DAİMA HAYALLERİNİZİN PEŞİNDEN GİDİN-BAŞKA BİR HAYAT MÜMKÜN – 

Ne istiyorsun deli göz diye sordu adam. Durdum, gözlerinin içine baktım. Gözleri o kadar sağlam bakıyordu ki, bakışları öylesine netti; odaklanmış sorduğu sorunun cevabını bekliyordu. Sorunun etkisiyle adamın karşısında bir süreliğine donakalarak uzaklara dalıp onlarca istek, olasılık ve gerçeklik çemberi içinde yol aldım. Bu kadar güçlü bir soru ve bakıştan kaçışım olamazdı.
O anda zihnimin döngüsünden sıyrılıp cevap verebilseydim eğer, “Huzurlu bir hayat istiyorum” derdim. “Kendi dünyamı da yaşatabileceğim bir yaşam. Sevgi, saygı, hakkaniyet, ahlak, özgürlük, adalet, vicdanın olduğu ve egonun en aza indirgendiği bir dünya. Bir de aşk eklenirse içine yaşadığım hayatın bir anlamı olacak” derdim.
Bu soruyu o bana sorana kadar, kendime sadece bir kere gerçekten sormuştum Temmuz 2015’te, İstanbul, Kadıköy’de çarşının ortasında. O kalabalığın içinde yolun ortasında durdum. Sağımdan solumdan insanlar pardon, ımps fff sesleriyle bedenime çarparak akarken, sadece kendi duyabileceğim bir sesle “Ne istiyorsun Tuğçe?” diye sordum. Önce kendime yoldaş olmalıydım. Yaşamımı sürüklemekten, fırtınalarda duvarlara çarpıp yara almaktan, anlayamadığım ego mücadelelerinden, yalancı gülümsemelerden, kadın olmamın sadece bir araç olduğu ortamlardan usanmıştım. O anda, kendime en içten cevabımı verdikten sonra hayatım değişti.
Yaşantımı şehirden köye taşıma hikâyem böyle başladı. 33’üncü senesini yaşadığım hayatımın en gerçekçi zamanlarındayım. Daha ne kadar yaşayacağımı bile bilmezken neden sıkıntıyla kavrulayım ki? Egzama, kurdeşen, anksiyete, depresyon, hepsini yaşadım. Böylece sistemini, yollarını, ne döndüğünü bildiğim konforlu sayılan ve içinde uyum sağlayacağım diye maddi manevi çırpındığım şehri bıraktım.
İmkânsız yoktur, zor ise halledilir diyerek insanlığımı yaşamak üzere çıktım yola.
Sistem kavgası
Ne kadar sistemin içindeyse insan o kadar sistemin kendisi oluyor ya. Tüm hayaller, düşünceler, davranışlar sisteme göre evriliyor. Şehrin sistemi insanı bataklık gibi içine çekiyor, çıkmak zorlaştıkça zorlaşıyor. En acısı da insani değerlerimizi kaybediyoruz.
Sistemden kastım ne mi? Öncelikle aileden başlıyor hikâye. Gördükleri, öğrendikleri, isyan etmenin manasız olduğu ve bu sebeple sorgulamadan yaşadıkları hayatın doğruluğunu savunuyorlar. Birer makineye dönüştükleri gibi evlatlarını da dönüştürüyorlar. Kendi doğruları doğru, kendi hayalleri evladın gerçekliği oluveriyor bir anda. İstisna aileleri buradan sevgiyle selamlıyorum. Hatalı öğretim sisteminin içine minik askerler sürüyorlar. Üniversiteye kadar yol uzun. Eğer yolda bir kez durup düşünmediysen ve taşları istediğin gibi dizemediysen sıkıntı başlıyor. Bir şekilde üniversiteyi bitir. I ıh o da yetmez, ‘master’ın da varsa ohoooh kralsın! O bölümü neden seçtiğini, neden master yaptığını pek kimse sorgulamıyor. “Ooo bizimki de master yapıyor” diye kanatlar kabarıyor. Nedense? Ah eğer bir amaç uğruna okuyorsan önünde saygıyla eğilirim. Fakat “kazandım işte okuyorum, bakalım, aslında şöyle olaydı iyiydi” gibi söylemlerin varsa hayatının tadını çıkartamadığın ve yolunu değiştirmezsen çıkartamayacağın belli. Bu sebeple birçoğumuzda mutsuzluk yeşeriyor. Aynı yabani otun ekine dolandığı gibi mutsuzluk da eline ayağına dolanıyor. Kimilerince zannediliyor ki okuyup diline, gününe uygulayınca kamil insan olunuyor. Tersine insanlıktan çıkanlar oluyor. Duygularını yitirenler, zırhlı arkadaşlıklar, dostluğu hiç yaşayamayanlar, kendini kral – kraliçe zannedenler ve dahası… Yok mu senin de tanıdığın onlarcası?
Modern köle olursan
Sonra iş yaşamı geliyor. Sabah yatağa yapışarak uyan, hazırlanma telaşesi, çık trafiğe, başla kavgaya, gir bir beton deliğe, günlük radyasyon ve elektrik akımı içinde güne devam… “Başarıyorum!” diyebilmek için patronları zenginleştirmek için kendini parala, aldığın parayla yaşam mücadelesi sürdür. Akşam olsun, hop gel eve kısacık sürede sevdiklerinle yemek masası -eğer hazırlanıyorsa-, haydi herkes ekranların başına. Paralize olarak yavaşça bayılma seansı sonrasında yat yatağa. Hop sabah, yine aynı hikâye. “Şu kadar sene modern kölemiz olursan, sana şu kadar tatil hakkı” diyor büyük birader. Vay be! Senede kısıtlı gün tatil hakkım var. Bir de tatil zamanını da öyle istediğin anda seçemezsin ya.
Sana ne kardeşim
Kime ne yahu!? Sabah kaçta yataktan kalkmışsın, o gün ne yapmak istemişsin, sırtındaki kıyafetin değeri, altındaki motorlu aracın bilmem nesi, ne yeyip ne içtiğin, ne kadar para kazandığın, sana takılan etiketin büyüklüğü, ne zaman keyif yapacağın… Ne iş yapıyorsun? Ev sizin mi, kira mı? Bu araba kaç beygir? Montun ne güzelmiş, nereden aldın? Sana ne güzel kardeşim, neyse ne!
Böylece bir ömür sürecek örgü ve döngü sarılıyor insanın boynuna. Nefesini kesiyor arada. İsyan edileceği varsa ve edilemezse, yazık ki gerek ruhsal gerekse bedensel erken ölümlere yol açıyor. 50 yaşına gelince gideriz uzaklara hayaline yatırım yap. Cehennemde ömrünü tüket, cennetin hayalini kur.
Cennet de sensin cehennem de…
İçine doğduğum bu rüyanın bir alternatifi olmalı diye başladım düşünmeye. 2001’de üniversitedeyken, 09.00 – 18.00 arası çalışmak istemiyorum diye sayıklıyordum. E peki ne sonra yaptın diye sorarsan 0+0=0. Çünkü ne olursa olsun öğretim hayatımı ve ailemin hedefini tamamlamalıydım. Seçtiğim bölümü hedefsizce seçtim. Not skalasının tam ortasından tutturarak üniversiteyi bitirdim. Yanlış anlaşılmasın öğretime karşı değilim. Sadece bilinçsiz öğretim sistemine karşıyım.
Ardından iş hayatı geldi. Altı senede sekiz şirket tükettim. İletişim sektörünün her kolunda çalıştım diyebilirim. Dönüşebilir, dönüştükçe yükselebilirdim. Yapmak istemedim. Doğal hediyelerimi görmezden gelemedim. Doğal hediyelerim de o kadar naif kalıyorlardı ki, dönüşebilmişler arasında kendimi yabancı gibi hissediyordum.
Hani 9.00 – 18.00 çalışmak istemiyordum ya, sabah 2.00’ye dek çalıştığım da oldu. Tabii ne kendim kaldım, ne özel hayatım, ne ailem. Hepsi vardılar da uzaktalardı. Yanlarında olmak isteyip olamıyordum, neden çünkü çok mühim işler halletmem gerekiyordu. Derken 2012’de gerçekten hayal kurmaya başladım. Hayal kurdukça uzaklaştım olduğum yerden çünkü hayalimdeki resim rengârenk iken içinde bulunduğum resim siyah, gri, beyaz ve mavi renklere bulanmıştı. İnanır mısın, başka renk kıyafetim bile yoktu. Kasım 2013’te pazarlama iletişimi müdürü olarak sahalara veda ettim. Düşünüyorum da, o benim olmayan rüya devam etse sararıp, eriyip gidecektim kirliliğin, kakafoninin, tuhaf bakışların ve binlerce insanın arasında. İçine doğduğum dünyanın bana uyan bir alternatifi mutlaka olmalıydı.
İstanbul’a veda
Boşalttım evimi, kapattım kredi kartımı, sattım arabamı ve son olarak o dünyadaki sevdiğim adama sarılıp vedalaştım. Sistem, alışkanlıklar, bilinenler, tanıdıklar geride kaldı. Bir dakika. Sistem geride mi kaldı? Hayır. Çünkü sisteme sırtını dayamış insan her yerde. Bunun çözümü ancak şu olabilir, kendi sistemini yaratmakla. Öncelikle hiç alışkın olmadığım ve öğrenebileceğim, farklı dünyaları ve sistemleri görebileceğim bir yere vararak başladım.
Peki ya bundan sonra? Ütopya
Hikâyemi fiziki olarak başlattığım yer Kabak koyu oldu. Önce bir işletmede gönüllü oldum. Sonra kış olunca gönüllülük falan kalmıyor oralarda. Biraz yukarıya Faralya köyünde bir arkadaşımın yardımıyla kendime bir oda tuttum. Şimdi ise bir kolektifin içinde yaşamımı sürdürüyorum. Bireysel özgürlüğüm 2015 Temmuz’dan bu yana devam ediyor. Kolay olmadı da, gel gör ki sonunda oldu.
Neden yazıyorum?
Hayallere ulaşmak çok zor gibi gelse de, isteyince oluyormuş. Kimisi kaçış dese de, benimki şehri terk ediş ve kendi doğamı keşif. Dünyaya dair ne yapsam faydam olur üzerine bir yaşam kurma niyeti. Şehirli bir insana göre bilinmeyeni, alışık olunmayanı yani zor olanı gerçekleştirmek. Mecbur bırakılan, dayatılan ve artık sadece zarar veren ana akım sistemin dışına çıkmaktan bahsediyorum. Ütopyamı kurdum ve optimum noktaya gelmesi için çabalarım sürüyor. Aynı düşüncelere sahip birçok insanla karşılaştım bu süreçte. Ve fark ettim ki bu ütopya, rüya, hayal sadece benim değil, bizimmiş meğerse. Ne mutlu! Kendi adıma diyebilirim ki şimdilerde rüyamı yaşayarak cennetimdeyim. İster deli de ister divane. Daha güzel ne olabilir ki hayatta?
Herkese haydi kalkın bir anda şehirden kırsala, ormana yerleşin demiyorum elbet. Hayat seçimlerden ibaret.
Şehirde yaşamayı çok sevenlere sesleniyorum, olanı yaşatan da şikâyet eden de sensin. Fark ettin mi? Madem öyle sen de değiş ve değiştir. Ben komşuma, komşum komşusuna hikâyesi sürsün. Tüm değişimler zordur, zamana ihtiyacı vardır ve imkânsız değildir.
Şehirden yeşile ulaşma hayali olanlara sesleniyorum, yeşil bölgeler sana insan olduğunu ve tüm varoluşsal becerilerini gösterecek. Doğanın içerisinde olmak birey ve topluluk olmanın farkını fark ettirecek. Bedensel, zihinsel, ruhsal ve duygusal neye ihtiyacın var, neye ne kadar gücün yetiyor, sezgilerin ne durumda?
Hiç merak etmiyor musun? Buralarda kendi kurduğun sistemde yaşamak, istediğin anda çimlere uzanmak, zifiri karanlıkta dolunayın aydınlattığı yolda yürümek; içindeki ve dışarıdaki doğanın gelişimi ile döngüsünü izlemek, fark etmek, hissetmek, yaşamak; toprağa ekmek, büyütmek, yemek ve hayal kurmak serbest.
Herkesin bir hayali vardır. Öncelikle hayalini bul. Bilmiyorum cevabını ilk önce kendin kabul etme. Sor kendine, cevaplarını sorgula. Gerçekten ne istiyorum? Sonra hayalin hedefin olsun ve oraya yürüyeceğin yolun taşlarını kendin seçerek yerleştir. Bunu yapmak benim üç buçuk senemi aldı. Tüm bu deneyimlerimi sonraki yazılarımda paylaşmak dileğiyle, sevgilerimle.
Tuğçe Çinkitaş

GÜÇLÜ BİR ANNEYE SAHİP KİŞİLERDEKİ 15 ÖZELLİK

AmFdOwwdeY_anne---cocuk[1]

 

Güçlü bir anneye sahip olduğunuzu, erken yaşlarda anlayamazsınız. Annenizin gücünü, büyüyüp de size kattığı şeyleri fark etmeye başladığınızda keşfedersiniz. Güçlü bir annenin size verebileceği, vermeye çalıştığı pek çok güç, özellik, karakter vardır, peki siz ne kadarını alabildiniz?

1. Kendi işlerini,sorunlarını, problemlerini kendi başlarına halletme, çözme eğilimindedirler.

Odanızdan kardeşinize “bana su getirsene” diye bağırdığınızı hayal edin, annenizin tepkisi %99 “senin ayağın yok mu?” olacaktır. Veya Sofrada tuzu istediniz, “senin elin yok mu?” dediğini anımsıyor musunuz? Mesaj gayet nettir, dünya senin etrafında dönmüyor ve insanlar senin hizmetçin değil. Kendi işini kendin gör.

2. Hatalarını itiraf etmeyi bir ego meselesi haline getirmezler.

Bu vazoyu sen mi kırdın? Halıya sen mi boya döktün?, vb. sorularla hepimiz karşılaştık ve hepimiz ilk seferinde büyük olasılıkla yalan söyledik, suçu küçük kardeşimizin üzerine attık. Ancak güçlü bir anne, size hatalarınızı cesurca itiraf etme, yaptığınız şeylerin sorumluluğunu üstlenme gücü verecektir. Güçlü bir annenin yetiştirdiği birini hatalarını çekinmeden kabul etmesinden kolayca tanıyabilirsiniz.

3. Güçlü annelerin çocukları kendilerini özel hissederler.

Çünkü güçlü anneler sevgisini göstermeyi, çocuklarına özel olduklarını hissettirmeyi çok iyi bilirler. Onlara hayallerinin peşinden koşmayı aşılarlar.

4. Hepsinin hayata dair bir amacı, bir hedefi vardır.

Güçlü anneler sadece çocuklarının kendilerini özel hissetmesini, ayrıcalıklarının farkına varmasını, güçlü yönlerini keşfetmesini sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bunları bir hayat felsefesi, bir amaç, bir hedef haline getirmesinde de yardımcı olur. Bunu gözünüze4 soka soka yapmaz ama hayata dair bir hedefiniz, bir amacınız varsa bunu aklınıza sokanın anneniz olabileceğini unutmayın.

5. Hayır demesini bilirler.

Hemen hemen hepimiz insanları mutlu etmeye, kendimizi sevdirmeye çalışan bireyleriz. Hayır diyememek belki de günümüzün en büyük sorunlarından biri. Bir adres sorulduğunda dahi bilmediğimizi itiraf etmeye çekiniyoruz. Ancak güçlü bir annenin tezgahından geçmiş biri “hayır” demenin bir sorun teşkil etmediğinin bilincindedir. Biri kolayca, çekinmeden hayır diyebiliyorsa bilin ki güçlü bir annesi vardır.

6. Kendine değer veren, kendini seven insanlar olurlar.

Sizi koşulsuz, şartsız seven ilk ve belki de tek insan annenizdir. Size ne kadar çok sevildiğinizi ve sevilmeye layık biri olduğunuzu hissettiren de kesinlikle o’dur. Güçlü bir anne, insanın kendisini sevmesinin, kendiyle barışık olmasının önemini bilir ve bunu çocuğuna aşılar. Kendini seven, kendiyle barışık insanlar güçlü annelerin eseridir.

7. Öncelik sıralamasında kendini ilk sıraya koymanın bencillik olmadığının farkındadırlar.

Başka insanlara iyilik yapmak, onlara cömertçe vermek önemli bir meziyettir. Ancak hiçbir şey almadan, kendini düşünmeden bunu yapmak zamanla sizi tüketecektir. Güçlü bir annenin çocukları bunu yaparken kendilerini tüketmemeyi de becerebilen kimselerdir. Önce kendilerini düşünen, ama bencil olmayan kimseler.

8. Dış güzellikten ibaret olmadıklarını, vücutlarından çok daha fazlası olduklarını bilirler.

Güzellik sürekli pazarlanan, olması gerekenmiş gibi gösterilen bir olgu. Ama güçlü anne elinden çıkmış kişiler sevmeleri gereken asıl şeyin kişilikleri, karakterleri olduğunu bilir. Onlar yüzlerindeki kırışıklığa, kalçalarındaki yağa, göbeğe takılmazlar. Çünkü bu öğretilmiştir onlara.

9. Bazen bırakıp gitmenin erdem olduğunun farkındadırlar.

Kendine zarar veren bir ilişkiyi yürütmeye çalışmak, sevmediği bir işte debelenmek, zehirli bir arkadaşlığı devam ettirmek, vs. güçlü anne çocuklarının yapacağı şeyler değildir. Onlar zamanı geldiğinde yürüyüp gitmek gerektiğini çok iyi bilirler.

10. Asla kendilerini ezdirmezler.

Uzmanların dediği gibi “insanları, size nasıl davranacakları konusunda eğitebilirsiniz”, güçlü annenin çocukları bunun ilk eğitimini annelerinden almışlardır zaten. Kendilerine saygısızlık yapılmasına asla izin vermezler.

11. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz…

Birinin gerçekte kim olduğunu öğrenmek istiyorsan söylediklerine değil, hareketlerine bakmalısın. Çocuk yaşta, zor yollardan öğretilen bu gerçek büyüdüğünüzde sizin en büyük yardımcınız olacaktır. Annenize bir kere daha teşekkür edin.

12. Söz veriyorlarsa tutarlar.

Belki de güçlü bir annenin çocuğuna öğretebileceği en güzel şeydir bu. Çocukken ne olursa olsun verdiği sözlerin arkasında duran, en kötü halinde bile sözünü tutan bir annenin size hediyesidir bu.

13. Dinlemesini bilirler.

Çünkü güçlü anneler her zaman çocuklarının ne dediğini dinlerler. Dünyanın en saçma şeyini anlatıyor olsalar bile onlara kulak verir, onlara söylediklerinin önemli olduğunu hissettirirler. Bu şekilde yetişen bir çocuk insanların söylediklerine her zaman kulak verir.

14. Ailelerine önem verirler.

Çünkü kendilerinin anneleri için ne kadar önemli olduğunu görerek, bilerek yetişmişlerdir. Güçlü bir anneden gördükleri bu davranış, onlara da aynısını yapma gücü aşılar.

15. Anneleri, anneleridir.

Güçlü bir anne şunu diyecek veya hissettirecektir: Beni sevip sevmemen umurumda değil, senin arkadaşın olmak benim vazifem değil, ben senin annenim. Bu güçlü ve kararlı duruş, eğitiminizin önemli bir parçasıdır. Çünkü bir çocuğun bir sürü arkadaşı olabilir ama annesi bir tanedir. Bu sorumluluğunun bilincinde olan bir anne, çocuğunun eğitiminde de son derece kararlı bir duruş sergileyecek, onu geleceğe hazırlayacaktır

Kaynak: listeliste.com

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

4 YÜCE GERÇEK

images[2]

 

 

 

Buddha, Bodhgaya’da aydınlandıktan sonra ilk olarak “4 Yüce Gerçek” isimli öğretiyi paylaşmış. Bu öğretiyi ilk okuduğumda “Bu kadar basit olsa insanlar hemen uygulardı” şeklinde düşünmüştüm. Ne yazık ki bu konuda yanılmışım.. Gerçekten de çok basit fakat kimse uygulamıyor….

Bu öğreti, acının varlığı kabul edilmediği sürece onunla ilgili bir şeyler yapılamayacağı gerçeğinden bahseder. Zaten şöyle bir geçmişe baktığınız da acıyı yok etmek yerine ona nasıl katlanabileceğimize dair teknikler bulmaya daha meyilli olduğunuzu fark edersiniz. İsterseniz sözü fazla uzatmadan bu 4 yüce gerçeğin ne olduğuna bakalım.

İlk yüce gerçek: Her canlı bir şekilde fiziksel, duygusal ve zihinsel olarak acı çeker. Bu acıdan uzaklaşmak için de dedikodu yapmak, televizyon seyretmek, kitap okumak vb. gibi bize hiç bir zaman hizmet etmeyecek aktivitelere yönelerek acıya katlanmanın yollarını araştırırız.

İkinci Yüce Gerçek: Her acının bir sebebi vardır. Acının temel sebebi bir önceki aksiyonların beden, zihin ve ruhumuzda negatif etki yani öfke ve bağımlılıkların hayatımızda yaratmış olduğu illüzyondur. Bu yüzden de acının önüne geçmek yani sebebini ortadan kaldırmak mümkündür.

Üçüncü Yüce Gerçek: Acı sonlandırabilir. Herkes sevgi, şefkat, huzur ve barış dolu bir zihne sahip olma potansiyeline yani acıyı hissetmeme potansiyeline sahiptir.

Dördüncü Yüce Gerçek: Acının sonlandırılmasının belli bir anlamı vardır. Bencilliğin, kızgınlığın, bağımlılıklar ve diğer negatif düşünce yapılarının aşama aşama arındırılarak sabırlı, bağımlılıklardan arındırılmış, sevgi, şefkat, cömertlik gibi pozitif zihin durumu yaratılabilir. Ev, araba gibi nesnelerin bizi mutlu edeceğine inanmak yerine pozitif zihin yaratmaya yönelmek daha akıllıca olacaktır. Tüm bu yazılanları toparlarsak, öncelikle hayatımızdaki acının varlığını kabul etmekle başlamalıyız. Bu kabullenmeyi kolaylaştırmak için ise her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğu gerçeğini hatırlamak gerekir. Çünkü evrendeki her şeyin birbirinden bağımsız olarak var olduğuna inanmaya devam ettiğimiz sürece acı çekmeye devam edeceğiz. Budist öğretiler bu durumu şöyle açıklar. Bir çiçeğin açabilmesi için toprak, su ve güneşe ihtiyaç vardır. Toprak, su, güneş olmadan çiçek tek başına var olamaz. Çiçeğin için de güneşten, buluttan, sudan, topraktan bir parça vardır dersek yanlış olmaz. Bu gerçeği fark etmemek ve çiçeğin çiçek açma sorumluluğunun sadece çiçekte olduğunu düşünmek her zaman acı verecektir. Aksini düşündüğümüzde ise çektiğimiz acı azalacaktır. Bu örneği yaşantınızda size acı veren olaylar için uygulayabilirsiniz.

Her Daim Sevgi ve Işıkla

Sibel Kavunoğlu

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

RIO OLİMPİYATLARI İÇİN YAPILAN VE REKOR KIRAN DEV SOKAK SANATI 

 

Brezilyalı graffitti sanatçısı Eduardo Kobra, bu sene düzenlenen Rio Olimpiyatları için rekor kıran bir çalışma gerçekleştirdi. Bir sanatçı tarafından yapılan en büyük sokak sanatı olma özelliğiyle Guinness Rekorlar Kitabı’na girme girişiminde bulunuyor.

Sprey boyaları ve kaleydoskopik renkleriyle Kobra, dünyayı Rio de Janeiro’da 190 metre uzunluğundaki sanat eseriyle karşılıyor. 15,5 metre yüksekliğindeki dev eser neredeyse 3,000 metrekare boyutunda ve kendi türündeki dünyanın en büyüğü olarak hatırlanabilecek durumda.

40 yaşındaki sanatçı uzun zamandır yapmak istediği bir şey olduğunu söylüyor ve bu çalışması için 100 galon beyaz boya, 1,500 litre renkli boya ve en az 3,500 sprey boya kullanıyor. Sanatçı ve 4 misafir sanatçıdan oluşan ekip son iki aydır günde neredeyse 12 saat kadar çalışmış.

Eduardo Kobra-elmaaltshift-2

Eduardo Kobra-elmaaltshift-7

Eduardo Kobra-elmaaltshift-1

Eduardo Kobra-elmaaltshift-3

Eduardo Kobra-elmaaltshift-4

Eduardo Kobra-elmaaltshift-5

Eduardo Kobra-elmaaltshift-8

Eduardo Kobra-elmaaltshift-9

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Oğullarınıza: Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.

1226007032a_241[1]

Kızlarınıza :

Kendi kendilerine yetmeyi öğretin.

Namuslu olmanın yürekten geçtiğini öğretin.

İnsanın ahlakının sadece kendi beyninde olduğunu öğretin…

Kıskanılmanın sevilmeyle aynı olmadığını öğretin. Beni çok kıskanır, dışarı çıkarmaz, Şunu bunu giydirmez diyen adamla Gurur duymamayı Bunun aslında kendine hakaret olduğunu öğretin.

Arayıp neredesin ; kiminlesin vs. diyen adama ” Seni tanımadan önce nasıl davranacağımı bilmiyor muydum, Haddini bil !”demeyi öğretin.

Eşlerini aldatan erkeklerin yanındaki ikinci kadın olmamayı öğretin.

Oğullarınıza :

Karşı cinse saygı duymayı öğretin.

Gece yarısı evine dönen kadının “aranmadığını” öğretin.

Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin.

Dokunmaktan korkmamasını öğretin.

Sevmenin değer verme olduğunu öğretin.

Sahip çıkmayla sahibi olmanın farklı olduğunu öğretin.

Hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin.

Ama bunları önce kendi içinizdeki “çocuğa” öğretin…

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

SİVRİSİNEKLERDEN Kurtulman için DEFNE yaprağı KULLAN

13876514_10153941027258871_4397325520158805605_n[1]

 
Kardeşlerim, sivrisineklerden korunmak için kullandığınız sinek kovucu tabletlerde kimyasallar (allethrin) bulunmaktadır. Belki bu tabletler sizi sivrisinekten korur ama, soluduğunuz havaya bıraktıkları kimyasalların sağlığınıza mutlaka bir zararı olması söz konusudur. Bazı sinek kovucu tabletlerin özellikle bebek ve çocukların soluması durumunda kanser yapıcı etkileri bile olabilir
İşte size bir önerim. Sivrisinek kovucu tablet cihazlarınıza tablet koymak yerine resimdeki gibi defne yaprağı koyun. Defne yaprağının kurutulmuş olması gerekir. Defne yaprağı tütsüsü sadece odanızdaki sivrisinekleri değil Başta AKARLAR olmak üzere, Güve, sivrisinek, kara sinek, bit, pire, üvez, kene, hamam böceği, kalorifer böceği gibi böcekleri de kovacaktır. Ayni zamanda eviniz misler gibi kokacaktır.
Unutmayın yorgan, yatak, halı gibi evlerinize yerleşmiş gözle görülmesi çok zor olan akarlar, sizde ve çocuklarınızda kaşıntı ve alerjik cilt hastalıklarının en önemli nedenlerinden biridir. İşte defne tütsüsünün sadece sivrisinek değil akar ve diğer böcekleri kovucu etkisi bu açıdan çok önemlidir.
Sevdiklerinizle mutlu günler dilerim.
Prof.Dr. Ibrahim Uslu

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Semih Abi Reenkarne Olmuş Diye Duyduk…

13872927_1153400878039171_4436289347865709391_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Ne?! Hem de bizim yatağımızda…

bed84885caca4998a30472a3713e925b[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

HAYAT DOLU YAŞAMAK İÇİN YAPMANIZ GEREKEN 10 ŞEY.

mutlu-bir-kadin-olmak-icin-en-onemli-7-adim-6[1]

1. Mutluluk bir seçimdir. Bu seçimi bugün ve hergün yap

2. Sağlıklı olmak Tanrı’nın bir armağanı değildir. Sürekli geliştirmen gereken bir alışkanlıktır.

3. Doğa ile hep ilişkide ol. Ruhunu besleyecektir.

4. Neler yememen gerektiğinden çok, neler yemen gerektiğini düşün.

5. Ruhunu besle. O içindeki kuvvetin kaynağıdır.

6. Sağlıklı ve formda bir beden yeterli değildir. Gerçek form ruh sağlığı ile de ilgilidir.

7. Kendine gül, çünkü komiksin

8. Kendine güven. İçgüdülerin ender olarak yanlış çıkar.

9. Hayallerine giden yolda ilk adımı atmak için asla geç kalmış değilsin

10. Her neye dikkatini verirsen, o gelişecektir.

*ALINTI

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

50 Yaşına Basan Bir Adamdan Herkesin Okuması Gereken 18 Maddelik Hayat Dersi

976963-tahtali-dagi-zirvesi[1]

1.Deneyim, her türlü maddiyattan daha değerlidir.”

2. “Hayatınızda yapacağınız en önemli kariyer seçimi, eş seçiminizdir.”

3. “Bu konudaki tüm bilimsel çalışmaları bir kenara bırakarak söyleyebilirim ki, dokuz saatlik bir uyku çok önemlidir.”

4. “Yiyip içtiklerinize dikkat edin ve her geçen yıl porsiyonlarınızı biraz daha küçültün. Yaş ilerledikçe ne kadar spor yaparsanız yapın bir faydası olmuyor.”

5. “İnsanların sizin hakkınızda ne düşündüğünü önemsememek için çaba sarf edin. Bu, benim için hâlâ çok zor ama öğreniyorum.”

6. “Öfke aslında gerçek bir his değildir; onu yaratan korkudur. Öfkelenmeden önce sizi korkutan şeyin ne olduğunu düşünün.”

7. “Her beş senede bir hayatınızda radikal değişiklikler yapın. Aksi halde hayat oldukça sıkıcı olabiliyor.”

8. “Her gün yaratıcılığınıza belirli bir zaman ayırın. Yaratıcılık bir kas gibidir ve onu geliştirmeniz gerekir. İlhâm ise içi boş bir kelimeden ibarettir.”

9. “Minnettarlık ve şikayet etmek/suçlamak gibi durumlar bir insanda aynı anda bulunamaz. Hangisini yansıtmak istediğinizi seçin.”

10. “Okumak, bir hayata sığdıramayacağınız kadar deneyimi öğrenmenizi mümkün kılar. Bol bol okuyun.”

11. “Hayatta en çok yapmak istediğiniz 20 şeyi listeleyin ve sizin için en önemli olan 5 tanesini bunlardan ayırın. Daha sonra kalan 15’ii çöpe atın ve unutun; çünkü onlar sizde yalnızca kafa karışıklığı yaratır.”

12. “En iyi ağrı kesici sekstir.”

13. “Başarının %99’u çalışmak, %1’i ise yetenektir. Yetenek ateşleyici güç ise, çalışmak benzindir.”

14. “Sık sık komedi izleyin; hatta imkânınız varsa her gün izleyin. Çünkü gülmenin hastalıkları iyileştiren bir gücü vardır.”

15. “Akışına bırakmayı bilin. Tüm problemlerinizi bugün çözmeye çalışmayın.”

16. “Ne kadar az şeye sahip olursanız, o kadar az şey size sahip olur.”

17. “Sizden nefret ettiğini bildiğiniz insanlarla karşılaştığınızda onlara bakın, ellerini sıkın ve içten bir tebessümle karşılık verin.”

18. “Kabalık etmek insana hiçbir zaman hiçbir şey kazandırmaz. Karşınızdakileri anlamaya çalışın ve istedikleri her ne olursa olsun bunu başarabileceklerini söyleyin.”

19. Her gün düzenli yürüyüş yap

kaynak listeliste

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. 1 Comment »

Kaç Dakka…

_780x701-66vnufjo0n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

ENERJİSEL MEKAN TEMİZLİĞİ NASIL YAPILIR?

1023960_b9124ce1a15fdc9f09d25f05535bb521[1]

 

Her temizlik bir enerjisel mekan temizliğidir ancak enerjisel mekan temizliği bundan fazlasıdır. Mekanı kirleten türlü negatif etkenler; yaşanan kavgalar, tüm endişe, üzüntü ve depresyon hava yoluyla duvarlara yapışır ve zeminde birikirler. Özellikle daha önce oturulmuş bir evde yaşıyorsanız sizden önce yaşanan herşeyi bilemezsiniz. Bu yüzden taşınmadan önce bir arınma ritüeli yapmak mantıklı olacaktır. Aynı işlem çok sayıda insanın girip çıktığı işyerlerindede yapılmalıdır.
Enerjisel mekan temizliği için çok sayıda yöntem var; Amerikalı yerliler davul ve çıngırak çalarak adaçayı yakarlarken Çinliler çanlar, ziller çalıp tütsü yakarlar. Avrupalılar kutsal su, mum, tuz, çiçek ve dualar kullanırlar. Ortadoğuda buhur, sarı sakızi ve aselbent sakızı popülerdir. Anadolu geleneklerinde sarımsak asılır, adaçayı yakılır, ortam tuzla yıkanır, yeni doğan bebekler tuzlanır. Çok farklı kültürler ve çeşitli teknikler arasında ben beş element tekniğini seviyorum, element döngüsüne göre her aşama bir sonraki aşamayı besliyor. Sırayla mekana su, ağaç, ateş, toprak ve metal enerjisi getiriyorum, enerjiyi sarsıyorum ve istenmeyen negatif enerjiyi uzaklaştırıyorum.

Peki enerjisel mekan temizliği hangi durumlarda yapılmalı?

-Yeni bir eve taşındığınızda

-Yeni bir iş kurduğunuzda

-Mekanınızda kavgalar yaşandığında

-Mekanınızda hastalık yasandığında

-Çok fazla kötü rüya görüyorsanız

-Hayatınızda sürekli aksilikler oluyorsa

-Biten bir ilişkinin ardından

-Aileden biri vefat ettiğinde mutlaka bir enerjisel mekan temizliği yapın.

Benim sevdiğim beş element tekniğini uygulamak için sırasıyla şunları yapın:

1. İlk olarak tuzlu suyla heryeri sildirin ve her odaya bir tuzlu su kabı koyun, içine korozyonu önlemek için birkaç tane bozuk para atın. Tuz havaya buharlaştıkça negatifi emer.

2. Havaya enerji verici ve doğal aromatik yağlardan oluşan özel karışımlar hazırlayarak sıkın.
Arındırıcı etki için: Greyfurt, Biberiye ve Çay ağacı
Enerji vermek için: Lavanta, Sardunya ve Bergamut
Canlandırmak için: Adaçayı, Lavanta ve Nane
Sakinleştirmek için: Lavanta, Papatya, Portakal ve Sandalağacı karışımlarını su dolu bir kaba karıştırıp havaya sıkın.
Kendiniz hazırlayamazsanız hazır alabilirsiniz, SU

3. Biraz ses yaratın. Ses enerjiyi canlandırır, özellikle köşelerdeki ölü enerjiyi sarsmak için iyidir. Bir enstrüman seçin ve evin içinde köşelerden geçerek bir tur atın. (AĞAÇ)

4. Adaçayının dumanı negatif enerjiyi emer. Uzun bir adaçayı demeti yakıp dumanı tüm odalardan geçirin. Adaçayı bulamıyor yada bunu yapamıyorsanız tüm odalarda mum yakın. (ATEŞ)

5. Odalara üstü açık kaplarda çörekotu bırakın. Çörekotu toprak enerjisi getirir ve kalan son negatif enerjiyi alır. (TOPRAK)

6. Bir enerjisel mekan temizliği ziliyle metal sesi yaratın, metal tüm enerjiyi yeniler. Bu zile sahip değilseniz normal bir zil kullanın. (METAL)

7. Bitirdikten sonra tamamlayıcı olarak eve güzel ve taze çiçekler alın ve hoş vibrasyonu olan müzikler çalın. Sevgi frekansında kalmaya ve güzel sevgi sözleri kullanmaya dikkat edin.

Sevgilerimle…
•Sinem Oktay

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Biri sizi incitecek bir şey yaptığında öncelikle haberdar edin, sonra durmasını isteyin, sonra bunda ısrar edin. Yine de önleyemezseniz, iğneleyici yanıtlar vermeden önce orayı terk edin

51jJVSlksfL._UY250_[1]

 

Yaşam Koçu’ndan Altın Öğütler

Dünyaca tanınmış kişisel yaşam koçu Talane Miedaner, kendi yaşamının koçu olmanın ipuçlarını “Yaşam Koçluğu” adlı kitapta topladı. Kitapta daha iyi bir yaşam ve başarıyı artırmak için on ayrı bölümde ilginç önerilere yer veriliyor. Kitapta daha iyi bir yaşam için yaşam enerjisinin artırılması gerektiğini belirten ünlü yaşam koçu, bunun için öncelikle katlanmak zorunda kalınılan her şeyden kurtulmayı tavsiye ediyor.

Göz yumulan her şeyin insanın enerjisini tükettiğini kaydeden Miedaner, “İşiniz, eşiniz, eviniz, arkadaşlarınız, aileniz, hayvanlarınız, bedeniniz ve alışkanlıklarınızla ilgili katlandığınız her şeyi bir liste halinde yazın. Bunlardan kurtulmak için de kendinize 1-3 ay zaman tanıyın ve bunlardan kurtulun” önerisinde bulunuyor.

BAĞIMLILIKLAR ENERJİMİZİ ÇALIYOR Miedaner, bağımlılıkların da insanın enerjisini çaldığını ifade ederek, kahve, sigara, şeker gibi bağımlılıklardan kurtulmak için gerekirse yardım alınması önerisinde bulunuyor. Her gün yapmaktan zevk alınacak on alışkanlık edinilmesini tavsiye eden ünlü yaşam koçu, “meliyim, malıyım”lardan kurtulunması gerektiğini belirtiyor. Miedaner, “Şunu yapmalıyım, bunu yapmalıyım. Bütün bunlar sizi çökertir ve yaşamınızda gerçekten ilginç bir şeyler yapmanızı önler” görüşünü dile getiriyor. İnsanlara çevresindekilere karşı sınırlar da koymalarını da öneren yaşam koçu, “Sınırlar, insanların size ne yapıp ne yapamayacaklarını belirleyen, sizi koruyan ve en iyi halinizde olmanıza izin veren hudutlardır” diyor.

Miedaner, “Biri sizi incitecek bir şey yaptığında öncelikle haberdar edin, sonra durmasını isteyin, sonra bunda ısrar edin. Yine de önleyemezseniz, iğneleyici yanıtlar vermeden önce orayı terk edin” önerisinde bulunuyor.

ALTIN ÖĞÜTLER Ünlü yaşam koçunun daha iyi bir yaşam için önerdiği altın öğütlerden bazıları şöyle: Sinmeyin, geçiştirmeyin. Canınızı sıkan bir şey olduğunda bunu anında ifade etme alışkanlığını edinin. Standartlarınızı yükseltin.

Her gün yapmak için can atacağınız küçük de olsa projeler geliştirin.

Yeni bir şey istiyorsanız, öncelikle eskisini tasfiye edin. Örneğin, yeni giysiler istiyorsanız, giysi dolabınızı temizleyin. Yaşamınızdan dağınıklığı çıkarın, dağınıklıktan kurtulmak olağanüstü sağaltıcıdır.

Bir hafta boyunca her gün yarım saatinizi, en fazla bir saatinizi atılacak şeyleri toparlamaya ayırın. Hayatınızı sadeleştirin.

Zamanınızı ve enerjinizi nasıl kullanacağınız konusunda aşırı ölçüde seçici olmanız, güçlü bir teşviktir. Bir temizlikçi tutun. Her şeyi kendiniz yapmaktan vazgeçin ve mümkün olduğunca başkalarını görevlendirin.

Adres defterinizi güncelleyin.

Birlikte olmaktan zevk almadığınız kimselerle vakit geçirmeyin. Evinizde ve işyerinizde Feng Shui uygulayın.

Para kaçaklarını giderin, para diyetine başlayın, borçlarınızı ödeyin. Hak ettiğinizi kazanın. Ortalamanın üzerinde alıyor olsanız bile ücret artışı istemekten çekinmeyin. Bir tasarruf hesabı açın ve gelirinizin yüzde 20’sini biriktirin.

Evinizi ve kendinizi sigortalattırın.

Enerjinizi tüketen televizyonunuzu kapatın.

Her defasında bir iş yapın.

On şey birden yapmaya çalışarak ortalıkta koşuşturmak verimlilik getirmez. Yapmanız gerekeni hemen yapın.

İşinizi tam yapın. Yapmaktan hoşlandığınız şeyi yapmak için kendinize bir gece ayırın.

Özür dileyin, yaptığınız hatayı düzeltin ve her şeyin ötesinde kendinizi bağışlayın.

Özel arkadaşlarınızdan oluşan güçlü bir ağ kurun. Güzel armağanlar verin.

Sizin için bir şeyler yapan insanlara teşekkür edin. Hayallerinizi ve değerlerinizi sıralayın.

Sezgilerinizin size yol göstermesine izin verin. İşleri başkalarına devretme sanatında ustalaşın. Telefona söz geçirin. Görüşmelerinize 10 dakika sınırı koyun.

Dedikoduya son verin, her şeyinizi anlatmayın, derinlemesine dinleyin.

Yakınmaları ricaya, iltifatları takdire dönüştürün.

İnsanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçin. Size yakışanı giyin. Canınızı sıkan bedensel kusurlarınızdan kurtulun.

Masaj yaptırın.

Kendinizi güzellikle ve lüksle kuşatın.

Karın Kaslarını Güçlendirmek ve Esneklik Kazanmak için 6 Egzersiz

 

Karın kasları genelde vücudumuzda en çok kilo vermek, sıkılaştırmak ve güzel görünmesini istediğimiz bölgedir.

Ne yazık ki bu bölge üzerine çalışmak zordur, çünkü karın sıvı tutar ve şişkinlikle gelen rahatsızlıkların yanı sıra yağ tutar.

Sıkı karın kasları için önemli olansa içeriğinde besleyici ögelerin bol olduğu düşük kalorili yiyecekler tüketmektir.

Ama düz ve sıkı bir karın için her kasınızı çalıştıracak düzenli fiziksel bir rutini izlemelisiniz.

Bunu yapmak hem omurgaya hem de şeklinizi korumak için çalışması gereken diğer organlara iyi gelir.

Ve tabii ki her şeyi kolaylaştırmak için, sizlere başlamanız için 6 farklı egzersiz ve bunların adım adım açıklamalarını sunacağız. Bir deneyin! Kesinlikle denemeye değer. 

1. Plank

Plank tüm vücut kaslarını çalıştıran klasik bir egzersizdir. 

Anahtar olan fiziksel dirence odaklanıp aynı zamanda kasları sıkı tutarak dengede kalmaktır.

Nasıl yapmalı

  • Yoga matına yüz üstü yatıp kollarınızla kendinizi kaldırın ve ayak parmaklarınızla kendinizi destekleyin.
  • Sırtınızı düz tutun ve karın kaslarınızın tamamını kullanın. 
  • Bu pozisyonda 45 ila 60 saniye kalın ve dinlenin.
  • 3 tekrarlar başlayın ve yavaşça tekrarlarınızı arttırın.

2. Dirseklerde plank

plankBu bir önceki egzersizin farklı bir varyasyonudur. Basitçe kendinizi ön kollarınızla destekleyin, avuç içlerinize değil.

 

Nasıl yapmalı

  • Önkollarınız ve ayak parmaklarınızla kendinizi yere doğru destekleyin.
  • Kalçalarınızı biraz kaldırın ve sırtınızın dik durduğuna emin olun.
  • Başınızdan ayaklarınıza kadar düz bir çizgi olun.
  • Karın kaslarınızı sıkın ve 60 saniye böyle kalın.
  • 3 ila 5 kez bu hareketi tekrarlayın.

3. Ağaç duruşu

ağaç pozu

Bu egzersiz karın kaslarını çalıştırırken aynı zamanda konsantrasyon ve dengeyi arttırır. 

Nasıl yapmalı

  • Sağ dizinizi göğsünüze doğru kaldırın, tüm ağırlığınızı sol bacağınıza verin.
  • Ayak bileğinizi kavrayın ve sağ ayağınızın tabanının sol baldırınızın iç kısmına yerleştirin.
  • Bu duruşta kalmaya çalışın, karın kaslarınızı sıkın ve avuç içlerinizi göğsünüzün önünde birleştirin.
  • Sonra yavaşça kaldırın ve bakışınızı bir yere odaklayıp rahatlayın. Tek bir noktaya bakın.
  • 10 derin nefes alın. Dinlenin ve diğer bacağınızla tekrarlayın. 

4. Pelvisi kaldırmak

Pelvisi kaldırmak karın kaslarını ve kalçaları sıkılaştıran sağlıklı bir egzersizdir. 

Bu egzersiz biraz konsantrasyon ve pozisyonu bir kaç saniye kadar tutabilmek için dayanıklılık gerektirir.

Nasıl yapmalı

  • Sırt üstü yatın, dizlerinizi kırın ve ellerinizle ayak bileklerinizi tutun.
  • Sonra nefes alın ve pelvisinizi tavana doğru kaldırın.
  • Karın kaslarınızı sıkın ve pozisyonda kalın, ayaklarınızı da yerden kaldırmayın.
  • 45 saniye böyle kalmaya çalışın, nefes alın, dinlenin ve beş kere tekrarlayın. 

5. Deniz yıldızı

egzersiz 2

Bu hareket başta çok zor olabilir ve hoşunuza gitmeyebilir ama pratik etmek zamanla ve yavaşça bunu kolaylaştıracak.

Önemli olan yavaşça başlamak ve zamanla biraz daha hızlanmak.

Nasıl yapmalı

  • Bir yoga matı üzerine uzanın ve kol ve bacaklarınızı tavana dokunmaya çalışır gibi kaldırın.
  • Sonra kafanızı ve omuzlarınızı yerden kaldırın, aynı zamanda kol ve bacaklarınızı yanlara uzatın (Deniz yıldızı gibi olun)
  • Dikkatlice omuzlarınızı alçaltın ve dikkatlice başladığınız pozisyona geri dönün.
  • 6 ila 10 kere tekrarlayın.

6. Dizler göğüse

Dizlerinizi göğsünüze doğru kaldırırken karın kaslarını çalıştırmak onları sıkılaştırır ve bu kasları güçlendirir.

Eğer bacaklarınızı düşürmeden dengenizi koruyabiliyorsanız, aynı zamanda kalça kaslarınızı da çalıştırmış olursunuz.

Nasıl yapmalı

  • Yere oturun ve dizlerinizi düzeltin.
  • Dizlerinizi kırın ve göğsünüze doğru çekin.
  • Kaval kemiklerinizi yere paralel tutun ve esnerken nefes alın.
  • Sırtınızı sürekli düz tutmaya çalışın ve karın kaslarınızı esnetmeye odaklanın.

Her zaman hatırlayın, bu hareketlerle ve egzersizlerle iyi sonuçlar almak istiyorsanız onları düzenli olarak yapmalısınız, ayrıca da sağlıklı bir beslenme programı takip etmelisiniz. 

İncinmeden korunmak için her bir pozisyonu ayarlamaya çalışın. Bugün başlayın! Pişman olmayacaksınız.

kaynak: sağlığa bir adı

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Aklınıza sizi rahatsız eden bir düşünce geldiğinde …

bir%20bardak%20su%20profesör%20a%20glass%20of%20water[1]

Bir psikolog stres yönetimi konulu seminer düzenler ve katılımcıların bulunduğu salona yarısı dolu bir su bardağı ile gelir.
Herkesin aklında “yarısı dolu mu, yoksa yarısı boş mu” klişesi vardır. Ama psikolog bu soruyu yöne…ltmez, onun yerine gülümseyerek” elimde tuttuğum yarısı su dolu bu bardağın ağırlığı sizce ne kadar olabilir” der.
Gelen cevapları dinler ve “elimde ne kadar süre tuttuğuma göre değişir” diye herkesi şaşırtan bir yanıt verir.
“ Bardağı elimde sadece bir dakika boyunca tutarsam ağırlığı düşük olur ve hiç zorlanmam, eğer bardağı elimde 1 saat tutarsam onu çok ağır olarak hisseder ve tanımlarım, diğer yandan bardağı elimde daha da uzun tutmaya kalkarsam muhtemelen artık kolumu hissetmem, bardak çok ağırlaşmış olur.”
“Her durumda bardağın ağırlığı aslında değişmez, ama onun ağırlığını esas belirleyen faktör benim onu ne kadar süre elimde tutacağım olacaktır” diye devam eder.
Hayatımızdaki stres ve kaygıyı da bu şekilde düşünebilirsiniz. Size stres veya kaygı veren bir konu hakkında sadece bir dakika düşünmeniz herhangi bir önemli olumsuzluk yaratmayacaktır. Ama süre biraz uzadığında kendinizi kötü hissetmeye başlamanız neredeyse kaçınılmazdır. Hele ki günün tamamında size rahatsızlık veren bir düşünceye saplanıp kaldığınızda aynı elindeki bardağı hiç bırakmayan bir insan gibi bütün hislerinizi ve hareket etme yetinizi kaybedebilirsiniz.
Özellikle geceleri yatmadan önce o güne dair olumsuz tüm düşüncelerinizi bırakın ve yatağa elinizde “bardakla” girmeyin. Bardağı komodinin üzerine bırakmış olduğunuzdan emin olunJ.
Hikaye beni gerçekten çok etkiledi,  Bu hikayeden çok basit bir egzersiz yaratıp uygulayabiliriz. Bunu 3 yada 4 haftalık bir süre için yapabilirsek benzer durumlarda daha farklı düşünüp hareket etmek konusunda önemli bir avantaj elde ederiz.
Egzersiz iki şekilde yapılabilir. Birincisi diğer insanların sürekli olarak su bardağı ile ne yaptığınızı merak edebilecekleri bir ortamdaysanız bu egzersizi zihinsel olarak uygulamanızdır. Aklınıza sizde kaygı, endişe ve korku oluşturan bir düşünce geldiğinde elinizde içi dolu büyükçe bir su bardağı tuttuğunuzu hayal edin ve siz o düşünceyi bırakana kadarda bardağın elinizde kalmaya devam edeceğini hayal edin. Bu şekilde oluşturacağınız farkındalıkla daha farklı düşünceler seçerek kendinizi daha iyi hissetmeye başlayabilirsiniz.
Eğer ev ortamındaysanız egzersizi fiziken uygulamanızı öneririm. Elinizin altında gerçekten içi suyla doldurulmuş olan büyük bir su bardağı olsun. Aklınıza sizi rahatsız eden bir düşünce geldiğinde su bardağını gerçekten elinize alın ve yerine daha iyi bir düşünce yerleştirene kadar bardağı elinizden bırakmayın. Bunu örneğin günde yarım saat uygulamanız bile önemli bir farkındalık yaratabilir.

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »