Hasta Olmamak İçin; “ÖKSÜRÜK ŞURUBU”

10301544_10152850127931052_3817883409679735078_n1
…..
Hastalandığınızda işin uzmanına danışarak, “nene teknolojiyle” ilaçlara olan bağımlılığınızı azaltma ihtimaliniz var….
Öksürüğe yakalandınız ve doğal yoldan atlatmak istiyorsanız işte size pratik ve kullanılabilirliği fazla olan kadim şifalardan faydalı bilgileri veriyoruz…
….
Aşağıdaki tarif özellikle öksüren çocuklar için denelesilirsiniz…
… – Kuru soğanı soyun,
– soğanın üstünü daire şeklinde kesin ve bir kaç santim oyun,
– üstünü oyduğunuz soğanın çukuruna bir kaşık kestane balı akıtıp 1 gün bekleyin,
– bekledikten sonra soğanın içinin sulandığını göreceksiniz.
– Kaşıkla suyunu için.
Hastalığınızın geçtiğini göreceksiniz. (grip algınlığı ve öksürük)
……..
Başka bir alternatif: 1 soğanı kalın halka seklinde kesin, bir kavanoza doldurun, üzerine 1-2 kaşık hakiki kestane balı gezdirin. 1 Gün bekledikten sonra günde 3 Kez 1 kaşık için.
Buyrulur ki: “Sizin en hayırlınız, insanlara faydalı olanınızdır.”
….
Eğer biri sizle yararlı bir şey paylaşıyorsa, sizin de onu başkalarıyla paylaşmak vebaliniz vardır derler.”

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Metabolizmayı Kuvvetlendirmek için 4 Çay

 

Bildiğiniz gibi herkesin kendine has bir metabolizması vardır. Bu farklılığın nedenlerinden biri genlerimizdir, ama metabolizmanıza yardımcı olabilecek demleme çayları içerek metabolizmanızı güçlendirebilirsiniz.

Bildiğiniz gibi herkesin kendine has bir metabolizması vardır. Bu farklılığın nedenlerinden biri genlerimizdir, ama metabolizmanıza yardımcı olabilecek demleme çayları içerek metabolizmanızı güçlendirebilirsiniz.

Çaylar Metabolizmayı Hızlandırır

Kaslar ve vücut yağları arasındaki dengeyi korumak sağlığımız ve görünüşümüz için önemlidir. Bazı insanların metabolizması öyle hızlıdır ki yağları hemen yakabilirler, böylece kilolarını korurlar ve karın bölgeleri şişmez. Bazen kalıtsal sebeplerden dolayı ciddi anlamda diyet yapsak da kilo veremeyiz, ve sağlığımızı tehlikeye atacak kadar aç kalabiliriz. Ama ne yapmalıyız? İdeal olarak, dengeli beslenmelisiniz, vitamin ve mineraller almalısınız. Kilo verme esnasında kasları güçlü tutmak için protein almalısınız. Bu demleme çaylar dengeli bir beslenmenin yanı sıra metabolizmanızı güçlendirecek ve kilo vermenize yardımcı olacak.

1.  Elma Kabuğu ve Tarçın

Elma kabuğu inceltici özellikleriyle bilinir. Bunun iki sebebi var: ursolik asit ve kolajen. Ursolik asit eklemlerde şişmeyi önler, kolestrolü kontrol eder ve kemikleri güçlü tutar. Aktif kolajen cilde ve saçlara iyi gelir. Kasları güçlendirirken yağları yakmak için kullanılan doğal bir mucizedir.

Peki bunları nasıl demleyeceğiz? Çok kolay. Üç elmanın kabuğunu alın ve bir litre suda kaynatın. Kaynamaya başlayınca bir yemek kaşığı tarçın ekleyin. Gün içinde bu harika içecekten yararlanın.

2.  Yeşil Çay ve Tarçın

Yeşil çayın metabolizmayı güçlendirdiği bilinen bir gerçektir. Hem antioksidanlar içerir hem de kalp ve sindirim sistemi için faydalıdır. Ayrıca kilo vermeye yardımcı olurTarçın ile karıştırıp diyetinize eklemek harika bir fikir olacak. Yeşil çayı her zamanki gibi hazırlarken içine biraz tarçın atın. Kahvaltıda ve öğle yemeğinde olacak şekilde günde iki kez alın. Sonuçları fark edeceksiniz.

3.  Zencefilli Ananas

Lezzetli, sağlıklı, tıbbi ve zayıflatıcı. Nasıl karşı koyabilirsiniz? Koyamazsınız. Kahvaltı ve akşam yemeği sırasında günde iki kez alınmalı. Bildiğiniz gibi ananas hem temizleyici hem de detoks özellikleri olan bir meyvedir, zencefille beraber tüketildiğinde metabolizmayı hızlandırmak için harika kolay bir karışımdır. Zencefil ayrıca iltihaplanmaya karşı özellikler içerir ve sindirim sistemi için çok önemlidir, temizler, iyileştirir ve ananasla beraber metabolizmayı hızlandırır. 

Nasıl hazırlanır? Bir bardak suyu kaynatın ve bir yemek kaşığı zencefil ekleyin. İyice demlendikten sonra süzün. İki dilim ananas alın ve mikserden geçirip zencefilli suyla karıştırın. Denediniz mi? Daha ne bekliyorsunuz?

4.  Kırmızı Biber, Yeşil Çay ve Bal

Kırmızı biber, bal ve yeşil çay metabolizmayı güçlendiren termojenik öğelerdir. Bu karışımı denemeye korkmayın; çok faydalı olduğu bilinmektedir. Öğle yemeğinde alındığı zaman bu demleme iştahı kapatır ve klasik öğlen atıştırmalarını önler. Yapılışı çok kolay. Sadece yeşil çayı her zamanki gibi hazırlayın, içine bir yemek kaşığı bal ve bir tutam kırmızı biber ekleyin (çok olmasın, yoksa içemezsiniz). Sonuç olarak bu içecek metabolizmanızı güçlendirecek ve kilo vermenize yardımcı olacaktır. Bugün denemeye çekinmeyin.

Metabolizmayı Hızlandırmak için Bir Kaç Öneri Daha

kahvalti

1.  Besleyici kahvaltılar yapın.

Her sabah vücudunuza enerji verdiğiniz zaman, hemen vücudu çalıştırırsınız, besleyici öğeleri emer ve günün başında yağ yakarsınız. Biraz yulaf ezmesine ne demeli? Veya yulaflı ekmekle yapılmış ıspanaklı ezineli bir tost? Bu tür yiyecekler sabah ilk iş olarak metabolizmanızı hareketlendirecek.

2.  Omega 3 içeren yiyecekler yiyin.

Ton ve somon gibi yiyecekler sağlıklı yağlar içerir ve metabolizmayı güçlendirir. Hem şişkinliği alırlar hem de yağ depolamaktan sorumlu hormonları kontrol ederler.

3.  Asla öğün atlamayın.

Öğün atlıyor musunuz? Büyük hata. İdeal olarak gün içinde 6 küçük öğün yemelisiniz, kahvaltı bunların içinde en önemlisi. Düzenli olarak yemek vücudunuza yemeklerin düzenli olarak orada olduğunu söyler. Öğün atladığımız zaman vücut yiyecek olmadığını düşünür ve enerjisini korumak için yağ depolarına yönelir. Böylece günde meyve, lif ve biraz protein içeren 6 küçük öğün yemek en faydalısı. Unutmayın, dengeli bir diyet, aktif bir yaşam tarzı ve buradaki çayları içmek sizlere yardımcı olacak ve istediğiniz kiloya daha çabuk ulaşacaksınız.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Hayvanlardan Tanrılara Sapiens…

0000000633872-11

Çok kolay okunan akıcı ve bir kitap yazmış  Harari…

Beni en çok etkileyen bölümler tarım toplumunun ortaya çıkışını ve keşfettiği her bölgede sebep olduğu doğa ve yerli insan katliamını ele aldığı bölümler oldu…

Dünya birliği mi gidiyor şeklinde sorgulaması da ayrıca ilginçti…

Ve insan türünü ne istediğini bilmeyen, tatminsiz ve sorumsuz tanrılar olarak betimliyor ki tamamen katılıyorum…

Mutlaka okumanız gereken bir baş yapıt…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

 

 

Bir kimse ile karşılaştığınız zaman, onu nasıl görürseniz, kendinizi de öyle göreceksiniz.

0000000020521-11

 

Bir kimse ile karşılaştığınız zaman, onu nasıl görürseniz, kendinizi de öyle göreceksiniz. Ona nasıl davranırsanız, kendinize de öyle davranacaksınız. Onun hakkında ne düşünürseniz, kendi hakkınızda da öyle düşüneceksiniz. Bunu asla unutmayın, çünkü siz o insanda ya kendinizi bulacak ya da yitireceksiniz.” Mucizeler Kursu
İlişkiler yaşamı anlamak, kim olduğumuzu, korktuğumuz şeyleri, gücümüzün ya da güçsüzlüğümüzün nereden geldiğini ve gerçek sevginin anlamını keşfetmek için bize sunulmuş fırsatlardır. İlişkiler evrenin laboratuarlarıdır ki, orada karşılıklı olarak azami büyüme fırsatına sahip olan insanlar bir araya gelir ve birbirlerinin gelişiminde görev alırlar. Hiçbir karşılaşma rastlantısal değildir. Karşılaşması gerekenler karşılaşacaklar ve bir ilişki potansiyeli içinde birbirlerinin gelişmesine öğrenmesine katkıda bulunacaktır.
Bir ilişkide üç öğretim düzeyi vardır, diyor Marianne Williamson:
Birinci düzey, bizim tesadüfen karşılaşma olarak düşündüğümüz, örneğin iki yabancının asansörde karşılaşması veya iki öğrencinin okuldan eve birlikte yürümeleri gibi. Bunda bile, olabilir ki asansördeki insanlar birbirlerine gülümseyebilirler ya da öğrenciler arkadaş olabilirler. Biz en çok da bu rastlantısal karşılaşmalarda, kişiliklerimizin sert ve sivri kenarlarını törpüleme fırsatı buluruz. Rastlantısal karşılaşmalarda kendini belli eden kişilik zaaflarımız, yakın ilişkilerde kaçınılmaz bir şekilde büyümüş olarak ortaya çıkacaktır. Eğer banka veznedarına ters davranırsak, en çok sevdiğimiz insanlara karşı nazik davranmamız daha zor olacaktır.
İkinci düzey, daha sürekli bir ilişkidir ki burada iki kişi, bir süre için, oldukça yoğun bir öğretme-öğrenme sürecine girer ve sonra görünüşte ayrılırlar. Birlikte geçirdikleri zamanlarda onlar, öğrenecekleri bir sonraki dersleri için gerekli deneyimlerden geçerler. Yaşadıkları fiziksel yakınlık onların arasındaki yüksek öğretim ve öğrenim düzeyini artık kaldıramaz (taşıyamaz) olduğunda, ödev fiziksel ayrılığı gerektirecektir. Bununla birlikte, bu ilişkinin sonu gibi görünse de aslında bir son değildir. İlişkiler ebedidir. İnsanlar fiziksel madde değil, enerji olduklarından, ilişkiler de bedene değil, zihne aittir. Bedenlerin birleşmesi gerçek birleşmeye delalet edebilir de, etmeyebilirde; çünkü önemli olan zihinsel birleşmedir. Yirmi beş yıl aynı yatakta uyumuş insanların gerçek anlamda birleşmiş olmayabileceği gibi, birbirlerinden kilometrelerce uzakta olan insanlar asla ayrılmamış olabilirler.
Çoğu zaman, ayrılmış ya da boşanmış çiftler görürüz ve onların ilişkilerinin “başarısızlığa uğramasına” üzülerek bakarız. Fakat eğer her iki insan öğrenmeleri gerekli olanı öğrenmişlerse, o zaman o ilişki başarılı olmuş demektir. Şimdi artık, daha başka yollardan daha çok şey öğrenmek için fiziksel ayrılığın vakti gelmiş olabilir. Bu sadece bir başka yerde, başka insanlardan öğrenmek anlamına gelmez; aynı zamanda, ilişkinin mevcut biçimini bırakarak saf sevgi derslerini öğrenmek anlamına gelir.
Üçüncü öğrenim düzeyi ise, bir kere kurulduktan sonra hayatımız boyunca devam eden ilişkilerdir. Kendisiyle bir ömre değer dersler öğreneceğimiz bir kimse, hayatımızdaki varlığı ile bizi büyümeye zorlayan kimse demektir. O kimi zaman ömrümüz boyunca kendisi ile sevgi dolu paylaşımlarımız olan birini temsil eder, kimi zaman ise yıllar buyunca, hatta ebediyen böğrümüzde bir diken gibi deneyimlediğimiz birini temsil eder. Birinin sırf bize öğreteceği pek çok şeyi bulunması demek, onu sevdiğimiz anlamına gelmez.
Bize öğretecek en çok şeyi olanlar, kendi sevme kapasitemizin sınırlarını bize gösteren kimselerdir. Onlar korkulu hallerimizi bilinçli ya da bilinçsiz olarak zorlayanlardır. Onlar bize duvarlarımızı gösterirler. Duvarlarımız bizim yaralarımızdır –bizim artık daha fazla sevemeyeceğimizi, bundan daha derin bir bağ kuramayacağımızı insanları bir noktadan sonra bağışlayıp geçemeyeceğimizi hissettiğimiz yerlerdir- Biz nerelerde şifaya ihtiyacımız olduğunu görmek ve bu şifa sürecine yardımcı olmak için birbirimizin hayatında yer almaktayız.
Eğer bir ilişki şifa bulmamış taraflarımızı örtbas etmemize olanak veriyorsa, o zaman o bizim büyümemize değil, saklanmamıza yarıyor demektir. Evren bunu asla desteklemez.
MARIANNE WILLIAMSON
Sevgiye Dönüş Kitabından

Fitzcarraldo…

fitzcarraldo_afis1

Filmin yapımcısı, yönetmeni ve senarsti Werner Herzog’dur. Gerçek bir öyküden yola çıkılarak çekilen film Peru’da küçük bir kasabaya opera binası getirmeye çalışan bir adamın tutkulu hikayesini işliyor.

Görseller inanılmaz, müzik muazzam, mutlaka seyredilmeli…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

EVİNİZDE NEGATİF ENERJİ VARMI ÖĞRENİN

12369134_1520664908226307_8860478652034476005_n11

 

 

Evinizde oluşan negatif enerjileri şu yollarla anlayabilirsiniz.Bitkileriniz varsa solmaya başlarlar,Hane üyeleri arasında gerginlikler ortaya çıkar hatta evde beslediğiniz hayvanınızda bile huzursuzluklar ortaya çıkar bunun yanı sıra maddi durumunuzda dalgalanmalar olur
Bir bardak su ile negatif enerji olup olmadığını anlayabilir ve yok edebilirsiniz

Nasıl mı?Öncelikle şeffaf cam bir bardak alın(Not bu bardağı daha sonra bu iş dışında kullanmayın)
Bardağımızın 3/1 ini deniz tuzu ile doldurun
yine bardağın 3/2 sini beyaz sirke yada elma sirkesi ile doldurun
diğer kalan 3/1 ini ise su ile doldurun
Bu karışımı evin en çok kullandığınız hane halkının beraber oturduğu misafir ağırladığı yere koyun
Ve o şeklide bırakın 24 saat sonra suya bakın:
Eğer bardaktaki su bıraktığınız gibi ise her şey normal negatif enerjiler ortamda yok demektir.Eğer suda lekelernmeler ve renginde yeşile bakan bir renk değişikliği görürseniz bilinki o odada negatif enerji var ve suyu hemen tuvalete dökün ve sifonu çekin
Diğer odalarda da tekrar aynı yeniden temiz suya sirke ve tuz ekleyerek aynı işlemi yapabilirsiniz
Eğer ki su koyduğunuz gibi tertemiz duruyorsa aynı suyu diğer odaya koyarak orada da deneyebilirsiniz
Böylelikle tüm odalardaki negatif enerjileri temizlemiş olacaksınız

Ayrıca reiki 1. seviyeye gelerek de evinizdeki negatif enerjiyi temizleyebilirsiniz… İlk reiki seminer tarihleri 7 aralık perşembe 11.00-15.00 arası veya 9 aralık ctesi 14.00-18.00 arası şeklindedir.

Rez. tel. 0212 219 19 30 nea yaşam merkezi

Anette 0536 798 68 68

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Julieta…

mv5bzji3ztdmnjmtmti5my00m2eyltg5ymitmdawodu4zwyyyjfhxkeyxkfqcgdeqxvymta0mju0ng-_v1_uy1200_cr10506301200_al_1

Aşk dolu sahnelerle başlayan film daha sonra bizi hüzne sürüklüyor. Almadovar’ın bence ortalama bir filmi…

Her filmini seyrederim, sinemaya da gitmeye bayılırım diyosanız gidin…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Kaplumbağa Yöntemiyle Öfke Kontrolü…

kaplumbaga_teknigi1

 

Bazı durumlar bizi öfkelendirir ve kontrolümüzü kaybettirir. Böyle durumlarda genellikle öfkelenmekten başka bir çıkar yol göremeyiz. Ama öfke kontrolü için bazı teknikler vardır. Bunlardan biri de kaplumbağa tekniğidir.

Öfke genellikle çevremizde kontrol edemediğimiz bir durum yüzünden patlak verir. Mesela bir topun kafamıza çarpması veya trafikte birinin korna çalması gibi ve bazen de kaybetme korkumuz yüzünden ortaya çıkar. Fakat her ne olursa olsun öfkemiz geçtikten sonra yaptıklarımızdan utanç duyarız. Öfke tabiatımızın bir parçası gibi dursa da insanoğlunun aşması gereken bir duygudur.

Kaplumbağa tekniği oldukça basit ve yararlıdır. Şimdi gözünüzde bir kaplumbağa canlandırın. Bir tehlike anında kaplumbağa ne yapar kabuğuna çekilir. Öfkemizin ana nedeni de tehlike de hissetmemizdir.

Zihnimiz bir tehlike anında iki şekilde tepki verir kaç kurtul veya savaş, mücadele et.
Ama 21. yüzyıl toplumunda alt benliğimizle değil kendi kişiliğimizle hareket etmeli ve öfkemizi kesinlikle kontrol etmeliyiz. Bu yüzden öfke bizi yakalandığında yapmamız gerekenler basittir.

1- Öfkelendiğinizde Farkında olun.
Öfkeni fark et ve onu izle onun nasıl yükseldiğini ve seni nasıl zorladığını fark et. Bu sayede öfkeye kapılmak yerine onu izleyerek onu anlamış olacaksın.

2- Öfkelendiğinizde öfkeli şeyler düşünmeyi bırakın.
Öfkelendiğimizde genellikle parçalamak, kırmak, küfretmek, dövmek gibi yıkıcı düşünceler bizi sarar ve bunlara bazen uyarız. Fakat öfkemiz geçtikten sonra ne yazık ki bize bıraktığı şeyler korkunçtur. Sevdiklerimizi üzmüş ve onları kırmışızdır. O halde öfkelendiğinizde durdurmanız gereken en önemli düşünceler öfke düşünceleridir. Onları durdurun göreceksiniz öfkenizde duracak.

3- Şimdi Kaplumbağa gibi düşünün ve Kabuğunuza çekilin
Bir meditasyon gibi düşünün bunu.Kabuğunuz olduğunu düşünün ve içinize dönün derin nefesler alıp verin ve sakinleşmeye odaklanın. Bu sayede sakinleşecek ve öfkenizi kamçılayan hormonlardan kurtulmuş olacaksınız. Genellikle sakinleşmeniz bir veya iki dakikadan fazla sürmez…

4- Artık kabuğunuzdan çıkabilirsiniz.
Şimdi problemi daha net görecek ve doğru bir çözümle yaklaşacaksınız…

* Alıntı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Zayıf Kan Dolaşımı Nasıl Hızlandırılır?

 

 

Zayıf kan dolaşımının; yüksek kolesterol, yeterince lifli yiyecek tüketilmemesi, çok tuzlu yiyecekler tüketmek ve yeterince sıvı almamak gibi birçok nedeni olabilir.

 

Çok fazla doymuş yağ tüketmek yüksek kolesterole yol açabilir, bu da kan damarlarının zarar görmesine ve kanın tüm arterlerden rahatça geçebilmesi için gerekli olan esnekliğini yitirmesine neden olur. Bunun sonucunda da doğal olarak çeşitli dolaşım bozuklukları ortaya çıkar. Bu makalede, zayıf kan dolaşımından doğal yollarla nasıl kurtulabileceğinizi göstereceğiz.

Masaj

İyi bir kremle, ayaklarınızdan başlayıp yukarı doğru çıkarak kaslarınıza nazikçe ve biraz bastırarak masaj yapabilirsiniz. Bu şekilde, kan dolaşımınız hızlanır ve tüm dolaşım bozuklukları gözle görülür derecede azalır.

Kan Basıncını Düşüren Yiyecekler Tüketin

Dolaşım bozukluklarını gideren ve kan basıncını düşüren birçok yiyecek vardır. Bazıları şunlardır:

  • Ispanak
  • Kereviz
  • Ay çekirdeği
  • Muz
  • Soya
  • Patates
  • Çikolata
  • Avokado
  • Yağsız süt
  • Balık
  • Turunçgiller

Sigarayı Bırakın

9-reasons-to-stop-smoking

Sigaranın, insan sağlığının en büyük düşmanlarından biri olduğu yıllar önce kanıtlanmıştır. Sigara, ciddi dolaşım bozukluklarına yol açar ve kan basıncını büyük ölçüde yükseltir.

Hidroterapi Yaptırın

Hidroterapi, sıcak ve soğuk suyun birbirinin ardından kullanılarak yapıldığı bir masaj tekniğidir. Bu şekilde kan dolaşımı anında etkinleşir ve normal kan akışı gerçekleşmeye başlar. Bu terapinin iki günde bir uygulanmasında bir sakınca yoktur.

Kırmızıbiber Yiyin

cayenne-pepper

Kırmızıbiber, kalp-damar sistemini uyarma ve etkinleştirme özelliğine sahip olan kapsaisin maddesi içerir. Bu madde, kan basıncını ve kolesterol değerlerini büyük ölçüde düşürmeye yardımcı olur. Ayrıca, arterlerin sertleşmesi olarak bilinen ve tüm dolaşım sisteminde birçok soruna neden olan ateroskleroz riskini etkili bir şekilde azaltır.

Bacaklarınızı Kaldırın

Eve geldiğinizde, rahatlamak için kendinize birkaç dakika ayırmalısınız. Uzun bir iş gününün ardından, bacaklarınızı biraz kaldırıp dinlenebilirsiniz. Böylece, kan akışının kolaylaşmasına ve kan dolaşımının hızlanmasına katkıda bulunmuş olacaksınız.

Ayak Banyosu

foot-bath-Intercontinental-Hong-Kong

Kan dolaşımını harekete geçirmenin çok basit bir yolu; ayaklarınızı zencefilli, sıcak su dolu bir kabın içine koymaktır. Buna bayılacaksınız!

Ginkgo Biloba Çayı Hazırlayın

Kan damarlarını genişletme ve damar duvarlarının çok daha esnek olmasını sağlama özelliğine sahip olduğundan, zayıf kan dolaşımını hızlandırmak için en çok tavsiye edilen doğal ilaçlardandır.

Bir Kadeh Kırmızı Şarap İçin

şarap

Her gün ana öğünde bir kadeh kırmızı şarap içmek, kan dolaşımınızın hızlanmasına yardımcı olacaktır, ancak günde yalnızca bir kadeh içilmelidir.

Kahve İçin

Günde bir veya iki fincan kahve içenlerin, zayıf kan dolaşımı ile karşılaşma riski daha düşüktür. Bunun nedeni, kahvenin içindeki flavonoidlerdir.

Fazla Tuz Tüketmeyin

tuz

Tuz; yüksek kan basıncına ve ödem oluşumuna yol açtığı için, tuzlu gıdaları mümkün olduğunca az tüketmelisiniz.

Orta Zorlukta Düzenli Spor Yapın

Kan dolaşımını hızlandırmak ve daha büyük sorunların önüne geçmek için her gün yapabileceğiniz en iyi ve en basit spor, yürüyüştür. Günde en az yarım saat yürüyün. Genel sağlığınız için, yeteri kadar sıvı almanız da çok önemlidir.

– Sağlığa bir adım

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gastrit ve Reflüyle Mücadele Eden İki Gıda

 

Hayatlarının belli bir döneminde bir çok insan yemek borusunun mide ile buluştuğu bölgede rahatsız edici bir yanma hissi yaşar.

Bir çok insan için, bu sadece belirli yiyeceklerden kaynaklı basit reaksiyonlardır, kimisi için de kronik ve tedavi edilmesi zor olan rahatsızlıkların bir belirtisi olabilir.

Bu rahatsızlık gastrit olarak bilinir ve belirtileri mide çeperinde yaşanan yanma hissinden kaynaklanır. Bu bölge vücudu yüksek asitli mide sıvılarına karşı korumakla görevlidir.

Mide çeperinin bu şekilde zayıflaması ülser oluşumuna sebep verebilir ya da ağrı, iltihaplanma ve reflü gibi sindirim problemlerine yol açabilir.

Bu hastalığın teşhis edildiği kişiler yaşam tarzlarını değiştirmeli ve yeme alışkanlıklarını iyileştirmelidir.

Piyasada bu sorunlara karşı üretilmiş bir çok ilaç olduğunun farkındayız, fakat bu ilaçların negatif yan etkilerinin önüne geçebilmek için doğal alternatiflerin her zaman en iyi çözüm olduğunu da biliyoruz.

Neyse ki bu problemlerin önüne geçilmesini sağlayan içeriğe sahip çok sayıda organik besin kaynağı bulunmaktadır.

Uygulanabilecek tedavi yöntemlerinden bir tanesi teskin edici aloe vera ile rahatsızlık hissini hızlıca azaltabilen balı bir araya getirmektir.

Gastrit için aloe vera ve bal tedavisi

Aloe vera ile balı karıştırmak gastrit belirtilerine karşı etkili bir doğal tedavi yöntemi sunar.

Biz de bu iki faydalı malzemenin yaratacağı faydaları aşağıda sizin için derledik.

Gastrit ve Reflüyle Mücadele Eden İki Gıda – Sağlığa bir adım

Aloe veranın faydaları

aloe-vera-2

Aloe vera bitkisi, özellikle de saplarının içinde bulunan sıvı jel, yüzyıllar boyunca yanmaları azalttığı ve sindirim sistemini düzenlediği için sıklıkla kullanılmıştır.

Aloe veranın içeriğinde aloein denilen bir madde bulunmaktadır, bu da bağırsaklardan atık maddelerin atılmasının kolaylaştırılması için güçlü bir yumuşatıcı etkisi yapar.

Aloenin içindeki aktif bir bileşen olan zamk mide sıvısını kavrayarak ülser, yanma ve asitlerden korunmasını sağlar.

Aloe veranın iyileştirici gücü sadece tenimiz için değil, aynı zamanda hasar gören mukozanın yeniden üretilmesi için de teşvik edicidir.

Bazlaştırıcı etkisi sayesinde aloe vera midedeki pH değerini kontrol eder, bu sayede reflü ve beraberinde gelen yanma hissinin önüne geçilmesini sağlar.

Balın faydaları

bal

Bal bir çok tıbbi faydaları bilinen ve uygulanan doğal bir gıdadır.

Fruktoz ve glikoz bakımından bir hayli zengindir ki bu monosakkaritler bağırsak mukozası tarafından kolayca emilerek vücuda enerji dağıtımı yaparlar.

Bal lif, vitamin, sindirimi kolaylaştıran ve şişmeyi azaltan minerallerin doğal bir  kaynağıdır.

Henüz günümüzde balın içerisindeki hangi bileşimin gastriti önlediği bilinmiyor fakat bazı uzmanlar bunun balın hastalıklara sebep olan patojen maddeleri yok etme kabiliyetinden kaynaklandığını düşünüyorlar.

Reflü ve gastritle mücadele etmek için gerekli bu doğal karışım nasıl hazırlanır?

aloe-su

Aloe vera ile balın karışımı olumsuz yan etkileri olmadan gastriti ve yanmaları hafifleten geleneksel ilaçlara karşı doğal bir alternatif olmaktadır.

Bu tedavi karışımı sadece rahatsız edici yanma hissini azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda midenin pH değerini düzenleyecek ve aşırı mide sıvısından kaynaklanan zararların önüne geçecek.

Malzemeler

  • 1½ kap su
  • 3 yemek kaşığı aloe vera jeli
  • 1 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı

  • Aloe vera sapını suyla durulayın ve keserek içini açın.
  • İçindeki jeli iyice çıkarabilmek için bir kaşık kullanın.
  • Hazır olduğunda, aloe vera jelini bal ve su ile bir blenderda karıştırın.
  • Karışımı iki ya da üç doz halinde bölebilirsiniz.

Kullanımı

  • Gastritin ilk belirtileri nüksettiğinde, bu karışımdan yarım bardak ve günde maksimum iki kez için.
  • Önleyici ve tedbir olarak kullanmak isterseniz yemek sonlarında yarım bardak için.
  • Yukarıda belirttiğimiz önerilen dozlardan daha fazla içmemeniz gerektiğini aklınızdan çıkarmayın çünkü bu karışımın yumuşatıcı / kabız giderici etkisi istenmeyen başka sonuçlara sebep verebilir.

Eğer bu tedavi karışımını içer ve dengeli bir diyet programı uygularsanız bir kaç hafta içinde büyük bir gelişim gözleyeceksiniz.

Hastalıkların tekrar tekrar yinelenmesinin önüne geçmek için sağlıklı alışkanlıklarınızı mümkün olduğunca devam ettirmeye çalışın.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

15 Türk Ressamın Semt ve Sokaklarıyla Eski İstanbul Resimleri

Hoca Ali Rıza, Nazlı Ecevit, Bedri Rahmi Eyüboğlu başta olmak üzere ünlü Türk ressamların eski İstanbul’un semt ve sokaklarını resmettikleri en önemli tablolarını derledik.

1. Hoca Ali Rıza (1858 – 1939)

Hoca Ali Rıza - Fenerli Sokak Üsküdar

Fenerli Sokak, Üsküdar

Ressam Hoca Ali Rıza Bey, ömrünü İstanbul’un pek çok semtinin 19. yüzyıldaki muhteşem görünümlerini bizlere gösterebilmek adına resmederek, bir nevi kayıt altına almıştır. Resimlerinde doğup büyüdüğü Üsküdar, İstanbul ve İstanbul’un farklı semtlerinin sessiz köşelerini, kıyı kahvelerini, deniz kıyılarını ve güneşli kayalıklarını tercih eden Hoca Ali Rıza’nın suluboyaları ve guajları, yüz yıl öncesinin İstanbul’unu insanları ve mimarisi ile günümüze ulaştıran en önemli görsel bellek kaynaklarımızdan sayılıyor. “Yegane amacım, İstanbul’un doğal ve tarihi güzelliklerini resmetmek ve böylece onlara birer belge niteliği kazandırarak onları resimler vasıtası ile ölümsüzleştirmektir.”

2. Ahmet Ziya Akbulut (1896 – 1939)

Ahmet Ziya Akbulut - İstanbul

İstanbul, 1918

Asker ressamlarımızdan Ahmet Ziya 1937 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi açılıncaya ve Atatürk’ün emriyle her ressam oraya birer ikişer eser bağışı yapıncaya kadar keşfedilmeyen bir sanatçı olarak kaldı. Resimde perspektif kurallarına uyulmasını isteyen Ahmet Ziya Akbulut, kendi kuşağının ressamları gibi natürmort ve manzara resimlerinden çok tarihsel yapıları öne çıkaran resimlere yöneldi. Çünkü derinlik kavramını, bu tür resimlerde daha belirgin çizgi­lerle yansıtabiliyordu. Bu nedenle çoğunlukla, camileri belgeleyici bir görüşle tuvale aktardı.

3. Hikmet Onat (1882 – 1977)

Hikmet Onat - Sultanahmet’e Bakış

Sultanahmet’e Bakış, 1963

Empresyonist akımın Türkiye’deki takipçilerinden olan Hikmet Onat, İstanbul ve Boğaziçi ressamı olarak tanınır. O, sulara, kıyılarla öpüşen denizin maviliklerine hayran bir empresyonistti. Pek az portre yaptı. Tabiatın çekiciliğini ve tutkusunu onun denizli manzaralarında görmek mümkündür. Hep denizli, boğazlı, cami minareleri silüetli olan İstanbul’un görkemli manzaraları onun tuvale geçirdiği şaheserlerdir. İstanbul’un sevgi dolu görünümlerini gelecek kuşaklara yansıtan yegane eserlerdir.

4. Nazmi Ziya (1881 – 1937)

Nazmi Ziya - Taksim Meydanı

Taksim Meydanı, 1935

Türk Resim Sanatı’nda dönüm noktası ve batıya açılan bir pencere niteliği taşıyan 1914 Kuşağı’nı en iyi temsil eden sanatçı olan Nazmi Ziya, Türk resminde izlenimcilik (empresyonizm) akımının en önemli temsilcisidir. Çok erken kalktığı, tabiatla baş başa kalarak güneşin doğuşunu beklediği bilinmektedir. Onun kadar yeşilliği, ağaçları ve güneşin bunları okşadığı anları tespit edebilen ressam pek azdır.

Bu resminde Nazmi Ziya, Cumhuriyet’in halka sağladığı yaşam standartlarını ve özellikle Türk kadınlarına getirdiği özgürlüğü tuvaline aktarmış. Ayrıca, kentsel modernleşmenin başlıca simgesi olan Taksim Meydanı’nın bir sosyal alan statüsü kazanmasında önemli rol oynayan Taksim Cumhuriyet Anıtı’na özellikle yer verir. Apartmanlar, arabalar, şapkalı kadınlar kadar modern bir unsurdur Pietro Canonica’nın yaptığı 1928 tarihli anıt.

5. Namık İsmail (1890 – 1935)

Namık İsmail - Moda'dan Fenerbahçe’ye Bakış

Moda’dan Fenerbahçe’ye Bakış, 1931

Namık İsmail, Fransa’da empresyonist, Almanya’da akademik, empresyonist ve ekspresyonist ressamlardan etkilenmesine karşın, konuya göre içinden geldiği gibi çalışmayı yeğlemiştir. Sanat yaşamı boyunca, belli bir sanat anlayışı çevresinde ve teknikte olmamış, değişik tarzları denemiştir. Güçlü bir desene sahip olan Namık İsmail, ustaca fırça vuruşları ve sağlam çizgileriyle, realist bir figür ressamı olduğu kadar, izlenimci bir peyzaj ressamıdır.

6. Şeref Akdik (1899 – 1972)

Şeref Akdik - İstanbul Sokağı

İstanbul Sokağı, 1964

Şeref Akdik temelde izlenimcilik akımı doğrultusunda çalışan 1914 kuşağı ressamlarındandır. Şeref Akdik güçlü deseni ile izlenimci realist çizgide eserler vermiştir. Portre, natürmort, peyzaj ve figür düzenlemelerinden oluşan büyük boyutlu kompozisyonlar yapmıştır. Anadolu insanının yaşamını konu aldığı figür düzenlemelerinde ve portelerinde akademik-realist anlayışa bağlı kalmış, ancak Anadolu ve İstanbul’un çeşitli köşelerinden suluboya tekniği ile gerçekleştirdiği peyzajlarında izlenimci üsluba daha yakın çalışmıştır.

7. Cevat Erkul (1897 – 1981)

Cevat Erkul - Beylerbeyi İskelesi

Beylerbeyi İskelesi, 1938

Boğaziçi görünümleriyle tanınan Cevat Erkul, Hikmet Onat’ın üslubuna duyduğu yakınlığı kendine özgü renk ve ışık değerleriyle besleyen ve geliştiren bir sanatçıdır. Kent ve deniz tutkusunu unutulmaz kompozisyonlarla resme yansıtmıştır. Özellikle gün batımına yakın saatlerde, nesne ve figürleri kuşatan ışığı çok iyi analiz eden Erkul’un peyzaj yaklaşımı, Boğaziçi görünümlerinde sıkça rastladığımız coşkulu ve renkli genel ifadenin biraz dışında kalır. Daha gerçekçi duyuşlara kucak açan bu tavır, oldukça duygusal bir karakterde kendini sunar.

8. İbrahim Safi (1898 – 1983)

İbrahim Safi - Galata Kulesi Sokağı

Galata Kulesi Sokağı

Nahcivan doğumlu İbrahim Safi, 1917 Ekim Devrimi’nden sonra Kafkasya’da savaşan ordu ile Türkiye’ye geldi. 1918’de ise ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. Klasik ve gerçekçi çizgilerle izlenimci duyarlığı birleştirdi. Resimlerinde renkçi bir anlayışla, işlek fırça vuruşları kullandı. Çallı kuşağının portre, ölü doğa ve manzara geleneğine bağlı kaldı. Konuları arasında kırsal kesim ve kent görünümleri, günlük yaşam sahneleri, halktan özgün kişilerin tiplemeleri, folklorik düzenlemeler, belgesel, tarihsel nitelikli yapıların yanı sıra değişik Avrupa kentleri İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Antalya, Kilyos gibi yörelerden sokak, cami, kale içi evleri gibi zengin bir izlenim birikimi yer aldı.

9. Şevket Dağ (1876 – 1944)

Şevket Dağ - Kapalıçarşı

Kapalıçarşı

“Ben bir tabloya başladığım zaman yanımda top patlatsalar, yetmiş yedi mahallenin bekçisi etrafımı sarıp yetmiş yedi davulu hep birden tokmaklasalar umursamam bile. Mesela oturup Kapalıçarşı içinde resim yaparım… Hem de ta ortasında… Düşünün o kalabalığı, düşünün çarşının ortasına kurulup resim yapmayı… Etrafım mahşer olsa aldırış bile etmem. Sanatta utanmak, sıkılmak, pısırıklık etmek mevzuubahis değildir.’’ Şevket Dağ, Türk resim sanatında enteriyör (iç mekan) ressamı olarak tanınmıştır. Sanat yaşamı boyunca pek çok manzara, peyzaj ve natürmort temalı yapıtlar üretmiş sanatçının en karakteristik yanını ise iç mekan temalı eserleri oluşturmuştur. Resimlerinde kendine özgü bir imza kullanmıştır. Eserlerini palet ve fırça biçiminde imzalayan sanatçı, Rumelihisarı’nda bulunan yalısının dış cephesine de palet ve fırça yaptırmıştır.

10. Naci Kalmukoğlu (1898 – 1951)

Naci Kalmukoğlu - Ayasofya

Ayasofya

İstanbul’a göçmen bir Beyaz Rus olarak gelen Naci Kalmukoğlu (Nikolai Kalmikoff), ülkesinde resim eğitimi almış ve İstanbul’da da hep bir ressam olarak yaşamıştır. Kalmukoğlu’nun önem verdiği konular arasında tarihi olaylar ve zengin doğa başta gelirdi. Resimlerin arka planlarında, İstanbul’un tarihi semtlerini, Boğaziçi’ni ve Adalar’ı kullandı. Naci Kalmukoğlu’nun sanat akımlarının hiçbirine belirgin bir bağlılığı yoktu.

11. Halil Paşa (1857 – 1939)

Halil Paşa - Bostancı Sahilinde Gezinti

Bostancı Sahili’nde Gezinti, 1899

Halil Paşa her tür resim yapmıştır. Fakat manzaraları çoğunluktadır. Bunların bir kısmı tarihi belge niteliğindedir. Hoca Ali Rıza nasıl Boğaziçi’ni, Üsküdar’ı belgelemişse Halil Paşa da Çengelköyü, Beylerbeyi’ni, İstanbul Boğazı’nı, Bostancı’yı, Erenköy’ü, Pendik kıyılarını, Ankara’yı ve hatta Mısır’ın çeşitli yerlerini bile belgelemiştir. Bütün bunlara rağmen ister belgesel, isterse de sanatsal nitelikli olsun Paşa’nın manzaralarında üslup birliği görülmez. Halil Paşa’nın 1900’lerden sonra yaptığı çoğu resminde empresyonist özellikler görülür. Fakat sanatçı bu tür resimlerinde bile nesnelerin ayrıntılarından, çizgiden, hatta modelden vazgeçmek istemez. O, akademik gerçekçilikle izlenimcilere özgü nitelikleri, renk tazeliğini, suların, havanın saydamlığını, parıltısını, güneş tadını ve boya hamurunu birleştirmek ister. Bostancı Sahili’nde Gezinti, bu tür çalışmalarına yani güneş ışığının nesneler üzerindeki etkisini yansıtan eserlerine örnektir.

12. Ali Sami Boyar (1880 – 1976)

Ali Sami Boyar - Boğaziçinden

Boğaziçi’nden

Ali Sami Boyar, suluboya eserlerinin büyüklüğü ile tanınıp eserlerine duygu ve düşüncelerini kendine özgü bir sanat karakteri ile yaratmış olan gerçekçi bir ressamdır. Suluboya, karakalem, pastel, tarama, yağlı boya teknikleriyle yapılmış pek çok eser veren ve eserlerinin büyük bir kısmı tarihi belgesel değer taşıyan Ali Sami Boyar’ın portre, peyzaj ve natürmort başta olmak üzere hemen her türde resim yaptığı bilinmektedir. Halide Edip Adıvar’ın kız kardeşi Belkıs Hanım’la evlenir. 1925 yılında Cumhuriyet’in ilk pulları ve 1926’da ise ilk paralarının her ikisinin de ressamı, açılan yarışmada birinci olan Ali Sami Boyar’dı.

13. Nazlı Ecevit (1900 – 1985)

Nazlı Ecevit - Salacak ve Kız Kulesi

Salacak ve Kız Kulesi, 1958

Bülent Ecevit’in annesi Nazlı Ecevit, Meşrutiyet Dönemi’nde kızlar için açılan Sanayi-i Nefise Mektebi’nin ilk öğrencilerindendi. Ankara ve İstanbul’da resim öğretmenliği yapan Ecevit, tarzını özgün fırça darbeleriyle tuvale aktarmıştır. Mesleği ile ilgili derneklerde başkanlık yapmış, manzara, portre ve ölü doğaları ile tanınmıştır. 1922-1947 yılları arası verdiği aradan sonra tekrar resme başlamış. Eserleri çoğunlukla yağlıboya, suluboya, pastel ve karakalemdir.

14. Muhittin Sebati (1901 – 1932)

Muhittin Sebati - Bebek Çeşmesi

Bebek Çeşmesi, 1922

Darüşşafaka’da öğrenci iken o dönemde aynı okulda okuyan ve kendisi gibi resimle ilgilenen Mahmut Cuda’yla tanışması ve arkadaş olması ve de resme olan ilgisinin gün geçtikçe artması sonucunda, Cuda’nın Sanayi-i Nefise Mektebi’ne gitme önerisini değerlendirdi ve 1921 yılında kayıt yaptırarak Hikmet Onat ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi oldu. Önce kendi olanaklarıyla kısa süreli Paris’e giden sanatçı, daha sonra açılan burs sınavını kazanarak burslu olarak 1925 yılında tekrar Paris’e gitti. 1901-1932 yılları arasındaki kısacık ömrüne çağının ilerisinde yapıtlar sığdırabilmiş bir ressam ve heykeltraştır Muhittin Sebati.

15. Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911 – 1973)

Bedri Rahmi Eyüboğlu - Salı Pazarı

Salı Pazarı, 1938

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun İstanbul görünümleri, bir manzaranın dokunulmaz güzelliğini betimlemekten çok uzaktır, bu eşsiz güzelliğe sahip olan coğrafyanın ve tarihinin içinde, tam da kalbinde yaşamaktır. Gözlemlerin ressamıdır Bedri Rahmi. İnsanların önünden geçip gittiği görünümleri, yüksek çevre algısıyla durmaksızın gözlemlemektedir. Sokaklar, pazarlar, insanlar, semtler, sahiller, ağaçlar onun izleme alanlarıdır. İzlemekten sıkılmadığı, her baktığında başka görünümler yakaladığı, beliren sayısız ayrıntının resme dönüştüğü milyonlarca görünüm.

Ne Yiyoruz Nereye Yarıyor?

14908175_1191065350960464_2821523560629596909_n1

sağlık olsun

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

LİMONLU VE KAYA TUZLU SU YAŞAM İKSİRİDİR :❤️

limon_tuzu1
1 – Malum “Su Hayattır!”. Limonlu su, zengin elektrolitleri ile (potasyum, kalsiyum ve magnezyum) bedeni…n her köşesini şahanesiyle sular.
2 – Limonlu su, karaciğerin en sevdiğidir. Tüm yiyeceklerden daha fazla enzim üretmesine yardımcı olur.
3 – Limonlu su, karaciğeri toksinlerden temizler, arındırır. Yani limonlu su, süper bir detoks içeceğidir.
4 – Limonlu su, bağışıklık sistemini güçlendirir.
5 – Limonlu su, bedenin kendini iyileştirme mucizesini destekler.
6 – Limonlu su, serotonini yükseltir. Modu mutluluğa çevirir.
7 – Limonlu su, stres savardır. Tüm endişeleri, negatif kuruntuları ve hatta depresyonu da alt eder.
8 – Limonlu su, beyne iyi gelir. Dikkati canlandırır.
9 – Limonlu su, metabolizma ve sindirimi sorunlarını giderir. Beden besinleri daha iyi özümser. Bu da elbette kilo vermek demektir.
10 – Limonlu su, pektin lifi içeriği ile iştah kontrolü de sağlar.
11 – Limonlu su, kemik erimesini önler.
12 – Limonlu su, böbrek taşı, safra taşı, pankreas taşı ve kalsiyum birikimlerini eritir.
13 – Limonlu su, kanı, damarları, arterleri temizler.
14 – Limonlu su, yüksek tansiyona iyi gelir. Düşük tansiyonluların dikkat etmesi gerekebilir. Düşük tansiyon için limonlu suya Himalaya veya deniz tuzu eklenmesi önerilir.
15 – Limonlu su, enfeksiyonları hafifletir.
16 – Limonlu su, eklemlerde biriken ürik asidi seyreltir. Eklem ağrılarına ve dizlere iyi gelir.
17 – Limonlu su, diş ağrılarına ve diş eti hastalıklarına da iyi gelir.
18 – Limonlu su, bütün bedeni yeniler, gençleştirir.
19 – Limonlu su, müthiş bir antioksidandır. Cildin kolajen üretimini destekler. Çizgiler, sarkmalar yok olur.
20 – Limonlu su, vücudun pH değerini alkali yönünde yükseltir. Bedenin yüksek pH seviyesinde uzun süre kalmasını sağlar. Daha yüksek pH seviyesi, hastalıkların bedende yaşayamamasına sebep olur. Kanser dahi alkali bir ortamda yaşayamaz

kaynak: sağlık olsun

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Svitlanayla Size Özel Yoga, Nefes Ve Meditasyon Dersleri…Tel:0533 668 57 89

 

Svitlana’yla ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık, hemen kaynaştık ve sohbete daldık (Muhteşem Yüzyıl’daki Hürrem Sultan’ın Türkçesiyle konuşmasına da ayrıca bayıldım). Yoga hocası olduğunu öğrenince de hemen bir randevu aldım ve ders saatini heyecanla beklemeye başladım.
Beni son derece güler yüzle karşıladı, mumlarımızı tütsülerimizi yaktık ve çalışmaya başladık. Birebir bana özel bir yoga seansı yaptık ve bu çalışmaya bayıldım. Duruş çalıştık, nefes çalıştık, özel yoga aletiyle ters köprü çalıştık, kasları uzattık. Yani vücudumun ve benim neye ihtiyacımız varsa onu yaptık.
Size de bu muhteşem insandan tek veya 2 – 3 kişilik yoga seansı almanızı öneririm
Svitlanayla huzurlu, sağlıklı, stressiz ve mutlu hayat için bir kapı açın. Her yerde olmayan tek kişiyle yapılabilen özel malzemelerle harika Restorativ YogA (Hatha Yoga, Vinyasa Yoga, Yoga Nidra, Yoga+ 50) yapabilirsiniz.
Rahat besleyici ve dinlendirici pozlar bazen uykudan bile daha etkili olabilirler.
Ayrıca dilerseniz  birebir nefes çalışmaları ve meditasyon tekniklerini de kendisinden öğrenebilirsiniz…
Üstelik size uyan gün ve satlerde…
Svitlana Tel: 0533 668 57 89
http://www.yoga-jaya.net

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KARBONAT KULLANIMI VE İNANILMAZ FAYDALARI !!!!

14938323_1850424475202669_4133293580298271525_n1
Karbonat kullanarak şifa bulan bir kanser hastasının kaleminden Karbonat Hakkı’nda ki paylaşımını okumanızı tavsiye ederim…
Ancak şunu da unutmayın; burada okuduklarınızı ve öğrendiklerinizi Doktorunuza danışarak uygulamanızda fayda var…
KARBONAT – SODYUM BİKARBONAT KULLANIM TARİFİ; Karbonat: ( Sodyum Bikarbonat – İngilizce: Sodium bicarbonate – Kimyasal formülü : NaHCO3 )
– Hasta olmamak için her gün 1 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz.
Bunu yarım çay kaşığı sabah, yarım çay kaşığı akşam 1 bardak suya karıştırıp 3 dk bekleyip iyice karışmasını bekleyin sonra tekrar karıştırıp için.
Her beden ve her bedenin göstereceği tepki farklı olacaktır. Çünkü herkesin farklı beslenme biçimi var.
Bundan dolayı herkesin kendi bedenini dinleyip buna bağlı olarak karbonat miktarını ayarlaması gerekir.
Eğer grip, nezle gibi rahatsızlıklar olursa günde 3 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz.
Fazla gelirse o zaman günde 3 kere yarım çay kaşığı içerek buna devam edebilirsiniz.
3 yaşından büyük çocuklarda hastalık olursa yarım çay kaşığı karbonatı 1 bardak suya karıştırıp içirebilirsiniz.
Eğer Tansiyonunuz yüksekse yada hipertansiyonunuz varsa, hazırladığınız karbonatlı suyu tek seferde içmeyin, gün içinde yudum yudum az az içip öyle bitirin yani güne yayarak ve bol alkali su tüketin….
Kanser hastasıysanız!!!:
Eğer Kanser gibi bir hastalığınız varsa, Gidip dijital pH ölçer alıp idararınızı sabah akşam kontrol edip pH ı 8 in üzerine çıkarmanız ve bu seviyede en az 2 hafta tutmanız gerekir.
Buna bağlı olarak karbonat içimi günde 5 – 6 çay kaşığı karbonatlı su içmeniz gerekebilir.
1 çay kaşığı karbonatlı suyu bir miktar içip yatağa yada kanepeye uzanıp 360 derece sağa sola dönerek haraket etmelisiniz . Bu haraketleri yaparken ara ara bardaktaki karbonatlı su tüketilmelidir.
Diabet iyileşmez deniyor ancak geçiyor, bakın demekki geçiyormuş,
Kanserin tedavisi yok deniyor ama bakın tedavisi varmış.
Trombosit leri onkologlar yükseltemeyiz diye konuşurlarken bakın alkali hale gelince trombositler yükseliyormuş ..
Eğer şu zamana kadar çok asidik beslendiyseniz, vücudunuz asit tutmuşsa ishal olup sıvi şeklinde wc’ye çıkarabilirsiniz.
Ben abartarak 5 gün günde 5 defa içerek her gün 5 6 defa wc e gittim sırf asitli su çıktı. O 5 gün devamlı salatalık yedim, bitkisel beslenmeye ağırlık verdim.
6 cı gün normal sağlıklı bir şekilde dışarı çıktım ve vücut biriktirdiği asitleri attı,
10 cu gün laktik asitler eridi kuluçlar kalmadı.
15 ci gün sigara içtiğim için alt ciğerlerime nefes almakta zorluk çekiyordum ama nefes alma sorunum yoktu sadece derin nefes almakta zorluk vardı, o kalktı derin nefes alabilmeye başladım.
Sodyum Bikarbonatın Önemi;
Tükrük bezlerinin yoğun miktarda karbonat iyonları salgılayarak yediklerimizi alkali yapar. Midemizin çevresi kandan alınan sodyum klorür’le çevrilidir.
– Sodyum su ve karbon dioksitle birleşerek alkali TUZ yani SODYUM BİKARBONAT OLUŞTURUR. Biyokimyada bu şu şekilde formüle edilir: H20 + CO2 + NaCl = NaHCO3 + HCL. Bundan dolayı midemiz aslında yediklerimizi ALKALİ yapmaktan sorumludur. BRUNNER BEZLERİ (12 PARMAK BAĞIRSAĞINDA BULUNUYOR) yüksek miktarda karbonat salgılayarak yediklerimizin alkali halde sindirilmesini sağlıyor.
– Pankreasımız Yüksek miktarda Sodyum Bikarbonat salgılayarak mideden gelen asitleri nötralize etmek ve yediklerimizi alkali yapmaktan sorumlu.
– Karaciğerde safra salgısındada yüksek miktarda karbonat içerir. – Bedenimiz çürümemek için (kanser olmamak için) kendisini hep karbonatla alkali hale getiriyor.
– Böbreklerimizin kendisi karbonat ürettir. Böbreklerimiz kanın pH seviyesini alkali tutmakla sorumludur.
Eğer kanser hastasıysanız Önce gidip dijital pH ölçer alıp idararınızı sabah akşam kontrol edip pH ı 8 in üzerine çıkarmanız gerekir.
Buna bağlı olarak karbonat içimi;
günde 5 – 6 çay kaşığı karbonatlı su içmeniz gerekebilir.
1 çay kaşığı karbonatlı suyu bir miktar içip yatağa yada kanepeye uzanıp 360 derece sağa sola dönerek haraket etmelisiniz .
Bu haraketleri yaparken ara ara bardaktaki karbonatlı su tüketilmelidir.
Bol sebze ağırlıklı beslenmeye özen göstermelisiniz.
Özellikle gün boyu acıktıkça salatalık yemenizi tavsiye ederim.
Bütün hastalıkların temeli asid lenmemizden kaynaklanır.
Eğer asidik olursanız, kanser dahil pek çok hastalığa yakalanırsınız.
Eğer vücudunuzdaki su alkaliyse hasta olmazsınız.
-Asla kola türü içecekleri tüketmemeniz gerekir. Bu içeceklerin hepsi asidik pH değeri 2,5 ‘tur. Sizi kimse bu içeceklere karşı uyarmaz.
-Cipslerin içinde MSG vardır asla tüketmeyin, aşıların hepsi asidik’tir asla çocuklarınıza yaptırmayın.
-Yapay tatlandırıcılardan uzak durun asla kullanmayın.
Eğer karbonatlı su içtiğinizde ishal olursanız bunu bilinki vücudunuz asitlerden kurtulmaya çalışıyordur.
Bu iyi bir göstergedir. asitler atıldığında ishal biter.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »