Yazar Richard Louv
“Çocukların sağlığı ile yeryüzünün sağlığı,
birbirine sıkı sıkıya bağlıdır” diyor.
‘DOĞADAKİ SON ÇOCUK’ adlı kitabından;
“Çocuklar için tabiatın birçok farklı yüzü vardır.
Yeni doğmuş bir buzağı, yaşayıp bir gün ölen bir ev hayvanı,
ağaçların arasında eski bir patika, ısırgan otlarına bürünmüş bir kale,
boş bir alanın nemli, gizemli bir köşesi…
Tabiat hangi biçimde görünürse görünsün,
bir çocuğa anne ve babasının dünyasından farklı,
daha yaşlı ve daha büyük bir dünya sunar.
Televizyondan farklı olarak,
zamanı çalmak şöyle dursun, onu genişletir.
Yıkıcı aile ortamında ya da çevrede yaşayan bir çocuk için
şifa sunar.
Çocuğa, üzerine kültürün hayal ürünlerini çizip
yeniden yorumlayabileceği boş bir yaz-boz tahtası verir.
Görsel imgelem gücünün ve duyuların
tam kullanımını teşvik ederek
çocuğun üretken düşünmesini destekler.
Kendisine fırsat verilen bir çocuk,
dünyanın karmaşasını kırlara götürecek, derelerde yıkayacak,
ters yüz edecek ve ardında ne olduğuna bakacaktır.
Tabiat bir çocuğu korkutabilir de
ama bu korku da bir amaca hizmet eder.
Çocuk tabiatta özgürlük,
hayal gücü için alan genişliği ve mahremiyet bulur;
yetişkinlerin dünyasından uzak bir yer
ve farklı bir huzur.”
Louv’a göre,
“Çocuklar yedikleri yiyeceklerle
onların kaynakları arasındaki bağlantıyı yitirdiler,
hayal güçleri gameboy ve internet oyunları oldu,
hareketsiz kalmaya ve şişmanlamaya başladılar.”
“Bugün her çocuk büyük olasılıkla
Amazon yağmur ormanlarını duymuştur,
ama en son ne zaman tek başına bir ormanı keşfe gittiğini
ya da bir çayırda rüzgârın sesini dinleyerek
ve bulutların geçişini izleyerek uzandığını sorsanız,
bir şey anlatamaz…”
Profesör Jane Clark’ın deyimiyle,
bu “KUTULANMIŞ ÇOCUKLAR”,
giderek daha fazla araba oturaklarında, mama sandalyelerinde
ve hatta televizyon izlemek için yapılmış bebek oturaklarında
zaman geçiriyorlar.
Çocuk kutulama işlemleri büyük ölçüde
güvenlik amacıyla yapılıyor olsa da,
çocukların uzun vadedeki sağlıkları riske atılıyor.
DOĞA YOKSUNLUĞU SENDROMU
Louv’a göre, bu sendrom
doğaya yabancılaşmanın insana getirdiği maliyeti anlatıyor.
Bunun içinde, duyuların daha az kullanılması,
dikkat sorunları ve hem fiziksel hem duygusal hastalıkların oranındaki artış vardır.
Son veriler de, bu tespitleri destekliyor:
Yakın zamanda yapılan bir araştırma, tabiat ile temasın
“Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu”nun belirtilerini azaltabileceğini,
ayrıca bütün çocukların bilişsel yeteneklerini geliştirebileceğini
ve olumsuz baskılara ve depresyona karşı dirençlerini artırabileceğini ortaya koydu.
Norveç’te ve İsveç’te yapılan çalışmalar,
doğal alanlarda oynayan okul öncesi çocukların,
düz zeminli çocuk bahçelerinde oynayanlara göre
denge ve çeviklik testlerinde daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor!
(Louv 2008).
Çünkü doğa çocuklarımızın duyularını güçlendirir!
Zamanlarının önemli bir kısmını
televizyon ve bilgisayar başında geçiren çocuk ve gençlerin
duyusal gelişimleri nasıl etkileniyor?
ELEKTRONİK ORTAMLAR
yalnızca GÖRME ve İŞİTME duyularına
(genellikle de fazla şiddetli bir tarzda) seslenir.
Oysa DOĞADA,
olağanüstü manzaraları, çiçekleri, yaban hayvanlarını görmekle,
kuşların ve böceklerin uyumlu seslerini,
rüzgarın uğultusunu duymakla kalmaz;
her adım başı farklı bir çiçeği, bir otu KOKLAR,
doğal varlıkları DOKUNARAK HİSSEDER,
doğanın nimetlerini TADAR,
Bunların ötesinde bir de
SEZGİLERİMİZİ HAREKETE GEÇİRİRİZ.
Çünkü doğanın
birçok zihinsel ve ruhsal rahatsızlığı İYİLEŞTİRME GÜCÜ vardır!
Bilimsel araştırmalar,
doğanın çocukların yaşadığı travmatik olaylara karşı
psikolojik koruma sağladığını,
onları avuttuğunu da ortaya koyuyor (Wells 2000).
Doğada olmak çocukların özgüvenini artırır!
ÇOCUKLARIMIZ ARTIK AĞACA ÇIKMIYOR!
Önüne gelen bir doğal bir engeli;
geçişini zorlaştıran bir çalıyı, dik bir kayayı, yolunu kesen bir dereyi
aşmak için çaba göstermiyor.
Yaşamı boyunca bunları hiç yapmamış bir çocuk ya da bir genç
bir kez olsun yaptığında iç dünyasında büyük bir değişiklik olur;
kendine ve yaşama güveni artar!
Çünkü DOĞA çocukların okuldaki başarısını ve uyumunu DESTEKLER!
American Institutes for Research’ün 2005’te yaptığı bir araştırma,
doğa eğitimi programlarına katılan ilkokul öğrencilerinin
fen kavramlarını algılamalarının,
şiddetsiz iletişim becerilerinin,
problem çözme yeteneklerinin,
öğrenme isteklerinin önemli oranda arttığını ortaya koydu.
Hotchkiss İlkokulu’nda başlatılan
deneyime-dayalı çevre eğitimi programı sonucunda,
disiplin olayları iki yılda yüzde 90 oranında azaldı! (Louv 2008).
TABİATIN SAĞALTICI ETKİSİ
“Doğal alanların, en azından bahçelerin,
sağaltıcı ve iyileştirici olabileceği
aslında çağlar öncesinden süzülerek günümüze ulaşmış eski bir düşüncedir.
İki bin yılı aşkın zaman önce
Çinli TAOCULAR sağlığa yararlı olduklarını düşündükleri
BAHÇELER ve SERALAR yapmışlardır.”
“Doğa çocuklara kendilerinden çok daha büyük olan bir şey;
sonsuzluğu kolayca tasavvur edebilecekleri bir çevre verir.
Bir çocuk, gökyüzünün açık olduğu
az bulunur bir gecede bir çatının üstünden yıldızları görerek
SONSUZLUĞU ALGILAYABİLİR .”
DOĞA çocuklarımızın
YARATICILIĞINI GELİŞTİRİR!
Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar,
televizyon ve bilgisayar gibi elektronik ortamların tersine,
doğadaki etkinliklerin ve serbest oyunların
çocukların yaratıcılıklarını geliştirdiğini gösteriyor (Chawla 2002).
Artık çocuğumuzun hayallere dalmasına bile izin vermiyoruz!
Eskiden anlatılan masallarla bizler
mitolojiyi, fantastik hikayeleri kendi beynimizde,
hayallerimizde, gönlümüzce yaşardık.
Yeri gelir kahraman olur,
yeri gelir doğaüstü güçlere sahip olarak hayatlar kurtarırdık.
Peki ya şimdi…!
Şimdi Harry Potter tarzı fantastik kurgu filmler çıktı
ve hayal kurmamıza gerek kalmadı;
artık hayallerimizin filmlerini yapıyorlar.
Oysa bizler batı ve doğu mitolojilerinin doğduğu anavatanda yaşıyoruz
ama ne bunun farkındayız,
ne de bir nebze bile olsa bunları çocuklarımıza yaşatabiliyoruz.
DOĞANIN DA ÇOCUKLARA İHTİYACI VAR!
Doğa koruma konusunda öncü görevler üstlenen kişilerin
çocukluk yıllarında doğayla yakın temas içinde olduğu ortaya çıkmıştır
(Wells ve Lekies 2006).
Demek ki gezegenin doğal mirasını koruyabilmemiz için
çocuklarımızın doğayla ilişkisini onarmamız şarttır!
Daha basit ifade edelim:
ŞİMDİ
ÇOCUKLARIMIZA
DOĞA SEVGİSİNİ KAZANDIRMAZSAK
YARIN DOĞAYI KİM KORUYACAK?
”Doğa; yüce, hırçın ve güzel doğa,
sokağın, güvenlikli sitelerin ya da bilgisayar oyunlarının
sağlayamayacağı bir şey sunar.
Doğa çocuklara kendilerinden çok daha büyük olan bir şey;
sonsuzluğu ve sonrasızlığı kolayca tasavvur edebilecekleri bir çevre verir.
Bir çocuk, az bulunur açık bir Brooklyn gecesinde
bir çatının üstünden yıldızları görerek sonsuzluğu algılayabilir.
Doğal bir çevre bir çocuğun üzerinde hem etki gösterir,
onu doğrudan ve çabucak insanın evriminin yapıtaşlarına götürür:
Toprak, su, hava, büyüklü küçüklü diğer akraba formları.
BU DENEYİMDEN MAHRUM KALIRSAK
‘’ YERİMİZİ UNUTURUZ,
YAŞAMLARIMIZIN BAĞLI OLDUĞU
BÜYÜK ÖRGÜYÜ UNUTURUZ ’’
diyor Chawla..
Hülya Tokdemir Reisin sayfasından alınmıştır
Bir Cevap Yazın