Günlerden bir gün, Zen öğrencisi Üstadına gitmiş:
“üstadım, çok çalışıp aydınlanmak istiyorum. Bunun için neler yapmam lazım, tüm gerekenleri yerine getirmek istiyorum, lütfen bana yol gösterin.” Demiş.
Bunu duyan Üstad, öğrencisine sormuş:
“yemeğini yedin mi? “
“Evet” demiş öğrenci.
“ O zaman git, tabağını temizle ve bulaşıkları yıka.”
Zor günlerden geçiyoruz. İlişkiler, aile, iş ve yaşam koşulları, ülkemizin içinde bulunduğu zorlu şartlar , derken her birimiz güvensizlik, çaresizlik, umutsuzluk gibi duygular içerisinde savrulup, kendimizce DOĞRU BİR YOL arıyoruz. Oraya buraya savrularak odaklanmazsak, enerjimizi de dağıtmış oluyoruz.
Bu dağınıklıkla, sağlıklı bir şekilde daha ne kadar devam edebiliriz ki..?
Zen üstadının “tabağını temizle ve bulaşıkları yıka” sözü çok derin anlamlar içermekte. Anı yaşama ve diğer anlamlarının ötesinde, özellikle birine değinmek istiyorum:
EĞER BEN, bilincimi taşıyan tabağımı yani bedenimi, zihnimi temizleyip ortalıktaki bulaşıkları, kokuşmuş anıları temizlemezsem, tüm bu çöplük, aydınlanma ve huzura kavuşma yolumda ciddi engel yaratır.
Bizler ne yapıyoruz? Çöpü temizlemek yerine, habersiz misafir geldiğinde ortalıktaki dağınıklığı dolap içlerine tıkıştıran yeni gelin misali depoluyoruz. Üzerlerine şık örtüler örtüp, havaya da güzel bir oda kokusu sıktık mı tamam bu iş
İşte size birinci anahtar :
GEÇMİŞ TRAVMATİK DENEYİMİNLE KORKUSUZCA YÜZLEŞ
Travma, özellikle erken dönemde yaşanmışsa, sıradan bir büyük korku değil “ölüm” hissi (korkusu) demektir. İnsanın, TRAVMANIN YAŞANDIĞI SÜREÇ BOYUNCA bu duyguyla baş edebileceği yegane yeteneği , hayatta kalabilmek adına duruma uyum sağlayıp DURUMU YOK SAYMAKTIR.
Bunu yapabilmek için kişi, o yaşantı sanki onun başına gelmemiş de dışarıdan izliyormuş gibi bir ruh hali geliştirir, YANİ RUH YAPISINI BÖLER:
TRAVMAYI YAŞAYAN
TRAVMAYI KONTROL EDİP YOK SAYMAK İÇİN ÇEŞİTLİ YÖNTEMLER GELİŞTİREN ve
SAĞLIKLI HERŞEYİN FARKINDA OLAN
Parçalar geliştirir.
Bu yapı içinde anahtarın gizli olduğu alan ikinci parçayı fark etmekte gizlidir. O anahtarı fark edip bulduğunda, birinci kapıyı açabilirsin. Yani , bir zamanlar yaşanan , artık var olmayan ama yine de ÖLÜM duygusu gibi korkutan, sıkışmış eski travmatize olmuş parçan orada saklanmış seni bekler durur.
Kontrol eden, bunun için çeşitli yöntemler geliştiren parça bir anlamda BEKÇİDİR. Travmatize olmuş parçanın , bir daha bu duyguyu asla deneyimlememesi için , kişiyi gerekli gördüğü her detaydan uzak tutmaya çalışan, bunun için ustaca türlü stratejiler geliştiren ZEKİ BİR BEKÇİ.
VE ANAHTARLAR BU BEKÇİDE !
Bekçiden anahtarı alabilmek için önce onun geliştirdiği ve bize ustaca oynattığı oyunları fark etmemiz gerekir:
Eğer çok verici bir insan olduğunuzu düşünüyorsanız, verme duygusunun hangi yönünüzü rahatlattığına bir bakın, izleyin kendinizi. Her insan, vererek bir şey alır aslında, BU BİZİM DOĞAMIZDIR. SİZ ne alıyor ya da almak İSTİYORSUNUZ? Çook eskilerde alamadığınız ne var?
“Verdiğiniz” zaman, karşıdan aldığınız tepki ne? Bu tepkiye hangi nedenden dolayı VERİCİ BİRİ olacak kadar bağımlısınız? BEKÇİ, sizi verici bir duruma getirerek, hangi anıyı saklamaya çalışıyor?
Bir şeyler yapamadan duramıyor musunuz? Kendinizi işkolik olarak mı nitelendiriyorsunuz? Evde rahatlama zamanlarında bile aklınızda yapılacak işler, toplanacak odalar, yemek, çamaşır v.s türlü listeler, dinlenirken suçluluk mu hissettiriyor? HERŞEYE RAĞMEN DURUN. Ve tabii ki bekçinin mantıklı açıklamalarına rağmen DURUN. TÜM BU BİR ŞEYLER YAPMA HALİNİN aslında sizi NEYİ HATIRLAMAKTAN, DÜŞÜNMEKTEN UZAKLAŞTIRDIĞINI FARK ETMEYE ÇALIŞIN.
Ne zamandan beri böyle oldunuz? Neler oldu da kendinizi sürekli bir şeyler yaparken buldunuz? Asıl görmekten kaçtığınız ve kendinizi OYALADIĞINIZ ŞEY NE?
YA DA , kontrol edemediğiniz bir öfke, sizi sinsice ele geçiriyor. Yerli yersiz öfkelendiğinizi fark ediyorsunuz fakat BEKÇİ haklı olduğunuzu söylüyor, “onlar da öyle davranmasalardı”… Siz “yine de bir problem var” diyorsunuz, inceden. (işte o ses, sağlıklı parçanız) DİNLEYİN O SESİ !
Bu öfke ne zaman başladı ? Diğer hangi duygularımı ifade etmedim ? geçmişe dönüp bakın yaşadıklarınıza. Hangi duyguyu yaşamaya izniniz, zamanınız, v.b. yoktu? BEKÇİ, hangi duyguyu tehlikeli olduğu için yasaklayıp yerine Öfkeyi tutuşturdu elinize ? Sadece izleyin kendinizi ve geçmişinizi.
DAHA BU ÖRNEKLER GİBİ NİCELERİ VAR.
Fakat her birinin ortak yönü, BUNLARDAN KURTULUŞUN, FARK EDİP YÜZLEŞMEKTEN GEÇİYOR OLUŞU. Hani derler ya insanın şeytanı içindedir diye, belki de iyi niyetiyle travmatize parçamızdan bizi korumaya çalışan BEKÇİ, o olaylar yaşandığı sırada MELEĞİMİZken , sonrasında kendi ŞEYTANIMIZ olmuştur, kim bilir… Bir düşünün !
SORUMLULUK AL
Artık kabul et, ne oldu ise oldu ve o sırada yapabileceğin neyse onu yaptın. Ne az ne de çok. Bunlar değiştirilemez GERÇEKLERDİR. Sonuçlar, istediğimiz gibi olmasa da , hatta acı ve yıkıcı sonuçlarla da karşılaşmış olsak tüm bunların tek bir ortak noktası var: YAŞANDILAR , BİTTİ, GEÇMİŞTE KALDILAR.
Bize acı veren yönü ise , zihnimizde hala geçmiş acı anıları yaşatmaya çalışıyor oluşumuz ve GERÇEKLİĞİ TÜMÜYLE KABULLENEMİYOR OLUŞUMUZ.
Gerçeği kabul edebilmek için önce o gerçekliğin içinde var olan yerimizi fark etmemiz, sonrasında o yerde yaşanmış olan zayıflığı, suçu, kurban rolünü, çaresizliği, yetersizliği, ve teslimiyeti görmemiz, bunu görebilmek için KENDİ KAPLADIĞIMIZ YERİN SORUMLULUĞUNU ALMAMIZ GEREKİR. Anne olarak, Baba olarak, Çocuk ya da Bebek olarak, Fail ya da Kurban olarak…. İNSAN OLARAK..!
Sorumluluk almak demek,
Ben ebeveynlerimden daha iyiyim, ben onların yapamadıklarını ben yapıyorum,
Ailenin reisi benim, çünkü babam yetersiz,
Çocuklarımın arkadaşıyım, onlarsız ben hiçim, benden daha olgunlar zaman zaman yanlarında ben onların çocuğu gibiyim, ve bunun gibilerle olmaz.
SORUMLULUK ALMAK, HANGİ ROLDE İSEN ( anne, baba, çocuk, patron, çalışan, teyze, hala, yeğen, kuzen, komşu, fail, kurban…..) ONUN GETİRDİĞİ TÜM GÖREVLERİ ÖZÜMSEMEN, KABUL ETMEN VE BUNDAN DOĞAN ACI TATLI DUYGULARI ÜSTLENEBİLMEN DEMEKTİR.
Konstelasyon Terapilerinde sıkça rastladığım bir durumdur bu: Anne, çeşitli sebeplerden dolayı doğuramayacağına karar vererek kürtajla aldırdığı çocuğu konusunda, oradaki fail durumunu kabul etmez. Sebeplerini sıralayıp, onay arar.(bekçi görevdedir). Fakat GERÇEK apaçık ortadadır. İstediği kadar bahane sıralasın, bir yaşam süreci ve ölüm sonucu vardır. Bunu görür görmez, yaşadığı acıdan çıkamayarak kurban rolünü üstlenir. Fakat KURBAN bebektir, ve bu gerçek kabul edilmeden, sorumluluk alınmadan enerjisini nesiller boyu aktarmaya devam edecektir.
ACININ ARKASINA SAKLANARAK KOLAYCA SORUMLULUKTAN KAÇABİLİRİZ, VE BU HİÇBİR ŞEYİ ÇÖZMEZ.
Yaşamın doğasına has dalgalarında boğulmadan sörf yapabilmek için en temel iki sörf tahtamız yüzleşebilmek ve sorumluluk almaktır. Bu sayede büyür, bu sayede olgunlaşır, bu sayede örnek olup aktarabiliriz. Bu yaklaşım ve anlayış olmadan ne kabul edebilmek, ne de affederek yüklerimizden kurtulabilmek mümkün olur. Sorumluluklarından kaçmak için kurban olarak yaşamanın kolay olduğunu düşünenler, bu mükemmel sistemin işleyişinde bir süre sonra Faile dönüşeceklerini de bilmelidirler. Fail olmak demek mutlaka birinin bedenini öldürmek değildir. Kendinden zayıf olana her duygusal baskı, öfke, manipülasyon, kontrol gibi negatif tavır gösterdiğimizde, fail enerjiyi yansıttığımızı bilmek önemlidir. Bu bilinç ile kendimize odaklanıp her yaptığımız, ve yapmayı planladığımız eylemin sorumluluğunu alarak ilerlememiz dileğiyle.
alıntı
Bir Cevap Yazın