Kankiş Pınar ve annesiyle Isparta’ya gül zamanı gitmeye karar verdik. Bunun üzerine Isparta merkezde bir otel ayarladık, araba kiraladık ve ver elini güller dedik…
Cuma akşamı otele vardığımızda saat 21:00 sularıydı ve üçümüz de kurtlar gibi açtık. Otele nereye gidebileceğimizi sorduk ve bizi Kebapçı Kadir’e (1851) yönlendirdiler. Ortaya 750 gramlık yöresel kuzu tandır, pilav ve üzüm hoşafı söyledik. Ve tabakları sıyırmadan yollamadık. Üstüne de irmik helvası yiyince biraz hareket olsun deyip şehri gezmeye karar verdik. Şansımıza gül ürünleri satan mağazaların bazıları hala açıktı. Çocuklar gibi hepsine girip çıkmaya başladık. Ve kısa sürede ellerimiz gül suyu, gül reçeli, gül sabunu, gül lokumu, gül kolonyası vs. şeklinde doldu…
Ertesi sabah erkenden kalkıp gül tarlalarına (Güney Kent) aktık. Güneşin doğuşuyla başlayan gül toplama işine ucundan yardım ettik. Bol foto çektik. Köylülerle sohbet etik. Dediklerine göre Haziran boyu bu üç haftalık sürede bütün tarlalar her sabah (05:00-10:00 arası) hasat edilirmiş. Fakat hasat daha biterken en baştaki gonca güller güneşi görür görmez açmaya başlarmış.
Kimisi eline çorap geçirmiş, kimisi eldiven, kimisi çıplak elle gülleri tıkır tıkır koparıp önlerinde bellerine bağladıkları çuvala topluyorlar. Bize de yöntemini öğrettiler: Açmış gülün en üstünden sağa doğru kıvırıp tık diye koparıyorsun. Biz eldivensiz yaptığımız için bir süre sonra ellerimiz yapış yapış oldu ama zevkine değdi tabii ki. Güllerin ortasında, arkasında, kenarında, hasat ederken, etmezken bir sürü kompozisyon da foto çektikten sonra kafamıza göre yola devam ettik. Hoşumuza giden gül bahçesinin önünde inip hasada yardım ettik.
Arkasından gül fabrikasına gittik. Gülsuyu ve yağının hazırlanışını dinledikten sonra – bu sene yapılacak 100 şey listemde yer alan – fabrikada gül yapraklarıyla bezenmiş yere uzanarak gülleri havaya atıp poz verdik. Her tarafımız, kollarımız, ellerimiz gül koka koka bahçeye döndük ve bir de güllü kahve içmeye karar verdik. Kahve sıramızı beklerken içerdeki mağazadan gül sabunu, şampuanı, el kremi almaya devam ettik… Ve kahvelerimizi içerken rehber Nezih Bey ve turuyla karşılaşıp sohbet ettik.
Güney Kent merkeze uğrayıp yöre kadınlarının yaptığı gül toplayan bebek figürlerini aldık, yeniden dönüşümle araba lastiklerinden yaptıkları dekoratif masalara hayranlıkla baktık ve derviş sofrasında soluklandık. Geniş ve derli toplu bahçede çaylarımızı içerken gelen nefis tahinli çöreklerimizi yedik ve Yunus Emre türbesini ziyaret edip gezimizi tamamladık.
Haziranın sonuna kadar devam edecek bu gül hasadı ve gül bahçeleri ziyafetini mutlaka yakalayın derim.
Sağlıcakla,
Anette İnselberg 09.06.2017
Bir Cevap Yazın