İlişkim Yürümüyor Ama Bitiremiyorum. Neden???

1621874_523814164398237_1388271705_n[1]

Bana danışan insanların büyük bir çoğunluğu bu dertten muzdarip. Yolunda gitmeyen, mutsuz oldukları ilişkileri var ama yine de bu hal’e sıkı sıkıya yapışıp kalmışlar. Beraber çok sorguladık bu durumu? Neler mi bulduk? Buyrun…

  • Kendini değersiz bulduğundan daha iyi bir ilişkiyi hak etmediği düşüncesi hücrelerine öylesine işlemiş ki kalkıp gitmesi mümkün değil
  • Kurban rolünü oynamaya bayılıyor (kendim için değil çocuklarım için katlanıyorum – külliyen yalan rahatını bozmamak için topu çocuklarına atıyor)
  • Yeni bir düzen kurmaya cesareti yok – yani rahatlık alanından çıkmak istemiyor

İtiraf etmeliyim ki bir zamanlar ben de böyleydim. İçinde sıkışıp kaldığım ilişkiyi bir türlü bitiremezdim. Hayatım sadece ve sadece katlanmakla geçerdi. Yeni bir adım atacak, yeni bir hayata başlayacak gücüm olmadığını düşünürdüm. Ama artık beni boğan ilişkilerde kalmadığım gibi bu gibi süreçlerde takılı kalmış kişilerin kendini sorgulamasına yardımcı oluyorum. Nereden nereye…

Bunun için ne mi yapmalı? Önce kendinizi tanımalısınız. Kendinizi gerçekten değiştirmek ve dönüştürmek istemelisiniz. Ve en önemlisi kendinize DEĞER VERMELİSİNİZ. İyi şeyleri hak ettiğinize, dengeli ve mutlu bir ilişkiyi hak ettiğinize inanmalısınız.

Niye mutlu olma şansınız varken kendinizi bir hapishaneye kilitliyorsunuz? Arkadaşlarınıza, anne ve babanıza sürekli mutsuzluğunuzdan şikayet ederek elinize ne geçiyor? Onlardan sadece bu şekilde yakınarak mı ilgi görebileceğinizi düşünüyorsunuz? Hey, kendinize gelin. Hey, sadece hayatınız elden gidiyor anlamıyor musunuz?

Belki de kafanıza uygun ve sizi gerçekten çok mutlu edecek biri girecek hayatınıza, bundan kendinizi neden mahrum ediyorsunuz? “Garanti veriyor musun?” diyen sesinizi duyar gibi oldum. Ben kimim ki garanti vereyim. Maalesef böyle bir garanti programı yok, belki de yeni biri girmeyecek hayatınıza. Ama denemeden nasıl bilebilirsiniz ki?

Neden kendinizi değersizlik duygunuz yüzünden mutsuzluğa mahkum ediyorsunuz. Aaa pardon tabi ki bu da bir seçim. Hayat sizin, seçimler sizin. Ama eğer kalmayı seçiyorsanız artık şikayet etmeyin olur mu?

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Çalakalem Yazılarım... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Bu Rengarenk Melek Kolyeler Bana Şans Getirdi… Size Ve Sevdiklerinize De Şans Getirsin…

Teşvikiye’de cici mi cici bir sanat galerisi. İçinde Işıl Hanım ve melekleri… İyi niyetini, sıcacık enerjisini, samimiyetini hemen hissediyorsunuz. Sonra başlıyor melek tasarımlı kolyelerini anlatmaya. Hepsi elinin emeği, gözünün nuru. Hiç birini birbirinden ayıramıyor. Her meleğin verdiği mesaj farklı, açtığı kapı farklı, sizi koruduğu alan farklı. Konuşmamızın ortasında içeri gidiyor, bu size gerekli olan melek deyip geri geliyor.

Bakıyorum benim ihtiyacım olan melek neymiş:temmuz ist 2015 076

Baş Melek Mikail (Güven) Mesajı aynen şöyle: En ufak bir korku parçası bile seni Bir’den ayırıyor. Tüm korkularını serbest bırak… Bana havale et ve özgür olduğunu bil…

Vallahi doğru, billahi doğru. Her zaman güvenle ilgili sıkıntım olmuştur. Şimdi ne yapacağımı biliyorum. Baş Melek Mikail’i yardıma çağıracağım. Kitap ayracımı da her gördüğümde içime rahatlık yayılacak…

Siz de kendi meleğinizi, kolyenizi, mesajınızı alın, hatta en güzeli sevdiklerinize de hediye edin. Daha sevgi dolu, daha güvenli, daha mutlu, daha bereketli bir dünyaya adım atalım. Sizin de bunda payınız olsun… (Siparişleriniz için 0536 508 19 73’ten kendisiyle irtibata geçebilirsiniz.)

IMG_7647 IMG_7648

FullSizeRender IMG_5457

IMG_5458 m9

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

Not: Bir kaç cümleyle Işıl Hanım bu işe nasıl başladığını anlatıyor. Buyrun okuyun…

Hiç meleklerin mucizelerine tanık oldunuz mu? Ben oldum. En çok ihtiyacım olduğunda önden bir mesaj yollayarak her zaman yanımda olduklarını hissettirdiler, kimi zaman bir tüy, çoğu zaman çift rakamlarla tüm tüylerimin dikilmesiyle ve içimi kaplayan sıcaklıkla enerjilerini hissettim. Güvendeydim. Korunuyordum. Seviliyordum. Böylelikle onlarla başlayan bir serüvene çıktım. Meleklerin mesajları ve mucizelerini deneyimliyorum. Haydi! Sizler de bu deneyimi benimle paylaşın.

Sevgiler…

Işıl İpekçi

melek 1 IMG_7649

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Burçlara Göre Dinlemeniz Gereken Makamlar Ve Etkileri…

turk_muzigi_1[1]

1) NİHAVEND‬ MAKAMI: Oğlak Burcu Satürn, Jüpiter. Toprak-Ateş tabiatlı. Sıcak-kuru yapıdadır. Öğleden sonra ( ikindi ) zamanı etkisi fazladır. Sarı safra, gündüz ve erkek bağlantılıdır. Kan dolaşımı, karın bölgesi, kalça, uyluk ve bacak bölgelerine etkilidir. Kulunç, bel ağrısı ve tansiyon rahatsızlıklarına faydalıdır. Kuvvet ve barış duygusu verir. Akıl hastalıklarına etkili olduğu konusunda önemli bilgiler vardır. En eski makamlardandır. Ebu-selik kelimesinden geldiği söylenmektedir (Güzel yazma ve söyleme yeteneği).
.
2) RAST‬ MAKAMI: Koç Burcu Ateş tabiatlı, kuru-sıcak tabiatlı makam. Gece yarısı ve seher zamanları etkilidir. Soğuk organlar olan kemik, beyin ve yağlara etkilidir. Fazla uyumayı engeller. Düşük nabzın yükselmesine yardımcı olur. Özellikle çocuk bünyesinde nem hakim olduğu için, bu sebeple oluşan dengesizlikleri düzeltir. Akıl hastalıklarına iyidir. Sarı safra bağlantılıdır. Erkek karakter gösterir. Gündüzleri ve özellikle Salı günleri etkisi fazladır. Oğlak burcu ve su ile ilişkilidir. Tedavi değeri yüksek olan dört esas makamdan birisidir. Sefa, neşe, iç huzuru ve rahatlık verir. Felç illetine devadır. Başa ve göze etkilidir. Kaslara tesiri vardır. En eski makamlardandır. Farsça “doğru” “dosdoğru” “sağ” ve “gerçek” demektir. Spazmı çözücü özelliği nedeniyle spastik ve otistik hastaların tedavisinde yararlıdır. Mars gezegeni ile bağlantılıdır.
3) REHAVİ‬ MAKAMI: Terazi Burcu. Rüzgar tabiatlı. Sıcak ve kuru. Seher zamanı ve ikindiyle yatsı arası etkilidir. Aslan Burcu, Güneş ve Pazar günüyle ilgilidir. Nemli ve kuru, sarı safra, erkek, sağ omuz, baş ağrıları, burun kanamaları, ağız çarpıklığı ve balgamdan gelen hastalıklara, akıl hastalarına faydalıdır. Doğuma yardımcı olur. Göğüs, mide ve yan böğür (basen) için faydalıdır. Sonsuzluk ve yer çekiminden kurtulma duygusu verir. Urfalı; Urfaya ait demektir. X. Yüzyıldan önceye giden bir geçmişi vardır. İbn-i Sina ve Evliya Çelebi´de bahsi çok geçer. Sonraları Rast makamı, Rehavi makamının yerini almıştır. Diğer adı Ruhavi´dir.
4) HÜSEYNİ‬ MAKAMI: Akrep Burcu Su tabiatlıdır. Satürn etkilidir. Nemli ve sıcak. Sabah ve gün ağarırken etkilidir. Sabah-öğlen arası etkisi fazladır. Cumartesi özel gündür. Güzellik, iyilik, sessizlik, rahatlık verir ve ferahlatıcı özelliği vardır. Karaciğer, kalp ve ruhların iltihabını söndürür ve yok eder. Mide hararetini giderici özelliği vardır. Büyük erkeklerde görülen gizli ateşli nöbeti ve günde bir kere gelen ateşli nöbetin giderilmesinde faydalıdır. Sol omuza etkilidir. Sıtma hastalığına iyidir. Barış duygusu verir. İç organlara etkilidir. Tabiat ile birleştirir. İçindeki, gizli pentatonik yapı sebebiyle, kendine güven ve kararlılık duygusu verir; bundan dolayı otistik ve spastik hastalara faydalıdır. En eski makamlardan biridir. En az altı asırlıktır. Mert bir ifadesi vardır. Kalp, karaciğer ve mide için faydalıdır. “Küçük sevgili” ve “Hüseyin ile ilgili” demektir.
5) HİCAZ‬ MAKAMI: Yay Burcu. Ateş tabiatlı. Sıcak özellik gösterir. Jüpiter bağlantılıdır. Yatsıdan sabaha kadar olan zamanda etkisi fazladır. Kuru-soğuk sebepli hastalıklar için faydalıdır. Kemiklere, beyne ve çocuk hastalıklarına tedavi edici etkisi vardır. Üro-genital sisteme ve böbreklere etki gücü fazladır. Göğüs bölgesi diğer önemli etki alanıdır. Düşük nabız atımını yükseltir. Alçakgönüllülük duygusu verir. En eski makamlardandır. Zengüle ve Zirgüle makamları ile yakınlık gösterir. Adını Arabistan´daki Hicaz bölgesinden almıştır.

6) UŞŞAK‬ MAKAMI: Balık Burcu. Su tabiatlı. Soğuk-nemli. Jüpiter. Fecirden kuşluk vaktine kadar, günbatımında ve Perşembe günleri etkisi fazladır. Beyaz balgam, gece ve dişi bağlantılıdır. Kalp, ayak rahatsızlıkları, nikriz (damla) ağrılarına faydalıdır. Gülme, sevinç, kuvvet ve kahramanlık duyguları verir. Çocukların bütün organlarını etkileyen kuru ve sıcak yellerde ve büyük erkeklerde görülen ayak ağrılarına faydalıdır. Derin aşk ve mistik duyguların ifade vasıtasıdır. En eski makamlardandır. “Aşıklar” demektir. Uyku ve istirahat için faydalıdır, gevşeme hissi verir.

7) IRAK‬ MAKAMI: Boğa Burcu; Venüs bağlantılıdır. Toprak tabiatlıdır. Kuşluk ve ikindi vakti etkilidir. Kuru-soğuk karakterdedir. Kara safra ile ilişkilidir. Karakteri dişi olup, etkisi Cuma günü ve geceleri fazladır. Menenjit, beyin ve akıl hastalıklarına faydalıdır. Omuz, kol, sol kol ve ellere etkilidir. Başın üst tarafına etkisi belirtilmektedir. Lezzet verir, düşünme ve kavrama konusunda etkilidir. Korku gidericidir. Saldırganlığı önleyici ve nevrotik hastaları tedavi edici etkisi vardır. Tarih olarak en az 7 asırlıktır. Spiritüel tesiri görülür. Irak-ı Acem´den gelmektedir.
8) BÜZÜRK‬ MAKAMI: Aslan Burcu. Ateş, Güneş. Soğuk ve sıcak-kuru tabiatlıdır. Fecirden kuşluk vaktine kadar etkili olmaktadır. Kara safra, dişi ve gece bağlantılı olup, Merkür gezegeni ve Çarşamba günü ile ilgilidir. Zihni temizler, vesvese ve korkuyu def eder. Fikre yön verir. Kulunç ve beyin hasarı ile ortaya çıkan şiddetli hastalıklara yararlıdır. Güç kazandırır. Boyun, boğaz, göğüs, ciğer ve kalp ve yan böğür (basen) için etkilidir. Farsça “büyük” demektir. Yedi-sekiz asırlık bir makamdır.
9) ‪‎ZİREFKEND‬ MAKAMI: Yengeç Burcu. Merkür. Su tabiatlı. Uyku vakti etkilidir. Sıcak- nemli özelliğe sahiptir. Kan, erkek ve gündüz bağlantıları vardır; günü Çarşamba´dır. Sırt, mafsal ağrılarına ve kulunca faydalıdır. Beyinle ilgili ağız çarpılmasına, kalp, ciğer, göğüs, kalça ve sağ omuza etkilidir. Meclisin neşesini arttırır, derin duygu hissi verir. Farsça “döşek ( yatak)” demektir. XIII. asırdan önceye aittir.
10) ZENGÜLE‬ MAKAMI: Başak Burcu  Venüs etkisi. Toprak tabiatlı, sıcak ve nemli. Günbatımından sonra etkilidir. Hava bağlantılıdır. Kan, erkek, gündüz ve Cuma günü ilişkisi vardır. Kalça eklemleri ve bacak içleri ile ilgisi bulunur. Kalp hastalıklarına, menenjit ve beyin hastalıklarına etkilidir. Beyin hastalıkları ve ruh hastalıklarının tedavisi için mide ve karaciğer ateşini yok eder. XIII. asırdan önce Hicaz makamından ayrılarak oluşmuştur. Hayal ve sırlar telkin eder, uyku verir masal duygusu verir. Farsça “çıngırak, def pulu, zil” demektir. İran mitolojisinde bir Türk kahramanın adıdır.

11) ‪‎ISFAHAN‬ MAKAMI: İkizler Burcu Hava tabiatlı, ikindi ile yatsı arası etkilidir. Su bağlantısı vardır. Soğuk ve nemlidir. Beyaz balgam ile ilgilidir. Dişi, gece karakterli, Pazartesi bağlantılıdır. Soğuk tabiatlı olduğu gibi, ateşli hastalıklardan vücudu koruyucu özelliği vardır. Ense, boyun, omuzlar ve sol dirsek için etkilidir. Güven hissi, uyum sağlama, hareket yeteneği, zihin açıklığı, gönül yenileme, düzgünlük verme, zekayı açma ve hatıraları tazeleme özelliği vardır. En az yedi asırlık bir makamdır.
12) NEVA‬ MAKAMI: Kova Burcu ; Satürn. Hava tabiatlı, kuru-soğuk özellik gösterir. Kara safra bağlantılıdır. Dişi özellik gösterir. Gece ve kuşluktan ikindiye kadar olan zamanda etkisi fazladır. Göğsün sağ tarafına, böbreklere, omurilik, kalça ve uyluk bölgelerine etkisi vardır. Üzüntüyü giderir ve lezzet verir. Gönül okşayan makam adıyla bilinir. Kötü fikirleri kovduğu, cesaret ve yiğitlik verdiği, gönül sevinci oluşturduğu ileri sürülür. Kuvvet ve kahramanlık duyguları meydana getirir. Akıl hastalıklarının tedavisinde faydalıdır. En eski makamlardandır. Buluğ çağındaki kız çocuklarının kadın hastalıklarına tedavi etkisi vardır. “Ses, seda, makam ve ahenk” demektir.

kaynak: reiki terapisi ve holistik şifa

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Kilo Vermek İsteyenle Bu Noktalara Bassınlar…

12141494_541120322702758_6323976694432308851_n[1]

Belirtilen noktalara parmağınızla bası uygulayın. Düzenli aralıklarla bastırın bırakın.

Kaynak: Reiki Terapisi Ve Holistik Şifa sayfasından alınmıştır

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

NANE, SALATALIK ve LİMON DETOKSU..!

11012430_1086189291409809_2649941793790321174_n[1]
Detoks, vücudun alışılagelmiş düzenini birkaç günlüğüne bozarak bizi rejime hazırlar. Aynı zamanda vücuttaki şişliklerin atılmasını sağlayarak daha makul bir kiloda rejime başlamamıza neden olur.
Bu detoksu yapabilmeniz için ihtiyacınız olan şeyler neredeyse her evde bulunan yiyecekler.
Malzemeler:
300 ml. su, 1 adet salatalık, 1 adet limon ve 10 adet nane yaprağı.
Hazırlanışı:
Salatalığı ve limonu küp küp kesin ve suya atın. 10 adet nane yaprağını yıkayıp hazırladığınız karışıma ekleyin. 1 gece boyunca buzdolabında bekletin. Ertesi gün bu karışımı dilerseniz tek seferde için dilerseniz de aralıklarla tüketin. Salatalık ve limonları da yiyebilirsiniz.

kaynak: şifa evreni

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Son Zamanlarda Biraz Kilo Mu Aldım Ben…

kilo (1)[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

BEYİN GÜCÜNÜZÜ VE HAFIZANIZI KORUYUP GELİŞTİRMEK İÇİN BU YÖNTEMLERİ KULLANINIZ

beyin-gucu-nasil-kullanilir[1]

Yaşlanma vücudu olduğu kadar hafıza ve beyin gücünü de olumsuz etkiler.

İyi çalışmaya devam edebilmesi için beynin de tıpkı makineler gibi yaşı ilerledikçe biraz bakıma ihtiyacı vardır. Ama makinelerin bakım kılavuzu gibi herhangi bir rehber bulunmuyor beyin için. Mevcut veriler ise birbiriyle çelişen ve kafa karıştıran nitelikte. Bu konudaki verileri tarayarak beyin gücünü korumanın en iyi altı yöntemini belirledik.

Yeteneklerinize güvenin

Bir odaya doğru yürüyüp içeri girerken oraya niye gittiğinizi unuttuğunuz oluyor mu? Yaş ilerledikçe hafızanın da zayıflamaya başladığını varsayarız hemen. Oysa bu sadece yaşlıların değil gençlerin de başına gelebilir.

Uzmanlar, gerçekte bir sorun olmasa da yaş ilerledikçe beyinsel becerilerimiz konusunda güven yitirdiğimizi belirtiyor. Bunun sonucu olarak dış desteklere ihtiyaç duyar, arabamızın navigasyonuna, cep telefonumuzun uyarıcısına başvurur hale geliyoruz. Oysa kendi kapasitemizi zorlamadığımız sürece zihinsel beverilerimizin düşüşünü hızlandırmış oluruz. Yani eğer kapıda durup oraya niye gittiğimizi hatırlamaya çalışıyorsak bundan hafızamızı biraz daha zorlamamız gerektiği sonucunu çıkarmalıyız.

Kulaklarınızı koruyun

Duyularımızdan izole olmak beyni olumsuz etkiler. Örneğin işitme kaybı beyni gerekli bir uyarıcıdan mahrum bıraktığı ve dikkat konusunda ekstra yük oluşturduğu için beyindeki gri doku kaybına neden olur. Bir araştırmada, işitme kaybının altı yıllık bir dönemde algı azalması riskini yüzde 24 oranında artırdığı görüldü.

Yaş ne olursa olsun işitme yeteneğini olumsuz etkileyebilecek faktörlere dikkat etmek gerekir. Günde sadece 15 saniye yüksek sesli rock müziği dinlemek işitme duyusunu hasara uğratmak için yeterlidir. Aynı şekilde günde 15 dakika saç kurutma makinesi kullanmak da sesleri algılayan hücrelere zarar verir. İşitme sorununuz olduğunu düşünüyorsanız daha fazla ilerlemeden doktora başvurmak en doğrusudur.

Dil ya da enstrüman öğrenin

Zihni güçlendirmek için başvurulan beyin jimnastiği programları ve bulmacaların yararları sınırlıdır. Oysa yabancı bir dil ya da yeni bir enstrüman öğrenmek beyni daha fazla çalıştıracaktır. Her iki etkinlik de birçok becerinin bir arada kullanılmasını gerektirir. Yeni notaları ve kelimeleri öğrenirken hafıza egzersizi, dikkat, duyumsal algı ve motor kontrol gibi birçok beceri devreye girer.

Bu tür etkinlikler hafızayı çevikleştirecek ve yararları ileri yaşlarda da görülecektir. Geçen yıl yapılan bir araştırmada, müzisyenlerde bunama (demans) ihtimalinin herhangi bir enstrüman çalmayan insanlara kıyasla yüzde 60 daha az olduğu görüldü. Başka bir araştırma ise yabancı bir dil konuşmanın Alzheimer hastalığını beş yıl geciktirdiğini gösteriyordu.

Kendinizi bu şekilde zorlamak en azından mevcut yeteneklerinizi daha iyi görmenizi sağlayacaktır. Eğer yaptığınız iş bu tür etkinliklere başlamanıza izin vermeyecek kadar yoğunsa yine de şanslı sayılırsınız; çünkü uyarıcı ve dikkat gerektiren işler beyin gücünü korumaya yardımcı olur.

Abur cuburdan kaçının

Obezite beyne birçok yönden zarar verebilir. Damarlarda kolesterol birikmesi beyne giden kan akışını sınırlar ve iyi çalışması için gereken besin ve oksijenden mahrum bırakır. Ayrıca sinir hücreleri (nöronlar) insülin hormonu seviyesine karşı aşırı duyarlıdır. Düzenli bir şekilde şekerli ve yüksek kalorili gıdalarla beslenme halinde insülin sinyalleri kesintiye uğrar ve zincirleme tepkimelere ve beyinde zararlı plakların birikmesine neden olur.

Omega 3 gibi yağ asitleri, D ve B12 vitaminlerinin yaş ilerlemesiyle ilgili beyin hasarlarını azaltıcı etkisi vardır. Akdeniz diyetiyle beslenen yaşlıların kendilerinden 7,5 yaş daha genç insanlarla aynı algısal becerilere sahip olmasının nedeni budur.

Spor yapın

Aslında beyin ile beden arasında ayrım yapmak doğru değildir. Beyni korumanın en etkili yollarından biri de fiziksel aktiviteyle bedeni güçlendirmektir. Böylece beyne kan akışı artacağı gibi, sinir hücreleri arasındaki bağlantıları sağlayan proteinler de harekete geçecektir.

Yürümek ve aerobik gibi hafif egzersizlerden ağırlık kaldırma ve vücut geliştirmeye kadar her türlü fiziksel aktivitenin her yaşta yararı olduğu kanıtlanmıştır.

Sosyalleşin

Beyni korumanın en iyi yollarından biri de sosyalleşmek, kalabalığa karışmaktır. İnsanlar sosyal varlıklardır ve arkadaşlarımız ve akrabalarımızın beyni uyarıcı etkisi vardır; yeni tecrübeler denememizi, stresten ve üzüntüden kurtulmamızı sağlarlar. 70 yaşındakiler üzerinde 12 yıl boyunca yapılan bir araştırmada, sosyal olarak daha aktif olan insanlarda algı azalması ihtimalinin yüzde 70 oranında düştüğü görülmüştür. Başka insanlarla düzenli irtibat halinde olmak hafızayı ve dikkati koruduğu gibi zihinsel işlemlerin de genel olarak daha hızlı yapılmasını sağlıyor.

Kısacası sağlıklı beslenme, uyarıcı fiziksel aktiviteler ve iyi bir arkadaş çevresi sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmenin sırrı olduğu kadar beyin gücünü korumak açısından da önemlidir.

  • David Robson / BBC Future
  • kaynak: sonsuz şifa sayfası

Yalancı Mısın? Abartır Mısın? Doğrucu Davut Musun? Buyrun Burcunuza Göz Atın…

burc-uyumu-sorgulama[1]

Hiç yalan söylemeyen kişi yok gibi bir şeydir. Ama bazı insanlar bunu annesinin memesinde öğrenmiş gibi doğallıkla yaparken, bazıları yüzüne gözüne bulaştırmayı özenle becerir! Burçlara göre ”yalan atma” yeteneği hakkında sivri, hınzır ve cüretkar yorumlar… Buyurun efendim;

KOÇ: Koç’un eğilimi yalan söylemekten ziyade olanı abartmak yönündedir. Hani bir mekana iki üç kere gittiyse, orada itibarının yüksek olduğunu ima etmek, tatile gittiğinde eskaza bir ünlüyle aynı otelde kaldıysa, bütün yazı al takke ver külah geçirdiklerinden dem vurmak gibi zararsız şeyler. Ne var canım yani… niyahetinde onun şahsiyeti hakkaten fırsatını bulsa bütün bunları yapmaya yetmez mi? ELBET YETER! Öte yandan Koç insanı adlı sanlı bir şekilde yalan söylemese daha iyi eder! Zira insanlarla ilgili detaylara fazla dikkat etmeyi sevmediklerinden, daha sonra attıkları adımlarda kime ne anlattıklarını hesap etmeye üşenirler. Akıllarına eseni yapmaya meraklı oldukları için de, kendileri ile ters düşecekleri ihtimaline aldırmadan davranırlar. Yani ortalık biraz fazla karışabilir. Ama Koç’un böyle rezilliği çıkan durumlarda bir de rahatlığı vardır! Çok üstüne geldiler mi; ”Aaaa Allah Allah canım! O zaman öyle icap etti öyle yaptık. Şimdi böyle icap etti başka türlü yaptık. Sizin aklınız ermez!” deyip herkesi yıldırır.

BOĞA: Boğalar yalan söylemezler! Sadece gerçeğin belirli kısımlarını gözden saklamak konusunda uzmandırlar. MAHREMİYET anlayışları güçlüdür. Onların adap ve güvenlik anlayışına göre herkes her şeyi bilmek zorunda değildir… Yani yiğidin malı meydanda gerek düsturu Boğa’nın anlayışına ters düşer. İç güdüleri onlara kime neyi ne kadar anlatmaları gerektiğini dikte eder. Yani en azından Boğa böyle olduğundan emindir. Ayrıca oldukça kalabalık bir tavanaraları olduğu için, her önüne gelenin hayatlarına burun sokmasını, gerekli gereksiz sorular sormasını da istemezler! Bir Boğa ile muhabbet ederken, mümkünse bazı konulara girmek için onun istekli olmasını bekleyin. Zira fazla meraklı insanlar karşısında kendilerini geri çekerler! Yıllarca aynı iş yerinde çalıştığınız ve size ”eski evliliği” hakkında hiç bir şey söylememiş olduğu için müzmin bekar sandığınız Boğa arkadaşınızın, Nedamet Yengenin kuzeninin eski karısı olduğunu, cinnet geçirmemek için resim albümlerini karıştırdığınız bir bayram günü gördüğünüz bir fotoğraf yüzünden öğrenebilirsiniz. Ertesi gün durumu kendisine aktardığınızda ise, sadece ”Nasıl tanıdın valla bravo! O zamanki saçımla çok farklı görünüyordum.” deyip, sakince başını önündeki dosyaya eğebilir… Ay deli olmak işten diil.

İKİZLER: İkizler yalan söylemez! O anlattığı hali duygu ve fiziki belirtiler itibariyle bifiil yaşar. Yaptıkları şeyin adına yalan deyip geçmek, emeğe haksızlık olur. Onların yaptığı daha ziyade senaryoyu tanınmayacak hale getirecek kadar ”yeniden yapılandırmaktır”. Onları yalancı çıkartmaya çalışanları kendilerinden şüpheye düşürecek kadar etkili ve enerjik bir stilleri vardır! ”Olm Hakan o gün senin orada olmadığını söylüyor.” dediğinizde, ”Saçmalamasın o Eşşolubeşkulak! Astigmat bakışlarını yanındaki hatunun pempe dekoltesine zumladığı için beni göremediyse ben naapiyim.” tarzı olaya adı karışanları da zan altında bırakan açıklamaları pek ünlüdür! Hatta kendisiyle yüzleştirilen kişilere; ”Abi yapma… Ben içeri girdiğimde sen o sarışın hatunla yanyana değilmiydin? El salladım da üstünkörü cevap verdin. Terlediğin için koltukaltındaki lekeler gözükmesin diye kolu fazla kaldırmıyorsun sandım. Nıhıhahahahhaa” tarzı akıllara ziyan detaylarla dolu bir karşı saldırı düzenlemesi… Üstüne bir de ”Moralimi çok bozdunuz ya! Bana bi bira ısmarlayın yoksa affetmem.” diyerek sizi mahcup pozisyona sokması dahi mümkündür. Sonuç itibariyle onu bir süredir tanıyan hiç kimse bu halleri yemez! Ama yüzüne karşı ”yalancı” muamelesi yapmayı da kimsenin gözü yemez.

YENGEÇ: Malum herkesin bir becerisi vardır… Yengeç’in becerisi de yalan söylemesini gerektirecek durumda kalmamaktır. Hiç hata ya da kaçamak yapmadığını zannetmeyin. Onun uzmanlık alanı yaptığı şeye DİKKAT ÇEKMEMEK’tir! Yengecin zekasını ve detaylar konusundaki hassasiyetini küçümseyenler, çoook yanılmaya mahkumdurlar! Bir iş karıştıracakları zaman uslu akıllı, acelesiz, temkinli ve tam donanımlı bir harekat planıyla davranır, hiç bir şeyi şansa bırakmazlar. Eskaza yakalanırlarsa da, hiç bir şeyden haberleri yokmuş, onlar bambaşka birşeyin şeyini şeyttirmek için oraya şoolmuşlar gibi hareket eder, bir yanlış anlamaya kurban gittiklerini iddia etmekle kalmayıp, bir de farkına varmadan içine düştükleri bu tehlikeli durumun etkisiyle heyecandan bayılmak, ”iyi ki burdasınız” diye kendilerini yakalayanların kollarına atıp, gözyaşlarını onların omuzlarına silmek ve buz kesen elleri ayakları ısınsın diye kendilerine sıcak çikolata ısmarlattırmak gibi, polis rolünü oynayan kişiyi bebek bakıcısına döndürecek numaralar çevirmeyi pek güzel becerirler. Ben de garez miyim neyim bu Yengece yaaa.

ASLAN: Şimdi Aslan’a yalancı demek biraz zalimlik olur… Zira onların insanları kandırmak gibi bir niyetleri yoktur. Doğalarındaki ”optimizm” onların yaşadıkları durumların hoş olmayan detaylarını es geçmelerine, özellikle de kendileri açısından gurur verici olmayabilecek enstantaneleri kayıt dışı bırakmalarına, öte yandan onlara mutluluk ve coşku yaşatan anları biraz ağır çekime alıp detayları özenle işlemelerine, işte ne biliyim az bişi rötuşlamalarına neden olur. Yani yalan malan haşa huzurdan söz konusu olamaz. Aslanlar yaşadıkları olayları ”hatırlamak istedikleri gibi” aktarmaktan başka bir şey yapmazlar. Öte yandan – açık sözlü hatta teşhirci olarak bilinmelerine karşın – Aslanların bir de ketum ve içe dönük yanları vardır! Hoş olmayabilecek detayları tıraşlamanın ötesinde, aile geçmişlerindeki onları mahcup edebilecek hikayelerin üzerini de özenle kapatmayı, yeni girdikleri ortamlarda kendilerini sevgi dolu mükemmel bir çocukluk yaşamış insanlar olarak tanıtmayı arzu edebilirler. Zira incitilebilmiş olmak onlar için incinme hissinin kendisinden daha ağır bir yüktür…

BAŞAK: Efendim şu anda Zodyak’ın en büyük karmaşalarından birini ifşa etmek üzereyiz! Duyurulur… Başak’ın yalanla malanla işi olmaz gibi durur. Hatta çam devirme boyutunda gereksiz bir dobralıkları olması ile bilinirler ve bu en sevilen yanları değildir. Ama kimse bilmez ki, Başak’ın anlatığı şeyleri her zaman analitik bir gözle incelemek ve kendi içinde sergilediği tutarsızlıkları bulup, mutlaka ekstra açıklama istemek gerekir! Başak’ın insanları yanıltmak ya da olayları çarpıtmak derdinde olduğunu da sanmayın. Bütün sorun bir durumla ilgili algılarının çok kendilerine odaklı olmasıdır… Olayı aktarırken kullandıkları süzgeçte, genellikle en fazla kafayı taktıkları ve endişe duydukları meseleler yukarıda kalır ve dışarıya da onlar yansır. Onlara göre sorun oluşturmayan konular ise, meselenin aslına dair çok önemli bilgiler içerseler dahi ilk etapta ifade edilmeyebilirler. Bu nedenle bir Başak’ı dinlerken ilk turu onun safra attığı ama sizi bağlamayacak ayrıntılar olarak geçiştirin. Sonra da esas meseleyi öğrenmek için adım adım sorular sorarak ilerleyin… Durumun ilk başta göründüğünden çoook farklı olduğunu anlamak sizi hayrete düşürecektir. Haa bu arada bilinçli olarak yalan söylemeye kalktıklarında gerçekten berbattırlar! Hemen anlaşılır.

TERAZİ: Şeyy öhhmm. Ya işte isimlerinin ”politikacı”ya çıkmış olması boşa değildir. Çok geniş bir çevreleri ve farklı insanlarla kurdukları çok farklı boyutlarda iletişimleri vardır… Yani şimdi naapsınlar? Her şey herkese aynı kıvamda yedirilmez ki dimi ama yanim. Onlar iletişime yeni bir boyut katan insanlardır. Gerçeği muhatap oldukları kişinin ufkuna ve hazım kapasitesine uygun olacak bir formatta servis ederler! Bahane bulma, erteleme, ucunu açık bırakma, zararsız ümitler vererek ya da çok ikna edici açıklamalar yaparak olası tepkileri ve sosyal felaketleri önleme gibi konularda, tek kelime ile OLAĞANÜSTÜ’dürler… Sadece bir tek şeye dikkat ederler; onlar makyajladıkları konunun aslını astarını ve o anda nerede duruyor olduklarını çok iyi bilmelidirler. Zira gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek ya da eninde sonunda ortaya çıkacak bir duruma makul bir kılıf bulmak için, bu şarttır! Hayır şimdi neden ”Vay canına demek beni de yemişti o zilliiii” diye sinirlendiğinizi anlamıyorum… O zaman gayet mutluydunuz halinizden. Ayrıca siz halkla ilişkiler uzmanı denilen şeye niye o kadar para verildiğini sanıyorsunuz ki.

AKREP: O söylemez düşündürür! Nasıl mı? Akrep’in gerçekle yalanla derdi yoktur. O işini yürüttüğüne bakar. İnsanın en zaaflı hali ”Ya benim düşündüğüm gibi değilse…?” diyerek kuşkulara kapıldığı haldir. Akrep bunu gayet iyi bilir ve hassasiyetle kullanır :) Eğer gerçeği bilmek işini görecek kişileri tedirgin edecekse, o yaptığı imalarla aslında durumun daha farklı da olabileceğini ihsas ettirir. Burada amaç muhatabının özgüven hissini kırmak ve onu kendi ağzının içine bakar hale getirmektir. Kendisini tamamen zararsız ve tarafsız göstermek, olayla ilgilenme sebebini muhatabına yardımcı olmak şeklinde yansıtmak gibi ”sinsi” denilebilecek taktikleri vardır. Ama Akrep bunları pis pis sırıtarak değil, hakkaten eğlenerek yapar. Karşısındaki kişi kolu kanadı kırık bir şekilde ”Abi naapsak… Bunun böyle olup olmadığını nasıl anlasak” diye onun zekasına ve basiretine bağımlı hale geldiğinde ise, Akrep durumu istediği gibi çevirebilir konuma geçer. Ne var ki, çok zehirli olan türleri haricinde, Akreplerin bu durumu kötüye kullanmak gibi bir niyetleri yoktur. Dedim ya; onlar sadece yavruyu ürkütmeden kendi gemilerini yürütmenin ve oyunu kontrol etmenin derdindedirler. Ayrıca faydalandıkları kişilere karşı vicdani borçlarını ödemek ve duygu olarak da onları kendilerine borçlu bırakmak için ekstra güzellikler yapmayı asla ihmal etmezler.

YAY: Yook yalan diil burada söz konusu olan! Yay olasılıklarla yaşayan bir insandır… Yani biz ona bir tür zihin kaşifi, bir deneyimleme tutkunu da diyebiliriz. Gerçek dediğimiz şey nihayetinde her haliyle kavranabilir ve tanımlanabilir bir nane değildir… Her birimiz gerçeğe dair bir kesiti algılamakta ve deneyimlemekteyiz… Netekim Yay da, o anda size yansıtmakta olduğu boyutu, bütün samimiyetiyle deneyimlemektedir! Ama işte Yay az bişey daha deneysel, gerçeğin boyutları arasında radikal geçişler yapmaya biraz daha eğilimli, biraz daha cesurdur! Hah evet… işte sorun bu yani… Zihin cesur, yürek zaten mangal :))) Gel gör ki her dediğimizi yapmaya, her niyetlendiğimizi tamamlamaya ömür kafi değil… Ya şimdi siz bu Yay’ı niye bu kadar sıkıştırıyorsunuz ki? Olduğu gibi alsanıza… Size ”aşığım” diyorsa, o anda öyledir! ”Yapılabilir!” diyorsa illa ki mümkündür ama yapan o olmayabilir… Feyz alın! Gidin siz yapın… Alla Allaaa… Siz niye anın tadını çıkartmak yerine geleceği ipotek altına almaya çalışıyorsunuz ki… Ne kadar primitif bişi yaa.

OĞLAK: Şu Zodyakta Oğlak kadar yanlış anlaşılmaya müsait bir burç daha yoktur. Oğlak’ın dışı serin ve sakin olsa da kafasında tilkilerle kuyruklar birbirine dolanmış haldedir. Kendisine bir şey sorulduğu zaman acayip gerilir. Zira size bir cevap verecekse, bunun arka planını da açıklamak, bütün düşünce sistemini anlamanızı sağlamak zorundadır. Daha doğrusu o öyle zanneder! O yüzden mesela omlet tarifine kümesten, hatta organik tavuk yemlerinden başlayabilir. Siz onun açıklamaya çalıştığı sebep sonuç ilişkileri arasında beyniniz döndüğü için, sizi en fazla ilgilendiren konuda söylediği en tehditkar cümleye odaklanabilir ve ”Galiba bu eteğin mavisini alma şansımız yok” gibisinden dümdüz bir sonuç çıkartmış olabilirsiniz. Sonra da Oğlak’ın mavi bir etekle gezdiğini görünce feci bozulursunuz. Oğlak’ın en iyi niyetlerle kötü insan durumuna düştüğü böyle nice hikaye vardır… Zaten zamanla anlaşılamayan biri olduğunu öğrenen Oğlak da, bir süre sonra ”açıklama” yapmaktan vazgeçecek. ”Bana ne istediğinizi söyleyin ve ben size geri dönene kadar başka bir şey sormayın!” diye ültimatom verecektir.

KOVA: Yalan malan söylemez o tamam mı! Sanki kimseye bir şey ispat etmek mecburiyeti mi var da yalan söyleyecek? Hayır yani siz kimsiniz de onu sorguluyorsunuz ki zaten? Yalanmış Pöhhh… Kova sırf kendisini kontrol etmek isteyen birini şoka sokmanın keyfi adına, söylenmesi uygun olmayacak bir durumu abartarak aktarabilir . Kovaların bütün çektiği zaten dillerinin belasıdır. Yapmayacakları işi yapacakmış gibi savunmak, sırf muhalefetle karşılaştıkları için tam olarak benimsemedikleri bir işin ‘’teorik olarak’’ arkasında durmak gibi ‘’normal vatandaşa uymayacak’’ halleri vardır : Burada kilit sözcük ‘’teorik olarak’’ ifadesidir. Onların iddia ettiklerinden çok daha sakin, kendi halinde, rutinlerine bağlı bir hayatları vardır… Ama sırf asi-kanlarını onurlandırmak adına ‘’doğan görünümlü şahin’’ gibi dolanmayı marifet sayar, sonra da işler sarpa sarınca aslında fabrika ayarlarından sapmadan hareket ettiklerini anlatmak için kendilerini paralarlar : Kıyamam yaaa…

BALIK: Size yalan söylemez… Sadece her şeyi olduğu gibi bunu da ucu açık bırakmanın bir yolunu bulur :))) Sıkıştırıldığı zaman da ağzının içinde bir şeyler geveler ve ne düşüneceğinizi çok dert etmeyebilir. Söz konusu Balık olduğunda anlamanız gereken şudur; Onların kendilerini mükemmel göstermek ya da anlaşılır kılmak gibi bir dertleri yoktur. Size bir şeyleri ispat etmek için uğraşmak yerine, normalde niyetinizde olmayan şeyleri yapmak için aklınızı çelerler : Yani ONLAR KONFOR ALANLARINA DÜŞKÜN İNSANLARDIR ve bu alanın enerjisi bulaşıcıdır! Sorgulamaya gider ama kendinizi birden onun suç ortağı konumunda bulabilirsiniz : Seçimlerinden dolayı sizi sorumlu tutmaz ama hesap da vermezler. Zira onlar bir şeyi birinden dolayı ya da biri için yapmazlar… Balıkla hayat, sorgulara değil olduğu gibi kabul edişe dayalı bir hayattır. Ve bu dünyada hiç kimse cevabını duymaya hazır olmadığı soruları diğerine sormaz…

* kaynak: junoastroloji.wordpress.com

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Cevap vermen gereken tek kişi, Her sabah aynaya baktığında gördüğün kişidir

811377-cimen-kokusu[1]

İnsanlar, sen istediğin kadar hayatındalar, göz yumduğun kadar dürüstler ve onları affettiğin kadar iyiler.
İnsan geride bıraktıklarını özler, elinin altındakilerden sıkılır, ulaşamadıklarına tutulur.. ve ulaşılmaz olan hep aşk olur!
Bir insanın yaşayıp yaşamadığını anlamak istersen, nabzına değil onuruna bak, duruyorsa yaşıyordur…
İnsan beklentisi kadar mutludur. Formül: Sıfır beklenti, sonsuz mutluluk.
Hala açlıktan ölenler varsa dünyada, Aslında ölen insanlar değil; insanlıktır.
Ölüm hayatta büyük kayıp değildir. Asıl büyük kayıp, yaşarken içimizde ölenlerdir.
Hayatta bir tek başarısızlık vardır, o da denememektir.
Hepimizin başı sağolsun. İnsanlık ölmüş.
Kaygı verici düşünce bir embriyo gibidir; oluştuğunda küçüktür, ama büyür ve daha çok büyür. Kısa süre sonra kendi kontrolünü eline alır.
Geçmişteki acılarına Gülümseyerek baktığın an; Büyümüşsün demektir…
Kimse bana kendini kanıtlama çabasına girmesin. Çünkü herşey ortada, yeni maskeler üretmenin bir lüzumu yok.
Akıl yasama organı olabilir. Ama yürütmeyi mutlaka yüreğe bırakmalısınız.
Cevap vermen gereken tek kişi, Her sabah aynaya baktığında gördüğün kişidir.
Kadın olmak: Her erkekte bir parça bırakmak değil, Bir erkekte bütün olabilmektir.
Gecmişinizin üzerinde durup düşündüğünüz her an geleceğinizden çalıyorsunuz !
Erkek olmak: Mükemmelliğini bir çok kαdındα ispαt etmek değil, Tek bir kadına mükemmeli yαşαtαbilmektir.
Doğduğunda herkes gülerken sen ağlıyordun; şimdi öyle bir yaşam sür ki öldüğünde sen gülerken herkes ağlasın!
Olαğαnüstü birşeydir aşk; Siz bile kendinizi sevemiyorken, O sizi bir başkasına sevdirir.
Çoğu insan nasıl yaşanacağını, ancak ölme vakti geldiğinde öğrenir, çok yazık. Çoğu insan ömrünün en güzel yıllarını, bir apartman dairesinin odasında, televizyon seyrederek geçirir. Çoğu insan yirmi yaşında ölür ve seksen yaşında da gömülür. Bunun, sizin başınıza da gelmesine lütfen izin vermeyin.
Eğer kim olman gerektiği hakkında en ufak bir fikrin dahi yoksa, doğru arabalara, evlere ve giysilere sahip olmak tamamen anlamsızdır. Bu yüzden hayatta daha fazlasına sahip olmaya çabalamaktan vazgeç ve hayat için daha fazlası olmaya çalış. Sonsuz mutluluğun yattığı yer burasıdır.
İnsan gelişimi, bir trene benzer: kendini aşan insan, garından, haddini aşan insan ise rayından çıkmış demektir.
Hiçbir zaman hayattan bembeyaz bir sayfa bekleme! Çünkü ikinci sayfa bile, birincinin izlerini taşır…
Külkedisi ne yapsın, kendisini ancak ayak numarasından tanıyabilen bir salağı.
Her insanın aynalara göstermediği bir yüzü ve kimseye söylemediği bir hüznü vardır…
Kadınlar anlaşılmak için değil yaşanmak içindir. Yaşanacak kadın bulduysanız, anlamak için vakit kaybetmeyin.
Bir dağın zirvesinde olmanın keyfini önce eteklerinde yürümeden nasıl yaşayabilirsin.
Bana iyi gelenler, hep benden gidenler oldu .
Zihnin, gerçekte vücudundaki kaslardan farklı olmadığını hatırlamalısın. Kullan ya da kaybet.
Hiçbir şey için asla çok geç değildir ya da benim durumumda, istediğin kişi olmak için çok erken değil. Zaman sınırı yoktur,istediğin zaman başlayabilirsin. Değişebilir ya da aynı kalabilirsin. Bunun bir kuralı yoktur. En iyisini ya da en kötüsünü yapabiliriz. Umarım, sen en iyisini yaparsın. Umarım, seni şaşırtacak şeyler yaşarsın. Umarım, daha önce hiç hissetmediğin şeyler hissedersin. Umarım, değişik bakış açıları olan insanlarla tanışırsın. Umarım, gurur duyacağın bir hayatın olur. Öyle olmadığını anlarsan… Umarım, en baştan başlayacak gücü bulursun.

* ROBIN SHARMA

kaynak: sonsuz şifa

TABAKHANEYE BOK YETİŞTİRMEK DEYİMİ NEREDEN GELİYOR

 

3164875-tabakhane[1]

Tabakhane, deri tabaklanan fabrikadır. Ham deri olarak gelir ve bitmiş deri olarak fabrikadan çıkar.

Tabakhane deri tabaklanan fabrikaya verilen addır. Her türlü hayvanın postu buraya yaş ya da tuzlanmış deri olarak gelir ve çeşitli aşamalardan geçtikten sonra tabaklanmış ya da bitmiş deri olarak fabrikadan çıkar. Deri tabaklamasında esas derinin organik bir nesneden inorganik bir nesneye çevrilmesidir.

Tabakhane debbağhaneden gelen bir kelimedir. Debbağ eski dilde deri işleyen kişiye verilen isimdi, bu işin yapıldığı yerede debbağhane denirdi. Günümüze ise bu kelime tabakhane olarak gelmiştir. Osmanlıda debbağlık önemli zannaatlardan biriydi. Mesleğin ahilik ocakları vardı, bu işin piri de ahi Evrandı.

Deri işlemesi meşakkatli, emek isteyen ve severek yapılması gereken bir iştir. Deri çeşitli kimyasal ve fiziksel işlemlerden geçerek bir mamül olur ve bizim hizmetimize sunulur. Her işlemin kendine has önemi vardır. Bir işlemi yanlış veya eksik yapmak deriyi kullanılamaz hale getirebilir.

Osmanlı döneminde deri tekeli vardı… Safranbolu da derinin tabaklanması olabilmesi için o dönemin ileri gelenleri çeşitli tedbirler almışlar… Safranbolu da tabaklanmayan deriyi satanlardan o dönemin tüccarları alış veriş yapmazlar ve mecburen Safranbolu da deriyi tabaklananlar satılırdı o dönem çok para kazanan Safranbolu iş adamları Köşkler, konaklar ve 99 odalı evler yaptırmış… Bazı evlerin içine çeşme dahi getirilmiştir…

Safranbolu’da taze köpek dışkısı için tabakhanelerde yaygın olarak binlerce köpek beslenirmiş. Ham deri, kıllardan, yağ ve et tabakalarından mekanik olarak temizlendikten sonra kimyasal olarak işlendiği sama safhasında, taze köpek dışkısı enzimlere ihtiyaç duyulduğundan, Tabakhanelerin olduğu yerleşim yerlerinde çoluk çocuk ellerinde teneke maşrapalar, köpek dışkısı toplarlar, sama işlemi ancak dumanı tüten taze dışkı yapılabildiğinden koşa koşa tabakhanelere yetiştirirlermiş…

Hayvanların derilerinin işlendiği atölyeler köpek dışkısı için yanar tutuşurlarmış. Çünkü bir tek taze köpek dışkısı içinde bekletilen deri yumuşacık, kıl köklerinden arınmış, gözenekleri açık, ince, homojen yani kaliteli olabilirmiş. Bu nedenle köpek çiftlikleri kurulmuş… Binlerce köpek beslenmiş, üretilmiş ve hatta Köpeğin dışkısını sıcak ve kurumadan yetiştirmek için sistemli bir iş örgütlenmesi kurulmuştur.

Bugün dericilik tamamen ölmüş olup, yapay olarak yeni kimyasallarla da aynı sonuç elde edilmeye başlanınca köpeklerin de, dışkı toplayıcıların da pabucu dama atılıvermiş, “tabakhaneye bok yetiştirmek” de yeni kuşakların nereden geldiğini bilmediği, merak ettiğini de sanmadığım bir deyiş olarak – belki de içinde bok kelimesi geçtiğinden günümüze kadar gelebilmiş.

Safranbolu da deriyi işleyip kullanılabilir hale getiren meslek erbabına. “Tabak mısın; it bokuna muhtaçsın”, denirmiş

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »