RUHUN HASTALANMASI…

11203107_10153757793743912_1442650764230357958_n[2]
Evrende ki her şey titreşir, hepimiz kendimize has titreşimler yayarız. İlişkilendirir, biçimlendirir, etiketlendiririz yavaş yavaş, maneviyat geri planlarda kalır. Unuttuğumuz ilişkiler, oynadığımız oyuncaklar başkalaşır. Günlük telaşların içinde kaybolur gideriz, bunalan ruhumuz nefessiz, renksiz ve neşesiz kalır. Maddi yaşamın yüklerinden, sosyal sorumluluklarımızdan, ebeveyn olma telaşımızdan kendimizi unutur gideriz. Zamanlanmış saatler gün içinde yetmemeye başlar, daralan ruh,kaçıp gitme yolunu gözlemler. Ya kararır suratlarımız, yeşile döner mutsuzluğu ile ya da akça pakça gülümser pembe yanakları ile.

Ya çatık kaşlarla gezinir içimizde ya da hoş sohbetleri ile sokulur yüreğimize.
Ruhumuzdan söz etmeyi unuturken, adını Sevgi yapıp sarıldığımız dostlarımızdan, iki gün içinde beklentiye girdiğimiz, yanıt alamayınca da zavallı kalbimize iteklediğimiz buruşmuş, birikmiş enerjiler. Kendimizi beceriksizlik ya da huydan sebeplere kilitleyerek biriktiriyoruz. Temizleyemediğimiz enerjileri üst üste taşımaya çalışıyoruz. Geçiştiriyoruz her bir şeyleri. Enerjimiz tükeniyor, yaşamla alış veriş azalmaya başlıyor, beyine giden sinyaller uyarılmakta yetersiz kalıyor. Anatomi yığılmaya, sırtımız kamburlaşmaya başlıyor.
Hormonları uyarmak, farkındalığı arttırmak için beyine hiç tanımadığı hiç görmediği yerleri yaşatmak, benim kabaca, görüntü kartını değiştirmek tabirimle, temizlemek ve yenilenmek gerekiyor. Bu yenilenmeyi yeni bir kitap okurken daha hızlı yaşarız, öğrenme iç güdümüz bize yeni bilgilerle terapi yapar. Ama bunu her zaman terapik hale getirmek zor olabilir. Burada yapılacak şey, farkındalığı arttırmaktır. Her gün baktığınız, girdiğiniz, yaşadığınız alanları tanımamaya alışmaya başlarsınız.

Artık bilirsiniz gözleriniz kapalı ne nerde diye. Zihinde bu uyuma haline geçer, teslim eder kendini olaylara ve akışa. Ruh kaçıp çoktan gitmiştir uzaklara. Arada ruhunuza bir seslenen olursa kendi gürültünüzden duymaz olursunuz. Koku duyunuz zayıflar, tat alma kavramı önemsizleşir. Ne yediğinin nasıl yediğinin bir önemi yoktur. Doyar ve kalkar masadan dolu midesi ve dolu dolu zihni ile.Sevgi karşılık ve menfaat gibi kötü emellere alet edilir,öfke patlamaları zaman zaman ağlamalara dönüşür.
Ruhum karardı diyip dururuz yaşama, doğan güneş bizi enerjilendirmek için yetmez, manasızlaşan hayat amacımızı yetersizlikle suçlarız. Kendimizle başlayıp, başkaları ile devam eden bu yetersizlikler sinsilesi, bizi küskünleştirir.
Ruhumuz artık hastalanmıştır, klinik bir müdahale göz ardı edilemez boyuta ulaşmıştır. Ağrıyan bedensel alanlar, ruhsal hastalığımızın sembolleri olarak çıkar karşımıza. Artık tahliller, neden aramalar, emarlar, psikiyatrik yaslanmalar, uykusuz akşamlar başlar.
Bir türlü zaman bulup ilgilenemediğimiz ruhumuz bakın başımıza ne işler açar. Unutmayalım ki Ruh sağlığımız oldukça önemlidir, onun keyfi, dengesi, temizliği yerinde ise onunla ilgilenmekte ilgili zaman ayırabiliyorsanız her şey yolunda, ışıkla ilerleyecektir.
Ruhumuza zaman bulmak şimdi bizim elimizde…

kaynak: kromaterapik maji

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Yorum bırakın