Konya’da Şebi Arus törenlerine katılmış ve Hazreti Mevlana’nın huzurunda ağlamıştım. Arkasından İstanbul’a dönmem gerektiği halde hiç içimden gelmiyor ve ben de bir çılgınlık yapıyorum. Açıyorum televizyonu ve adı ilk söylenen yere gitmeye karar veriyorum. Ne çıkacak diye heyecanla beklerken Karacağolan, Mut ve Silifke’yi anlatan bir belgesel çıkıyor karşıma. Mersin’e bir bilet alıp yola çıkıyorum…
Konya – Mersin güzergahını kullanan var mı bilmiyorum. Ama kullanmadıysanız büyük bir kayıptasınız demektir. Özellikle Mut’a geldiğinizde manzaranın güzelliğinden nefesiniz kesilir. Bu dünyada ne kadar önemsiz olduğunuzun farkına varır ve Yaradan’ın yarattığı şeylerin güzelliği karşısında huşuyla dolarsınız. Derin vadilerin kenarından inen yollar, dereler, dağlar, yemyeşil bitki örtüsü muazzamdır.
Mut’un bir başka özelliği de tabi ki Karacoğlan’ın mezarının orada bulunmasıdır. Orada bir mola verip hem Karacaoğlan’ın güzel dizelerini okuyup hem de kavuşamamış aşıkların efsanesini bir daha hatırlarsınız. Karacaoğlan Karaca Kız adındaki bir yörük beyinin kızına aşık olur. Kız da ona aşık olur fakat kızı vermezler. Karacaoğlan’da bu sevgiyle yazıp yazıp durmuş dizelerini fakat kavuşamamışlar. Ölme saatleri gediğinde Karacaoğlan bir tepeye, Karaca Kız da onun karşısındaki tepeye gömülmüş. Biraz hüzünle yolumuza devam edip Mersin’e oradan da Silifke’ye varıyoruz.
Silifke’ye varınca hemen çarşısını geziyorum. Eşe dosta yöresel ürünler alıyorum. Sonra toplam 28 burcu bulunan kalesine çıkıyorum ve etrafı seyrediyorum. Arkasından da yemek için mola veriyorum. Yemekte nefis bir keşkek yiyorum, üstüne de yoğurt geliyor, benim de aklıma şu dizeler: “Silifke’nin yoğurdu ah seni kimler doğurdu. Seni doğuran ana bal ile mi doğurduJ”.
Sonra Cennet ve Cehennem mağarasına gidiyorum. Cennet çukurunu görmek için 752 basamak inmek gerekiyor. İnmesi değil de nasıl çıkarım diye söylene söylene iniyorum. İndiğime değiyor mu değiyor. Sarkıt, dikit ve sütunların olduğu mağara görsel bir şölen. Girişinde de Meryem ana kilisesi var. Oflaya puflaya, mola vere vere yukarı çıkınca sıra cehennem mağarasına geliyor. Cehennem mağarası için zahmet etmeye gerek yok. Kenarlarından aşağı bakıyorsunuz. Derinliği yaklaşık 128 metre olup, ağız çapı 50-75 metre arası. Mitolojiye göre Zeus alevler içindeki 100 başlı ejderhayı burada bir kavgada yendikten sonra, onu bu cehennem çukuruna hapsetmiş. Efsane doğru mu değil mi bilmem ama bu çukura fazla bakmak içinizden gelmiyor. Sevimsiz bir enerjisi var.
Sırada Astım mağarası ya da daha sevimli adıyla Dilek mağarası var. Bu mağaranın üst kısmı sağlam olduğundan çökmemiş. Mağaranın içinde yaklaşık 200 metrelik bir yolda yürüyorsunuz ve bu yol dikitler, sarkıtlar ve kalsit sütunlarla dolu. Zemini beton yapmışlar ama tavandan sürekli su damladığından bastığınız yere dikkat edin çünkü çok kaygan. Burada kayıp düşen çok oluyormuş. Bir de mağaraya girerken üstünüze bir şey alırsanız iyi olur sıcaklık 4-5 derece civarında olduğundan ve üstüm ince olduğundan ben dondum. Mağarayı gezerken para atıp dilek dileyecek yer çok arandım ama bulamadım, siz belki bulursunuz. Neyse mağarayı gezip dışarı çıktığımda ilk söylediğim şey şu oldu: “Burası cennet mağarasından daha güzel”. Ama gerçekten daha güzel, yolunuz buralara düşerse adını çok duydunuz diye Cennet ve Cehennem mağarasına gidin ama burayı da sakın ihmal etmeyin.
Bütün bu mağara ziyareti ve iniş çıkışlar beni çok acıktırdı ve yakında bulunan Narlıdere’ye kendime balık ziyafeti çekmeye gittim ve çok memnun kaldım. Yemekten sonra, Mersin’e dönüp sokaklarını biraz arşınladım sonra otele gittim ve ertesi gün İstanbul’a döneceğim için erkenden uyudum.
Not 1: Gelin buralara sonra pişman olursunuz.
Not 2: Bu yazıyı Karacaoğlan’dan dizeler koymazsak saygısızlık olur.
YEŞİL BAŞLI GÖVEL ÖRDEK
Yeşil başlı gövel ördek Uçar gider göle karşı Eğricesin tel tel etmiş Döker gider yâre karşı Telli turnam sökün gelir İnci mercan yükün gelir Elvan elvan kokun gelir Yâr oturmuş yele karşı Şahinim var bazlarım var Tel alışkın sazlarım var Yâre gizli sözlerim var Diyemiyom ele karşı Hani Karacoğlan hani Veren alır tatlı canı Yakışmazsa öldür beni Yeşil bağla ala karşı Karacoğlan
Sağlıcakla,
Anette İnselberg
O bir bakışta anlamıştı
sevdiği adamın geride bıraktığı acısını,savaşını,unutamadıklarını…
Çünkü bir kadın iyi bilirdi yarası olan erkeği.
Uzaktan bile görs…e tanırdı, bulurdu.
Galiba kadınlar, yaralı erkekleri seçerdi hayatlarına
ve bir erkeğin hayatındaki yara bandı olmayı tercih ederlerdi.
Belki de kadınlardaki bu duygu,
bu ilaç olma çabası, ezbere bildikleri pansuman davranışlar,
içlerindeki anneliktendi.
Her yerlerinden fışkıran şefkatten…
Çünkü kadınlar daha çok küçükken başlardı yara sarmaya,
oyuncak dünyalarında bile herkesi mutlu etmek zorundaydı,
değil ki bu dünyada…
Yarası olan bir erkeği mutlu etmek için her şeyi yapabilirdi bir kadın. İyileştirmeyi severdi.
Belki de o yüzden kendi elleriyle iyileştirdiği adamı,
yine bir başkasının hayatına iten de aynı kadın olabilirdi.
Ne var ki yarası olan erkeklerin ihtiyacı kadar,
kadınların da yaralı erkeklere ihtiyaçları vardı…
Yeryüzünde bilinmeyen başka bir dengeydi bu.
Nilgün Durdan (Senden Sonra kitabından)
Bütün bunların yanında benim kendi deneyimlerimden herkeste varolan içinden geçen enerji akımının birşekilde insanın kendi kendisine hatırlatarak , kullanabileceğini düşünüyorum.Bununla ilgili basit herkesin yapabileceği bir çalışmayı sizle paylaşmak isterim.
http://fizy.com/s/17c70yhttp://fizy.com/s/17c70y
yada google da natura sound therapy aratıp indirebilirsiniz.
İlk uygulama
Daha sonra elinizi karnınızın herhangi bir yerine ellerinizi birleştirerek koyun.
Karnınız doluyken değil yemek yedikten 2-3 saat sonra yapmanızı öneririm.
Burnunuzdan çok yavasca nefes alıp çok az tuttuktan sonra daha uzun süreli ve yavaşca bırakın.
Kesinlikle kendinizi zorlamayın.Burada önemli olan vücudu rahatlatmak ve evrenden enerjiyi nefes yoluyla içe almaktır.
Ellerinizi rahat bir şekilde tutmaya devam edin.
Bu şekilde eli tutmak sıkıcı olabilr ama devam edin , o sırada isterseniz meditasyon yada imgeleme ,olumlama cümleleri tekrar edebilirsiniz.
Uygulamayı hergun en az 20-30 dakika kendinizi sıkmadan devam edin.
Bende enerji yok diyip bırakmayın , eninde sonunda vücudunuzda karıncalanma , ellerde ısınma olacaktır.
Zamanla düzenli çalışırsanız , vücudunuzda akışıda hissedebilrsiniz.
Daha etkili ve bütün vücudun enerji hatlarının açılması için aşağıdaki
sıralamayla her pozisyonda 5-10 dakika tutabilirsiniz.
Uygulaması sırasında ellerinizi yerleştirdiğiniz bölgelerde avuç içlerinizde çeşitli derecelerde ısınma hissedeceksiniz. Bu normaldir. Genellikle bu ısınmanın derecesi ilgili çakranın ihtiyaç duyduğu ve çektiği enerjiyle doğru orantılıdır. Nadir durumlarda hiç ısınma hissedilmemesi, başkasına uyguladığınızda sizin ısınma hissetmeniz ama uyguladığınız kişinin ısınma hissetmemesi veya tam tersi görülebilir. Bütün bu durumlar normaldir ve ısınma olsun ya da olmasın enerji çalışmaktadır.
Bunların yanında kulaklarınıza belirli yerlerine bastırıp bekleterek (kulak akapunkturu ) ve ayağınızın altına masaj yapabilirsiniz.
Kulak masajı (akupress tekniği )
Kulak ceninin ana rahmindeki duruşunun şematik olarak aynısıdır. Ve tüm akupunktur noktaları kulak üzerinde bu esasa göre yer almıştır.
Şimdi… başınız,boynunuz, beliniz, sırtınız, bacaklarınız, kalçanız, ayaklarınız, omzunuz ağrıdığında yapacağınız tek şey kulaklarınıza masaj yapmak.
Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden başlayarak, dayanabildiğiniz kadar güçlü ve sıkarak masaj yapın.
İlk anda bazı noktalar acıyacaktır.
( bunlar bedendeki ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır ). kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacaktır.
2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olur. İsterseniz uzatabilirsiniz de. Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklıklığın yayıldığını hissedeceksiniz. Bunun ardından ağrılarınızın azaldığını ve kaybolduğunu da…
ilk uygulamalar sırasinda :
– Aşırı terleme
– Dışkı düzeninin bozulması, renginin değişmesi
– Sık aralıklarla ve bol idrar yapma, renk değişikliği
– Geğirme, gaz çıkarma
– Öksürme, balgam çıkarma, tükürük birikmesi
– Gerinme, esneme ihtiyacı, esnemeyle gelen gözyaşı…
Bunların hepsini ya da sadece birkaçını yaşayabileceğimiz gibi, önce de söylediğimiz gibi belki de hiç biriyle karşılaşmayacağız. Ancak görülmesi normal olan bu etkiler birkaç gün içinde başlar ve azalarak genelde bir hafta içinde normale döner. Bu noktada en önemli şey enerjii vermeyi aksatmamaktır.
Vücudunuzda geçmişten gelen sorunlara bağlı olarak tansiyonda değişimler olabilir , böyle durumlardaenerji çalışmayaı bırakıp rahatlamaya çalışın nefesinizi çok hızlı almayın.Eğer kronik ilerlemiş sorunlarınız varsabir uzman bioenerjist eşliğinde çalışın , hastane doktoru olmasını tercih edin istediğiniz gibi destek alabilirsiniz.
Uygulamaya başladığınızda belki hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz.Bunun sebebi yıllarca bedenimize l iyi bakmadığımız , sinir ,öfke ,stres ,üzüntü gibi duyguların yanında yanlış beslenme (fazla ve yanlış yemek) dengesiz uyku ,
hareketsiz yaşam , negatif düşünce v.s ile enerji hatlarımız kapanabildiği için herhangi birşey hissetmemeniz normaldir.Ancak yılmadan sabırla çalışırsanız mutlaka vücudunuzda güzel şeyler olur , en azından daha pozitif düşüneceğinizi , baş ağrılarınızı geçirebileceğinizi , çok daha sağlıklı olabileceğinizi söyleyebilirim.Ancak sabırlı olmalı hayatınızı yeniden düzenlemeli özellikle sinir , stres, üzüntü gibi sürekli hayatınızda negatif bir durumlar varsa bunları çözmeli yada çözüm yollarını araştırmalısınız.
Unutmayın en güçlü tedavi sizin negatif düşünceleriniz yanında hiçbir yarar sağlayamaz , o yüzdeden mutlaka hayatınızı ve düşüncelerinizi düzenlemelisiniz.
Bunu dedikten sonrada enerjinin bir plesebo yani insanın kendi kendini kandırması olmadiğini ve tamamiyle fiziksel bir durum olduğunu söylemekte yarar var.
Çakralarınız açık olmasi ve enerji seviyenizin yükselmesi için :
Olumlu , pozitif düşünün , öfke , kin , nefret v.s negatif duyguları hayatınızdan çıkarın.
Bol bol doğayla içiçe olun
Doğa yasalarına uygun yaşayın , fazla yemek , yanlış beslenme , düzenli uyku (örneğin hava karardıktan sonra yemek yemek , fazla et türü hayvansal gıdalarla beslenmek.
Doğru nefes almayı öğrenin.
Sigara , alkol v.s kullanmamaya çalışın.
Hafif egsersiz ve spor enerjinizi yükseltir.
Enerjinin meridyenlerden düzgün şekilde akması için dik duruşda çok önemlidir.
Negatif enerji alanları , telefon , bilgisayar gibi aletlere fazla maruz kalmamaya çalışın.
Gevşeme tekniklerini öğrenin.
Ayrıca sahile yada yada doğaya çıktığınızda ellerinizi sürtün ve yukarı yada denize doğru açın burnunuzdan nefes alın yavaşca verin.Büyük ağaçlar özellikle çınar , meşe , çam gibi ağaçların etrafında durup yada sırtınızı dayayabilir enerjisini hissedebirsiniz.Zamanla üsteki çalışmalardan sonra enerji yollarınız açıldıkça enerji hissetme farkındalığınız artacaktır.
Enerji seviyenizi ölçmek için :
Ellerinizi birbirine sürtün yavasca birbirinden uzaklaştırın ve iki el arasındaki rüzgar gibi titreşimi hissetin.
Bu algı mesafesi ne kadar uzun yani iki el arasındaki mesafe genişse enerji seviyenizde o ölçüde yüksektir.
İlk zamanlar birşeyde hissetmeyebilirsiniz.Bu tamamen sizin yaşamızdaki stres,içinize attığınız öfke, sinir,yanlış yaşam koşullarıyla ilgilidir.Ancak zihinsel ve fiziksel çalışmalarla bu enerji seviyeniz hissedilebilir ölçüye gelecektir.
Not : Kuantum Dokunuş Şifa Verme Gücü Richard Gordon kitabınıda okuyabilirsiniz.
Chislane D. Martel’in Ben enerjiyim kitabından alıntı
KAYNAK: ŞİFACI
Hiçbirimiz kötü değiliz.
Hiçbirimiz masum da değiliz.
Her birimiz ne isek oyuz.
Kusursuz da değiliz, hatalı kod da değiliz.
…
Hangimiz doğru,
hangimiz yanlış,
hangimiz günahkar,
hangimiz namusluyuz?
Sen mi karar vereceksin? Ben mi bileceğim.
Sen ‘ne’ isen ben de ‘o’yum.
Koskocaman profesör, karısının yüzünü dayaktan tanınmaz hale getiriyor.
Tinerci Adem, enkazdan çocuk kurtarıyor.
Din adamı zimmetine para geçiriyor.
Hayat kadını böbreğini bağışlıyor.
Neye göre iyi, neye göre kötü?
Hepimiz önce insanız…
Kusursuz değilim. Olamam da.
Herbirimizin eksikleri, artıları, güzellikleri,
çirkinlikleri, iyiliği, kötülüğü var.
Bazılarımızın derisi siyah, bazılarımızın beyaz.
Bazılarımız camide,
bazılarımız kilisede,
bazılarımız Sinagog’da dua ediyoruz.
Neye inanıyorsak oradayız, neyi seçiyorsak yaşıyoruz.
Ne doğduğum yeri seçebildim ne ailemi.
Sen gibi geldim ben de,
ben gibi gideceksin sende.
Özlem AYRAL
A
A harfi alfabedeki diğer harflerden farklı bir konumdadır. Onlardan daha enerjik, fevri ve lider… İsmi A harfiyle başlayan insanlar kendilerinden emindirler ve başkalarından akıl …almak yerine kendi bildiklerini okurlar. Mantıkları ön plandadır; otoriter tavırları onları doğuştan lider yapar.
İsminin baş harfi A ile başlayanlar ya da isminin içinde birden fazla A bulunanlar bu özellikleri yoğun bir şekilde içlerinde barındırırlar. Hızlı hareket etmeleri ve meydan okuyan halleri onları ele verir. Hayal kırıklığına uğramaktan nefret ederler ve böyle bir durumda çabuk sinirlenirler.
B
Hassas, kırılgan ve içe dönük… İsim başı olduğu zaman sonraki harflere tüm enerjisini verir. İsmi B harfiyle başlayanların sezgileri oldukça kuvvetlidir. Huzur ve uyum tek amaçlarıdır. Bulunduğu ortamda barış olmasını isterler. Arkadaş canlısı, ev hayatını seven, sempatik bu insanlar ağır hareket ederler. Fakat attıkları adımlar güvenilir ve sağlamdır.
İsminin son harfinde “b” olanlar genellikle başladıkları işleri geç bitirirler. Fakat mutlaka en iyi işi çıkarmış olurlar. Güzelliklere ve sevilmeye düşkündürler.
C
Aynı anda birkaç işle uğraşan, dikkatleri çabuk dağılan ve sıkılan, canlı ve neşeli insanlar. İsmi C ile başlayan insanlar yaratıcı özellikleri gelişmiş, eğlenceli ve iletişimi kuvvetli insanlardır. Özellikle el becerileri çok kuvvetlidir.
Yarım daire andıran bu harfin insanları kendilerini zaman zaman eksik hissederler ve diğer yarılarını bulmaya çalışırlar. Bu da onları sürekli bir arayışa iter. Değişim onlar için kaçınılmazdır. Sabırsız olmaları en büyük eksikleridir. İsmi “c” ile bitenler başladıkları işleri bitirmekte zorlanırlar çünkü çabuk sıkılırlar. Yarım bırakma huyları çok fazladır.
Ç
Enerjisi yüksek bir harftir ve Ç harfi insanlarının en büyük özellikleri sabit fikirli olmalarıdır. İnatçıdırlar, kendi düşüncelerinin doğru olduğuna inanırlar. Oldukça zekidirler ve çabuk olgunlaşırlar.
Hedefleri daima yüksektir. Amaçlarına ulaşmak için, değer verdikleri insanlardan yardım istemekten çekinmezler. Ama kendileri zaten başlı başına bilgi küpüdürler. Her konuda söyleyecekleri bir şeyleri vardır.
D
Evrenden aldığı enerjiyi sadece kendisine kullanan D harfi insanları, oldukça yardımseverdirler. Numerolajik olarak 4 rakamına denk geldiği için D harfi, dengeyi ifade eder. Aynı zamanda Ay’ın etkisindedirler ve bu gezegenin enerjisini taşırlar. Bu yüzden duygusal durumları çabuk değişir ve aile hayatına düşkündürler.
Sevgi ve şefkat onlar için önemli kavramlardır. İnatçı olmaları ise onların en kötü özelliğidir. Bildiklerinden şaşmazlar ve iletişime kendilerini kapatırlar.
E
Sıcak kalpli, sevgiden beslenen ve şefkatli insanlar. E harfi insanı enerjisi çabuk tükendiği için atak olmaz. Ama özgürlüğüne aşırı derecede düşkündür. Bu yüzden kimi zaman asi tavırlar sergileyebilir. Bu harf Merkür ve İkizler burcu etkisinde olduğu için, iletişim ve zeka en belirgin özelliğidir.
Hayal güçleri o kadar kuvvetlidir ki, bazen gerçekle düşü birbirine karıştırır. Sevinç ve üzüntü onlarda aynı anda yaşanır. Zorlayıcı bir kişiliğe sahiptirler. Fırsatlara hemen atlayıp, aceleci tavırları yüzünden yanlış yapabilirler.
F
F harfi ona gelen enerjiyi geri çevirir. İsminde F harfi olanlar sorumluluk sahibi, yardımsever, sakin ve yaratıcı insanlardır. Depresyon ve melankoliye meyilli olsalar da, genellikle idealleri uğruna yılmadan mücadele ederler. Aşkta ise romantik ve baskıcıdırlar. Yönlendirmeyi severler.
Numerolojik karşılığı 6 olduğu için bu harfin insanları aşkı temsil eder. Güneş gibidirler; etrafa ışık saçarlar. Fakat bazen yakıcı olabilirler, her an patlamaya meyillidirler.
G – Ğ
Etrafı sarıp sarmalayan enerjileri ile mükemmeliyetçi ve titizdirler. Onlar için her şey tam olmalı. Detaycı oldukları kadar araştırmaya da yatkındırlar. Başkalarının düşüncelerini oldukça önemserler. “Başkaları ne der” diye düşünmeden edemezler.
Hayalperest olmaları, yaratıcı fikirler üretmelerini sağlar. Ya çok tembel olurlar ya da çok çalışkan… Hayatın zorluklarından korkmazlar.
H
H harfi insanları işkolik ve başarı odaklı insanlardır. Numerolijide 8 rakamına tekabül ettiği için, yaratıcı ve güçlü oldukları gözlenir. Zaten ilk bakışta onların ne kadar sağlam ve güçlü bir karaktere sahip olduklarını anlayabilirsiniz.
Para kazanmak, servet sahibi olmak en büyük arzularıdır. Daima önde olmayı isterler. Zaten disiplinli yapıları onları zirveye kolayca taşır.
I-İ
Sevgi hayatlarında en önemli şeydir. Beğenilmek ve takdir edilmek isterler. Venüs tarafından yönetilen I-İ harfi insanları aşkı arzularlar ve fiziksel temas kurarak iletişimi sağlarlar. Sezgileri ise oldukça kuvvetlidir.
Her konuda bir denge ve adalet arayan bu insanlar merhametli yönleriyle tanınırlar. Duygusal iniş çıkışları ise onları moral olarak yıkabilir. Kalpleri dolu olduğu sürece hayatlarındaki her şeyi yoluna koyabilirler.
J
Enerjiyi sürekli alan ve dağıtan J harfi, 1 rakamı ile temsil edilir. Bu da onu lider ve öncü yapar. Alfabenin en güçlü harflerindendir. İyi bir oyuncudurlar, kontrol etmeyi severler ve kendilerine çok güvenirler.
Vizyon sahibi, atılgan ve cesur J harfi insanları Jüpiter tarafından yönetilirler. Bu da onlara iyimser bir hava katar. İnsanlara yol göstermeleri ve onları eğitmeleri en sık yaptıkları şeydir.
K
Onun için alfabenin kariyer yapan harfidir desek yeridir. Başarılıdırlar, saygı görmeye ihtiyaçları vardır. sıra dışı düşünceleri onları uçlarda yaşayan insanlar haline getirir. Mahremiyet ise en önem verdikleri konudur. Kendine ait sırları vardır.
Eğer içindeki potansiyeli dışarı aktaramazsa, utangaç ve içedönük bir karaktere bürünürler. Ayrıca toplumdan memnun olmayan ve tatminsiz biri haline de gelebilirler.
L
Venüs’ün sevgisini içinde barındıran L harfi insanı, adeta bir sanatçı gibi duyarlı ve ahenklidir. Kendilerini çok iyi ifade ederler. Sosyalleşmek onlar için önemlidir. Kalabalık ortamlarda bulunmayı ve kendilerini göstermeyi severler.
İnsancıl yanları her zaman ağır basar. Haksızlıklar karşısında direnirler. Aşka aşık oldukları kadar, romantiktirler. Ara sıra sakarlıklar yapabilirler. Görünmez kazalar hep onları bulur.
M
Evrenden aldığı enerji çok iyi dağıtır. Gezegeni Ay, rakamı ise 4’tür. Manevi yönü güçlü, sabit, sağlamcı ve güvenilirdir. Doğuştan anaçtır. Sevdikleri için yapmayacağı şey yoktur. Onlar için işkolik diyebiliriz. Kendilerine güveni tamdır, başaramayacağı şey yok gibidir.
Ticari zekaları gelişmiştir. Parayı nereden kazanacaklarını çok iyi bilirler. Sürekli hareket halinde olmak isterler. Aşkta ise oldukça hassas ve duygusal bir yapıdadırlar.
N
Toplum kurallarına uymakta zorlanan, farklı düşünceleri olan insanlardır. Merkür tarafından yönetildiği için hızlı hareket eder, hızlı düşünür ve hayal gücünü pratiğe dökebilirler. Mükemmele ulaşma amacındadırlar.
Duyguları çabuk değişir, sık sık aşık olabilirler. Utangaç tavırlarına bakarak onların içe dönük olduğunu düşünebilirsiniz fakat göründükleri gibi değildirler. Aşkta tutkulu ve eleştirel bir yapıdadırlar. Eleştirmeye bayılırlar.
O – Ö
Dışarıdan aldığı enerjiyi içinde saklar, dışarıya kapalıdır. Bu da onu biraz bencil gösterir. Fazla duygusal oldukları için kıskançlığa da yatkındırlar. Sevdiklerini çok sahiplenirler. Ama yine kendi istekleri ağır basar. Empati yetenekleri pek gelişmemiştir.
İnatçılıkları bazen insanları sinirlendirecek noktaya ulaşır. Başarılı olmayı dilerler. Azimle çalışırlar ve istediklerini elde ederler. İnsanların hayranlıklarını kazanmak isterler ve pohpohlanmak hoşlarına gider.
P
Kendine güveni tam olan P harfi insanı mesafeli ve gizemlidir. Çevresinde gelişen olayları takip etse de, eğer kendi işine engel oluyorsa ilgilenmekten vaz geçer. Kimi zaman bencil tavırlar sergileyebilir. “Benim” dediği her şey onun için değerli ve özeldir.
Numerolojik değeri 7 olan bu harf, gücü temsil eder. Kendinden emin olduğu için toplum içinde lider olmak ister. Sevgilisini de toplum içinde saygı gören, kendine bakan, güzel insanlardan seçer.
R
Evrenden aldığı enerjiyi kendine çeken R harfi, 9 rakamıyla özdeştirilir. İnsancıl yönleri ağır basar. Barıştan yanadırlar. Mantıklı hareket etmeleri az hata yapmalarını sağlar. Pratik zekalıdırlar, hızlı hareket ederler. Fakat bazen o kadar çok şey düşünürler ki, sonunda karar vermekte zorlanırlar.
Olumsuz özelliklerinin başında aniden öfkelenmeleri gelebilir. Fakat saman alevi gibidir bu sinir; çabuk söner. Kimi zaman hoşgörüsüz hareketlerde bulunabilirler. Güçlü ve saygın insanlardan hoşlanırlar. Güzellikten ziyade, zeka onlar için daha önemlidir.
S – Ş
Satürn tarafından yönetilen S-Ş harfi insanı, güçlü ve sağlam yapısıyla tanınır. Mücadele etmekten çekinmez ve zorluklar karşısında çabuk yılmaz. Üretken olduğu için el attığı her işte farklılık yaratır. Toplum tarafından bilinmek, tanınmak ister.
Karizmatik yapısı, sıcakkanlı davranışları onu sempatik bir hale getirir. Duygusaldırlar, kırılmaktan korkarlar. Karar alma aşamasında zorlanabilir, ani tepkiler vermeye meyillidirler. Para kazanmakta ise doğal bir yetenekleri vardır.
T
Neptün etkisindeki T harfi insanları hayalperest yönleriyle tanınırlar. Bazı şeyleri iç dünyalarında yaşamak onlara daha kolay gelir. Bir yandan şefkatli ve duyarlı iken, tanımadığı insanlara karşı mesafeli ve soğuk olabilir.
Hassas olması, çabuk kırılmasına neden olur. Herkesin lafını kafaya takabilir. Manevi yönü çok gelişmiştir. Zaman zaman yaşadığı hayal kırıklıkları iş hayatına da yansır. Dış etkenlere oldukça açıktırlar.
U-Ü
Alfabenin son sesli harflerinden U-Ü nün yönetici gezegeni Jüpiter’dir. Elementlerinde ateş olması bu kişilerin tutkulu ve şanslı olduğunun işaretidir. Yetenekli ve sezgileri kuvvetlidir. İç seslerine güvenirler. Sabırlı ve paylaşımcı özellikleri ağır basar.
İsminin ilk harfi U-Ü olan kişilerin öne çıkan olumsuz yönü, bireysel kararlar alması olduğu gibi kararlarından tereddüt yaşamalarıdır.
V
V harfi 4 rakamıyla temsil edilir. Birleştirme, başlangıçları ifade eder. Yönetici Gezegeni Uranüs’ün etkisiyle başkaldırma ve kendi bildiği yolda hareket etme isteğini içinde barındıran kişilerdir. Bir sonraki hamlesi tahmin edilemeyen şaşırtıcı kişilikleri vardır.
İsminin ilk harfi V olanlar kimi zaman acımasız tavırlar gösterebilirler. Bireysel davranmaktan hoşlanırlar. Yeniliklere karşı duyarlı ve isteklidirler.
Y
Y alfabenin son harflerinden olup numerolojik değeri 7’dir. Gizemleri ve sırları temsil eder. Bağımsızlıklarına önem verirler. Baskı altında yaşamak onlara göre değil, kısıtlamaya gelemezler. Düşüncelerini ifade etme teknikleri ile öne çıkarlar.
Hafızaları kuvvetlidir. Kolay kolay unutmak bir kenara yıllar üstesinden geçmiş olsa bile dün yaşanmış gibi net bir şekilde anlatırlar. Depresif yönleri ağır basar.
Z
Alfabenin son harfi olan Z gücün harfe olan yansımasıdır. Kuvveti ve sağlamlığı simgeleyen Z harfini isminde barındıran kişiler hedeflerine bağlı, inançlı kişiliğe sahiptirler. Aşka aşıktırlar, acı çekeceklerini bilseler de aşık olmaya devam ederler.
Z harfi samimi ve hareketiyle hayatın pozitif yanını aktarır. Beklentileri yüksek, duyarlı insanlardır. Naifliğin yanı sıra pratikliği ile şaşırtıcı özellikleri vardır. Neptün’ün etkisinde oldukları için hayal kurmayı severler ve gizemli taraflarıyla ön plana çıkarlar.alıntı
Sigara içiyorsanız bu besinleri sofranızdan eksik etmeyin. Çünkü bu 4 besin nikotini vücudunuzdan atmanızı sağlıyor.
Vücudun…uzu nikotinden arındırın
Sigara içenlerin vücudunda biriken nikotinin etkileri yıllarca devam edebilir. Devam eden etkiler doğrultusunda bireylerde çeşitli semptomlara raslanmaktadır. Örneğin bireylerde kriz anında meydana gelen aşırı sinir, bireyin hem duygusal ilişkilerine hem de fiziksel sağlığına zarar verir.
Siz de uzun yıllar boyunca sigara kullanıp artık sigarayı bıraktıysanız ve artık vücudunuzu nikotinden arındırmak istiyorsanız bazı besinler sayesinde bunu yapabilirsiniz. Uzmanlar birçok faydası bulunan bu besinlerin içinde bulunan maddelerin nikotini bünyeden temizlediğini söylüyor.
İşte o besinler…
Isırgan
Isırgan bol miktarda demir ve dezenfektan özellik gösteren madde içerir. Isırgan otu sayesinde vücudunuzda biriken nikotinden kurtulabilirsiniz.
Havuç suyu
Sigara tiryakisiyseniz her içtiğiniz sigaradaki nikotinin vücudunuzda 3 gün kaldığını unutmayın. Cilde zarar veren nikotinin bu etkisine karşı havuç suyu içebilirsiniz. Vitaminler açısından zengin olan havuç suyu cildin kendini yenilemesini ve nikotinden arınmasını sağlar.
Kivi
Kivi, nikotini vücuttan atmanızı sağlar ve bol miktarda vitamin içerir.
Su
Su, vücuttaki zehirli maddelerin atılması için çok önemlidir. Vücudunuz susuz kalırsa hücrelerin yenilenmesi ve nikotinin etkilerinin azaltılması zorlaşır.
Cildi nemlendirmek ve beslemek için Tarifler:
Avokado: (Persea americana) Vitamin ( D Vitamini ve E vitamini) zenginliği ve kollajen oluşumuna yardımcı olur ve harici olarak kullanılır, avokado cilt için iyi bir merhemdir.
Genç ve kırışıksız bir yüz için en iyi çözüm avokado maskesidir. Avokado’yu iyice ezip, bulamaç haline getirin. Daha sonra uyumadan yarım saat önce yüzünüze uygulayın. Avokado normal ve kuru cilt tedavisi için ideal olan bitkisel yağı içerir, ama yağlı cilt üzerine de uygulanmamalıdır.
Kakao : (Theobroma cacao) kakao lanolin bakımından zengindir. kuru cildi yenilemek için kullanılır. Kaz ayakları kırışıklıkta kurtulmak için maskeler deneyebilirsiniz.
Bir çorba kaşığı Zeytinyağı 100 gr kakao tozu karıştırın. Kalın bir krem kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Bu karışımı yüzünüze sürüp, yarım saat bekleyin. Soğuk su ile yüzünüzü yıkayın.
Ev yapımı çikolata tarifi kazayağını kaldırmak için krem
Malzemeler
-3 yemek kaşığı zeytinyağı.
– 1 çay kaşığı Balmumu.
– 1 çay kaşığı kakao yağı
Tüm malzemeyi karıştırın. İki kaşık soğuk gül suyu ekleyin. Kalın bir macun haline gelinceye kadar karıştırın. Bir peeling krem ile cildi temizleyin. Sonra cilde ince bir tabaka halinde uygulayın. Yaklaşık 15 dakika bekletin. Bol ılık su ile yıkayın.
NOT: Sitemizde yer alan yazılar çeşitli akademik kaynaklardan derlenmiş olup, sadece bilgilendirme amaçlıdır. Kesinlikle ilaç olarak sunulmamaktadır. Bu bilgilerden istifade şekli kişinin kendi sorumluluğundadır. Rahatsızlığınızın tedavisi için lütfen öncelikle bir doktora danışınız.
Yararları saymakla bitmeyen yoğurdun içinde bulunan yararlı bakterilerin saman nezlesinin belirtilerini de azalttığı ortaya ç…ıktı.
Saman nezlesinin çaresi yoğurt
ABD’deki Vanderbilt Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden uzmanlar yaklaşık 2 bin kişiyi kapsayan yoğurt ve saman nezlesine ilişkin 23 araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi. Uzmanlar yoğurdun aksırık, gözlerde kaşıntı gibi saman nezlesinin belirtilerini azaltmaya ve böylelikle yaşam kalitesinin artmasına yardımcı olduğu kanısına vardı.
Ayrıca uzmanların araştırması yoğurttaki yararlı bakterilerin (probiyotikler) deri iltihabı, huzursuz bağırsak sendromu gibi iltihabi hastalıkların belirtilerini azaltabildiğini de gösterdi.
Uzmanlar, probiyotiklerin bağırsaktaki bakterilerin dengesini değiştirerek bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan T hücrelerini tetiklediğini, böylece bağışıklığın güçlenmesini sağladığını belirtti.
Yoğurttaki bakteriler depresyonu azaltıyor
Konuya ilişkin makale “Allergy & Rhinology” dergisinin internet sitesinde yayımlandı. Kısa süre önce Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden bilim adamlarının araştırması yoğurttaki bakterilerin depresyon belirtilerini azaltabileceğini göstermişti.
Özellikle polenlerin uçuştuğu bahar aylarında ortaya çıkan ve halk arasında saman nezlesi olarak bilinen alerjik rinit, burnu kaplayan mukozanın alerji nedeniyle iltihaplanmasından kaynaklanıyor. Bu durum, burun akıntısı, burun tıkanması, gözlerde sulanma, kaşıntı, aksırık, öksürük, boğaz ağrısı, koku ve tat almada azalma, yorgunluk, algılama güçlüğü ve uyku bozukluklarına yol açabiliyor. Bazı araştırmalar, yaşam kalitesini düşüren saman nezlesinin sosyal ve psikolojik sorunları tetikleyebileceğini gösteriyor.
Hemen hepimizin evinde bulunan kolonyalar beyin için tehlike oluşturabiliyor.
Bazı üreticilerin etil Alkol yerine, zehirli kimyasallardan arındırılmamış metil alkolü kullanması halk sağlığı açısından ciddi risk oluşturuyor.
Kaliteli kolonyalarda ‘etanol’ denilen etil alkolün kullanılır.
‘Metanol’ dediğimiz ise metil alkoldür. İçinde zehirli kimyasallar taşır, tamamen rafine edilmemiş bir alkoldür. Özellike de ucuz kolonyalarda tercih edilir.
Kolonya üretim maliyetini düşürmenin başka bir yöntemine de değinen Kılıç, kolonyanın içindeki alkol oranını düşürerek maliyetin azaltıldığını söyledi.
Kolonya üretiminde maliyeti azaltmak için yapılan alkol azaltma en çok limon kolonyasında uygulanır.
İyi bir limon kolonyası 80 derece olmalıdır.
Ucuz kolonyalardaki sıkıntı ya metanol alkol kullanılıyor, ya da derece düşürülerek maliyeti biraz daha aşağı çekmeyi sağlıyor. Limon kolonyasında en iyisi 80 derece olandır, Kokulularda da 60 derece olmalıdır.
Kullandığınız kolonyaların yanlış tercihi başta beyin olmak üzere ciğerler ve deri üzerinde olumsuz etkiler yaratır.
Serinlemek ve temizlik amacıyla kullanmış olduğumuz kolonyaların içinde bulunan maddeler vücudumuza solunum ve cilt yoluyla girmektedir. Kolonyanın etil alkolden değil de metil alkolden yapılmış olmasıbeyin, ciğerler ve cilt üzerinde hasara yol açmaktadır.
Kolonyanın yol açmış olduğu sorunlar geri dönüşü olmayan problemler doğurabilir.
Çocuklar için çok zararlı
Metanol alkolden yapılan bir kolonyayı burnunuza çektiğinizde yüz binlerce hücrenizi öldürür. Hem kendinizin, hem de çocuklarınızın bu kolonyayı kullandığını düşündüğünüzde zarar çok büyüktür
kaynak: milliyet
AT ÇİFTLİĞİ HAYALİ…
Çiftlikten çiftliğe, yarıştan yarışa koşarak atları terbiye etmeye çalışan gezgin bir at terbiyecisinin genç bir oğlu vardı. Babasının işi nedeniyle çocuğun eğitimi kesintilere uğramıştı. Bir gün öğretmeni, büyüdüğü zaman ne olmak ve yapmak istedikleri konusunda bir kompozisyon yazmasını istedi. Çocuk bütün gece oturup günün birinde at çiftliğine sahip olmayı hedeflediğini anlatan 7 sayfalık bir kompozisyon yazdı. Hayalini en ince ayrıntılarıyla anlattı. H…atta hayalindeki 200 dönümlük çiftliğin krokisini de çizdi. Binaların, ahırların ve koşu yollarının yerlerini gösterdi. Krokiye, 200 dönümlük arazinin üzerine oturacak 1000 metrekarelik evin ayrıntılı planını da ekledi. Ertesi gün hocasına sunduğu 7 sayfalık ödev, tam kalbinin sesiydi.
İki gün sonra ödevi geri aldı. Kağıdın üzerinde kırmızı kalemle yazılmış kocaman bir “0” ve “Dersten sonra beni gör” uyarısı vardı. Çocuk
– Neden “0” aldım?” diye öğretmenine merakla sordu.
Öğretmeni
– Bu senin yaşında bir çocuk için gerçekçi olmayan bir hayal. Paran yok. Gezginci bir aileden geliyorsun. Kaynağınız yok. At çiftliği kurmak büyük para gerektirir. Önce araziyi satın alman lazım. Damızlık hayvanlar da alman gerekiyor. Bunu başarman imkansız. Eğer ödevini gerçekçi hedefler belirledikten sonra yeniden yazarsan, o zaman notunu yeniden gözden geçiririm.
Çocuk evine döndü ve uzun uzun düşündü. Babasına danıştı.
– Oğlum, bu konuda kararını kendin vermelisin. Bu senin hayatın için oldukça önemli bir seçim!
Çocuk bir hafta kadar düşündükten sonra ödevini hiçbir değişiklik yapmadan geri götürdü.
– Siz verdiğiniz notu değiştirmeyin Ben de hayallerimi…
O öğrenci, bugün 200 dönümlük arazi üzerindeki 1000 metrekarelik çiftlik evinde oturuyor. Yıllar önce yazdığı ödev şöminenin üzerinde çerçevelenmiş olarak asılı. Hikayenin en can alıcı yanı şu: Aynı öğretmen, geçen yaz 30 öğrencisini bu çiftliğe kamp kurmaya getirdi. Çiftlikten ayrılırken eski öğrencisine;
– Bak, sana simdi söyleyebilirim. Ben senin öğretmeninken, hayal hırsızıydım. O yıllarda öğrencilerimden pek çok hayal çaldım. Allah’ tan ki, sen, hayalinden vazgeçmeyecek kadar inatçıydın.
GÜNÜN SÖZÜ:
İNSAN ALEMDE HAYAL ETTİĞİ MÜDDETÇE YAŞAR.
YAHYA KEMAL BEYATLI…
SEVK, İDARE VE ZAMAN
Genç adam yogun is temposundan iyice bunalmisti. Vakit aksama aklasiyordu, ama mesai kavramina çok yabanci oldugu için evine ne zaman gideceği belli degildi. Basini iki elinin arasina aldi, gözlerini sikica kapadi. Çok para kazaniyordu. Yöneticiydi, birçok insanin imrenerek …
baktigi bir konumdaydi. Ama yasadigi hayati hayat olarak görmüyordu. “Bu ne biçim hayat böyle!” diye söylendi kendi kendine.
Hafta sonlarinda dahi evine gidemiyordu. Toplantilar, is seyahatleri, yazismalar ve kosusturmacayla geçen bir hayat. Ailesine, çocuklarina
vakit ayiramiyordu. Pek çok yakin dostunun adini dahi unutmustu. Bu karamsarlik içinde kivranirken, birden çekmecesindeki küçük radyosu
aklina geldi. Radyoyu açti. Yayinlanan müzik parçasi ile biraz rahatladigini hissetti. Müzigin ardindan yasli bir adamin konusmasiyla gayri ihtiyari radyoyu kapatmak istedi. Ama birden durdu. Ilginç bir teoriden bahsedecegini söylüyordu yasli adam. “BIN MISKET TEORISI”ni
anlatacakti. Merakla dinlemeye basladi. “Birgün oturdum ve biraz aritmetik yaptim. Ortalama bir kisinin yetmis bes yasina kadar yasadigini
varsaydim.
Biliyorum, bazilari daha çok, bazilari da daha az yasar. Ama biz yetmiş bes sene yasadigini düsünelim. Bir yilda 52 hafta oldugu için, 75”i 52 ile
çarptim ve ortalama ömre sahip bir insanin tüm hayatinda yasayacagi Cumartesi sabahi sayisi olarak 3900 rakamina ulastim. Simdi beni iyi
dinleyin. En önemli kismina geliyorum. Bütün bunlari ayrintili olarak düsünmeye elli bes yasinda baslamistim. Yaptigim hesaba göre bu yasa
kadar 2180”in üzerinde Cumartesi yasamistim. Ve eger yetmis bes yasina kadar yasarsam, yasayacagim Cumartesi sayisi sadece bin adet olacakti. Bir oyuncak dükkânina gittim ve elindeki tüm misketleri aldim. 1000 adet misketi bir araya getirmek için üç tane daha oyuncakçi dükkânini ziyaret ettim. Bunlari eve getirdim ve atölyemdeki radyomun yaninda duran büyük, seffaf bir kavanozun içine hepsini doldurdum. O günden sonra, her Cumartesi kavanozdan bir tane aldim. Misketlerin azaldigini gördükçe, hayatimdaki önemli seyleri daha fazla DÜSÜNMEye baslamistim. Anladim ki, dünyadaki zamanimin akip gittigini seyretmek kadar önceliklerimi düzene koymama hiçbir sey yardim edemez.” Yasli adamin anlattiklari öylesine etkiliydi ki, genç isadami âdetâ dünyadan kopmus, radyoya kilitlenmisti. Yasli adam su cümlelerle konusmasini tamamladi:
>”Programi kapatmadan önce simdi size son birsey daha anlatacagim. Bu sabah kavanozun içindeki son misketi de aldim. Eger önümüzdeki
Cumartesiye kadar yasarsam, bana biraz daha zaman verilmis olacak. Unutmayin, hepinizin kullanabilecegi en önemli sey, biraz daha fazla
zamandir.”
GÜNÜN SÖZÜ:
KENDİNİZİ İDARE EDERKEN KAFANIZI, BAŞKALARINI İDARE EDERKEN KALBİNİZİ ÖN PLANDA TUTUN..
.Ne kadar hızlı akıp gittiğini, Keşkelerle belkilerle geçirilemeyecek kadar değerli olduğunu…
İnsanı öğrendim..
İyi insan kötü insan diye bir ayırım olmadığını,Her insanın içinde iyilik ve kötülük olduğunu…
İstemeyi talep etmeyi öğrendim…
Sonra vermeden almanın mümkün olmadığını.Düşünmeyi öğrendim…
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu.
Gözümün hep uzaklarda olduğunu..
Sonra sahip olduklarımla mutlu olmayı dostlukların… değerini öğrendim.
Aşkın ve sevginin sahiplenme duygusundan çok öte bir şey olduğunu…
Ve ne kadar yoğun olursa olsun duygular,
Her şeyin bir sonu olduğunu öğrendim.
Yalnızlığımın kıymetini öğrendim..
Yalnızlığın aslında bir yoksunluk olmadığını,İnsanın kendini keşfetme yolculuğunda bir lüks olduğunu öğrendim
Gerçeği öğrendim bir gün…
Hayatın her zaman adil olmadığını…
Gerçeklerin bazen acıttığını,Acıya yenik düşmemeyi, kimseye tutunmadan ayağa kalkmayı öğrendim.
Kendimi hatalarımla sevmeyi…
Geçmişe takılıp kalmayacak kadar hayatın kısa olduğunu,Ve yaşadıkça “umudun” hep var olduğunu,
Öğrenmeye ve ders almaya son nefesime kadar devam edeceğimi öğrendim…
ALINTI
“Gençlik bir hayat devresi değil, bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç,
Kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç,
Korkuları kadar yaşlı,
Umudu kadar genç,
Bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe, beyni yeni şeyler keşfettikçe, herkes gençtir.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır