![12688141_811023959003456_4770844294751844115_n[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2016/02/12688141_811023959003456_4770844294751844115_n1.jpg?w=534&h=581)
![BILGE-INSAN[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2016/02/bilge-insan1.jpg?w=780)
Bilge insan hayatı yaşayandır
Kural 1: Asla kendinden şüphe etme… Sen ne hissediyorsan o her zaman doğrudur. Dünyadaki bütün insanlar toplansa ve sana aksini söylese bile senin hissettiklerin senin için doğrudur. Onlar farklı hissedebilir, farklı düşünebilir ama bu senin hissettiklerinin yanlış olduğunu göstermez, sadece onlardan farklı olduğunu gösterir.
Kural 2: Asla farklı olduğun için utanma. Eğer çevrende senin gibi düşünen, seni anlayan insanlar yoksa, o zaman çirkin ördek yavrusu hikayesini hatırla… Muhtemelen sen yanlış yerde, yanlış insanlarla birlikte olduğun için seni anlamıyorlardır. O halde hedefin ait olduğun yeri bulmak olmalıdır. Asla muhteşem bir kuğu olduğun gerçeğini unutma ve ordek olmak için uğraşma.
Kural 3: Geçmişte yaptıkların için pişmanlık duyma ve özür dileme…. Yaşadıklarının senin için önemli bir ders olduğunu kendine hatırlat. Bu tecrübe ile aldığın bilgiyi özenle incele, olayda yaptığın hataları ve yeniden ayni durumda olsan nasıl davranacağını iyice düşün ve gelecek olaylar için kendini hazırla. Kırılan vazo tamir edilemez ama gelecekte başka vazoların kırılması önlenebilir
Kural 4: Mümkün olduğunca kimsenin senin adına karar vermesine izin verme ama başkalarının haklı olabileceğini de unutma. Bu hayat senin ve istediğin gibi yaşamaya hakkın var, fakat başkalarını dinle ve onların bakış açısını anlamaya çalış.
Kural 5: İnsanlarla ilişkilerinde asla kendi ihtiyaçlarıniıikinci plana atma ve kendini hayallerle kandırma. Her zaman ama her zaman önce sen gelmelisin. Asla başka insanlar üzülmesin diye kendini üzmeyi tercih etme. Sen kaldırabiliyorsan, onlarda kaldırabilir. Karşındaki insan senin mutluluğunu düşümüyorsa ve senin üzülmene yol açıyorsa, o zaman o insan sana deger vermiyor demektir. Bu kişileri değiştireceğini yada sana zamanla önem vereceğini düşünme.
Kural 6: Asla kaybetmekten korkarak, sırf inanmak istediğin için karşındaki insanın sevgi sözcüklerine inanma. Sevgi insanin kalbindedir, gözlerindedir, davranışlarındadır, ses tonundadır, sana verdiği önemde ve değerdedir, senin için yaptığı fedakarlıklardadır. İnsanlar çok kısa zamanda sevgi sözcüklerini umarsızca dağıtmaya başlarlar. Bunları dinle ama gerçek sevgiyi karşındakinin davranışlarina bakarak bul. İnanmak istediğin için değil gerçek olduğu için karşındaki insanın sözlerine inan…
Kural 7: Her zaman ama her zaman, mutlaka kalbini dinle. Hayatta senin için neyin doğru olduğunu bir tek içindeki ses söyleyebilir. Dolayısıyla içindeki sesle konusmayı öğren. Her gün kendinle kalmak icin zaman ayır ve kalbini dinle. Başka şekilde hissetmek için ikna etmeye değil, gerçekten ne hissettiğini bulabilmek için dinlemeye çalış. Bazen içindeki ses sana çok zor geleni yapmanı söyleyebilir yada duymak istemediklerini söyleyebilir… Korkma… ve içindeki sesi dinlemeye devam et…
Kural 8: Her zaman ama her zaman, mutlaka kendine iyi davran.
Kendini sev, şefkatle yaklaş. Yanlış yaptığında acımasızca kendini eleştirip üzme… Aksine başını okşa, kendini kucakla ve her şeyin geçeceğini söyle. Üzgün olduğunda, kığıldığında, acı çektiğinde, mutsuz hissettiğinde kendine özen göster, tıpkı hasta bakar gibi kendine bakım uygula. Yapmaktan hoşlandığın aktivitelerle meşgul ol ve bu durumdan çıkarak kimsenin seni incitmesine, üzmesine izin vermeyeceğini göster.
Kural 9: Hayatta her şeyin bir bedeli oldugunu asla unutma ve bedel ödemek istemediğin için kendini boşlukta bırakma. Örnegin bir insanı incitmişsen, ödeyeceğin bedel o insanın güvenini yitirmektir. Eğer seni sevmeyen biriyle birlikteysen, yalnız kalmaktan korkup ilişkide kalma, çünkü kalmanın bedeli sevgisiz bir hapiste yaşamaktır. Eğer farklı olmaktan korkuyorsan ve başka insanları taklit edip onlar gibi olmaya çalışıyorsan, ödeyeceğin bedel kendine olan saygını yitirmek olacaktır. Diğer taraftan bazen kendin gibi olmanın bedelinin de yalnız kalmak olduğunu unutma. O halde yaşamda her zaman bir bedel ödeyeceğini hatırla. Bir adım atmadan önce mutlaka ödeyeceğin bedeli bil ve kazanacaklarına değip değmedine bakarak kararlarını ver.
Kural 10: İnsanlara karşı nazik ve sevecen ol, ne olursa olsun asla bir başka insanı kırmak için konuşma, bilinçli olarak üzmeye çalışma ve kendi acını hafifletmek için bir başkasını yaralama.
Kural 11: Hayatta en büyük dostun sen olabileceğin gibi hayattaki en büyük düşmanın gene sen olabilirsin. Seçimini yap ve kendin için dostu mu yoksa düşmanı mi olacağına karar ver. Yaşamdaki tüm acıları atlatabilirsin, her şeye rağmen mutlu olmayı başarabilirsin, istersen kötü alışkanlıklarını birakabilir ve her zaman yeniden başlayabilirsin. İstersen kendine yeni bir hayat kurabilirsin. Eğer kendinin dostu olabilirsen….
Kural 12: Asla tecrübe kazanmaktan kaçma… Ne kadar zor olursa olsun, yeniden ayağa kalk ve yola devam et. Hayatı öğrenmek için o tecrübelere ihtiyacın var. Kalbin aşk acısı ile yaralanmış ise, sonsuza kadar kendini aşka kapatma. Ruhun insanların acımasızlığı ile incinmiş ise, hayata küsüp kendini karanlık bir dünyada yaşamaya zorlama. Bedenin çok büyük acılar çekmişse, kendini uyuşturup bırakma. Unutma bilge insan hayatı yaşayandır.
Daha dün çocuktum, ne ara büyüdüm de olgun bir insan oluverdim diye sorarsın kendine. Bazı insanlara oranla yaşanmışlıkların fazlaysa olduğundan daha büyüksündür aslında. Acılar, insanlar, hayat içinde yoğrulmuştur hamurun.
Bunların etkisinde buram buram kaldıysan da yaşıtlarına göre bir tutam daha olgunsun demektir.
1. Yalnız başına yaşamak…

Yalnız başına yaşamayı öğrendiğinde sorumlulukları tek başına üstlenirsin, artık kimseye muhtaç olmayacak kıvama gelirsin.
Hasta olduğun bir günde bir tas çorba yapanın olmadığında hayatın şakası olmadığını anlarsın.
2. Parasız kalmak…

Parasız kaldığında anlarsın ki hayatın en önemli kurallarından biri de budur, ne yapıp edip para kazanman gerekmektedir.
İşin şakası yoktur; baba parası yediğin, burslarla geçindiğin günler geride kalmıştır.
3. Sevdiğin insandan ayrılmak…

Hayatının geri kalanını onunla geçireceğini düşünürsün, bir de bakarsın ki elleri ellerinden ayrılıp gitmiş.
Sanki hiç ayrılmayacakmışsınız gibi hissedersin ancak her şeyin değiştiği gibi insanlar da değişir.
4. İnsanların güvenini boşa çıkarması…

Güvendin, güvenmemen gerektiğini anladın. Tekrar güvendin, tekrar neden güvendiğine anlam veremedin. Bu işler böyle.
5. İş hayatı…

Görüp görebileceğin en ciddi ortama hoş geldin, artık sistemin bir parçasısın.
Kendini üstün zannedenlerin tavırlarıyla, resmi hitaplarla boğuşurken sen de ister istemez ortama ayak uydurursun.
6. Her tarzdan arkadaşa sahip olmak…

7. Hastalık…

Kötü bir hastalığa yakalandığında veya hastalanan bir yakının olduğunda içindeki çocuk bir anda uçup gidiyor.
Sağlığın hayattaki en önemli şey olduğunu anlıyorsun.
8. Abi/abla, dayı/teyze olmak…

9. Kitaplar…

İyi bir yazarın penceresinden hayata baktığında hayata bakış açın da o derece genişler.
Bambaşka hayatlardır kitaplar.
10. Boşanmış aile çocuğu olmak…

Daha çocukken büyük bir yıkımla karşı karşıya kalırsın, hayat seni erken yaşta yontmaya başlar.
Anne-baba şefkatini bir arada hissedemeyince ister istemez yaşıtlarından daha olgun birine dönüşüverirsin.
11. Haksızlığa uğramak…

Hayatın her alanında vardır ve böyle yaşamaya bir şekilde alışmak zorunda kalırsın.
Sistem haksızlığa uğratır, insanlar haksızlığa uğratır ve sen karşılaştığın her haksızlıkta biraz daha büyürsün.
12. Olgun bir arkadaşa sahip olmak…

En yakın arkadaşın ne kadar olgunsa sen de onunla birlikte yol alıyorsun. Çocuksu bir ruha sahipsen birbirinizi tam anlamıyla dengelersiniz.
13. Anne/baba olmak…

Çocuklarını koruma içgüdüsü ve en iyisine layık olmaları için sarf ettiğin çabayla hiç hissetmediğin kadar olgun hissedersin.
Onlar rahat etsin diye gerekirse kendinden kısıtlarsın.
14. Hataların, yenilgilerin…

15. Yaşadığın aile ortamı…

Karakterinin temelleri atılıyor ne de olsa.
Ailen seni el bebek gül bebek büyüttüyse ileride kendi ayaklarının üzerinde durması kolay olmayacaktır.
16. Öğrenmek…

Hayat, acısıyla tatlısıyla öğretiyor.
Sen öğrenmek istemesen bile hayat bazı gerçekleri tüm çarpıcılığıyla öğretir ve bazen çok ani bir şekilde seni olgunlaştırır.
17. Ölüm…

Hayatın boyunca yanıbaşında olan biri beklemediğin anda hayata veda ettiğinde hayatın en acı gerçeğiyle başbaşa kalırsın.
Bilirsin bir gün onları kaybedeceğini ama bu kadar vaktinden önce olacağına hiç ihtimal vermemişsindir.
18. Ve bunların tamamını içine alan zaman…

kaynak: onedio
![00007beyin[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2016/02/00007beyin1.jpg?w=780)
Dr. Yavuz, sağ ya da sol beynin baskın olup olmadığını belirlemek için aşağıdaki testin yapılmasının yeterli olacağını ifade etti.
Cevaplarda ‘A’ şıkkının sayısı fazla ise sağ beynin daha gelişmiş olduğu anlamına geliyor, ‘B’ şıkkı çok ise sol beynin etkin olduğu anlamı çıkıyor.
Okuldayken hangi dersleri daha çok severdiniz?
a) Türkçe, resim, sosyal vb.
b)Fenle ilgili olanları.
2-Hangi tip sporları yapmaktan hoşlanırsınız?
a)Tek başına yapılan sporları
b)Takım sporlarını.
3-Gördüğünüz rüyaları hangi sıklıkta hatırlarsınız?
a)Çoğunlukla hatırlarım,
b)Ender olarak hatırlarım.
4-Ellerinizi ve mimiklerinizi konuşurken ne sıklıkta kullanırsınız?
a)Çok kullanırım
b)Çok az kullanırım.
5-İki elinizin parmaklarını birbirine geçirerek kapatın. Hangi elinizin baş parmağı üstte kalıyor?
a)Sağ
b)Sol
6-Şu an saatin kaç olduğunu tahmin edin, şimdi saate bakın, yanılma payınız ne kadar?
a)On dakikadan fazla,
b)On dakikadan az.
7-Aşağıdakilerden hangisini daha kolay hatırlarsınız?
a)İnsanların yüzlerini,
b)İnsanların isimlerini.
8-İki gözünü açık tutarak elinizdeki kalemi, bir cam kenarı veya kapı kenarı ile hizalayın. Önce sol gözünüzü, sonra sağ gözünüzü kapatın. Hangi gözünüzü kapatınca kalem daha az oynuyor?
a)Sağ gözümü kapatınca
b)Sol gözümü kapatınca
SOL ELİ KULLANANLARIN SAĞ BEYNİ BASKIN”
Sağ ve sol el kullanımı ile hangi beynin daha baskın olduğu arasında önemli bir ilişki olduğunu belirten Dr. Yavuz, şunları kaydetti: “Günlük hayatta sol elini kullanan kişilerin sağ beyinleri baskın durumdadır. Eğer kişi sağ elini kullanıyorsa o zaman da sol beyin baskındır. Bu nedenle şunu diyebiliriz ki solak olanlarda sağ beyin baskın durumda olacağı için, bunlarda mimarlık yeteneği ve müzisyenlik kabiliyetleri iyi gelişmiştir.
Sağ ve sol beyni baskın kişiler matematiksel yeteneğe sahip olabilir ancak sağ beyin daha çok matematiğin geometri, sol beyin ise cebirsel bölümü ile ilgilenir. Buradan şu netice çıkıyor ki solak olan bir çocuğun, mimarlığa ya da güzel sanatlara yönlendirilmesi gerekebilir.
Bireyin, fen ya da konuşma becerisi gerektiren avukatlık veya pazarlama gibi bir meslekle uğraşması hata olabilir. Çünkü sol beyin konuşma becerilerinde rol oynar. Eğer solak bir kişi, hukuk mesleğini seçmişse avukatlığı değil estetik muhakeme yeteneğine yönelten sağ beyinden dolayı hakimliği tercih etmelidir.”
ALINTI
![12744517_10208946263561711_6141591592740836584_n[2]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2016/02/12744517_10208946263561711_6141591592740836584_n2.jpg?w=780)
En iyi değilim, en kötü de
En cömert değilim, en cimri de
En kibirli değilim, en mütevazi de
Hiç kimseyi kandırmamış değilim, herkesi aldatmış ta.
Kimseyi yarı yolda bırakmamış değilim, herkesi satmış ta…
Hep iyiliğimde kaybetmiş değilim
Kötülük yapa yapa kazanmış da
Çok başarılı olduğum günler de oldu, dibe vurduğum da
Sevgi dolu değilim, nefret dolu da.
Barışçıyım, biraz da savaşçı.
Biraz güçlüyüm, biraz zayıf.
Biraz iyiyim, biraz kötü.
İyi? Kötü ?
İnsanım…
Kalabalığı sevmediklerini az çok biliyorsunuz, yine de onları devamlı kalabalık yerlere davet ediyorsunuz. Yapmayın bunları, tanıyın artık şu insanları…

2. Eğlence anlayışları diğer insanlardan çok başkadır. Fiziksel değil, zihinsel aktiviteden keyif alırlar…

3. Çoğu zaman buluşmalara gitmek istemezler fakat kimseyi kırmak da istemezler. Bahane üretme şampiyonudur onlar…

4. Genellikle az sayıda arkadaşları vardır ve onlarla ev ortamında takılmayı tercih ederler…

5. Gösteriş meraklısı değildirler. Hatta hiçbir zaman dikkat onların üstünde toplansın istemezler…

6. Onları lise, üniversite mezuniyet kutlamalarında görmeyi sakın beklemeyin. Üzülürsünüz…

Ödül töreninde “En iyi çıkış yapan sanatçı” seçilseler, ödülü onlar adına başkası alır. O seviye…
7. Öyle çabucak yakınlık kurmalarını filan beklemeyin. Size güvenmeleri uzun zaman alabilir…

8. Yapmacık insanlar değildirler. Kimsenin hoşuna gitmek için rol yapmazlar…

9. Uzaktan rahat görünürler fakat üstlerine gelinirse gerilirler…

10. Etraflarındaki insanlar tarafından “gıcık”, “uyuz” gibi nitelendirmelere maruz kalabilirler fakat bu, onları gerçekten tanımayanların yakıştırmasıdır…

11. Yalnızlıktan korkmazlar. Onu severler, kucaklarlar…

12. Genellikle bir şeyleri eleştirmeyi çok severler. Bu belki de tek kötü yanlarıdır…

13. İşte, okulda bir şeylere çalışmak onlar için ölüm gibidir. En iyi odaklanmayı yalnızken sağlayabilirler…

14. Her kalabalığa karıştıklarında içlerinden “Bir daha asla!” derler…

15. Ve her eve döndüklerinde dünyanın en büyük mutluluğunu yaşarlar…
Kalabalığı sevmediklerini az çok biliyorsunuz, yine de onları devamlı kalabalık yerlere davet ediyorsunuz. Yapmayın bunları, tanıyın artık şu insanları…

2. Eğlence anlayışları diğer insanlardan çok başkadır. Fiziksel değil, zihinsel aktiviteden keyif alırlar…

3. Çoğu zaman buluşmalara gitmek istemezler fakat kimseyi kırmak da istemezler. Bahane üretme şampiyonudur onlar…

4. Genellikle az sayıda arkadaşları vardır ve onlarla ev ortamında takılmayı tercih ederler…

5. Gösteriş meraklısı değildirler. Hatta hiçbir zaman dikkat onların üstünde toplansın istemezler…

6. Onları lise, üniversite mezuniyet kutlamalarında görmeyi sakın beklemeyin. Üzülürsünüz…

Ödül töreninde “En iyi çıkış yapan sanatçı” seçilseler, ödülü onlar adına başkası alır. O seviye…
7. Öyle çabucak yakınlık kurmalarını filan beklemeyin. Size güvenmeleri uzun zaman alabilir…

8. Yapmacık insanlar değildirler. Kimsenin hoşuna gitmek için rol yapmazlar…

9. Uzaktan rahat görünürler fakat üstlerine gelinirse gerilirler…

10. Etraflarındaki insanlar tarafından “gıcık”, “uyuz” gibi nitelendirmelere maruz kalabilirler fakat bu, onları gerçekten tanımayanların yakıştırmasıdır…

11. Yalnızlıktan korkmazlar. Onu severler, kucaklarlar…

12. Genellikle bir şeyleri eleştirmeyi çok severler. Bu belki de tek kötü yanlarıdır…

13. İşte, okulda bir şeylere çalışmak onlar için ölüm gibidir. En iyi odaklanmayı yalnızken sağlayabilirler…

14. Her kalabalığa karıştıklarında içlerinden “Bir daha asla!” derler…

15. Ve her eve döndüklerinde dünyanın en büyük mutluluğunu yaşarlar…
KOÇ BURCU
Ruhunuzu mest eden baygın bakışlarıyla sizi kendine bağımlı eder. Ona aşık olmak çıkmazı olmayan bir labirente girmek gibidir.
BOĞA BURCU
Sadakat tescilli kişilerdir. Onlar kilometrelerce uzakta da olsa yanınızdaymış gibi hissedersiniz….
İKİZLER BURCU
Onun güzelliğini yalnızca gözlerinle değil bütün azalarınla hissetmelisin. İşte o zaman aşktan sonsuz tat alırsın.
YENGEÇ BURCU
Bir Yengeç’in kalbinde biri varken içeri başka kimse giremez! Birini yaşarken bir başkasına başlayamaz.
ASLAN BURCU
Sevebilmek ve sahiplenebilmek bir yetenekse, Aslan en yeteneklisidir. Onun tarafından sahiplenmek eşsiz bir duygudur.
BAŞAK BURCU
Ona sakın yav.şamayın çünkü hiç haz etmez. Efendi ve dürüst değilseniz Başak için bir hiçsiniz.
TERAZİ BURCU
Onlarla dost olmanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Terazi burcunun kalbi sığınabileceğiniz en güvenli ve en huzurlu limandır.
AKREP BURCU
Sevgiden çok saygıya değer verir.. Çünkü saygı bitince sevginin de yok olacağına inanır.
YAY BURCU
Mutluluk denizinde kulaç atmak gibidir Yay’la beraber olmak. Sevdiği kişiye mutlu eder yeter ki haketsin.
OĞLAK BURCU
Eğer bir Oğlak ile beraberseniz yapmanız gereken tek şey şükretmek olmalı. Onunla beraber uyuyakalmak.. Söyle…yeceklerim bu kadar.
KOVA BURCU
İstiridyenin içindeki paha biçilmez bir inci gibidir. Başlı başına bir hazinedir. Bu yüzden kolay kolay sahip olamazsınız..
BALIK BURCU
Karanlık gecenizi aydınlatan Ay gibidir. Ama onu kırarsanız gündüzünüzü karartan kara bulut gibi çöker tepenize.
Yakın zamanda kendi gelişimine önem veren herkese önerebileceğim bir kitap okudum. “Gorilla Mindset” (Goril Zihniyeti) isminde ustalıkla yazılmış bu kitabın yazarı Mike Cenovich. Kitabın beni kendine hayran bırakmasının nedeni okuduğunuz her sayfada yer alan aktiviteler ve kurgusu sayesinde özgüveninizin arttığını hissettirmesi. Gorilla Mindset sizin inanç ve hayat tercihlerinizi sorgulamanızı sağlıyor. Kendinizi kabul etmenizin, kendinize karşı anlayışlı ve kibar olmanızın değerini öğretiyor; bu sayede başkalarıyla olan ilişkilerinizin kaçınılmaz bir şekilde iyileşeceğini söylüyor. Buna Domino Etkisi adı veriyoruz. Yaşadığınız bazı olaylar çerçevesinde, çare göremediğiniz durumlarda bir ışığın, bir umudun, varlığını size gösteriyor. Dengede bir zihin ile daha net bir düşünme tarzı geliştirmenize yardımcı oluyor. Bedeninize saygı, itina ve sevgi göstermeyi öğretiyor. Öz sevgiyi ve minnettarlık duygularını da sizlere aşılıyor. Alışkın olunan hayatı değil, hayal edilen hayatın nasıl yaşanması gerektiğini gösteriyor.
Bu kitapta, iki farklı zihniyet türü var; birincisi gelişim ve hedeflere ulaşma yeteneğini temsil eden bolluk zihniyeti, ikincisi ise değişimin bir hayal olduğu sabit bir zihniyet türü olan kıtlık zihniyeti. Bu ikinci tür zihniyet türünde yaptığınız hiç bir şey yeterince iyi değil ya da bir değer ifade etmiyor. Kıtlık zihniyetine sahip olan insanlar genellikle bir duruma saplanıp kalmış, mutsuz ve depresif insanlar oluyor. Bu yazıyı okurken bolluk zihniyetine sahip olmanızı istiyorum. Çünkü böyle bir algılama size en büyük mutluluk ve neşenin kapılarını açıyor.
Gorilla, iç-konuşma alışkanlıklarını anlayarak, bu alışkanlıkları hayatınıza dahil etmeniz büyük önem taşıyor. Eğer bunları öğrenmez ya da en azından bu alışkanlıklardan bazılarına aşina olmaya çalışmazsanız dünyaya yaydığınız negatif enerjinin içinizde tezahür edenlerle bağlantısını hiçbir zaman bilemeyebilirsiniz.
Kendinizi iyileştirerek, ilişkilerinizi iyileştireceksiniz.
1. Alışkanlık: Gorilla Mindset “Her zaman bunu yapıyorum, her zaman şunu yapıyorum…” gibi kesin ifadelerle konuşmanın gelişim fırsatınızı sınırlandırdığını anlamanızı istiyor. Örneğin, “İnsanlarla ilişki kurmada her zaman kötü oldum” şeklinde bir ifade gelişim için hiçbir alan bırakmıyor, böyle bir ifadeyle kendinizle ilgili değiştirilemez bir beyanda bulunmuş oluyorsunuz. Kaderinizi sosyal olarak beceriksiz bir insan olarak mühürlüyorsunuz. Bunun ayrıntılarını inceleyelim mi? Nasıl HER ZAMAN kötü ilişkiler kurmuş olabilirsiniz ki; bu sizin tüm hayatınız boyunca hiç kimseyle bir kere bile sohbet etmeyi başaramamış olduğunuz anlamına gelmiyor mu? Tek bir basit günaydın ya da merhaba dememiş olduğunuzu gösteriyor. Bununla nereye varmak istediğimi anlıyor musunuz? İyi
O zaman yola devam edelim değil mi? Böyle bir iç-konuşmayı değiştirmek için “Geçmişte sosyal biri olmasam da artık bu yeteneğimi bugün ve gelecekte geliştirmek için çalışacağım…” diyebilirsiniz.
Kendinize şimdi şu soruyu sorun: Hangi ifade gelişiminize açık ve umut dolu?
2. Alışkanlık: Kendinizle sevdiğiniz biriyle konuşur gibi konuşun. Bunun önemli olmasının nedeni yakın arkadaşlarınıza ya da kısaca başkalarına daha anlayışlı ve kibar olduğunuzdur. Önünüze koydukları problemler kabul edilemez olsa da, problem ya da problemlerin kendi hayatları üzerinde ya da hatta sizin hayatınızın üzerinde negatif bir etkisi olsa da, konuyla ilgili yanlış ve doğruları anlatırken hassas olma gereği hissedeceksiniz.
Egzersiz: Bir sonraki sefer bir arkadaşınızla konuşurken nasıl konuştuğunuzu fark etmenizi istiyorum; tonlamanızı, sözlü ve beden dilinizi dinleyin. Bu egzersiz kendinize diğerlerinden daha zalim davrandığınızı gösterecektir.
Kendinizle nasıl konuştuğunuza dikkat edin çünkü bu konuşmayı dinleyen ve duyan insan sizsiniz. Lisa M. Hayes
3. Alışkanlık: Bir başka harika uygulama kendinize kızdığınız zaman gülümseme alışkanlığını benimsemektir. Kendinizi aşağılayıcı bir şekilde konuşmaya başladığınızda sadece gülümseyin; çünkü gülümsemek Endorfin adı verilen Mutluluk Hormonunun salgılanmasını sağlar.
Bunun yanı sıra insanların duygu durumlarıyla vücutlarının arasında çok kuvvetli bir bağ vardır. Bir olay dahilinde vücut dilinizi nasıl kullandığınız, duygu skalasında yukarı mı yoksa aşağıya mı inip çıkacağınızı belirleyecektir.
Egzersiz: Kötü ve keyifsiz hissettiğinizde kendinize sevgi dolu davranın, derin bir nefes alın ve yüzünüze bir gülümseme yerleştirin. İçinde olduğunuzu düşündüğünüz olumsuz duyguya teslim olmamaya çalışın; kendinize küçük de olsa savaşmak, mutlu olmak, bardağı yarı boş değil de yarı dolu olarak görmek için bir şans tanıyın.
4. Alışkanlık: Kendinize karşı aşağılayıcı bir şekilde konuşmak yerine kendinize önemli bir soru sorun.
Sizi ömür boyu hapse mahkum eden eleştiri cümlesini kendinizi geliştirmenizi sağlayacak bir soruya dönüştürün.
5. Alışkanlık: İç konuşmanızı geliştirmenin bir başka yolu aynanın karşısında kendinizle konuşmanızdır. Ayna karşısında konuşmak aslında nasıl iletişim kurduğunuzla ilgili farkındalığınızı olgunlaştıracaktır. Kendinizi dinlemeniz ve ayna karşısında yüz ifadenizi görmeniz size kelimeleri seçerken daha yumuşak olmayı öğretecektir.
Egzersiz: Kötü bir döngüye girdinizi hissettiğiniz zaman “karşınızda gördüğünüz kişiyi sevip sevmediğinizi” ya da “olmak istediğiniz kişinin bu olup olmadığını” sormalısınız. Lütfen kelimelerin kılıçtan daha keskin olduğunu unutmayınız…
Kendinize İyi Davranın
6. Alışkanlık: Yukarıda bahsedilen uygulamalara ek olarak, size özel bir olumlama ya da bir mantra bularak iç-konuşmanızı daha iyi hale getirebilirsiniz; bu özellikle öz-değişim arayışında başarılı olmak için bir neden ya da irade varsa çok daha değerli hale gelir. Bu mantra bir kelime, cümle ya da mutluluk ve güven veren kelimelerden oluşan bir yazı da olabilir. Seçtiğiniz olumlama cümlesi, pozitif yönde değişiminiz için çıktığınız bu güzel ama sabır gerektiren yolda size manidar olmalıdır.
Örnek: “Yapacağım”, “İnan ve kabul et”, “Sadece nefes al ve başar” “… yapacağım çünkü…”…
Hayatta her şeyde olduğu gibi iç-konuşmada da böyle bir geçişe alışmak zor olabilir; bilinçsizce kendinizi eleştirmeye o kadar alışmış olabilirsiniz ki değişimin gerekli olduğunu idrak etmeniz bile zor bir konsepttir. Bu 6 alışkanlığı uygular ve hayatınıza dahil ederseniz zamanla yaşamınızın kalıplaşmış bir parçası haline geldiğini görürsünüz. Lütfen şu cümleyi unutmayalım pratik mükemmelleştirir…
Kişisel Gelişim için Motivasyonunuzu Kaybetmeyin
Bilge bir yazar Zig Ziglar’ın bir keresinde söylediği gibi, “İnsanlar sıklıkla motivasyonun uzun süre devam etmediğini söyler. Aynı şekilde, temiz olmak da uzun sürmez – bu nedenle her gün banyo yapmanız tavsiye edilir…”
kaynak: filminds.com
şebnem dural