BAŞIN DURUŞU NEYİ ANLATIR…

10399443_315063678689928_8329665819898734227_n1
Karşındaki birine bakınca kafası sağa yatıksa ;gelecek korkusu vardır.
Karşındaki kişi başını sola yatırmışsa;geçmişle hesapları bitmemiştir
Kafası dikse andadır.

Kaynak: Luna akademi

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ İLE HASTALIK İLİŞKİSİ…ÇOK ÖNEMLİ…

15134672_587037221493381_3636057159634099139_n1

 

Günde 10-15 dakika güneş ışığı görmek vücudun yeterince D vitamini üretmesine olanak tanımasına karşın D vitamini eksikliği oldukça sık görülen bir durumdur. Ülkemizde açıklanmış bir veri yok ama dünya genelinde yetişkin nüfusun %20’sinden fazlasının bu vitaminin eksikliğini yaşadığı düşünülmektedir. Yaşlı kadınlarda ise bu oran %50’lere kadar çıkmaktadır.
Cildimiz güneşin UVB ışınlarını kullanarak D vitamini üretme kapasitesine sahiptir. Bu vitaminin eksikliğinin yaygın olmasının sebebi ise D vitamini içeren gıdaların sayısının az olması ve bu gıdalarda vücudun ihtiyaç duyduğu kadar D vitamini bulunmaması.
Güneşsiz bir bölgedeyseniz veya yeterince güneşe çıkmıyorsanız bu vitaminin eksikliğini yaşama riskiniz oldukça yüksek.
Bu riski artıran diğer faktörler ise şöyle; vücudun güneş ışınlarıyla D vitamini üretme kapasitesinin azaldığı ilerlemiş yaş, gıdalarla birlikte alınan yağın sindirilmesini engelleyen sindirim rahatsızlıkları, koyu ten rengi, kolesterol, epilepsi ilaçları başta olmak üzere bazı ilaçlar.
D Vitaminine Neden İhtiyacımız Var?
D vitamininin başlıca görevi gıdalar yoluyla alınan kalsiyum ve fosforun işlenmesidir. Kalsiyum ve fosfor kemik sağlığı için son derece önemli minerallerdir. Dolayısıyla D vitamini için öncelikli olarak kemik sağlığının korunması için önemli bir vitamin diyebiliriz.
Kemiklerin güçlü olması için D vitaminine ihtiyacımız var ancak D vitamini eksikliğinde sadece kemiklerimiz zayıflamıyor. Uzun süreli D vitamini eksikliğinin meme kanseri, kolon kanseri, pankreas kanseri, kalp hastalıkları, depresyon gibi pek çok ciddi hastalığı tetiklediği biliniyor.
D Vitamini Eksikliği Belirtileri Nelerdir?
Diğer vitamin eksikliklerinde olduğu gibi kısa dönemli D vitamini eksikliğinde herhangi bir belirti görülmeyebilir.
Ancak bir süredir devam eden D vitamini eksikliğinde aşağıdaki “erken dönem” belirtileri ortaya çıkabilir.
Depresyon: D vitamini eksikliğinde görülen depresyon çok şiddetli olmayabilir ve daha çok kendinizi “nedensiz olarak hüzünlü hissetmeniz olarak” tanımlanabilir. Bunun nedeni, beyinde üretilen ve ruh halinin düzenlenmesinde kullanılan serotonin seviyesinin D vitamini eksikliğine bağlı olarak düşmesidir.
Bu alanda yapılmış pek çok çalışma var. Örneğin 2006 yılında 80 yetişkinin katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre yeterince D vitamini almayanlar diğerlerine oranla depresyona 11 kat daha yatkın.
Kemik Ağrıları: Özellikle güneşin kendini fazla göstermediği kış aylarında D vitamini eksikliğine bağlı olarak kemik ağrısı görülme riski artar. Bu kemik ağrıları eklem ağrılarından farklı olarak tüm vücut genelinde hissedilebilir ve ağrılara halsizlik eşlik edebilir.
Eğer D vitamini eksikliği uzun süre devam ederse yetişkinler “osteomalazi” adı verilen kemik yumuşaması, çocuklarda ise “raşitizm” görülebilir.
Soğuk Algınlığı: Çocuğunuz sık sık soğuk algınlığı yaşıyorsa bunun nedeni D vitamini eksikliği olabilir. Yapılan araştırmalar D vitamini eksikliği olan çocuklarda üst solunum yolları enfeksiyonlarının daha çok görüldüğünü ortaya koyuyor.
Kasların Zayıflaması: D vitamini eksikliği vücudumuzdaki kas dokusunun büyük bölümünü oluşturan ve iskelet kasları olarak adlandırılan kasların zayıflamasına yol açabilir.
Başın Terlemesi: Başın normalden fazla terlemesi hem çocuklarda/bebeklerde hem de yetişkinlerde D vitamini eksikliğine işaret ediyor olabilir.
Diğer Belirtiler: Kas krampları, halsizlik, eklem ağrıları, kilo alma, yüksek tansiyon, baş ağrısı, konsantrasyon eksikliği, mesane sorunları, kabızlık veya ishal gibi sindirim sorunları erken dönem D vitamini eksikliği belirtileri arasında yer alıyor.
D Vitamini Eksikliğine Bağlı Görülme Riski Artan Hastalıklar
D vitaminin yukarıdaki erken dönem belirtilerine ek olarak uzun dönemli D vitamini eksikliğinde bazı hastalıkların görülme riski artmaktadır.
Kalp Hastalıkları: D vitamini kan basıncının (tansiyonun) düzenlenmesi, damar tıkanıklığına bağlı (aterosklerotik) kalp hastalıklarının önlenmesi, kalp krizi ve felç riskini düşürmek için son derece önemli bir vitamindir.
D vitamini ve kalp hastalıklarının görülme oranı üzerine yapılan araştırmalar, D vitamini eksikliği olan kişilerde çeşitli kalp hastalıklarının görülme oranının %50’ye kadar artabildiğini ortaya koyuyor.
Bağışıklık Sistemi Hastalıkları: D vitamini güçlü bir bağışıklık sistemi için de gerekli. Eksikliğinde, merkezi sinir sistemini etkileyen bir hastalık olan MS (multipl skleroz) ve diğer bağışıklık sistemini ilgilendiren hastalıkların görülme riski artıyor.
Bunama: 65 yaş ve üzeri 1600 kişinin katılımıyla yapılan bir araştırmaya göre D vitamini seviyesi düşük olan kişilerin diğerlerine oranla %53 daha fazla bilişsel problem yaşadığı tespit edilmiş. Bu bilişsel problemler arasında düşünme ve problem çözme yeteneğinin zayıflaması, davranış bozuklukları, hafızanın zayıflaması, Alzheimer hastalığı ve bunama yer alıyor.
Kanser: Yetişkin erkeklerde en çok görülen kanser türlerinden biri olan prostat kanseri D vitamini eksikliği yaşayan kişiler arasında daha yaygın.
Aynı durum meme kanseri için de geçerli. Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre D vitamini meme kanseri riskini önemli oranda azaltıyor. Tersi durumda, yani D vitamini eksikliğinde ise meme kanseri riski artıyor.
Şizofreni ve Depresyon: D vitamini eksiklği yaşanlarda şizofreni hastalığı görülme oranı 2 kat daha fazla. Beyin kimyasının dengesi için önemli bir vitamin olan D vitamini eksikliği aynı zamanda depresyona da yol açabiliyor.
D Vitamini Eksikliğinde Görülme Riski Artan Diğer Hastalıklar: Parkinson hastalığı, kronik ağrılar, obezite, hipertansiyon, diyabet, osteoartrit, gut, kısırlık, fibromiyalji, diş eti hastalıkları, sedef hastalığı.
Ne Kadar D Vitamini Almamız Gerekiyor?
Günlük olarak alınması gereken D vitamini miktarı yaşa bağlı olarak değişmektedir.
0-12 ay: 400 IU
1-13 yaş: 600 IU
14-18 yaş: 600 IU
19-70 yaş: 600 IU
70 yaş üzeri: 800 IU
Gebelik ve emzirme dönemi: 600 IU
Yukarıdaki yaşlara göre günlük D vitamini ihtiyacı bilgileri ABD merkezli Gıda ve Beslenme Kurulu’nun (Food and Nutrition Board) sağlıklı bireyler için önerdiği rakamlardır. Kişinin D vitamini ihtiyacı sağlık koşullarına göre değişebilir. Bu nedenle sizin için en uygun günlük D vitamini tüketimi bilgisini ancak bir uzmandan alabilirsiniz.
D Vitamini İhtiyacını Karşılamak İçin Güneşten Nasıl Faydalanabilirim?
Cildinizin D vitamini üretebilmesi için direkt olarak güneşte kalması gerekiyor. İç mekanlardaki, gölge bölgeler veya camdan gelen güneş ışınları pek işe yaramıyor.
Bulutlu havalar, ten renginin koyu olması güneşin D vitaminine çevrilmesini olumsuz yönde etkileyen diğer faktörler.
Cildin yeterince D vitamini üretebilmesi için uzmanların önerisi vücudun büyük bir kısmını (kollar, bacaklar, sırt bölgesi gibi) güneş kremi sürmeden 10-15 dakika güneşe göstermek. Haftada 3-4 gün bu uygulamayı yaparsanız vücudunuz ihtiyacı olan D vitaminini üretecektir. 10-15 dakika yeterli ve daha fazla güneşte durmak daha fazla D vitamini üretileceği anlamına gelmiyor.
Ayrıca korumasız olarak uzun süre güneşte kalmak cilt kanseri gibi ciddi hastalıkların riskini artırabiliyor. Bu nedenle 10-15 dakika güneşte durduktan sonra ya gölge bir noktaya geçmelisiniz yada yüksek koruma faktörlü bir güneş kremi sürmelisiniz.
D Vitamini İçeren Gıdalar
Soğuk iklimlerde yaşayanlar, çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle güneşe çıkamayanlar veya havanın sürekli bulutlu olduğu bölgelerde olanlar için D vitamini içeren gıdalar “takviyesiz” D vitamini için iyi bir kaynak olabilir. Fakat maalesef çok fazla gıdada D vitamini yok ve güneş olmadan sadece gıdalarla ihtiyacınız olan D vitamini almanız biraz zor görünüyor. D vitamini içeren besinler sayfasında hangi gıdaların D vitamini içerdiği ve ne kadar içerdiği ile ilgili bilgiler bulabilirsiniz.
D Vitamini Eksikliği Nasıl Belirlenir?
Doktorunuz D vitamini eksikliğinde şüphelenirse veya kemik zayıflığı, anormal kalsiyum, fosfor değerleri, çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde kolay kemik kırılması, kistik fibrosiz, Crohn hatalığı varsa veya diğer bir hastalıktan dolayı D vitamininin takip edilmesi gerekiyorsa D vitamini testi isteyebilir.
D vitamini seviyesinin belirlenmesinde kullanılan “25 OH Vitamin D testleri” koldan alınan kan numunesi üzerinde yapılır. Bu testler için önceden bir hazırlık yapılması gerekmez.
D Vitamini Takviyesi Kullanmalı mıyım?
D vitamini takviyeleri genel olarak güvenli kabul edilmekle birlikte D vitamini takviyesini veya diğer besin desteklerini bir uzmana danışmadan kullanmamalısınız. Zaten bu vitaminin eksikliğini yaşıyorsanız doktorunuz sizin için gerekli miktarı içeren vitamin takviyesini yazacaktır.
Ayrıca D vitamini takviyesinin özel olarak dikkat gerektirdiği bazı durumlar ve hastalıklar var. Gebelik ve emzirme döneminde olan kadınlar, böbrek hastalığı olanlar, kanında yüksek miktarda kalsiyum bulunanlar, paratiroid bezleri aşırı çalışanlar, lenfoma ve tüberküloz hastalığı olanlar doktora danışmadan D vitamini takviyesi kullanmamalıdır.
Kaynaklar
Güneş, Kanser, Kemik, Raşitizm, Vitaminler, Zayıf Kemikler
Varis Belirtileri Nelerdir?Kalsiyum Eksikliği

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

İlk Hangi Tank Dolar?

15267990_10208194804530704_4043553409908024320_n1

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

Birşey satın aldığımda,ya da siz birşey satın aldığınızda,karşılığında para vermiyorsunuz. Verdiğimiz aslında vaktimizdir

15202653_566250910235364_7928216978173422702_n2

 

Uruguay’ın başkanı olmam önemli değil.
Bu konu üzerinde çok düşündüm.Tek kişilik bir hücrede on senemi geçirdim.Yeteri kadar vaktim oldu…
Bir kitabın kapağını açmadan yedi yıl geçirdim.Bu bana düşünmek için zaman verdi.
Keşfettiğim şey şudur ki:
Ya hiç kimseye yük olmadan az ile yetinip mutlu olursun çünkü mutluluk içindedir ya da hiç bir yere varamazsın.
Yoksulluğu savunmuyorum.
Sadeliği savunuyorum.
Ancak sürekli büyümek isteyen tüketici bir toplum icat ettik.
Büyüme olmazsa, bu üzücüdür.
Gereksiz ihtiyaçlarla bir israf dağı icat ettik.
Sürekli almalısın ve atmalısın…
Boşa harcadığımız hayatlarımız aslında.
Birşey satın aldığımda,ya da siz birşey satın aldığınızda,karşılığında para vermiyorsunuz.
Verdiğimiz aslında vaktimizdir.O parayı kazanmak için harcadığımız vakit.
Arasındaki fark…yaşamı satın alamazsınız.
Yaşam akıp gider.Hayatı boşa geçirmek,özgürlüğünü kaybetmek korkunç birşeydir…”
José Alberto Mujica Cordano/Uruguay eski devlet başkanı

15202653_566250910235364_7928216978173422702_n2

 

“Uruguay’ın başkanı olmam önemli değil.
Bu konu üzerinde çok düşündüm.Tek kişilik bir hücrede on senemi geçirdim.Yeteri kadar vaktim oldu…
Bir kitabın kapağını açmadan yedi yıl geçirdim.Bu bana düşünmek için zaman verdi.
Keşfettiğim şey şudur ki:
Ya hiç kimseye yük olmadan az ile yetinip mutlu olursun çünkü mutluluk içindedir ya da hiç bir yere varamazsın.
Yoksulluğu savunmuyorum.
Sadeliği savunuyorum.
Ancak sürekli büyümek isteyen tüketici bir toplum icat ettik.
Büyüme olmazsa, bu üzücüdür.
Gereksiz ihtiyaçlarla bir israf dağı icat ettik.
Sürekli almalısın ve atmalısın…
Boşa harcadığımız hayatlarımız aslında.
Birşey satın aldığımda,ya da siz birşey satın aldığınızda,karşılığında para vermiyorsunuz.
Verdiğimiz aslında vaktimizdir.O parayı kazanmak için harcadığımız vakit.
Arasındaki fark…yaşamı satın alamazsınız.
Yaşam akıp gider.Hayatı boşa geçirmek,özgürlüğünü kaybetmek korkunç birşeydir…”
José Alberto Mujica Cordano/Uruguay eski devlet başkanı

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Boğazınız Ağrıyorsa…

15193530_1130545940397677_4469162750308762358_n1

Kış soğuklarının başlamasıyla boğaz ağrılarından şikayet edenlerin de sayıları arttı. Ilık su ve tuz karışımıyla yapılan gargara hücrelerdeki su tarafından çekilerek hücrelerdeki şişlik azalacak ve ağrı hafifleyecektir…

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bel Fıtığı Olanlara Mucize Çözüm…

15220174_1132011753584429_9041638024605768819_n1

 

Bel Fıtığı Olanlar, 250 gr. Taşköprü Sarımsağını soyunuz. buharda 20 dakika bekletip, yumuşayınca eziniz, hakiki Zeytinyağı ile karıştırınız.
Temiz bir tülbente yayılır, bel fıtığından muzdarip hastanın beline tatbik edilir ve bir kat naylon sarılır bir hafta bekletiniz. Şifa Olsun!

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Limon ve Karbonat ile Kansere tedavisi nasıl yapılır…

15232093_726757210811831_1336562802782115714_n1

Büyük ilaç şirketleri kar etsin diye kanser iyileştirilmiyor. Onlar kazansın diye kanserin çözümü olan limon ve narenciye açıkça söylenmiyor. Bu süreçte kanser vakaları katlanarak artıyor ve insanlar kanserden ölmeye devam ediyor. Oysa limonun antikanserojen olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Limon kist ve tümör yok edici özelliğe sahiptir.
Son zamanlarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki narenciye, özellikle limon, kanser önleyici olduğu gibi, birçok kanser çeşitlerini de iyileştiricidir. Limon, karbonat ile birleştiriğinde vücudun pH seviyesini normal hale getirir. Bu sayede kanser hücreleri çoğalamaz, vücuda dağılamaz.
Avrupa’da yapılan “vaka kontrol” çalışmasının sonucuna göre haftada 4 limon tüketen boğaz kanseri hastalarının yüzde 58’i kanseri yendi. Ağız kanseri hastalarının yüzde 53’ü, miğde kanseri olanların yüzde 31’i ve kalın bağırsak kanseri olanların yüzde 18’i kanserden kurtuldu. Yakın zamanlarda yapılan bir Amerikan araştırmasına göre, hormon replasman tedavisi almayan göğüs kanseri hastaları günlük 75 gram greyfurt (meyve veya meyvesuyu) tüketerek meme kanserini yendi. Her iki çalışma da başta limon olmak üzere tüm narenciye meyvelerinin kanser önleyici olduğunu tespit etti. Yineleyelim: Limonda limonoids olarak bilinen anti-kanser birimleri vardır. Bu nedenle limon, tüm narenciye içinde en önemli kanser-savardır.
UNUTMA! LİMONLU SU DA BİR MUCİZE!!!
Limon antibakteriyel bir meyvedir. Aynı zamanda antifungal (mantar önleyici) olarak bilinir. Miğde ve bağırsakta bulunan parazit ve kurtları öldürür. Limon kan basıncını dengeler, güçlü bir antidepresandır, stres giderici özellikleri vardır ve yatıştırıcıdır

Tarif:

2 çorbakaşığı taze sıkılmış limon
Yarım tatlı kaşığı karbonat
Bir su bardağı su
Malzemeyi karıştırıp günde 4 kez içilmelidir.
Karbonat aliminyum ihtiva etmemelidir.
Bulunabilirse organik limon, daha etkindir.

Bu sitede anlatıldığı üzre, yukarıdaki karışım kanserli hücreleri öldürmekte oldukça etkin. Yineleyelim, tarifi verilen bu karışım belki hekimin uyguladığı kanser tedavisine destek olarak kullanılabilir ama tedaviyi bırakıp bu “ev yapımı” ilacı kullanmanızı tavsiye etmiyoruz.
Ayrıca karbonat vücuttan vitamin ve mineralleri sömürür. Ve bazı ilaçların etkisini de azaltabilir. O nedenle böyle bir küre başlamadan önce 1. doktora danışın 2. bol su içmeyi alışkanlık haline getirin 3. dengeli beslenme alışkanlığı geliştirin.
Büyük ilaç şirketleri kar etsin diye kanser iyileştirilmiyor. Onlar kazansın diye kanserin çözümü olan limon ve narenciye açıkça söylenmiyor. Bu süreçte kanser vakaları katlanarak artıyor ve insanlar kanserden ölmeye devam ediyor. Oysa limonun antikanserojen olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Limon kist ve tümör yok edici özelliğe sahiptir.
Son zamanlarda yapılan çalışmalar göstermiştir ki narenciye, özellikle limon, kanser önleyici olduğu gibi, birçok kanser çeşitlerini de iyileştiricidir. Limon, karbonat ile birleştiriğinde vücudun pH seviyesini normal hale getirir. Bu sayede kanser hücreleri çoğalamaz, vücuda dağılamaz.

Avrupa’da yapılan “vaka kontrol” çalışmasının sonucuna göre haftada 4 limon tüketen boğaz kanseri hastalarının yüzde 58’i kanseri yendi. Ağız kanseri hastalarının yüzde 53’ü, miğde kanseri olanların yüzde 31’i ve kalın bağırsak kanseri olanların yüzde 18’i kanserden kurtuldu. Yakın zamanlarda yapılan bir Amerikan araştırmasına göre, hormon replasman tedavisi almayan göğüs kanseri hastaları günlük 75 gram greyfurt (meyve veya meyvesuyu) tüketerek meme kanserini yendi. Her iki çalışma da başta limon olmak üzere tüm narenciye meyvelerinin kanser önleyici olduğunu tespit etti. Yineleyelim: Limonda limonoids olarak bilinen anti-kanser birimleri vardır. Bu nedenle limon, tüm narenciye içinde en önemli kanser-savardır.

UNUTMA! LİMONLU SU DA BİR MUCİZE!!!
Limon antibakteriyel bir meyvedir. Aynı zamanda antifungal (mantar önleyici) olarak bilinir. Miğde ve bağırsakta bulunan parazit ve kurtları öldürür. Limon kan basıncını dengeler, güçlü bir antidepresandır, stres giderici özellikleri vardır ve yatıştırıcıdır
Tarif:
• Malzemeyi karıştırıp günde 4 kez içilmelidir.
• Karbonat aliminyum ihtiva etmemelidir.
• Bulunabilirse organik limon, daha etkindir.
Bu sitede anlatıldığı üzere, yukarıdaki karışım kanserli hücreleri öldürmekte oldukça etkin. Yineleyelim, tarifi verilen bu karışım belki hekimin uyguladığı kanser tedavisine destek olarak kullanılabilir ama tedaviyi bırakıp bu “ev yapımı” ilacı kullanmanızı tavsiye etmiyoruz.
Ayrıca karbonat vücuttan vitamin ve mineralleri sömürür. Ve bazı ilaçların etkisini de azaltabilir. O nedenle böyle bir küre başlamadan önce 1. doktora danışın 2. bol su içmeyi alışkanlık haline getirin 3. dengeli beslenme alışkanlığı geliştirin.
Tüm kanser hastalarına şifa olması dileğiyle yazıyı paylaştık. Ama lütfen size verilen tedaviye ikame olarak kullanmayın. Hatta isterseniz, tedavi ile birlikte kullanmanızın uygun olup olmayacağınız doktorunuza danışın. Geçmiş olsun.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

DOKTORLARIN ASLA SÖYLEMEYECEĞİ, KANSERİN ARDINDAKİ GİZLİ GERÇEK!

15241825_587841194746317_4067567788242682973_n2

 

 

Kanserin gerçek nedenini bulan Nobel ödüllü Dr. Otto H Warburg, hastalığın nasıl alt edileceğini de net bir şekilde ortaya koyuyor. Fakat, bu gerçekleri duymamız pek de mümkün gözükmüyor. DOKTORLARIN ASLA SÖYLEMEYECEĞİ, KANSERİN ARDINDAKİ GİZLİ GERÇEK!

Kanserin gerçek nedenini bulan Nobel ödüllü Dr. Otto H Warburg, kanserin temelinde yatan sebebin oksijen eksikliği olduğunu tespit etmiştir.
Oksijen eksikliği, vücudun asit seviyesinin yükselmesine neden olur.
Dr. Warburg ayrıca kanser hücrelerinin anaerobik olduğunu (oksijen ile nefes almadıklarını) bulmuştur; yani vücudun alkalin durumu gibi yüksek oksijen içeren durumlarda yaşayamazlar.
“Tüm normal hücrelerin kesin bir oksijen ihtiyacı vardır, ancak kanser hücreleri oksijensiz yaşar—bunun hiçbir istisnası yoktur. Bir hücreyi 48 saat boyunca oksijen seviyesinin %35’inden mahrum bırakmanız onun bir kanser hücresine dönüşmesine yol açabilir.”
Yediğimiz yiyecekler, vücudumuzda uygun pH seviyesini sağlamakta hayati bir önem taşır. pH dengesi, vücudunuzun tamamındaki sıvılarda ve hücrelerde asit ve alkali arasındaki dengedir. Vücudunuz, hayatta kalabilmek için, kandaki pH seviyesini hafif alkali bir seviye olan 7.365 noktasında dengede tutmak zorundadır. Maalesef, günümüzdeki tipik beslenme şekli işlenmiş şekerler, rafine edilmiş tahıllar, genetiğiyle oynanmış organizmalar gibi zehirli ve asit oluşturan yiyeceklerle doludur. Bu da, sağlıksız, asidik bir pH oluşmasına neden olur.
Dengesiz bir pH, hücresel aktiviteleri ve fonksiyonları kesintiye uğratabilir. Fazla asidik bir pH, kanser, kalp-damar rahatsızlıkları, şeker hastalığı, kemik erimesi ve reflü gibi birçok ciddi sağlık sorununa yol açabilir.
Vücudunuzu çok uzun bir süre asidik bir durumda bırakırsanız, bu yaşlanmayı da hızlandırır. Robert O. Young, The pH Miracle (pH Mucizesi) kitabında birçok sağlık sorununun yüksek asit seviyelerinden kaynaklandığını söylemektedir. Bunun sebebi, parazitlerin, kötü bakterilerin, ve (aşırı çoğalan kandida gibi) virüslerin asitliği yüksek ortamlarda büyüyüp çoğalabilmesidir. Halbuki, alkali bir ortam bakteri ve diğer patojenleri dengeler ve nötralize eder.
Dolayısıyla, pH dengesini sağlamak, sağlığınızı olabileceği en iyi noktaya taşımak için gereken en önemli araçlardan biridir. Aşağıda yer alan tarifi kullanarak sağlığınız için önemli bir adım atabilirsiniz.
YÜKSEK ASİTLİĞİ ÖNLEMEK İÇİN EV TARİFLERİ
Malzemeler: 1/3 çay kaşığı karbonat ve 2 yemek kaşığı taze sıkılmış limon suyu veya organik elma sirkesi
Hazırlanışı: Tüm malzemeleri karıştırın. Asit/baz kombinasyonu anında köpürmeye başlayacaktır. Köpürme durana kadar karbonat eklemeye devam edin ve bardağı yaklaşık 250 ml suyla doldurun. Hepsini bir kerede için. Bu ev tarifi pH dengesini sağlayacak ve vücudunuzda alkali oluşturan bir ortam yaratacaktır. Mide asidine de çare olacak ve kandaki aşırı asitliği engelleyecektir.
Referanslar: Amerikan Ulusal Tıp Kütüphanesi, pH Mucizesi: Diyetinizi Dengeleyin, Sağlığınızı Geri Kazanın, William Reed Business Media.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 34 Comments »

Gerçekten mutlu olmak istiyorsak, şefkat dolu, korkusuz, insanların acılarının dinmesini ve kalplerinin ışıkla dolmasını sağladığımız anıları biriktirmeliyi

Image result for cem şen resimleri

10 yaşımdaki başarılarım 10 yaşımın, 20 yaşımdaki başarılarım 20 yaşımın, dünün başarıları ise dünün başarılarıdır. Bunların bugün bir anlamı yoktur. Onlarla böbürlenip, ben ne kadar muhteşemim diye yaygara yapsam da geçmişin bu başarılarında bugün hissedilen büyük tatminler yoktur.

10 yaşımda okul müsameresinde başrol oynamak çok havalı ve beni mutlu eden bir şeydir belki ama bugün onu anımsadığımda aynı mutluluğu hissetmem. 20 yaşımda şu madalyayı kazanmak, bu dağa tırmanmak da o gün muhteşem
olsa da bugün bana vereceği şey en fazla gururlanma ihtimalidir.

Oysa 10 yaşımda, okula getirdiğim yemeğimi okulun yoksul çocuğu ile paylaşmak, 15 yaşımda lisede herkesin hor gördüğü bir insanın göz yaşlarını dindirmek için onunla sohbet etmek ve ona önemsendiğini hissettirmek, mesanesi patlamak üzere olan sakat, yaşlı bir evsizin herkes dalga geçerken tuvaletini yapmasına yardımcı olmak, sokakta diğer çocukların korktuğu sara krizi geçiren bir adamı kollarında sakinleştirmek, herkesin, tüm
doktorların umudu kestiği bir öğrencinin yavaş yavaş yeniden yaşama tutunmasını sağlamak, yıllarca dert tasa çekip çabalayıp öğrendiğin bilgileri insanlara çömertçe sunup onların senden daha hızlı, daha kolay hayatlarını mükemmelleştirdiklerini izlemek… Bunlar ilk anda, o eylemi yaparken hissettiğim hazzı bugün de tam gücüyle, tam etkisiyle hissettiğim mutluluklardır. Ne zaman kendi adıma bir başarı kazansam onun hazzı yalnızca o zamana ait oldu, ne zaman başkaları için kendimden bir şeyler versem, onların mutlu olması için bir adım atsam hazzı tüm zamanların oldu.

Başarı ölümlüdür, geçicidir, unutulmaya mahkumdur; iyi olan, şefkatli olan, paylaşılan ölümsüzdür, kalıcıdır, daima anımsanır. Gerçekten ama gerçekten mutlu olmak istiyorsak biriktirmemiz gereken şey başarı dolu anılar değildir. Bu anılar bize şu an bir şey hissettirmedikleri gibi geçmişte kalan başarılar oldukları için acı çekmemize bile sebep olurlar. Gerçekten mutlu olmak istiyorsak, şefkat dolu, korkusuz, insanların acılarının dinmesini ve kalplerinin ışıkla dolmasını sağladığımız anıları biriktirmeliyiz. Bu anılarımız ne kadar fazlaysa o kadar mutlu, o kadar güçlü, o kadar muhteşem ve o kadar ölümsüz olabiliriz.

Hocam Cem Şen

Çocuklarınıza ‘KEŞKE’ Dedirtmeyin…

15178959_1215163758550623_5339871885522115652_n1

 

Akatlar’da yürüyordum; kadın beni tanıdı ve selamlaştıktan sonra, sorusunu sordu: “Oğlum dersleri tamamen bıraktı; ne söylesem hiç fayda etmiyor. Ya arkadaşlarıyla buluşuyor, ya telefonda mesajlaşıyor ya da bilgisayarın başında oyun oynuyor. Ne yapacağımı şaşırdım, Hocam ne yapalım?”
“Sohbet ediyor musunuz?”
“Valla, konuşuyorum, ama hiçbir faydası yok.”
“Kaç yaşında?”
“On yedi yaşında.”
“Mesela ne diyorsunuz?”
“Sınavların yaklaştığını söylüyorum; derslerine çalışması gerektiğini söylüyorum; böyle giderse sınıfta kalacağını, arkadaşlarından geri kalacağını, ilerde çok pişman olacağını, ama o zamanda duyulan pişmanlığın işe yaramayacağını anlatıyorum.”
“Siz konuşup, nasihat ediyorsunuz.”
“Evet.”
“Ama, onunla sohbet etmiyorsunuz.”
“Valla bilmem; biz bildiğimiz kadarıyla elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz, konuşuyoruz, anlatıyoruz.”
“Doğru, bildiğiniz kadarıyla elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz. Ama konuşmak, nasihat etmek, sohbet etmek değildir. Siz sohbet etmesini bilmiyorsunuz.”
Kadın haklı olarak “neden bahsediyorsunuz,” diyen bir yüz ifadesiyle bana baktı.
İçim burkuldu. Anne acı çekiyordu ve çocuğuna yardım etmek istiyordu, ama kendini çaresiz hissediyordu.
Öğrencileri ve anababaları birlikte çağırdım. Danışmalığını yaptığım okulun küçük tiyatro salonunda buluştuk, öğrencilerle birlikte anababalar da oturdu.
Ufacık sahneye çıktım, bir sandalye attım oturdum, yanı başıma bir boş sandalye koydum.
“Buradaki öğrencilerden kim benimle sohbet etmek istiyor?” diye sordum. Kalkan ellerden birini gelişigüzel seçtim. Selim adıyla anacağım bir öğrenci yanımdaki sandalyeye geldi oturdu.
“Adın ne?”
“Selim.”
“Kaç yaşındasın?”
“On iki.”
“Bugün ayın kaçı?”
“24 Aralık 2008.” (Gerçek tarihtir; bu uygulamayı o gün yaptım.)
“Selim, gözünü kapa, beni iyi dinle. Gözünü açtığın zaman aradan yirmi yıl geçmiş olacak. 24 Aralık 2028 tarihinde gözünü açmış olacaksın. Tamam mı?”
Anladığını belirtmek için başını salladı.
“Lütfen gözünü aç.”
Selim, gözünü açtı.
“Bugünün tarihini söyler misin?”
“24 Aralık 2028.”
“Kaç yaşındasın?”
“Otuz iki.”
“Ne iş yapıyorsun?”
“İç mimarlık.”
Göz ucuyla anneye babaya bakıyorum; yüzlerinde hayret belirten hafif bir tebessümü var. Belli ki, onlar da Selim’in söylediklerini benimle birlikte ilk defa duyuyorlar.
“Nerede çalışıyorsun?”
“New York, Manhattan’da.”
Anne, babanın yüzünde saklayamadıkları büyük bir şaşkınlık ifadesi.
“Evli misin?”
“Hayır.”
“Arkadaşlarından evlenenler oldu mu?”
“Kızların hepsi evlendi.”
Gülüşmeler..
“Çalıştığın yere beni götürür müsün?”
“Ofisim, Manhattan’da 86 katlı bir binanın 42. Katında.”
Gülüşmeler devam ederken hayalen o binaya yürüdük, asansöre bindik, 42. Katta indik.
“Burası ‘home office,’” dedi.
İçeri girdikten sonra açıkladı:
“Dubleks daire: aşağıda salon ve mutfak var. Yukarda yatak odası ve ofis odam.”
“Selim, salonda neler var?”
“Salonda masa var, koltuklar var, sandalyeler var; komodin var, sehpalar var.”
“Duvarlarda ne var?”
“Resimler var, fotoğraflar. Ailemin fotoğrafı da var.”
“Ailenin fotoğrafına bakınca neler görüyorsun? Beraber bakabilir miyiz?”
“Annem ar, babam var. Ailece çektirdiğimiz bir fotoğraf. Abim var, ablam var, ben varım.”
“En küçük sen misin?”
“Evet.”
“Selim, bu fotğrafa baktığında, içinde ‘keşke!” duygusu beliriyor mu? İçindeki herhangi bir ‘keşke’nin sesini duyuyor musun?”
Hiç beklemeden “Evet,” dedi.
“Haydi, anlat bize,” dedim.
“Ben, babamla birlikte futbol maçına gitmeyi çok istedim. Bir de hafta sonları onunla top oynamak, kırlara gitmek istedim. Güreşmek istedim. Ama babam çok yoğundu; çalışmak zorundaydı, olmadı, zaman bulamadı. Ne yapalım, böyle oldu.”
Baba’ya baktım; gözlerinin yaşını tutmaya çalışıyor, ağlamamak için dudaklarını ısırıyordu.
Selim’e teşekkür ettim. Ve sordum:
“Selim, bu konuşmamızda, sana büyüklük tasladığımı, sana nasihat etmeye çalıştığımı hissettin mi?”
“Hayır!”
“Olanla ilgili olarak mı konuştuk, olması gereken üzerine mi?”
“Olanla ilgili olarak konuştuk.”
“Selim, seninle yeniden böyle sohbet etmek istesem, benimle konuşmak ister misin? Konuşmamızdan zevk aldın mı?”
“Yeniden konuşmak isterim; sohbetimizden zevk aldım.”
***
Sohbet özel türden bir konuşma, kendine özgü özellikleri olan bir söyleşidir.
Sohbet içinde olan iki insan o an için güç, onur ve değer yönünden eşittir ve olanı paylaşırlar; olması gereken üzerinde konuşmazlar.
Korku kültürünün olduğu yerde sohbete izin verilmez.
Türkiye’nin aydınlık geleceğinde anababaların çocuklarıyla sohbet içinde olmasını diliyorum.
Doğan Cüceloğlu (26.06.2011)
OKUDUYSAN ve BEĞENDİYSEN ,BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞIR MISIN?

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Vücuttaki zehirli toksinleri ayaktan atın!

vucuttaki_zehirli_toksinleri_ayaktan_atin_1459413114_36341

 

Gün boyunca hareketsiz kalan kişilere özel bu karışım ile, vücudunuzda biriken zehirli toksinleri ayaklarınızdan atabilirsiniz…

Vücudumuzda bulunan zehirli sıvılar lenf ve kan dolaşım sistemi tarafından gün içerisinde temizlenerek zararsız hale getirilir, fakat oturarak çalışan insanlar gibi hareketsiz yaşam tarzı olanların bacaklarında, alt bacak ve ayak bileklerinde sıvı birikir.

Ayaktan zehirli toksinleri atan ped hazırlayarak gün içinde hareketsiz kalmamız sonucu bacaklarda ve ayak bileklerinde özellikle ayak tabanlarında biriken vücut içi sıvılarını, zehirli toksinleri atmak mümkün.

Aynı zamanda özel bir detoks da olan bu ayak pedleri, Yatmadan önce ayak tabanına yapıştırılarak yapılır. Ertesi sabah bu pedleri kaldırdığımızda vücutta biriken zararlı toksinler sebebiyle kapkara olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.
Evde detoks pedi hazırlamak için malzemeler:
Soğan
Sarımsak
Yapışkanlı gazlı bez
Çorap

Evde Detoks Pedi Yapılışı
Orta boy soğanı ve 2-3 diş sarımsağı ince ince keserek iyice doğrayın. Homojen bir karışım elde edecek kadar ince doğramaya özen gösterin. 2 Bardak suyu kaynamaya bırakın, su ılıklaşınca içine soğan ve sarımsağı ekleyin 10 dakika boyunca kaynamaya bırakın.
Suyun 20 dakika soğumasını bekleyin, vücudunuzu yakmaycak kadar ılıklaşınca  kendinden yağışkanlı gazlı bezin ortasına bu karışımı sürün. (Fazla ıslattığınız zaman elinizle sıkın ve fazla sıvıyı dışarı atın)

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kansızlık için 6 Sağlıklı İçecek

Bu hastalığın tedavisini hızlandırmak için, demir açısından zengin yiyecekler tüketmelisiniz. 

Bu mineral alyuvarları arttırmaktan ve bunların eksikliğinden etkilenen vücut fonksiyonlarını düzenlemekten sorumludur.

Yani tedavinizi demir ve belli başlı besleyici ögeleri içeren içecekler tüketerek destekleyebilirsiniz. 

Bugün sizlerle hem kansızlık tedavisine yardımcı olacak, hem de bu duruma karşı koruyucu etki yaratacak 6 farklı meyve-sebze suyu tarifi paylaşacağız.

Gelin beraber göz atalım!

1. Maydanoz suyu

maydonoz

Maydanoz bir çok faydalı özelliği ile hem alternatif tıp hem de yemek alanlarında kullanılmaktadır.

Maydanoz yüksek oranda demir içerir, ayrıca bir çok vitamin ve vücudun detoksuna yardımcı olan antioksidanlar taşır.

Bu meyve suyunun tadı muhteşem değil, ama sağlığa yararları için içmeye değer.

Malzemeler

  • 1 demet maydanoz
  • 1 limonun suyu
  • 1 bardak su (200 mL)

Hazırlanışı

  • Bir demet maydanozu alın ve iyice yıkayın. Doğrayın.
  • Taze sıkılmış limon suyu ve bir bardak su ile mikserden geçirin.
  • Bir kaç dakika iyice sıvı haline gelene kadar karıştırın.
  • Tercihen kahvaltıdan önce hazırlayıp bekletmeden tüketin.

2. Pancar ve bira mayası içeceği

Pancar veya pancar kökü yüksek oranda demir taşır. Bu yüzden kansızlık belirtilerine çok iyi gelir. 

Enerji verir ve yorgunlukla savaşır, ve içeriğindeki besleyici ögeler zayıf saçlar ve tırnakları iyileştirir.

Malzemeler

  • 1 pancar
  • 1 havuç
  • 1 çay kaşığı bira mayası (5 gram)
  • 1 bardak su (200 mL)

Hazırlanışı

  • Pancarı ve havucu doğrayın, miksere koyun.
  • Bir bardak suyu ve mayayı ekleyin. Bir kaç dakika karıştırın.
  • İyice karışınca hemen için.

3. Böğürtlen, çilek ve elma suyu

bo%cc%88g%cc%86u%cc%88rtlen

Bu lezzetli içecek sadece demir içermekle kalmaz, antioksidan bileşenli lifler de taşır, bunlar kanı temizlemeye yardımcı olur.

Malzemeler

  • 2 böğürtlen
  • 3 çilek
  • 1 elma
  • 1/2 bardak su (100 mL)

Hazırlanışı

  • Böğürtlen ve çilekleri iyice yıkayın ve miksere koyun.
  • Elmayı doğrayın ve diğer malzemelerle beraber ekleyin. Çekirdeklerini almayı unutmayın.
  • Yarım bardak suyu ekleyin ve bir kaç dakika karıştırın.
  • Sabahları için.

4. Turp ve  and tere suyu

Turp ve tere suyu düşük kalorilidir, bu yüzden rahatlıkla diyetinize ekleyebilir, böylece kansızlığa karşı koruma sağlayabilir ve zayıflık ve yorgunlukla gelen rahatsızlığı giderebilirsiniz.

Malzemeler

  • 5 dal tere
  • 4 turp
  • 2 avuç ıspanak
  • 1 bir bardak su (200 mL)

Hazırlanışı

  • Sebzeleri yıkayın ve meyve sıkacağından geçirin.
  • Bir bardak suyu ekleyin ve kahvaltıdan önce için.

5. Havuç ve tere suyu

havuc%cc%a7

Havuç ve tere bol miktarda lif, vitamin ve vücudu canlandırıcı gerekli mineralleri içerir.

Bu içeceğin düzenli tüketimi kansızlık belirtilerini giderir ve düşük enerji halinde fiziksel ve akli performansı arttırır. 

Malzemeler

  • 3 havuç
  • 2 dal tere
  • 1 bardak su (200 mL)

Hazırlanışı

  • Sebzeleri doğrayıp su ile miksere koyun ve karıştırın.
  • İyice karışınca için.
  • Günde iki bardak içebilirsiniz.

6. Havuç, ıspanak ve kereviz suyu

Bu sebze suyu yüksek oranda vitamin ve mineral içerir, bunlar vücudun enerjisini arttırır ve yorgunlukla kansızlığa iyi gelir.

Malzemeler

  • 5 havuç
  • 1 kereviz sapı
  • 1 avuç ıspanak
  • 1 bardak su (200 mL)

Hazırlanışı

  • Malzemeleri iyice yıkayın ve doğrayıp miksere ekleyin.
  • En yüksek derecede bir kaç dakika karıştırın.
  • Taze servis edin ve kahvaltıdan önce için.

Bu tariflerden istediğinizi seçin ve kansızlık tedavisi ve belirtilerini gidermek için tüketin.

Ancak aklınızda bulundurun, bunlar ilaçların veya bir doktorun önerilerinin yerini tutmaz. 

Kaynak: sağlığa bir adım

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

”Benim İnsülin Direncim Var” Ne Demektir?

15220180_402921210098919_2149926919676966599_n1

Hormonlarımın dengesi bozulmuş ve sağlık sorunları başlamış demektir.

Karaciğerim yağlı demektir

Pankreasım yağlı demektir

Kan yağları alt üst olmuş demektir

Devamlı kilo alıyorum demektir

Ne yersem hemen acıkıyorum demektir.

Sürekli şeker ve tatlılara saldırıyorum demektir

Gizli şeker hastalığım var demektir

Bağışıklık sistemim çok zayıflamış demektir

Unutkanlığım arttı demektir

Rahat uyuyamıyorum demektir

 

 

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Işıl İpekçi (0536 508 19 73) Sizi Koruyan Melek Tasarımlarıyla Natura Festivalinde…

aaa

Işıl İpekçi  (0536 508 19 73) Harbiye’de Ruh-Beden- Zihin Festivalinde 24-27 Kasım arası sabah 11.00-19.00 arası size uygun melek tasarımlarını paylaşmak için bekliyor…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »