Dünyanın en büyük sorunu, asaletini her geçen gün yitirmesidir. İnsanlığın en büyük sorunu bir türlü asalet kazanamamasıdır.

Cem

cemşen1[1]

 

Bir kez daha yazılarından 🙂
Asaletiniz var mı?
Dünyanın en büyük sorunu, asaletini her geçen gün yitirmesidir. İnsanlığın en büyük sorunu bir türlü asalet kazanamamasıdır. Asaletin olmadığı yerde kötülük vardır, yozlaşma ve bozulma vardır, cehalet vardır ve kan vardır. Asalet kan ile kazanılan bir şey değildir; asalet tavırlarla ve eylemlerle kazanılan bir şeydir. Bu sebeple aristokrasi, asalet demek değildir.
Yıllar boyunca kendime hep aynı soruyu sordum: Tüm insanlığa aslında mutluluğun, barışın ve uyanışın mümkün olduğu nasıl anlatılabilir? Bunun yanıtını bir türlü bulamadım. Bu, yalnızca benim sorum değildi. Bu soru, dünyanın en büyük zihni tarafından da sorulmuş bir soruydu. Buda, aydınlanmaya ulaştıktan 7 hafta sonra, farkına vardığı Hakikat’i, böyle bir görevi olmasa da yalnızca varlıklara duyduğu şefkat sebebiyle öğretmeyi düşündüğünde, insanları değerlendirdikten sonra bunun neredeyse olanaksız olduğunu fark etmişti. İnsanlara öğretmek çok güçtü çünkü bu öğretiyi anlayacak zihinsel olgunluğa sahip değillerdi. Söylentiye göre bunu fark eden ve 23. varoluş boyutunda yaşayan Brahma Sahampati, gökten aşağıya indi ve Buda’ya öğretmesi için rica etti. “Bizler gibi gözünde az toz olanlara, biraz yönlendirilirse görebilecek olanlara öğret,” dedi. Buda bunun üzerine bu konu üzerine düşündüğünde gerçekten de, az sayıda da olsa, gözünde az toz olan, biraz yönlendirme ile Hakikat’i fark edebilecek olan insanların var olduğunu anladı. Kendi kendine, “O halde gözünde az toz olanlara öğreteceğim,” dedi ve öyle de yaptı.
Peki ama bu öğreti yalnızca bir grup seçkine mi öğretilebilir? Buda, “Benim kapalı elim yok,” demişti. Yani, hiçbir şeyi saklamıyorum. Gizli öğreti diye bir şey yok. Her şeyi herkese öğretiyorum demişti. Bununla birlikte Buda, herkesin her şeyi öğrenemeyeceğini biliyordu. Peki ama niçin?
Vampir edebiyatının kraliçesi olan Ann Rice’ın Vampir Günlükleri serisinde, tıpkı birer tanrıyı ya da üstün insanı andıran vampirler, başka vampirler yaratmak için yüzlerce, hatta binlerce yıllık hayatları içinde yalnızca bir iki kişiyi seçerler. Seçtikleri bu insanlar çok özel nitelikleri olan, üstün, güzel ve muhteşem insanlardır. Zaten muhteşem olan bu insanlara ölümsüzlüğü ve vampirlere özgü güçleri hediye ederler. Böyle bir güç ve armağanın herkes için olmadığını düşünürler.
Neredeyse 30 seneye yayılmış öğretmenlik maceramda, yavaş yavaş kalfalık sürecimin ortalarına, belki de sonlarına doğru yaklaşırken, acı bir farkındalıkla anlıyorum ki, herkese öğretmek mümkün değil. Öğrenmek yalnızca ve yalnızca az sayıda seçkin insan, muhteşem insan, asil insan için korunan bir ayrıcalık. Eğer asalet yoksa öğrenme ihtimali de yok. Böyle büyük bir bilgi ve güç, yalnızca asil bir insana geliyor.
Buda, kendi öğretisini 4 Yüce Gerçek ve 8 Basamaklı SOYLU Yol olarak adlandırıyor. Yıllarca Buda’nın niçin yolunu SOYLU diye tanımladığını merak eder dururum. Pek çok şey diyebilecekken bunların arasında özellikle soylu tanımlamasını tercih etmiştir. Bunun sebebi bu yolu yüceltmek midir? Böyle bir yüceltme Buda’nın yapacağı bir şey gibi durmamaktadır. Nitekim zaman içinde anladım ki bu yolu Soylu diye tanımlamasının sebebi bu yolun Soyluların yolu olmasıydı. Buda, Hakikat’e ancak ve ancak asalet aracılığıyla varılabileceğini, asalet olmadan Hakikat’e ulaşılamayacağını biliyordu elbette.
Bozulmuş bir aristokrasiye değil gerçek asalete bakalım birlikte:
Asil bir insanın;
Tembellik yapacağını düşünebilir misiniz?
Disiplinsiz olacağını..?
Cimri olacağını…?
Aptal ya da cahil olacağını…?
Terbiyesiz olacağını…?
Kendi sorumluluğunu almayacağını…?
Suçu başkasına atacağını…?
Soğukkanlılığını yitireceğini…?
Şefkatsiz olacağını…?
Arzularının peşinde oradan oraya sürükleneceğini…?
Öfkesinin oyuncağı olacağını…?
Cahillerle dostluk kuracağını…?
Kıskanç olacağını…?
Bu liste böyle uzar gider. Peki size başka bir soru sormama izin verin:
Kim daha mutlu olabilir? Kim dünyayı daha mutlu bir yere dönüştürebilir? Kim güce sahip olmalıdır? Kim Hakikat’i kavrayabilir?
Asalete sahip bir zihin mi ona sahip olmayan bir zihin mi?
Tembel mi çalışkan mı?
Disiplinli bir insan mı disiplinsiz bir insan mı?
Cimri mi cömert mi?
Aptal mı bilge mi?
Terbiyesiz mi, saygılı mı?
Sorumluluk sahibi olmayan mı sorumluluk sahibi olan mı?
Suçlayan mı yoksa anlayan mı?
Soğukkanlı mı kolayca panikleyen mi?
Şefkatli mi acımasız mı?
Arzularının peşinde koşan mı yoksa onları yöneten mi?
Öfkesinin oyuncağı olan mı yoksa onu dizginleyebilen mi?
Cahil mi bilgili mi?
Kıskanç mı yoksa başkalarının başarısına sevinen mi?
Hangisi?
İşte bunu fark eden Buda, öğretisine 4 Yüce Gerçek ve 8 Basamaklı Soylu Yol ile değil ilk olarak asaletin öğrenilmesini sağlayan teknikleri ve Orta Yol’u öğreterek başlamıştır. Büyük Taocu bilge Lao Tzu, Tao’nun önüne De’yi yani erdemi koymuştur. Günümüzde insanlar henüz asalet geliştirmeden güce ulaşmaya kalkışırlar. Bu sebeple de asla bir şey öğrenemezler.
Bunu bilen gerçek öğretmenler cehaletinde direnenlere bir şey anlatmaktansa susarlar.
Gerçek iyilik hâli denebilecek olan bereket, mutluluk, bilgelik, barış gibi niteliklere mi ulaşmak istiyorsunuz? O zaman asalet üzerinde çalışın. Sizi tüm hayatımla temin ederim ki geri kalanlar size gelecek. Cem Şen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: