Çok uzun yıllar kendime güvenmediğimi fark etmemiştim, hatta bu konuda kendimle konuşmamıştım bile. Sonra kişisel gelişim kurslarına, kitaplarına ilgi duymaya başladım. Orada okuduklarım, kendimi yavaş yavaş değerlendirmelerim sonucu keşfettim ki ben kendime güvenmiyorum, hatta değer bile vermiyorum. Fakat bunu değil yazmak, kabullenmem bile o kadar uzun zamanımı aldı ki.
Sonuçta fena olmayan okullarda okudum, ortalama bir ailem var, dış görünüşüm Allah’a şükür eline yüzüne bakılır biriyim fakat kendime güvenmiyorum, değer de vermiyorum. Hatta sevmiyorum bile. Bir süre bunun sebebine kafayı taktım, sonra buna kafayı takarak iyileşme sürecine başlamayı geciktirdiğimi anladım. Nedense neden işte, sonuç buydu. Yaram fışkırmıştı ve bunu düzeltmem gerekiyordu. Çok uzun zaman kendi kendime olumlama yapmaya başladım “ben çok değerliyim ve kendime güveniyorum” diye. Fakat bu olumlamaları yapıyorum yapıyorum, sonra en ufak bir olayda pat yıkılıp gidiyorum.
Ayrıca bir de keşfettim ki, bir şekilde bana değer vermeyen ilişkileri, arkadaşlıkları, ortamları seçiyorum. İnsanlar beni ne kadar dışlarsa, ben o ortama o kadar çok girmek istiyorum. Niye kendimi bu kadar cezalandırmak istiyorum. Niye kendimi sevmiyorum anlayamıyorum ki. Bu sefer olumlamalarıma “kendimi seviyorum ve affediyorum” bölümlerini de ekliyorum. Hatta aynaya bakıp, taa gözlerimin içine bakıp “Anette seni çok seviyorum ve yaptığın her şey için seni affediyorum, seni olduğun gibi kabul ediyorum” diyorum. Bir üç beş, kendimi daha iyi hissetmeye başlıyorum. Kimi zaman ağlıyorum, kimi zaman hüzünleniyorum, kimi zaman neşeleniyorum. Ama yapmaya hep devam ediyorum. Hatta bazen kendi kendimin saçını bile okşuyorum “Anette seni çok seviyorum” diye.
Sonra bakıyorum bana değer veren ilişkilere, arkadaşlara, ortamlara girmeye başlıyorum. Kendi kendime ceza verme damarım tekrar ortaya çıkıyor. Bütün güzel yaptığım inşaatları yıkıyorum, sonra ağlıyorum, üzülüyorum. “Yok yok kesin kafamdan zorum var” diye başlarken kendime sövmeye, tüm olumlama çalışmalarıma geri dönüyorum. En çok da kendini affetme, olduğum gibi kabul etme ve sevme çalışmalarına dönüyorum.
Sonra bir kitapta, o gün yaptığınız üç güzel şeyi yazın diye bir öneri görüyorum. Alıyorum koca bir defter yazdıkça yazıyorum, yazdıkça yazıyorum. Günler ilerledikçe çevirip çevirip okuyorum, yaaa ben pek de fena bir insan değilmişim galiba hissine kapılıyorum, ilişkilerim gene düzeliyor.
Yani anlayacağınız bu yol uzun bir yol ama çalışarak, olumlama yaparak, aynaya bakıp kendini severek, başkalarına yardım ederek kısalan bir yol. Size de bir an önce başlamanızı tavsiye ederim.
Sağlıcakla,
Anette İnselberg



![21016_778701475576170_3572287644018728253_n[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2015/07/21016_778701475576170_3572287644018728253_n1.jpg?w=225&h=300)






24 Temmuz 2015, 11:59
süper bir yazı tebrikler
24 Temmuz 2015, 17:58
Hakikaten uzun bir yol, ve cok haklisin nedenlere takilmak yolu uzatiyor. Bir arkadasim / mentorum demisti ki : Sen yolundan o tasi kaldiracaksin, o yine gelecek. Belki yuz kere kaldiracaksin, yine geri gelecek. Buna hazirlikli ol ve devam et.
24 Temmuz 2015, 20:27
çok sağolun bu çok güzel bir motive oldu benim için
25 Temmuz 2015, 16:38
sadece bu yazı bile sizin ne kadar değerli, kadirşinas ve alçakgönüllü biri olduğunuzu ortaya koyuyor. Anette hep güzel şeyleri ve sonsuna kadar sevilmeyi hak etmiş ve etmeye devam ediyor. lütfen bu kısacık ömürde Anette’yi üzmeyin..
30 Temmuz 2015, 09:36
egıtımli olmanız ve herkese bırseyler katmanız harıka… yolunuz acık olsun ANETTE..
31 Temmuz 2015, 12:05
Super bir yazı Anette diğer hepsi gibi ..çok tşkler :)))
31 Temmuz 2015, 14:30
cansın