NATURA BİZE DER Kİ; “ Bu Dünyaya doğan her canlının bir görevi vardır !

536147_orig[1]

 

NATURA BİZE DER Kİ; “ Bu Dünyaya doğan her canlının bir görevi vardır ! (Böcek,çiçek,insan,kedi ,köpek vs )”
Yaratılan her canlının bir amacı vardır,bir görevi vardır,bir misyonla gelmiştir bu Dünyaya…
Kimi bilgi veren,kimi bilgi alan ,kimi de bilgiyi satan …
Kimi can yakacak ,kimi can kurtaracak…
Kimi dert dinleyecek,kimi dertli edecek,kimi de dertten delirecek…
Kimi zengin olacak,kimi fakir kalacak…
Kimi gül koklarken ,kimi dikenine katlanacak…
Kimi doğurduğuna sahip çıkmayacak,kimi evlat diye aranacak…
Kimi geniş sofrada karnını doyuracak,kimi bir ekmeğe muhtaç olacak…
Kimi toprağa birini vererek üzülecek,kimi bir doğana sevinecek…
Birileri var biryerlerde muhteşem hayatlar yaşıyor,birileri var biryerler de acıdan kıvranıyor…
Her varlık bir sınav ,tekamül için gelmiştir bu hayata…Kimimiz tamamlamak ,kimimiz bitirmek adına ama hep diğerlerine birşeyler katmak adına gelmişizdir …Tabiat birbirine görünmeyen bir bağ ile bağlıdır aslında,Evren bir bütündür ! bizlerde o bütünün parçalarıyız…
Hep sorarız kendimize ;” NEDEN HEP İYİLER,KİMSEYE ZARARI OLMAYANLAR,HATTA FAYDASI OLANLAR ERKEN ÖLÜRLER ?“ diye…
Cevap basittir ! “ Onlar insanlığa birşeyler öğretmek üzere gelen ruhlardır”
Neden hayvanlar erken ölür ? neden yaşam süreleri insanlar kadar uzun değildir?
Çünkü; Onlar biliyorlar,onlar insan oğlunun eksiğini biliyorlar,onlar bizim neye ihtiyacımız olduğunu biliyorlar…Bilerek geldikleri için ,insanlar gibi öğrenecek deneyimleri yoktur,bu yüzden de yaşam süreleri kısadır…Onlar bize ;Sevgiyi,şefkati,merhameti,konuşmadan anlaşmayı ,bakışarak konuşmayı,güven duymayı öğreten ve öğretmek üzere gelen yegane varlıklardır…
Bazen bir tekmeye maruz kalarak,bazen aç kalarak,bazen donarak,bazen de bilinçli öldürülerek tüm insanlığa “ merhameti,şefkati ve sevgiyi unutan kitleler olduğunu vurgularlar,diğer kitlelerinde birleşmesini sağlarlar”
Bir görevi tamamlarlar,insan oğluna hatırlatması gerekilenleri hatırlatır,mesajlarını verip giderler…
Tıpkı Vaidata katkısı olan ,ilkesi olan,bir duruşu olan ve tabi ki mesajı olan o “ İYİ İNSANLAR “ gibi…
Bazen nefret ettiğimiz,bize acı veren birileri olacak hayatımızda ,acı tecrübelerde yaşayacağız,diplerde de dolaşacağız,bazen en sevdiklerimiz bizi terk edecek,bazen beş kuruşsuz kalacağız.Hayat bu ya hep gülemeyiz ,tabi ki ağlayıp üzüleceğizde …Bunların hepsi tekamülümüz için gerekli olan deneyim alanları ve duygu yoğunluklarıdır…
Yaşanan acı olaylardan alınan dersler vardır ,kimi ruh bunu alır ve içselleştirir,kimi de “ neden bunlar benim başıma geliyor” diye sorgularlar…Halbuki kişiyi yaşadıkları acılar olgunlaştırır …
MATHESİS;Bilgiyi eğitimle öğretimle alma şeklidir(okullarda veya kurslarda)
PATHESİS;Bilgiyi ızdırap ,acı çekerek öğrenme şeklidir…Ancak ve ancak o acıyı çekerek içindeki bilgiyi içselleştirebiliriz.Manevi olgunluğa ancak acı ve ızdırapla ulaşırız…
PATHESİS sayesinde idrak etmeyi öğreniriz…
URANÜS,SATÜRN VE PLUTON işte bu yüzden gökyüzünde süzülürler…
CARL GUSTAV JUNG ;HİÇBİR BİLGİ ,BİLİNÇALTINDAN BİLİNÇDIŞINA ACI VE IZDIRAP OLMADAN ÇIKMAZ ! Diyerek ,PATHESİS’İ ve gerekliliğini bu sözleriyle çok net anlatmıştır…
Bazen bu acı çekme şekli ,acı vererekte olur .Karşımızdaki kişinin idrak etmesi ve olgunlaşması için acı çekmesi gerekiyordur ve bu görevde diğer kişiye misyonlanmıştır…
Burada önemli olan kişinin etrafını değil kendini yargılamayı öğrenmesidir.Yaşanan her olaydan ders çıkarmak ,bilgiyi almak ve hayatında o bilgiyi içselleştirmek adınadır tüm yaşananlar…
ATEŞİN YAKICI OLDUĞUNU BİLİRİZ,ÖĞRENMİŞİZDİR AMA ACISINI, KALACAĞI İZİ VE ALACAĞIMIZ BİLGİYİ ANCAK ELİMİZ YANDIĞINDA ANLARIZ.BİR DAHADA ELİMİZİ ATEŞE SOKMAYIZ

Kaynak: Sema Yavuz

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Simyacı’nın meşhur yazarı Paulo Coelho`dan bir hikaye …

the-last-supper1[1]

 

LEONARDO ve SON AKŞAM YEMEĞİ
‘Simyacı’nın meşhur yazarı Paulo Coelho`dan bir hikaye …
Leonardo da Vinci `Son Akşam Yemeği` isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı. İyi`yi İsa`nın bedeninde, Kötü`yü de İsa`nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda`nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı.
Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan üç yıl geçti. `Son Akşam Yemeği` neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı.
Leonardo`nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı. Günlerce aradıktan sonra Leonardo vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.
Leonardo, yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi. Çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı. Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı. Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu..
Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi: `Ben bu resmi daha önce gördüm…`
`Ne zaman?` diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı..
`Üç yıl önce` dedi adam. `Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce… O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa`nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti…`
İyi ve Kötü`nün yüzü aynıdır…
Her şey, insanın yoluna ne zaman çıktıklarına bağlıdır.
ALINTI

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yeni Bir Hayat İçin 40 Öneri…

945386_520945787967786_2120748923_n[1]

 

*SAĞLIK:*
1. Çok su için.
2. Kahvaltıyı kral, öğle yemeğini prens ve akşam yemeğini de
dilenci gibi yiyin.
3. Ağaçlarda ve bitkilerde yetişen yiyecekleri daha çok ve
fabrikalarda üretilen yiyecekleri daha az yiyin.
4. 3 E ile yaşayın — Energy, Enthusiasm, and Empathy *(enerji, *
* heyecan ve duygu paylaşımı).*
5. *Meditasyon, yoga ve dua yapacak zaman yaratın*.
6. Daha çok oyun oynayın.
7. 2011’de okuduğunuzdan daha fazla kitap okuyun .
8. Her gün en az 10 dakika sessiz olarak oturun.
9. 7 saat uyuyun.
10. Hergün 10-30 dakika yürüyüş yapın. Ve yürürken
gülümseyin.

KİŞİLİK:

11. Hayatınızı başkalarınki ile karşılaştırmayın. Onların
seyahatinin ne hakkında olduğuna dair hiçbir fikrin yok.
12. Kontrol edemeyeceğiniz olumsuz düşüncelere veya şeylere
sahip olmayın. Bunun yerine enerjinizi olumlu şekilde şu an
için harcayın.
13. Kendinizi fazla abartmayın; sınırlarınızı bilin.
14. Kendinizi çok da ciddiye almayın.
15. Kıymetli enerjinizi gevezelikle, dedikoduyla boşa harcamayın.
16. Uyanık iken daha fazla hayal kurun.
17. Kıskançlık, çekememezlik zamanın boşa harcanmasıdır.
İhtiyacınız olan herşeye zaten sahipsiniz.
18. Geçmiş meseleleri unutun. Partnerinizin geçmiş hatalarını
hatırlatmayın. Bu durum mevcut mutluluğunuzu bozar..
19. Hayat, birisine kin duyarak zamanı boşa harcamak için çok
kısadır. Kimseden nefret etmeyin.
20. Geçmişinizle barış yapın ki, şimdiki zamanı bozmasın.
21. Sizden başka hiç kimse senin mutluluğundan sorumlu
değildir.

22. Hayatın bir okul olduğunu ve öğrenmek için burada
olduğumuzu unutmayın. Problemler, cebir dersi gibi gelip
giden, ancak aldığımız derslerin bir ömür boyu devam
ettiği eğitim programının bir parçasıdır.
23. Daha fazla gülümseyin ve gülün.
24. Her tartışmayı kazanmak durumunda değilsiniz. Aynı
fikirde olmamak için anlaşın.

SOSYAL YAŞANTI:

25. Ailenizi sık arayın.
26. Her gün diğerlerine iyi bir şey verin.
27. Herkesi herşey için affedin.
28. 70 yaşından büyük ve 6 yaşından küçük kimselerle vakit
geçirin.
29. Hergün en az 3 kişiye gülümseyin ve tanımadığınız en az 1
kişiye “GÜNAYDIN” deyin.
30. Başkalarının sizin hakkınızda ne düşündüğü sizi
ilgilendirmez.
31. Hasta olduğunuz zaman işin sana bakmamalı. Arkadaşların
bakmalı. Onlarla temasta olun.

HAYAT:

32. Doğru şeyi yapın!
33. Faydalı, güzel veya neşe dolu olmayan herşeyden uzak
durun.
34. ALLAH herşeyi iyileştirir.
35. Bir durum iyi veya kötü olsun, nasılsa değişecektir.
36. Nasıl hissettiğinizin önemi yok, haydi kalkın, giyinin ve
ortaya çıkın.
37. En iyisine henüz sıra gelmedi.
38. Sabah canlı olarak uyandığınız zaman, bunun için ALLAH’a
şükredin.
39. Maneviyatınız daima mutludur. Öyleyse mutlu olun.
*SONUNCU ANCAK ÇOK ÖNEMLİ:*
40. Lütfen bu dilekleri önemli saydığınız herkese iletin.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Baş ağrısı ve anksiyete için lavanta limonatası nasıl yapılır

Baş-ağrısı-ve-anksiyete-için-lavanta-limonatası-nasıl-yapılır

 

Baş ağrısı ve anksiyete için lavanta limonatası nasıl yapılır
Baş ağrısı ve anksiyete için lavanta limonatası nasıl yapılır: Baş ağrısı geçmişten beri her zaman insanlar için ilk sıralarda yer alan şikayetlerden biri olmuştur. Ayrıca anksiyete de sinirsel hastalıkların ilk üç sırasında yer alır. Hemen hemen herkes tedavi için ilaç kullanmayı tercih eder ama bu kısa vadede sorunu çözsede uzun vadede kalıcı bir tedavi yöntemi olmayacaktır. Yan etkilerini de söylemiyoruz bile. Fakat doğa bize o kadar etkili bir bitki veriyor ki baş ağrısını, anksiyeteyi kesiyor ve ileriye yönelik olarak tedavi ediyor. Bugün size baş ağrısı ve anksiyete için lavanta limonatası nasıl yapılır onu anlatacağız.
Çoğumuz bunu bilmiyoruz, fakat, lavanta yağı; bizim genel sağlığımız ve sağlıklı yaşamamız için en güçlü yağlar arasında yer almaktadır. Bu yağ 150’den fazla aktif  bileşenleriiçeren kimyasal bileşik bir yapıya sahiptir. Bunun yanında antibakteriyel, antiseptik, detoks ve antimikrobiyal faydaları vardır. Lavantanın faydalarını özet olarak geçtiğimize göre hemen tarife geçelim.
Lavantalı Limonatayı Nasıl Hazırlanır?
Bu doğal Lavantalı limonatayı hazırlamak için iki kolay yol vardır. Bunlardan biri yağı ile, diğeri ise bitkisi ile hazırlanır. Her iki tarif de harikadır ve aynı özellikleri taşır. Hangi malzemeyi daha kolay bulabiliyorsanız, onu kullanın.
Lavanta yağı ile lavantalı limonata nasıl hazırlanır?
Bu içeceği hazırlamak için bir veya iki damla lavanta yağı yeterlidir.
Malzemeler: Yarım bardak bal (170 gram), 10 bardak su (2.5 litre), 1 damla lavanta yağı, 6 adet limon.

Hazırlanışı: 10 bardak suyu geniş bir sürahiye koyun.6 adet limonun suyunu sıkıp ekleyin. Balı ekleyin ve iyice karıştırın. Lavanta yağını ekleyin. Günde üç ila dört bardak içebilirsiniz.
Lavanta bitkisi ile lavantalı limonata nasıl hazırlanır?
Bu tarifte, lavanta yağı yerine, limonataya ekleyeceğimiz bir lavanta infüzyonu hazırlayacağız.
Malzemeler: 1 yemek kaşığı lavanta çiçeği (10 gram), Yarım bardak bal (170 gram), 5 bardak su (1.2 litre), 1 bardak limon suyu (250 mL).
Hazırlanışı: Bir bardak suyu kaynatın. Kaynayınca lavanta çiçeklerini ekleyin. 20 dakika demleyin ve süzün. Kalan su ile limon suyunu ekleyin. Bal ile tatlandırın. Her şeyi iyice karıştırıp servis edin. Günde üç kez için.
Bu düşük kalorili bir içecek olduğu için, bunu rejim programınıza eklemekten çekinmeyin. Baş ağrısının ilk belirtilerini fark ettiğiniz zaman ya da koruma amaçlı, stres hissettiğiniz zaman için.

kaynak: bayanlar bilir

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Arkadaşlar mutlaka okuyun!!!CEVİZ YAPRAĞININ FAYDALARI

5658_ceviz-yapragi-418-300x293[1]

Arkadaşlar mutlaka okuyun!!!
CEVİZ YAPRAĞININ FAYDALARI
Ceviz yaprağı ve faydaları hakkında ;
* Ceviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı, kuvvetlendirici tonik ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü etkisi vardır.
* Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. Başarıyla kullanıldığı öteki hastalıklar ise, ş ve sarılıktır.
* İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır.
* Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır.
* Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca, frengi , egzema, herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir.
* Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir.
* Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzemalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir.
* Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır.
* Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir.
* Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır.
* Bu sıvı ayrıca, kafa bitine karşı da çok etklidir.
* Haziran ortasında toplanan cevizlerden, mide, karaciğer ve kanı temizleyen, mide yorgunluğunu ve bağırsak çürüklüğünü gideren çok etkili bir ceviz tentürü elde edilir. Bu tentür, ayrıca kan koyuluğuna karşı da çok yararlıdır.
ÖNEMLİ UYARI : İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur.
CEVİZ YAPRAĞI ÇAYI
1- Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. 2- Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir.
BANYO HAZIRLAMAK : Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.

Kaynak: karbonat

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

KARBONAT – SODYUM BİKARBONAT KULLANIM TARİFİ… Hasta olmamak için her gün 1 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz.

YENY_KAPAK[1]

 

KARBONAT – SODYUM BİKARBONAT KULLANIM TARİFİ
Karbonat ( Sodyum Bikarbonat – İngilizce: Sodium bicarbonate – Kimyasal formülü : NaHCO3 )
Eczanelerde: İngiliz Karbonatı, Solvey Karbonatı, Karbonat, Cep sodası, Garra Karbonat gibi isimlerle satılmaktadır. Eczanelerden almanızı tavsiye ederim. Markette satılanı alsak olmazmı ?Aktardan satın alsak olmazmı ? Bakkal’dan alsak olmaz mı gibilerinden bana soru sormayın. Ben size TEKRAR SÖYLÜYORUM ECZANEDEN ALACAĞINIZ KARBONAT EN GÜVENİLİR OLAN KARBONATTIR!!!.
Hasta olmamak için her gün 1 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz. Bunu yarım çay kaşığı sabah, yarım çay kaşığı akşam 1 bardak suya karıştırıp 3dk bekleyip iyice karışmasını bekleyin sonra tekrar karıştırıp için. Her beden ve her bedenin göstereceği tepki farklı olucak’tır. Çünkü herkesin farklı beslenme biçimi var. Bundan dolayı herkesin kendi bedenini dinleyip buna bağlı olarak karbonat miktarını ayarlaması gerekir.
Eğer grip, nezle gibi rahatsızlıklar olursa günde 3 çay kaşığı karbonatlı su içebilirsiniz. Fazla gelirse o zaman günde 3 kere yarım çay kaşığı içerek buna devam edebilirsiniz.
3 yaşından büyük çocuklarda hastalık olursa yarım çay kaşığı karbonatı 1 bardak suya karıştırıp içirebilirsiniz.
Eğer Karbonatlı suu içmekte zorlanıyorsanız, boş ilaç kapsülleri temin edip içlerine sodyum Bikarbonatla doldurup bol suyla hap olarak içebilirsiniz.
Eğer Tansiyonunuz yüksekse yada hipertansiyonunuz varsa, hazırladığınız karbonatlı suyu tek seferde içmeyin, gün içinde yudum yudum az az içip öyle bitirin yani güne yaarak ve bol alkali su tüketin.
Eğer yüksek Tansiyonunuz varsa yada yaşlıysanız Karbonatlı suyu içtikten sonra Kanape yada yatağa uzanı 10 – 20 dk uzanıp dinlenin. Bazı insanlarda tansiyonda yükselme yaratabilir ama kısa sürer bu. O yüzden TANSİYONUNUZUN YÜKSELMESİNDEN ENDİŞE EDİYORSANIZ UZANIP 10 – 20 DAKİKA DİNLENİN. ARKADAŞIMIN ANNESİ YÜKSEK TANSİYON HASTASIYKEN ŞUANDA YÜKSEK TANSİYON HASTASI DEĞİL! AMA KARBONATLI SU İÇTİKTEN SONRA VÜCUDUNU DİNLİYOR EĞER ÇIKARMIŞ GİBİ HİSSEDERSE YATAĞA UZANIP DİNLENİYOR SONRA KALKIP GÜNLÜK İŞLERİNE DEVAM EDİYOR!.
Kanser hastasıysanız!!!:
Eğer Kanser gibi bir hastalığınız varsa Öncelikle sakın Kemoterapi almayın Kemoterapi notumda yazılanları muhakkak okuyun!!!. Gidip dijital pH ölçer alıp idararınızı sabah akşam kontrol edip pH ı 8 in üzerine çıkarmanız ve bu seviyede en az 2 hafta tutmanız gerekir. Buna bağlı olarak karbonat içimi günde 5 – 6 çay kaşığı karbonatlı su içmeniz gerekebilir. 1 çay kaşığı karbonatlı suyu bir miktar içip yatağa yada kanepeye uzanıp 360 derece sağa sola dönerek haraket etmelisiniz . Bu haraketleri yaparken ara ara bardaktaki karbonat tüketilmelidir.
Tıpta çok hastalık var. O yüzden bana şuna iyi gelirmi diye sormayın!. Deneyin görün iyi gelip gelmiyeceğini. Duvarımda yığınla hastalığa iYi geldiğini bildiren görüşler var. Diabet ileşmez die geçiyor, bakın demekki geçiyormuş, kanserin tedavisi yok bakın tedavisi varmış. Trombositleri onkologlar yükseltemeyiz diye konuşurlarken bakın alkali hale gelince trombositler yükseliyormuş .. Daha bir çoğunu paylaştım artık tek tek cevap yazamam. Tek başıma herkese cevap yazmam mümkün değil!!.
Eğer şu zamana kadar çok asidik beslendiyseniz, vücudunuz asit tutmuşsa ishal olup sıvi şeklinde wc’ye çıkarabilirsiniz. Ben abartarak 5 gün günde 5 defa içerek her gün 5 -6 defa wc e gittim sırf asitli su çıktı. O 5 gün devamlı salatalık edim, bitkisel beslenmeye ağırlık verdim. 6 cı gün normal sağlıklı bir şekilde dışarı çıktım ve vücut biriktirdiği asitleri attı, 10 cu gün laktik asitler eridi kuluçlar kalmadı. 15 ci gün sigara içtiğim için alt ciğerlerime nefes almakta zorluk çekiordum ama nefes alma sorunum yoktu sadece derin nefes almakta zorluk vardı, o kalktı derin nefes alabilmee başladım.
Hangi hastalık olursa olsun, her hastalıkta ayrıca kolloidal gümüş suyu kullanılmasını tavsiye ederim. D vitamini almayı unutmayın çünkü zamanınızın çoğu kapalı alanlarda geçiyor. Kanser dahil pek çok hastalığın nedeni D vitamini eksikliği. Türkiye Cumhuriyetinde eczanelerde Devit-3 ampul satılıyor 300.000 İU bunu ayda 1 kere şekere yada ekmeğe emdirip tüketmeniz gerekir. Bunu hasta olsanızda olmasanızda herkese tavsiye ediyorum. Yetişkinler için 1 ampul 1 aylık D Vitamini ihtiyacınızın hepsini karşılar.
Karbonatın dozunu bana artık sormayın 1,5 senedir anlatmaktan bıktım. Karbonatlı su içerek alkoloz olunsaydı, ben ve beni takip eden herkez ciddi sıkıntılara girerlerdi kimse girmedi. En fazla gaz apar geğirirsiniz geçer yada gaz olarak alttan çıkarırsınız. Yada ishal olursunuz, asit atarsınız.
Fazla bitkisel beslenmei doğru bulmuyorum, fazla magnezyumda ishal yapar. Kalsiumla dengelemeniz gerekir, kalsiyum almak için yoğurt yiğin. Ben laktozsuz süt içilmesini daha doğru buluyorum.
En Önemlisi Şu bilgileri Lütfen Anlamaya çalışın!!!!.
Sodyum Bikarbonatın Önemi
Tükrük bezlerinin yoğun miktarda karbonat iyonları salgılayarak yediklerimizi alkali yapar. Midemizin çevresi kandan alınan sodyum klorür’le çevrilidir.Sodyum su ve karbon dioksitle birleşerek alkali TUZ yani SODYUM BİKARBONAT OLUŞTURUR. Biyokimyada bu şu şekilde formüle edilir: H20 + CO2 + NaCl = NaHCO3 + HCL. Bundan dolayı midemiz aslında yediklerimizi ALKALİ yapmaktan sorumludur. BRUNNER BEZLERİ (12 PARMAK BAĞIRSAĞINDA BULUNUYOR) yüksek miktarda karbonat salgılayarak yediklerimizin alkali halde sindirilmesini sağlıyor. Pankreasımız Yüksek miktarda Sodyum Bikarbonat salgılayarak mideden gelen asitleri nötralize etmek ve yediklerimizi alkali yapmaktan sorumlu. Karaciğerde safra salgısındada yüksek miktarda karbonat içerir. Bedenimiz çürümemek için (kanser olmamak için) kendisini hep karbonatla alkali hale getiriyor. Böbreklerimizin kendisi karbonat ürettir. Böbreklerimiz kanın pH seviyesini alkali tutmakla sorumludur.

Kaynak: karbonat

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Üç Günlük Dünya

th3R3YX8Y5

 

Üç Günlük Dünya
by.Julia Grigorieva
“Nereye koşuyorsun öyle! Yetişebilecek misin sanki gerçekten? Bir yere, birine yetiştiğinde mutlaka başka bir şeye gecikiyorsun aslında, bunu bilip unutarak koşuyorsun. Koşuyorsun da bu kadar hızlı koşmak niye?
Nereye koşuyorsun? Kaşların devrilmiş, yüzünde yüksek bir duvarın grisi, cümlelerini kısa ve buyurgan fiillerden seçiyorsun. Varacağın yer sana ne vaat ediyor? Ayaklarından, yüreğinden ve yüzünün renginden çaldığını geri alabilecek misin yetiştiğin yerde?
O kadar acelen var ki, kime kızacağını, kimi seveceğini, neye ilgi gösterip, neden uzak duracağını başkaları öğretmiş sana. Eh doğru ya, keşfetmek demek başka bir hayat demek… Keşfetmek başka türlü olmaya niyetlenmek… Senin bunlara ayıracak vaktin yok.
Bir de aşkına koşanlar vardır, evladını kucaklamak için koşanlar… Onların yüzünde ılık, kayısı renginde bir telaş… Bakışları kış bahçesi gibidir onların: Etrafın hoyratlığına, serinliğine ilişmeyen saydam bir hat… Bunu ayrıştırdın mı, senin de o telaşa kapılasın gelir. Onlar bir ırmaktır, sen de o devinimde sürüklenebilirsin, onlar nereye gidiyorsa peşlerinden gidebilirsin.
Hayır… Bu yangından kaçma hali… Tabakhaneye bok yetiştirmece oyunu…
Gideceğin yere ulaşmak için, geçtiğin her köprüyü atabilir, çiçekleri ezebilir, kalpleri kırabilirsin… Sonunda dokunacağın, elde edeceğin her ne ise, bu saçma sapan koşuyu aklamak için onu yüceltebilirsin. Herkesten ve her şeyden değerliymiş gibi gösterebilirsin, kendinden ve kaybettiklerinden… Kendinden ve ıskaladıklarından… Kendinden ve olabileceğin başka insandan…
Öfkeler biçer, kırgınlıklar dikersin… Gerçekten nedir peki senin istediğin? Böyle sakil bir entari gibi giyinmeyi mi düşlemiştin hayatı? Sonu gelmez koşular, kutu içinden çıkan kutular gibi, seni hiçbir yere taşımazken aslında, sen uydurduğun bu telaşla avunup duracak mısın?
Yer yer yakınıp, acıtıp kendini devam edeceksin öyle mi?
Hiçbir zaman “senden kıymetli mi kardeşim!” diyemeyeceksin, çünkü sahip olduğun, tanık olduğunu, imrendiğin, bir vakitler arzu ettiğin, hayalini kurduğun her şeyin tepesine yerleştirdin şimdi bu amaçlarüstü şeyi…
Belki de bu yüzden kırdığın, parçaladığın, kızdırdığın herkes yanlış sen doğrusun…
Kimse bilmiyor hakikati sen biliyorsun.
Eğer aksini söylersen kendine, bütün o yıkıcı acelelerin boşa çıkacak… Hayatını bir yerine kadar başa sarıp, yeniden okuyacaksın gözucuyla bakıp koştuğun bütün satırları, telafi etmeye çalışacaksın belki adamakıllı… Yorucu iş bu canım! Yorucu iş… Koşmaktan daha yorucu! Bu emeğin en hası çünkü…
Sen kaptırıp aktığın gibi devam edeceksin. Geri dönüp durarak, tadarak, damağında ezerek, anlayıp görerek, tamir ederek, kurarak başlayamazsın çünkü… Işık hızı diye bir şeyden söz ediyorsa fizik, sen karanlığın yoğunluğunda ve onun kendine has kör süratinde yok olacaksın. Başka türlüsüne üşeneceksin.
“Kırdıysam affet…” diyemeyeceksin, çünkü sahiden kırdın.
“Ben bir bok yedim” diyemeyeceksin, çünkü sahiden yedin o boku…
Tozunu attırarak koşuyorsun sen, üstünü örterek o tozlarla hakikatlerin…
“Şu üç günlük dünyada değer mi?” diyemeyeceksin, çünkü sahiden hayat kısa ve sen hâlâ deli bir telaşla koşuyorsun.
Yetişebileceğini mi zannediyorsun? Yetişsen de göreceğini mi zannediyorsun bu karanlığınla?”

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Eski Mısır Medeniyetinde bir kadının gebe olup olmadığı bir uygulama ile anlaşılabiliyordu.

egypt.2.large[1]

Günümüzde hamilelik testleriyle gebelik durumu belirlenirken, bebeğin cinsiyeti ise ultrason cihazıyla saptanabilmektedir. Eski Mısırda ise bu teknoloji olmadan bunlar zaten belirlenebilmekteydi. Ve bu bilgilere papirüsler sonucunda ulaşılmıştır.
Hamilelik Testi
Eski Mısır Medeniyetinde bir kadının gebe olup olmadığı bir uygulama ile anlaşılabiliyordu. Uygulamada bir adet arpa, bir adet de buğday dolu iki torba bulunuyordu. Hamilelik şüphesi bulunan kadın, her sabah idrarıyla bu iki torbayı ayrı ayrı sularmış. Hamilelik şüphesi olmayan bir kadın bulunur ve o da diğer arpa ve buğday dolu torbaları idrarıyla sularmış. Bu uygulamada hamilelik şüphesi taşıyan kadının idrarla sulamış olduğu torbalar, diğer kadının sulamış olduğu torbalardan daha önce çimlenirse, kadının hamile olduğu anlaşılıyormuş. Eğer her iki kadının idrarla sulamış olduğu torbalar aynı anda çimlenirse, ortada hamilelik gibi bir durumun olmadığı anlaşılırmış. Bu uygulamada hamile kadının arpa ve buğday torbalarının daha önce çimlenmesinin nedeni ise, hamile kadınların sabahki idrarlarında aşırı miktarda hormon bulunmasıdır. Bu fazla hormon, daha önce çimlenmeyi sağlamaktadır.
Bebeğin Cinsiyeti
Bu medeniyette gebelik durumu anlaşıldığı gibi bebeğin cinsiyeti de anlaşılabiliyordu. Hamilelik testini belirlemede bir arpa ve bir de buğday dolu torbalar kullanılmaktaydı. İdrarla sulanan torbalardan buğday taneleri arpa tanelerinden daha önce çimlenirse bebeğin cinsiyetinin erkek, eğer arpa taneleri daha önce çimlenirse bebeğin cinsiyetinin kız olduğu anlaşılmaktaydı.
Bu uygulama 1933 yılında bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Prof. Julias Manger laboratuarda kutuların içine kurutma kağıtları yerleştirmiş ve bunların üzerine de buğday ve arpa taneleri koymuştur. Ardından bu taneleri hamile bir kadının idrarıyla sulayıp, Eski Mısırda uygulanan bu yöntemin doğruluğunu bilimsel olarak kanıtlamıştır.

Ne demiş şair “Kendi peşimi bile bıraktım.”

LMP3CA06INJACA3SORANCAO8JXWKCATNGQ01CA2LRY6RCAE0UETFCARZMMYUCAMTPCZSCAKMG68LCA8G92X3CALJ0RUQCADO7PNKCAZLINJNCA5CBJRUCA51ONAACA73QM4VCA9PD[1]

 

Ne demiş şair “Kendi peşimi bile bıraktım.”
İyiyim desem yalan, kötüyüm desem daha da yalan. Mutluyum desem değil, mutsuzum desem hiç değil.. Kah şeker kız candy modunda gülücükler saçıyorum etrafıma, kah Tatar Ramazan gibi masaya vurup ” ben bu oyunu bozarım ülen !” diye terör estiriyorum.. Ya da bi şarkı çalıyor derinlerden dalıp gidiyorum uzaklara. Artık neyim, nasılım hiç bilmiyorum. İdare ediyorum diyelim.
Kimim, kim olamadım, kim olabilirdim.. Belkiler, keşkeler..
Hayat zaten belkilerden ibaret değil mi? Ölümün olduğu bi dünyada hiç bişey ciddi veya kesin değil aslında. İnsan düşünmeden edemiyor yine de “belki yıllar önce şurda olsaydım, şunu yapsaydım, şu fırsatı değerlendirseydim…… Ne olurdu? Ne değişirdi hayatımda, daha mı iyi, daha mı kötü olurdu herşey?” vs vs..
Şimdi şu adımı atsam, neleri getirir neleri götürür hayatımda diyorsun. Soruların ardı arkası kesilmiyor. Mühim olan “acaba neler bekliyor beni hayatta?” sorusunu keyif alarak sorabilmek.. Kendine rağmen, kendin için bişeyler yapabiliyorsan değişim yapıyorsundur. Cesaret gerek diyorum, halbuki ne var olmazsa baştan başlarsın dimi. Bu kadar karmaşık olmamalı..
“En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hatta ben var mıydım?”
Ahmet Hamdi Tanpınar

Abi Manita Tavlamak İstiyorsan Köpek Al Hemen Tavlarsın Dedin

thURUDDRGC

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sen Kimin Sevgilisisin Bakayım…

IMG_3317

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Zerdeçalı Göz Çevresine Sürün ve 5 Gün Sonra Değişime İnanamayacaksınız

zerdeçal-siyah-göz-halkalarına-iyi-geliyor

 

Zerdeçal, Hint mutfağında yaygın olarak kullanılan inanılmaz derecede sağlıklı bir baharattır.
Farklı, benzersiz bir lezzet ve karakteristik rengin yanı sıra şaşırtıcı sağlık özellikleri de vardır.
Güçlü özelliklerinden dolayı, bin yıldır kullanılıyor ve Çin ve Ayurvedik tıbbın önemli bir parçasıdır. Ağrı, soğuk algınlığı, grip, kansere ve diğer şiddetli sağlık koşullarına kadar olan çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmaktadır.
Zerdeçal ayrıca güçlü anti-aging, antioksidan ve anti-inflamatuar özelliklere sahip güçlü bir baharattır.
Bu baharatın sağlık özelliklerinin çoğu aktif cinsten zerdeçal kaynaklı. Zerdeçal en yeni çalışmaların konusu olmuştur ve bulgular, sayısız antioksidan, antiseptik ve anti-inflamatuar özelliği teyit etmektedir.
Üstelik, zerdeçal lif bakımından zengin ve mineraller, vitaminler gibi önemli besinler içerir.
Ayrıca, toksik değildir ve yan etkilere neden olmaz, bu nedenle kullanımı tamamen güvenlidir. Bunlar, bu baharatın en önemli sağlık faydalarından bazıları:
Diyabet kontrol eder
Yaraları iyileştirir
Acıyı hafifletir
Cildin sağlık ve görünümünü iyileştirir.
Alzheimer hastalığını önler
Kalp sağlığını geliştirir
Artrit önler
Sindirime yardımcı olur
Karaciğer detoksifikasyonu
Kanseri önlemek
Cilt pigmentasyonunu ve tonlamayı önler
Ruh durumu iyileştirir
Zerdeçalın sağlık yararlarından yararlanmak için, günlük diyetinize ekleyebilirsiniz ve bazı basit tarifler de hazırlayabilirsiniz.
Karanlık cilt sorununu çözmeye çalışan bir kadının gözleri etrafında piyasadaki olası tüm ürünleri denedi ve hiçbiri onun istenen bir etki yapmadığını belirtiyor.
Ancak, zerdeçal macunu denediğinden, karanlık çevreleri ilk 5 günden sonra bile kayboldu. Bu maskeyi uyguladı, bir süreliğine hareket etmesi için bıraktı ve yıkanır çıkmaz yüzü inanılmaz derecede gençleşti ve bu koyu halkalar belirgin bir şekilde aydınlandı.

Örneğin, göz çevresindeki karanlık çevrelerden kurtulmak için, aslında bu sayı için en iyi doğal çare olan aşağıdaki yapıştırmayı yapabilirsiniz:
Yarım çay kaşığı limon suyu, bir tutam zerdeçal, bir tutam un ve bir çay kaşığı domates suyu karıştırın. Daha sonra, bu macunu gözlerin etrafına uygulayın ve 10 dakika süreyle bırakın.
Ayrıca ananas suyu ve bazı zerdeçal tozları karıştırıp cildi aydınlatmak için bu karışımı gözlerin etrafında bırakabilirsiniz.
Ayrıca, altın sütü, baş ağrısı, ateş, soğuk algınlığı, parazit, kırışıklık, böbrek enfeksiyonu, viral enfeksiyonlar, mesane enfeksiyonları, kas ağrısı, diyare, bronşit gibi çeşitli sağlık durumlarını tedavi etmek için kullanılan son derece sağlıklı, eski bir yoga kürüdür. Ve artrit.

Bu mucizevi çare nasıl hazırlanır:
Malzemeler:
Yarım çay kaşığı öğütülmüş zerdeçal
1 su bardağı süt
1 tatlı kaşığı çiğ bal
Yarım çay kaşığı hindistan cevizi yağı
Çeyrek çay kaşığı taze rendelenmiş karabiber
Hazırlama metodu:
Başlangıçta, sütü ıslatın ve tarçın ekleyin. Sonra bal, zerdeçal, biber ve hindistan cevizi yağı ekleyin. Sütü ısıtıncaya kadar sürekli karıştırmalısınız, benmari usulü bu maskeyi hazırlayın ve kullanmadan önce ideal sıcaklığa ulaştığından emin olun.

Kaynak: Kadınlarsitesi

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Hayallerine ulaşmak mı istiyorsun?

18447541_425512374483866_1563953640581950958_n[2]

 

Hayallerine ulaşmak mı istiyorsun?
Bu 5 sebebi atlama…
1- Hayal kurarak balık tutamazsın.
Bir balıkçı sabah erken kalkar, tüm hazırlıklarını yapar ve öyle tekneye adım atar. Kimse size yattığınız yerden balık vermez. Kısaca hayal kurarak balık tutamazsınız. Ancak tekneye biner ve harekete geçerseniz balık tutarsınız.
2- Bazen ne yaparsan yap balık tutamazsın. (Rastgele)
Her şey hazır olduğu halde bazen balık olmaz. Kısaca rast gelmez işte. Ama bir balıkçı o gün balık tutamadığı için balıkçılıktan vazgeçmez.
3- Balık tutmak istiyorsan balık tutmayı öğrenmen gerekir.
Eğer balık tutmak istiyorsan bunu öğrenmen gerekir ve onun için de sıfırdan başlaman gerekir. Bir balıkçının yanında çalışman, tekneyi temizlemen, pis ve ağır işleri yapman gerekir. Kimse sana kolay olacağını söylemedi. Unutma!
4- Eğer o bölgede balık tutamıyorsan rotanı yeni yerlere çevir.
Her gün aynı denizlerde balık tutamazsın. Rotanı değiştirmen gerekebilir.
Yeni şeyler denemekten korkma. Hep aynı şeyleri deneyerek başarılı olmak imkansızdır…
5- Balık tutarken bu işten zevk almıyorsan çok fazla başarı bekleme. Hemen balıkçılığı bırak ve başka bir hayal bul.
Her zaman sevdiğin şeyi yap ve böylece başarın %100 olur.
Hayallerin balık tutmayla ne alakası var dersen…
Balık “amacın ve hayallerindir”
Balıkçı ise “sensin”…
Bilgi Erdemdir …

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Güzel Bir Yazı…Ne kadar çabuk eskimeye başladı her şey..

1912373_806200999410055_280583975_n[1]

Ne kadar çabuk eskimeye başladı her şey..
Arabalar; daha bir yıl olmadan eskiyor, insanlar birbirlerine yenisini gösteriyorlar.
Oysa dayımın otomobili 1951 Ford çocukluğum boyunca hep yeniydi..

Cep telefonları, televizyonlar çabuk eskiyorlar..

Evler çabuk eskiyor, semtler çabuk eskiyor, kaldırımlar çabuk eskiyor..
Kaç sene giymiştim o ceketi..
Her tersyüz edildiğinde cebi yer değiştirirdi.
Bizim dönekler gibi soldan sağa, sonra sağdan sola, tekrar soldan sağa geçerdi..
Ama şimdi eve getirip de giymekte elinizi çabuk tutmazsanız, modası çabuk geçiveriyor giysilerin, “eski” oluyorlar..
Ayakkabıların derisinden önce kendisi eskiyor..

Sözler eskiyor..
Papağan gibi herkesin diline düşen yeni sözler çabuk bayatlaşıyor..
Bir-iki yerde çabuk söylediniz söylediniz..
Yok eğer geç kaldıysanız söylediğinizde “Bu bayat..” anlamında tuhaf tuhaf bakıyorlar yüzünüze..

Yüzler çabuk eskiyor..
Birkaç sene önce herkesin merak ve hayranlıkla izlediği yüzler kaybolup gittiler..
Cem Yılmaz’a artık kimse gülmüyor..
Recep İvedik bayatladı..

Şarkılar çabuk eskiyorlar..
“Gezdiğim dikenli aşk yollarında, elimden bir kırık saz geldi geçti”yi tam kırk yıl söyleyip durmuştu eniştem.
Tarkan’ın “Dudu dudu” şarkısını söyleyen yok..
Şarkısı da eskidi..
Tarkan da..

Dostluklar..
Arkadaşlıklar..
Tüketim toplumunda, para karşılığı olmadan, kredi kartı ile her şeyi alıp tüketmek gibi, duygu karşılığı olmayan aşklar da çabuk eskiyor..
İsimler koymuşlar; “Yaz aşkları” misal..
Bir aylık aşklar, bir haftalık aşklar, hatta bir günlük aşklar..
Ve o aşkların üzerine kurulan evlilikler eskiyor, ceketler, ayakkabılar, arabalar, telefonlar, televizyonlar, mutfak robotları gibi..
Benim ise canım sıkılır bu eskimelere..
Biliyorum..
Eskidi kafam..

– Bekir Çoşkun –

 

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gılgamış’ın Aradığı Ölümsüzlük Bitkisi Türkiye’de Bulundu!

Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Ebru Erbay yaptığı son araştırmayla çok önemli bir keşfe imza attı ve damar sertliğinden kaynaklı ölümlerin önüne geçilebilmesi için umut oldu.

640xauto[4]
Damar sertliğine karşı mucize çözüm

Dr. Ebru Erbay, yaptığı çalışmayla farelerdeki damar sertliğini durdurmayı başararak adını tıp tarihine yazdırdı! Türk bilim insanının bu araştırması alanındaki önemli dergilerden birisi olan Science Translational Medicine’de yayınlandı.
Damar sertliğini durduran mucizenin adı: Palmitoleik asit

Palmitoleik asit, Dr. Ebru Erbay’ın araştırmasından önce zararlı bir asit türü olarak biliniyordu. Ancak, Erbay bu asidin sanıldığı gibi zararlı olmayabileceği yönünde bir hipotez geliştirdi ve araştırmalarını bu hipotezin üstüne kurdu. Fareler üzerinde yapılan çalışmalara göre, palmitoleik asidin bilindiği gibi zararlı değil, aksine koruyucu bir etkisi var.
Fareler yüksek kalorili gıdalarla beslendi

Yapılan deneylerde fareler yüksek kalorili gıdalarla beslendi. Damar sertliği oluşan farelere bir çeşit yağ olan palmitoleik asit verildiğinde damar sertliğinin durduğu gözlemlendi. Dr. Erbay, palmitoleik asidin damarlardaki sertliğe neden olan doymuş yağları uzaklaştırdığını söylüyor.
Sıradaki hedef insanlar üzerinde çalışmak

Damar sertliğini önlemenin yolunu bulduğunu düşünen Dr. Erbay’ın sıradaki hedefi çalışmalarına insanlar üzerinde devam etmek. Dr. Erbay, “Bazı insanlar şişmanlar ama diyabetik değiller ya da şişmanlar ama kalp ve damar hastalıkları yok. Yine şişmanlar ama uzun ve bunamadan yaşıyorlar.
Bunların sırrının gen havuzumuzda ve genlerin ürettiği metabolitlerde olduğunu düşünüyorum. Bu sırların biri de vücudumuzun ürettiği palmitoleik asittir. Gılgamış Destanı’nda aranan ölümsüzlüğün sırrını taşıyan bitki belki de topraklarımızda bulunan ve palmitoleik asitten zengin olan iğdedir” diyerek çalışmasına konu olan palmitoleik asidin önemini vurguluyor.
Yararları zaten biliniyordu

C vitamini yönünden zengin olan iğdenin yararları zaten uzun süredir biliniyordu ve halk arasında yaygın olarak kullanılıyordu. İğdenin egzama tedavisinden, kadınlardaki afrodizyak etkisine kadar çeşitli kullanım amaçları var.
Kalorisi düşük bir atıştırmalık

Olgunlaşmış iğde meyvesi oldukça düşük kalorili olması bakımından diyetlerde yer alabilecek harika bir atıştırmalık. Ayrıca diyet sırasında vücudun ihtiyaç duyduğu pek çok önemli bileşeni de içeriğinde barındırıyor. Ancak, çok fazla iğde tüketmenin kabızlığa neden olduğunu belirletelim.
Egzama, boğaz ağrıları ve kış hastalıkları için birebir!

İğde yaprakları ve çiçeği kaynatılarak egzamanın harici tedavisinde kullanılabiliyor. İğde, çok güçlü bir antiseptik olduğu için kaynatılan suyunun içilmesi boğaz ağrılarına iyi geliyor. Ayrıca bu suyu gargara yaparak ağız temizliğinde de kullanabilirsiniz. İğdenin meyvesi ve yaprakları kaynatılıp çay olarak tüketildiğinde kış hastalıklarına karşı direnci arttırıp, vücudu koruyor. Ortaya çıkan yeni faydasından sonra iğdenin hayatımızda daha fazla yer bulacağı kesin.

Kaynak: mynet

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »