-
1 Haziran 2015
Osmanlı döneminde bulunan Lonca teşkilatı esnaf ve sanatkarları koruyor, bir taraftan da bu teşkilat sosyal hayata yön veriyordu. Bu teşkilat bir tür Tüketici Hakları Mahkemesi gibi iş görüyordu. Bir mal alan ve aldığı malın kusurlu olduğunu gören kişiler bunu Lonca teşkilatına şikayet ediyordu. Teşkilatta bulunan heyet bu şikayeti dinliyor, değerlendiriyor; eğer şikayet eden kişi haklıysa malın iadesine ya da yenisiyle değiştirilmesine olanak sağlıyordu.
Bu uygulamanın yapıldığı mesleklerden biri de ayakkabıcılardı. Ayakkabı alan bir kişi aldığı ayakkabıdan memnun kalmazsa, bunu teşkilata bildiriyordu. Kötü yapılan ayakkabılar da o ayakkabıyı üreten esnafın çatısına atılıyordu. Böylece kimin çatısında ayakkabı çoksa o kişinin kötü ayakkabı yaptığı anlaşılıyordu.
İşte pabucu dama atılmak deyimi de buradan gelmektedir. Pabucu dama atılan kişi artık eski değerini kaydetmektedir
alıntı
Kombu çayı çok lezzetli ve sağlık desteği sağlayan bir fermente mantar çayıdır. KOMBU ÇAYI dünyada yenileyici etkisi, detoks etkisi ve sayısız yararlarından dolayı hızla yayılmaktadır. Kombu çayı, mantar çayı veya kombucha kültürünün özel tatlandırılmış bitki ve meyve çaylarını fermente etmesiyle oluşur. Kombu çayı kültürü, bakteri ve mayaların oluşturduğu simbiyotik (ortak yaşam alanı)bir kültürdür. Kombu çayı’nın içerisinde;
Hayati fonksiyonlara sahip;
Amino asitler
Organik asitler
Probiyotikler
Polifenoller
Organik enzimler
B Vitaminleri
C vitamini
ve Mineraller
gibi, yokluğunda insan metabolizmasını negatif yönde etkileyen ve ciddi hastalıklara sebep olan, hayati öneme sahip maddeler vardır.
Otoriteler , kombu çayını fonksiyonel bir gıda olarak görmektedir. Hipokratın ”Yiyecekleriniz ilaçlarınız olsun,ilaçlarınız yiyecekleriniz olsun” öğretisi ve ”sağlıklı bir sindirim sistemi, hayati önem taşıyan bağışıklık sisteminin mihenk taşıdır” görüşü, fonksiyonel besinlerin , gıda olmalarının yanı sıra, tedavisel etkilerinin olduğunun da altını çizerler. Kombucha beslenmede ve organ sistem fonksiyonlarının düzenlenmesinde hayati bir rol oynar. Dr.Sklenar tarafından hazırlanan raporda ”kombu çayı organları olağan üstü bir şekilde detoks eder” denilmektedir.
kombu çayı, ilk olarak, vücut dengesinin yeniden yapılandırılmasını sağlayan ve bağışıklık sistemine destek veren doğal bir adaptojendir(vücudumuz ile beraber çalışır). Zengin probiyotik içeriği ile sağlıklı bir sindirim sistemi sağlar, sindirim sisteminin doğal florasını korur ve yeniden yapılandırılmasına destek verir.
Sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan kombu çayı, optimum sağlığa ulaşmanıza yardımcı olur.
YARARLI PROBİYOTİKLER (Faydalı canlılar)
Bakteri ve Mayalar
KOMBU ÇAYI içerisinde yaşayan 15 tür vücudumuza faydalı probiyotik maya ve bakteriler vardır.Tarımda kullanılan zirai ilaçlar, kullandığımız antibiyotikler ve çevreye zarar veren kimyasal atıklardan dolayı vücudumuzdaki faydalı mikroorganizmalar yok edilmektedir.Bu arkadaş canlılar sindirim sistemimizde çok önemli rol oynamaktadırlar. KOMBU ÇAYI gibi muazzam doğal yenileyici bir kaynağın can alıcı önemi her geçen gün bu yüzden artmaktadır.
Bizim içeceğimiz sağlıklı sindirim sistemi ve bağışıklık sistemi desteği verebilen faydalı canlı maya ve bakterilerle doludur.
Aktif Enzimler
Aktif enzimler genellikle sadece gıdalarda bulunurlar. Enzimlerin hemen hemen çoğu proteinlerdir.Enzimler vücut hücreleri için ateşleme bujileri gibidirler.Vücutttaki her reaksiyon enzimlerin yardımıyla gerçekleşir.
Vücudumuz yaşayan bir organizmadır.O zaman yediğimiz ve içtiğimiz gıdalar neden ölü olsunlar?
Comboutea Kombu Çayı ham ve canlı gıdadır. Pastörize edilmemiştir, ısıl işlem görmemiştir.
Polifenoller
Antioksidan özelliklerinden dolayı insan sağlığına faydaları vardır. Antioksidan polifenollerin oksidatif stresi (reaktif oksijen ile meydana gelen stres) azaltmalarindan dolayı, kardiyovasküler hastalık ve kanser risklerini de azalttığına dair bulgular vardır .
Bu bileşiklerin Alzheimer hastalığınin başlangıcını da geciktirdiği gösterilmiştir.
Vitaminler C, B1, B2, B3, B5, B6, B12
Vücut için hayati öneme sahiptirler ve vücudun düzenli çalışmasında yardımcıdırlar.
Mineraller:Magnezyum,potasyum,demir,kalsiyum,mangan,çinko
Organların düzenli çalışmasında yardımcı olurlar
ORGANİK ASİTLER
Glükuronik Asit
Normal şartlarda karaciğerde üretilir.Güçlü bir detoks etkisi yapar ve kolayca glukosaminlere dönüştürülür.İskelet sistemimizin temel yapılarından biridir.
Asetik asit
Antiseptiktir ve patojenik bakteriler için inhibitör görevi görür.
Hyalüronik asit
Cilt ve kıkırdak dokusu için çok önemli bir bileşendir.
Laktik asit
Temel olarak sağlıklı sindirim hareketine yardımcı olur.Karaciğer için enerji üretir.
Üsnik asit
Virüsleri yok eden kaliteli ve seçkin bir doğal antibiyotik görevi görür.
Malik asit
Karaciğerin detoks fonksiyonlarında yardımcı olur.
Bütirik asit
İnsan hücre zarını korur.Glükuronik asit ile kombine olarak mide için güçlü bir duvar görevi görür.Enfeksiyonlara karşı vücudu güçlendirir.
Folik asit
Kemik iliğinin alyuvar üretmesi için gereklidir.
Nükleik asit
RNA ve DNA gibi gibi nükleik asitler hücrelerin nasıl doğru performans göstereceği ve yenileceğinin bilgilerini taşırlar.
Basitçe;
Kombu Çayı genel olarak insanların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayan ve vücudun doğal dengesininin korunmasına yardımcı olan, bozulan vücut dengesinin korunmasına destek veren, bozulan doğal dengenin yeniden kurulmasını sağlayan olağanüstü bir gıdadır.
*Düzenli bir egzersiz gibidir
*Kombu çayı sağlıklı yaşama stili desteğidir.Vücudun sağlıklı olması için doğal savunmasını güçlendirir.
*Kombu çayı adaptojenik yeteneğe sahiptir.Bu yetenek Kombu çayını sağlık özellikleri bakımından oldukça önemli kılmaktadır.
*Metabolik dengeleme ve detoksifikasyon comboutea’nin en önemli fonksiyonlarıdır
Basitçe söylemek gerekirse:
Kombu çayı kendinizi iyi hissetmenizi sağlayacaktır.
Kombu çayı ayrıca aşağıdaki hususlarda da vücudumuza yardımcı olup çok önemli destek sağlayacak bir gıdadır.
Kombu çayı Mantar Çayı’nın Vücudumuza Sağladığı Destekler;
*Vücuda zarar veren toksinlerin böbrekler ve su vasıtası ile vücuttan dışarı atılması,
(ilaç kalıntıları,kimyasal kalıntılar,radyoaktif kalıntılar,sağlıksız ve hormonlu gıdaların kalıntıları..vb)
*Bağışıklık sisteminin güçlendirilip vücut direncinin artırılması.Vücudun hastalıklardan korunması ve hastalıklarla mücadele etmesi,
*Enerji artışı sağlayarak, vücut performansının artırılması,
*Damarların genişlemesi; kan dolaşımının hızlanması, hücrelere bol oksijen taşınması ve metabolizmanın hızlandırılması,
*Kan değerlerinin normalize edilmesi, kan şekerinin sabitlenmesi ve tansiyon düzeninin sağlanması,
*Kanserden korunma ve tümorlerin yok edilmesinde yardımcı olma,
*Kalp ve damar hastalıklarında,
(kardiyak kasının güçlenmesi , damar sertliği,damar bozuklukları,varis..vb.)
*Bağırsak florasının güçlendirilmesi ve bağırsak düzeninin sağlanması,
*Vücut ağırlığının düzenlenmesi ve yağların yok edilmesi,
*Sinir sisteminin düzenli çalışması,uykusuzluk ve stresin yok edilmesi,panik atak, depresyon, uyku bozuklukları, baş ağrıları,migren, sinüzit, mutsuzluk, kronik yorgunluk ve halsizlik problemlerinin çözümüne destek vermesi,
*Solunum bozukluklarının tedavisine yardımcı olması,
*Kas ve eklem rahatsızlıklarının dindirilmesi,
(kas ağrıları, kramp,yorgunluk, eklem iltihabı, romatizmaya bağlı rahatsızlıklar, artiritis, gut, kireçlenme, ve tendon problemleri)
*MS(Multiple Sclerosis) sspe, parkinson, epilepsi, alzheimer ve şizofrenik rahatsızlıkların tedavisine destek olması,
*Cinsel performans artışı ve cinsel problemlerin giderilmesine yardımcı olması,
*Mikrobik ve virütik hastalıklarda vücuda destek vermesi,
*Karaciğerin güçlendirilmesinde ve karaciğer bozlukluklarının tedavisinde önemli destek vermesi,
(karaciğer yağlanması, karaciğer büyümesi, hepatit, siroz, ve enzim bozuklukları)
*Hormonal denge sağlanmasının ve salgı bezleri düzensizliklerinin tedavisine destek olması,
(troid, hipofiz, böbrek üstü bezleri, tükürük bezleri,pankreas rahatsızlıkları, çölyak, behçet hastalığı ve hormon bozuklukları)
*Görme duyularının güçlendirilmesine yardımcı olması,
*Kulak, burun, boğaz rahatsızlıklarına destek olması,
(anjin,faranjit,bademcik iltihabı, ses kısıklığı..vb.)
*Böbrek rahatsızlıklarının tedavisine destek vermesi
*Cilt güzelliği ve cilt bakımı tedavilerinde destek sağlaması,
(selülit ve kırışıklıklarının giderilmesinde, cilt rahatsızlıklarında, egzema, sedef, alerjik cilt rahatsızlıklarında)
*Saç ve tırnak sağlığına destek sağlaması ,
*Kombu çayı ; vücudumuzun destekleyicisidir.
*Kombu çayını ilk öncelikle sağlığımızı korumak amacı ile içmeliyiz.
KOMBU MANTAR ÇAYI NASIL KULLANILMALIDIR ?
İlk bir hafta günde bir su bardağı (200ml) içelerek başlanması, 1.haftadan sonra yemeklerden önce ya da sonra 1’er su bardağı içilmesi tavsiye olunur.Daha rahat bir uyku için yatmadan önce 1 su bardağı (200ml) içilmesi tavsiye olunur. Fazla kilo problemi olanlar yemeklerden 15 dakika önce 1 su bardağı (200ml) comboutea içmelidirler.Kilo almak isteyenler yemeklerden sonra 1 su bardağı içmelidirler.Sindirim problemi olanlar tok ve sütlü gıdalardan sonra içerlerse daha hızlı sonuç alabilirler.
KOMBU ÇAYININ HERHANGİ BİR YAN ETKİSİ VAR MIDIR ?
İYİLEŞME KRİZİ
Kombu Çayı’nın yan etkisinin olup olmadığı en çok merak edilen soruların başında gelir. Genellikle beslenme alışkanlıklarımızda fermente olmuş gıdalar ve probiyotiklerin eksikliği söz konusudur.
Kombu çayı (kombucha) tüketen insanların bazıları vücudunun kombuchaya karşı bazı tepkiler verdiğinden fakat bunun çok kısa sürdüğünden ve sağlık yararlarının zamanla artığından bahsetmektedirler.
Bu tepkilerin sebebi kombuchadan değil , vücudumuzdaki toksinlerden dolayı meydana gelmektedir.Bunu kısaca vücudun, daha önce yemiş olduğunuz gıdalardan, çevresel kirliliklerden, stresten ve diğer etkilerden kaynaklanan toksinlerin (zehirli maddelerin) dışarı atılmasına yardımcı olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu etki ‘’İYİLEŞME KRİZİ’’ diye tanımlandırılmaktadır. Bu kendinizi daha iyi hissetmenizin ve sağlıklı olmanızın ilk muhteşem basamağıdır.
Vücudumuz devasa bir dosyalama sistemi gibidir.Yaptığınız her iyi ya da kötü şeyleri vücudumuz depolar.
Kombu Çayı (Mantar Çayı) içmek isteyen insanlar genellikle hasta, yaşam tarzlarında değişiklik isteyenler ,geliştirmek isteyenler ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmek isteyen insanlardır.Bu çok güzel bir şey fakat bunun anlamı vücutta toksinlerin olması ve vücudun temizlenmeye ihtiyacı olması demektir.Yaşam tarzınız ve beslenme alışkanlıklarınız çok kötü olmasa dahi mutlaka vücudunuzun detoksifikasyona (temizlenme işlemine) ihtiyacı olacaktır.Vücuda kombucha girmeye başladığı an detoksifikasyon başlar ve iyileşme krizi baş gösterir.
Bu kombuchaya ilk başlayanların neden bir bardak ile başlamaları gerektiğinin, bir hafta sonra ise artırılması tavsiyesinin açıklamasıdır aynı zamanda.Bu yöntemle vücuttaki toksinler yavaşça atılmaya başlayacaktır ve su ile toksinlerin vücuttan atılma prosesi çok yumuşak bir şekilde olacak ve iyileşme krizi minimuma inecektir.
Bununla beraber, eğer detoksifikasyon işlemi birazcık hızlı olduğunda, özellikle tüketicinin daha önce bir hastalığı yada zayıflığı var ise (akne,kaşıntı,kızarıklık,artiritis…vb) ilk olarak ve geçici olarak bu hastalıkların etkileri artacaktır.Mide ağrısı, sık sık tuvalete çıkma isteği en belirgin iyileşme krizi etkileri ve vücudun probiyotik yaşam ile tanışmasının tepkileridir.
Bu iyileşme krizi etkileri kesinlikle çok kısa sürmektedir ve vücudun sağlıklı yaşama atlamasındaki ilk basamaktır.Kesinlikle etkiler geçene kadar kombuchayı içmeye devam edin.
Kombu Çayının en önemli yararlarından bir tanesi bu iyileşme krizleridir.Çünkü bu vücudun sağlıklı bir yaşama doğru yol aldığının müjdesidir.
Alman Sağlık Departmanı , (Amerikan FDA ,Food and Drug Administration kurumu ile ortak çalışan bir kurumdur) yetkililerinden Prof.Dr.F.Staib (Robert-Koch Institute of the German Public Health Department). ”Kombucha keşfedildiği günden bu yana olan tarihi süreçte, yan etkisi görülmeyen faydalı ve koruyucu maddeleri içinde bulunduran doğal bir içecektir” demektedir.
The German Health Deparment is the corresponding organisation to the American FDA.Translated by Günther Frank from ” Hessische Allgemeine Sonntagszeitung”Nr.24, June 14, 1992 , page 24

İnsan hastalıklara karşı sürekli mücadele ediyor. İnsanın bakteri, virus ve diğer parazitlere karşı yürüttüğü bu mücadele çok eskilere dayanıyor ve açlık, kuraklık, yırtıcı hayvanlar kadar evrim üzerinde etkide bulunuyor.
Hayvanlar da elbette benzeri tehlikelerle karşı karşıya. Fakat onlar enfeksiyon ve hastalıklara karşı insandan çok daha önce çeşitli koruma mekanizmaları geliştirmiş. Şimdi bunlardan bazılarını ele alalım.
Somon balıkları küçükken deniz bitlerine karşı korumasız oluyor ve yaraları kolayca enfeksiyon kapıp ölebiliyorlar. Fakat somonlar daha küçük çöpçü balıklarıyla ortaklığa girip bu balıkların deniz bitlerini yemeleri yoluyla kendilerini temiz tutabiliyorlar.

1990’larda Norveç’te somon balığı çiftliklerinde yapılan bir deneyde, bir çöpçü balığının 100-150 somonu temiz ve sağlıklı tutmak için yeterli olduğunu gösterdi.
Karıncalar da kolonilerini sağlıklı tutmak için kendilerine özgü sosyal davranışlar geliştirmiştir. Bu canlılar tek tek bireylerin kendi sağlıklarıyla uğraşmasından ziyade hepsi birlikte bir süper organizma gibi hareket ederek tüm koloniye ‘sosyal bağışıklık’ sağlamış oluyor.
Koloni içinde bir karınca öldüğünde diğer karıncalar hemen yollarını değiştirip cesedi koloni dışına taşıyorlar.

Belçika’da yapılan bir deneyde laboratuvar ortamında 50 gün tutulan birkaç kırmızı karınca kolonisinin davranışları gözlendi. Kolonilerin bir kısmına ölülerinden doğal yöntemlerle kurtulmaları için olanak tanınırken bir kısmının bu işlemleri yapması engellendi. Serbest bırakılan kolonilerdeki karıncaların yaşama şansının çok daha fazla olduğu görüldü. Ayrıca hareketleri sınırlanan karıncalar da ölülerinden kurtulmak için farklı mekanizmalar geliştirerek onlardan kaçınma yolunu bulmuştu. Ölü karıncalar özellikle larvalardan uzak tutuluyor, bir kolonide ise yapay sulama bölgesinden koparılan pamukların altında tutuluyorlardı.
2004’te San Diego Hayvanat Bahçesi’nde 60 hayvan üzerinde yapılan bir araştırmada, hayvanların parazitlerden arınmış olsalar da tüylerini temizlemeye devam ettikleri görüldü. Yani bu işlem ciltteki herhangi bir rahatsızlığı gidermek için değil, tedbir olarak yapılıyordu.

İnsanların da bazı hastalıklara karşı doğuştan geliştirdiği savunma mekanizmaları vardır. Mısır’daki mumyalarda ve arkeolojik kazılarda fosilleşmiş insan dışkılarındaki parazitleri inceleyen araştırmacılar, kılkurdu ve yassı kurt (karaciğer paraziti) gibi milyon yıldan fazla süreyle maruz kaldığımız parazitlere karşı yeni parazitlere oranla daha iyi bir savunma sistemi geliştirdiğimiz sonucuna varıyorlar.
Peki hastalık ve enfeksiyonlara karşı antibiyotik, hijyenik jel, antibakteriyel sabun, aşı gibi elimizdeki silahları bir kenara bırakırsak ne olur? Bizleri hasta eden mikroskobik canlılara karşı “silahlanma yarışında” insan bir süre üstünlüğü sağladıysa da, bu koruyucu önlemler bizi fazlasıyla temiz tutup zararlı parazitlerin yanı sıra yararlı mikroorganizmaları da ortadan kaldırıyor olabilir.
Bu sorunları gidermek için bazı iç açıcı olmayan yöntemler deneniyor. Örneğin yapılan deneyler bazı alerjilerin ve otoimmün hastalıklar denen kendi bağışıklık sistemimizle ilgili hastalıkların parazit solucanlar yutma ya da yararlı bakterileri vücutta güçlendirme amaçlı dışkı nakli gibi yöntemlerin işe yaradığını göstermiştir.

İnsanın diğer canlılar karşısında üstün olduğunu düşünmek hoşumuza gitse de virüs ve bakteri gibi mikroorganizmaların da bizim taktiklerimize karşı kendi savunma yöntemlerini geliştiren kurnaz canlılar olduğunu unutmamak gerekir. Bu arada hastalıklara karşı savaşta ayakta kalmamız için hayvanların temizlik davranışlarından öğrenebileceğimiz bir şeyler var mı sorusunu araştırmak da ilginç bir yaklaşım olabilir.
kaynak: bbc türkçe
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mete Kıroğlu, kulak temizleme çubuklarından uzak durulmasını, bu çubukların iltihabı daha da arttırdığını söyledi.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mete Kıroğlu, kulak temizleme çubuklarından uzak durulmasını istedi. Prof. Dr. Mete Kıroğlu, sıcakların artmasıyla birlikte insanların daha sık banyoya girdiğini, havuz ve denizlerde serinlik aradığını söyledi. Prof. Dr. Kıroğlu, “İnsanlar genelde duş ve havuz sonrası pamuk sarılı temizleme çubuklarıyla kulaklarını temizlemeye çalışıyor. Bu çok doğru değil. Bu çubuklar dış kulak yolundaki yararlı olan koruyucu salgıyı alarak, burada iltihap oluşmasını kolaylaştırır” dedi.
‘HAVLUYLA KURUTUN’
Temizlik amacıyla kullanılan pamuklu çubukların kulağa daha çok zarar verdiğini anlatan Prof. Dr. Kıroğlu, şunları kaydetti:
“Bilgi sahibi olmayan insanlar temizlik yapmaya çalışırken kulaklarına daha çok zarar veriyor. Çünkü bu çubukları kullanırken, ‘buşon’ denilen kulaktaki iri kirler de farkında olmadan ileri doğru itilerek kulak zarına yapıştırılıyor. Kulağınız ıslaksa ve bundan rahatsızlık duyuyorsanız havlu yardımıyla kurutabilirsiniz ama bu çubuklardan uzak durun. Ayrıca kulak, burun ve boğaz sağlığı açısından da rutin doktor kontrolleri ve muayeneleri ihmal edilmemeli.”
Sanırım hepimizin özel hayatında aşık olmadığı halde hayatında olsun istediği, kimi zaman oyaladığı, kimi zaman yedekte tuttuğu kişiler olmuştur ya da bu kişi kendimiz olmuşuzdur. Bir taraf ilişkiye başlamak ister, diğer tarafsa ilişki istemez, kaba tabiriyle “takılma” arzusuyla yanıp tutuşur. Ve çoğunluğa bakacak olursak, bu durumdan yakınan taraf genelde kadınlardır. Erkeklerin onlarca bahanesi arasında sıkışıp kalırlar.







ben ikisini de yapabiliyorum












Böbrek Taşına Karşı Bitkisel Kür
[Prof.Dr. İbrahim SARAÇOĞLU]
“Avokado yaprağı böbrek taşını düşürmekte etkili olan nasıl bir kimyaya sahiptir?” Cevabını bulma…k ve vermek en az altı yılımı almıştı.
Yeri gelmişken hemen belirtmekte fayda görüyorum, altı yıl boyunca her gün avokado yaprağını araştırmadım Ben, aynı zamanda çok sayıda farklı bitkiyi araştırırım Aynı bitkiyi sürekli araştırmak hem yorucudur, hem dikkat dağıtıcıdır, hem de kolaylıkla kısır döngüye girmenize neden olur Örneğin, bir hafta boyunca bir bitki üzerinde yoğunlaşırken, ikinci hafta başka bir bitki üzerinde tekrar çalışmaya başlarım Bazen, bir bitki üzerinde sadece birkaç saat çalışır bırakır, tekrar üzerinde çalıştığım diğer bir bitkiye dönerim
Böbrek taşını harekete geçiren kimyasal güç, avokado yaprağında bulunan methyl-chavicol’dur İlk bakışta methyl-chavicol ana etkin madde gibi görünmektedir Halbuki bu güç etkin madde olmaktan ziyade, böbrek taşını harekete geçiren etken bir rol üstlenmektedir Böbrek taşını harekete geçiren kimyasal gücün tetikleyicisidir diyebiliriz
Böbrek Taşlarını Düşüren Bitkisel Kür (Avakado Yaprağı Kürü)
Böbrek taşını düşürmek için:
Kaynamakta olan bir bardak (yaklaşık 150 ml) klorsuz suya bir tatlı kaşığı (2-3 gr) kurutulmuş avokado yaprağı ilave edilir Kısık ateşte sekiz dakika kaynatılır (demlenir)
– Demleme süresi tamamlandıktan sonra sıcakken süzülür
– Ilıyınca akşam yemeğinden iki saat sonra içilir Her beş gün kullanımdan sonra üç gün ara verilir
– Damak tadına uygun hiçbir şey ilave edilmemelidir Bu kürü 20 günden fazla uygulamayınız
– Tekrar uygulamak için en az 20 gün ara verilmelidir
BÖBREK TAŞI AĞRISI ÖNLEME
Böbrek taşı ağrısını nasıl önlerim?
Her 100 kişiden 10’unu etkileyen bu hastalıktan korunmanın yollarını, Hospitalium Hastanesi’nden Dr Mete Ekinci açıkladı:
* Öncelikle sıvı alım alışkanlıklarınızı yeniden düzenleyin 24 saatte çıkarılan idrar miktarının 2 litrenin altında kalmaması gerekiyor
* Endüstriyel içeceklerden kolalı olanları değil, daha çok sitrat içeriğine sahip meşrubatları tercih edin Sıkılmış meyve suları arasında ise tercihiniz greyfurttan değil, portakal veya limon sularından yana olsun.
* Taş hastalığından korunmak için günlük tuz alımı 4 gramı geçmemeli, sodyumun tersine potasyumlu gıdalar daha fazla alınmalıdır Hayvansal protein (kırmızı-beyaz et ve balık) alımı 70 kg ağırlığındaki bir kişide 70 gramı geçmemelidir.
* Oksalat içeren ıspanak, çay, kepek, patates ve çikolata gibi besinleri kısıtlı kullanın.
Taş hastalığında eskiden beri kalsiyum içermeleri nedeniyle klasik olarak yasaklanan süt ve diğer mandıra ürünleri, artık geçmişteki kadar katı bir şekilde kısıtlanmamaktadır Uzmanlar artık hastalara, günlük bir gram kalsiyum alımını önermektedir.
Böbrek Taşlarında Tedavi Nelerdir?
Böbrek taşların çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir
Tüm idrar yolu taşlarının yaklaşık 80’i ilaç tedavisi ile düşer Taşın düşmesini etkileyen en önemli faktör taşın büyüklüğüdür
4 mm’nin altında taşın düşmesi beklenirken 6 mm’nin üzerindeki taşlar‘a müdahale gereklidir Ayrıca taşların şekli ve idrar yolundaki yerleşimide düşmeyi etkileyen önemli faktörlerdir
-Kendiliğinden yada ilaç yardımıyla taşın düşürülmesi
-ESWL ( şok dalgası ile taşları kırmak)
-Minimal invaziv girişimler ( Perkütan Nefrolitotomi, Üreterolitotripsi)
-Klasik açık ameliyat yöntemi
Bu yaklaşımlardan hangisinin uygulanılacağı taşın yerine, büyüklüğüne, idrar yollarına verdiği veya verebileceği zararına ve taşın cinsine bağlıdır Günümüzde minimal invaziv tekniklerin gelişmesi sonucu klasik açık cerrahi, enaz başvurulan ve enaz tercih edilen metod olarak kalmıştır.
TEKRAR TAŞ OLUŞUMUNU ENGELLEMEK
Eğer ağrı ile beraber seyreden bir böbrek taşı tecrübeniz olmuşsa, büyük olasılıkla bir daha taş oluşmasını engellemek için ne yapmanız gerektiği sorusunu soruyorsunuzdur Tüm dünyada kabul edilen en önemli tedbir, mümkün olduğu kadar vücuda su alınmasıdır Kristalize olarak taş oluşumuna neden olacak kimyasal maddelerin konsantrasyonlarını azaltarak bu ihtimali azaltmaktadır.
Bunun dışında taş oluşumundaki mekanizma oldukça karmaşıktır Bu taşınızın kimyasal içeriğine, kan ve idrar biokimyanıza ve diyetinize bağlıdır Doktorunuz bu konuda çeşitli testler isteyebilir ve bunlara göre size tedavi önerebilir
kaynak: karbonat
Eşit miktarlarda;
Sinameki
Papatya
Rezene
Kuşburnu
Funda yaprağı
Papatya
Yukarıda yazmış olduğumuz malzemeleri bir demlik içerisinde tam olarak kaynamamış olan suyla bir süre demleyin. Her sabah bir su bardağı tüketebilirsiniz. Bu karışımın içerisinde mevcut olan bitkiler kalça bölgesindeki yağların erimesine faydalı olacaktır. Ayrıca selülite karşı da epeyce tesirli bitkilerdir.
Çayın daha etkili olması için kesinlikle egzersiz yapmalısınız. Bilhassa basen ve kalça kısımlarınıza odaklanacak egzersizler yapabilirsiniz.
kaynak: kadın ne der