Onun Dışında Nasılsın, Neler Yapıyorsun…

kı

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Döverim Seni…

k2

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Dingonun ahırı nerden geliyor?

79314[1]

 

Atlı Tramvaylar zamanında, tramvaylar 2 atla çekilirken dik Şişhane yokuşunu çıkabilmek için Azapkapı’dan takviye at alarak yokuşu çıkabilirlermiş.

Tramvay bu haliyle Taksim e kadar gelir, burada çıkartılan atlar, bu gün Taksim alanının batı kısmındaki sular idaresi maksemi ile Fransız konsolosluğu arasında bir ahırda bir süre dinlendirildikten sonra tramvaya bağlanmadan boş olarak Azapkapı ya götürülürlermiş.

Taksim deki bu ahırı Dingo adlı bir rum vatandaş işletirmiş. Gün boyu bir sürü atın girip çıkmasından dolayı dilimizdeki ” Burası Dingo’ nun ahırı mı giren çıkan belli değil ” sözünün buradan geldiği söylenir.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Antarktika Hakkında Muhtemelen Daha Önce Hiç Duymadığınız 20 Bilgi

1. Bugüne kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık değeri, 17.5°C olmuş.

Bugüne kadar kaydedilen en yüksek sıcaklık değeri, 17.5°C olmuş.

2. Antarktika, dünyanın en büyük ve soğuk çölü olarak da kabul ediliyor.

Antarktika, dünyanın en büyük ve soğuk çölü olarak da kabul ediliyor.

3. Gezegenimizdeki yanardağlar içinde en güneyde yer alanı Antarktikada’dır.

Gezegenimizdeki yanardağlar içinde en güneyde yer alanı Antarktikada'dır.

4. Antarktika’da sıcaklık (en soğuk nokta olarak kabul edilen yer baz alındığında) -93.2°C’ye kadar düşebilir. Gezegenimizdeki en soğuk yerdir.

5. Antarktika’daki buzul ve kar örtüsünün altında, yaklaşık 300 kadar göl bulunmaktadır. Bunlar gezegenin çekirdeğinden yayılan ısı sayesinde donmazlar.

Antarktika'daki buzul ve kar örtüsünün altında, yaklaşık 300 kadar göl bulunmaktadır. Bunlar gezegenin çekirdeğinden yayılan ısı sayesinde donmazlar.

6. Dünyada sürüngenlerin yaşamadığı tek yer, yine Antarktika’dır.

Dünyada sürüngenlerin yaşamadığı tek yer, yine Antarktika'dır.

7. Antarktika, 7 farklı Hristiyan kilisesine ev sahipliği yapmaktadır.

Antarktika, 7 farklı Hristiyan kilisesine ev sahipliği yapmaktadır.

8. Antartika denilince hemen akla gelen şeylerden biri olan ‘Kanlı Şelale’nin sırrı, suya karışan demir oksit’de saklı.

Antartika denilince hemen akla gelen şeylerden biri olan 'Kanlı Şelale'nin sırrı, suya karışan demir oksit'de saklı.

9. Bir bilim insanı, kendisinden 45 dakika uzaklıkta kamp yapan bir kadınla buluşarak; Tinder adlı programın en umulmadık yerde bile işe yaradığını kanıtlamış oldu.

Bir bilim insanı, kendisinden 45 dakika uzaklıkta kamp yapan bir kadınla buluşarak; Tinder adlı programın en umulmadık yerde bile işe yaradığını kanıtlamış oldu.

10. Gezegenimizdeki tatlı su kaynaklarının neredeyse %70’i burada bulunmaktadır.

Gezegenimizdeki tatlı su kaynaklarının neredeyse %70'i burada bulunmaktadır.

11. Kıtanın yalnızca %1’inde buz oluşumu bulunmamaktadır.

Kıtanın yalnızca %1'inde buz oluşumu bulunmamaktadır.

12. Antarktika’da birçok farklı canlı türü görmek mümkündür. Elbette kutup ayıları hariç..

Antarktika'da birçok farklı canlı türü görmek mümkündür. Elbette kutup ayıları hariç..

13. Antarktika üzerinde bugüne kadar onlarca farklı ülke hak iddia etmiştir. Avustralya 5.8 milyon kilometre kare hak iddiası ile bu alanada başı çekmektedir.

Antarktika üzerinde bugüne kadar onlarca farklı ülke hak iddia etmiştir. Avustralya 5.8 milyon kilometre kare hak iddiası ile bu alanada başı çekmektedir.

14. Antarktika denilince muhtemelen orada bir ATM olduğu çoğu insanın aklına gelmezdi. Ancak bir tane de olsa, var..

Antarktika denilince muhtemelen orada bir ATM olduğu çoğu insanın aklına gelmezdi. Ancak bir tane de olsa, var..

15. Antarktika’da, bugüne kadar kırılan en büyük buz parçası, yaklaşık 11,000 kilometre kare olarak ölçülmüştü. Kıyaslandığında Jamaika’dan bile büyük kalıyor.

Antarktika'da, bugüne kadar kırılan en büyük buz parçası, yaklaşık 11,000 kilometre kare olarak ölçülmüştü. Kıyaslandığında Jamaika'dan bile büyük kalıyor.

16. Antarktika’da uzun süre yaşamak için fiziksel dayanıklılığınızın en üst seviyede olması gerekiyor. Bu sebeple 20 yaş dişlerinizi çektirmeniz ve apandis ameliyatı olmanız şart.

Antarktika'da uzun süre yaşamak için fiziksel dayanıklılığınızın en üst seviyede olması gerekiyor. Bu sebeple 20 yaş dişlerinizi çektirmeniz ve apandis ameliyatı olmanız şart.

17. Antarktika’da ilk doğum 1977 yılında gerçekleşmiş.

Antarktika'da ilk doğum 1977 yılında gerçekleşmiş.

18. İçinde bulunan hastane, postane, okul ve pansiyonlarla, Antarktika’nın en gözdesi olan bu köy, Şili’ye ait.

İçinde bulunan hastane, postane, okul ve pansiyonlarla, Antarktika'nın en gözdesi olan bu köy, Şili'ye ait.

19. Antarktika’nın yüzeyini kaplayan buz tabakasının, ortalama kalınlığı ise 1.6 kilometre.

Antarktika'nın yüzeyini kaplayan buz tabakasının, ortalama kalınlığı ise 1.6 kilometre.

20. Antarktika resmi bir zaman dilimine sahip değildir.

Uzak Doğu’dan Bir Öğreti: Feng Shui ile Yaşadığınız Yeri Güzelleştirecek Pratik Bilgiler

1. Öncelikle biraz öğrenelim bakalım: Feng Şui Nedir?

Feng Şui’ye kimileri inanır, kimileri inanmaz. Ama en inanmayanlar için bile çok pratik bir ev düzenleme yöntemi olarak kullanılabilir.

Peki nedir Feng Şui? Feng Şui, “rüzgâr” ve “su” anlamına gelir. Aslında temel mantığı, doğadaki elementler, yeryüzü şekilleri, ışık, renkler vb. ile yaşam enerjisi olan “chi”yi mekânlarda harekete geçirme üzerine kuruludur.

Beş bin yıllık geçmişi olan -ve elbette ki bu kadar kısa bir yazıda anlatılamayacak kadar detaylı olan- Feng Şui öğretisi, daha sağlıklı bir yaşama kavuşmak, mutlu ilişkiler yaşamak, hatta kariyerinde daha şanslı olmak için de kullanılıyor.

İşte size Feng Şui ile evinizde yapabileceğiniz basit değişiklikler…

2. Feng Şui’de ilk kural, evinizde ve hayatınızda gereksiz eşyalara yer vermemektir.

Feng Şui’de ilk kural, evinizde ve hayatınızda gereksiz eşyalara yer vermemektir.
Kıyafetlerimizin sadece %20’sini zamanımızın %80’inde kullandığımızı biliyor muydunuz? Üşenmeyin, bütün dolapları aşağı indirin. Giymediğiniz kıyafetleri, kullanmadığınız eşyaları ayırın ve sağlam olanları ihtiyacı olanlarla paylaşın. Ne kadar hafiflediğinize şaşıracaksınız…

3. Az kullanılan diğer her şey kutulara, dolaplara!

Az kullanılan diğer her şey kutulara, dolaplara!
Geri kalan eşyalarınız içerisinden en az kullandıklarınızı kutulara, çekmecelere, dolaplara kaldırın. O sırada kullanmanız gerekmeyen hiçbir şey ortalıkta gezmesin. Böylece sürekli toz almak zorunda kalmazsınız, almanız gerektiğinde de yorulmazsınız.

4. “Bagua haritası” ile evin her yerine bir anlam katın.

Evinizi ya da odanızı 9 eşit parçaya bölen “bagua” haritası ile hayatta önem verdiğiniz her konu için bir köşe ayırın. Tam noktasına denk gelecek diye bir şart yok; amaç evinizde denge oluşturmak. Bagua haritası oldukça detaylı bir konu, araştırmanızı öneririz.

5. Uyuduğunuz yer huzur vermeli…

Uyuduğunuz yer huzur vermeli…
Yatak odanızda kırmızı, turuncu, sarı gibi enerjik renklere değil, daha yumuşak, pastel renklere yer verin. Örneğin açık mavi, lila, bej… Tasarruflu başucu ışığınız olsun, yatak odanızda cayır cayır lamba yakmayın.

6. Yatağın altına eşya tıkıştırmayın!

Yatağın altına eşya tıkıştırmayın!
Bazalı yatakların altına tıkıştırdığınız karman çorman eşyalardan kurtulun. Orayı ya düzenleyin ya da bazasız yatak tercih edin.

7. Yatağınızın karşısına ayna koymayın.

Yatağınızın karşısına ayna koymayın.
Gece su içmeye kalkarken gereksiz tedirginlikler yaşamayın. Özellikle de korku filmi izlediğiniz gecelerde 🙂

8. Yatak odasında televizyona hayır!

Yatak odasında televizyona hayır!
Yatak odanızda kesinlikle elektronik eşya, hele ki TV bulundurmayın. Orası dinlenmek için. Seçim öncesi tartışmalar izleyip uyumadan önce sinirlenmek için değil!

9. Mutfağın bereketi kaçmasın…

Mutfağın bereketi kaçmasın...
Anadolu kültüründe de “ocağın tütmesi”, “bereketin kaçmaması” gibi tabirleri hatırlayın; mutfağınız bereketi sembolize eder! Bulaşıkların küçük sıra dağlar oluşturmasına izin vermeyin… Kiler dolabınızı düzenli tutun, bakliyatları güzelce kavanozlara ya da bez torbalara aktarın. Tek bir taneyi bile israf etmeyin!

10. Yaşayan bir salondan kahkaha sesleri eksik olmasın.

Yaşayan bir salondan kahkaha sesleri eksik olmasın.
Aile ve arkadaş fotoğraflarınız için en güzel yer salondur. Salonunuzu yaşam enerjisiyle doldurmak için yeşil bitkilere yer verin. Eve gelenlerle güzel vakit geçirmek için grup oyunlarınız da salonda bulunsun (bırakın şu akıllı telefonları!).

11. Bir kap su, hem size hem hayvancıklara…

Bir kap su, hem size hem hayvancıklara...
Eğer kuru bir memlekette yaşıyorsanız, salona koyacağınız bir akvaryum ya da su dolu dekoratif bir kap havayı yumuşatacaktır. (Bitkileriniz de bu duruma sevinecektir.) Evinizin dışına sokak hayvancıkları için su koymayı da unutmayın.

12. Banyoda tropik orman havası estirin.

Banyoda tropik orman havası estirin.
Banyo, eğer ışık alıyorsa nemi seven bitkiler için mükemmel bir alandır. Bitkiler gündüz havayı temizler, ayrıca çok hoş bir ortam yaratır.

13. Evin girişinde sıcak bir karşılama alanı yaratın.

Evin girişinde sıcak bir karşılama alanı yaratın.
Evinizin giriş kapısı ise misafirlerinizi karşıladığınız noktadır. Kapının tam karşısına ayna koymayın, eve gelen kişi karşısında kendisini değil sizi görmeli. Kullanmadığınız ayakkabıları kapının önünden kaldırın, taziye evi sanmasınlar.

14. Özet:

Aklınız dağınıksa eviniz de dağınık olur. Alışveriş arzunuzu dizginleyemezseniz eşyalarınız ve kredi kartınız bir gün sizi ele geçirir. Sürekli bir şeyleri erteleyen biriyseniz, ortalıkta asılmamış resimler, tamir edilmeyip boşa damlatan musluklar sizi ele verir…

Yani eviniz sizin iç dünyanızı yansıtır.

Aslan yattığı yerden belli olur!

Haydi şimdi pamuk eller toz bezine

Güneşin Yararları ve Zararları

fft99_mf4181718[1]

Güneşin yararları ve zararları.
GÜNEŞİN YARARLARI
Dünyadaki tüm varlıklar için güneş bir hayat kaynağı. Güneşin insanlar üzerinde yarattığı en temel faydalar arasında, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan antibakteriyel etkisi yer alıyor. Aynı zamanda vücudun D vitamini sentezlemesini gerçekleştirdiği için özellikle çocukların kemik gelişiminde temel bir rol üstleniyor. Sağladığı bronzluk etkisi ile estetik bir öneme sahip olan güneş, akne ve sivilce tedavisinde de çok işe yarayabiliyor. Ancak, tüm bu faydaları içeren temel hayat kaynağımız güneş, ozon tabakasının incelmesiyle birlikte artık insanlar için bir tehlike unsuru haline gelmeye başladı. Ozon tabakasının incelmesiyle birlikte, yer yüzüne ulaşan ultraviyole radyasyonu miktarında büyük bir artış oldu. Eskiden, yeryüzüne sadece A ve B ultraviyole radyasyonu ulaşırken artık C ultraviyole radyasyonu da ulaşmaya başladı. A ultraviyole radyasyonu cildin erken yaşlanması ve kırışmasına neden olurken, B ve C ultraviyole radyasyonları ise deri kanserleri riskini artırıyor. Bu yüzden de sadece deniz ya da havuz kenarında güneşlenirken değil, günün her saatinde güneşten korunmamız büyük bir önem taşıyor.

GÜNEŞİN ZARARLARI
Normal şartlarda metabolizma denilen, vucuttaki kimyasal olaylar sonucu gelişen enerji ile vucut ısısı oluşur. Metabolizma ise vucudun beden hareketleri ile orantılı olarak artar. Vucut, solunum ve terleme gibi faaliyetlerle bu ısıyı 36 santigrad derece dolaylarında tutmaya çalışır. Sıcak havada artan terleme ile vucut ısısı normale düşürülmeye çalışılır. Havaların çok ısındığı dönemlerde artan terlemeye rağmen vucudun ısı kaybı yeterli olamamaktadır. Hava sıcaklığı yanında rutubetin artması, terin buharlaşmasını engellediğinden ısı kaybını daha da azaltır. Yani sıcaklığın artması ile birlikte havanın nem oranının artması vucutta ısı birikimine, bu da ısı artışına bağlı hastalıkların gelişmesine neden olur. Bu arada terle su ve tuz gibi bazı maddelerin kaybı ve bunların yerine koyulamaması hastalık tablosunu ağırlaştırır.

Cilt yanıkları, cilt kanserleri, katarakt, sıcak bunalımı (sıcak yorgunluğu, sıcak bitkinliği) ve sıcak çarpması güneşin ultraviyole ışınları, sıcak ve artmış nem oranı nedeniyle gelişen en önemli hastalıklardır.

Güneşe ve ultraviyole ışınlarına bağlı cilt yanıkları sık olarak görülmektedir. Beyaz tenli ve cildi ince kişilerde, esmer ve kalın ciltli kişilere göre güneşin zararları daha fazla olur. Ciddi yanıklar için mutlaka bir sağlık yardımı alınmalıdır. Bunun dışında ultraviyole ışınlarına bağlı olararak cilt kanseri, ve katarakt gibi ciddi hastalıklar da gelişebilir.

Sıcak bunalımı (yorgunluğu, bitkinliği) sıcak ve nem oranı yüksek ortamda uzun süre kalan veya egzersiz yapan kişilerde görülür. Belirtileri halsizlik, bitkinlik, baş dönmesi, bulantı, bazen kusma, cildin nemli, soğuk ve soluk olması, alın ve yüzde terleme, solunum sayısında artma şeklindedir. Sıcak yorgunluğu olan hasta serin bir yere alınmalı, kusması yoksa ve içebiliyorsa birkaç yudum soğuk su içirilmeli, üzerindeki elbisleri çıkarılıp başı ve vucudu ıslak bir süngerle veya bezle ıslatılmalıdır. Hasta düzelmiyor ve durumu kötüye gidiyorsa bir sağlık merkezine götürülmelidir.

Sıcak çarpması da sıcak ve rutubetli ortamda uzun süre kalındığında veya ağır iş veya spor yapıldığında oluşur fakat, sıcak bunalımı kadar çok sık görülmez. Belirtileri yüksek ateş, çarpıntı, sık ve yüzeyel solunum, ciltte sıcaklık, kuruluk ve kırmızılık, hastanın hareketlerinde azalma veya garip davranışlar, şiddetli başağrısı yakınması, bulantı , kusma ve tedavi edilmeyen hastalarda şuur kaybı şeklindedir. Nadir de olsa ölüm görülebilir. Sıcak çarpması düşünülen bir hasta serin bir yere yatırılmalı, bütün giysileri çıkarılmalı, başı ve vucuduna (özellikle vucudun koltuk altı, kasıklar gibi kıvrım yerlerine) buzlu su ile ıslatılmış kompresler koyulmalı ve bunlar sık sık değiştirilmeli, varsa, hasta bir ventilatör veya bir yelpaze ile havalandırılmalı, kusması yok ve içebiliyorsa soğuk su içirilmeli ve en kısa zamanda bir sağlık merkezine götürülmelidir.

GÜNEŞTEN KORUNMA
Sıcak, rutubet ve ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için güneş altında özellikle sıcağın yoğun olduğu dönemlerde (saat 11.00 – 16.00 arası) uzun süre kalmamalı, gölge tercih edilmelidir. Güneş şemsiyesi gibi gölgeliklerin altında otururken de kum ve denizden yansıyan ultraviyole ışıkları önemli miktarda zarar verebileceği için dikkatli olmalıdır. Baş, şapka ile kapatılmalı, pamuklu (sentetik karışık giysiler su kaybını engeller) beyaz veya açık renkli, ince ve hafif giysiler giyilmeli, gözlerin korunması için güneş gözlüğü takılmalıdır. İnce, pamuklu kumaşlar, tişörtler ve suni ipekten yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirir. Bu giysiler giyilmeden önce güneş koruyucular kullanılmalıdır. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar çok örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu tişört, pantolon ve elbiseleri tercih edin. Güneş ışınlarının yüzde 99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole koruyuculu güneş gözlüklerini kullanın. Çünkü bu tür güneş gözlükleri katarakta ve gözde hasara neden olan zararlı ışınları azaltır.

Koruyucu yağlar ve kremler güneşe çıkmadan yarım saat kadar önce sürülmeli ve her 2 saatte bir ve yüzdükten sonra tekrarlanmalıdır. Fakat bilinmelidir ki, giysilerin yararı koruyucu yağlardan çok daha fazladır. Sıcak ve rutubetin yoğun olduğu saatlerde ağır işler ve sporlar yapılmamalı, bu gibi faaliyetler serin saatlere alınmalıdır. Mutlaka ihtiyacın üzerinde sıvı içilmelidir. İdrarın azalması ve koyulaşması su ihtiyacı olduğunun belirtisidir. Bu gibi ortamlarda herkesin yanında içecek su mutlaka bulunmalıdır. Alkol ve kafein idrar artışı ve sıvı kaybı yaptığı için sıcak saatlerde içilmemelidir

Güneşe karşı nasıl korunmamız gerektiğini belirlemede cilt tipiniz büyük bir önem taşıyor. Güneşin zararları açısından en fazla riski, beyaz tenliler, kızıllar ve hiç bronzlaşamayan ya da güneşe çıktıkça deri yanıklarıyla sonuçlanan cilt tipleri taşıyor. Cildin rengi koyulaştıkça yanma riski de o oranda azalıyor. Ancak, esmer tenlilerde de ozon tabakasının incelmesiyle birlikte güneş yanığı oluşması hiç de az rastlanır bir durum değil.

Yapılan araştırmalar, güneşlenme için en ideal saatlerin sabahları saat 11.00’a kadar, öğleden sonraları ise saat 16.00’dan sonra olduğunu ortaya koyuyor. Bu saatlerin dışında ise, kesinlikle ve kesinlikle gölge yerlere çekilme ve dinlenme öneriliyor. Bu arada, beton zeminlerin ve deniz suyunun ultraviyole ışınlarını çok iyi yansıttığını da aklınızdan çıkarmayın. Bu yüzden de gölgede de yanabileceğinizi asla unutmayın!

Çalışan kişiler ise, eğer serin bir ortamda çalışıyorsa, koyu renkli giysileri tercih edebilirler. Zira, koyu renkler, ultraviyole ışınlarını yansıttığı için güneşin etkilerini azaltıyor. Ama buna karşılık sıcağı absorbe ediyor. Bu yüzden de serin yerlerde çalışan kişiler, koyu renkli giysileri tercih ederek güneşe karşı daha fazla koruma sağlayabilir.

ÖZEL RİSK GRUPLARI
Özellikle yaşlılar ile kalp ve tansiyon hastaları, çocuklar, hamileler, aşırı kilolu kişiler, kanser hastaları ile kemoterapi görenlerin güneşten korunma yöntemleri konusunda çok diikkatli olmaları gerekmektedir. Ağır efor harcamaktan kaçınmalı, kapalı ve havasız yerlerde de uzun süre kalınmamalıdır. Güneş ışınlarının etkisinin güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneş ışınlarından kaçınılmalı ve bu saatlerde uzun süre güneş altında kalınmamalı. Sık sık ılık suyla duş yapılmalı. Açık, renkli bol giysiler giyilmeli ve geniş kenarlı şapka takılmalıdır. Güneşlenmeden veya güneşe çıkmadan önce cilde uygun koruyucu bir güneş kremi sürülmeli. Güneşlenme sonrasında oluşabilecek güneş yanıklarında kesinlikle yoğurt ve benzeri maddeler sürülmemeli, bu durumda soğuk kompres uygulaması yapılmalı. Gözlerde ağrılı kızarıklıklar olması durumunda soğuk kompres yapılmalı ve bir hekime başvurulmalı. Sıcak çarpmalarında kişiler önce serin ve gölge bir yere alınmalı, vücudundaki sıkı giysiler çıkarılarak başı ve vücudu ıslatılmak suretiyle serinletilmelidir. Bilinç bulanıklığı olan hastalar hemen en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

BESLENME ÖNERİLERİ
Yaz aylarında az az ve sık aralıklarla besin tüketilmesi gerekir. Bol su içilmeli, bol sebze ve meyve tüketilmelidir. En güçlü nemlendirici sudur. Su, cildiniz için de en etkili nemlendiricidir. Bu yüzden su içme alışkanlığı edinerek, günde en az iki litre su tüketmelisiniz. Alkollü ve asitli içeceklerden uzak durulmalı. Tatlı olarak daha çok sütlü ve meyveli tatlılar tüketilmelidir.

• Giysiler: İnce, pamuklu kumaşlar, tişörtler ve suni ipekten yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirir. Bu giysiler giyilmeden önce güneş koruyucular kullanılmalıdır. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar çok örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu tişört, pantolon ve elbiseleri tercih edin. Güneş ışınlarının yüzde 99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole koruyuculu güneş gözlüklerini kullanın. Çünkü bu tür güneş gözlükleri katarakta ve gözde hasara neden olan zararlı ışınları azaltır. Güneş gözlüğü alırken etiketini mutlaka okuyun.

• Zaman: Sabah 11 öğleden sonra 16 arası güneşe çıkılmamalıdır. Gölgede durmak güneşten korunmanın en iyi yoludur.

• Güneş koruyucular: Kolay uygulanmalı, uzun süre etkinliğini devam ettirmeli, UvA ve UvB’ ye karşı korumalı, yan etki riski az olmalıdır. Güneş koruyucunun etkisini gösterebilmesi için güneşe çıkmadan 30-60 dk. önce sürülmelidir. 2-3 Saatte bir tekrarlamalıdır. Terleme, yıkanma, yüzme sonrasında yenilemek gerekir.

Güneşten korunmayı sadece tatilde güneşlenirken değil, yaz ve kış aylarında da günlük alışkanlık haline getirmeli ve özellikle çocuklarımıza da öğretmeliyiz. Sağlıklı beslenme gibi tüm yaşam boyunca uygulanılacak bir kural olarak hayatımıza yerleştirmeliyiz.

Uzm. Dr. Işık Erdoğan
Kalp Hastalıkları Uzmanı
International Hospital İstanbul

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Güneşin Yararları ve Zararları

The blonde with long flowing hair on the beach taking a sunbath. Thailand. Phuket

The blonde with long flowing hair on the beach taking a sunbath. Thailand. Phuket

 

GÜNEŞİN YARARLARI
Dünyadaki tüm varlıklar için güneş bir hayat kaynağı. Güneşin insanlar üzerinde yarattığı en temel faydalar arasında, birçok hastalığın tedavisinde kullanılan antibakteriyel etkisi yer alıyor. Aynı zamanda vücudun D vitamini sentezlemesini gerçekleştirdiği için özellikle çocukların kemik gelişiminde temel bir rol üstleniyor. Sağladığı bronzluk etkisi ile estetik bir öneme sahip olan güneş, akne ve sivilce tedavisinde de çok işe yarayabiliyor. Ancak, tüm bu faydaları içeren temel hayat kaynağımız güneş, ozon tabakasının incelmesiyle birlikte artık insanlar için bir tehlike unsuru haline gelmeye başladı. Ozon tabakasının incelmesiyle birlikte, yer yüzüne ulaşan ultraviyole radyasyonu miktarında büyük bir artış oldu. Eskiden, yeryüzüne sadece A ve B ultraviyole radyasyonu ulaşırken artık C ultraviyole radyasyonu da ulaşmaya başladı. A ultraviyole radyasyonu cildin erken yaşlanması ve kırışmasına neden olurken, B ve C ultraviyole radyasyonları ise deri kanserleri riskini artırıyor. Bu yüzden de sadece deniz ya da havuz kenarında güneşlenirken değil, günün her saatinde güneşten korunmamız büyük bir önem taşıyor.

GÜNEŞİN ZARARLARI
Normal şartlarda metabolizma denilen, vucuttaki kimyasal olaylar sonucu gelişen enerji ile vucut ısısı oluşur. Metabolizma ise vucudun beden hareketleri ile orantılı olarak artar. Vucut, solunum ve terleme gibi faaliyetlerle bu ısıyı 36 santigrad derece dolaylarında tutmaya çalışır. Sıcak havada artan terleme ile vucut ısısı normale düşürülmeye çalışılır. Havaların çok ısındığı dönemlerde artan terlemeye rağmen vucudun ısı kaybı yeterli olamamaktadır. Hava sıcaklığı yanında rutubetin artması, terin buharlaşmasını engellediğinden ısı kaybını daha da azaltır. Yani sıcaklığın artması ile birlikte havanın nem oranının artması vucutta ısı birikimine, bu da ısı artışına bağlı hastalıkların gelişmesine neden olur. Bu arada terle su ve tuz gibi bazı maddelerin kaybı ve bunların yerine koyulamaması hastalık tablosunu ağırlaştırır.

Cilt yanıkları, cilt kanserleri, katarakt, sıcak bunalımı (sıcak yorgunluğu, sıcak bitkinliği) ve sıcak çarpması güneşin ultraviyole ışınları, sıcak ve artmış nem oranı nedeniyle gelişen en önemli hastalıklardır.

Güneşe ve ultraviyole ışınlarına bağlı cilt yanıkları sık olarak görülmektedir. Beyaz tenli ve cildi ince kişilerde, esmer ve kalın ciltli kişilere göre güneşin zararları daha fazla olur. Ciddi yanıklar için mutlaka bir sağlık yardımı alınmalıdır. Bunun dışında ultraviyole ışınlarına bağlı olararak cilt kanseri, ve katarakt gibi ciddi hastalıklar da gelişebilir.

Sıcak bunalımı (yorgunluğu, bitkinliği) sıcak ve nem oranı yüksek ortamda uzun süre kalan veya egzersiz yapan kişilerde görülür. Belirtileri halsizlik, bitkinlik, baş dönmesi, bulantı, bazen kusma, cildin nemli, soğuk ve soluk olması, alın ve yüzde terleme, solunum sayısında artma şeklindedir. Sıcak yorgunluğu olan hasta serin bir yere alınmalı, kusması yoksa ve içebiliyorsa birkaç yudum soğuk su içirilmeli, üzerindeki elbisleri çıkarılıp başı ve vucudu ıslak bir süngerle veya bezle ıslatılmalıdır. Hasta düzelmiyor ve durumu kötüye gidiyorsa bir sağlık merkezine götürülmelidir.

Sıcak çarpması da sıcak ve rutubetli ortamda uzun süre kalındığında veya ağır iş veya spor yapıldığında oluşur fakat, sıcak bunalımı kadar çok sık görülmez. Belirtileri yüksek ateş, çarpıntı, sık ve yüzeyel solunum, ciltte sıcaklık, kuruluk ve kırmızılık, hastanın hareketlerinde azalma veya garip davranışlar, şiddetli başağrısı yakınması, bulantı , kusma ve tedavi edilmeyen hastalarda şuur kaybı şeklindedir. Nadir de olsa ölüm görülebilir. Sıcak çarpması düşünülen bir hasta serin bir yere yatırılmalı, bütün giysileri çıkarılmalı, başı ve vucuduna (özellikle vucudun koltuk altı, kasıklar gibi kıvrım yerlerine) buzlu su ile ıslatılmış kompresler koyulmalı ve bunlar sık sık değiştirilmeli, varsa, hasta bir ventilatör veya bir yelpaze ile havalandırılmalı, kusması yok ve içebiliyorsa soğuk su içirilmeli ve en kısa zamanda bir sağlık merkezine götürülmelidir.

GÜNEŞTEN KORUNMA
Sıcak, rutubet ve ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için güneş altında özellikle sıcağın yoğun olduğu dönemlerde (saat 11.00 – 16.00 arası) uzun süre kalmamalı, gölge tercih edilmelidir. Güneş şemsiyesi gibi gölgeliklerin altında otururken de kum ve denizden yansıyan ultraviyole ışıkları önemli miktarda zarar verebileceği için dikkatli olmalıdır. Baş, şapka ile kapatılmalı, pamuklu (sentetik karışık giysiler su kaybını engeller) beyaz veya açık renkli, ince ve hafif giysiler giyilmeli, gözlerin korunması için güneş gözlüğü takılmalıdır. İnce, pamuklu kumaşlar, tişörtler ve suni ipekten yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirir. Bu giysiler giyilmeden önce güneş koruyucular kullanılmalıdır. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar çok örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu tişört, pantolon ve elbiseleri tercih edin. Güneş ışınlarının yüzde 99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole koruyuculu güneş gözlüklerini kullanın. Çünkü bu tür güneş gözlükleri katarakta ve gözde hasara neden olan zararlı ışınları azaltır.

Koruyucu yağlar ve kremler güneşe çıkmadan yarım saat kadar önce sürülmeli ve her 2 saatte bir ve yüzdükten sonra tekrarlanmalıdır. Fakat bilinmelidir ki, giysilerin yararı koruyucu yağlardan çok daha fazladır. Sıcak ve rutubetin yoğun olduğu saatlerde ağır işler ve sporlar yapılmamalı, bu gibi faaliyetler serin saatlere alınmalıdır. Mutlaka ihtiyacın üzerinde sıvı içilmelidir. İdrarın azalması ve koyulaşması su ihtiyacı olduğunun belirtisidir. Bu gibi ortamlarda herkesin yanında içecek su mutlaka bulunmalıdır. Alkol ve kafein idrar artışı ve sıvı kaybı yaptığı için sıcak saatlerde içilmemelidir

Güneşe karşı nasıl korunmamız gerektiğini belirlemede cilt tipiniz büyük bir önem taşıyor. Güneşin zararları açısından en fazla riski, beyaz tenliler, kızıllar ve hiç bronzlaşamayan ya da güneşe çıktıkça deri yanıklarıyla sonuçlanan cilt tipleri taşıyor. Cildin rengi koyulaştıkça yanma riski de o oranda azalıyor. Ancak, esmer tenlilerde de ozon tabakasının incelmesiyle birlikte güneş yanığı oluşması hiç de az rastlanır bir durum değil.

Yapılan araştırmalar, güneşlenme için en ideal saatlerin sabahları saat 11.00’a kadar, öğleden sonraları ise saat 16.00’dan sonra olduğunu ortaya koyuyor. Bu saatlerin dışında ise, kesinlikle ve kesinlikle gölge yerlere çekilme ve dinlenme öneriliyor. Bu arada, beton zeminlerin ve deniz suyunun ultraviyole ışınlarını çok iyi yansıttığını da aklınızdan çıkarmayın. Bu yüzden de gölgede de yanabileceğinizi asla unutmayın!

Çalışan kişiler ise, eğer serin bir ortamda çalışıyorsa, koyu renkli giysileri tercih edebilirler. Zira, koyu renkler, ultraviyole ışınlarını yansıttığı için güneşin etkilerini azaltıyor. Ama buna karşılık sıcağı absorbe ediyor. Bu yüzden de serin yerlerde çalışan kişiler, koyu renkli giysileri tercih ederek güneşe karşı daha fazla koruma sağlayabilir.

ÖZEL RİSK GRUPLARI
Özellikle yaşlılar ile kalp ve tansiyon hastaları, çocuklar, hamileler, aşırı kilolu kişiler, kanser hastaları ile kemoterapi görenlerin güneşten korunma yöntemleri konusunda çok diikkatli olmaları gerekmektedir. Ağır efor harcamaktan kaçınmalı, kapalı ve havasız yerlerde de uzun süre kalınmamalıdır. Güneş ışınlarının etkisinin güçlü olduğu 11.00-16.00 saatleri arasında güneş ışınlarından kaçınılmalı ve bu saatlerde uzun süre güneş altında kalınmamalı. Sık sık ılık suyla duş yapılmalı. Açık, renkli bol giysiler giyilmeli ve geniş kenarlı şapka takılmalıdır. Güneşlenmeden veya güneşe çıkmadan önce cilde uygun koruyucu bir güneş kremi sürülmeli. Güneşlenme sonrasında oluşabilecek güneş yanıklarında kesinlikle yoğurt ve benzeri maddeler sürülmemeli, bu durumda soğuk kompres uygulaması yapılmalı. Gözlerde ağrılı kızarıklıklar olması durumunda soğuk kompres yapılmalı ve bir hekime başvurulmalı. Sıcak çarpmalarında kişiler önce serin ve gölge bir yere alınmalı, vücudundaki sıkı giysiler çıkarılarak başı ve vücudu ıslatılmak suretiyle serinletilmelidir. Bilinç bulanıklığı olan hastalar hemen en yakın sağlık kuruluşuna götürülmelidir.

BESLENME ÖNERİLERİ
Yaz aylarında az az ve sık aralıklarla besin tüketilmesi gerekir. Bol su içilmeli, bol sebze ve meyve tüketilmelidir. En güçlü nemlendirici sudur. Su, cildiniz için de en etkili nemlendiricidir. Bu yüzden su içme alışkanlığı edinerek, günde en az iki litre su tüketmelisiniz. Alkollü ve asitli içeceklerden uzak durulmalı. Tatlı olarak daha çok sütlü ve meyveli tatlılar tüketilmelidir.

• Giysiler: İnce, pamuklu kumaşlar, tişörtler ve suni ipekten yapılmış ürünler ışığı daha fazla geçirir. Bu giysiler giyilmeden önce güneş koruyucular kullanılmalıdır. Vücudunuzu mümkün olduğu kadar çok örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu tişört, pantolon ve elbiseleri tercih edin. Güneş ışınlarının yüzde 99-100’ünü engelleyebilen ultroviyole koruyuculu güneş gözlüklerini kullanın. Çünkü bu tür güneş gözlükleri katarakta ve gözde hasara neden olan zararlı ışınları azaltır. Güneş gözlüğü alırken etiketini mutlaka okuyun.

• Zaman: Sabah 11 öğleden sonra 16 arası güneşe çıkılmamalıdır. Gölgede durmak güneşten korunmanın en iyi yoludur.

• Güneş koruyucular: Kolay uygulanmalı, uzun süre etkinliğini devam ettirmeli, UvA ve UvB’ ye karşı korumalı, yan etki riski az olmalıdır. Güneş koruyucunun etkisini gösterebilmesi için güneşe çıkmadan 30-60 dk. önce sürülmelidir. 2-3 Saatte bir tekrarlamalıdır. Terleme, yıkanma, yüzme sonrasında yenilemek gerekir.

Güneşten korunmayı sadece tatilde güneşlenirken değil, yaz ve kış aylarında da günlük alışkanlık haline getirmeli ve özellikle çocuklarımıza da öğretmeliyiz. Sağlıklı beslenme gibi tüm yaşam boyunca uygulanılacak bir kural olarak hayatımıza yerleştirmeliyiz.

Uzm. Dr. Işık Erdoğan
Kalp Hastalıkları Uzmanı
International Hospital İstanbul

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Victoria Su Zambağı… Günün Fotosu… 20/05/2015

BOBuFGlCIAEijwN[1]

Amazon nehrine özgü olan ve 70 kg’ rama kadar ağırlık taşıyabilen Victoria su zambağı…

 

KÖTÜ KOLESTEROLÜ DÜŞÜREN BESİNLER

avokado[2]

 

Geçen hafta bu konuda birkaç makale okudum ve ortak noktalarını paylaşmak istedim. LDL Kolesterol, düşük dansiteli lipoprotein olup kısaca ‘kötü’ diye tabir ettiğimiz kolesterol cinsidir.
LDL kolesterolün yüksek miktarlarda bulunması damarlarda plak oluşumuna neden olabilir.     Bu plakların yoğunlaşması damarları daraltarak kan akışını yavaşlatır. Bu nedenle LDL kolesterolüne, ‘kötü kolesterol’ denir. Yüksek kolesterol oluşumuna     katkıda bulunan bazı faktörler olduğu gibi bazı besinlerse kolesterol düşürmeye yardımcıdır.
Avokado
İyi kolesterolünüzü yükselten yağ asitlerine sahiptir. Ayrıca vücudun kolesterolü emerek azaltmasını sağlayan beta sitesteroller içerir. Alori kaynağı, diğer meyvelerde olduğu gibi karbonhidrat değil; içindeki yağdır. Doymamış yağ asitleri içerdiği için hazmı kolaydır, düzenli tüketimin olumlu etkisi vardır.
Kırmızı üzüm
Üzümü özellikle çekirdekleriyle yemek gerek. Çünkü çekirdeğindeki OPC kompleksi yani Oligomeric Proanthocyanid çoğu meyvede bulunmayan antioksidan özelliğine sahiptir.
Kötü huylu kolesterolün düşürülmesinde özellikle kırmızı üzümün etkisi büyük. Kabuklarında bulunan reservatrol, hem damar sertliğini önler, hem de kötü     kolesterolü düşürür.
Çay
Aynı bitkiden elde edilen hem yeşil hem de siyah çayın antioksidan kapasitesi yüksek. Kalp ve damar hastalıklarıyla çay tüketimi arasındaki ilişkiyi sorgulayan çalışmalara göre çayın koruyucu etkisi var. Bunun nedeninin çaydaki antioksidan etki yapan polifenolik bileşikler olduğu düşünülüyor.
Bazı çalışmalar çay içindeki polifenollerin 6 ay boyunca düzenli alımı sonrasında hipertansiyon hastalarının kan basıncında önemli düşmeler olduğunu, böylece kalp hastalıklarında koruyucu etki yarattığını ortaya koyuyor.
2011’de yayınlanan bir makaledeyse çayın kanda pıhtılaşmayı önlediği ve hücreleri kötü kolesterol (LDL) hasarından koruduğuna dikkat çekiliyor. Obezite ve hastalık     ilişkisini düşündüğümüzde çay tüketiminin şekersiz olması gerektiğini de unutmamak gerek.
Kuruyemiş
Yağlı tohumlar, lif, E vitamini ve selenyum açısından zengindir. Bu atıştırmalıklar, bitkisel sterol içeriğiyle LDL kolesterolünü düşürmeye yardımcı olur.
Ceviz, diğer kabuklu kuruyemişlere oranla kolesterol savaşında daha çok omega 3 barındırır. Araştırmalar, günde 2 gr. bitkisel sterol alımının kandaki LDL kolesterolü yüzde 15’e kadar düşürebildiğini göstermekte.
Bitkisel sterollerden en zengin yiyeceklerin başında badem ve çekirdekler gelmekte. Ancak kalori alımınızı kısıtlamak için günlük tüketeceğiniz 10 – 15 badem,     4 – 5 tam ceviz veya 15 – 20 yer fıstığı uygun miktarlar.
Tam tahıllar
Yüksek miktarda çözülebilir lif içerir. Günde 5 – 10 gr. çözülebilir lif alımı LDL kolesterolü yaklaşık yüzde 5 düşürebilir ve     HDL kolesterole etki etmez.
Tahılların içinde en fazla kepekli pirinçle bulgurda bulunan bitkisel steroller, kolesterol düzeyini yüzde 10 – 15’e kadar düşürebiliyor. Araştırmalara göre düzenli olarak birkaç hafta boyunca tam tahıl yediğinizde kötü kolesterolünüzü yüzde     5 oranında düşürebilirsiniz.     Özellikle yulaf, kötü kolesterol emilimini düşüren beta     glukan içerir.
Balık
Omega 3 yağ asidi ve protein için iyi bir kaynak. Bu asitler, arterlerde iltihap ve plak oluşmasını azaltır. Omega 3 yağ asitleri, LDL kolesterolü düşürürken HDL kolesterolü artırır.
En iyi yöntem, balığı fırında veya ocak üzerinde, kapalı olarak nemli ortamda pişirmek. Izgara da kullanılabilir. Haftada en az     iki kez balık tüketilmesi önemli.
Meyve
Portakaldaki herperidin, kandaki kolesterol seviyesini azaltır. Orta boy bir portakal, 2 – 3 gr. çözünen lif içerir ve kan kolesterolünü dengelemeye yardımcı olur.
C vitamini zengini portakal     ve limon, B vitamini, potasyum, kalsiyum ve magnezyum da içerir ve potasyum sayesinde tansiyonun dengelenmesini de sağlar.
Ancak suyundan aynı etkiyi beklemeyin, lif için meyveleri     yemeniz gerekiyor.

kaynak: dilara koçak

milliyet

Merhaba demek ne demek? Hiç düşündünüz mü?

e829b2d64b82aa0754a1df3450225ee9_1285622867[1]

 

Merhaba demek ne demek? Hiç düşündünüz mü? Ya da bilen var mi içinizde ‘merhaba’ ne anlama geliyor diye?.

Çok ilginç bir o kadar da hoş ve sıcak bir anlamı varmış meğer… ‘

Merhaba’ aslında farsça kökenli olup’benden size zarar gelmez’anlamına geliyormuş. Çok hoş değil mi?

Bunu öğrendikten sonra karşımdaki insana merhaba demek daha bir anlamlı oldu benim için,bu mesajı okuyan herkese benden; ‘Merhaba’

Ten Uyumu Yok…

11164042_876116325787095_3003491784433069535_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

İyiyseniz ses verin, kaleminizi kullanın, çalışın, üretin, yeri gelirse bağırın

10360387_893563164040377_4099066446856770299_n[1]

Korkularımızdan ördüğümüz duvarlar yüzünden dışarısını göremez olduk. Zannediyoruz ki, ne kadar saklanırsak o kadar zarar görmeyiz. En büyük zararı kötülere rağmen iyi olduğumuzu zannedip evden çıkmayarak insanlığa yapıyoruz. İyiyseniz ses verin, kaleminizi kullanın, çalışın, üretin, yeri gelirse bağırın. İnsanlık adına çığlıklar adın. Gün gelir, sessizliğin de hesabı sorulur…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

” Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.”

images[8]

 

Bir zamanlar yazılarını yazmak üzere okyanus sahiline giden aydın bir adam varmış. Çalışmaya başlamadan önce sahilde bir yürüyüş yaparmış. Bir gün sahilde yürürken plaja doğru baktığında danseder gibi hareketler yapan bir insan silueti görmüş. Başlayan güne danseden biri olabileceğini düşünerek gülümsemiş ve ona yetişebilmek için adımlarını hızlandırmış. Yaklaştıkça bunun bir genç adam olduğunu ve dansetmediğini görmüş. Birkaç adım koşuyor, yerden birşey alıyor ve yumuşak bir hareketle okyanusa fırlatıyormuş. Biraz daha yaklaşınca seslenmiş:

– ” Günaydın. Ne yapıyorsun böyle?”

Genç adam durmuş, başını kaldırmış ve cevap vermiş:

– ” Okyanusa deniz yıldızı atıyorum.”

– ” Sanırım şöyle sormalıydım,” demiş bilge adam… ” Neden okyanusa deniz yıdızı atıyorsun?”

– ” Güneş çoktan yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları suya atmazsam ölecekler.”

– ” Ama delikanlı, görmüyor musun ki kilometrelerce sahil var ve baştan aşağı deniz yıldızıyla dolu. Hiçbir şey farketmez.”

Genç adam kibarca dinlemiş, eğilerek yerden bir deniz yıldızı daha almış ve dalgalanan denize doğru fırlatmış.

– ” Bunun için farketti.”

Bu cevap bilgeyi şaşırtmış. Ne söyleyeceğini bilememiş. Geriye dönmüş, yazısının başına geçmek üzere kulübesine gitmiş. Gün boyunca bir şeyler yazmaya çalışırken genç adamın görüntüsü gözünün önünden gitmemiş. Aklından çıkarmaya çalışmış, bir türlü olmamış. Nihayet akşama doğru farketmiş ki, o koca bilim adamı, o büyük şair, bu gencin davranışının özünü kavrayamamış. Çünkü bu gencin aslında yaptığının evrende bir gözlemci olmayı ve olup biteni izlemeyi değil, evrende bir oyuncu olmayı ve bir fark yaratmayı seçmek olduğunu anlamış.Utanmış. O gece sıkıntı içinde yatmış. Sabah olduğunda bir şey yapması gerektiğini bilerek uyanmış. Yataktan kalkmış, giyinmiş, sahile inmiş ve o genci bulmuş. Ve bütün sabahı onunla okyanusa deniz yıldızı atarak geçirmiş.

kandaki kolesterol düzeyinizi düşürebilir ve yaşamınıza sağlıklı bir şekilde devam edebilirsiniz

images[2]

Yüksek miktarda bitkisel sterol içeren sihirli yiyeceklerle endüstriyel besin kullanmadan kandaki kolesterol düzeyinizi düşürebilir ve yaşamınıza sağlıklı bir şekilde devam edebilirsiniz

Günlük beslenme düzenimiz değerlendirildiğinde ortalama olarak 100-150 gram arasında yağ ve 250-770 mg civarında da kolesterol aldığımızı basitçe söyleyebiliriz. Kolesterol hemen hemen tüm dokularımızda sentezlenebilen önemli bir bileşik. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi hücre zarlarımız kolesterolden oluşuyor. Steroid hormonları, D vitamini ve safra tuzlarının yapımı için de kolesterole ihtiyaç duyuyoruz. Kolesterol fazlası karaciğer tarafından safraya bağlanıp bağırsağa taşınarak dışkı ile vücuttan atılıyor. Aslında yediğimiz yiyeceklerden gelen kolesterol miktarının ortalama yüzde 10 kadar gibi bir kısmının kana geçtiği düşünülse de karaciğerin kendi ürettiği kolesterol, damar sağlığını tehdit edebilir. Bu nedenle yiyecek seçiminde yapacağımız basit değişikliklerle vücutta üretilen fazla kolesterolün damarlarımıza zarar vermeden yukarıda bahsettiğim gibi dışkı ile atılmasını sağlayabiliriz. Nasıl kolesterol bizim hücrelerimizin ana yapısını oluşturuyorsa, bitkisel steroller de bitkilerin hücre duvarını oluşturan kolesterol benzeri bileşiklerdir. Birçok araştırma son 50 yılda bitkisel sterollerin kolesterol emilimini baskılayıcı etkisi olduğunu gösteriyor. Bugüne kadar 40’ın üzerinde bitkisel sterol tanımlanmıştır. Bunlar besin endüstrisinde yoğurt, yumuşak margarin veya ekmeklere eklenerek kolesterol düşürmek ve kalp sağlığını korumak için kullanılıyor. Ancak sizlere vereceğim önemli pratik bilgiler ve yüksek miktarda bitkisel sterol içeren özel bitkisel yiyeceklerle kolesterol düzeyinizi kontrol altında tutabilirsiniz.

1- Günde iki gram bitkisel sterol alın: Araştırmalar günde iki gram kadar bitkisel sterol alımının kanda kötü huylu kolesterol olarak tanımlanan LDL kolesterolü yüzde 15 kadar düşürebildiğini göstermektedir. Bitkisel sterollerden en zengin yiyeceklerin başında badem ve çekirdekler gelmektedir. Eğer kanda yükselen kolesterolü baskılamak istiyorsanız her gün bir çay bardağı badem ve yarım çay bardağı farklı çeşitte çekirdek (ay veya kabak çekirdeği gibi) yemenizde fayda var.
2- Trans yağlar yerine bitkisel sıvı yağlar tüketin: Bitkisel sterollerin ikinci önemli kaynağı bitkisel sıvı yağ çeşitlerinden zeytin, fındık ve ayçiçek yağıdır. Trans yağlar kanda kolesterol üretimini hızlandırdığı için doymuş yağ içeren ve trans yağ asidi yüksek olan tereyağı, sert margarinler, kızartılmış yağlar ve kuyruk yağından uzak durmalısınız. Günde beş-altı yemek kaşığı bitkisel yağ tüketiminin kanda kolesterol düzeyini azaltabildiği unutmamalısınız.
3- Yeşil ve siyah zeytin yiyin: Bitkisel sterollerden en zengin üçüncü besin zeytinlerdir. Zeytin hem kolesterol düşürücü hem de yüksek antioksidan içeriği nedeniyle kansere karşı koruyucu yiyeceklerin başında gelir. Günde maksimum 10 adeti geçmeyecek şekilde doğal, işlenmemiş ve tuzsuz zeytin tüketmenizi şiddetle tavsiye ederim. Çekirdeklerini çıkararak salatalara ekleyebilir, zeytin ezmesi şeklinde mutfak robotundan geçirerek tüketebilirsiniz.
4- Kolesterol düşmanı lahana ve karnabahar:
Lahana ve karnabahar yemek içerdikleri bitkisel steroller sayesinde kanda kolesterolün yükselmesini önler. Zeytinyağlı yemek olarak tüketebileceğiniz gibi buharda pişirerek et, tavuk veya balık yanında da servis edebilirsiniz. Lahana çorba şeklinde tüketildiğinde kolesterol düşürücü ve kan şekeri dengeleyici özellik gösterir. Günde üç kase lahana ve karnabahardan oluşan sebze çorbası içmek kolesterol ilacından bile daha etkindir.
5- Bulgur ve kepekli pirinç tüketin: Tahılların içinde en fazla kepekli pirinç ile bulgurda bulunan bitkisel steroller kanda kolesterol düzeyini yaklaşık yüzde 10-15’e kadar düşürebiliyor. Yaklaşık bir tabak bulgur pilavı 200 miligram kadar bitkisel sterol içermektedir. Bulgur sadece kandaki kolesterolü değil trigliserit adlı kan yağını da düşürerek kalp için koruyucu etki göstermektedir.

GÜNÜN BİLİMSEL NOTU
Kefir de yoğurt gibi fermante bir süt ürünüdür. Bekletildikçe tadı ekşir ve çok az olan alkol oranı artar. Kefirin bilinen hiçbir zararı yoktur. Bazı kişilerde toksinlerden temizlenirken toksinlerin geçtiği dokularda bir takım rahatsızlıklar oluşabilir. Kısa bir süre sonra, toksinler vücut dışına çıkacak ve kişi kendini çok iyi hissedecektir (iyileşme krizi). Kefiriniz tatlı ise ve ekşi seviyorsanız mayalanma süresini 48 saate kadar uzatın. Kefir ekşidikçe faydası artar. Tatlı kefir istiyorsanız mayalanma süresini 24 saatten fazla uzatmayın ve kefiri buzdolabında saklayın. Kefirinizin daha katı olmasını istiyorsanız ayırdığınız kefir ayranını birkaç saat buzdolabında tutun. Günde 250-500 ml kadar kefir tüketmek yeterlidir. Kefir ile yoğurdun farklarının ne olduğu en sık sorulan sorular arasındadır. Görünüş olarak birbirlerine çok benzerler. Yoğurt prebiyotiktir yani probiyotiklerin üremesini artarır. Kefir probiyotiktir. Yani kendisi yararlı mikroorganizmadır. Yoğurtta mikroorganizma olarak sadece bifidobakterler ve laktobasiller bulunur. Kefirde ise bunlara ilaveten lactobacillus caucasus, leuconostoc, asetobacter ve streptokok gibi bakteriler bulunur. Sonuç olarak evde yapılan yoğurt sağlığınız için çok iyidir, kefir ise ondan da iyidir. Kefir tümör oluşumunu engellemekte ya da var olanın ilerlemesini azaltmaktadır. Kefir mikroorganizmalarının ürettiği biyotin diğer B kompleks vitaminlerinin emilimini de artırır. Kefir hafif bir sinir yatıştırıcı ve depresyon azaltıcıdır. Hafif bir gevşeme ve uyku hali verir. Kefirin depresyonu azaltıcı etkisi triptofan, magnezyum ve kalsiyum içeriğinin yüksek olmasına bağlanmaktadır.

Günün sağlık formülü
Bitkisel sterollerden zengin kolesterol düşürücü çorba tarifimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Lezzetli ve yapımı pratik olan bu çorbadan öğle ve akşam yemeklerine başlamadan birer kase içmenizi tavsiye ederim.

Malzemeler
İki kase doğranmış beyaz lahana
Bir diş sarımsak
Bir küçük kuru beyaz soğan
İki küçük göbek karnabahar (mevsimine göre kullanın)
Dört yemek kaşığı bulgur
Bir yemek kaşığı kepekli pirinç
Bir yemek kaşığı zeytinyağı

Yapılışı
Tüm malzemeler az su eklenerek düdüklü tencerede pişirilir ve mutfak robotundan geçirilerek servis edilir.

Migreniniz mi Var… Doğal Kür… 5 Dakika Sonra Farkı Görünüz!

1507949_10153326807446052_1644528440392041534_n[1]

İhtiyacınız Olanlar… Limon suyu, 84 Mineralli Himalaya tuzu ve biraz limon kabuğu.

Malzemeler:

1) Bir bardak Şehir Şebekesi (Musluk) Suyu

2) iki tane limonun suyunu sıkınız. Posasını atmayınız.

3) bir tane limonun kabuğunu ince ince rendeleyiniz.

4) Çay kaşığının ucuyla Himalaya Kristal Tuz.

Yapılışı:

1 Çorba Kâsesinin içine, limon suyunu, şehir şebeke suyunu, rendelenmiş limon kabuğunu, himalaya Kozmik tuzu koyunuz.

Tek dikişte içiniz. TADI hoş olmayabilir ama, içtikten beş dakika sonra farkına varınız.

Alternatif Tıp Kaynaklarında Şunlar Yazıyor:

Yüksek kaliteli ve doğru tuz kullanmayı unutmayın; bizim önerimiz 84 mineral içeren Himalaya kristal tuzudur. Bir çok literatürde himalaya kristal tuzu için Bağışıklık sistemine, mutluluk için gerekli serotonin hormonunu artırmaya dair kanıtlanmış bilgiler de var. …

Önemli Not; tariflerimiz ilaç değildir. Kurumumuzda hastane hizmeti verilmez. Mücerret yiyecek ve içeceklerdir. Hasta olunca doktora gidiniz. Doktorunuza danışınız.

Sonuç: İhtiyacınız olan Himalaya Kozmik Tuza ulaşmak ve sipariş vermek için linke Tıklayınız: http://www.marankialisveris.com/index.php…

Telefonla sipariş ve kapınızda ödeme seçenekleri için arayacağınız telefon: 0212.533.01.33

Uyarı: Eğer yüksek kan basıncından muzdarip iseniz tuz daha da artırabilir dikkatli olunuz.