Basit yaşayacaksın, basit.

imagesU6CTTAPA

 

Basit yaşayacaksın, basit.
Mesela susayınca su içecek kadar basit…
Dört çıkacak, ikiyle ikiyi çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
Tek bir düğme, tek bir cümle gibi…
Sevince lafı dolandırmadan söylediğin “seni seviyorum” gibi.
Basit, sıcak bir öpücük yetecek sana…
Basit, sıcak bir öpücük; ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
Öpücük için yiyeceksin, hayatının dayağını.
Kabak çekirdeği verecek, sana rakamların veremediği mutluluğu.
El yazısıyla yazılmış, eğri büğrü bir mektup olacak,
En değerli kağıdın, hep yanında taşıdığın, atmaya kıyamadığın.
İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.
Kısacık olacak uyanman ve yola çıkman arasında geçen süre;
Kısacık olacak sıcacık kollara dolanman ve
Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını; bakışların bile anlatabilecek kendini
Beklentilerin de basit olacak, Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
Ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana en ucuz romanını;
Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.
Bir kaşarlı tost olacak aradığın,
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada,
Parmakların en kıymetli çatalın,
yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak, avukat rehberinin yanında.
Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana, kontraplak bir gitarda
doğru basılmış bir fa diyezin mutluluğunu,
Makyajı ilk “a”sına kadar bilmen yetecek, temizlik kokacak en pahalı parfümün.
“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde ve çok normal olacak “ bilmeyişin”.
Tek dereden su getirmen yetecek, bir “istemiyorum” diyebilmeye,
Ne durduğu fark etmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gösterecek,
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın,
Küçük bir not defteri olacak, “bilgini” en hızlı “sayan”.
Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi basit…
Çay, simit ve peynirle…!
* Nazım Hikmet

Saçınızı Ayırdığınız Tarafa Göre Size Kişiliğiniz…

Saçınızı ayırdığınız tarafın bir anlamı olduğunu ve sizin hakkınızda ne söylediğini biliyor muydunuz? Bakalım siz nasıl bir karaktere sahipsiniz?

90504-sacinizi-ayirdiginiz-tarafa-gore-size-kisiliginizi-soyluyoruz_d620

1. CESUR VE DÜŞÜNMEDEN HAREKET EDEN
Eğer saçınızı sola doğru ayırıyorsanız risk almayı seviyorsunuzdur. Sizin için tehlike diye bir şey yok. Hiçbir şeyden korkmuyorsunuz ve yeni deneyimlere açıksınız. Tam bir heyecan insanısınız

90505-sacinizi-ayirdiginiz-tarafa-gore-size-kisiliginizi-soyluyoruz_d620

2. DİREK VE SAKİN
Eğer saçınızı ortadan ayırıyorsanız süper rahatsınız. Hiçbir şey sizi rahatsız etmiyor. Kimin ne düşündüğü umrunuzda olmadığından fikirleriniz çok net. Ama bu netliğinizle birini kırdığınız zaman sakin mantığınızla bu sorunun üstesinden gelebiliyorsunuz. Sakinliğinizin insanları rahatlatan bir tarafı var.

90506-sacinizi-ayirdiginiz-tarafa-gore-size-kisiliginizi-soyluyoruz_d620

3. GELENEKSEL VE ŞEFKATLİ
Eğer saçınızı sağa doğru ayırıyorsanız çok şefkatli bir insansınız. Babacan ya da anaç bir tavrınız var. İnsanlar dertleriniz sizle rahatça paylaşabiliyor ve siz de çözüm yaratmaya çalışıyorsunuz. Her zaman kurallara uyarsınız ve çizgiyi geçmekten hoşlanmazsınız. Aşırılıklar asla size göre değildir. Sizin neyi nasıl yapacağınız her zaman bellidir. Arkadaş grubunuzdaki dinleyici sizsiniz. Dostlarınız anlatır, siz de dinlersiniz.

90507-sacinizi-ayirdiginiz-tarafa-gore-size-kisiliginizi-soyluyoruz_d620

Kaynak: hamarat abla

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

YÜKSELİŞ YOLUNDAKİ TUZAKLAR

images

 

 

Joshua Stone
Yaşamda spiritüel öğretmen, spiritüel psikolog ve talebe olarak yolculuğum boyunca, spiritüel yolun bir çok tuzaklarının farkında vardım. Bu konuda uzman olduğumu düşünüyorum, çünkü bunların çoğuna kendim yakalandım.
Aşağıdaki liste üzerine meditasyon yapmanızı ve derin bir şekilde konsantre olmanızı öneririm. Sözcükler kısa olmasına rağmen, içgörüleri mükemmeldir. Amacım bu dersleri öğrenmemenin neden olduğu ıstıraptan, yükseliş yolunuzdaki gecikmeden kurtulmanızdır. Spiritüel yol bir seviyede çok kolaydır, başka bir seviyede inanılmaz karmaşıktır.
Yolun her adımında negatif egonun ve karanlık güçlerin sunduğu cazibeler, kapanlar, tuzaklar vardır. Hatalar yapmak ve bunlara yakalanmak pekaladır. Endişem uzun zaman boyunca bunlara yapışıp kalmamanız için yardımcı olmaktır.
Yükseliş Yolunun Tuzakları
1. Kişisel gücünüzü başka birilerine, başka şeylere vermek (Diğer insanlar, bilinçaltı zihniniz, negatif egonuz, beş duyunuz, fiziksel bedeniniz, duygusal bedeniniz, zihinsel bedeniniz, bir guru, Yükselmiş Üstatlar, Tanrı – gücünüzü tüm bunlara veya başka şeylere vermek)
2. Başkalarını sevmek, ama kendini sevmemek.
3. Tüm probleminizin kaynağının “negatif egonuz” olduğunu fark etmemek.
4. Tanrı’ya odaklanmak, ama içsel çocuğunuzu doğru şekilde bütünleştirmemek ve içsel çocuğunuza anne – babalık yapmamak.
5. Doğru beslenmemek, yeterli egzersiz yapmamak, bunlar fiziksel rahatsızlığa neden olur, sonra tüm diğer seviyeleri kısıtlar.
6. Spiritüel yaşama derin dalmak, ama anlaşılması ve üstat olunması gereken psikolojik seviyeyi fark etmemek.
7. “Maddi arzular”
8. Gücün tuzağı ve çekiciliği. Bu çekicilik başkalarının üzerinde uygulanan gücün tuzağıdır.
9. Fazla topraklanmamış olmak, bunun kişinin fiziksel bedeninde zararlı etkisi olur.
10. Dünyada cenneti yaratmak yerine dünyadan kaçmaya çalışmak.
11. Tüm görüntünün altındaki gerçek realiteyi görmek yerine görüntüleri görmek.
12. Zaten (herkesin olduğu gibi) Ebedi Benlik olduğunuzu kavramak yerine Tanrı olmaya çalışmak.
13. Her şeyin nedeni olduğunuzu kavramamak.
14. Kendi içinizde kendinizi gerçekleştirmeden bütünüyle başkalarına hizmet etmek.
15. “Haklı öfke” diye bir şey olduğunu düşünmek. Öfke insanlar için büyük bir tuzaktır.
16. Aşırı olmak ve her şeyde ılımlı olmamak.
17. Spiritüel olmak için zahit, çileci olmak (dünya nimetlerinden elini ayağını çekmek) zorunda olduğunuzu düşünmek
18. Çok ciddi olmak, yaşamınızda yeterince neşe, mutluluk ve eğlence olmaması.
19. Disiplinsiz olmak ve spiritüel uygulamalarınızı fasılasız sürdürememek
20. Bir ilişkiye girdiğiniz zaman, spiritüel uygulamalarınızı ve araştırmalarınızı bırakmak.
21. Bir ilişkiyi kendinizin ve Tanrı’nın önüne koymak.
22. Hayatınızı içsel çocuğunuzun yönetimine bırakmak.
23. Kendinizi çok eleştirmek
24. Psişik güçlerin çekiciliğine ve illüzyonuna kapılmak.
25. Gücünüze sahip çıkmak, ama aynı zamanda Tanrı’ya teslim olmayı öğrenmemek; veya Tanrı’ya teslim olmak, ama aynı anda kendi gücünüze sahip çıkmayı öğrenmemek.
26. Fiziksel olarak yorgun ve tükenmiş olduğunuz zaman, kişisel gücünüzü kaybetmek.
27. Tüm problemlerinizi Tanrı’nın, Yükselmiş Üstatların veya Meleklerin çözmesini ümit etmek.
28. Kendinizi “otomatik pilota” bırakma ve uyanıklılığınızı kaybetme.
29. Gücünüzü kanallık veren (mesaj veren) varlıklara verme.
30. Çok fazla okumak ve yeterli meditasyon yapmamak.
31. Cinselliğinizin üstadı olmak yerine, onu kendiliğine bırakmak.
32. Zihinsel veya duygusal bedeniniz ile fazla özdeşleşmek, ve dengeye ulaşmamak.
33. Yükselmek için veya spiritüel olmak için ses kanalı (konuşarak mesaj iletme) olmanız veya her tür psişik fenomenleri deneyimlemeniz gerektiğini düşünmek.
34. Kundalinin yükselmesini zorlamak.
35. Çakraların açılmasını zorlamak. (çakraları zorla açmaya çalışmak)
36. Spiritüel yolunuzun “en iyi yol” olduğunu düşünmek.
37. Sahip oldukları inisiyasyon seviyesinden (bilgi de denebilir) dolayı insanları yargılamak.
38. Başka insanlarla “ileri” inisiyasyon seviyenizi (bilginizi) paylaşmak.
39. Alçakgönüllü olmak yerine, insanlara “yaptığınız iyi spiritüel işleri” anlatmak.
40. Negatif duygulara sahip olmak zorunda olduğunuzu düşünmek.
41. Kendinizi insanlardan izole etmek ve bunun spiritüel olduğunu düşünmek.
42. Dünyanın korkunç bir yer olduğunu düşünmek.
43. Gücünüzü astrolojiye ve yıldızların etkisine vermek.
44. Nesnelere, insanlara çok düşkün olmak.
45. Yaşama bağlı olmamak.
46. Kendinizle çok meşgul olmak ve başkalarına hizmet etmekle yeterince ilgilenmemek.
47. Bütün bulmacanın sadece bir parçası olan geleneksel psikolojinin hatalı teorilerine yapışık kalmak.
48. Çok fazla mistik ya da çok fazla okültist olmak ve bunları bütünleştirmemek.
49. Vazgeçmek. Asla vazgeçmeyin!
50. Hangi seviyede olursa olsun, çektiğiniz ıstırabın geçmeyeceğine inanmak.
51. Yapılması gereken çalışmalara odaklanmak yerine, bulunduğunuz inisiyasyon seviyesine veya ne zaman yükseleceğinize odaklanmak.
52. Sevginin en önemli spiritüel güç olduğunu fark etmek yerine siddhaların spiritüel güçlerine ve başarılarına yakalanmak.
53. Diğer spiritüel veya metafizik gruplarını kötülemek.
54. Geleneksel dinin dogmalarına kapılmak.
55. Kendinizle Tanrı arasında aracı olacak bir rahibe gereksiniminiz olduğunu düşünmek.
56. Spiritüel inançlarınızı ayrılıkçılık veya elitizm yaratmak için kullanmak.
57. İnançlarınızda çok fanatik olmak.
Reklam

58. Haplar veya ilaçlar vasıtası ile aydınlanmaya erişebileceğinize inanmak.
59. Diğer insanların, spiritüel yollarında sizin çalıştığınız gibi çalışmak zorunda olmadıklarına inanmak.
60. Çocuklarınız ile ilişkinizi kendi benliğinizin ve Tanrı’nın önüne koymak.
61. İçinde yaşadığımız bu büyüleyici materyal dünyanın cazibelerine kapılmak.
62. Sevginizi bir çok insana yaymak yerine tek bir insanı sevmeye çok odaklanmak.
63. Ölçülü olmaya, içsel huzura erişmek yerine dualiteye yakalanmak. Dualiteyi aşmadığınız zaman, yaşamın iniş çıkışları arasında aşağı yukarı inip çıkan duygusal bir lunapark trenine benzersiniz.
64. İlişkilerinizde bir yetişkin olmak yerine baba veya oğul olma, ya da anne veya kız evlat olmanın tuzağı
65. Hayatta ıstırap çekmeniz gerektiğini düşünmek.
66. Spiritüel yolunuzda bir şehit olma tuzağı.
67. Başkalarını kontrol etme.
68. Spiritüel hırs, ihtiras.
69. Sevilmeye, sevmeye ve onaylanmaya ihtiyaç duyma.
70. Bir öğretmen olma ihtiyacı.
71. Hiperhassaslık veya madalyanın tersi, çok korunma, kalkanlar koymak
72. Başka insanlar için sorumluluk almak
73. Kurtarıcı olmak.
74. Bencil amaçlarla hizmet etmek ve yine de spiritüel olduğunuzu düşünmek.
75. Spiritüel anlamda gerçekte olduğunuzdan çok daha ileri olduğunuzu düşünmek ve madalyanın diğer tarafı, gerçekte olduğunuzdan çok daha az ileri olduğunuzu düşünmek.
76. Ünlü olma tutkusu.
77. İkiz ruhunuzu veya ruh eşinizi bulmaya çok fazla önem vermek ve gerçekte en çok aradığınız şeyin ruhunuz ve Monad’ınız (Ben’im Varlığınız, Tanrısal Benliğiniz) olduğunu kavrayamamak.
78. Mutlu olmak için romantik bir ilişkiye gereksiniminiz olduğuna inanmak.
79. Merkezde duran en önemli kişi olma ihtiyacı, ya da madalyonun diğer yüzü, her zaman duvar çiçeği olmayı seçmek.
80. Çok fazla çalışmak ve fiziksel olarak yorulmak. Madalyanın diğer yüzü, çok fazla oynamak ve işinizi yapmamak.
81. Rehberlik için psişiklere, kanallara, medyumlara gitmek ve kendi sezginize güvenmemek.
82. Bu planda veya içsel planda Yükselmiş Üstatlar olmayanlar ile çalışmak ve realitenin anlayışında ve algısında sınırlı olmak
83. Spiritüel yolu bir hobi olarak izlemek.
84. Çok fazla TV seyretmek, saçma romanlar okumak ve şiddet filmleri seyretmek.
85. Başkaları ile tartışmanın size veya o kişiye hizmet ettiğini düşünmek.
86. Sevgi için çabalamak yerine kazanmaya veya “haklı” olmaya çalışmak.
87. Hepsinin dengelenmesi ve doğru oranlarda bütünleştirilmesi gerektiğini kavramak yerine, sezgiye, zekaya, hislere ve içgüdüye çok fazla vurgu vermek. Buradaki tuzak bunlardan biri ile aşırı özdeşleşmek.
88. Gerçekte olduğunu Ebedi Benlik yerine, sizi küçülten, guruya adanma tuzağı.
89. Gereksinim olduğunda enerji alanınızı nasıl açıp kapayacağınızı bilmek yerine, her zaman açmaya çalışmak.
90. Gereksinim olduğunda, başka insanlara, negatif egonuza “hayır” demeyi bilmemek.
91. Problemleriniz için Tanrıyı suçlamak, Tanrıya kızgın olmak.
92. Dualarınız yanıtlanmıyorsa, Tanrının dualarınıza yanıt vermediğini düşünmek.
93. Kendinizi kendiniz ile karşılaştırmak yerine, başka insanlar ile karşılaştırmak.
94. Fakir olmanın spiritüel olmak anlamına geldiğini düşünmek.
95. İnisiyasyon veya yükseliş seviyesi ile ilgili başkaları ile yarışmak veya karşılaştırma yapmak.
96. En büyük tuzaklardan biri, başka insanların, kendi fiziksel bedeninizin, duygusal bedeninizin, zihinsel bedeninizin, arzularınızın, beş duyunuzun, negatif egonuzun veya düşük benliğinizin kurbanı olmanıza izin vermektir.
97. Çok fazla çalışmak, ama bunu gerçek dünyada yeterince göstermemek.
98. Değerinizin şeyleri yapmaktan veya şeylere erişmekten geldiğini sanmak.
99. Kendinizi spiritüel, psikolojik ve fiziksel olarak korumaya gereksiniminiz olmadığını düşünmek.
100. Çekicilik, maya, illüzyon, negatif ego, korku ve ayrılığın gerçek olduğunu düşünmek.
101. Fiziksel enerji için şeker, yapay tatlandırıcı, kahve ve soft içecekler kullanmak
102. Her şeyi kendiniz yapmaya çalışmak ve Tanrıyı yardıma çağırmamak. Madalyonun diğer yüzü, Tanrıyı yardıma çağırmak, ama kendinizin yardımcı olmaması, hiçbir şey yapmamak.
103. Size kötü davrandıkları için insanları daha az sevmek, kişiyi davranıştan ayırmamak.
104. Ruhunuzun, Monadınızın, Tanrının ve Yükselmiş Üstatların yaşayan realitesine inancı kaybetmek ve eğer sebat ederseniz ve payınıza düşeni yaparsanız onların size yardım etme yeteneklerine inancı kaybetmek.
105. Diğer insanların yükselişe ulaşabileceğini, ama kendinizin en azından bu hayatta ulaşamayacağınızı düşünmek.
106. Kişinin problemlerinden kaçması için yükselişe erişmeye çalışması.
107. Dünyanın Tanrının yedi cennetinden biri olduğunu fark etmek yerine, onun bir hapishane olduğunu düşünmek.
(ÇEVİRİ: Saffet Güler)

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Güçlü kadınları yürüşünden tanırsınız!

kadin-728x410

 

Kim, sırtını güvendigi bir omuza yaslama imkani varken, omuz omuza carpismaya ya da sicacik bir kucakta huzur bulabilecekken kendini ateşlere atmaya gönüllü olur?Gördüğünüz o güçlü kadınların kaçı yaradılıştan güçlü, kaçı hayatın içinde tek basina dimdik olmaya mecbur bırakılmıştır acaba?

Onları bir çırpıda tanımak, en kalabalık ortamda bile çok zor değildir. Duruşları farklı, bakışları kendinden emindir. Yüzlerinde hüzünlü bir gülümseme, bazen de tüm acılara inat kahkahaları vardır. Sorumluluk, insana kudretli olma zorunluluğunu da yanında getirir. Hepsinin ortak yanı yorgun ve (d)üzgün kadın olmalarıdır.

Rimellerini silip, saçını başını düzeltip, yüzüne gülümseme maskesini takmakta üzerlerine yoktur. İçinde fırtınalar kopsa da belli etmemek onlar için hayat oyununun en kolay sahnelerindendir.Çünkü provasını en çok yaptıkları bölüm buralarıdır.

Farklıdır ve her şeyin farkındadırlar bu kadınlar. Kendisine kur yapıldığını, yalan söylenildiğini, kandırılmaya çalışıldığını ve çok sevildiğini anlaması hiç zor değildir. Bilir kimin onu sevip sevmediğini. Değersizliğini hemen fark eder, ardına bakmadan kaçmışlığı çoktur. Artık ne istediğinden çok ne istemediğini daha iyi bilir ve bunu hemen ayırt etmesi de hiç zor olmaz.
Bu kadınların en güzel tarafı, sevildiğini hissettikçe güzelleşmeleridir. Sevildikçe sevmeyi çok iyi becerebilir ve hiç kimsenin sevemeyeceği kadar güzel severler. Şefkatleri sıcacıktır.

İyi ki varlar hayatlarımızda.Varlıkları rahatsız etmez ama yoklukları çok rahatsız edicidir.İş hayatının tuttuğunu koparanları,her soruna hızlı çözüm getirenleri ve fedakar annlerdir aynı zamanda.

Bu kadınlar kendilerini güldüren soylu ve ciddi adamları severler, soytarıları değil. En sık duydukları söz “Seni taşıyan erkek zor bulunur.”dur. Ağır gelen dürüstlükleri, mertlikleri, kariyerleri, beceriklilikleri ve zekalarının toplam hacmidir oysa ki! Güçlü kadınların aklında ve beyninde olabilirsiniz ama kalplerinde hele gözbebeklerinde olabilmeniz güçtür. Vaatlere karınları toktur. Canına okuyanlar çok olduğundan hariçten gazel okuyanlara eyvallahları zerre yoktur.

“Zor kadın“ da diğer tanımlamaları… Zor, bir şeyin nasıl olduğunu bilmemektir. Bir erkek için ütü yapmak, bir kadın için tır kullanmak neden daha zordur? Çünkü ne yapacaklarını bilmezler, tecrübeleri yoktur. Zor, bu yüzden ne/nasıl olduğunu bilmemek haline denilir. İşte bu kadınların dünyaları ve dillerini bilen az olduğundan” zor kadın” olarak çıkmıştır adları. Doğru aslında ama tanımda bir kelime eksik… Koca hayatlarını ortaya koyunca “zor hayatlı kadınlar” denilmesi daha hakkaniyetli olur.

Ne kadar zorsa o kadar kırılmıştır, ne kadar ağır başlı ise o kadar hayalleri yıkılmıştır.
Yüreklerine mangal demek hafif kalır. Koca bir yanardağ gibidir cesaretleri ve dürüstlükleri. O yüzdendir ya şaklabanlar tarafından sevilmemelerinin nedenleri. Çünkü onlar rol yapanları hemen anlarlar ve oyuna uymaz, oyunun kurallarını öğretirler.

Bu kadınların en sert görünen taraflarının yanında merhametleri koca bir dağ gibidir. İnsan neyin eksikliğine zaaflı ise işte bundandır. Omuzlarından öpülmelidirler, yılların yükünü hafifletmek için.
Sevmekten vazgeçmeyi çoktan öğrenmiştir bir kısmı, soğumuştur kalbi. Kırılmaktan, hayal kırıklığına uğramaktan ”aşk yok“ derken gözlerini kaçırdığını fark ederseniz, anlarsanız kendisinin bu yalana inanmadığını. İçindeki umudunu söylemeyecek kadar gururludur da, kolay kolay almazlar yüreklerine kimseyi. Varla yok arası duvarları vardır. Yaş onlar için sadece bir sayıdır. Çoğu yetmiş yaşına üç kere gidip gelmiştir. Yalnızlığın asaletine inanarak avuturlar kendilerini. Mutlu aileleri gördükçe içlerinin sızladığını hissedemezsiniz. Gülümseyerek bakar aşık çiftlere, içinden dua ettiğini bilemezsiniz!

Bu kadınları üzebilirsiniz ama yıkamazsınız. O bilir ne zaman gideceğini, ne kadar kalacağını.
Sorsan bu kadınlara güçlü olmayı sen mi istedin diye? Güçlü değil” pamuklara sarılmış mutlu kadın olmak varken, deli misin sen neden isteyeyim ?” diye gülümser ve ardına bakmadan gülümseyerek gider.Karışır kalabalığın içindeki yalnızlığına.

Yürüyüşünden tanırsınız…

Kaynak: Flashaber Didem Tınarlıoğlu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için bir yazı kaleme aldı.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Yoğurt Neden Cıvık Olur, Sert Yoğurt Nasıl Yapılır?

sert-yogurt-tarifi
Evinizde taş gibi, katı yoğurt yapmak için hazırladığımız bu makalede, sert yoğurt nasıl yapılırdan önce evde yapılan yoğurt neden cıvık olur, sebepleri neler olabilir önce ondan bahsetmek isteriz.
Evde mayaladığınız yoğurdun cıvık olmasının ya da sulu olmasının birkaç nedeni bulunmaktadır. Örneğin yazın mayalanacak olan yoğurt kabı fazla sarmalanmışsa, mayalanma istenilen seviyede gerçekleşmez ve yapmış olduğunuz yoğurt sulu olur. Çünkü soğuma geç olacağından su miktarı çok, maya miktarı az olacak ve yeterli miktarda maya üremeyecektir. Bir diğer neden de sütün yağ oranıdır. Yağ oranı az olan sütler geç mayalanır ve istenilen kıvamda olmazlar. İnek sütü bunun bir örneğidir. Manda, keçi ve koyun sütleri ise yağ oranı yüksek olduğundan, bu sütlerden yapılan yoğurt daha sert olur. Onun için eğer imkanınız var ise bu sütlerden yoğurt hazırlamanızı tavsiye ederiz.
Ayrıca sert yoğurt yapmak için hazırladığınız sütü ocakta biraz daha uzun kaynatmanız gerekir. Çünkü sütün koyuluk oranı arttıkça yaptığınız yoğurtta o kadar sert olur. Fazla kaynatılan süt içerisindeki su miktarı azalacağından yoğurt için hazırlanan süt koyulaşacaktır.
Ev yapımı yoğurtta karşılaşılan bir diğer sorun da çabuk ekşimesidir. Bu da yukarıda açıkladığımız yoğurdun sulu olma durumu ile doğru orantılıdır. Çünkü sulu ortamlarda ekşimeye neden olan bakteriler daha çabuk üreyip, çoğalmaktadır. Birazdan taş gibi, katı, sert yoğurt yapılışı tarifini verirken de bahsedeceğimiz gibi mayalama sırasında kullanılacak bir miktar tuz ekşime süresini uzatacaktır.
Yoğurt Tarifi İçin Gerekli Malzemeler
* 1 litre organik süt (mümkünse manda, keçi veya koyun sütü),
* 1 yemek kaşığı mayalama işlemi için yoğurt,
* Mayalanmayı hızlandırmak için çok az şeker,
* Ekşimeyi ve katılığı sağlamak için çok az tuz.

——– Sponsorlu İçerikler ——–

Taş Gibi, Katı Yoğurt Tarifi Hazırlanışı: Sütü ocakta ağzı açık şekilde kaynatın ve kaynama başlayınca 10 dakika kadar daha pişirin. Ocağı kapatıp mayalama hazır hale gelecek dereceye inene kadar ılınması beklenir ki bu da 45 derece demektir. Herkesin evinde derece bulunmayacağından bunu anlamanın kolayı parmağınızı sütün içerisine batırdığınızda 6-7 saniye kadar tutabiliyorsanız sütünüz mayalanmaya hazır demektir. Burası çok önemli! Çünkü süt çok ılık olmamalıdır. Parmağınızı soktuğunuzda sıcaklık parmağınızı ısırmalıdır.
Sütümüz hazırlandıktan sonra mayalık yoğurt ve diğer malzemeler bir kaseye konup karıştırılır ve tenceredeki sütten de bir kaşık alınıp kaseye konulur ve malzemeler tekrar karıştırılır ve tencereye dökülüp dağılana kadar yavaşça karıştırılır. Tencerenin kenarları sarılır ve üzerine süzgeç konulup, süzgecin üzeri de kapatılır. Bu haliyle yaklaşık 4 saat beklenir. Tencerenin üzeri açılır ve buzdolabına konulur. Bir gün dinlenmesi beklenir.
Afiyet olsun

Kaynak: lokmanca

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Ey, benim iyimser hâllerim,

nazim_hikmet_3[1]

 

Ey, benim iyimser hâllerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım,
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım,
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi, insan yerine koyuşlarım,
Hepinize elveda…
Artık ben kimsenin,
Hiçkimsesi olmayacağım

Nazım Hikmet Ran

Ve unutma; Yaşam bir AKIŞ. HER ŞEY değişir.

18839244_10210850815120427_7802521593946298751_n[1]

 

BÜYÜKLERE MASALLAR
Buda, bir ormanda yolculuk ediyormuş. Sıcak bir günmüş. Susamış ve öğrencisine demiş ki; “Küçük bir çayın üzerinden geçtik. Geri dön ve bana biraz su getir”
Öğrencisi geri dönmüş. Ama çay çok küçükmüş ve üzerinden arabalar geçmiş. Su bulanmış. Çamurlanmış. Artık içilemez bir haldeymiş. Bu yüzden; “Geri dönmeliyim” diye düşünmüş. Geri dönmüş ve Buda’ya demiş ki; “O su tamamen çamurlandı ve içilemez durumda. İzin ver ileriye gideyim. Buradan birkaç kilometre uzakta bir nehir biliyorum. Gidip oradan su getiririm”
Buda demiş ki; “Hayır! Aynı çaya geri dön”
Buda bunu söylediği için öğrencisi itaat etmiş. Ama suyun getirilecek durumda olmadığını bildiği için yarım gönüllü gitmiş. Ve boşu boşuna zaman harcadığını düşünüyormuş. Üstelik o da susamış. Ama Buda söylediği için gitmek zorundaymış.
Yine gidip geri dönmüş ve demiş ki; “Neden ısrar ediyorsun? Su içilemez durumda”
Buda demiş ki; “Yine git”
Ve Buda dediği için öğrencisinin itaat etmesi gerekmiş.
Çaya üçüncü gidişinde su her zamankinden daha berrakmış. Toz akıp gitmiş. Ölü yapraklar gitmiş ve su yine safmış. O zaman öğrencisi kahkaha atmış. Suyu dans ederek getirmiş. Buda’nın ayaklarının dibine çökmüş ve demiş ki;
“Öğretme yolların mucizevi. Bana büyük bir ders verdin. Yalnızca sabra ihtiyaç olduğunu ve hiçbir şeyin kalıcı olmadığını”
İşte temel öğreti bu. HER ŞEY gelip geçici. O zaman neden endişelenesin?
YALNIZLIĞINA geri dön. Şimdiye dek her şey değişmiş olmalı. Hiçbir şey aynı kalmaz. Sen sabırlı ol. Tekrar, tekrar, tekrar git. Birkaç gidiş gelişten sonra o yeniden, SAF BİR YALNIZLIK olacak ve bundan rahatsızlık duymayacaksın.
Öğrencisi de ikinci defa giderken Buda’ya sormuş; “Gitmem konusunda ısrar ediyorsun. Ama o suyu saf kılmak için bir şey yapabilir miyim?”
Buda demiş ki; “Lütfen hiçbir şey yapma. Aksi halde onu daha da kirletirsin. Ve çaya girme. Sen dışarıda kal. Kıyıda bekle. Senin çaya girmen kargaşa yaratır. Çay kendi kendine akar. Bu yüzden bırak aksın”
Ve unutma; Yaşam bir AKIŞ. Su akıp gider. HER ŞEY değişir.
Ve akan, yalnızca nehir değil. SEN de akarsın.
HER ŞEYDEKİ gelip geçiciliği gör. Acele etme.
HİÇBİR ŞEY yapmaya çalışma.
Yalnızca BEKLE.
Beklemek, en güzel YAPMAYIŞTIR.
Ve eğer bekleyebilirsen, DÖNÜŞÜM gelecektir.
Bu bekleyişin kendisi bir DÖNÜŞÜMDÜR

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »