BASTIRILAN DUYGULAR BOMBAYA DÖNÜŞÜR VE BİRGÜN GELİR SİZİ TAHRİP EDER..

ofke1

 

 

Saygı çerçevesinde duygu ve görüşlerimizi belirtmek önemlidir, ancak etrafımızdaki insanların nasıl tepki vereceğini takıntı haline getirmeyin.
Bastırılan Duyguların Tehlikeleri
“Çok yutkunan, nihayetinde boğulur.” Bu deyişi muhtemelen duymuşsunuzdur. Diğer tüm özlü sözler gibi bu da eski bir sözdür ve bize atalarımızı, bilmemiz gereken evrensel doğruları hatırlatır.
Her gün nelerle karşı karşıya geliyorsunuz? Başkalarını gücendirmemek için ne kadar çok duygu ve düşüncenizi kendinize saklamak zorunda kalıyorsunuz? Dikkatli olun, çünkü nihayetinde asıl kendinize zarar veriyorsunuz. Aşağıda bastırdığınız duyguların bazı tehlikelerini size açıklayacağız.
1. Sessizlik onaylamak gibi görünebilir ama her şeyin bir sınırı var
Sessizlik bilgeliktir, buna şüphe yok, ve sessiz kalmak her zaman aptalca bir şey söylemekten daha iyidir. Yersiz bir yorum yapmadan ya da uygunsuz bir şey söylemeden önce, çenemizi kapatmak ve zekamızı göstermek düşünmeden konuşmaktan elbette iyidir.
Ancak sessiz kalmak ve görüşlerinizi savunmak arasında bir denge olmalı:
•Duygu ve düşüncelerinizi kendinize saklamak aslında karşınızdakinin sizi nasıl kırdığını ya da sınırı aştığını anlamasını engeller. Kimse müneccim değil, siz kırıldığınızı ya da üzüldüğünüzü söylemezseniz onlar da bunu anlayamayacaklar.
•Bazen sessiz kalmak bilgece bir harekettir, diğer türlü bilgece kelimeler seçmek zorunda kalırsınız. Ne zaman konuşup, ne zaman susmanız gerektiğini bilmek geliştirebilmesi mümkün olan bir yetenektir. Bu tamamen sessiz kalmak ya da aklınıza gelen her şeyi söylemek demek değil, aşırılık her zaman kötüdür. Dengeyi koruyun ama unutmayın ki duygularınızı saklamak sadece size zarar verir. Bu başkalarının size ait alanı işgal etmelerine, çizgiyi aşmalarına, siz sessiz kaldığınızda sizin yerinize karar vermelerine izin verir. Sonunda, diğerleri tarafından oynatılan bir kukladan farkınız kalmaz.
2. İçinize atmak psikosomatik hastalıklara neden olur acı
Beynin ve vücudun derinlemesine bağlı olması size şaşırtmamalı. Öyle ki uzmanlara göre insan nüfusunun %40’ı psikosomatik hastalıklardan muzdarip.
Gerginlik sindirim sisteminizi etkileyerek ishal, çarpıntı ve baş ağrılarına neden olur. Yüksek stres altında kalmak uçukların tetikleyici unsurudur. Duygu ve düşüncelerinizi umursamamak, vücudunuzda yüksek seviyede endişe ve kaygıya neden olur. Bu da yüzünüzde çeşitli cilt rahatsızlıklarına sebep olur.
Ailenizi ya da arkadaşlarınızı incitmemek adına söylemediğiniz şeyleri aklınıza getirin. Yardım ettiklerini düşünerek bazı eylemlerde bulunuyorlar, ama gerçekte aslında sadece sizin daha kötü hissetmenize sebep oluyorlar. Neden onlara gerçeği söylemiyorsunuz? Partnerlerimizi de düşünüyoruz, onları incitmemeye gayret ediyoruz; onlar bizi defalarca incittiği halde. Ama sessiz kalmayı biz seçiyoruz.
Tüm bunlar eninde sonunda psikosomatik hastalıklarla sonuçlanabilir; migren, tansiyon ve kronik yorgunluk gibi…
3. Açık konuşmak: duygusal rahatlamanın anahtarı konuşmak
Kendinizi ifade etmekten korkmamalısınız, hatta başkalarının kendini ifade etmesinden daha az korkun. Bu aslında yemek yemek, nefes almak ve uyumaktan farksız. Duygusal iletişim hem kendimizle hem de başkalarıyla inşa edeceğimiz ilişkiler için gerekli.
İşte karşınızda takip edebileceğiniz birkaç ipucu;
•Her şeyin bir sınırı olduğunu unutmayın. Duygu ve düşüncelerinizle ilgili açık konuşmadığınızda, saygın bir şekilde hareket ediyor olmayacaksınız, aksine özgüveninizi ve hayatınızın kontrolünü kaybedeceksiniz. En başta şunu hatırlayın, ne düşündüğünüzü ve hissettiğinizi belirtmek sizin hakkınız.
•Kişinin düşündüğünü söylemesi kimseyi incitmez. Bu kendinizi savunmanız ve başkalarına nasıl hissettiğinizi göstermek demektir.
•İnsanlar ne tepki verecek diye düşünmeyin, buna takıntılı olmayın. Nasıl anlaşılacağınız konusunda endişe ediyorsanız, muhtemel tepkilere kendinizi hazırlayabilirsiniz. Bir örnek verirsek; mesela her hafta sonu ailenizin yanınıza gelmesinden rahatsızsınız ve sevgilinizle özel hayatınız kısıtlanıyor. Ailenize artık daha az sıklıkla gelin demeye karar verdiniz. Nasıl bir tepki vereceklerini tahmin ediyorsunuz? Eğer güceneceklerini düşünüyorsanız, onlara aslında üzülecekleri bir şey olmadığını açıklayan bir konuşma düşünün. Eğer incineceklerini düşünüyorsanız onlara bu şekilde hissetmemeleri gerektiğini söylemeye de hazır olun.
•Bunu bilgece uygulayın ve kendinize önem verin.
kaynak: sağlığa bir adım

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

DUYGUSAL ÇÖPLERİNİZİ BOŞALTMA TERAPiSİ…

50101273-kadin-yazma-anilar-rahatlatici-zaman-ve-duygu-ile-beyaz-kagida-not-vurdu1

 

 

İşinize yarayan ne varsa bilgisayarınızda saklar; işe yaramayan, güncelliğini yitirmiş ne varsa bu kutuya atarsınız. Olmazsa, geri dönüşüm kutusunu da boşaltır, tüm işe yaramaz şeyleri bir defada uzay boşluğuna gönderiverir, bir daha yüzünü bile görmezsiniz.
Peki, yaşanmış, bitmiş, güncelliğini kaybetmiş, artık üzerinizde hiçbir etkisi kalmamış ya da sadece olumsuz tortularını taşıdığınız duygularınızdan ne haber? Yaşadığınız anda bile hoşlanmadığınıza karar verdiğiniz anılar… Eski aşklarınızı ne yaptınız mesela? Yoksa yaşanıp bittikten, üzülüp bunalıp stresini çektikten sonra onları ahde vefa olsun diye kaldırıp beyninizin en kıymetli yerindeki duygusal çöplüğünüze mi attınız? Attınız, buraya kadar güzel. Acaba onlar şimdi o çöplükte, canınız ne zaman sıkılmak ve kendinize bunalım yaratmak isterse çıkarıp çıkarıp kullanılmak üzere emre amade mi bekliyor?
Sizi Üzen Duyguları Artık Yanınızda Taşımayın!
Bazen şöyle bir cümle söylendiğini duyarım da, kanım mı donsun, kahkahalarla güleyim mi şaşırır kalırım. Mesela kimi arkadaşlar der ki; “Ben eski aşklarımın hiçbirini unutmadım, yaşadığım ne varsa anılarımda, aklımda.”
Aferin. Bu kadar vefalı olduğunuz için kendinizi tebrik edebilirsiniz; bir de tenekeden madalya takın bari! Zihninizde kaç tane yaşanıp bitmiş aşk, yaşanmış ama kötü bitmiş ilişki, ne bileyim kazık atmış, sizi üzmüş arkadaşlarınızla ilgili anılar, kısaca canınızı sıkıp sizi üzebilecek ne varsa sakın bir yere göndermeyin. Ömrünüzün sonuna dek beraber yaşayın!
İnkar edemem; aşk güzel bir duygudur. Bizi mutluluktan bebekler gibi zıplatır, kış ortasında bahar yaşatır, mutlu olmamızı sağlar.
Vefa da güzeldir. Yaşanılmış olayları, insanları, ilişkileri, aşkları unutmamak gerekir. Peki ama biz? Kendimize olan vefa borcumuz? Kendimize karşı yerine getirmemiz gereken görevlerimiz ve sorumluluklarımız?
İçimizdeki duygu çöplüğü bana göre gerçek bir bomba gibidir. Nasıl ki bir çöp bidonu, içine tehlikeli maddeler atıldıkça sessiz sakin şişer, dolduğunda da patlar; içimizde taşıdığımız ve hoşlanmadığımız ne varsa doldurduğumuz ‘Duygu Çöplüğü’ de işte böyle tehlikeli bir bölgedir.
Aşk güzeldir elbet. Doğar, büyür, yaşar. Ama unutmamak lazımdır ki bir gün mutlaka biter. Doğası gereği bitmek zorundadır. Tarihe mal olmuş ünlü aşklara baktığınızda göreceksiniz ki, ya kadın ölmüştür, ya erkek… Aşkları da araya ölüm engeli girip bitmeye fırsat bulamadığından, tarihe mal olmuştur. Son aşama hep bitiştir; bu kaçınılmaz. Bitişlerden sonra da zavallı ruhumuzda iyiler yanında kötü olayları da mı tutacağız? Bize kendimizi kötü hissettiren olayları zihnimizde, duygu çöplüğümüzde neden barındıralım?
Zihnimizi Çöplerinden Kurtarma Aşamaları
Gelin isterseniz bugün beynimizin “Duy-gu Çöplüğü” bölümünde bir tarama çalışması yapalım. Bizi üzen, bunaltan, mutsuz eden, süründüren ne varsa onları aklımızdan çıkarıp uzayın boşluklarına bir daha buluşmamak üzere gönderelim. Bunu başarmak için de şu sıralamayı takip edelim:
Öncelikle evimizin içinde kendimize sakin bir yer bulalım. Mekan seçimi size ait olup ses ve gürültüden etkilenmeyeceğiniz, rahatsız edilmeyeceğiniz bir yer olması gerekmektedir.
Terapimizi yapacağımız mekanın renkleri ise rahatlatıcı, pastel renklerden seçilmiş olmalı. Renk seçim imkanımız yok ise, hiç olmazsa oturduğumuz yere yeşil, mavi, pembe, sarı gibi renklerin pastel tonlarından oluşmuş veya bu da bulunamıyorsa beyaz bir örtü örtmek yeterli olacaktır.
Mekan seçimini yaptıktan sonra yanımıza bir adet kalem ve bol miktarda küçük kağıt (hatırlatma kağıtları boyutunda olması yeterli), bir adet kutu, bir de kulaklıkla hareketli bir müzik dinlememize imkan verecek herhangi bir alet alarak, yalnız kalabileceğimiz ve rahatsız edilmeyeceğimizden emin olduğumuz anda mekanımıza çekilelim.
Rahatça oturabileceğimiz bir pozisyonda yerimize yerleşip kendi içimize dönerek duygu çöplüğümüzde tarama yapmaya başlayalım. Bu taramayı yaptıkça aklımıza gelen her olay bir diğerini çağıracak, birbiri ardına kötü anılarımız yavaş yavaş sıraya dizilmeye başlayacak.
Her bir kağıdın üzerine ayrı ayrı canımızı sıkan, bizi üzen, bunaltan hangi anımız varsa onları kısa notlar halinde yazalım.
İçimizde varolanları bitirdiğimize ve hepsini kağıda döktüğümüzü düşündüğümüz anda yazma işlemine son verelim.
Kağıtlarımızı sıraya koyalım. Mekanımıza çekilirken yanımıza almış olduğumuz kutuyu yakınımızda bir yerlere koyalım. Müziğimizi dinlemek üzere kulaklıklarımızı takalım. Dinlemek üzere seçtiğimiz parçaların hareketli bir tempoda olmasına özen gösterelim; çünkü ağır ritimli parçalar bizim dağılıp anılarımıza dalmamıza neden olur.
Sıraya koyduğumuz kağıtları teker teker alıp okuyalım (tercihen sesli), okuyup bitirdikten sonra da buruşturup çöp sepetine atalım. Bu işlemi yaparken gözlerimizi kapatalım. Bu arada bu olayın beynimizin içinden dertop olup kağıdımızı attığımız kutuya düştüğünü hayal edelim.
Yazdığımız kaç adet kağıt varsa hepsi için aynı işlemi uygulayalım. Tüm kağıtlarımız bittiğinde, bunları doldurduğumuz kutuyu da alıp hepsini akan bir suya keyifle boşaltalım. Akar su hiçbir zaman kir barındırmaz, kötü anılarımıza da layık oldukları finali yaşatacaktır
Bu terapiyi, olumsuz hisler bizi ne zaman rahatsız ederse tekrar uygulayabiliriz. Lütfen unutmayın, bunu vefasız olduğumuzdan veya insanlara değer vermediğimizden değil, sadece karmakarışık hislerle baş başa kalmak yerine, biraz olsun ferahlamak ve ruhumuzu rahatlatmak için yapıyoruz. Önce de söylediğim gibi aşk güzeldir; yaşanılanlardan ise sadece güzel olanlar muhafaza edilmeye layıktır. Bizi rahatsız eden ne varsa uzaya yollayıp hem rahatımızı kaçırmayalım, hem de yeni ve güzel duygulara gerekli yeri açabilelim.
Sevgiyle kalın.
Alıntıdır.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Huzursuz Bağırsak Sendromuna Basit Tedavi

Yeme alışkanlığınıza dikkat etmenin yanı sıra, stresi, anksiyeteyi ve bütün negatif hisleri kontrol altında tutmayı unutmayın, çünkü bunlar da kesinlikle bağırsaklarınızı etkiler.

Huzursuz bağırsak sendromuna çok mu sık maruz kalıyorsunuz? Doktorlar henüz buna neyin sebep olduğunu tam olarak açıklayamıyorlar, ancak bu yaygın rahatsızlık tedavi edilebilir. 

Bu genellikle kadınları etkileyen, bazen stresle bağlantılı olan ve tekerrür edebilen bir hastalıktır. Bazen kabızlıktan ve hemen ardından ishalden muzdarip olduğumuz zamanlar vardır… Ne tür bir tedavi uygundur peki? Açıkçası her zaman tıbbi önerileri göz önünde bulundurmalıyız. Fakat birkaç doğal tedavi eklemek de işimize yarayacaktır. Bu yazımızda sizinle bu doğal tedaviyi paylaşacağız.

Huzursuz Bağırsak Sendromu için Doğal Tedavi Yöntemi: Naneli Aloe Vera Suyu

1. Hangi malzemelere ihtiyacım olacak?

Öncelikle bir detayı açıklığa kavuşturmak istiyoruz. Kendi kendinize tedavi yönteminin tek başına yeteceğini düşünmemelisiniz, hiçbir zaman doktorunuzun size önerdiği şeyleri atlamamalısınız. Bunun yanı sıra, uzun süreli ilaç tedavisinin de uzun vadede sonuçları olacağını unutmayın. Karaciğer ve böbrek problemleri… Peki ya çözüm? Sadece gerekli ilaçları ve destek maddeleri, günlük doğal yöntemlerle destekleyerek kullanın.

Bu doğal tedaviye başlamak için ihtiyacınız olanlar:

  • 2 yemek kaşığı dolusu aloe vera jeli (40 gram)
  • Nane yaprakları: 15 gram (nane yağınız varsa onu da kullanabilirsiniz).

2. Bu malzemeler huzursuz bağırsak sendromundan kurtulmama nasıl yardım ediyor?

masaj

  • Aloe vera: Aloe verayı 10 gün aralıksız tüketmek, kalın bağırsaktaki enflamasyonu ve tahrişi rahatlatacaktır. Bağırsağa geldiğinde gaz haline dönüşmeyen maddelerden birisidir aloe vera. Anti-enflamatuvar ve iyileştirici özellikleri bağırsağa girdiğinde etkin bir hale gelecektir ve bağırsağı yumuşatacaktır. Ağrıya sebep olan kasılmaları durdurup, dışkının durumunu düzenleyerek kabızlığı da ishali de önler. Aloe vera sayesinde kalın bağırsak besinleri daha iyi absorbe edebilir. Aynı zamanda bizi hasta eden zararlı bakterileri de yok eder.
  • Nane: Nanenin faydaları ve huzursuz bağırsak sendromuna iyi geldiği British Medical Journal (İngiliz Tıp Dergisi)‘nde yayınlanmıştır. Mentol bu rahatsızlık için yardımcı olur, örneğin bağırsak duvarlarını rahatlatarak kas rahatsızlığını giderir. Yani böylelikle, ağrıyı, krampları, kabızlığı ve ishali önlemiş oluruz. Sonuç ise çok açık! Nane huzursuz bağırsak sendromuna en iyi gelen terapilerden birisidir.

Gördüğünüz gibi, aloe vera bağırsaktaki enflamasyonu önlerken, nane de rahatsızlık ve ağrıyı ortadan kaldıracak.

3. Bu içeriği aloe vera ve nane ile nasıl hazırlayacağım?

nane

  • Birini sabah aç karnına diğerini akşam yemeğinden sonra olmak üzere günde 2 bardak tüketin. Hazırlaması çok da zor değil. Öncelikle, 2 bardak (250 ml) suyu ısıtın, kaynamaya başladığında 40 gram aloe vera jelini ekleyin.
  • İyice karıştırın ve ardından nane yapraklarını ekleyin. Nane yaprağı yerine aynı zamanda nane yağı da kullanabilirsiniz. Fakat bu durumda nane yağını su kaynarken değil, ılıkken eklemelisiniz. Eğer nane yapraklarını kullanıyorsak, yaprakların demlenmesini sağlamalıyız.
  • Bu malzemeler iyice karıştığında ve özünü suya saldığında, karışımı ocaktan alın ve soğumaya bırakın.
  • Bu karışımı her zaman ılık, oda sıcaklığında için. 10 gün boyunca 1 bardak sabah aç karnına, 1 bardak da akşam yemeğinden sonra tüketin. Ayrıca bu yöntem her ay uygulamak için de idealdir. Böylelikle kalın bağırsağınızı temizlerken bütün sindirim sistemini de güçlendirmiş olacaksınız.

Huzursuz bağırsak sendromunu tedavi etmek için diğer öneriler

pancar

  • Günlük süt ürünlerinden, tam yağlı ve baharatlı ürünleri tüketmekten kaçının. Karbonatlı, gazlı içeceklerden ve kahveden uzak durun.
  • Gün içerisinde sık fakat küçük porsiyonlar tüketin. Örneğin, günde 6 kez azar azar yemek daha faydalıdır.
  • Lif ve sebze tüketiminizi arttırın.
  • Salataları papaya ile hazırlamak da huzursuz bağırsak sendromuna iyi gelecektir.
  • Kuru erik suyu ve elmalı yulaf da çok faydalı olacaktır.
  • Keten tohumu tüketin.
  • Öğleden sonra içilen papatya veya tarçın çayı daha iyi hissetmenizi sağlar.
  • Pancar ve havuç suyu da yüksek besin değerinin yanı sıra kalın bağırsağa detoks yaparak korunmasını sağlar. Akşam yemeğinde içilebilir.
  • Stresli durumlardan elinizden geldiğince kaçınmaya çalışın. Negatif duygular, anksiyete veya endişe huzursuz bağırsak sendromunu tetikleyebilir.
  • Kaynak: sağlığa bir adım
Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

AKCİĞERLERİ MİDEYİ VE KİRLİ KANI TEMİZLEYEN VE BİR ÇOK ÇEŞİTLİ FAYDALARI OLAN SİNİRLİ OT BİTKİSİ KULLANIMI YAPILIŞI TARİFİ MERAK EDENLERE !!!???

16387431_615441468652956_2631827519043391284_n1

 

 

Sinir otu – Sinirli ot bitkisi içerisinde bol miktarda A, C vitaminleri içeren bir çok yerde yetişebilen ve faydaları saymakla bitmeyen bir bitkidir. Sinirli ot bitkisi kanı temizlemesinden idrar söktürmeye kadar bir çok faydası olan bir bitkidir ve evinizde kolaylıkla çayını veya kürünü hazırlayacağınız doğal bir ilaçtır.
Sinirli Ot (Sinir Otunun) Faydaları:
Yaraları iyileştirici etkisi vardır.
Ciğerlerden gelen kanı kesicidir.
Göğüs ağrılarına karşı tedavi edicidir.
Sinir otunun idrar söktürücü etkisi vardır.
Cerahati boşaltmaktadır.
Nasırları gidermede faydalıdır.
Solunum yolları hastalıklarında tedavi edicidir.
Öksürük, nefes darlığı, bronşit ve tahriş edici öksürüğü kesici etkisi vardır.
Sinir otu ayak parmaklarında oluşan pişiklere iyi gelmektedir.
Böcek sokmalarına karşı tedavi edici etkisi vardır.
Parmak aralarında oluşan iltihaplı dolamaya karşı iyileştirici etkisi vardır.
Şeker hastalığına karşı faydalıdır. Ancak uzman kontrolünde kullanılması gerekir.
Sinirli Otun Diğer İsimleri: Çıban Otu, Pişik Otu, Yara Otu, Ayak Otu, Platago Lanceolata, Sinir Otu
Sinirli Ot Çayı Nasıl Yapılır?
Dilerseniz bu otu kıymadan önce bir gazetenin üzerine sererek güneş görmeyen gölge bir yerde kurutarak kullanabilirsiniz. Bu şekilde daha uzun süre kullanım sağlayabilirsiniz.
Sinir Otu Çayının HAZIRLANIŞI;
Öncelikle sinirli otu güzelce ince ince kıyıyoruz.
Ardından 1 su bardağı suyu kaynatıyoruz ve ocaktan alıyoruz.
Yarım veya 1 tatlı kaşığı ince kıyılmış sinirli otu önceden kaynatmış olduğumuz suyun içerisine ilave ediyoruz.
Ağzını kapatıyoruz ve 15 dakika kadar demlemeye bırakıyoruz.
Demlenme işlemi bittikten sonra süzerek çayınızı içebilirsiniz.

Sinirli Ot Nasıl Kullanılır?
Sinir otunun Kullanımı: Sinirli ot bitkisi kök, sap, yaprak, çiçek ve tohumlarıyla yani tamamıyla kullanılan çok faydalı bir ottur. Çayı hazırlanıp içilebileceği gibi, yaprakları vücuda sarılarak ağrı, yara vb sorunları iyileştirmek için de kullanılır.
Sinir Otu Akciğerleri, mideyi ve kirli kanı temizliyor!
Kanı, akciğerleri ve mideyi temizlemesi yönüyle bu tür problemler için bitkisel tedavide kullanılacak en önemli bitkidir.
Sinirli ot ile yapacağınız çay karaciğer ve mesane hastalıklarında, akciğer astımı ve bronşit astımda faydalıdır. Bu konuda Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu hocanın da tavsiyesi vardır. Dilerseniz bu çayın içerisine kekik otu da ilave edebilirsiniz.
Sinirli Otun Cilt İçin Kullanımı: Sinirli ot bitkisinin yapraklarını lapa hale getirerek veya direk yapraklarını sararak cilt problemlerinizde kullanabilirsiniz.

Kaynak: Bilgi doktoru

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bilgi Hazinedir..

16174588_10211426171121000_4806516028274065249_n1

Boğaz iltihaplarınız için, suda bekletilen ayvaların suyunu şurup gibi içmeniz önerilir. Hemen geçirecektir.

Kaynayan su ve sütün taşmasını önlemek için tencere üzerine bir tahta kaşık koyu taşmalarla vedalaşın.

Basenlerden göbeklerden kurtulmak için her gün 5 kat merdiven çıkın. Fazla kilolarla vedalaşın.

Bazı baş ağrılarının ortaya çımasında, az su içmek tek nedendir.2 bardak su için hiçbir şeyiniz kalmaz.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »