“İnsanın kendisine: ‘Ne olduğunda, ne olması gerektiğine, ne olmaması gerektiğine’ dair imajları vardır. İnsan neden kendisine dair bu şekilde imajlar meydana getirir? Çünkü insan; gerçekte ne olduğunu asla araştırmamıştır.
Bizler şu ya da bu kişi, bir kahraman, ideal bir insan ya da örnek bir insan olmamız gerektiğini sanırız. Öfkeyi açığa çıkaran; kendi hakkımızda oluşturduğumuz bu fikirlerin saldırıya uğramasıdır. Kendimize dair oluşturduğumuz fikirler; gerçekte olan hâlim…izden kaçıştır. Fakat gerçekte ne olduğunuzu seyrettiğinizde, kimseler sizi incitemez.
O vakit kişi yalancıysa ve kendisine yalancı olduğu söyleniyorsa; bu o kişiyi incitmez çünkü bu bir gerçektir. Fakat yalancı olmadığınıza dair rol yapıyorsanız, size yalancı olduğunuz söylendiğinde; hemen sinirlenir ve şiddet kullanırsınız. Bizler sürekli düşünsel bir dünyada yaşıyoruz, söylentiler dünyasında… Ve asla gerçekler dünyasında olamıyoruz.
Gerçekte olanı seyretmek, onu görmek, onunla samimi olmak için; yargılama, kanı ve ölçümün olmaması gereklidir. Düşünce; Tanrı’yı ve başkalarıyla olan ilişkilerini imajlarla ölçer. Bizler gereksiz yere ölçümlerin yapıldığı bir dünyada yaşıyoruz ve böylesi bir dünyayla da ölçünün olmadığı bir âleme girmek istiyoruz.”
~ Jiddu Krishnamurti Türkçe



![11143217_481414085397067_8529355177187251597_n[1]](https://anetteinselberg.com/wp-content/uploads/2015/05/11143217_481414085397067_8529355177187251597_n1.jpg?w=300&h=300)






Yorum bırakın