Nazar nedir deseler?
Yoğun bir enerji alışverişinde bir tarafın pasif kalarak yoğun olarak enerji yüklenmesi ve bazı şeylerin ters dönmesidir, derdim.
Başka neler denmiş nazarla ilgili bir bakalım;
Nazar (yani göz değmesi) Arapça kökenli olup Türkçe karşılığı dikkatli bakış anlamındadır. Dikkat’i bir nokta’da toplamak, yoğunlaşmak ya da çok istemek veya kıskanmak gibi terimlerle de tanımlanır.Nazar Arapça kökenli bir kelime olsa da kavramı binlerce yıldır tüm inanışlarda farklı adlarla ama korumaları benzer sembollerle yapılmıştır. Göz şeklinde ki korumalar eski Mısır’a dayanırken mavi rengi kullanan Anadolu bu tılsımı cama aktarmıştır.
Aynı şekilde uğursuz gözlerden gelen fenalığı ortadan kaldırmak için Fenikeliler, Yunanlılar ve Romalılar tarafından el şeklindeki muskaların kullanıldığı tespit edilmiştir
Hz. Muhammed’in “Nazar’dan Allah’a sığınınız. Çünkü göz (değmesi) gerçektir.” hadisinden de anlaşılacağı üzere İslâm dininde nazarın varlığı kabul edilmiştir.
Nazar kötü niyetli insanlardan yayılan kıskançlık enerjisi midir?
Aslına bakarsanız değildir. Nazar dediğimiz olgu bir yoğunlaşma ve ne yoğunlukta olduğu bilinmeyen bir enerjinin bir yerden bir yere aktarımıdır. Elbette bu enerjiye geçen her tür duygu karşı tarafa aktarılacaktır.
Aniden kırılan bir eşya, birçok iltifatın hemen ardından düşen bir kişi, kendimizi birden bire ağırlaşmış ya da yorgun hissetme halimiz gibi örnekler gözlemlediğimiz de nazar tespiti yaparız.
Aslında tarih boyunca ve hali hazırda günümüzde birçok tılsım yerine geçecek obje kullanılmaktadır. Bölgeye dinsel ve kültürel inanışa göre farklılıklar gösterse de anı amaca hizmet etmektedirler.
Neden nazar çekeriz?
Kendimizi savunmasız hissettiğimiz, elimizdekileri kaybetmekten korktuğumuz, sahip olduklarımızı hak etmediğimizi düşündüğümüz ama en önemlisi yükselmek ve ilerlemek konusunda pasif olduğumuz dönemlerde nazar enerjisi dediğimiz çarpışmalara açık hale geliriz.
Şu soruyu sorabilirsiniz, çocuklarda mı böyle düşündüğü için nazar olur ya da negatif enerjiden etkilenir. Çocuklar ebeveynlerinin korkuları sayesinde bu etki alanına girer, aslında onlar kendilerini ufak tefek çarpma ve düşmelerle dengelerler.
Neden Nazar Ederiz?
Aşırı sevgi ile aktığımız çocuğumuzu bile etki altına alabiliriz. Kontrolsüzce o anda farkında olmadan yoğunlaştığımız bir alana aktardığımız aşırı enerjiyle kendi hayatımıza dahi etki edebiliriz.
Gelelim nazar enerjisinden kurtulmanın yollarına; en önemlisi kendinizden emin olmaktır. Bu etkiyi almayı kabul etmeyip de toprağa gönderseydiniz ya da gökyüzüne üzerinize almazdınız. Siz onay verdiniz aktarım oldu.
Bedende : Su ile elleriniz ve yüzünüzü yıkayın, ellerinizden akan suyu etrafınıza serperek üzerinizde ki enerjiyi havaya ve yere aktarın.
Eğer yakınınızda ağaç ya da doğal taş var ise ellerinizi tam olarak buraya yerleştirin ve ‘’ üzerimde birikeni aktarıyorum ‘’ deyin. Evde ve duş alabilecek halde iseniz tuzlu su ile küvet uygulaması yapın yada duş sonrasında başınızdan aşağıya tuzlu su dökün ve tekrar durulanmayın.
Doğal taşlar kapalı mekanlarda ki taşlarınız ise onları da akan suyun altında yıkayın.
Mekanlarda ; Adaçayı tütsüsü yakarak evin içinde yoğunlaşmış enerjiyi dağıtabilirsiniz. Bir kaç parça kristal tuz alın iyice yoğunlaşın ve evin her köşesine bu tuzları yerleştirin yada granül halde ise küçük bir kapta dolaştırın. Tuz ortamda ki tüm yoğunlaşmış enerjileri emer, daha sonra kristal olanları yıkayarak granül olanları dışarı serperek enerjinin değişmesini sağlayın. Evinizi ya da iş yerinizi sirke ile ıslatılmış bezle silerek yine enerji temizliği yapabilirsiniz.
Nazar enerjisini yönetin:
Diyelim ki bir yere gideceksiniz ya da enerjisinin sizi kötü etkilediğini düşündüğünüz birisi ile bir görüşmeniz ya da akşama misafiriniz var, ne yapabilirsiniz?
Kıyafette ya da aksesuarda; cam göbeği mavi, laciverte yakın mavi renkler kullanın ya da aksesuar olarak dikkat çekici bir parça takın tüm dikkatleri bir yere toplayacak bir objeyi yanınıza alın. Bunların hiçbirini yapacak zamanınız olmadıysa, hemen kendinizi beyaz ışıktan bir fanusun içine alın. Karşınızdakine fırsat vermeden ‘’aaa şu üzerinde ki ne kadar da….’’ Tarzı bir ifade ile ilk davranan siz olun.
Mekanlarda yoğun enerjilerin ya da negatif aktarımların birikmesi ya da bir yerde toplanması için, girişlere mavi rengin tonlarında bir obje koyun, doğal taşların özellikle dişi olanları( içe doğru mağara tarzı olanlar) nazar enerjisini almada çok etkilidir.
Koruma yapmak için kendinizi, işinizi, çocuklarınızın başarılarını ya da ilişkinizi kötülemeyin. Söylediğiniz her söz gerçek olabilecek bir alandadır ve siz o anda kendi kendinizi nazara açmış olursunuz. Siz korumanızı yapıp emin olursanız kendi halinizden ve sahip olduklarınızdan ömür boyu korunursunuz.
Yinede ben kendimi iyi hissedemem diyorsanız bir tılsım yapın, uğuruna inandığınız bir yakınınızdan sizin için üzerinizde veya yanınızda taşıyabileceğiniz bir obje seçmesini ve buna koruma yapmasını isteyin veya kendiniz bir koruma yapın, ister dua edin ister güzel niyetler edin.
‘’şeytan kulağına kurşun’’ gibi batıl inanç sanılan birçok davranış enerji dağıtmak için iyi bir yoldur.
Karşınızdakine zorla da olsa ‘’ Maşallah’’ deyiniz lütfen baskısı uygulayabilir o anda yoğunlaşan bir enerjiyi üzerinize almadan geri gönderebilirsiniz.
Ama en güzeli, evinize işinize, arabanıza yerleştireceğiniz birer kristal taşa yapacağınız yüklemelerle sürekli çalışır hale getireceğiniz korumalarınızla oluşturacağınız kalkanınızla rahatça dolaşmaktır.
Mekanlarınız, işinizi ,sevdiklerinizi ve hatta kendiniz hakkında yorum yaparken içinizden ya da dışınızdan ‘’Allah’a emanet…, Maşallah, Korunsun İnşallah’’ gibi ifadelerle sözlü koruma yapmayı bir alışkanlık haline getirin.
Allah nazardan ve nazar edenden uzak, ışığın korumasında kılsın hepimizi….
NOTLAR;
• Kırılmış taşları hemen atın. Kaybolmuş tek kalmış çift eşyalarınızı, çatlayan cam eşyalarınızı hemen kırarak atın. Bunlar üzerlerine tüm enerjiyi çekip sizi korumuşlardır. Daha fazla aynı mekanda tutmanız doğru değildir.
• Ayrıca evin girişine mavi bir objeye saracağınız şap taşı bulundurmak koruma yapar.
• Çocukların üzerine sadece sarı yada kırmızı renk giydirecekseniz mutlaka mavi bir taş, nazar boncuğu ya da mavi bir giysi ile kombin yapın.
• Siyah rengi tek başına kullanmak yoğun enerji çekmeye neden olabilir takı yada aksesuar ile başka renkleri ekleyin.
• Tütsü olarak, adaçayı ,üzerlik ya da aktar süprüntüsü karışımını yakabilirsiniz.
• Dışarıdan eve geldiğinizde mutlaka dışarıda giydiğiniz kıyafet ve aksesuarları çıkarın.
• Bu yazıda bolca kullandığımız mavinin bu tonları, 3. Gözümüz yani 6. Çakra ile ilgilidir ve dönüştürme gücünü temsil eder bu nedenle de nazar enerjilerinde en etkili renktir
1. Kutsal Indiana topraklarında doğmuş, Fort Wayne’in doğusundaki mistik tepelerde yetişmiş bir Usta gelmişti yeryüzüne.
2.Usta bu dünyayı Indiana’nın okullarında ve yetişkinliğinde de otomobil tamirciliği mesleğinde öğrendi.
3.Ancak Usta başka ülkelerden, başka okullardan ve yaşadığı başka yaşamlardan da çok şey öğrenmişti. Bunları hatırladı ve hatırlayınca da, akıllı ve güçlü oldu, diğerleri onun gücünü gördüler ve kendisine akıl danışmaya geldiler.
4.Usta kendine de bütün insanlığa da yardımcı olacak güce sahip olduğuna inanıyordu ve buna inandığı için bu kendisi için geçerli oluyordu. Diğerleri onun gücünü gördüler ve dertlerinden ve hastalıklarından kurtulmak için ona geldiler.
5.Usta her insanın kendini Tanrı’nın oğlu olarak görmesinin doğru olduğuna inanıyordu ve buna inandığı için de öyleydi. Çalıştığı garajlar, atölyeler onun bilgeliğini, onun elinin temasını arayanlarla, dışarıdaki sokaklar sadece o geçerken gölgesinin üstüne düşmesini ve böylece yaşamlarının değişmesini isteyenlerle doldu.
6.Kalabalıklar yüzünden ustabaşılar ve dükkân sahipleri onun da tamircilerin de otomobiller üzerinde çalışacak yer bulamadıkları için aletlerini toplayıp başka bir yere gitmesini istediler.
7.Böylece o da kırlara gitti ve kendisini izleyenler ona Mesih, mucizeler yaratan demeye başladılar; buna inandıkları için de öyle oldu.
8.O konuşurken bir fırtına kopsa, dinleyenlerden birinin başına bir damla düşmüyor, gökler gürlese, yıldırımlar düşse bile kalabalığın en sonundakiler sözlerini en öndeki kadar açık seçik duyuyorlardı. Ve onlarla hep mesellerle konuşuyordu.
9.Ve Usta onlara dedi ki: “Her birimizin içinde sağlığa ve hastalığa, zenginliklere ve yoksulluğa, özgürlüğe ve köleliğe rızamız yatar. Bunları kontrol eden sadece bizleriz, başka biri değil.”
10.Bir değirmenci ortaya çıktı; “Senin için böyle konuşmak kolay, Usta, çünkü sen bizim gibi değilsin, yönlendiriliyorsun ve bizler gibi çalışmak zorunda değilsin. Bu dünyada insan yaşamak için çalışmak zorundadır.”
11.Usta dedi ki: “Bir zamanlar büyük bir billur ırmağın dibinde bir köy dolusu yaratık yaşardı.
12.Genç ve yaşlı, zengin ve yoksul, iyi ve kötü hepsinin üzerinden sessizce akar geçerdi ırmak. Sadece kendi billur varlığını bilir, kendi yolunda giderdi.
13.Her yaratık kendi bildiğince ırmak dibinin köklerine ve taşlarına tutunurdu, çünkü tutunmak onların yaşam biçimiydi ve doğuştan beri öğrendikleri şey akıntıya direnmekti.
14.Ama sonunda bir yaratık şöyle dedi: ‘Ben tutunmaktan bıktım artık, gözlerimle göremiyorsam da, ırmağın gittiği yeri bildiğine inanıyorum. Kendimi bırakacağım, beni istediği yere götürsün. Burada asılı kalırsam sıkıntıdan öleceğim artık.’
15.Öteki yaratıklar güldüler, ‘Aptal,’ dediler. ‘Hele bir bırak, o zaman taptığın o akıntı seni kayalardan kayalara çarpar ve sıkıntıdan öleceğinden daha çabuk ölür gidersin.’
16.Ama o onları dinlemedi ve derin bir soluk alarak kendini koyverdi. Aynı anda akıntı kendisini kayalara çarptı.
17.Ancak yaratık bir daha tutunmayı reddedip de aradan bir zaman geçince akıntı onu dipten kaldırdı ve ondan sonra bir yere çarpıp bir yanını incitmedi.
18.Irmağın aşağısında kendisine yabancı olan başka yaratıklar, ‘Bir mucize bu!’ diye bağırdılar. ‘Bizim gibi bir yaratık, ama uçuyor işte! Bizleri kurtarmaya gelen Mesih bu!’
19.Akıntıya kapılmış giden, ‘Ben sizden fazla Mesih değilim,’ dedi. ‘Irmak bizleri özgürlüğümüze kavuşturmaktan zevk alıyor, eğer kendimizi koyvermeye cesaret edebilirsek. Bizim gerçek işimiz bu yolculuktur, bu serüvendir.’
20.Ama onlar, ‘Kurtarıcı!’ diye daha çok bağırarak sıkı sıkı tutundular kayalarına. Bir daha baktıklarında yaratık gitmişti ve onlara da artık sadece bir Kurtarıcı efsanesi yaratmak kalmıştı.
21.Usta kalabalığın çevresinde her gün biraz daha arttığını gördü, kendisine her zamankinden daha çok yaklaşıp kendilerini iyileştirmesini, mucizeleriyle beslemesini, onlar için öğrenmesini, onların yaşamlarını yaşamasını istediklerini görünce, bir gün tek başına bir dağ tepesine gidip dua etti.
22.Ve kalbinde şöyle dedi: Ey Ebedi Parlak Olan, eğer istediğin buysa, bu kadehi al elimden, bu imkânsız görevi bir yana bırakmama izin ver. Başka bir insanın yaşamını yaşayamam, oysa on bin kişi benden yaşam bekliyor. Bunların olmasına izin verdiğim için pişmanım. Eğer istersen beni bırak da motorlarıma ve makinelerime döneyim ve başka insanlar gibi yaşayayım.
23.Ve dağın tepesinde bir ses duydu: Ne erkek ne kadın, ne yüksek ne hafif, sonsuz derecede sevecen bir ses. Ve bu ses dedi ki: “Benim değil, senin istediğin olacak, çünkü senin istediğin benim senin için istediğim şeydir. Öteki insanlar gibi sen de yoluna git ve yeryüzünde mutlu ol.”
24.Usta bunu duyunca sevindi, teşekkür etti ve dağdan bir tamirci şarkısı mırıldanarak indi. Kalabalık dertleriyle çevresini sarıp kendileri için iyileştirmesini, kendileri için öğrenmesini, anlayışıyla kendilerini sürekli beslemesini ve mucizeleriyle kendilerini eğlendirmesini istediğinde Usta kalabalığa gülümsedi ve şöyle dedi: “Ben bu işi bırakıyorum.”
25.Kalabalık bir an şaşkınlıktan donakaldı.
26.Ve Usta onlara dedi ki: “Bir insan Tanrı’ya en çok istediği şeyin, kendisine bedeli ne olursa olsun, ıstırap çeken dünyaya yardım etmek olduğunu söylerse ve Tanrı da ona yanıt verip ne yapması gerektiğini söylerse, o insan kendisine söyleneni yapmalı mıdır?”
27.“Elbette, Usta!” diye bağırdı kalabalık. “Tanrı istediği takdirde cehennem azabı çekmek bile bir zevktir onun için!”
28.“Bu azap ne olsa da, bu görev ne kadar güç olsa da mı?”
29.“Tanrı istemişse asılmak bir şereftir, bir ağaca çivilenip yakılmak insanı yüceltir,” dediler.
30.Usta kalabalığa “Tanrı sizin yüzünüze konuşsa ve YAŞADIĞIN SÜRECE YERYÜZÜNDE MUTLU OLMANI EMREDİYORUM deseydi, o zaman ne yapardınız?” dedi.
31.Ve kalabalık sustu, öylece durdukları vadilerden, tepelerden tek ses çıkmadı.
32.Ve Usta sessizliğe dedi ki: “Mutluluk yolumuzda bu yaşam için seçtiğimiz bilgiyi bulacağız. Bugün ben bunu öğrendim ve şimdi sizi kendi yolunuzda istediğiniz gibi yürümeye bırakmayı seçiyorum.”
33.Ve Usta kalabalığın arasından geçerek kendi yoluna gitti, onları bırakıp kendi gündelik insanlar ve makineler dünyasına döndü.
Richard Bach
Kaynak: Charlotte Gabayın sayfasından alınmıştır
Çin tıbbına göre her organ belirli bir duyguyu işaret eder. Duygular, hastalıkların görünmesinin başlıca sebebidir. Peki, Çin tıbbında hangi duygular hangi hastalıkları tetikliyor?
Çatallı ve kısık bir ses akciğerlerinizdeki enerjinin düşük olduğunu gösterir.
Kırmızı gözler karaciğerinizde sorun olabileceğiniz işaret eder.
Yüzünüz soluk ve sarımsı bir renkteyse kan eksikliğiyle ilgili olabilir.
Hamile kalamayan bir kadının böbreklerinde sorun olma ihtimali vardır.
Çin tıbbına göre hangi organlar hangi duygularla eşleştirilmiştir?
Akciğerler- Üzüntü
Karaciğer – Öfke, hassasiyet
Böbrekler – Korku
Mide – İlgi, alaka, sevgi
Çin tıbbına göre böbrekler çok önemli organlardır ve vücudun enerji merkezini temsil eder.Yine Çin tıbbında her organ bir hava durumuna denk gelir. Örneğin rüzgar karaciğerde yaşar ve zaman zaman baş ağrısı ve baş dönmesine de neden olabilir
kaynak: msn
Hareketleri kısıtlayan, döküntü yapan ve eklemlerde ağrıyla şişmeye neden olan bu hastalık için bitkisel kür haz…ırlayarak ağrılarınızı hafifletebilirsiniz.
Romatizma ağrılarına bitkisel kür önerileri
Ağrı ve hareket sınırlığı oluşturan eklem ve bağ dokusu iltihabının genel adına romatizma deniyor. Hastalık, boğazın bir tür enfeksiyonuna, vücudun verdiği anormal cevap sonucu oluşuyor. Boğaz ağrısını izleyen ikinci hafta sonunda, hastanın eklemlerinde ağrı, bazen deri döküntüsü, genel bitkinlik durumu ve ateş beliriyor. Etkilenen eklemler, genellikle ayak bilekleri, dizler, el bilekleri oluyor. Dirseklerle, el bileklerinin üstünde, deri altında yumrucuklar hissediliyor.
Romataid artrit
Bir diğer romatizmal hastalık olarak romataid artrit görülüyor. Bu hastalık genellikle 18- 45 yaşları arasındaki kadınlarda görülüyor. Nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte bir çeşit bağışıklık reaksiyonu olduğu düşünülüyor.
El ve ayakların ufak eklemleri, alt çene kemiğiyle kafatası arası eklem, köprücük kemiği, göğüs kemiği eklemi sık etkileniyor.
Osteoatrit hastalığı
Osteoatrit hastalığı ise genellikle, 50 yaşın üstündeki erkeklerde görülüyor. Dejeneratif bir durum olduğu tahmin ediliyor. En sık atrit şeklinde görülüyor. Bu hastalığın nedenleri ilk sırada özellikle, ağırlık taşıyan eklemler gittikçe ağrılı ve hareketsiz duruma geliyor. Uzmanlar bu durumlara dikkat edilip, uzman bir doktora danışılması gerektiğini belirtiyor. Bununla birlikte hastalığı önlemek ve tedavi sürecine destek olması amacıyla bitkisel önerilerde bulunuyor.
İşte o mucizevi kürler:
Küçük parçalara bölünmüş portakal kabuğunu bir şişenin boğazına kadar doldurun. Üzerine ağzına kadar saf zeytinyağı ekleyin. Ağzını sıkıca kapatın. Sonra şişeyi 2 hafta sıcak bir yerde bekletin. Ağrılı bölgeye masaj yapın.
Bir miktar papatyayı bir şişenin boğazına kadar doldurun. Ağzına kadar saf zeytinyağı ekleyin. Ağzını sıkıca kapatın. Şişeyi iki hafta sıcak bir yerde bekletin. Gerektiğinde hafif masajlar yapın.
İki avuç dolusu ince kıyılmış papatya çiçeğini,su kaynayan bir tencerenin üzerindeki süzgecin içine bırakın. Buharda pişmeye başlayan bitkiler yumuşayınca, bir tülbentin arasına koyun. Daha sonra ağrılı bölgeye sarın.
Su dolu bir kovanın içine dört avuç lavanta çiçeği katın. On iki saat bekletin. Daha sonra iyice kaynatın. Süzüldükten sonra banyo suyuna ilave edin.
İri bir lahananın geniş yapraklarını kaynatın. Ağrılı bölgeye sıcak bir halde koyun.
Bir çay fincanı kaynar suyun içine ince kıyılmış bir çay kaşığı karanfil katın. Demlendikten sonra süzün. Sabah kahvaltılarından yarım saat sonra ve geceleri yatmadan bir saat önce için.
Sarımsak sarın
Küçük parçalara bölünmüş taze sarımsağı bir şişenin boğazına kadar doldurun. Üzerine ağzına kadar saf zeytinyağı ekleyin. Ağzını sıkıca kapatıldıktan sonra şişeyi 2-3 hafta boyunca sıcak bir yerde bekletin. Ardından yarım litre suyun içine, bir kahve fincanı bu yağdan, iki çorba kaşığı ev hardalı ve yine iki çorba kaşığı toz karabiber katın. Bu karışımı geçici bir kapta kaynatın. Sonra suyun üzerindeki tabakayı alıp, söz konusu ağrılı bölgenin üzerine sürün ve ardından sarın
alıntı
Bilim insanları, kozmetiklerde kullanılan “formaldehit” ve “papain”in alerjik reaksiyonlara yol açabildiği konusunda tüketiciler…i uyardı.
Bu dönemlerde bazı kişilerin reaksiyonlar açısından risk altında olduğunu, güneş ya da polen dışında bazı kozmetiklerdeki enzimlerin de sorun yaratabileceğini ifade eden Bülbül, bu ürünlerin içeriğinin dikkatli okunması gerektiğine dikkati çekti.
Bülbül, Viyana Üniversitesince yayımlanan dergideki çalışmaya göre, kozmetiklerde deri soyucu ajan olarak kullanılan “papainin farelere uygulandığında iki haftada alerjik reaksiyonlara yol açtığının ortaya konduğunu vurguladı.
Bülbül, şunları kaydetti: “Papayadan elde edilen madde papain, aynı zamanda ev tozu maytlarıyla (akar) yapısal benzerlik göstermektedir. Dolayısıyla çocuklarda ve hassas derili kişilerde bu maddeyi içeren kozmetiklerin kullanılmasından kaçınılması önerilmektedir. Tırnak cilalarından, saça yapılan Brezilya uygulamalarına, kırışıklık önleyicilerden kumaşlara, ev temizlik ürünlerinden kişisel hijyen ürünlerine kadar birçok malzemede günlük hayatımıza giren ‘formaldehit’ de 2015’in temas alerjeni olarak belirlendi.
” BAZI ÜRÜNLERDE İÇERİĞİNDEKİ FORMALDEHİTLE İLGİLİ BİLGİ YER ALMIYOR”
Kuzey Amerika Kontakt Dermatit Grubu tarafından formaldehit, en sık egzamaya yol açan alerjenler açısında 7. sırada gösterildi. Toplumun formaldehit kaynaklarından ve bu maddeyi içeren ürünlerden haberdar olması önemlidir ancak yurtdışında nemlendiricilerin yüzde 33’ünün etiketlerinde, içerdiği halde formaldehitle ilgili bilgi bulunmadığı gözlenmiştir.”
RİSK GRUBUNDAKİ HASTALARA UYARILAR
Türk Dermatoloji Derneği üyesi Prof. Dr. Teoman Erdem de teknoloji ve sanayinin gelişmesine paralel, kimyasal ve alerjik maddelerin etkisiyle alerjik deri hastalıklarının sayısı ve şiddetinin giderek arttığını vurguladı.
Alerjik deri hastalıklarının en önemlileri arasında, “kurdeşen” olarak bilinen durumla karşılaşıldığında gerekmedikçe ağrı kesici kullanılmaması konusunda uyaran Erdem, şunları belirtti:
“ALERJİK HASTALIKLARDA AİLESEL YATKINLIK DA ÖNEMLİ”
“Hipertansiyon hastaları dikkatli olmalıdır. Alkollü içeceklerden kaçınılmalıdır. Ağır egzersiz, aşırı sıcak ve soğuk ortamlardan kaçınılmalıdır. Boya ve katkı maddesi içeren gıdalar tüketilmemelidir. Bunun dışında, atopik egzama tanısı konulanların çoğunun kendisinde veya ailesinde alerjik astım, saman nezlesi gibi alerjik hastalık öyküleri vardır. Bu kişiler, pamuklu ve dar olmayan giysileri tercih etmelidir. Ilık suyla banyo yapmalılar ve banyo süreleri çok uzun olmamalı, banyodan hemen sonra nemlendirici sürmeliler. Kimyasal maddeler, parfüm, kozmetik ürünler, alkol içeren cilt ürünleri, boyalar hastaların şikayetlerini artırabilir. Bebeklerin özellikle anne sütüyle beslenmesine özen gösterilmelidir.”
Çakraların nasıl açılacağı konusu belki de spritüal alemin en popüler konularından biridir. Ben, çakraların açılabilmesi için kişinin yaşamına çeki düzen vermesi gerektiğine inananlardanım. Mesela, bir takım korkularınız varsa kalp çakranızdaki enerji akışı dengede olmayabilir. Hatta korkular gittikçe çeşitlenip arttığında, sadece kalp çakrası değil diğer çakraların da dengesi bozulabilir. İsterseniz çakraların üzerinden tek tek geçerek ne demek istediğimi açıklayabilirim.
Kişi bir şeyleri kabul etmekte zorlanıyor, sürekli bir gücenme halini deneyimliyor ve çevresindekilere karşı sert davranışlarda bulunuyorsa kök çakradaki enerji akışı dengede olmayabilir. Kişi, insanları yargılamaya, eleştirmeye devam ettiği sürece kök çakranın açılması zaman alacaktır.
İkinci çakra yani cinsel çakranın temsil ettiği konular arzu, ihtiras, kutupsallık, hareket, alma/verme dengesi, değişim ve yaratıcılıktır. Bu çakradaki enerji akışının dengesiz olması, öfkeyi de beraberinde getirecektir. İkinci çakradaki enerji akışının dengelenmesi ile kişi kendisini en çok nelerin mutlu edeceğini bilmeye başlar, suçlama hali yok olur, sevgiyi daha çok vermeye başlar.
Üçüncü çakranın temsil ettiği konu kararlılıktır. Buradaki enerji akışında dengesizlik, kişinin yaşamında öfke, açgözlülük, hırs temasını kuvvetlendirebilir.
Dördüncü çakra; kalp çakrası, burası herkesin bildiği gibi şefkat, sevgi ile ilgilidir. Bu çakrada dengesizlik olduğunda, kaybetme korkusu, aşırı korumacılık, bağımlılıklar, başkalarının ihtiyaçlarının daha önemli olması gibi temalar da söz konusu olabilir. Kalp çakradaki enerji dengelendiğinde şükran duyma, takdir etme temaları var olmaya başlayacaktır.
Beşinci boğaz çakrası, dürüstlük, iletişim ve ifade ile ilişkilidir. Buradaki enerji akışı dengesizleştiğinde, kişi ilişkiye girmekten ve öne çıkmaktan kaçınacaktır. Yaşamında beğenilmeme korkusu, rekabet ve gurur hakim olacaktır. Bu çakra, aynı zamanda kişinin harekete geçmesine engel olan başarısızlık korkusu ile de ilgilidir. Arzu ve istekleriniz gerçekleşmeye, ilişkileriniz düzelmeye başlandığında beşinci çakra açılıyor demektir.
Altıncı çakra, kendi kendinin farkında olma, mutluluk, neşe ve zihin gücü ile ilgilidir. Bu çakradaki enerji dengesizliği zihinsel karmaşa, bunalıma sebep olabilir. Kişinin yaratıcı fikirleri engellenir. Kişi yaratıcı fikirlerini ortaya dökse de bunları uygulamaya koyamaz. Suçu dış dünyaya yükleme halinde olabilir.
Yedinci çakra, zihin ve bedenle bağlantılıdır. Bu çakradaki enerji akışında dengesizlik acı ve üzüntüye sebep olabilir. İyi haber! Yedinci çakradaki enerji akışı dengelendiğinde diğer altı çakradaki enerji akışı da dengelenecektir.
Nasıl? Çakraları açmak için nereden başlayacağınıza karar verebildiniz mi?
Sibel Kavunoğlu
06.00 Kortizon salgılamasıyla organizma uyanıyor. Bu uyanma vücut için kendini yavaşca kalkmaya ha…zırlama işareti. Metabolizma hareketleniyor, günün işleri için enerji ve protein hizmete hazır oluyor.
07.00 Vücut hâlâ zayıf. Spor yapmaktan kaçının. Kalbe ve dolaşıma gereksiz yüklenirsiniz. Spor yerine kahvaltı edin, sindirim bu saatte mükemmel çalışıyor.
08.00 Libidonun en yüksek olduğu saat. Fazla miktarda hormon salgılanıyor. Sigara tiryakileri için de durum aynı. Kahvaltı sigarası damarları her zamankinden daha fazla çok daraltıyor.
09.00 Vücudun dinç, kuvvetli olduğu saat. Herhangi bir hastalık için iğne olacaksanız bu en doğru zaman. İğnenin ateş ve şişme gibi yan etkileri ender olarak görülüyor, vücut röntgen ışınlarına karşı daha dirençli oluyor.
10.00 Organizmanın kendine gelme, ‘ben burdayım’ deme saati. Fazla enerjik, vücut en yüksek ısı seviyesinde. Verimliliğimiz de öyle. ‘Kısa süre belleği’ iyi durumda. Bir önemli ayrıntı: 10.00 ile 12.00 arası enfarktüs olaylarına sık rastlanıyor.
HAZIR CEVAPLIK SAAT
11.00 Vücudun tam formunda olduğu, verimli olmaya programlı bir saat. Kalp ve dolaşım o kadar zinde ki yapılan muayenelerde kalpteki bir bozukluk gözden kaçabilir. Hazır cevaplık tavan yapar, özellikle hesap işleri, matematik ödevleri rahat ve iyi bir şekilde, zorlanmadan çözülür.
12.00 Dinlenme saati. Dikkat azalıyor ve insanı uyku basıyor. Midedeki asit miktarı fazlalaşıp, beyindeki kan akımı azalıyor. Zira kan sindirim organlarını desteklemesi için mide tarafından kullanılıyor.
Öğle uykusu uyuyabilen kişilerde istatistiklere göre enfarktüse %30 oranında az rastlanıyor.
13.00 Vücut formdan düşüyor. Verimlilik gün ortalamasının %20 aşağısına iniyor. Bütün organlar en alt düzeyde çalışıyor, sadece safra öğle yemeğini hazmetme faaliyeti gösteriyor.
14.00 Bitkin oluruz. Çünkü tansiyon ve hormon düzeyi düşüyor. Diş doktorundan korkanlar için en uygun randevu saati. Çünkü bu saatte acı az hissediliyor. Lokal anestezi uzun süre devam ediyor (30 dk.).
HOŞ GELDİN ENERJİ
15.00 Enerji geri geliyor, bellek tam formunda. İkinci verimlilik dönemi başlıyor ama sabahkinden az.
16.00 Spor için en iyi saat. Tansiyon ve dolaşım çok iyi durumda.
17.00 Organların faaliyeti üst düzeye çıkıyor. Kuvvet artıyor, oksijen harcanıyor, böbrekler ve mesane çok çalışıyor. Tırnaklar ve saçın en çabuk uzadığı zaman. Midedeki asit miktarı fazlalaşıyor. 17.00 ‘ye doğru mide kanaması geçirme riski artıyor.
18.00 Akşam yemeği için ideal saat. Pankreas bu saatte özellikle aktif.
19.00 Kan basıncı ve nabız tembelleşiyor. Bu nedenle kan basıncı düşüren ilaçlara dikkat, tehlikeli olabiliyorlar. Antidepresanların tesiri de bu saatte daha fazla.
20.00 Karaciğerdeki yağ düzeyi düşüyor ve kirli kan kalbe her zamankinden daha fazla akıyor. Alerjisi olanlar ve astımlılar ilaçlarını bu saatte almalı. Etkisi hemen görülüyor. Antibiyotikler de az dozda alınsa bile etkileri en üst düzeyde oluyor.
YEMEĞİ KESİYORUZ
21.00 Sindirim organlarının günlük görevi sona eriyor. Gelen her şey midede sabaha kadar hazmedilmeden kalıyor ve bu çok tehlikeli. Kalan yemekler bağırsak sahasındaki mukozaya hücum ediyor.
22.00 Vücudun polisi akyuvarlar aktif hale geliyor. Sigara içenler dikkat! Bu saatten sonra vücut nikotin gibi zehirleri çok zor atıyor.
23.00 Organizma gün boyunca aktif faaliyet gösteren stres hormonunun salgılamasını durduruyor. Sakinleşip, rahatlıyoruz.
TATLI RÜYALAR
24.00 Uyurken deri hücreleri durmadan çalışıyor, gündüz olduğundan daha sık bölünüyor. İlk rüya safhası, yarım saat içinde rüya görmeye başlıyoruz.
01.00 Verim en alt düzeyde. Bu saatte çalışanlar hata yapabiliyor, dikkat azalıyor, çünkü vücut kendini uyumaya programlıyor.
02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.
03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor.
04.00 Stres hormonundan enerji kazanıyoruz. Enfarktüs krizleri saat 04.00 ile 06.00 arasında çok oluyor; çünkü kan basıncı oldukça yükselip, damarlar geriliyor. Doğum yapma olasılığının en yüksek saati.
05.00 Stres hormonu bizi faaliyete geçiriyor ve gündüz değerinin tam 6 katına çıkıyor. Vücudumuz harekete geçiyor kaybolan enerji yeniden geri geliyor. Gelsin, yeni bir gün başlıyor.
SEVDİKLERİNİZDE OKUYABİLSİN DİYE LÜTFEN PAYLAŞALIM..!!