OLDUĞUN YERİ SEV

20302_488316851373457_4295293655350840967_n[1]

“Olduğun yeri sevmeden olmak istediğin yere gidemezsin” dedi Bilge. “Olduğum yeri seviyor olsam, olmak istediğim tek yer burası olurdu zaten” diye yanıtladım. Anlayışla gülümsedi ve en baştan kısaca tekrar anlattı.

“Olduğun yeri sevmelisin çünkü orası olabileceğin en iyi yer ve bunu anlamadan ileri gidemezsin. Geçmişinde söylediğin veya yaptığın şeyler seni buraya getirdi, bundan daha iyi bir başlangıç noktası olamaz, çünkü buradasın.”

“Ben öyle düşünmüyorum, daha farklı davransaydım daha ileri bir noktada olabilirdim. 5 yıl önce bugünkü aklım olsaydı varmak istediğim yere belki de çoktan varmış olurdum.”

“Bugünkü aklım dediğin şeyin önemli bir kısmı son beş yılda şekillendi, son beş yılda öğrendiklerini senden geri alsam ve seni zamanda beş yıl öncesine geri göndersem muhtemelen yine aynı şeyleri yapar ve üç aşağı beş yukarı aynı yolu izlerdin.”

Düşündüm, Bilge haklıydı, ama yenilgiyi bu kadar çabuk kabul etmek istemiyordum.

“Ya benim sahip olmak istediklerime doğuştan sahip olanlar ya da çok genç yaşta kavuşmuş olanlar?” diye sordum.

“Herkesin yolculuğu farklı, seninki de öyle, bu bir yarış değil. Hayal ettiğin her şeye zamanla kavuşacaksın, sabırlı ol ve keyfini çıkar. Unutma, zamanı gelince meyveler olgunlaşır, dallar eğilir, senin olan sana gelir. İyi ki her istediğin henüz gerçekleşmemiş yoksa gerçekten çok sıkıcı bir hayatın olurdu. Hayatta tek bir gerçek başarı vardır, o da öğrenmek ve kendimizi geliştirmektir, buna son verdiğimizde yaşamaya da son veririz aslında farkında olmadan”

“Başarılı olmak için dua ediyorum ve sahip olduklarıma şükrediyorum.”

“Dua ettiğin şeyler gerçekleşmiş gibi şükretmelisin, bunu unutma”

“Yapmak istediği çok şey var ve zaman çok kısa” diye son bir serzenişte bulundum.

“Zaman izafi bir kavram, bazen az bazen çok, olduğun yeri seversen olmak istediğin yere daha hızlı gidersin” dedi ve geldiği gibi aniden ortadan kayboldu.

Bilge’nin ziyaretlerini seviyorum, belki bir gün onları kitaplaştırırım, kim bilir?

Sevgi ile kalın.

Mert Çuhadaroğlu

Bir Bardak Kırmızı Pancar Suyu, Yüksek Tansiyonunuzu 24 Saat Kontrol Altına Alıyor

kırmızı-pancar-suyu[1]

Yüksek Tansiyona Çözüm: Kırmızı Pancar Suyu

Anavatanı Akdeniz Bölgesi olmakla beraber ülkemizin her bölgesinde yetişebilen pancar, insan sağlığına en faydalı besinler arasında önemli bir yere sahip. A, B, C ve P vitaminleri ile mineraller açısından oldukça zengin olan pancar, karaciğer rahatsızlıklarına karşı koruyucu bir rol üstlenir, vücut direncini artırır, zindelik verir, kalp ve şeker hastalıklarına yakalanma riskini azaltır, bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olur. İyi bir iştah açıcıdır.

Bilinen bu özelliklerin yanı sıra son günlerde yapılan araştırmalarda pancarın bir faydası daha ortaya çıktı. Pancar suyunun yüksek tansiyonu düşürmede etkili olduğu belirlendi. Londralı bilim adamlarının çalışmalarına göre 1 bardak pancar suyu içen yüksek tansiyon hastalarının birkaç saat içinde tansiyonlarının normal seviyelere düştüğü gözlendi. Etkisi ise 24 saat.

Kaynak: Konsept Dergisi / Cilt:1 Sayı:2 Syf.5

kaynak: en doğalından

Meyve Salatasının Faydaları…

2000_650x433[1]

Muz, Kivi, Çilek, Elma, Portakal, Şeftali, Vişne, Nar, Kayısı, Karpuz, Kavun, Greyfurt, Üzüm, Ahududu ve Ayvadan oluşan bu mükemmel meyve salatasının faydaları saymakla bitmez. Faydalarını sırasıyla sıralayacak olursak,

– Vücudumuzda oluşan krampları önlemeye,
– C, B6, B, E, Demir, Folik Asit,Protein ve Minarellerin alınmasına,
– Stres ve sinri gibi durumların hafiflemesine,
– Sigaranın zararlı etkilerinin azalmasına(özellikle çilek tüketiminde),
– Cildin parlak ve güzel görünmesine,
– Kanın temizlenmesine,
– Yorgunluk ve uykusuzluk sorunlarının düzelmesine,
– Romatizma ağrılarınızın azalmasına,
– Kanser riskinin azalmasına ve kolestrolün düşmesine,
– Kilo almamanıza ve formda kalmanıza,
– Kabızlık ve bağırsak kurtlarının olmamasına,
– Hazmın kolaylaşmasına ve idrar yollarının temizlenmesine,
– Ateşin düşmesine ve vücudun rahatlamasına,
– Vücuttaki toksinlerin temizlenmesine,
– Kemiklerin gelişmesine,
– İştahın açılmasına yardımcı olmakta,
– Enerji sağlamasına,
– Kanın temizlenmesine ve zehirli maddelerin atılmasına,
– Terlemenize ve idrar söktürmenize,

Şeker, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıkları olan, hamile ve emziren bayanların kullanmaması gerekmektedir. Çok güçlü bir meyve salatası olmaktadır. Bu nedenle de çok kısa zaman aralığında kullanmamanız gerekmektedir.

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Üşüdüysen Yiyeyim Seni…

11000883_10204235972000563_4110779861112085656_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

BASİT BİR NEFES EGZERSİZİ İLE ZİHİN AÇMA…

burundan-eksersiz[1]

 

Uygulama sadece 3 kez nefes alıp vermeye dayanıyor.

İlk önce sağ burun deliğini dıştan parmağınızla kapatarak sol burun deliğinizden hızla ve güçlü bir şekilde ciğerlerimizi tamamen doldurana kadar nefes alıyoruz.

Sonra sağ burun deliğimizi açıyoruz ciğerlerimiz tamamen dolu hatta göğsümüz tamamen şişmiş halde iken sol burun deliğimizi kapatıp aldığımız havayı yine hızla tamamen diğer yani sağ burun deliğimizden veriyoruz.Sonra bunun aynısını bir kez de sol burun deliğini kapatıp sağ burundan nefesi almak suretiyle başlayarak yapıyor ve yine diğer burundan nefesi hızla veriyoruz.

Yani özetle nefes alırken diğer burun deliğimizin hava almasına izin vermiyoruz bırakırken de diğer burun deliğinden hava çıkmasına izin vermiyoruz.
Bu iki nefesi yani sağ ve sol bir kez kabul edersek, bu tekrarı 3 kez yapıyoruz.

Bu egzersiz yoga uygulamalarının arasında ek bir nefes tekniğidir fakat bunu güne başlarken yaparsanız size hem güne zinde başlamanızı hem de zihninizin daha açık olmasını, hatta bazı durumlarda zihninizin açılmasını sağlar..

Biz nefes alıp vermeyi genel olarak yaşamın kaynağı diye biliyoruz fakat doğru nefes ya da gerektiği kadar nefes alabilmek sağlığın da kaynaklarından biridir aslında..

* Alıntı

 

Bir ilişki ne zaman biter…

images7GP08DMK

Bir insanla ilişkinin nerede başladığını bulmak çok kolay. Adını duyduğun, sesini duyduğun yada ilk tanıştığın,ilk göz göze geldiğin an ilişki çoktan başlamış olur. Ve sen o insan hakkında çoktan karar vermiş bile olursun. İşin şaşılacak tarafı yüzde doksan da doğru karar vermişsindir.

Hadi bakalım bir ilişkinin ne zaman başladığını kolayca çözdük. Peki bir ilişki ne zaman biter ?

İlişki tarafları yollarını ayırdıkları zaman mı biter? Yoo hiç sanmıyorum. O dönem ilişkinin en kuvvetli yaşandığı dönemlerden biridir bence. Tekrar barışılacak mı sorgulamaları, pişmanlıklar, o ne dedi, ben ne dedimler, özlemler, kızgınlıkar,       arasam mılar, aramalar, tekrar kavga etmeler, barışmalar…Bana hiç ilişki bitmiş gibi gelmedi…

İlişkinin kesin bittiğini kabul edelim. Bu sefer acaba arkadaş kalabilecek miyiz endişesi bizi sarar… İçten içe de arkadaş kalalım belki tekrar barışırız arka planda çalışmaya devam eder. İlişki hala devam ediyor anladığım kadarıyla.

Bu aşamadan sonra kimisi arkadaşlığa dönme beceresini gösterir kimisi kesin olarak görüşmeme kararı alır. İki durumda da ilişki yine de bitmez. Kesin olarak görüşmeme kararı aldığın kişiyi, görmezsin fakat düşünürsün çünkü. Ansızın biri onu soruverir. Bir şarkı çalıverir. Birisi saçlarını onun gibi düzeltir. Onun gibi kahkaha atar.Ya da yolda karşına çıkıverir.

Hele şimdinin dünyasında face’te sayfasına bakıp bakmama mücadelesi sürer gider. Acaba şu an ne yapıyor diye merak edersin.

Ya da aradan birkaç yıl geçer, birden aklına düşer. Kalbinde bıraktığı izler tekrar bir canlanır.

Bilmiyorum ama birisiyle tanıştığınızda çok dikkat edin. Sonsuza kadar sürecek bir ilişki başlamaktadır.

Sağlıcakla

Anette İnselberg

Her organın birden fazla derin anlamı da vardır.

11847104-1385463453187[1]

 

Dünyada yapılan istatiksel bilgilere ve duyudışı algıları güçlü bütünsel / holistik uygulayıcıların deneyimlerine göre şekillenmiştir.

Organların anatomik yapıları ve teşhis-tedavi için uzman doktorunuza görünmeniz salık verilir.

Ayaklar: Kendimizi, başkalarını, hayatı anlama kapasitemizi temsil eder.

Ayak parmakları: Geleceğin küçük ayrıntılarını temsil eder.

Eklemler: Hayatımızın yön değiştirmesini temsil eder.

Ayakbileği: Hareket ve yol belirlemeyi temsil eder.

Dizler: Egoyu, kendimize ve çevreye yargımızı temsil eder.

Bacaklar: Yaşam yolunda ilerlemeyi temsil eder.

Kalça: Büyük kararları ve gidilecek yönü temsil eder.

Omuz: Bedenin eylem merkezidir. Taşıdığımız sorumlulukları temsil eder.

Kollar: Hayat deneyimlerini, sevgiyi kucaklama kapasitesi, yeteneğini ve eylemi temsil eder.

Dirsekler: Eylemlerimize zindelik ve esnekliği temsil eder.

Eller: Hayatla ve kendimizle alış verişi temsil eder. Sağ; alan el (eril). Sol; veren el (dişil). hayatı ele alış biçimimizi temsil eder.

El bileği: Hareketi ve kolaylığı temsil eder.

El Parmakları: Hayatın detaylarını simgeler.

Boyun: Zihin beden dengesini, mantık duygu dengesini ve başı dik tutmayı temsil eder.

Diş ve Diş eti: Sınırları, kararlılığı temsil eder.

Çene: Rahat olmayı ve güveni temsil eder.

Sırt, Hayata karşı dik durmamızı ve gücü temsil eder.

Karın: Kendimize ve çevreye güveni, değeri temsil eder.

Göğüs: Dışarıdan nasıl göründüğümüzü, imajımızı temsil eder.

Göğüsler: Anneliği ve şefkati temsil eder.

Yüz: Dünyaya gösterdiğimizi temsil eder.

Kaslar: Hareketi, gücü ve kararlılığı temsil eder.

Kaba etler (butlar): Gücü temsil eder. Gevşek olması, kabahatler, gücün kaybolması.

Omurga: Hayatın esnek desteğini temsil eder.

Kemikler: İnsanın temel yapısını, dengesini ve gücünü temsil eder.

Rahim ve Yumurtalıklar : Yaratıcılığı, yaşam kaynağını temsil eder.

Vajina: Açıklık ve teslimiyeti temsil eder.

Testisler: Cinsel arzu ve gizli tutkuları temsil eder.

Prostat: Cinsel ve yaşamsal gücü temsil eder.

Kan: Bedende hazzı temsil eder.

Mide: Kişi ve olayları sindirimi, kaygıyı temsil eder.

Böbrek: Duyguları, ikili ilişkileri ve dengeyi temsil eder.

Mesane: Yaşanılan korku ve sorunların depo edilişini temsil eder.

Bağırsaklar: Özümsemeyi, alış-verişi ve duyguları temsil eder.

Rektum: Boşaltmayı, öfke ve şiddet duygularının dışa vurumunu temsil eder.

Karaciğer: Değişimi, dönüşümü ve öfke – kin – tepki duygularını temsil eder. Varlık amacımızla da ilgilidir.

Safra: Bilgileri değerlendirme ve özümsemeyi temsil eder.

Kalp: Sevgi, güven ve neşeyi temsil eder.

Akciğerler: Yaşam alanımızı, duyguları ve bağımsızlığı temsil ederler.

Nefes: Hayatı içimizde hissetme yeteneğini temsil eder.

Diyafram: Duygu paylaşımını temsil eder.

Epifiz: Gece gündüz dengesini, dünyevi – uhrevi dengeyi temsil eder. Ruhun yeri olarak bilinir.

Hipofiz: Başkalarını ve kendimizi ( otokontrol ) kontrolü temsil eder.

Tiroid: İletişim ve hayattaki akış hızımızı temsil eder.

Timüs: Bağışıklık sistemini temsil eder.

Böbreküstü: hayattaki heyecanı ve kendi ayaklarımız üzerinde duruşu temsil eder.

Pankreas: Hayatın tadını simgeler.

Eşeysel bezler: Üreticiliği, yaratıcılığı, hayattan alınan keyfi temsil eder.

Gözler: Geçmişteki, an’daki ve gelecekteki berrak görüşü ve vizyonu simgeler. Gözler ruhun aynasıdır.

Kulaklar: İşitme kapasitesini, duymak isteyip istemediğimiz kişi ve olayları temsil eder. “Kulak kesilmek.”

Burun, oksijeni ve yaşam enerjisi prana’yı akciğerlere alış yolumuzdur. Yaşamın hem tatlı hem de sert yanlarını algılamamızı temsil eder. “Havayı koklamak.”

Dil, hayatın tadını ve söylenen şeyleri yutmayı, kendimizi ifade etmemizi temsil eder.

Deri, cilt ise kendimizle çevremiz arasındaki sınırdır. Çevremizle, içselliğimizle iletişimi ve sınırlarımızı temsil eder.

alıntı

KARANLIKLAR HORMONU-MELATONİN

j27mel-1[1]

 

Melatonin hormonu beynimizin orta kısımlarında bulunan pineal bez tarafından salgılanan bir hormondur. Bu hormonun üretimi ve salınımı karanlık ile başlar ve aydınlık ile sona erer. Gece saat 23.00 ile 05.00 arasında salgılanan bu hormon 02.00-04.00 arasında en yüksek değerlerine ulaşır. Aydınlık döneminin uzaması veya aniden ışığa çıkılması melatonin üretimini durdurur. Hücrelerimizi yenileyici, bağışıklık sistemini düzenleyici, vücudumuzun biyolojik ritmini ayarlayıcı, anti-oksidan, yaşlanmayı geciktirici özellikleri olan melatonin hormonu gece salgınlandığı için “karanlıklar hormonu” olarak da bilinir. Büyüme hormonunu arttırıcı ve ergenliği başlatıcı özellikleri de vardır. Işık, melatonin salınımını engeller. Görme engelli kişilerde kanser olma riskinin diğer kişilere oranla çok daha az olmasının sebebi görme engellilerde melatonin hormonunun fazla olmasına bağlanmaktadır.

Melatonin hormonu yeterince salgılanamazsa; Vücut direncimiz düşer, çünkü hücrelerimiz yeterince yenilenemez. Vücudumuzun biyolojik saati korunup, ritmi ayarlanamaz ve jetlag diye tanımlanan ve genellikle uzun süreli uçak yolculuklarından sonra görülen klinik bulgular ortaya çıkar. Bunlar; uykusuzluk, yorgunluk hissi, iştahsızlık, hazımsızlık, zihinsel ve fiziksel performans kaybı, reaksiyon zamanında uzama, hafızada azalma gibi bulgulardır.

Gecelerimizi aydınlatan ışığın mazisine bakacak olursak bundan yaklaşık 250bin yıl önce ateşin keşfini, 5000 yıl önce kandilin icadını, 1700 lü yıllarda gaz lambalarını ve nihayet son 180 yılda elektriğin keşfini görmek mümkün. Ondan sonrası, geceleri her yerin ışıl ışıl gündüz gibi olması ve farkında olmadan melatonin hormonunu azaltmamız geliyor.

Depresyonda da melatonin hormonu azalır, dolayısıyla depresyon tedavisinde kullanılan birçok ilaç melatonin seviyesini arttırarak etki eder.

Daha fazla melatonin için neler yapmalıyız:

Karanlıkta uyumalıyız.
Uyurken mutlaka kullanmak gerekiyorsa solgun ve kırmızı ışık tercih edilmeli
Tv karşısında uyuklamamalı
Düzenli ve yeterli uyku çok önemli
Mümkünse gece çalışmalarını gündüze kaydırmalı
Stres, üzüntü, öfkeden uzak durmalı
Alkol, sigara, kahve, fazla çay tüketilmemeli, uykudan önce egzersiz yapmamalı
Hangi gıdalarda melatonin var?

Vişne, lahana, badem, fındık, yer fıstığı, kızılcık, Papatya çayı, anason-rezene çayı, Soya fasulyesi, ton balığı (bu gıdaları akşam saatlerinde almak daha faydalı)

Melatonin ilaç olarak alınabilir mi?

Melatonin ilaç olarak özellikle jetlag için kullanılmakta. Bilinçsiz ve düzensiz kullanımı hiçbir şekilde tavsiye edilmez. Nedeni sadece geceleri yükselen bir hormon olması nedeniyle yüksek olmaması gereken gündüz saatlerinde kan düzeyini yükseltecek şekilde ilaç alımınının yarar yerine zarar vermesidir. Dolayısıyla doğal yollarla vücudun kendi salgısını arttıracak davranış kalıplarına geçilmesi daha uygun olur.

Doç.Dr.Ergun Çetinkaya
-Alıntı

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Çocuğunuza Bu İlacı Sakın Vermeyin…

Smiling Girl with Hands Covered in Paint --- Image by © Royalty-Free/Corbis

Smiling Girl with Hands Covered in Paint — Image by © Royalty-Free/Corbis

Ecza dolabınızı kontrol edin evinizde bu ilaçlar varsa tehlikedesiniz, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uyarıyor bileşiminde ’Dekstrometorfan’ bulunan öksürük şuruplarınız varsa çöpe atın. Bileşiminde ’Dekstrometorfan’ bulunan öksürük şuruplarının toplatılmasına karar verildiği haberleri üzerine Sağlık Bakanlığı’ndan açıklama geldi.
Dekstrometorfan içeren ilaçlar;
ACTIDEM (Şurup)
BENAFED (Şurup)
BENICAL (Şurup)
BENICAL COLD (Lak Tablet)
BRONKAR-A (Şurup)
DEFEKS (Şurup)
DEKSAN (Şurup)
DORFAN (Şurup)
METORFAN (Draje)
RHINOTUSSAL Mikropellet Kapsül
RHINOTUSSAL Süspansiyon
TRİATÜS (Şurup)
TYLOL Cold (Şurup)
VICKS Medinait (Şurup)
VICKS Vapodry (Şurup)
WİNTUS (Draje)
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı’ndan ilgili yerlere ‘çok acele’ koduyla gönderilen resmi yazıya göre; Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) resmi web sitesinde ‘dekstrometorfan’ içeren öksürük şuruplarının kullanımına bağlı olduğu düşünülen ölümlerle ve ciddi advers etkilerle sonuçlanan olaylar görüldü. Sağlık Bakanlığı, ‘dekstrometorfan’ içeren öksürük şuruplarının kullanılmaması gerektiğini açıkladı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) resmi internet sitesinde ‘dekstrometorfan’ içeren öksürük şuruplarının kullanımına bağlı olduğu düşünülen ölümler ve ciddi rahatsızlıklar yaşandığı bilgilerinin yer aldığına dikkat çeken bakanlık, 81 ildeki tüm eczacılara ‘çok acele’ koduyla bir yazı gönderdi. Yazıda ‘dekstrometorfan’ adlı etken madden yer alan yerli ya da ithal tüm ilaçların piyasadan geri çekilmesi gerektiği ifade edildi.
Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkanlığı’ndan İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası, Türkiye İlaç Sanayicileri Derneği, Türk Eczacılar Birliği, Araştırmacı İlaç Firmaları Derneği, Ecza Depocuları Derneği, Gelişimci İlaç Firmaları Derneği ve Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği’ne ‘çok acele’ koduyla resmi bir yazı gönderdi. İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Başkan Yardımcısı Güven Artıran imzalı yazıda, Dünya Sağlık Örgütü’nün resmi internet sitesinde ‘dekstrometorfan’ içeren öksürük şuruplarının kullanımına bağlı olduğu düşünülen ölümlerle ve ciddi advers etkilerle sonuçlanan olayların yaşandığı kaydedildi. Konuyla ilgili yapılan araştırmaların sonucunda olaylara ‘levometorfan ile kontamine dekstrometorfan’ içeren öksürük şuruplarının kullanımının sebep olduğunun düşünüldüğü vurgulandı. Dekstrometorfan adlı etken maddenin Konduskar Laboratories Private Limited, Kolhapur, Hindistan’da üretildiği, buradan ithal edilen dekstrametorfan adlı etken maddenin spesifikasyonlarına uygunluğunun kontrol edilmesi gerektiği konulu alarm yayınlandığı hatırlatıldı.
Adı geçen üretim yerinden Türkiye’ye dekstrometorfan adlı etken maddenin ithal edilip- edilmediğinin bildirilerek, ediliyor ise ithalatının durdurulması gerektiğinin altı çizilen yazıda şu ifadelere yer verildi: “Adı geçen üretim yerinden ithal edilen söz konusu etken madde kullanılarak üretilen ürün olup- olmadığının ve/veya adı geçen üretim yerinde üretilmiş ürünlerinin ithal edilip edilmediğinin bildirilmesi ve varsa kullanılmamasının gerektiğinin, adı geçen üretim yerinde üretilmiş dekstrometorfan adlı etken madde yer alan yerli ya da ithal tüm müstahzarlarının ithalatının/üretiminin durdurularak, stoklarda bulunanlarının ülkemiz piyasasına verilmemesi ve piyasada mevcut tüm partilerinin, ilgili mevzuat doğrultusunda piyasadan geri çekilmesi ve kurumumuz ile irtibata geçilmesi gerekmektedir.”

SİZDE PAYLAŞIN HERKES ÖĞRENSİN..

Kaynak: gönül sofrası

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

DEDİ : bir daha evlenmeyi düşündün mü?

3796ee_Gelinlik_507[1]

DEDİ : bir daha evlenmeyi düşündün mü?
DEDİM : düşündüm tabi…
zaman zaman düşünüyorum da
ama aynı zamanda korkutucu geliyor

DEDİ : Hani cesurdun
DEDİM : tek başıma uçurumdan atlayacak halim yok

DEDİ : atlama
DEDİM : elimi tutan olursa düşünürüm
DEDİ : güzel söz
elini tutan olursa düşmezsin zaten
DEDİM : ben de bunu beğendim bak
Litsi Arditi bu “DEDİ”‘yi al derim ben de sana:-))
Al bunu sen al dinle beni:-))
İcraat gördükten sonra ama!!:-))

Sakız Adasının Sakızı:)))

IMG_2619

199

IMG_2685

IMG_2678

IMG_1575[1]

IMG_1583[1]

IMG_1613[1]

IMG_1684[1]

IMG_1566[1]

20140920_145923

244

 

 

Çeşme’den feribota binip ‘’savulun Sakız adası biz geliyoruz’’ diyene kadar Sakız adasına geldik bile. Katılacağımız güney turuna daha vakit olduğundan Sakız adasının merkezini keşfe çıkıyoruz. Sahili İzmir kordon boyunu anımsatıyor. Yan yana cafeler, barlar, lokantalar, daha gerilerde hediyelik eşya dükkanları, likörcüler, reçelciler olarak devam ediyor. Sahilde yürüdükten sonra ara sokaklara dalıp alışveriş yapmaya başlıyoruz. Elbette ilk durak Reçelci Rena, çok çok tatlı bir teyze. Çat pat Türkçe konuşması, sıcaklığı ve bunu da dene, şunu çok satıyoruz demeleriyle planladığımdan daha çok reçel alıp dükkandan çıkıyorum. Ama dükkanda ne kadar çok reçel olduğunu size anlatamam. Ben portakal, turunç, mandalina onlara takıldım daha çok ama siz meyve reçellerine de bakın derim. Karnımız hafiften acıkmaya başladığından pastaneden yöresel birkaç şey alıp, parkta oturup yiyoruz. Arkasından merkeze yakın ve adanın simgesi haline gelmiş değirmenleri de gördükten sonra turumuza katılmak için buluşma noktasına gidiyoruz.

Tur rehberimiz bir Türk, yıllar önce buraya göç etmiş ve yerel bir hanımla evlenmiş, nasıl bağıra bağıra konuşuyor anlatamam. Meğerse bu ada sürekli değişik topluluklar tarafından işgal edildiği için kendilerini kabul ettirme göstergesi olarak herkes bağıra bağıra konuşurmuş, gel zaman git zaman o da alışmış. Burada evlenmek çok güzel diye anlatıyor, aileye iç güveysi geliyorsun, bütün mal varlığa, işlere de ortak oluyormuşsun. Benden duyurması… Neyse tura sakız ağaçlarının  bol olduğu bir bölgeye ziyaretle başlıyoruz. Burada sakıza mistik derlermiş. Ve sakızlı su hazırlayıp içerseniz sağlığınıza çok faydalı olurmuş. Bize sakızları, ağaçların gövdelerini nasıl çizdiklerini, sakızları kolay toplamak için ağaçların altına döktükleri kireçimsi beyaz tozları uzun uzun anlattı.

Arkasından ilk durağımız Pirgi köyüne varıyoruz. Buralar sakızından dolayı sürekli korsanlar tarafından saldırıya uğradığından sokaklar hep daracık yapılırmış. Dar sokaklarda keyifle yürürken bu köydeki binaların geometrik desenlerle süslenmesine bayıldık. Ayrıca balkonlarda kurutulan kırmızı biberler, siyah beyaz geometrik desenlerin yanında inanılmaz güzel gözüktüğünden çok güzel kareler yakaladık.  Arkasından ikinci durağımız Mesta köyüne gittik. Yine aynı korunma içgüdüsüyle dar sokaklar bizi karşıladı. Ortaçağ görüntüsünde bu köyün sokaklarında dolaştıktan sonra yemek için buraya yakın koya doğru yollandık. Koyda bir sürü taverna vardı ve tur bizi hangisinde yiyeceğimiz konusunda serbest bıraktı. Biz Papamihalakis tavernasında yemeyi tercih ettik. Önden yunan salatası (büyük doğanmış domatesler ve kare şeklinde kesilmiş feta peyniriyle hazırlanıyor), arkasından karides ve ahtapot, ana yemek olarak barbun, tatlı olarak sakızlı muhallebi ve sakızlı türk kahvesi ve sakız reçeli ikramından sonra, güneşin altında bayağı bir geviş getirdik tabi.

Ve turumuz bizi son olarak merkezin 7 km güneyinde Karfas koyuna götürdü. Tam karşıda Çeşme’ye el sallayabiliyorsunuz. Buranın denizi kumluk ve sığ, bir kere denize girip çıkıyoruz, kurulanırken gitme vaktinin geldiğini görüyoruz. Toparlanıp otobüsümüze biniyoruz.

Merkeze geldiğimizde feribotumuzun kalkmasına daha vakit olduğundan sahilde bir tur daha yapmaya karar veriyoruz. Sakızı kozmetik olarak kullandıklarını keşfedip kendime sabun ve krem alıyorum. Sonra bir kafeye girip sakızlı kahvenin yanında sakızlı likör içip, ikram edilen sakızlı lokumu da yiyip sakızın dibini buluyoruzJ.

 

 

Zamanı gelince de feribotumuza binip çok güzel vakit geçirdiğimiz sakız adasından keyifle ayrılıyoruz. Yolunuzu bu adadan geçirmenizi tavsiye ederim.

Sağlıcakla,

Anette İnselberg

 

Yeni Zelanda, hayvanların insanlar gibi duygusal varlıklar olduğunu yasalaştırdı

Yeni Zelanda, geçtiğimiz günlerde Hayvan Hakları İyileştirme Yasası’nda yaptığı değişiklikle hayvanları da insanlar gibi duygusal varlıklar olarak tanımladı.

Ulusal Hayvan Etiği Danışma Kurulu üyesi Dr. Virginia Williams yeni yasa değişikliğini şöyle açıklıyor:

“Hayvanların da acı, stres, mutluluk, huzur, heyecan gibi negatif ve pozitif duyguları barındırdığı, hayatlarını bu şekilde devam ettirdiği açıkça söylenebilir. Bu konuya açıklık getirmek, hayvan haklarını iyi bir konuma getirmek için yapılacak çalışmaların daha da olumlu yönde ilerleyeceğini gösteriyor.”

Ceylan ve Kedi

Geçtiğimiz ay Yeni Zelanda’da hayvanların kozmetik ürün deneylerinde kullanılmasının yasaklanmasının hemen ardından yapılan bu huzur verici yasal değişiklik, birçok hayvan hakları savunucusu kuruluşun da gündeminde bulunuyor. Bu kuruluşlardan biri olan Nelson SPCA’nın yöneticisi Donna Waltz bu konudaki düşüncelerini belirtirken bunun ne kadar harika bir gelişim olduğunu özenle vurguluyor:

“Bu yasanın onaydan geçtiğini görmek gerçekten mutluluk verici. Hayvanların ayrılık kaygısı yaşıyor oluşu bile onların ne kadar güçlü duygularının olduğuna muhteşem bir kanıt. Terk edilmiş hayvanların çektiği acıyı gözlerinden okuyabilirsiniz, bu yasayla hayvan istismarı ve tacizlerinin hukuki olarak tamamen önlenebileceğine dair artık daha çok umudumuz var. Yasa önünde birer obje olmaktan çıkıp yaşayan canlılar,bireyler olarak adlandırılmaları hayvan hakları konusunda atılacak güzel adımların habercisi.”

Anne fil ve bebeği

Yeni kanun, aynı zamanda hayvan haklarını savunan insanların daha etkili ve güçlü olabilmeleri adına hukuki denetlemeler yapabilmeleri için imkan da sağlıyor.

Yeni Zelanda Veterinerler Birliği Başkanı Dr. Steve Merchant, bu kanunun hayvan haklarının iyileştirilmesine dair beklentileri tamamıyla olumlu yönde değiştirdiğini ve toplumun hayvanlara olan bakış açısını daha barışçıl bir hale getirdiğini vurguluyor.

Kaynak: Ecorazzi, Animal Equality

Hulya Tokdemir Reisin sayfasından alınmıştır

Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış.

11012851_789973904371677_5748951932376404261_n[1]

Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış.

Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş.

Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için, onu çok kıskanır,üzerine titrermiş.

Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur, sorunun çözümünde ona destek verirmiş.

Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven,sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş.

Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış.

Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş.

En çok sevdiği dördüncü eşine, “Ölüm yolculuğunda bana eşlik etmek ister misin?” diye

sorduğunda, aldığı yanıt kalbine bir bıçak gibi saplanan, kısa ve net, “Mümkün değil!” olmuş.

“Hayatim boyunca seni sevdim, sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?” sorusunu üçüncü eşi, “Hayır, hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim.” diye yanıtlamış ve kral bir kez daha yıkılmış.

“Her sorunumda, her zaman yanımda olan, bana yardim eden sendin. Bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?” sorusuna karşı, ikinci esinden, “Bu sorunun için bir şey yapamam. Olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder, güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım.” karşılığını almış.

Büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş:

“Nereye gidersen git, seninle olurum, seni takip ederim.”

“Ah!” diye inlemiş kral; “Keşke bir şansım daha olsaydı…”

==========================================

Aslında gerçek Yaşamda hepimiz dört eşliyiz…

Dördüncü eşimiz “vücudumuz”! Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman, kaynak ve çaba harcarsak harcayalım, öldüğümüzde bizi terk edecektir.

Üçüncü eşimiz “sahip olduğumuz servet ve statümüz”! Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır.

İkinci eşimiz “ailemiz ve dostlarımız”! Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey, bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır.

Ve birinci eş… “ruhumuz”!

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Önce Sen Kapat…

22498_895440697185957_2930758126040913512_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Sen Çayını İç…

10959131_833538200042874_6851514435143325340_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »