Hâlâ Onu mu Düşünüyorsunuz? Bir İnsanı Kafanızdan Atmak İçin Kullanabileceğiniz 12 Yöntem

 

Bir insanla yaşadıklarımızı, paylaştıklarımızı, yapılanları ve söylenenleri unutamamak zaman zaman hepimizin başına gelir. Belki biz onları üzmüşüzdür ve suçluluk duyuyoruzdur, belki de onlar bize karşı zâlimce davranmışlardır ve yaralarımızı sarmakta güçlük çekiyoruzdur. 5 gün geçer, 5 hafta geçer, 5 ay geçer ve unutmayı bekleriz, ama nâfile…

1. Kafanızda dönüp duran düşünceleri daha az dile dökün.

Kafanızda dönüp duran düşünceleri daha az dile dökün.

 

Yaşanmış şeyleri tekrar tekrar dile getirmeyin. Her ne kadar çevrenizde size destek olmaya hazır insanlar bulunsa ve hikayenizi dinlediklerinde size hak verseler de, bunun size dönüşü her zaman daha fazla düşünce olacaktır. Bu yüzden sakin olun ve düşüncelerinizin yatışmasını izleyin.

2. Hayatın getireceklerine açık olun ve bekleyin.

Hayatın getireceklerine açık olun ve bekleyin.

 

Bazen yaşananları sindiremez ve o insanla durmadan hesaplaşmaya ve konuşarak yaşananları değiştirmeye çalışırız. Ancak bunu yapmak hiçbir zaman işleri kolaylaştırmaz ve hatta düşünecek daha fazla şey yaratacağı için bizlere zarar verir. Fevri davranmak yerine açık olmak ve beklemek en iyisidir.

3. Suçlama oyununa girmeyin.

Suçlama oyununa girmeyin.

 

Yaşanmış ve bitmiş olayları devamlı düşünmek ve suçlunun kim olduğunu bulmaya çalışmak genellikle vaktinizi ve enerjinizi çalmaktan başka bir işe yaramaz. Suçladığınız karşınızdaki insan da olsa, kendiniz de olsanız olanlar olmuştur, olması gerektiği şekilde olmuştur ve başka türlü olması da mümkün değildir. Suçlu hiçbir zaman tek taraf değildir ve öyle olsa bile bunu bilmek hiçbir şeyi değiştirmez.

4. Başka insanların doğrularıyla kafanızı bulandırmayın.

Başka insanların doğrularıyla kafanızı bulandırmayın.

 

Herkes birbirinden farklıdır, herkesin olaylara bakışı bireysel ve koşulludur ve bu yüzden insanların fikirleri size hiçbir zaman objektif doğruyu vermez. Farklı insanların söylediklerini ölçüp tartmak yerine kendi doğrularınıza tutunun olmadığınız biri gibi düşünmeye çalışmayın.

5. Reçetenizi dışarıda aramayın.

Reçetenizi dışarıda aramayın.

 

Tamam, olanlar oldu, yaşananlar yaşandı, o onu dedi, bu bunu yaptı… Peki sizi şu anda rahatsız eden şeyler gerçekten de bunlar mı? Aslında sizi rahatsız eden kendi duygu ve düşünceleriniz. Dış dünyada ne yaşanmış olursa olsun, siz şu anda kendi öfkenizin, pişmanlığınızın, hayal kırıklığınızın kurbanı oluyorsunuz. Bu duyguların hepsi size ait, o yüzden çözümü dışarıda aramayın.

6. Öfke hayatınızı tüketir.

Öfke hayatınızı tüketir.

 

Öfke oldukça zararlı bir duygudur: İnsanın doğru düşünmesine, doğru kararlar almasına, yaratıcılığına ve iç huzuruna darbe vurarak geleceğinizi de kirletir. Öfkeliyken doğru karar veremez ve istediğiniz hayatı yaşayamazsınız. Bu hissi içinizden silmeniz gerekiyor.

7. O insanın ne düşündüğünü ve nasıl hissettiğini anlamaya çalışmayın.

Boş verin! Gerçekten… Eğer karşınızdaki insan sizin nasıl düşündüğünüzü ve hissettiğinizi anlamaya çalışmış olsaydı bunlar yaşanır mıydı? Onlar empati yapmak için çok uğraşmadı ve büyük ihtimalle kafalarındaki tek suçlu sizsiniz. Yapacak bir şey yok…

8. Sizin düşünceleriniz evrensel doğrular değil.

Sizin düşünceleriniz evrensel doğrular değil.

 

Bu hataya düşmeyin; düşündüğünüz her şeye inanmayın. Biz de düşünce ve duyguları pek çok değişken tarafından belirlenen ve hayata küçük bir pencereden bakan insanlarız. Yaşadığımız duygu ve düşünceler son derece gerçek olabilir ancak bu onların doğru olduğu anlamına gelmez.

9. Kendiniz için bile bile daha fazla acı yaratmayın.

Kendiniz için bile bile daha fazla acı yaratmayın.

 

Bazen farkında dahi olmadan bu hataya düşeriz. Acı çekmeyi bırakmak sanki o insanı unutmak, hayatımızda hiç var olmamış gibi davranmak demektir ve bu yüzden kendi acımızdan beslenmeye başlamışızdır. Kendinize bilinçli olarak daha fazla acı yaratıp yaratmadığınızı düşünün ve durumun böyle olduğunu fark ettiğinizde hayatınıza dair esas konulara eğilin.

10. Düşüncelerinizi durdurmaya çalışmayın.

Düşüncelerinizi durdurmaya çalışmayın.

zaman içinde değişmeyen hiçbir şey yoktur. Kendi istedikleri gibi akmalarına ve yok olmalarına izin verin…

11. Enerjinizi başka bir şeye yönlendirmek sizin elinizde.

Enerjinizi başka bir şeye yönlendirmek sizin elinizde.

Hepimizin hayatta bir takım hedefleri var ve biz bunları düşünce ve duygularımızın normale döneceği ileri zamanlara erteliyoruz. Ancak bu yaparken fark etmediğimiz şey şu: Düşünce pasif bir eylem gibi görünse de aslında çok büyük enerji tüketicisidir. İnanmıyorsanız düşünmeye ayırdığınız vakti hedefleriniz uğrunda harcamaya başlayın ve zihninizin sizi onca zaman nasıl tükettiğini anlayın.

12. Ve her şeyden önemlisi affedin.

Ve her şeyden önemlisi affedin.

 

Yalnızca karşınızdakini değil, yaşananları da affedin, kendinizi de affedin ve tüm dünyayı da affedin. Takıntılı düşüncelerin ardında her zaman affedemediğimiz birileri ya da bir şeyler vardır ve takıntımızdan daha kısa zamanda kurtulmamızın yolu tüm bunları affetmektir. Bir an için kendi kendinize “Affediyorum!” deyin ve zihninize hemen o anda gelen rahatlamayı hissedin. Çünkü affetmek huzur yaratır…
Kaynak: listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Bisiklet Hırsızları…

the-bicycle-thief-1948-izle1

Bir Vittorio De Sica Başyapıtı…

İkinci dünya savaşından sonra İtalya’daki halkın sefaletini gözler önüne seren bir film.

Bin bir güçlükle iş bulan kahramanımız bu iş için rehinciye verdiği bisikletini evdeki çarşaflar karşılığında geri alır. Fakat daha ilk iş günü bisikletini çaldırır ve film oğluyla beraber bisikletini bulma arayışını anlatır…

Falcıya gidişleri, oğluyla yemek yedikleri mekan, bisikletçiler çarşısı gibi mekan çekimleri mükemmel olan filmin bence en önemli sahnesi yağmur sahnesidir…

Kesinlikle izlenmesi gerekiyor…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

MESELA diyorum;Bu gece bir DELİLİK yapsam..!

mutluluk_6751

 

MESELA diyorum;
Bu gece bir DELİLİK yapsam..!
Bıraksam MUTFAKTA biriken bulaşıkları,
Çeksem arkamdan kapıyı,
KADIN başıma gitsem bir meyhaneyi dağıtsam..!
FONDA bir masa, Arkada Sezen’in şarkıları çalsa;
Ben AĞLASAM… Şişenin dibine dibine vursam..!
MESELA diyorum; Sokaklardan bütün ERKEKLERİ kovsam, …
Bu gecelik evlerinde otursalar..
Korkmadan dolaşsam bütün şehri,
Kimse DOKUNMASA bana,
Bir sandalda sabahlasam…!
Alabildiğince KADIN, Alabildiğince ÖZGÜR olsam.
Küfür etsem ağız dolusu, utanmasam;
Şehre isyanımı haykırsam.
Kim bilir kaç kere satılmıştır, bu dünyanın ANASI…!
MESELA diyorum; Bu gecede ben BABASINI satsam..!
M E S E L A !!!!!!!!!!!!!….

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.. Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz

14991805_10209518346929489_1526161421407479287_n1

 

“Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim.
Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım..
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim..
Yerler kirlense, masa örtüm lekelense bile daha çok arkadaşımı
akşam yemeğine davet ederdim..
Oturma odasında TV seyrederken, patlamış mısır yer, şömineyi yakmak isteyen birisi olduğunda ona engel olmazdım.. Yerler leke olacak diye korkmazdım.. Bana gençliğini anlatmaya çalışan dedeme daha çok vakit ayırırdım.. Kocamın sorumluluklarını daha çok paylaşırdım..
Saçım bozulmasın diye, arabanın camının açılmasını önlemezdim..
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum..
TV seyrederken daha az, hayata bakarken daha çok ağlar ve gülerdim.. Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım..
Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratmanın ne kadar harika olduğunu fark ederdim.. Bu o kadar nadir bir olay ki.. Mucize gibi bir şey..
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla “Önce git ellerini yüzünü yıka” demezdim.. Onlara daha çok “seni seviyorum”,
ondan da daha çok “özür dilerim” derdim..
Ama başka bir hayat verilseydi en çok yapacağım şey;
her dakikasını değerlendirmek olurdu..
Dikkatle bak.. Gerçekten gör.. Yaşa.. Vazgeçme..
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç..
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar
ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi..
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım..
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
şükredin.. Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor..
Umarım her gününüzü değerlendirirsiniz.
Emma Bombeck

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Sana Bir Sır Versem Tutar Mısın?

15056333_342315172798624_8348403827439229449_n1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Eskiden küçücük şeyler mutlu ederdi bizleri… Şimdi kocaman şeylerden bile mutlu olamıyoruz sanki… Ne yazık…

15109541_282675215461900_3202532446018384999_n1
Bir radyomuz vardı evimizin başköşesinde. Sanki tahtında oturan bir kraliçe… Ne söylerse ağzına bakardık, dinlerdik. Yeri gelir güler, yeri gelir ağlardık onunla…
Rahmetli ağabeyimde alafranga müzik dinleme merakı vardı. Açardı sonuna kadar. Babam rahmetli, alaturka müptelâsı… İki kuşak arasındaki savaşta, olan o güzel radyomuza olurdu. Biri kapatırken ağzını, öbürü kulağını bükerdi. Zavallı tıkanırdı üzüntüden. Sesi kısılırdı, parazit yapardı. O zaman da tokatlar patlardı soldan sağdan…
Odanın köşesinde mıhlanmış bir raf üzerinden seyrederdi bizleri gülerek… Dantel örtüsü başında, evin büyük hanımı gibiydi. Susmasını da bilirdi, şarkı söylemesini de… Bilgi dağarcığı öyle zengindi ki, şaşardık. Hülyalara dalardık şarkılarıyla… Ya da toplardı aileyi radyo tiyatrosuyla. Çıt yok! Koca aile; altı kız, iki delikanlı. Kızlar seslenirdi piyes başlarken birbirlerine. Bense elimde kalem, yeni çıkan şarkıların sözlerini, acele acele kâğıtlara yazmak için çırpınırdım.”İçin için yanıyor, yanıyor bu gönlüm”. Bazen de can kulağıyla dinlediğimiz ”Çocuk Saati.” Ne güzel günlerdi onlar…
Radyo tiyatrosuna dalan annem; kız kardeşimin kurusun diye kuzineye koyduğu ayakkabılarını kavurmuştu. Patlamış mısır gibi kıvrılmışlardı, hiç unutmam.
Bahçemizde bir tulumbamız vardı. Çektikçe gürül gürül sular akardı ağzından. Uzun saçlı, kocaman ağızlı bir kadına benzetirdim. Tulumbanın havuzunu buz gibi suyuyla doldurur, karpuzlarımızı soğuturduk. Bahçede hemen hemen her çeşit meyve ağacımız vardı. O altın renginde, bal gibi şekerpâre kayısılar, dumanlı mor erikler, kirazlar, dutlar…. Ne kadar güzeldi onları dalından toplamak, dalından yemek… O günler, o bahçeler, o dostlar ne büyük bir nimetmişler meğer…
Bahçemizin ön tarafında asmanın altına bir somya koymuştu annem. Komşularla o sıcak yaz günlerinde karpuz kavun yerken, ya da demli çaylarını yudumlarken, yeni çıkan şarkıları çalardı babam uduyla. Kızlar, kadınlar neşeyle ve ilgiyle dinlerler, istekte bulunurlardı. Annem de babama eşlik eder, o tatlı sesiyle şarkıları usul usul mırıldanırdı. Hâfızamda kalan unutulmaz karelerdendir onlar… Çocuklar parmaklığa dayanır dinlerler, kızlar misafirlere hizmet ederlerdi. Unutulmaz güzellikte komşuluk ilişkileri vardı. Herkes hısım akraba gibiydi adetâ. Eskişehir’in ‘Seylâp Evleri’ de diye anılan ‘Bahçelievler’de idi evimiz. Kedimiz Tekir, her zaman somyanın güneşli bir yerine, babamın yanına kurulur, o gürültüde mışıl mışıl uyurdu. Kapımızı da, bizi her zaman okula kadar götüren sokağımızın köpeği beklerdi. Ona olan sevgimizi bilir, annemin hazırladığı yemeklerini yavruları ile paylaşırdı. Kapıdan hoşlanmadığı biri geçse, hele de pejmürde ise hali, Çomar ve yavruları koro halinde havlarlar, geçirtmezlerdi. Ne zaman koşup okşamaya başlarız, geçen adam da rahat bir nefes alırdı.
Bazen o çardak altındaki somyanın gölgeli olduğu zamanlarda, biz genç kızlar, nakışlarımızı alır otururduk. Yine radyomuz başköşeden bize şarkılar söyler, biz de niyet tutardık, bu şarkı benim olsun, diyerek…
Herkes büyüklerini sever ve sayardı. Kim ne pişirirse, tabaklar komşu evlere gidip gelirdi. Ah o eski komşular… Güler yüzlü, nüktedan, şakacı ve yardımsever insanlar… O uzun kış gecelerinde yaptıkları taklitlerle, anlattıkları hikâyeler ve hatıralarla ağızlarına baktıran güzel insanlar… Sobanın üstünde pişen kestaneleri paylaştıran anneler… Bir köşede uslu uslu oturan, büyükler yanında çekingen, akranları yanında son derece neşe taşan kardeşlerim, arkadaşlarım… Kim bilir nerelerdesiniz?
Sesleriniz, gülücükleriniz, sıcak nefesleriniz nerededirler acaba şimdi? Sizler, ne kadar yeri doldurulmaz insanlarmışsınız meğer…
O güzel radyomuz… Evimizin büyük hanımı… Can dostumuz. Hayatla bağımız. Yurttan sesler…
Babamın hepimizi sus pus oturttuğu ”Yassıada günleri.” Salim Başol’un sesi halâ kulağımda: ”Müdâfiler hâzır. Açık olarak duruşmaya devam olundu.” Hepsi, her şey, radyolar gibi ortadan kaybolsa da, hafızalarımıza nakşetmiş, özler dururuz, ara ara… O hayâl olmuş odalarda çınlayan kaybolan sesler… Unutulmaz şarkılar, türküler… Hayâl anlar… Rahmetli ablam Süheylâ’nın yeni yeni öğrendiği kemanı çalarken titreyen sesi: ‘Hâlâ kanayan kalbimi aşk ateşi dağlar…’ Ve benden umulmayan bir şarkıyla sesimi dinleyen ağabeyimin şaşkın bakışı: ‘Bir pür cefâ hoş dilberdir, müptelâyım haylidendir…’ Babamın saçlarımı okşayan o güzel, sıcak elleri… Kucağımda annemin bezden yapıp, kaş göz işlediği bebeğim Aynur…
Annemin yanağıma kondurduğu öpücük… İp atladığımız taşlık… Komşu bahçelerde, bizim bahçemizde, bizim için açan renk renk çiçekler…
Eskiden küçücük şeyler mutlu ederdi bizleri… Şimdi kocaman şeylerden bile mutlu olamıyoruz sanki… Ne yazık…
Hâlenur Kor

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Penguenler Hakkında Olmayan Bir Antartika Belgeseli…

p174849_d_v8_aa1

Yalnız, eşsiz ve özgün insanların antartikaya gelip araştırma yapmalarının hikayeleri anlatılıyor…

Tüm göüntüler nefis ama beni asıl çarpan buzun altındaki dünyanın görüntüleri…

Mutlaka seyredilmeli,

Anette İnselberg

Not: Bazı insanlar kendilerini keşiflere ve insanlığa adıyorlar ve hepsine hayranım…

Yurttaş Kane…

220px-citizenkane1

1941 yapımı film montaj, makyaj gibi film teknikleri açısından çığır açan pek çok yeniliğe sahiptir.

Ölüm döşeğindeki son sözleri ”Rosebud” olan Kane’in ne demek istediğini araştıran bir gazetecinin Kane’in hayatını katman katman gözler önüne sermesini izliyoruz.

Sahibi olduğu gazetenin yükselişi, birinci eş, ikinci eş ve en yakın arkadaşıyla ilişkilerinin yanı sıra, gazetesi  aracılığıyla insanları ve çevresindeki her şeyi kontrol etme isteğini izliyoruz. Sonunda da bu güç delisi adamın her şeyini kaybedişine tanık oluyoruz…

Çok çarpıcı bir film,

Seyretmeli,

Anette İnselberg

 

Ensenize düzenli olarak buz küpü koymanın daha genç görünmenizi ve daha enerjik, neşeli olmanızı sağladığı, hastalıkları da iyileştirdiği söyleniyor

11070007_10153189128911052_1236183682663171044_n11

 

Buz küpüyle gelen sağlık
Ensenize düzenli olarak buz küpü koymanın daha genç görünmenizi ve daha enerjik, neşeli olmanızı sağladığı, hastalıkları da iyileştirdiği söyleniyor. Buzu koymanız gereken nokta ise, ensenizdeki tendonların arasında, baş ve boynun birleştiği ense kökünde yer alıyor. Bu noktaya, Çin akupunkturunda Feng Fu deniyor.
Yöntem
Yüz üstü yatın (ya da oturun) ve yukarıda tarif ettiğimiz Feng Fu bölgenize bir adet buz koyup, 20 dakika tutun. Buzu bir bez ya da eşarp yardımıyla sabitleyebilirsiniz.
Bu uygulamayı, 2-3 günlük aralar vererek, sabahları aç karnına ya da akşamları yatmadan önce olacak şekilde, düzenli olarak tekrarlayın. Bu yöntemle soğuk algınlığına yakalanmanız imkansız.
İlk başta biraz soğuk gelse de, 30-40 saniye sonra o bölgenin ısındığını hissedeceksiniz. Kan akışına endorfin salgılandığı için, ilk birkaç gün mutlu ve zinde olacaksınız.
Sonuçları
Peki ensenizdeki Feng Fu noktasına düzenli olarak buz küpü koymanın sonuçları nedir?
Daha iyi uyumanızı sağlar
Ruh haliniz yükselir ve genel olarak kendinizi daha canlı hissedersiniz
Sindirim yolunuz kusursuz çalışır
Soğuk algınlığına elveda diyebilirsiniz
Baş ağrısı, diş ağrısı ve eklemlerdeki acıyı iyileştirir
Feng Fu noktasına uygulanan buz küpleri, özellikle şu hastalık ya da sorunların iyileştirilmesinde etkilidir:
Solunumla ilgili rahatsızlıklar
Kalp damar hastalıkları
Omurgada bozulmalarla görülen sinir hastalıkları
Akut ve mide-bağırsak enfeksiyonları ile cinsel yollarla bulaşan enfeksiyonlar
Tiroid bezindeki düzensizlikler
Eklem iltihabı, hipertansiyon ve düşük tansiyon
Bronşitastımı
Obezite, kötü beslenme ve mide bağırsak yolundaki sorunlar
Selülit (özellikle erken safhalarındayken önler)
Adet düzensizliği ve endokrin yetmezliği
Psiko-duygusal rahatsızlıklar, stres, kronik yorgunluk, depresyon, uykusuzluk
Doğrusunu söylemek gerekirse, Feng Fu yöntemi, tedavi edici değildir. Fakat psikolojik dengeyi kurar, vücudun yenilenmesini sağlar ve hayatınıza etkili bir itici güç katar. Ama önemli bir uyarı yapmakta fayda var: Eğer hamileyseniz, kalp pili kullanıyorsanız, epilepsiniz varsa ya da şizofreni ile mücadele ediyorsanız, bu yöntemi denemeyin.
Çin tıbbında, beden bir enerji sistemi olarak ele alınır. Bu yüzden de akupunktur ve masaj yoluyla, enerji akışınızı ve organlarınızın işlevsel aktivitelerini etkileyebilirsiniz.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

SARMISAK MUCİZESİ: Bu kür 1972 Yılında Tibetli rahiplerin kaldığı manastırda bulunan 5000 yıllık bir doğal tariften alınmıştır

21

 

 

SARMISAK MUCİZESİ: Bu kür 1972 Yılında Tibetli rahiplerin kaldığı manastırda bulunan 5000 yıllık bir doğal tariften alınmıştır. Sarmısak kürü vucutta bulunan birçok viruslere, fungi and parasitlere karşı çok etkilidir.Damarların tıkanması (atherosclerosis),ciğer hastalıkları,sinüzit, yüksek kan basıncı, gastrit,homoroit, kilo kaybı, işitme ve görme bozuklukları ve diğer pek çok hastalıklara karşı şifalıdır. 5 YIL SÜREYLE HER YIL YILDA 1 DEFA YAPILIR!
HAZIRLANIŞI: 350 gram kuru soyulmuş diş sarmısaklar ezilir ve %95 saflıktaki 200 mL saf ETİL ALKOL’içine bir cam kapta konur. Alkol kesinlikle zehirli olan Metil Alkol olmamalı ve benzalkonijum- klorür içermemelidir. 10 Gün Buzdolabında bekletin ve hergün karışımı çalkalayın.Sonra bunu süzün ve süzülen karışımı 2 gün daha Buzdolabında bekletin. Karışım şimdi kullanıma hazırdır.
KULLANILIŞI:
Günler Damla Sayısı ( Su ile karıştırılacak ve yemek öncesi
içilecek)
Kahvaltı Öğle Yemeği Akşam Yemeği
1. 1 2 3
2. 4 5 6
3. 7 8 9
4. 10 11 12
5. 13 14 15
6. 16 17 18
7. 12 11 10
8. 9 8 7
9. 6 5 4
10. 3 2 1
11. 15 25 25
12. 25 25 25

alıntı

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 2 Comments »

MUTLULUĞUN SIRRI BAĞIRSAKLARINIZDA

15032105_326692027696717_8039500854900717640_n2
Bağırsaklarda bulunan vagus siniri direk olarak beyne bağlanıyor. Aslında beyniniz sindirim sisteminizi değil sindirim sisteminiz beyninizi yönetiyor! Peki sağlıklı bir sindirim sistemi için ne yapmalısınız?
1__Mutluluk hormonu serotoninin %95’inin bağırsaklarınızdaki bakteriler tarafından üretildiğini biliyor muydunuz? Bu bakteriler aynı zamanda beyindeki zevk ve ödül merkezini kontrol etmeye yarayan dopaminin de yarısını üretiyorlar!
Düşünceleriniz, duygularınız ve hareketleriniz beyninizdeki nöronlar arasındaki iletişimle meydana geliyor. Bu iletişimi sağlayan da serotonin ve dopamin gibi sinir taşıyıcıları. Örneğin iyi veya üzgün hissetmenizi, keyif almanızı veya acı çekmenizi, kızgınlığınızı, konsantrasyonunuzu bu sinir taşıyıcıları düzenliyor.
Bu yüzden tıp dünyasında milyarlarca bakteriden oluşan bağırsak florasına ‘ikinci beyin’ adı veriliyor.
Sinir taşıyıcılarının büyük oranda bağırsaklardaki bakteriler tarafından üretilmesinin fark edilmesi üzerine sindirim sistemi ve beyin arasındaki bağlantı üzerinde araştırmalar yoğunlaştı ve çok önemli sonuçlar bulundu.
Depresyon, saplantı (obsesif-kompulsif bozukluk), otizm, kaygı bozukluğu (anksiyete) gibi rahatsızlıklar bağırsak florasındaki dengesizliklerle ilişkilendiriliyor.
Konuda uzman Dr. Cole ‘’Depresyon, anksiyete gibi rahatsızlıklar için gelen hastaların bağırsaklarında bakteriyel enfeksiyon gösteren laboratuvar sonuçlarına baktığımda neden ilk aşamada sindirim sistemi kontrolü için gelmediklerine hala şaşırıyorum’’ diyor.
Yapılan araştırmalarda L. Helveticus ve Bifidobacterium içeren probiyotik destek kullananların depresyon ve anksiyetelerinde azalma görülmüş.

2___Yoğurt, kefir, turşu gibi fermente edilmiş gıdalar tüketin
Fermente edilmiş gıdalar probiyotik olarak adlandırılan iyi bakteriler içerir. Bu gıdalarla beslendiğinizde bağırsak floranızda iyi bakteri sayısı artar. Probiyotiklerin ayrıca bağışıklığı güçlendirdikleri ve yediklerinizden daha iyi besin emilimi yapmanıza yardımcı oldukları bilinmektedir.
3___Yerelması, kuşkonmaz, pırasa, soğan gibi inülin içeren besinler tüketin
Bir çeşit lif olan inülin bağırsaklarınızda sağlıklı bakterilere dönüşür. İyi bakterilerin beslenmesi ve çoğalması için gereklidir.

4___Baklagiller ve patates gibi dirençli nişasta içeren gıdalar tüketin
Eğer bağırsaklarınızdaki bakterilere ne yemek istersiniz diye soracak olsanız ilk tercihleri baklagiller ve patates gibi dirençli nişasta içeren gıdalar olur!
5__Muz yiyin
Muz bağırsak floranızı oluşturan bakteriler arasında uyum oluşmasını sağlar. Ayrıca yüksek potasyum ve magnezyum içeriği sayesinde enflamasyonu azaltır.
6___Brokoli, karnabahar, lahana, karalahana gibi sebzeler tüketin
Bu sebzelerin içerdiği sülfür bağırsaklarınızdaki iyi bakteriler tarafından parçalanarak enflamasyonu azaltan maddelere dönüştürülür. Yapılan araştırmalarda bu sebze grubunu tüketenlerin bağırsak kanserine yakalanma riskinin %18 daha az olduğu görülmüş.
7___Hareket edin!
İrlanda’da yapılan bir araştırma profesyonel sporcuların bağırsak florasının aynı yapıdaki normal insanlardan çok daha zengin ve sağlıklı olduğunu göstermiş. Fareler üzerinde yapılan başka bir araştırma, hareket sınırı olmayan farelerin bağırsaklarındaki iyi bakterilerin hareket etme sınırı koyulanlardan çok daha fazla olduğunu göstermiş.
8___Uykunuzu alın ve stresinizi azaltın
Bağışıklık sistemini genel olarak etkilediği bilinen yetersiz uyku ve aşırı stres, bağırsak floranızı da olumsuz etkiliyor. Günde 7-8 saat uyuyun ve stresinizi azaltmanın yollarını arayın.
9___Şeker, aspartam ve basit karbonhidrat içeren yiyeceklerden uzak durun
Yüksek oranda şeker ve karbonhidrat içeren beslenme şekilleri bağırsaklardaki kötü bakterileri besleyip, çoğalmalarına sebep olurlar.
Aspartamın bağırsak florasında dramatik olumsuz değişikliklere sebep olduğu tespit edilmiş.
Mecbur olmadıkça antibiyotik kullanmayın.
Şifalar diliyorum. ….

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 5 Comments »

Musallat Oldu Bunlar…

15032772_10154721479207272_2095224641529458179_n1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İlkokul Mezunu, Ödüllü Yönetmen, Eğitmen Anne Ümmiye Koçak’ın İnanılmaz Hikayesi –

İlkokul mezunu bir kadın düşünün, ilk okuduğu kitap Maksim Gorki’nin Ana adlı eseri olsun, çektiği ilk uzun metraj film ile de New York’ta ödül alsın…

Ümmiye Koçak, Mersin’de yaşayan 58 yaşında bir kadın. Onu diğer kadınlardan ayıran şeyse taşıdığı Afife Jale ruhu.

Ümmiye Koçak, Mersin'de yaşayan 58 yaşında bir kadın. Onu diğer kadınlardan ayıran şeyse taşıdığı Afife Jale ruhu.

 

1957 yılında Adana’da Çelemli Köyü’nde doğan Ümmiye Koçak, okumayı çok istemesine rağmen 10 kardeş oldukları için ilkokuldan sonra okula gidememiş. Ancak bu onun şevkini kırmayı başaramamış.

Ümmiye Koçak, ilkokulu bitirdikten sonra okuduğu kitaplarla kendisini geliştirmeye karar vermiş. İlk okuduğu kitapsa Maksim Gorki’nin “Ana” adlı kitabı olmuş.

Ümmiye Koçak, ilkokulu bitirdikten sonra okuduğu kitaplarla kendisini geliştirmeye karar vermiş. İlk okuduğu kitapsa Maksim Gorki'nin “Ana” adlı kitabı olmuş.

 

Evlendikten sonra Mersin’in Arslanköy adlı köyüne taşınan Ümmiye Koçak, köy kadınlarının yaşadıklarını tüm dünyaya göstermek için, 2001 yılında “Arslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu”nu kurmuş. Burada halen eğitmen anne olarak canla başla çalışıyor…

Ümmiye Koçak, “Hasret Çiçekleri” adlı oyunuyla 2006 yılında Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nde sahne almış.

Ümmiye Koçak, “Hasret Çiçekleri” adlı oyunuyla 2006 yılında Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nde sahne almış.

 

Topluluğun sahneye ilk koyduğu oyun Remzi Özçelik’in “Taş Bademleri” adlı oyunu olmuş. Grup, daha sonra kendi hikayelerinden oluşan bir oyun derleyerek “Kadının Feryadı” adlı oyunu sahneye taşımış. Koçak, “Hasret Çiçekleri” adlı oyunuyla 2006 yılında Sabancı Uluslararası Adana Tiyatro Festivali’nde sahne almış.

Ümmiye Koçak, bu kadarla da kalmamış, “kadının kadına olan şiddeti”ni anlatan uzun metraj bir filmle inanılmaz başarılara imza atmış.

Ümmiye Koçak, bu kadarla da kalmamış, "kadının kadına olan şiddeti"ni anlatan uzun metraj bir filmle inanılmaz başarılara imza atmış.

Kadının kadına olan şiddetini konu alan Yün Bebek adlı uzun metraj filmi hem yazmış hem yönetmiş. Ancak bu filmi çekebilmek için çok büyük zahmetlere katlanmış.

Tarlada çalışarak biriktirdiği paraları, son kuruşuna kadar “Yün Bebek” için kullanmış.

Tarlada çalışarak biriktirdiği paraları, son kuruşuna kadar "Yün Bebek" için kullanmış.

 

49. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde galası yapılan filme Mersin Sinema Derneği, Toroslar Belediyesi, Mersin Valiliği, Mersin Ticaret Borsası ve Akdeniz Belediyesi sponsor olmuş.

Tüm bu zahmetler ona New York’tan “Sinemada en iyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü getirmiş!

Tüm bu zahmetler ona New York'tan “Sinemada en iyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü getirmiş!

 

Ümmiye Koçak, “Yün Bebek” filmi ile New York Avrasya Film Festivali’nde “Sinemada en iyi Avrasyalı Kadın Sanatçı” ödülünü kazanmış.

“Bu ödülü Amerika’da festival salonunda almak isterdik. Ancak maddi olanaksızlıklar nedeniyle oraya gidemedik.”

"Bu ödülü Amerika'da festival salonunda almak isterdik. Ancak maddi olanaksızlıklar nedeniyle oraya gidemedik."

Ödülünü almaya Amerika’ya maddi yetersizliklerden dolayı gidememiş. Sonrasıda, ödülü kendisine filmin ikinci yönetmeni olan Yasin Korkmaz takdim etmiş. Tüm ekibin moral bulunduğunu anlatırken yaşadığı mutluluğu dile getiren Ümmiye Koçak, Yörük kadınlarının hikayesinin Amerika’daki bir festivalde ödüle değer bulunmasının önemli olduğunu söylüyor.

Arslanköylü Yörük Kadınlar olarak, Türkiye’deki kadınların sorunlarına dikkat çekmeye çalıştıklarını belirten Koçak, çabalarının ödülle sonuçlanmasını “Demek ki doğru yoldaymışız” diyerek açıklıyor.

“Afife Jale’nin Ruhunu Taşıyan Kadın” ünvanını da tabi ki Ümmiye Koçak almış!

"Afife Jale'nin Ruhunu Taşıyan Kadın" ünvanını da tabi ki Ümmiye Koçak almış!

Sabancı Vakfı’nın toplumsal gelişmeye katkıda bulunan “sıra dışı kişilerin olağanüstü öykülerini” anlatan, “Fark Yaratanlar” programında “Ümmiye Koçak” kendine çok yakışan bir ünvan sahibi olmuş. “Afife Jale’nin Ruhunu Taşıyan Kadın” ünvanını alan Koçak, “Afife Jale hayalim. Birçok yerde, birçok yaptığı işle kendimi yıllardır hep özleştirmiştim,” açıklamasında bulunmuş.

Ümmiye Koçak, insanın kendini kendini geliştirerek ne noktaya getirebileceğinin canlı bir örneği.

Ümmiye Koçak, insanın kendini kendini geliştirerek ne noktaya getirebileceğinin canlı bir örneği.

 

34 yıllık evli ve 2 çocuk annesi olan 58 yaşındaki Ümmiye Koçak, bugüne kadar 11 tiyatro oyunu yazdı, kurduğu tiyatro topluluğu ile 500’ü aşkın kez sahneye çıktı ve oyunlarını Türkiye’nin dört bir yanından 30 bini aşkın insan izledi. Aldığı ödüller ve kurduğu topluluktaki tüm kadınların başarıları onun azminin ve taşıdığı o eşsiz ruhun bir kanıtı.
kaynak: listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Işıl İpekçi Sizi Koruyan Melekleriyle 24-27 Kasımda Harbiyedeki Ruh- Beden- Zihin Festivalinde…

 

 

Işıl İpekçi dünya tatlısı şeker mi şeker bir insan.  Kendisini meleklere adamış ve bu muhteşem tasarımlar ortaya çıkmış. Bu muhteşem tasarımlardan  ben kendime Baş Melek Rafael ve Baş Melek Mikael’in olduğu kolye ve ayraçlardan aldım.
Peki sizin ihtiyacınız ne?
Hangi melek sizin şansınızı, yaratıcılığınız, güveninizi, bolluk ve bereketinizi arttıracak.
İşte tüm bunları öğrenmek için Işıl İpekçi’yi 0536 508 19 73’ten arayabilir ve sizi koruyup kollayacak meleklerinizi  sipariş edebilirsiniz.

Ayrıca 24-27 Kasımda Harbiye Askeri Müzede Yapılacak Ruh-Beden-Zihin Natural Fuarına Gidip Onunla Bizzat Tanışıp tavsiyelerini dinleyebilirsiniz…
Sağlıcakla,
Anette İnselberg

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Delilik herkese yakışıyor ama bende başka duruyor…

14908417_10154700275906952_504284962775074096_n1

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »