O BÜYÜK OLAN ” tarafından ona verilenleri kabul etmek…

1506940_905125119506054_1108519440991705880_n[1]

TEDAVİ ETMEK

Neredeyse tüm hastalıkların farklı boyutları vardır. Ve neredeyse hepsi hem bedeni hem de ruhu ilgilendirir. Tedavi etmenin anlamı, iki boyuttaki dengeyi tekrar sağlayabilmektir. Her şeyden önce şu demektir; beden ve ruh arasındaki dengeyi tekrar sağlamak gerekir. Bedensel dengeyi tekrar yerine getirmek için tıpta farklı yöntemler vardır. Bu Batılı modern tıp da olabilir, alanında bilgili bitkisel ve diyetleri içeren Klasik tıp da olabilir. Tek başına bedensel tıp ruhunu yüceltmez. Bunun için Şamanların ruhsal ve spiritüel tıp anlayışına ve merasimlere ihtiyaç vardır. Bunlar ruhunu yükseltir, ruhun yükseldiği/an bedenin de daha iyi hisseder. Ufacık bir tebessüm bile bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu yüzden, bir yerini kesersen gülümse, kendine iyi davran, ruhunu yükselt. Yara iyileşecektir. Ruhunu yükselten her şey sana sağlık getirir. Tedavi olmak iç dünyandaki ağırlığı ve yükleri atmaktan başka bir şey demek değildir. Dünyaya bir bak. Çok zor. Çok hastalıklı. Ufacık bir gülümseme ve pozitif düşünme her şeyi umut ışığına çevirmene yardımcı olabilir.

Tek bir tebessüm bile bağışıklık sistemini güçlendirir, ve ruhunu yüceltir.

Bununla ilgili bir hikaye anlatmak istiyorum. Yıllar önce Macao’da bir konferansa katıldım. Orada son Çin kralının Saman torunu ile karşılaştım. Ufacık bir
adamdı ama yaydığı enerji inanılmazdı. İlk önce onu fark etmedim bile, sadece güçlü etki alanını hissettim ve sonra onu koridorun sonunda gördüm. Kollarını açmış orada duruyordu. Ona doğru gittim ve beni kucakladı. Başımı omzuna koydum. Kim olduğunu bilmiyordum, adını da bilmiyordum. Ama enerjisini hissettim. Beni bir yere götürmek istedi ama ben ona engel oldum. Yaşlı adam ellerini omzuma koyup şunu söyledi: “Seni bekiyordum.” Çevirmenimim şaşkınlığını düşünebiliyorsundur. Yaşlı adam kim olduğunu söylediğinde çevirmenim bunlardan hiçbir şey anlamadı ve kulaklarına da inanamadı. Son olarak beni evine davet edip onu takip etmemi istedi. Ufacık bir evdi, küçük bir mutfak ve buna ek olarak ufacık iki odadan oluşuyordu. Bu odaların her birinde ise üç katlı yataklar bulunuyordu. Televizyon dışında evdeki tüm mobilyalar bunlardı. Adam çay hazırladı ve anlatmaya başladı: “Hayal edemeyeceğin bir zenginli-ğin içinden geliyorum. Yasak şehirde doğdum, babam kralın son Şamanıydı. Ama sonra Mao geldi. Büyükbabamı tercih yapmak zorunda bıraktı, ya öleceksin, ya terbiye edileceksin ya da sürgüne gideceksin. Büyükbabam etrafına bakındı ve sürgüne gitmek istediğini söyledi, fakat onu kimse istemedi. Sonunda Macao’ya sığındı, o zamanlar Portekiz kolonisiydi. Macao’da kalmasına izin verildi fakat bir metrekare kadar dar bir alanda hareket etmesine izin vardı. Ben orada büyüdüm ve hayatımı orada geçirdim. Benim dünyam oydu.” Bu hikaye beni derinden etkiledi. Hayatının büyük bir kısmını bir metrekarede geçiren bu adamı görmeliydin. Denizi evinden görebilen ama ona hiçbir zaman dokunmamış olan bir adam. Bu adam içinde sınırsız bir sevgi barındırıyordu. Çin rejimini suçlamadı. Kimseyi suçlamadı. Kaderini kabul etti ve “Evet” dedi. Ailem dışında tanıştığım bütün insanlar arasında karşılaştığım en büyük Saman oydu. Ve ben çok fazla insanla karşılaştım. Doğru ve gerçekti. Koca gökyüzünün sınırsız büyüklüğünü içinde taşıyordu. Bu yüzden de “O BÜYÜK OLAN ” tarafından ona verilenleri kabul ediyordu. Bu adamı hiçbir zaman unutmadım. Kendime örnek aldığım bir kişi oldu. Bir gün ben de onun gibi olmak istiyorum. Bu güce ve kuvvete sahip olup, verileni kabul ederek sormadan “Evet” diye-bilmek istiyorum.

-Kalbinizdeki Buzları Eritin – Angaangaq
Grönland’tan Gelen Şaman

Yorum bırakın