizden daha doyurucu ve lezzetli oluyor.

Ayrıca avokadoyu limon, zeytinyağı ve tuz ile harmanlayıp salata olarak da tüketebilirsiniz.

13. Kuruyemiş ve kuru meyve!

Kuruyemiş ve kuru meyve!

tüketmeniz televizyon karşısındaki bir şeyler atıştırma ihtiyacınızı giderebilir.

14. Ananasa buzdolabında yer ayırın.

Ananasa buzdolabında yer ayırın.

Ananas şeker ihtiyacınızı büyük ölçüde gideren ve yağ yakımını hızlandıran meyvelerden spor sonrası 1-2 dilim yediğiniz ananas sizi sandığınızdan daha fazla tok tutacak.

15. Tabi ki bütün baklagiller mükemmel ama humusun yeri ayrı!

Tabi ki bütün baklagiller mükemmel ama humusun yeri ayrı!

Protein ihtiyacınızı etten karşılamak istemezseniz sizin için güzel seçeneklerden biri de baklagiller. Humus içlerinde en kolay hazırlanan ve yemesi zevkli olanlardan.

Çeşit çeşit humus tariflerine buradan ulaşabilirsiniz.

16. Bir diğer basit hazırlanan şey de köfte!

Bir diğer basit hazırlanan şey de köfte!

İster etten, ister tavuktan, isterseniz de hindiden köfte hazırlayabilirsiniz. Hatta et sevmeyenler fasulyeden bile köfte hazırlayabilirler.

17. Son meyvemiz de kivi!

Son meyvemiz de kivi!

Yüksek C vitamini oranı ve az miktar da içerdiği şeker ile spor sonrası menüsünün vazgeçilmezlerinden biri de kivi.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Probiyotiklerle tedavi edilen psikolojik hastalıklar

images[1]

Bilimdeki şaşırtıcı yeni gerçeklerden biri de bağırsaklarımızdaki bir takım mikropların sinir sistemimiz üzerindeki etkisi. Bir süredir bilim insanları bir takım bağırsak mikroplarının oluşturduğu birleşimin nasıl olup da sinir sistemimiz üzerinde etkili olduğunun sırrını çözmeye uğraşıyor. Her gün en az 40 bin mikroorganizmanın bağırsaklarımıza girdiğini biliyor muydunuz? Bu mikroorganizmalara probiyotikler deniyor. Probiyotiklerin bir kısmı insanları sağlığa zararlı organizmalardan korurken bir kısmı da, bağışıklık sistemini güçlendirip, sindirim sisteminin işleyişine yardımcı oluyor. Fakat yeni araştırmalar gösteriyor ki bağırsak mikropları sadece sindirim fonksiyonlarında değil aynı zamanda sinir sistemi fonksiyonunda da önemli rol oynuyor. Ve bu mikroorganizmalardan bir tanesi (lactobacillus) sofralarımızın baş dostu yoğurtta bulunuyor.
Probiyotikler insan beyni ve dolayısıyla davranışı üzerinde önemli etki gösteriyor. Özellikle depresyon, anksiyete ve sinirsel bağırsak rahatsızlıklarının tedavisinde. Mide ve bağırsak sorunları genellikle paket program olarak kronik duygusal bozuklukları da beraberinde getiriyor. Ya da tam tersi psikolojik bozukluklar mide -bağırsak rahatsızlıklara neden oluyor. Kısaca yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan pek bilemiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki; o da ninelerimizin altın değerinde gıda diye tavsiye ettiği yoğurdun hakikaten altın değerinde olduğu! Ve bu türlü rahatsızlıkların tedavisinde son derece olumlu etkide bulunduğu…
Bu faydalı mikroplar beyinde serotonin düzeyine etki ederek depresif ruh hali üzerinde olumlu etki gösteriyor. Bilim adamları probiyotiklerin psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde olumlu etkilerini araştırmaya devam ederken, bulgular bu faydalı mikropların stresin cilt üzerinde yaptığı tahribatı iyileştirmede de etkili olduğu yönünde. Probiyotikler saç foliküllerini canlandırıyor ve dökülen saçların yerine yenilerinin çıkmasında da etkili oluyor.
Elma beyinde tahribatı önlüyor
Yapılan araştırmalar uzun bir süre önce elmada bulunan pektin adlı lifin kolesterolü azalttığı ve kan şekeri düzeyini dengelediğini göstermişti. Emory Üniversitesi’nde bir grup araştırmacı elmanın hünerlerinin bu kadarla da kalmadığını ortaya koydu. Araştırma elmada bulunan flavonoid dıhydroxyflavone adlı birleşimin, BDNF (Beyin Kökenli Nörotrofik Faktör) olarak bilinen beyin proteininin işleyişini taklit ettiğini gösteriyor. Bu protein beyinde nöronlarda tahribatı önleyen bir salgı. Bilim adamlarının bir sonraki hedefi bu maddeyi konsantre hale getirip beyni koruyucu ilaç olarak kullanabilmek…
Aytül Farquharson

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Nefis Bir Çin Lokantası: Suchico

Alışveriş merkezleriyle pek aram yoktur, ama Kanyon onlardan değil. Oranın sürekli esen halini, yemek katını, sinemasını, alt kattaki havuz başını seviyorum. Hele orada bir Çin lokantası var ki bayılıyorum. Adı ne mi diyorsunuz: Hemen açıklıyorum Sushico

Sushico - 0

Sıcak bir İstanbul gününde hem serinlemeye hem lezzetli yemek yemeye oraya gittik. Başlangıç olarak “Spring Roll” yani Çin böreği aldık. Çıtır çıtır ve çok güzeldi. Ben içine soya sosu dökmeden yemeyi seviyorum, ama soslayıp yemekte bir alternatif tabii. Arkasından ortaya bir suşi klasiği olan ‘’San Diego Roll’’ (somonlu, avokadolu, salatalıklı suşi) alıyoruz. Her türlü lezzete açık olan ben suşiyi sevemediğimden arkadaşım bir bir onları götürüyor ve tatlarının çok güzel olduğunu söylüyor.

Sushico - 1

Sonrasında ortaya ‘’General Tso Tavuk’’ ve ‘’Sebzeli Erişte’’ söylüyoruz. Tavuğun sosunu nasıl tarif etsem bilemedim, böyle tatlısı baskın ama inanılmaz lezzetli. Yemek bittikten sonra ben hala tabaktaki sosları sıyırmakla meşgulüm. Tavuk parçaları kızarmış, biraz sağlıksız ama ne yapalım bu lezzet için değer. Eriştenin kıvamı için ne yumuşak, ne sert ama diri diye tanımlayabiliriz. Bir başka sefer ‘’Sebzeli Pilav’’ almıştık ama o daha yavandı. Size erişteyi tavsiye ederim.

Sushico - 12

Bir defasında da burada “Kızarmış Pekin Ördek” sipariş ettik. Sunumu çok hoş, tadıysa nefisti. Bir kere ördeği içine koymanız için getirdikleri lavaşlar sıcacık. Elime lavaşı aldım, üstüne getirdikleri sostan ince bir kat sürdüm. Yine yanında getirdikleri jülyen şeklinde doğranmış salatalık ve taze soğandan koydum. En üste de çıtır çıtır pişmiş ördek dilimlerini koyup, bir güzel dürüm gibi kıvırıp yedim. Aman dikkat edin sosu üstünüze dökülmesin. Diyeceğim o ki eğer ördek seviyorsanız burada mutlaka yemelisiniz.

Sushico - 4

Bir başka sefer de başlangıç olarak “Edamame” alıyoruz. Yani anlayacağınız haşlanmış fasulye. Fasulyeleri elinize alıyorsunuz, içini açıp o bütün ve iri taneleri tıkır tıkır ağzınıza atıyorsunuz. Galiba haşlarken zeytinyağı da atıyorlar tadı biraz yağlı çünkü. Bu seferki suşi tercihimiz ise “California Roll” (yengeç bacağı, avokado, kıvırcık, mayonez) oluyor. Ben yine yemiyorum, ama arkadaşım yine bayılıyor. Arkasından İstiridye Soslu Dana Eti alıyoruz. Et güzel, malzemeler taze ama ben burada tavuklu yemekleri tercih ediyorum.

Sushico - 2Sushico - 3

Bu güzel yemeklerden sonra da aşağı havuz katına inip Datça Murat Çiftliği’nden gelen organik ürünleri inceleyip, biraz alışveriş yapıp arkasından da çaylarımızı içip evimize dönüyoruz.

Keyifli bir öğleden sonrası için size bu programı öneririm.

Mekan: Susciho (Kanyon AVM)

Mekan: 4

Servis: 4

Lezzet: 4

Sağlıcakla

Anette İnselberg

Bu Kimin Saçı…

11263011_893817460681614_4354978005681865030_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Akıl Var Mantık Var Lan…

11924209_157781074556457_1625295450493968497_n[2]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

BU TESTİ YARIN SABAH UYANDIĞINIZDA MUTLAKA YAPIN!

10624948_342983449200609_3192211753528119787_n[1] 10563164_342983582533929_1844733278240096601_n[1]
YAZIYI SONUNA KADAR OKUYUN!
Bağırsaklarınızın florası ne durumda?
Bağırsaklarınızda CANDIDA (kandida) maya mantarının arttığını basit bir testle anlayabiliriz. Bir bardak içme suyuna sabah aç karnına tükürün ve 15 dakika izleyin. Eğer tükürük suyun üstünde kalıyorsa sağlıklı bağırsak florasına sahipsiniz. Eğer tükürük dibe çöküyorsa, saçak gibi aşağıya iniyorsa, kar yağmış gibi oluyorsa veya suya rakı konmuş gibi bulanıyorsa candida bağırsak floranızı bozmuş demektir. Evdeki herkes testi yapsın..
Bir parça yeseniz bile karnınız şişiyor ve ağrıyorsa, yaptığınız bütün diyetlere rağmen karnınızın şişliğini ve sertliğini gideremiyor, lifli besinler tükettiğiniz halde çoğu zaman kabızlık sorunu yaşıyorsanız, yeme krizlerinize care bulamıyorsanız sebebi büyük ihtimalle candida maya mantarıdır.

Candida mantarları gıdalardan aldığınız sofra şekeriyle imal edilmiş ürünleri ve unlu mamülleri önce piruvat’a sonradan asetaldehid ve karbondioksit’e dönüştürür. Asetaldehid, hem karaciğer hem de mantar tarafından etil alkol’e dönüştürülür. Açığa çıkan karbondioksitin etkisiyle karnınızda şişkinlik ve sertlik oluşur.
“CANDIASIS, 21. yüzyılın insanlara hediye ettiği hastalık!”
Son elli yılda sessiz ve yıkıcı hastalıklarda patlama yaşandı ve tetkiklere, testlere bol bol para harcanırken yanlış teşhisler yanlış ilacların kullanılmasına ve çok daha kötü sonuçlara yol açtı. Kimse bağırsaklarından tüm vucuduna geçen ve organlarına büyük zarar veren Candida Albicans maya mantarı ve onun yol açtığı Candiasis (Kandiyasis) hastalığından şüphelenmedi.
Kandiyasis hastalığı ile mücadele Aşmanya’da son on yılda sağlık bakanlığı politikası haline gelmişken maalesef ülkemizde adını duyan çok az insan var.
Kandiyasis’in sebep olabileceği hastalıklardan obezite, diyabet, kalp damar hastalıkları, hormonal bozukluklar, kanser ve sinir sistemi hastalıkları adeta insanların kaderi haline geldi. Çocuklarda alerjik hastalıklar, akıntılar, tıkanıklıklar, otizm, hiperaktivite ve dikkat bozukluğu giderek artıyor.
Yorgunluk, unutkanlık, asabiyet, cinsel isteksizlik, tahammülsüzlük, durumlarında psikyatrlar ilaçlar yazdı, eklem ağrıları ve ödemler için avuç avuç romatizma ilaçları içildi. Zihinsel ve fiziksel performansı artıracak besin takviyelerini kullanmayan kalmadı, cinsel gücü arttırmak için her yol denendi, saç dökülmesi ve cilt sorunları için derkozmetik ve kozmetiğe harcanan parayı biliyorsunuz…
Kandida mantarından arınarak vücudunuzda varolduğunu düşündüğünüz pek çok hastalıktan ve fazla kilolarınızdan kurtulabilirsiniz.

Peki Kandiyasis nedir?

Bağırsaklarda 100 trilyon bakteri bizimle birlikte yaşar. Normal bağırsak florasında bu bakterilerin %90’ının faydalı bakterilerden olması gerekir. Altta saydığımız nedenlerle yararlı bakteriler azalır, zararlılar çoğalır. Bifidobakteriyum ve laktobasillus adlı faydalı bakterilerin azalmasıyla bağırsak florasındaki denge candida (kandida) lehine bozulur.

Antibiyotikler, antiasitler, mide ülseri ve reflü ilaçları, doğum kontrol hapları, şekerli ve beyaz unlu besinler, hormonlu besinler, tedavilerde kortizon kullanımı, klorlu su içilmesi, bağırsak parazit enfeksiyonları, alkol kullanımı, tetkik öncesi kullanılan barsak temizleyici ilaçlar, yağsız beslenme, kanser tedavileri (kemoterapi, radyoterapi) ve şeker hastalığı katkı maddeleri, ayçiçeği, mısır özü, soya ve margarinlerin omega-3,/omega-6 dengesini bozması, östrojen tedavileri, yanlış diyetler, laksatifler, asitli beslenme sonucu oluşan asidoz, yediğimiz hayvanlar ve bitkilerde kullanılan ilaçlar faydalı bakterilerin azalmasına ve bağırsaklarda kandida mantarı nufüsunun patlamasına yol açtı.

Kısaca gıda ya da ilaç zannederek aldıklarımız, önce bağırsaklarımızın doğal florasını bozdu. Bağırsak geçirgenliğini arttırdı, kanımıza karışan sindirilmemiş maddeler, ağır metaller, katkı maddeleri ile birlikte kandida maya mantarı kılcal damarlara kadar ulaştı ve organlarımıza zarar vermeye başladı.
Kısaca nedenleri:
• Beslenme alışkanlıklarında yapılan hatalar.
• Şekerli besinlerin fazla miktarda tüketilmesi.
• Sezaryen ile yapılan doğumlar.
• Günlük beslenme programında karbonhidratlara ağırlık verme.
• Gereksiz yere kullanılan antibiyotikler.
• Yanlış diyetler, faydalı yağların beslenmeden çıkartılması, laksatif ilaç ve çayların çok kullanılması sonucu bağırsak florasının bozulması.
• Antibiyotik kullanımının artması başta olmak üzere yanlış tedavi yöntemleri bu artışa neden oldu.

Neden olduğu enfeksiyonlar ve belirtileri:

Sıklıkla şeker hastalarının şikâyetlerine benzer şikâyetlere yol açar.
Enfeksiyonunun klasik bir belirtisi alkoliklerde ya da sarılıkta olduğu gibi, karaciğerde bozukluktur. Çünkü mantarlar aynı zamanda alkol de üretir. Bağırsaktaki maya mantarları şekeri alkole dönüştürür. Oluşan alkol, özellikle karaciğer için çok toksiktir
Mantar enfeksiyonu olan birçok kişi eklem ve kas ağrılarından yakınır. Bu şikâyetler muhtemelen mantarların çoğalması sırasındaki metabolizma ürünlerine bağlıdır. Bu durumda uygulanan romatizma tedavisinin yararı olmaz.
Bağırsakta mantar enfeksiyonu olan birçok kişide sürekli olarak burun ve sinüs mukozasında şişme ve tıkanıklık olur. Bağırsak mukozalarında mantarların yaptığı tahriş, diğer mukozalara da (doğrudan mantar enfeksiyonu olmaksızın) yansır.
• GAz/şişkinlik
• Kabızlık ya da ishal
• Kolit
• Makatta kaşıntı ve kızarıklık, hemeroid
• Adrenal/Tiroid yetmezliği
• Mide yaraları
• Ruhsal ve fiziksel yorgunluk görülür.
• Uyuşukluk/tembellik
• Allerjiler
• Uykusuzluk
• Düşük kan şekeri
• Mide yanması
• İntihar eğilimleri
• Bağırsak ağrıları
• Anti-sosyal davranışlar
• Ağız kokusu ve mide ağrısı
• Pamukçuk
• Kuru ağız
• Parmak/ayak tırnağı mantarı
• Akne ya da pul pul dökülen cilt
• Üşüme/ titreme
• Kimyasallara hassasiyet
• Dişlerde pas benzeri tabaka ve dilde beyazımsı bir görüntü
• Açlık hissi ve aşırı derecede tatlı yeme isteği.
• Burun tıkanıklığı ve nefes darlığı
• Kulaklarda iltihaplanma ve kulak çevresinde kaşıntı, çınlama
• Sırt, ense ve omuz ağrısı
• Eklemler ağrıları, eklemde şişmeler
• Ciltte sivilce, akne, kızarıklık, kaşıntı, saç dökülmesi
• Küf benzeri koku
• Şeker ihtiyacını karşılamak için, aşırı derecede yemek yemek ve ayrıca candidanın ürettiği aside bloke etmek için yağ hücrelerinin çoğalması bölgesel yağlanmaya, kilo artışı, obezite
• Gözlerin önünde noktaların uçuşması gibi görme bozuklukları, yaşarma, yanma..
• Şiş gözler
• Hormonal dengesizlik
• Kronik vajina ve mesane iltihabı
• Konsantrasyon bozukluğun ve hafıza zayıflığı
• Alkol içilmese de alkol kokan nefes
• Aşırı yorgunluk , bitkin, tükenmiş hissetmek.
• Depresyon,
• Uyuşukluk, yanma, karıncalanma, hissizlik
• Kas ağrıları, Kas güçsüzlüğü, uyuşma
• Eklemlerde ağrı, şişme, artrit, artroz
• Karın bölgesinde ağrı
• Kabızlık, ishal, rahatsız edici gaz
• Sorunlu vajinal akıntı, vajinal yanma ya da kaşıntı
• Prostatitis
• Iktidarsızlık
• Cinsel arzu kaybı
• Endometriosis
• Kramp ve regl düzensizlikleri, regl öncesi aşırı gerginlik
• Uykulu olma hissi, koordinasyon bozukluğu
• Sık ruh hali değişimleri
• Huysuzluk ya da çok sinirli olmak
• Konsantre olamamak
• Baş ağrısı
• Sersemlik, denge kaybı
• Kulakların üstünde basınç, şişkinlik ya da karıncalanma hissi.
• Kaşıntı ve kızarıklıklar
• Mide ekşimesinden dolayı boğazda yanma
• Sindirimsizlik, geğirme ve bağırsaklarda gaz
• Dışkıda sümüksü madda
• Dışkının çok kuru ve küçük parçalar halinde olması
• Hemoroit
• Ağız kuruluğu, ağızda kızarıklık ya da kabarcık
• İdrar yaparken yanma
• Postnasal akıntı
• Göğüste ağrı ya da gerginlik
• Nefes darlığı hırıltı
• Öksürük
• Sık ya da acil idrara çıkma ihtiyacı, idrar yaparken yanma

Vucudu nasıl ele geçirir?

Candida maya mantarlarının oksijene gereksinimleri yoktur. Bu bakımdan ideal yerleşim yerleri ince bağırsaklardır. Burada mantarlar her zaman bol miktarlarda bulunan besin içerisinde yüzerler. İlk önce kendileri en önemli besin maddelerini alırlar. Artıkları asalak oldukları kişiye bırakırlar. Yani yaşadıkları vucudu asalak (çürükçül) hale getirirler.

Eğer vücut bağışıklık sistemi güçlü değilse ve bağırsakta beslenmeleri yeterli olmazsa, mantarlar bağırsak duvarının derin tabakalarına kadar iner, kan damarları içine kadar girerler. Böylece dolaşımla tüm vucuda ve her organa yayılırlar. Burada kandaki şeker ile beslenirler.

Mantarların kurnazca uyguladıkları bir yöntem, dış görünüşlerini insan bağışıklık sisteminin yabancı kabul etmeyeceği bir biçime sokabilmeleridir. Böylece bağışıklık sistemi mantarları kendi öz hücreleri sanır ve bunlarla mücadele etmez. Ayrıca candidas maya mantarları mide asidine de dayanıklıdır.

Beyaz şeker ve beyaz unla beslenen mantarlar, oldukça hızlı çoğalırlar. Zaten candida mantarının çoğaldığı ve bğırsak flolasının bozulduğuna dair en net belirti tatlı besinlere karşı bağımlılıktır. Bu mantarların yararı olmadığı gibi, insanları ölüme götürecek özellikleri yoktur. Yaşamlarını sürdükleri ortamı korumak istediklerinden, kişilerin zarar görmesini istemezler. Yavaş bir şekilde geliştiklerinden, genelde çoğalma yapmazlar. Çoğalma gösterdiklerinde ise, vücutta bulunan yararlı bakterilerin azalmasına sebep olurlar. Mantarlar alkol ve çeşitli kimyasal toksinler üretirler. Bu maddeler kana karışarak, temizlenmek üzere karaciğere giderler. Karaciğer bunların temizlik aşamasında daha fazla efor sarf eder. Temizlenmemiş kimyasal maddeler baş ağrısı, kronik yorgunluk, eklem ağrıları gibi farklı şikayetlere neden olurlar. Bağışıklık sistemi zayıflar ve beden alerjik tepkiler vermeye başlar. Bunun sonucunda kişilerde akne, egzama, astım gibi rahatsızlıklar gelişir.

Mantarların üretmiş olduğu toksik maddeler nedeniyle vücudun pH değerini bozar, asidoza sebep olur. Kanın hafif bazik pH=7,40 değerinde % 0,2 bir asitlenme dahi hayati tehlikeye sebep olur. Asit minerallerle asidik baz’a (curuf) dönüştürülerek vücudun zayıf noktalarına depolanır. Depolanan bu curufa önce ölü mikroplar ve hücreler yapışarak büyür ve sonra içerisine canlı mikroplar yerleşir ve toksik madde üreten merkezler oluşur. Sadece mantarlar değil, tatlı, hamurlu (beyaz un mamüleri), şarkuteri (sucuk, salam, sosis), çay, kahve, kola ve katkı maddesi içeren hazır yiyecek ve içecekler ve de fastfood asidoza sebep olur. Bozulan pH dengesini sağlamak için alkali beslenme önerilir. Asitli ortam (asidoz) bağışıklık sisteminin zayıflaması ve mikropların çoğalması ve hastalıkların tedavi edilemez bir hal alması demektir.
Yukarıda sıralanan etmenler nedeniyle barsakta sayıları artan kandida türleri öncelikle şekere, alkole ve unlu mamüllere olan iştahı kamçılıyor. Alınan bu besinler kandida sayısının daha da artmasına neden oluyor ve sonuçta kronik alkol zehirlenmesi oluşuyor. Siroz tehlikesi var.

Asetaldehid; kırmızı kan hücre işlevini bozarak dokulara oksijen taşınmasını azaltıyor, beyinde hücrelerarası ilişkileri sağlayan maddelerin (nörotransmiter) ve oksijen ile birleşerek beyin hücrelerinin etkinliğini azaltıyor.

Bağışıklık sistemini baskılayan ve immünosupresif olarak kullanılan bir madde olan gliotoksin, kandida tarafından salgılanarak vücudun savunma sistemleri zayıflatılıyor.

Kandida, barsak geçirgenliğini arttırarak (Leaky Gut Syndrome) allerjen özelliği olan büyük maddelerin vücuda girmesini sağlıyor ve allerjik reaksiyonların gelişmesine neden oluyor.

Faydalı bakteriler, enerji kaynağı olan kısa zincirli yağ asitleriyle B ve K vitaminlerinin oluşumunu sağlarlar. Ayrıca, bağışıklık sistemini güçlendirir, pH dengesini sağlar, zararlı bakterilerden korur, ilaç, hormon ve kanser nedeni olan maddelerin zararlarını önlerler.

Faydalı bakterilerin azalmasıyla hastalık gelişim süreci daha da hızlanır.

Barsak kandida oranının artması ve faydalı bakterilerin azalması sonucu gelişen yakınmalar, 50’ye yakın madde halinde sıralanabilir. Kısaca; beyin çalışma özelliklerini bozarak baş ağrısı, baş dönmesi, dengesizlik, başta hissedilen ses, uyku bozuklukları, yorgunluk hali, unutkanlık, depresyon, mizaç değişiklikleri, görme sorunları; mide-barsak sistemini bozarak İBS( spastik kolon, kolit), distansiyon(karında şişlik), kabızlık vb.; kokulara karşı hassasiyet, geçmeyen prostat ve vajinal iltihaplar, tekrarlayan sistit ve böbrek enfeksiyonları, kronik sinüzit, geniz akıntısı, egzema, kas ve eklem ağrıları, astım benzeri yakınmalar ve de özellikle her türlü allerjik yakınmalar.

Bilindiği gibi kaşıntı, kurdeşen, polen, ve besin alerjisi, akne, sedef, ekzema vb. deri hastalıkları, nefes darlığı, astım, faranjit, behçet, romatizma, ankilozan spondilit, saçkıran, kabızlık, ishal, kolit vb. mide bağırsak rahatszılıklarının ana sebebi mantarlardır. Hatta kanserin sebebinin de mantarlar olduğunu onkolog Dr. Simoncini ispatlamış ve yıllardır tedavi edilemeyen kanser hastalarını 3-4 günde tedavi etmiş ve 100 yıldır kanser üzerine yazılıp çizilenlerin mesnetsiz olduğunu belgelemiştir.Peki mantarlar bu kadar çok hastalığa sebep oluyorda neden teşhis ve tedavi edilemiyor, çünkü tahlillerde mantar görünmüyor. Doktorlar da herhangi bir bakteri, virüs veya mantar yok o halde sizin rahatsızlığınız tamamen piskolojik nedenlerden kaynaklanıyor, bunun sebebi ailevi, stres, depresyon vs diyebiliyorlar. Bu sebeple antidepresan kullanan pek çok insan var.

Bağırsak mantarı tedavisi nasıl yapılır?
Unutmayın ki kandidadan kurtulmak zaman alan bir süreçtir. Bu süreçte beslenme kurallarına uymanız ve sabırlı olmanız gerekir. Hücrelerinize kadar yerleşmiş ve yaşam formunu oluşturmuş kandidadan bir ilaçla iki günde kurtulmak mümkün değildir. Önce bozulmuş olan bağırsak florasını, kan Ph değerini düzeltmeniz, faydalı bakterileri çoğaltmanız, toksinlerden kurtulmanız , zarar görmüş bağırsak çeperini onarmanız ve candida oranını kontrol altına almanız gerekir. Kandidanın artıklarıyla beslenen ve verdiği zararlarla yaşayan vucudunuzu sağlıklı hale getirmeniz ve bunu devam ettirebiliyor olmanız gerekir.

Klinik uygulamalarda sıklıkla tedavilerden fayda görmemiş, geçmeyen mide-bağırsak yakınması olan; uzun süreli yorgunluk, halsizlik, isteksizlik yakınmaları olan; diyabet (şeker) hastalığı, hipertansiyonu olan; yaygın vücut ve eklem ağrıları, baş ağrıları ve baş dönmesi olan kişilerde azımsanmayacak oranda kandida enfeksiyonu olduğu görülmektedir.

Uzun süreli ve geçmeyen yakınmalarda mutlaka düşünülmesi gereken bir hastalık olan kandida enfeksiyonuna yakalanan kişiler, gereksiz yere kullandıkları hormon ilaçları, antibiyotikler, mide ve bağırsak ilaçlarıyla enfeksiyonun daha da güçlenmesine neden oluyorlar. Ayrıca şekerli ve unlu besin maddeleriyle oluşturulmuş, yağdan kısıtlı diyetler; kandida türünün üremesine kolaylık sağlayan beslenme biçimlerini oluşturuyor.

Kandida, az sayıda normal bağırsak florasında bulunması nedeniyle tanısını kesin olarak koymak zor oluyor. Bu nedenle klinik uygulamalarda tanısını koyamayan hekimler, kandida enfeksiyonunu gözardı etmek zorunda kalıyorlar. Kandida’nın ürettiği şeker alkolu olan arabinitol(arabinoz) kan ve idrarda saptanabilir. Ancak rutin laboratuvar hizmetlerinde arabinoz çalışılmıyor.

Tanısı kesin konulamasa da tükrük testiyle kandida enfeksiyonu bir ölçüde saptanabilir. Bunun için sabah aç karnına, bir bardak içme suyuna tükürülerek basitçe test uygulanabilir. Normalde su yüzeyinde hava kabarcıkları dışında bir görüntünün oluşmaması gerekir. Suda bulanıklık, bulutsu görünüm, su dibinde çöküntü görülmesi; testin pozitif olduğunun işaretleridir.
Sayılan yakınmaları yıllarca yaşayan, tetkiklerden ve tedavilerden sonuç alamayan hastalar alternatif yollar denemekte, kimi zaman denk gelen mantar tedavisinden ve doğal yöntemlerden kısa ya da uzun süreli fayda görmektedirler.

Kandida tedavisinde ilk hedef, beslenme tarzını değiştirmek olmalıdır. Rafine ya da sofra şekeri içeren besinleri kesmeyen, unlu besinlere hayır diyemeyen, alkolu ve yağsız beslenme biçimini bırakamayan kişilerin tedavisi olası görünmemektedir.
Son yıllarda yaratılan kolesterol düşmanlığı sonucunda uygulanan yağdan kısıtlı diyetlerin barsakta kandida nüfusunu arttırdığı açıktır. Asıl sorun doğal beslenmemektir. Yağlar doğaldır ve kandidanın baş düşmanıdır. Vücudun temel yapı taşları olan yağların alınımının azaltılması, doğal ve gerçekçi olmayan bir yöntemdir. Önceki yazılarımda da sıklıkla kaynak gösterdiğim bir yayında, son 10 yıl içinde şeker ve unlu mamüllerin diyetten çıkartılması ve yağ oranlarının arttırılmasıyla ilgili yapılan yayınların gözden geçirildiği makalede; beyin, kalp ve diğer hastalıklarda belirgin düzelmenin olduğu saptanmıştı. Bu makalenin yorum bölümünde şu sözcüklere yer veriliyor; Hayretle farketmekteyiz ki yüksek yağlı yiyeceklerin insanları şişmanlattığı ve kolesterol düzeylerini arttırdığı doğru değildir.

Kısaca, öncelikle doğal beslenme yöntemi uygulanmalı, bu amaçla meyveler dışında her türlü şekerli gıdalar ve unlu mamüller diyetten çıkartılmalı; et, yağ, sebze ve meyvelerle birlikte doğal olan kuruyemiş, kurumeyveler yenilmelidir. Süt diyetten çıkartılmalı, süt ürünleri kullanımı kısıtlanmalıdır.

Doğum kontrol hapları, mide koruyucu ilaçlar, antibiyotikler, kolesterol düşürücü ilaçlar, tıbbi zorunluluk durumları dışında ve uzun süreli kullanılmamalıdır.

Bağırsak hareketliliğinin arttırılması amacıyla düzenli, günlük yürüyüş yapılmalıdır.

Uygun beslenme ile önce kandidanın çoğalması önlenilmeli ve ardından bir doktora danışılarak mantar tedavisi için önerilen mantar ilacı kullanılmalıdır (kendi başınıza almayın).

Normal bağırsak florasını geri yerine koymak amacıyla probiyotik içeren ilaçlar kullanılmalıdır.

Haftada bir kez tükrük testi tekrarıyla enfeksiyon durumu takip edilebilir.

Beslenme kurallarına dikkat etmek, bol su içmek, ilaç ve besin takviyelerinin draje formatında alınması, bitkisel formüller ve yaşam şeklini tedaviye gore şekillendirmek, detoks ile arınma.. Bunların hepsine dikkat etmek kandida mantarından kurtulmanızı ve süresini etkileyecektir.

Öncelikle kendinize bir kandida diyeti hazırlayın. Bu diyette yiyebileceğiniz besinleri listeleyin. Asla yememeniz gerekenler listesi de yapın. Açlık ve şeker krizlerini bastıracak alternatif çözümler bulun (tarçın serpilmiş yogurt, kefir, şekersiz prebiyotik tozlar, ürünler, bitkisel çaylar vs)

Alkali beslenmeye ve kanın Ph’sını dengede tutmaya özen gösterin. Tedavi süresince şeker ihtiva eden her şey ve beyaz un kesinlikle çıkartılmalıdır.

Kontrolsüz olarak ilaç kullanımından kaçınmak gerekir. Özellikle antibiyotikler, hormon ilaçları ve kortizon ilaçlarının kullanımına dikkat etmek gerekir.

Bağırsaklardaki mantarları besleyecek mayalı ve şekerli ürünleri kullanmamak gerekir. Şekerli ürünler sadece baklava, çikolata, dondurma değildir; kavun, karpuz, üzüm ve tüm kuru meyveler de tatlıdır ve bunlarda mantarı tetikler, çünkü aşırı şeker içeriler.

Alkol ve sigara kullanmaktan sakınmak gerekir.

Üzerinde küf barındırabilecek olan kuru yemişler, eski peynirler tüketilmemelidir.

Bağırsak florasının dengesini sağlamak için, yoğurt, kefir prebiyotikler tüketilmelidir.

Vücuttaki toksinlerden kurtulmak için, bol miktarda su içilmelidir.
Asitli gıdalardan sakınmak, peynir ve et tüketimini azaltmak ve şarküteri tüketmemek gerekir. Bağırsak florasını düzenlemeye faydası olan sakatat tüketimine yer verin. Tabi yediğiniz etlerinde candida mantarı etkisinde olmaması gerekir. Hayvanların doğal ortamda yetişmiş olması, antibiyotikler verilmemiş olması gerekir. Bu açıdan keçi eti ve ürünleri tavsiye edilir. Tavuk yerine balık özellikle somon (ızgara, buharda, çorbası yapılarak) tüketilmelidir.
Akşam yemeği yerine yoğurt, meyve veya salata yenilebilir veya sebze çorbası içilebilir. Yatmadan 2-3 saat öncesine kadar bir şey yemeyin, bitki çayları içebilirsiniz.

Fermente gıdaları bol miktarda tüket: Kefir (günde 1-2 bardak) ve prebiyotikler faydalı bakterilerin kağnağıdır. Boza, şalgam, meyankökü, şalgam, evde yapılan turşular (özellikle lahana turşusu;lahana turşusu ve suyunda bulunan bir maddenin kanseri önlediği konusunda çalışmalar var.)

Sarmısak, soğan, taze kekik, tarhutotu, fesleğen, çörekotu, çemen, toz zencefil bağırsak florasını düzenleyen bitkilerdir.

Kaşar peyniri, Hollanda peyniri, ev yapımı peynirler ve beklemiş peynirlerden bir sure uzak durun. Süt ve süt ürünlerini minimum indirin, hatta tüketmeyin.

Her öğünde bol miktarda yeşil sebzeler ve otları çiğ veye pişmiş (bakteriyel flora, proteinlerin hazmı ve bağırsak kimyasının düzenlenmesi, ayrıca bitkisel besin yoğunluğunu arttırmak için) yiyin.

Kekik, ekinezya, mate, taheebo çaylarından gün boyu istediğiniz kadar için.

Alkali beslenme ve candida diyetleri hakkında bilgi edinin. Bağırsak florası ne kadar asitli olursa o kadar mantar ve zararlı bakteriler artar.

Beslenmede iyi yağları arttır: zeytinyağı, tereyağı, ve özellikle Hindistan cevizi yağı (günde bir çorba kaşığı) ve avakado tüketin.

Ayrıca kan şekerini dengelemek ve insülin metabolizmasını dengeleyerek hormonal ve bağışıklık sistemlerine desteği arttırmak için öğün aralarında ve geceleri atıştırmayı kesin ve ara öğünleri minimize edin.

Tedavi sırasında kandida yok olurken bazı semptomlarla karşılaşılabilir. Maya organizması candida içlerinde zehir (toksin) taşır. Yok olurlarken zarları yırtılır ve toksinler sisteme yayılır. Bu aşamada kendinizi iyi hissetmezsiniz. Bu toksinler bağışıklık sisteminizi daha da zayıflatabilir; enfeksiyon, allerji, kronik hastalıklar ve aşırı yorgun olma hissi ortaya çıkar. Bunlar aslında iyileşme krizleridir. Sakın vazgeçmeyin!

Bu sırada bağışıklığınızı destekleyecek doğal takviyelere devam edin.

Kandida mantarının ölümünü takiben bu toksinleri atmak için detoks yapılmalıdır. Karaciğer, böbrek ve bağırsakların temizlenmesine yardım edecek vitamin ve mineral kombinasyonlarının bitkilerle birlikte kullanıldığı bir program uygun olur. Temizlik ve detaks işleminin ardından vucuda faydalı bakterileri yenilemek gerekir.
Bağışıklığı arttıran multi-vitaminler ve germanium minerali ile omega3 kullanılmalıdır. Antioksidan, beta karoten, B vitamin olan biotin iyi gelir. Kandidanın bağırsakta yarattığı hasarı gidermek gerekir. Besinler iyi absorbe edilemez. Bu yüzden manganez, çinko, potasyum, selenium, silis, bor, molibden, bakır mineralleri diyete eklenmelidir.

KANDİDE DİYETİ İÇİN ALIŞVERİŞ LİSTESİ

ET
• Sığır
• Keçi eti
• Sakatat

KANATLI
• Tavuk organik
• Kaz
• Hindi
• Devekuşu
• Ördek
• Bıldırcın
• Sülün

BALIK VE DENİZ ÜRÜNLERİ
• Hamsi
• Kabuklu deniz ürünleri
• Sockeye Somon

HUBUBAT
• Amaranth
• Karabuğday
• Darı
• Yulaf Kepeği
• Kinoa
• Kahverengi pirinç

ÇEKİRDEK VE KURUYEMİŞ
• Badem
• Kestane
• Keten Tohumu
• Fındık
• Macadamia fındığı
• Çam Kuruyemiş
• Kabak Çekirdeği
• Ayçekirdeği
• Ceviz

SEBZELER
• Enginar
• Kuşkonmaz
• Avokado
• Brokoli
• Brüksel Lahanası
• Lahana
• Havuç
• Karnabahar
• Kereviz
• Pazı
• Hindiba
• Taze soğan
• Karalahana
• Salatalık
• Patlıcan
• Hindiba
• Sarımsak
• Yeşil Soğan
• Kale
• Kim Chi (mayalanmış kırmızıbiber ve sebzelerden özellikle çin lahanasından yapılan, geleneksel bir Kore yemeği )
• Pırasa
• Marul
• Bamya
• Zeytin
• Soğan
• Turp
• Rutabaga (bir tür şalgam)
• Lahana turşusu
• Yosun
• Kar Bezelyesi
• Ispanak
• Pazı
• Tomatillos (yeşil meksika domatesi)
• Domates
• Şalgam Yeşiller
• Şalgam
• Taze zencefil
• Kabak
• Kohlrabi
• Dereotu

CANLI KÜLTÜRLER
• Yoğurt (ev yapımı ya da organic, sade, şekersiz)
• Probiyotikler
• Kefir

SÜT
• Yumurta
• Badem Sütü (tatlandırılmamış)
• Coconut Milk (tatlandırılmamış)
• Hindistan cevizi Krem

YAĞLAR
• Tereyağ
• Zeytinyağ sızma

MEYVE
• Kayısı
• Böğürtlen
• Kızılcık
• Kivi
• Limon
• Yeşil limon
• Kavun
• Şeftali
• Erikler
• Çilek

BAHARATLAR
• Tarçın
• Karanfil
• Kekik
• Toz zencefil
• Çörekotu
• Zerdeçal
• Kimyon
• Tarhun
• Kişniş
• Rezene

ÇAYLAR
• Ekinezya
• Mate
• Isırganotu
• Dereotu
• Rezene

ASLA ALMAYIN YEMEYİN
• Şekerler
• Ayçiçeği ve mısırözü yağları
• Bal / Şurup
• Çikolata
• Meyveler
• İşlenmiş Gıda
• Deniz
• Sirke
• Maya
• Peynir
• Süt
• Krema
• Alkol
• Kafein
• Baklagiller
• Fasulye
• Fıstık
• Kaju
• Soya
• Mantarlar
• Salata sosları
• Ketçap
• Hardal
• Mayonez
• Buğday
• Çavdar
• Arpa
• Yulaf
• Kılçıksız buğday
• Mısır
• Patates
• Havuç
• Pancar
• Bezelye
• Kabak
• Karpuz
• Üzüm
• Kavun
• Kahve, siyah çay (çok içilirse faydalı bakterileri öldürüyor)
• Mayalar
• Mayalı yiyecek ve içecekler
• Mantarlar
• Glutenli yiyecekler

kaynak: Esin Bozdoğangil

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 24 Comments »

Karşımıza Çıkanlar Bize Sağılacak İnek Gözüyle Bakıyorlar… Bıktık Artık!!!

20140921_181126

Karşıma çıkan her kadın işe yarar adam kalmadığından, ikili ilişkilerin çıkar ilişkisine döndüğünden şikayet etmeye başladı. Kendilerini sağılacak inek gibi görmeye başlamışlar.

Ben de bana yapılan şikayetleri duyurmak istedim. Belki erkekler bi zahmet kendilerine çeki düzen verirler de ilişkiler daha anlamlı bir hale gelir.

Sağılma Listesi:

İlk günden bana paramı sordu, var deyince kendini güvende hissetmek için bana geldi düşüncesi.

Çocukları varmış, bankaları ayıralım herkes kendinden sorumlu olsun, para çocuğuma kalsın, sen kendi başının çaresine bak.

Ben istediğim gibi gezerim, sevgili yaparım sen evde beni beklersin (Yok yaaaJ).

Zaten çocuğum var, evliliği de denedim, artık sorumluluk istemiyorum öylece takılmak istiyorum.

İlerde hastalık var, bakıma ihtiyaç var, sen bana iyi bakabilir misin?

Eşimle cinsel hayatımız çok sönüktü şimdi onun acısını çıkarmak istiyorum.

Evliyken kafama göre yaşayamadım, zaten zor boşandım bir daha o cendereye girmem.

Bir gıdım sıkıntı çekemem, bana derdini falan anlatma.

Hiçbir şeyle uğraşmak istemiyorum artık sen her şeyi ayarla bana haber ver.

Ee bi kaz ayaklarını yaptırıver artık diyorum.

Eski karımla istediğim kadar çok konuşurum (yazışırım) sana ne.

Hiç kimse çocuklarımın annesinin yerini tutamaz.

Ben tekrar çocuk istemiyorum, sen düşünüyorsan ilişkiyi hemen bitirelim.

Vır vır kadın dırdırı çekecek yaşı geçtim.

Her şeyi yarı yarı öderiz. Benden bi şey bekleme.

Haftaya annemler, kızlarım, damatlar, torunlar bize gelecek, mükellef sofra bekliyorum, benden de bi gıdım yardım bekleme.

Git yemek yapmasını öğren, bana nasıl bakacaksın böyle.

Liste böyle devam ediyor baylar/ bayanlar. Herkes bi kendine dönsün baksın lütfen, biz hayat arkadaşı mı arıyoruz, yoksa çıkarımıza uygun şirket ortaklığı mı?

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Çocukken En Büyük Hayalim Astronot Olmaktı…

11825724_859774080780455_2835425005378215043_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KEFİR İLE YOĞURT ARASINDAKİ FARKLAR!

11898754_766506620125737_4905659395335073504_n[1]

Ev yapımı yoğurt mutfağımızın vazgeçilmezlerindendir. Pek çok yemek ve salata tarifinde yoğurt bulunmaktadır. Ancak Dünya’da probiyotiklerin önemi anlaşıldıkça son okuduğumuz kitap ve makalelerde kefirin daha zengin probiyotik ve prebiyotik içeriğiyle ön plana çıktığını gördük.

Biz daha önce iki defa kefir yapma girişiminde bulunduk ama daneleri maalesef yaşatamadığımız için kefir sevdasından vaz geçmiştik ta ki Sevdanem ile tanışıncaya kadar. Bugün ilk defa kefir içtik ve tadını da beğendik. Sanırım bundan sonra her gün bir litreye yakın kefir içeceğiz.

Tabii ki yoğurt yapımımız devam edecek ama yaptığımız yoğurtlarda da probiyotik + prebiyotik takviyesi kullanmaya başladık. Çünkü hangi soruna baksak altından bağırsak floramızdaki probiyotik dengesinin bozulması çıkıyor.

Kefir konusunu biz daha yeni yeni öğreniyoruz. Prof. Dr. Zeynep Banu Güzel Seydim’e yoğurt ile kefir arasındaki farkları sorduk. O da bize aşağıdaki metni gönderdi. Biz de bu metne istinaden bu tabloyu ve fotoğrafı yaptık.

Şimdi Zeynep Hocanın yazısını hep birlikte okuyalım.

“Yoğurt ve Kefir Arasındaki Önemli Farklılıklar:

1. Probiyotik İçerik: Doğal kefir mayasından üretilen kefirde çok çeşitli ve yüksek sayıda mikroorganizma bulunur. Bilimsel araştırmalarda kefir danesinde tespit edilenler:

Doğal Kefir Tipik Bakterileri: Lactobacillus kefir, Lactobacillus kefiranofaciens, Lactobacillus kefirgranum.

Tespit Edilmiş Diğer Önemli Mikroflora: Lactobacillus brevis,Lactobacillus plantarum, Lactobacillus helveticus, Lactobacillusacidophilus, Lactobacillus delbrueckii, Lactobacillus rhamnosus,Lactobacillus casei, Lactobacillus paracasei, Lactobacillus fructivorans,Lactobacillus hilgardii, Lactobacillus gasseri, Lactobacillus fermentum,Lactococcus lactis subsp. lactis, Leuconostoc mesenteroides, Lc. lactissubsp. lactis biovar. diacetylactis, Streptococcus salivarius subsp. thermophilus, Acetobacter aceti, Saccharomyces cerevisiae, Kluyveromyces lactis, Kluyveromyces marxianus

Yoğurt içeriğinde normal olarak sadece iki çeşit Streptococcus salivarius subsp. thermophilus ve Lactobacillus bulgaricus bulunur. Doğal kefirin probiyotik özelliği yoğurttan daha yüksektir. Uluslararası yapılan çalışmalarda da kefirde bulunun mikroflorada önemli probiyotikler olduğu ayrıca sağlık etkilerinin önemi güncel yayınlarla da vurgulanmaktadır. Doğal probiyotikler bağırsaklarda yerleşerek sindirim sisteminin sağlığının korunmasından/iyileştirilmesinden, bağışıklık sisteminin güçlenmesine, alerji düzeyinin azalmasından, zihin sağlığının olumlu etkilenmesine kadar etki etmektedir.

2. Prebiyotik İçerik: Kefir içeriğinde doğal prebiyotikolarak mikroorganizmaların sentezlediği polisakkaritler ve kefiran bulunur. Yoğurdun prebiyotik içeriği kefir kadar yüksek değildir.Prebiyotikler, bağırsaklarda seçici olarak probiyotiklerin gelişimini teşvik eder.

3. Besleyici Değer: Yoğurt yapılırken sütün kuru maddesini yükseltmek amacıyla daha konsantre edilir yani fazla suyu uzaklaştırılır. Sütün kuru madde içeriği %12 (süt %88-89 su içerir)civarındayken, tekstürün iyi olabilmesi için yoğurt sütünün kuru maddesi %15 civarına ulaştırılır. Kefir üretiminde ise böyle bir kuru madde fazlalığına gereksinim yoktur.
Bundan dolayı protein, kalsiyum gibi süt bileşenleri içeriği yoğurtta kefire göre nispeten daha yüksektir. Aynı miktarların vereceği enerji değerleri de farklıdır, yoğurt daha yüksek kilokalori sağlayacaktır.

4. Sütte önemli miktarda bulunan Riboflavin ve Vitamin B12 kefirde ve yoğurtta bulunur; kefirin mikroflora yüksekliğinden dolayı Vitamin K2 yoğurda göre daha yüksek içeriktedir.

5. Kefir, yoğurttan farklı olarak mikroflora avantajıyla birçok bakteriyel sentezlenen enzimleri bulundurur; bundan dolayı hem genel olarak gıdaların daha rahatsindirimine destek olabilmekte hem de bu özelliğiyle laktoz intolerans bireylerde olumlu faydalar sağlamaktadır.”

Prof. Dr. Zeynep Banu Güzel Seydim

kaynak: sağlıkla kal facebook sayfası Fatoş Pabuççu Tuncay

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Uzun Yaşamın 10 Altın Kuralı

mandala[1]

Gün geçmiyor ki,gazetet ve dergilerde sağlıklı ve uzun yaşamın sırları üzerine yeni bir araştırma yayınlanmasın. Bu kervana katılan yayın organlarından biri de dünyaca ünlü ekonomi dergisi Forbes… ABD’de yayınlanan dergi, birbirinden prestijli üniversitelerde yapılan araştırmalara dayanarak uzun yaşamın sırlarını açıkladı. İşte Forbes dergisinden uzun ve sağlıklı yaşam formülünü içeren 10 altın öğüt:

1 – İYİ BİR EVLİLİK YAPIN
İyi bir evlilik yapmak çoğu kişi için ‘zengin biriyle ile evlenmek’ anlamına gelebilir. Ama burada bahsedilen ‘genetik’ anlamda iyi bir evlilik yapmak. Uzun yaşamın sırrının genetik olduğu bilimadamlarınca ispatlandı. 2005 Şubat’ında yapılan bir araştırmaya göre uzun yaşam ve sağlıklı yaşlanma aileden miras kalan genlere bağlı. Bu nedenle eşinizi seçerken büyükanne ve babasının yaşayıp yaşamadığına bakın. Tabi ki bu seçim doğrudan sizin etkilemez ancak en azından çocuklarınız için yardımcı olacaktır.

2 – ANTİOKSİDAN ALIN
Antioksidanlar, vücudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya çevre kirliliği, sigara, alkol ya da kirli hava ile alınan zararlı maddeleri etkisizhale getirirler. Antioksidanlar, vücut hücreleri tarafından üretildiği gibi, gıdalarla da alınan bir grup kimyasal madde. Gıda yoluyla alınan en önemli antioksidanlar, betakaroten, E ve C vitaminleridir. Bunun için de sofranızdan; tarçın, karanfil, enginar, koyu renkli yapraklı bitkiler, ıspanak, havuç, C vitamini yönünden zengin turunçgiller, çilek, brokoli, lahana, patates, maydonoz kuruyemişler, bazı bitkisel yağlar ve lifli yeşil besinleri eksik etmemeye özen gösterin.

3 – EVCİL HAYVAN BESLEYİN
Evlerinde evcil hayvan ve özellikle de köpek besleyenlerin, hayvanlardan uzak duranlara oranla daha az stresli olduğu tespit edildi. Evcil hayvan besleyenlerin kan basıncı daha düşük oluyor. Hayvanlar bunun yanı sıra psikolojik olarak insanı rahatlatıyor. Evcil hayvanlar, sahibini neşelendiriyor, yalnızlık duygusunu ve depresyonu azaltıyor, iyi beslenmeye ve spor yapmaya teşvik ediyor.

4 – STRESTEN UZAK DURUN
John Hopkins Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, çabuk öfkelenenler kişilerde kalp hastalıklarının baş göstermesi ihtimali diğerlerine göre üç kat daha fazla. Çabuk sinirlenenler için 55 yaşından sonra kalp krizigeçirme ihtimali ise altı kat daha yüksek. Bundan alınacak ders ise çok basit: Olabil diğince stresten uzak durun!..

5 – SİGARAYI BIRAKIN
‘Sigara sağlığa zararlı’ demek oldukça klişe bir uyarı ama sigara tiryakisi olan erkeklerin, hiç sigara içmeyenlere oranla prostat kanserine yakalanma riskinin iki kat fazla olduğunu hatırlatmakta fayda var. Uzun yaşamak isteyenlerin, sağlıklı yaşlanmanın baş düşmanları arasında yer alan sigaradan uzak durması gerekiyor.

6 – DAR GELİRLİNİN İŞİ ZOR
Amerikan Ulusal Sağlık İstatistikleri Merkezi’ne göre geliri, 20 bin doların altında olanların yüzde 24’ü kronik hastalıklara yakalanırken, geliri 75 bin doların yukarısında olanların sadece yüzde 6’sında bu tarz problemler görülüyor. En ağır sağlık problemleriyle yüzleşenler, gelir düzeyi ya da eğitim seviyesi en düşük kesim arasında yer alıyor. Çünkü yüksek gelir; iyi beslenme, sıcak bir ev ve temiz bir çevreyi de beraberinde getiriyor.

7 – DÜZENLİ DOKTORA GİDİN
Doktor kontrolleri hastalıkların erken teşhis edilmesini sağlayarak üzücü sonuçları önleyebiliyor. Özellikle ilerleyenyaşlarda sağlık sorunlarınızı ihmal etmeyin ve şikayetlerinizi ertelemeyerek derhal bir doktora danışın.

8 – HAYATA OLUMLU BAKIN
ABD’nin Minnesota eyaletinin Rocherster kentinde bulunan Mayo Klinik’te yapılan bir araştırmaya göre erken ölüm ihtimali karamsar insanlarda iyimserlere oranla yüzde 50 daha fazla. Pozitif bakış açısı olanlar daha az stresli, rekabete karşı hazırlıklı ve daha sağlıklı oluyorlar.

9 – CİNSEL HAYATINIZI CANLANDIRIN
Seks sağlıklı kalmaya yarıyor ve bu da ömrü uzatıyor. Seks, insanın daha az stresli, daha mutlu ve dinlenmiş olunmasını sağlıyor. 2004 yılı Nisan ayında Amerikan Tıp Birliği gazetesinde yayınlanan bir araştırmaya göre düzenli bir cinsel yaşam, erkeklerde prostat kanseri riskini azaltıyor.

10 – FAZLA UYUMAYIN
Çok fazla uyumak ömrü kısaltabiliyor. Araştırmaya göre günde sekiz saatten fazla uyuyanların ölüm oranları daha yüksek. Ancak bu haber, partilerde sabahlayanları sevindirmesin. Çünkü dört saatten az uyuyanların ölüm oranı da hayli yüksek. Uzun bir yaşam için günde en az altı saat uyumak gerekiyor.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hücreleri İncir İle Yenileyin…!

11231691_489093967923887_4550149688672117872_n[2]

İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besin. İncir, diğer meyvelerle karşılaştırıldığı zaman kalsiyum, bakır, magnezyum, potasyum ve kükürt bakımından birinci sırada yer alıyor.

Tazesinin yaz aylarında, kurusunun ise her zaman bulunabileceği incir, özellikle sindirim sistemi için çok faydalı bir meyvedir.

İncirin, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir, ayrıca incir, lif deposudur ve gut hastalığını iyileştirici bir enzim olan fisin içerir. Çok hafif bağırsak çalıştırıcı özelliği olduğu da bilinmektedir. İncirin anti-kanserojenik etkisi üzerinde de çalışmalar bulunmaktadır.

Japonya’da yapılan bir araştırmanın deri altında tümör geliştirilmiş farelere enjekte edilen incir özünün, tümörleri 11 günde yüzde 39 oranında küçülttüğünün tespit edildiği, ayrıca kemik sağlığı, kan pıhtılaşması ve sağlıklı sinir sistemi için gerekli kalsiyumun en yoğun bitkisel kaynağı olduğu bilinmektedir. Anında enerji sağladığı ve krampları engellediği için sporcular için oldukça faydalı bir besindir. Özellikle kuru incir, demir ve potasyum açısından besin değeri yüksek bir meyvedir.

İncirin, içerdiği bazı asidler dolayısıyla doğal bir sakinleştirici özelliği taşımaktadır. Besin değeri yüksek bir ürün olan kuru incir, kolay sindirilebilen fruktoz ve glikoz içerir. Protein miktarı birçok kuru meyvenin iki katından daha fazladır. Diğer meyvelerle karşılaştırıldığı zaman kalsiyum, bakır, magnezyum, potasyum ve kükürt bakımından birinci, enerji, pantotenik asit, riboflavin, tiamin ve piridoksin bakımından ikinci sırayı aldığı görülmektedir. İncir, içeriğindeki pektin nedeniyle, bağırsaklarda toksik maddelerin atılması, kandaki kolesterol düzeyinin düşürülmesi gibi yararlar sağlamaktadır.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

SAĞLIKLI BİR BEDEN İÇİN EN ÖNEMLİ ŞEY PH DENGESİ.

11900064_411394325723529_5740983142754535296_n[1]
Bedenimizin fonksiyonları en iyi ph değeri alkali (bazik) olduğu zaman çalışıyor.Pişmiş yemekler ve bir çok ambalajlı gıdanın alkali değeri düşük,asiditesi yüksektir.
Bu sebepten besinleri hiç işleme tabi olmadan tüketmeye çalışalım.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »