Woody Allen filmlerinin kendine has bir doğası, ilginçliği, uzadıkça uzayan diyalogları var. Panik atak, manik depresif karakterler filmlerinin her yerinde. İşte bu ustaca serpiştirilmiş şeyler, kurgu, günlük yaşamın içinden kopup gelen, yapmacıklıktan uzak diyaloglar bize çok şey öğretebilir. Neler mi mesela?
Not: Burada Woody Allen filmlerinden bahsedilmektedir. Özel hayatında yaşadıkları bu içeriğin konusu değildir.
2. Asla olmaz olmaz deme, olmaz olabilir.
3. Aşk, insanoğlunun hala çözemediği en büyük gizemdir, nerede, ne zaman, nasıl geleceğini kestiremezsin.
4. Hayatın sarpa sarmaya başladığında paniklersen daha dibe batacağından emin olabilirsin.
5. Şans, hayata doğrudan etki eden önemli bir faktördür.
6. Hayallerinin peşinden gitmen gerektiğini hissettiğinde, git.
7. Hayatımızı şekillendiren, diğer insanlarla olan ilişkilerimizdir.
8. Hayat bazen seni hiç hak etmediğin yerlere getirebilir veya düşürebilir, durumunu ne kadar çabuk kabul edersen, o kadar başarılı olursun.
9. “Kelebek etkisi” gerçektir ve sıkça yaşadığımız bir gündelik yaşam parçasıdır.
Bilinçsizce sarf ettiğiniz bir sözün sizi hangi olaylara sürükleyebileceğini tahmin dahi edemezsiniz.
10. Vicdanı asla küçümsemeyin, onu rahatsız eden bir şey yaptığınızda büyük bedeller ödeyebilirsiniz.
11. Mutlu olmadığınız bir ilişkiyi sürdürmek için ne kadar çabalarsanız çabalayın yürümeyecektir.
12. Her şey bir tartışma konusudur, hiçbir şeyi tabulaştırmayın.
13. İnsan tanımak önemlidir, her yeni tanıdığınız insan size yeni şeyler vadeder.
14. Zeka, hem kadın hem de erkek için son derece önemlidir.
15. Mizah, hayatın olmazsa olmaz olgularından biridir.
16. Dinlemek önemlidir, biri konuşurken onu dinlemek çok şey kazandırır.
17. Korkularınızı, endişelerinizi, sevinçlerinizi, saçma da olsa her türlü düşüncenizi anlatın, paylaşın, söyleyin… İçinizde tutmayın.
Bonus – “Hayatta sevdiğim her şey ya ahlak dışı ya yasadışı ya da şişmanlatıyor.”
kaynak: onedio
Bilim insanları, yerçekimini ve evreni anlama yolunda muazzam bir keşif yaptıklarını açıkladı.
Albert Einstein’ın kuramlarından 100 yıl sonra, onun tüm evrene yayıldığını söylediği yerçekimi dalgalarını nihayet gözlemlediler.
Yerçekimi dalgalarını “görebilmenin” Büyük Patlama’dan başlayarak uzayın pekçok sırrını çözmekte faydalı olacağı ifade ediliyor.
Projenin Avrupa’daki lideri olan Max Planck Yerçekimi Fiziği Enstitüsü’nden Profesör Karsten Danzmann, Higgs bozonunun bulunuşu kadar önemli bir keşif yaptıklarını, bu keşfin DNA’nın yapısının anlaşılması ile bir tutulması gerektiğini söyledi.
BBC’ye konuşan Danzman “Kesinlikle Nobel’i hak ediyoruz” dedi.
Uzay-zamandaki dalgalar.
İki büyük kara deliğin çarpışması gibi şiddetli olaylarla doğuyor ve örneğin bir havuza taş atıldığında yüzeyinde oluşan halkalar gibi dağılmaya başlıyorlar.
Yerçekimi dalgaları, uzayda geçtikleri yeri geriyor ya da sıkıştırıyorlar.
Işık hızıyla hareket eden bu dalgalar zamanla yalnızca galaksiye değil, uzay-zamanın tümüne yayılıyor.
Başka açılardan da ışığa benzeyen bu dalgaların, ışıktan önemli bir farkları var: Onun gibi başka cisimler tarafından saçılmıyor ya da emilmiyorlar. Yani bozulmadan kalıyorlar.
Bu nedenle de bilim insanları onlara “Mükemmel haberciler” diyor. Bu dalgalarla gönderilen mesaj, aradan milyonlarca yıl da geçse ilk günkü gibi kalıyor.
Keşfi yapan Ligo İşbirliği adlı uluslararası ekip, gözlemlerinin astronomide çığır açacağını ve nihayetinde Büyük Patlama’yı anlamamıza yardımcı olacağını söylüyor.
Çünkü yerçekimi dalgalarının ilk olarak evrenin oluştuğu anda meydana geldikleri ve hala uzayda dolaştıkları tahmin ediliyor.
Profesör Stephen Hawking, BBC’ye verdiği özel mülakatta bunun bilim tarihine geçecek bir an olduğunu söyledi.
Kara delikler konusunda uzman olan Hawking, “Yerçekimi dalgaları, evrene bakmanın yepyeni bir yolunu sunacak bize. Onları saptayabilir olmamız, astronomide devrim yaratabilir.” dedi ve ekledi:
“Einstein’ın İzafiyet Teorisi’ni sınamanın yanı sıra, evrenin tarihi boyunca oluşmuş tüm kara delikleri görmeyi umabiliriz. Hatta Büyük Patlama sırasındaki evrenden kalıntıları bile görmek mümkün olabilir.”
Keşfin özellikle uzayın “Karanlık Evren” denen ve bugün elimizde olan teleskoplarla göremediğimiz daha büyük olan bölümünü anlamakta işe yarayacağı umuluyor.
Kara delikler, nötron yıldızlar ilk bakılacak yerler olacak.
Ama tabii asıl, uzayın derinliklerinde geçmişin ve “Büyük Patlama”nın izleri aranacak.
Bilim çevreleri bu imkanın yepyeni bir kuşağı bilimsel araştırmalara yönelteceği umudunu da dile getiriyor.
Dünyanın çeşitli yerlerindeki laboratuarlar, yıllardır L şeklindeki uzun tüneller boyunca lazer ışıkları yollayarak uzay-zamanın dokusundaki dalgalanmaları saptamaya çalışıyordu.
Dalgaların izi, interferometre denen aletlerle ölçülen, bir atomun büyüklüğünden kat kat ufak değişimlerde arandı.
Yerçekimi dalgaları, uzayda geçtikleri yeri geriyor ya da sıkıştırıyorlar.
Sonunda ilk gözlem, Dünya’ya bir milyardan fazla ışık yılı uzaklıkta iki kara deliğin çarpışması sırasında yapıldı.
Üstelik kara deliklerin birleşmesi ABD’de Washington ve Louisiana eyaletlerindeki iki ayrı LIGO (Lazer İnterferometre Yerçekimi Dalgası Gözlemevi) laboratuarında birden, 14 Eylül 2015’te, 13:51’de saptandı.
Yani interferometreler bir milyar yıldan fazla bir süre önce yaşanan olayı kaydedebildi.
2014 yılında Antarktika’daki BICEP-2 teleskobuyla çalışan araştırmacılar ilk keşfi yaptıklarını sanarak bilim dünyasını heyecanlandırdı.
Ancak iki hafta kadar sonra, yanlış analiz yaptıkları ortaya çıktı.
İzafiyet Teorisi’ni yazarken ortaya attığı kuramlardan birinde, tüm evrenin yerçekimi dalgalarıyla kaplı olduğunu söylemişti.
Einstein’a göre uzayda bir bölgedeki yerçekimi ani bir olay sonucu değişirse, o bölgeden uzaya ışık hızıyla yerçekimi enerjisi dalgaları yayılır.
Bu dalgalar da uzayda geçtikleri yerleri gerer ya da sıkıştırır.
Fakat Einstein bir noktada yanıldı: Bu dalgaların fiziksel varlığını saptamanın hiç mümkün olmayabileceğini yazmıştı.
Kaynak bbc fizikist
Nazım Hikmet, 3 Haziran 1963’te aramızdan ayrıldı. Onu ölüm yıldönümünde en sevdiğimiz dizeleriyle anıyoruz. Siz de sevdiğiniz dizeleri Yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.
“Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
farkına bile varmadan?
Nasıl etmeli de ağlayabilmeli
ayıpsız,
aşikare,
yağmur misali?”
“Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda
Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye!.. .
Rakı sofralarında söylenip, acı tütün çiğnercesine sevdik
ANLAYAMADILAR…”
“Sen sabahlar ve şafaklar kadar güzelsin
Sen ülkemin yaz geceleri gibisin
Saadetten haber getiren atlı kapını çaldığında
Beni unutma
Ah! saklı gülüm
Sen hem zor hem güzelsin
Şiirlerimin ılıklığında açılmalısın
Sana burada veriyorum hayata ayrılan buseyi
Sen memleketim kadar güzelsin
Ve güzel kal”
“Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
iyisi mi,
beni yaktırırsın,
odanda ocağın
üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf,
beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakârlığımı anlıyorsun :
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sende ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yatarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar…”
“«Mürdüm eriği
çiçek açmıştır.
— ilkönce zerdali çiçek açar
mürdüm en sonra —
Sevgilim,
çimenin üzerine
diz üstü oturalım
karşı-be-karşı.
Hava lezzetli ve aydınlık
— fakat iyice ısınmadı daha —
çağlanın kabuğu
yemyeşil tüylüdür
henüz yumuşacık…
Bahtiyarız
yaşayabildiğimiz için.”
“Ruhum
gözlerini yumuşacık yum
kucağımdaymışsın gibi bırak kendini
ninni,
uykunda unutma beni
ninni…
Gözlerini yumuşacık yum
yeşil ela gözlerini
ninni ruhum ninni
Sen yukarda yemişli dalların içindesin,
yeşil gözlerin güneş dolu,
dudakların bala bulanmış
ben ağacın dibindeyim,
bir ayağım çukurda…
Ben senden çok önce gideceğim,
sen bensiz kalacaksın ihtiyarlığında…”
“Gözlerine bakarken,
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma.
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde,
kayboluyorum…
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
Durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren.
fakat hiç bir zaman;
büsbütün teslim olmayacak olan…”
“Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı, daldaydık, aynı daldaydık
Aynı daldan düştük ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüzyıllık.”
“Gönlümle baş başa düşündüm demin;
Artık bir sihirsiz nefes gibisin.
Şimdi ta içinde bomboş kalbimin
Akisleri sönen bir ses gibisin
Mâziye karışıp sevda yeminim,
Bir anda unuttum seni, eminim
Kalbimde kalbine yok bile kinim
Bence artık sen de herkes gibisin.”
“Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını bastın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam..
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.”
“İkimiz de biliyoruz, sevgilim
öğrettiler:
aç kalmayı, üşümeyi,
yorgunluğu ölesiye
ve birbirimizden ayrı düşmeyi.
Henüz öldürmek zorunda bırakılmadık
ve öldürülmek işi geçmedi başımızdan.
İkimiz de biliyoruz, sevgilim,
öğretebiliriz:
dövüşmeyi insanlarımız için
ve her gün biraz daha candan
biraz daha iyi
sevmeyi…”
“Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum…”
“Seviyorum seni
denizi uçakla ilk defa geçer gibi.
İstanbul’da yumuşacık kararırken ortalık
içimde kımıldanan bir şeyler gibi,
Seviyorum seni
‘Yaşıyoruz çok şükür!’ der gibi.”
“Kar kesti yolu
sen yoktun
oturdum karşına dizüstü
seyrettim yüzünü
gözlerim kapalı
Gemiler geçmiyor
uçaklar uçmuyor
sen yoktun
karşında duvara dayanmıştım
konuştum, konuştum, konuştum
ağzımı açmadan
Sen yoktun
ellerimle dokundum sana,
ellerim yüzümdeydi”
“Bir tanem!
Son mektubunda:
“Başım sızlıyor
yüreğim sersem!”
diyorsun.
“Seni asarlarsa
seni kaybedersem;”
diyorsun;
“yaşayamam!”
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlarda
ölüm acısı.”
“O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan bir ev.
Bir dev gibi seviyordu dev.
Ve elleri öyle büyük işler için
hazırlanmıştı ki devin,
yapamazdı yapısını,
çalamazdı kapısını
bahçesinde ebruli
hanımeli
açan evin”
“Yapraklara dallara, yeşillere, allara,
nice nice yıllara gülüm, nice nice yıllara.
Yaprak dala, al yeşile yaraşır,
gayrı bundan böyle vermem seni ellere..”
“Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının…
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti…”
“O şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
– her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!… –
Ve ne düşünüyor
beni mi?
Yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
Yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?”
“Sevgilim yalan söylersem sana
Kopsun ve mahrum kalsın dilim
Seni seviyorum demek bahtiyarlığından
Sevgilim yalan yazarsam sana
Kurusun ve mahrum kalsın elim
Okşayabilmek saadetinden seni
Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim
iki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar
Ve göremesinler seni bir daha”
“Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Değmez,
bu bahiste
geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saçlarını güneşte kurut:
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar…
Sevgilim, sevgilim,
mevsim
sonbahar.”
“Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.”
“Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
Ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.
Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil…”
“Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.”
“Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni!
Niye böyle geç kaldın?”
kaynak: leblebi tozu
…
Soğuk havalarla birlikte hortlayan grip salgınını günlük yaşamda çok kolay uygulayabileceğiniz basit yöntemlerle kısa sürede atlatabilirsiniz. İşte altın değerinde tavsiyeler…
Gribal enfeksiyon soğukla birlikte herkes etkisi altına almaya başladı. Hepimizin bildiği gibi gribin en büyük ilacı C vitaminidir ve limon en büyük C Vitamini deposudur. Sizde gribal enfeksiyondan kurtulmak için aşağıdaki yolları deneyebilirsiniz.
AYAKLARINIZI 10 DAKİKA OVUN
Topuk ve ayakların emiş gücü yüksek olduğu için ayak ve topuklarımıza sürdüğümüz maddeler hızlı bir şekilde bedenimize yayılır. Limonu topuk ve ayak üzerine masaj yaparak 10 dakika uygularsanız grip enfeksiyonunu hızlıca atmış olacaksınız.
LİMON SUYU, TUZ VE KARABİBER KARIŞIMI
1 çorba kaşığı limon suyu, tuz ve karabiberi karıştırın ve için. Bu karışım içimizdeki tüm gribal enfeksiyonları etkisiz hale getirecektir.
LİMON SUYU İLE GARGARA YAPIN
2 çorba kaşığı limon suyu ve yarım çar bardağı suyu karıştırın. Ağzınızda gargara yapınız. Boğazınızdaki mikropları ve ağzınızdaki yaraları yok edecektir.
LİMON SUYUNU BURNUNUZA UYGULAYIN
Eğer burnunuz tıkalı ise birkaç damla limon suyunu 2 pamuğa uygulayıp burun deliklerinize uygulayın. Burnunuz hemen açıldığını ve nefes borunuzun temizlendiğini göreceksiniz.
Not: Grip olmadan önce günlük olarak tükettiğiniz nane ve limon çayı sizi harika bir şekilde zinde tutacaktır.
kaynak: her şeyden önce sağlık
Hayat aynı rutininde devam ediyor ve sıkılıyorsanız, yaşamı farklılaştırmanız ve beyninizi alışkanlıklarını bırakmaya zorlamanız gerekiyor. Bu size hem zihinsel zindelik hem de rahatlamayla birlikte mutluluk getirecek. Unutmayın hayata bir kere gelme şansınız var ve ilk önce kendinize dikkat edin:
Vücudunuzu yeni davranışlara alıştırın. Saçınızı tararken, dişlerinizi fırçalarken, kahvenizi karıştırırken ya da diğer günlük basit işleri yaparken sürekli kullandığınız elinizi değil diğer elinizi kullanın.
Gözlerinizi kapatın ve odada yolunuzu duygularınızla bulmaya çalışın. Bilinçli olarak sesleri dinlemeye ve kokuları almaya çalışın. Bazen yerden bir şey almanız gerektiğinde, ayaklarınızı kullanın mesela kapıyı ayağınızla kapatmak gibi… Kitap okumayı seviyorsanız bir sayfayı baş aşağı okuyun.
Birisini eleştirmek yerine övgü dolu sözler bulun ve söyleyin. Yargılayıcılığınızı askıya aldığınızda, o kişi sandığınızdan daha iyi insan olmaya başlayacak.
Buzdolabınızın içine dikkatlice bakın. Daha sonra kapağını kapatın. İçindekileri teker teker sıralamaya çalışın. Eviniz için de aynı şeyi yapabilirsiniz, pencerenin önündekileri ya da duvardaki resmin ayrıntılarını inceleyebilirsiniz.
Her gün 5 dakika, kendinizi bir başka insanın yerine koyun ve olaylarını onun bakış açısından anlamaya ve hissetmeye çalışın. Bir aktörmüş gibi yapın, rol gereği yani ve kişi gibi davranın. Ne hissederse hissedin.
Her zaman üzüntü ya da şüpheye yakalanıyorsanız ve kendinizi başkalarından daha aşağı görüyorsanız, bunun yerine en çok istediğiniz şeyi ayrıntılı olarak tasarlayın ve elde ettiğinizdeki yaşamınızı düşünün. Negatif düşünceleriniz olduğunda pozitife çevirmek için gün boyunca bunu uygulayın.
Her günün sonunda o ana kadar ne yaptığınızı 60 dakikada gözden geçirin. Bu gününüzü daha önemli hale getirmek için iyi yardımcı yoldur. O ana kadar olan tüm aktivitelerini zihinsel olarak gözden geçirin. Hafızanız gününüz hakkındaki boşlukları, anları kasıtsız olarak açığa vuracaktır. Siz de bunları daha iyi değerlendireceksiniz.
Esnek olmak ve kolayca uyum sağlamak için hayatınızı değiştirin, her gün farklı bir şeyler yapın. Farklı bir mağazadan alışveriş yapın ya da rutin ev-iş yaşamından çıkın
* Alıntıdır
Ayşe Takı Galerisinde ”Sevgilerle” isimli karma bir takı sergisinin açılışına gittim ve oradaki takılara bayıldım. Güzel insanlarla dostluk kurdum ve en Önemlisi Işıl İpekçinin tasarımı olan ”kalbim kanatlandı uçuyor”u çağrıştıran bir kolyeyi aldım. Hala kendinize hediye almadınız mı?
İşte size adres: Ayşe Takı Galerisi: Teşvikiye- Şakayık Sok. N. 53
Işıl İpekçi Tel: 0536 508 19 73
bilmelisiniz. Bu hem hayat kalitenizin artmasını sağlar hem de ağrılarınızı azaltır. Daha fazlası için gelin makalemize bakalım.
Peki bu kolay tarifi nasıl hazırlayacaksınız?
İlk görüşmede, birtakım karakteristik özellikler, dikkatinizi çekse ve size çekici gelse dahi, aşkta en iyi dengeyi yakalayabilmek için, kendi kişiliğiniz ile birebir uyuşabilecek kişilikte bir partner seçmeniz oldukça önemlidir.
Partnerimizi, kişiliğimize göre mi tercih ediyoruz? Belki bu konu hakkında, şu ana kadar hiç düşünmemiştiniz veya belki de bunun her zaman doğru bir davranış olduğuna inanıyordunuz. Ne olursa olsun, bugün sizi, uzun süren ve aşk dolu ilişkileri kurmada etkili, uzmanların da hemfikir olduğu dört kişilik tipi ile tanıştıracağız.
İnkar etmenin anlamı yok; bazen sadece beklediğiniz bir kişiye tutulabilirsiniz. Ki bu kişi, kişiliğinizle oldukça düşük oranda uyumludur ama yine de sizi bir şekilde tamamlamaktadır. Bazense, kişiliğiniz ile tamamen uyumlu bir insan ile birlikte olursunuz ancak bu ilişki bir şekilde mutsuz olarak sonuçlanır. Peki bu neden olur? Neden, uzun vadede bize acı getirecek kişilik özellikleri üzerine sabitlenmiş olarak bakarız konuya? Bu durum bozuk paranın iki farklı yüzü gibi (mutluluk ve mutsuzluk) öyle sık oluşur ki… Bu da insanları, bu konuya teorik açıklamalar getirmeye zorlayan bir durumdur.
Son zamanlarda yazılan ve insanların ”Neden O?” şeklinde sorular yönelttiği, spesifik olarak niçin özellikle de o tek bir kişiyi seçeriz konusunu işleyen bir kitap mevcuttur. Yazar Helen Fisher, Ruthgers Üniversitesi’ nde antropolojisttir. Yazdığı ilginç kitap, ilişkilerin üzerine inşa edilmekte olduğu dört kişilik tipini açıklamaktadır. Her birini aşağıda tartışacağız.
Bu insanlar, aşkı macera olarak görürler. Düşüncesiz, bağımsız, oldukça meraklı ve sık sık “anı yaşamak” düşüncesine göre hareket eden kişilerdir. Bu tarz insanların temel bazı kişilik özelliklerine göz atalım:
Direktör kişilik tipine mensup kimseler, tahmin edileceği üzere “baskın” kişiler olmak zorunda değillerdir. Bu; mantığın ve sağduyunun her şeyin üstünde olduğunu vurgulayan, en analitik kişilik tipidir. Direktörler, oldukça dengelidirler. Aşağıdaki özelliklere meyillidirler:
İnşaatçılar için, aile, arkadaşlar ve çevrelerinden oluşacak birlik, en temel değerleridir. Bu gruba mensup kişiler, sakin, girişkendirler, huzurlu insanlardır ve risk almaktan kaçınırlar. Tipik özellikleri:
Arabulucular; etkileyici, empatik ve idealisttirler. Bu gruba dahil kişiler, genellikle duyarlı, yine de yaratıcı ve açık fikirlidirler. Duyguları derindir ve duygusal anlamda tatmin olma ihtiyacı duyarlar. Arabulucular:
Fisher’ ın araştırmalarına göre, kişilik tiplerine göre en başarılı ilişkiler, aşağıdaki gibidir:
Sürpriz değil, duygu ve tutku temelli bir ilişki arayışında olan kişiler, kendileri gibi kişiler ile uyumludurlar. Örneğin; eğer Arabulucu veya İnşaatçı iseniz, durağanlığa veya bir aile sahibi olmaya yoğunlaştığınız zamanlarda doğallığı göremeyebilirsiniz veya anı yaşayamayabilirsiniz. Fisher’a göre, Kaşif-Kaşif kombinasyonu, sürekli iniş çıkışlarla, yeniden düzenlemelerle ve bir yerden bir yere hareket ile en patlayıcı uyum olabilirler. Birbirlerine yoğun aşk duymalarına rağmen, istediklerini elde ettiklerinde sıkılabilirler.
Bu çiftler aileye önem verirler, yeni arkadaşlarla tanışırlar, aileleri ile vakit geçirirler ve ortak geleceklerini birlikte inşa ederler. Geleceklerini; kararlı, sakin ve her alanını kontrol edebilecekleri şekilde inşa etmeyi tercih ederler. İçerisinde az miktarda heyecan ve risk vardır, yani bu ikisi, oyunu sakin ve güvenli oynamaktan hoşlanırlar.
Bu iki profile mensup kişiler, genellikle, uzun vadeli ve sabit ilişkiler kurmaya meyillidirler. Doğal olarak analitik, direkt ve mükemmeliyetçi olan insanlar, mutluluğu daha duyarlı, empatik ve duygusal kişiliklerde bulurlar. Bir bakıma, birbirlerini tamamlarlar. Analitik, tarafsız olan taraf sezgileri güçlü ve duyarlı olan taraf ile buluşur. Her iki taraf da, bir diğerinin ihtiyaçlarını karşılama konusunda istekli görünürler ve belki de basitçe, normalde deneyimlemeyecekleri şeyleri veya günlük hayatlarında karşılaşmayacakları durumları birlikte karşılarlar.
Açıkça görünmektedir ki; bu değerlendirme kesin bir yargı taşımamaktadır. Ancak yazarın niyeti, kişilik tiplerinin ilişkiyi nasıl daha istikrarlı ve tatmin edici kılabileceğini göstermektir. Bu fikir dikkate değerdir; çünkü eğer duygusal ve hassas bir insansanız, partnerinizle olan yaşantınızda istikrar ve huzur ararsınız. Dolayısıyla, bir ”Kaşif” ile birlikte olmak, çok iyi bir fikir olmayabilir. Zira, başlangıçta belki taraflar arasında tutku olabilir ancak uzun vadede, biri hayal kırıklığına uğrayacaktır.
kaynak: sağlığa bir adım
Ve ne zamandır hayalini kurduğunuz çılgın bir alışveriş
3. Mis gibi kokusunu yayan rengarenk açmış çiçekler.
Burnunuza dolan baharın habercisi kokular, içinizi açan renkler
4. Uzun zamandır görmediğiniz eski bir dostunuz.
Ve ona doyasıya sarıldığınız o an.
5. Büyüleyici duvar sanatıyla karşılaştığınız o an.
Bir de önünde afili bir fotoğraf çektirirseniz değmeyin keyfinize.
6. Size doğru koşan bir David Beckham.
Bir an nefesiniz de kesilebilir tabi
7. Ya da sırf onu görmek için yolunuzu değiştirdiğiniz, gizliden gizliye hoşlandığınız kişi.
Sonuçta bazen tesadüfleri kendimiz yaratmamız gerekir değil mi?
8. Her bölümü olay olan dizinin oyuncularından biri.
Bonus olarak beraber yaptığınız mükemmel bir selfie (Bu arkadaş gibi talihsiz bir selfie değil tabi
)
Dayanamazsın, oracıkta oynarsın.
kaynak: onedio sutas
“Sen kilo mu verdin?” gibi pembe yalanlardan değil gerçekten size zarar verebilecek yalanlardan bahsediyoruz. “Öyle demek istememiştir”, “aslında hiç öyle bir insan değil” , “………………ama beni çok seviyor” cümlelerinden birini bile bir kez kullanmanıza sebep olduysa o erkekle olabildiğince hızlı bir şekilde vedalaşın.
“Daha önce hiç aşık olmadım. Daha önce hiç bu kadar heyecanlanmadım. Kalbim ilk kez böyle atıyor.” Sizden önce onlarca kadına söylediği için ezberlediği cümlelerden sadece birkaçı. Daha fazla yalan dinlemeyin. Kaçın.
3. Eski sevgilim çok salak bir kızdı.
Hemcinsinizden bu şekilde-hatta daha ağır kelimelerle- bahseden adam ilerde sizden de bu şekilde bahsedip başka kadınları kandıracaktır. Kaçın.
4. Bu eteği giyemezsin.
“Ama beni kıskandığı için karışıyor” demeyin. Bu kıskançlık değil. Bu karşınızdaki erkeğin sizi kendisine ait bir eşya gibi gördüğünün gizli bir mesajı. Mesajı alın ve kaçın.
5. Bunu yaparken benden izin aldın mı?
Çünkü o erkek. Bir şey yapmadan önce ondan onay almak zorundasınız. Onun hayır dediği şeyleri yapmamalısınız. Çünkü siz ona “ait”siniz. Bir saniye bile düşünmeden kaçın.
6. Sen ne anlarsın.
Sizi sürekli yargılayan, aşağılayan, cinsiyetinizin ötesinde bir birey olduğunuzu kabullenemeyen erkeğin en sık kurduğu cümle “sen anlamazsın”. Kaçın.
7. Sen benden daha iyilerini hak ediyorsun.
Bunu iltifat olsun diye söylemiyor. Gerçekten ondan daha iyilerini hak ediyorsunuz. Kaçın.
8. Bir ilişkiye hazır değilim.
“Kafam çok karışık. Kimseye bağlanamıyorum. Buyum ben kızım. Üzerim seni.” Yazarken bile sinirleniyorum. Kaçın.
9. Kadın halinle o saatte orada ne işin var?
İstediğiniz saatte istediğiniz yerde olma özgürlüğünüz var. Sizi görünmeyen zincirlerle bağlamasına izin vermeyin. Kaçın.
10. Sinirlenince kendimi tutamıyorum.
Normalde pamuk gibi adam olduklarını ama tepeleri attığı zaman gözlerinin hiçbir şeyi görmediğini söylerler. Ona son bir iyilik yapıp öfke kontrolü terapisi önerip daha sonra kaçın.
11. İlk kez kendimi birine bu kadar açtım.
Daha önce kimse beni böyle iyi anlamamıştı. Sen bambaşkasın. Muhtemelen yalan söylüyor ve siz psikolog değilsiniz. Kaçın
12. Kız kıza dışarı çıkamazsın.
“Ben sana güveniyorum, çevreye güvenmiyorum. Bin türlü tehlike var sokakta” Hayır hem size hem de hemcinslerine güvenmiyor. Muhtemelen geçmişinde, gece kız kıza eğlenmeye giden bir gruba asılmış, rahatsız etmiş. Kişi kendinden bilir işi. Kaçın.
13. Kadınlara asla el kaldırmam.
“Kadına el kaldırmak bana yakışmaz. Sinirimi duvarı yumruklayarak, bardak kırarak atarım ama kadına asla el kaldırmam” Duvara yumruk atması bile size bir meydan okuma, göz dağı verme aslında. Kaçın.
Ufak yalanlar söylediğini kabullenebilecek kadar bile olgunluğa ve dürüstlüğe sahip değil. Kaçın.
kaynak: onedio