Ruhsal Arayışlarım Peşinde Konya’da…

Mevlana_Konya[1]

 

Bundan dört – beş sene önce kişisel gelişim konularına ilgi duymaya başladım. Çeşitli kitaplar okudum, arkasından da kurslara gittim. Bir süre yoga yaptım. Ömer Hayyam’ın, Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın dizeleriyle iç içe oldum. Ama en çok Hz. Mevlana’nın satırları beni etkiledi. Beni içine çekti…

 

Geçen aralık ayında içimi kaplayan Konya’ya gitmeliyim, Şeb – i Arus (Düğün Gecesi) törenlerine katılmalıyım hissine önce bir süre direndim. Fakat bu his giderek artınca dayanamadım ve oraya nasıl giderim, nerede kalırım araştırmalarına başladım. Bu arada, yavaş yavaş Şeb – i Arus törenlerinin son günlerine yaklaştığı için otellerde yer kalmadığını öğrendim… “İyi” dedim kendi kendime, “yer yok demek ki kısmet değilmiş…” Fakat içimdeki törenlere gitme isteği öyle dayanılmaz ki ne yaptığımı anlamadan küçük bir sırt çantası yapıp Konya otobüsüne binmiş buldum kendimi…

Konya otobüsünde şöyle diyorum “en azından törenleri seyrederim, gece yarısı otobüsüne binip tekrar İstanbul’a geri dönerim…” Biraz uykusuz, biraz gergin geçen bir otobüs yolculuğunun arkasından Konya’ya varıyoruz. Tabi mevsimlerden Aralık. Dışarısı buz gibi ve hafif kar yağıyor… Ben zaten soğuğu hiç sevmeyen biri olarak otobüsten iner inmez soğuğun da etkisiyle hafif bir panik duygusuna kapılıyorum… Konya’yı bilmiyorum… Konya’da kimseyi tanımıyorum… Hava buz gibi… İçimdeki dayanılmaz sesle buralara kadar gelmişim… “Şimdi ne olacak?” Derin derin nefis alıyorum…“Buralara kadar gelmişim bari bir kaç otele sorayım yer var mı?” Üç – dört otelden de maalesef hiç yerimiz kalmadı cevabını aldıktan sonra yolda öylece kala kalıyorum…

“Hadi Anette” diyorum çalıştır kafanı… “Madem” diyorum Hz. Mevlana için böyle dayanılmaz istekle buralara kadar geldin bana yardım edeceğine inanıyorum diyorum… Sen en iyisi Hazreti Mevlana Kültür Merkezi’ne git hem törenler için biletini al hem tanıdıkları bir yer var mı diye sor… Yoksa gece yarısı otobüsüyle dönersin… Ama içimden hiç dönmek de gelmiyor… Öyle ürkek ürkek kafamda binbir olasılıkla kültür merkezine gidiyorum… Beni orada çok iyi karşılıyorlar, akşam gösteri için bilet istediğimi ve aynı zamanda kalacak bir otele ihtiyacım olduğunu söylüyorum… Buraya yer ayarlamadan böyle tek başıma gelmeme çok şaşırıyorlar, bana bir çay ısmarlayıp bakalım ne yapabiliriz diyip beni bekletiyorlar… Sağ olsunlar küçük ama temiz bir otelde yer buluyorlar, ben o zaman iki gece kalayım diyorum… Sanki törenlere bir kere gitmek yetmeyecek gibi hissediyorum diyorum onlar da olur diyorlar… O akşama biletimi de buluyorum ama ertesi güne şimdilik bilet olmadığını söylüyorlar, olsun diyorum… Otel bulmuşum, bir gecelik de olsa bilet bulmuşum… Havalara uçuyorum ve hemen onların yanından ayrılıp otelime yerleşiyorum…

Arkasından Hazreti Mevlana Türbesi’ne gitmek üzere yola koyuluyorum, ama hava çok soğuk yerim de biraz uzak olduğundan taksiye binmeyi tercih ediyorum… Taksi şoförü yetmişlerinde tonton bir dede… Nereye gideceğimi söyledikten sonra dede bana bakıyor kızım diyor bak diyor ben sana yol yordam öğreteyim diyor… Önce Hazreti Mevlana’nın hayatında önemli olan şahısları ziyaret etmelisin diyor… Peki diyorum… Sen beni o sırayla gezdirir misin diyorum… Tabi diyor, ben doğma büyüme buralıyım… Sen çok doğru taksiye bindin… Ben sana rehberlik de yapıcam, hikâyelerini de anlatıcam diyor… Ben kulaklarıma inanamaz bir halde mutlu mesut iyice kuruluyorum arka koltuğa…

Önce bakkaldan yağ ve tuz aldırıyor bana dede… Şimdi diyor Ateş – baz – ı Veli Türbesi’ne gidiyoruz diyor… Zamanında Mevlevi dergâhında aşçıymış… Aşçılık makamı pek önemli bir makammış. Zamanında Hz. Mevlana’nın dergâhına koca bir kervan geliyor fakat aşçı paniğe kapılıyor çünkü mutfakta bir avuç tuz ve bir avuç pirinçten başka bir şey yokmuş… Panik içinde Hz. Mevlana’ya koşmuş aşçı “efendim ne yapıcam diye…” O da “sen o pirincin bir çuval olmasına niyet et” cevabıyla çaresiz mutfağına ger dönmüş… Atmış ocağa pirinci, tuzu, suyu ister misin pirinç o niyetle günlerce kervanın karnını doyursun… Arttıkça artsın… Fakat günlerce pişen kazana bu sefer odun dayanmamış yine efendimizin yanına koşmuş aşçımız bu sefer de odunumuz bitiyor ne yapayım demiş. O da bacaklarını koy demiş… Aşçı yine çaresiz mutfağa dönmüş koymuş bacaklarını ateşin altına bir güzel pişirmiş yemekleri. Tam işi bitmiş çekerken ayaklarını içine korku düşmüş. Ya bir şey olursa demeye kalmadan sağ ayağının başparmağını yakmış… Sonra da Hz. Mevlana’nın karşısına utanarak geçerken sol ayağını sağ ayağının üstüne koymuş öyle selam durmuş… Dervişlerin duruşu da buradan gelirmiş… Benim ‘şoför – dede’ ballandıra ballandıra hikâyeyi anlatırken türbeye geliyoruz… Tuzumu, yağımı türbeye bırakıp huşu dolu dakikalar geçiriyorum içerde… Fakat dedeyi de fazla bekletmek istemediğimden biraz aceleyle içeriden çıkıp ikinci durağımıza doğru yola koyuluyoruz.

İkinci durak Cemel Ali Sultan Türbesi’ymiş… Kendisi çok çok uzun boylu bir zatmış… Hz. Mevlana’yı yedi yaşında eğlendirmek için sırtında taşıdığından deve yani Cemel lakabını almış… Orayı da büyük bir saygıyla geziyorum… Bu arada Konya sokaklarında oradan oraya giderken köprülerde, duvarlarda Hz. Mevlana’dan şiirler, özlü sözler yazıldığını görüyorum… İnsan sürekli böyle güzel sözler okusa, sanki ruhuna huzur gelecekmiş gibi hissediyorum…

Bizim dede beni koştur koştur Tavus Baba Türbesi’ne götürüyor. Bu arada da hikâyeye başlıyor… Aslında Tavus Baba zamanın çok güzel, biraz da hafifmeşrep hatunlarından biriymiş… Bir gün pazarda Hz. Mevlana’yı görüp akşam evine davet etmiş. Bunu duyan esnaf dehşete kapılmış… Neyse Hatun bütün gün evi hazırlamış, kendisini hazırlamış… Akşam duadan sonra Hz. Mevlana evin kapısını çalmış ve evin içine sağ ayağıyla bir adım atmış… Bakmış hatunun yüzüne “yeter mi hatun” demiş “yoksa bir adım daha atayım mı?” Tavus Hatun’un kalbi heyecandan, saygıdan, sevgiden çıkacak gibi olmuş… “Yeter Efendim” demiş ve o günden sonra kendini Mevlana’nın yoluna adamış…

Burayı da gezdikten sonra sıra Hz Mevlana’nın gönül dostu Şems’in türbesini ziyarete gidiyoruz… Fakat ben iyice sabırsızlanıyorum çünkü hala Hz. Mevlana’nın türbesine varamamışım… İçim içimi yiyor. Bizim dede gene sazı eline alıyor anlatmaya başlıyor… Hz. Şems’e aynı zamanda Şems – i Perende yani ‘Uçan Şems’de derlermiş… Bir görünüp bir kaybolduğu için ona bu ismi vermişler… Şems zamanında bir işaret üzerine Hz. Mevlana’yı arayıp bulmuş ve onunla üç – üç buçuk yıl süren beraberliği neticesinde Onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş.

Burayı da ziyaretimi gerçekleştirdikten sonra sıra Hazreti Mevlana Türbesi’ne gitmeye geliyor. Artık bizim ‘şoför – dedeyi’ biraz dinliyorum biraz dinlemiyorum… İçim gönlüm dizlerim titriyor… Gönüllerin sultanı Hz. Mevlana… Dışımızdaki dünyadan kendimizi kurtarıp, içimizdeki dünyaya bakma cesaretini bulabilirsek, kendi ruhumuzda neler olduğunu araştırmak istersek, kendimizi bulmak ve tanımak istersek rehberliğine sığınabileceğimiz Hz. Mevlana… Neyse türbenin kapısının önünde iniyorum, dedeye çok teşekkür ediyorum… Beni güzel sözleriyle türbeye uğurluyor…

İçerisi mahşer yeri kalabalığı görüntüsünde… Fakat çıt çıkmıyor… Çok büyük bir sevgi sizi kucaklamış gibi hissediyorsunuz. Kalbim deli gibi atıyor… Oraya gidenler mutlaka beni anlayacaklardır… O kuvvetli enerjiyi anlatmak mümkün değil… Sihirli bir yer orası… Hz. Mevlana’nın tam karşısındayım… Herkes dualar okuyor bense sebepsiz ağlamaya başlıyorum… Uzun süre oradan ayrılamıyorum ve bolca ağlıyorum… Sonra içim temizlenmiş, ruhum arınmış olarak oradan çıkıyorum… Konya sokaklarında uzun uzun yürüyorum… Bu ruhsal yolculuğumun ikinci bölümü bir sonraki yazımda…

Sağlıcakla,

Anette İnselberg- Aralık 2009

Çalakalem Gezilerim... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Gitti Kadın…

12241605_782301155232808_8470425035703243904_n[1]

Karikatür kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . Leave a Comment »

Auranızı Hissetme ve Deneyimleme

human aura[1]

1- Kendinizi rahat hissdedecek şekilde oturun Önceden bir gevşeme alıştırması iyi gelecektir

2- Avuç içlerinizi 15-30 saniye güçlüce ovuşturun Bu onların duyarlılıklarını harekete geçirecek

3- Ellerinizi avuç içleri birbirini görecek şekilde 30cm kadar öne uzatın Elleriniz birbirinden 60cm uzakta olsun

4- Yavaşça ellerinizi birbirine yaklaştırın, birbirine dokunmadan en çok yaklaştırabileceğiniz kadar yaklaştırın

5- Yaklaşık 15cm kadar birbirinden uzaklaştırın Bunu yavaşça tekrarlayın

6- Bu alıştırmayı yaparken ne hissettiğiniz yada duyumladığınıza dikkat edin Bir basınç duygusu deneyimleyebilirsiniz Başka duygular da olabilir, uyuşma, kaşınma gibi, hatta elleriniz arasında büyüyen bir kalınlık hissedebilirsiniz Isı yada serinlik de hissedebilirsiniz Hatta nabız gibi atma duygusu bile deneyimleyebilirsiniz

7- Bir iki dakika çalışın ve duygularınıza ve duyumlarınıza dikkat edin Hayal kurup kurmdığınızla ilgili olarak endişe etmeyin Başklarının deneyimlerinden farklı olabilecğei konusunda endişe etmeyin,herşey mükemmel gidiyorUnutmayın ki, siz kendi özgün aura titreşimine sahipsiniz, bu nedenle farklı deneyimlerinizin olması doğaldır Sadece neyi deneyimlediğiniz önemlidir

8- Bu alıştırma,konsantrasyonu geliştirmeye de yardımcıdır Ayrıca,enerji alanınızın cildinizin üzerinde durmadığını da fark etmenizi sağlar İzlenimlerinizi bir deftere not edebilirsiniz, bu size yeteneğinizi geliştirdiğinizde geri dönüp kendinizi karşılaştırmaya yardımcı olabilir Bu size bedeninizin etrafındaki süptil enerjileri deneyimlemede ilerleme kaydettiğinizi gösterecektir

9- Yukarıdaki alıştırmayı bitirince, bir adım ötesine geçmek isteyeceksiniz Daha az kullandığınız kolunuzun üstündeki giysiyi sıyırın Daha çok kullandığınız elinizi, çıplak kolunuzun 30cm üstünde tutun

10- Yavaşça elinizi kolunuza yaklaştırın Hissedebileceğiniz herhangi birşeye dikkat edin Enerjinizi hissetmeden önce kolunuza ne kadar yaklaştınız?
Unutmayın ki, hissedeceğiniz basınçı sıcaklık, serinlik, kalınlık vb olabilir Daha çok ellerinizin arasında hissettiğiniz duyguya yakın olacaktır

O kadar güçlü olmayabilir ama hissetmeniz gerekir Hissedemezseniz,yavaşça tekrarlayın
Unutmayın ki, çevrenizdeki süptil enerjilerin şuurlu olarak farkında olma yeteneğinizi yeniden uyandırıyorsunuz
Kitap ismi:Aura
Yazar:Ted Andrew

ZENCEFİL ÇAYI KİLO VERDİRİYOR! MUTLAKA DENEYİN!

12346586_754264108051727_1677298701291755445_n[1]

Tatmin duygusu yaratmanın yanı sıra zencefil metabolizmayı hızlandırarak yağları yakmayı kolaylaştıran termojenik özellikler taşır.

Zencefil çayı – hiç denediniz mi? Tıbbi özellikleri olan bir köktür, doğal yollarla kilo vermeye yardımcı olur. Çeşnili ve güzel tadı sadece kilo vermenize değil aynı zamanda ağrıların dindirilmesine yardımcı olur ve dünyadaki en iyi iltihap gidericilerdendir.

Bugünkü makalemizde sizlere kilo vermek için zencefil kullanımından bahsedeceğiz. Ama bu lezzetli çayı tüketmenin ne zaman uygun olduğunu bilmek de önemli. Not almaya hazır mısınız?

Kilo vermek için neden zencefil çayı?

Eğer son zamanlarda kilo aldığınızı fark ediyorsanız, karın ve kalçalarınızın biraz büyüdüğü için normal giysilerinize sığamıyorsanız, şimdi harekete geçmenin zamanı. İlk olarak size kilo vermek için kendinizi günlerce zencefil çayıyla sınırlamalısınız demiyoruz. Kesinlikle hayır.

Zencefil çayı sağlıklı bir rejime destek olmak içindir. Günlük yağ alımınızı azaltmalı, daha iyi beslenmeli, salatalar yapmalı, buharda sebzeler yemeli, günlük protein ve lif ihtiyacınızı karşılamalı ve bol bol su içmelisiniz.

Eğer biraz egzersiz ve öğünler sonrasına zencefil çayı eklerseniz, 5 haftada ideal kilonuza ulaşacaksınız. Elbette biraz çaba göstermeniz gerekiyor ama kesinlikle buna değer.

Gelin zencefilin kilo vermeye nasıl yardımcı olduğunu öğrenelim:

1. Daha iyi bir sindirimi destekler

Zencefilin en büyük faydalarından biri sindirimi arttırmasıdır. Neden biliyor musunuz? Mide, küçük ve büyük bağırsağın işlevlerini düzenler. Böylece yiyecekler daha kolay işlenir ve vücudu ihtiyacı olmayan şeylerden arındırarak gerekli besinleri alırsınız.

2. Termojenik, metabolizmayı hızlandırır

Termojenij özellikler dediğimizde neden bahsettiğimizi biliyor musunuz? Bu vücudun ısısının arttığı anlamına gelir, dolayısıyla yağları yakmada metabolizmaya yardımcı olur.

Zencefil doğal yollarla kilo vermek için en etkili bitkilerden biridir, termojenik özelliği de en büyük yararlarındandır.

3. Tokluk hissi yaratır

Bunun başınıza geldiğine şüphe yok: öğle yemeğinizi bitrdiniz, işe döndünüz ve bir kaç dakika sonra karnınızda bir boşluk hissettiniz. Hala açsınız! İşte o anda atıştırmalıkları elinize almak gibi bir hata yaptınız, kraker, hamur işi vb.

Zencefil iştah bastırıcı olarak bilinir, bu yüzden yemeklerden sonra daha fazla yemek istiyorsanız zencefil kullanın. Eğer tokluk duyarsanız öğünler arasında atıştırmaya ihtiyaç duymazsınız ve umuyoruz ki akşam yemeğine kadar dayanabilirsiniz.

Zencefil o can çekmelerini ve yemekler arası atıştırmayı önler. Neden bugün denemiyorsunuz?

4. Zencefil harika bir antioksidandır

Zencefil çayı yüksek oranda antioksidan içerir, böylece iltihaplanma ve hastalığa yol açan toksinlerin vücuttan atılımını sağlar. Organlarınız daha iyi işler ve yağlar daha kolay yakılır. Sağlığınızı geliştirmek için harika bir yol!

Zencefil çayı yapmak için

Malzemeler:
-1 bardak su (200 ml)
-30 gram zencefil (kökü parmak kalınlığında kesin)
-Yarım limon suyu
-1 yemek kaşığı bal (20 gram)

Hazırlanışı:
Zencefil çayını hazırlamak çok kolay. Önce bir bardak suyu bir su ısıtıcıda veya kil/bakır bir çaydanlıkta kaynatın. Metal veya alüminyumdan yapılan çaydanlıklar tıbbi bitkilerin özelliğini kaybetmesine yol açar, bu yüzden bu gibi malzemeleri kullanmayın.

Su kaynayınca, zencefili ekleyin, 20 dakika demletin. Sonra altını kapatın ve 10 dakika bekletin. Bardağınıza koyun ve yarım limon suyu ekleyin. İyice karıştırın ve bir yemek kaşığı bal atın. Çok lezzetli olacak!

Ne zaman içmelisiniz?

Öğle yemeği ve akşam yemeklerinden sonra 15 gün boyunca birer bardak içerek başlamayın deneyin. Sağlıklı beslenmeyi ve egzersiz yapmayı ihmal etmeyin.
Ne zaman zencefil tüketmekten kaçınmalısınız?

Diyabet veya yüksek tansiyon ilaçları kullanıyorsanız zencefil kullanmayın. Bu tür ilaçlar bu bitkiyle kullanılmamalı.
Eğer hamileyseniz veya emziriyorsanız, zencefilden uzak durun. Bunu unutmamalısınız!

Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan

x_54554e1a[1]

 

 

Tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardır.

Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar.

Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar…

[Elisabeth Kubler Ross]

Bunlar Senin Paralel Boyutlardaki Hallerin İsmail…

12391187_782712648524992_409000621945176397_n[1]

‘İyi Günde Kötü Günde’ Demeden Önce İki Tarafın da Söz Vereceği 50 Şey

1. İlişkimizi rutinleştirmeyeceğime.

2. Seni güldürmeye çalışmaktan vazgeçmeyeceğime.

3. Seninle aynı anda aynı fikirde olmam gerekmez ama sadece tartışmak için tartışma yaratmayacağıma.

4. Seninle sevgiliyken geçirdiğimiz tüm tatlı anları tekrar tekrar yaşamaktan vazgeçmeyeceğime.

5. Seninle yeni deneyimler yaşamayı bırakmayacağıma.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

 

6. En yakın arkadaşın olmaktan vazgeçmeyeceğime.

7. Seninle yeni maceralar yaşayıp dünyayı beraber keşfetmeyi ihmal etmeyeceğime.

8. Birlikte yaptığımız sorumsuzluklarda “suç ortağın” olmayı bırakmayacağıma.

9. Yatak odamızın heyecanını kaybetmeyeceğime.

10. Sana ne kadar güzel olduğunu söylemekten bıkmayacağıma.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

11. Senin için güzel gözükmeyi bırakmayacağıma.

12. Seni önemsemekten vazgeçmeyeceğime.

13. Sana olan tutkumu kaybetmeyeceğime.

14. Birbirimize “seni seviyorum” demeyi bırakmamıza izin vermeyeceğime.

15. Söylememize artık gerek kalmadığında bile seni sevdiğimi söylemeyi ihmal etmeyeceğime.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

16. Varlığına, hislerine, isteklerine duyarsızlaşıp kayıtsız kalmayacağıma.

17. Kokunu sevmeyi bırakmayacağıma.

18. Gülüşünü sevmeyi bırakmayacağıma.

19. Sana her gördüğümde sana bir kez daha aşık olmaktan vazgeçmeyeceğime.

20. Seninle tüm hayallerimizi gerçekleştirmekten daha azına razı olmayacağıma.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

 

21. Tüm vaktimizi birlikte geçirmesek de beraber vakit geçirmeyi istemekten vazgeçmeyeceğime.

22. Seni heyecanlandırmaktan vazgeçmeyeceğime.

23. Koşullar ne kadar zorlaşırsa zorlaşsın, “biz”den vazgeçmeyeceğime.

24. Seninle birlikte risk almaktan vazgeçmeyeceğime.

25. Bana karşı olan heyecanını kaybetmene izin vermeyeceğime.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

 

26. Her sabah uyandığında yatağın diğer yanında olmaktan vazgeçmeyeceğime.

27. Hatalarım olacağını bilsem de senin için “daha iyisi” olmak için çabalamaktan vazgeçmeyeceğime.

28. Hatalarının olacağını bilsem de sana çok kızdığımda bile seni affetmekten vazgeçmeyeceğime.

29. Hem kendimizi hem de ilişkimizi daha güçlü kılmak için çalışmayı bırakmayacağıma.

30. Bana olan sevginin gözümdeki değerini azaltmayacağıma.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

 

31. Her şeyim olduğunun aklımdan çıkmasına izin verip senden fazlasına ihtiyaç duymayacağıma.

32. Benim hayatımın senin için ne kadar önemli olduğunu bildiğim için kendi hayallerimin peşinden gitmekten vazgeçmeyeceğime.

33. Senin de kendi hayallerinin peşinden gitmeni asla engellemeyeceğime.

34. Seninle hayatı ve hayatın anlamını sorgulamaktan vazgeçmeyeceğime.

35. Saatler süren sohbetlerimizin bitmesine izin vermeyeceğime.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

36. Aramızın bozulmasına izin vermeyeceğime.

37. Sana karşı kin tutmayacağıma.

38. Bizi birbirimize bağlayan hiçbir nedeni unutmayacağıma.

39. Kendini yalnız hissetmene izin vermeyeceğime.

40. Daima yanında olduğumu unutmana izin vermeyeceğime.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

41. Desteğe ihtiyacın olduğunda sana sarılıp, seni teselli etmeyi bırakmayacağıma.

42. Seninle anı yaşamaktan vazgeçmeyeceğime.

43. Beraber sürdüreceğimiz geleceğimizi planlamayı ihmal etmeyeceğime.

44. “Kötü polis” olmayı istemem, ama konu çocuklarımıza gelince senin “iyi polis” olmanı engellemeyeceğime.

45. Sensiz yaşlanmayı hiçbir zaman istemeyeceğime.

'İyi Günde Kötü Günde' Demeden Önce İki Tarafın da Yapmamaya Söz Vereceği 50 Şey

46. İyi ya da kötü yaşadığımız hiçbir şeyi unutmayacağıma.

47. Seni kaybetmeyi hiçbir zaman istemeyeceğime.

48. Aramızdakinin bitmesine hiçbir zaman izin vermeyeceğime. (Gerek kalmayacağını bilsem de.)

SÖZ VERİYORUM!

SÖZ VERİYORUM!

 

49. Beni bırakıp bu dünyadan çekip gitmene dayanamam.

50. Ama bensizliğin acısını yaşamana izin vereceğime seni kaybetmeyi tercih ederim. Senden sonra çok yaşamayacağımı bilsem de…

Kusura Bakmayın Benim Sakarlığım…

12316229_10153797034373781_2095862884012799774_n[1]

Soyları Tükenmekte Olan Awa Kabilesinin Yaşamını Gözler Önüne Seren 14 Fotoğraf

Amazon’un derinliklerinde soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan Awa kabilesi, çocuklarını, silahlarını ve evcil hayvanlarını taşıyarak Doğu Brezilya‘daki ormanları kateden kadim bir kabile.  Onları köleleştiren Avrupalı sömürgeciler ve üzerinde yaşadıkları toprağı çalan çiftlik sahipleri yüzünden soyları tükenme tehlikesiyle karşı karşıya. 500 yıl önce Brezilya’nın Maranhao eyaletinde onbinlercesi yaşayan Awalar’dan bugün geriye yaklaşık 400 kişi kalmış.

Herşeye rağmen, vahşi hayatla uyum içerisinde yaşıyorlar: Çoğu Awa ailesi birkaç vahşi hayvanı evcil hayvan olarak sahipleniyor ve kabilenin kadınları bu yavru hayvanları büyüyene kadar emziriyorlar.

Bu insanlar yeryüzünden silinmeye o kadar yakınlar ki, modern dünyadan uzakta ve güvende kalmaya çalışıyorlar. Bunun sonucu olarak, pek az insan Awa kabilesiyle tanışma şansı yakalıyor. Fotoğrafçı Domenico Pugliese bu fevkalade kabile ile zaman geçirme, hatta onları eğlendirme fırsatı bulmuş. İşte yakaladığı muhteşem kareler:

1. Awa kabilesi vahşi hayatla öyle uyum içerisinde ki, kadınlar hayvanları emziriyorlar.

Awa kabilesi vahşi hayatla öyle uyum içerisinde ki, kadınlar hayvanları emziriyorlar.

Pugliese: “Bebeklerini emzirdikleri gibi sincap ve maymunları da emziriyorlar.” diyor. “Bu bizim köklerimizden ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor. Doğaya öyle yakınlar ki. Hatta ‘yakınlar’ değil de şöyle demeliyim: onlar doğanın bir parçası.

2. Çoğu Awa ailesinin birkaç evcil hayvanı olduğu için kabilenin çocukları hayvanlarla iç içe büyüyorlar.

Çoğu Awa ailesinin birkaç evcil hayvanı olduğu için kabilenin çocukları hayvanlarla iç içe büyüyorlar.

Pugliese, Awalarla ilk olarak 2009’da, gazeteci bir arkadaşı yağmur ormanlarına yapacağı iki günlük bir yolculukta kendisine eşlik etmesini isteyince tanışmış.”Sürat teknesinin motorunun sesini duydular ve nehrin kıyısına geldiler.” diyor. “Başka bir dünyada olmak gibiydi; açıklanamaz bir histi.”

3. Sömürgecilerin kabileyi yok olmanın eşiğine getirmesinden sonra pek az insan Awalarla temasa geçmiş.

Sömürgecilerin kabileyi yok olmanın eşiğine getirmesinden sonra pek az insan Awalarla temasa geçmiş.

Dünyalarına girmeye çalışan bu yabancı hakkında Awaların ne düşündüğü başlangıçta belirsizmiş, ancak daha sonra gülecekleri bir şey bulmuşlar: “Yetişkin bir erkeğin bekar olmasını anlayamıyorlar. Bana tavsiyeler vermeye çalışıyorlar. Nereden geldiğimi bilmiyorlar. ‘Dünya’ diye bir kavramları yok. Onlara nereden geldiğimi ya da yaşam tarzımı açıklayamıyorum. Onlara göre, ailesi olmayan bir adam olmak akıl almaz bir durum.”

4. Aile kavramı kabile için çok önemli.

Aile kavramı kabile için çok önemli.

Aile, Awalar için çok önemli bir kavram ve bu yalnızca insanları kapsamıyor. Evcil hayvanlarını da ailenin fertleri olarak kabul ediyorlar.

5. Evcil hayvanları, sert kabuklu yemişleri kırmak ve meyve toplamak konusunda kabileye yardımcı oluyorlar.

Evcil hayvanları, sert kabuklu yemişleri kırmak ve meyve toplamak konusunda kabileye yardımcı oluyorlar.

Yaban domuzu, sincap, muhabbet kuşu ve aguti olarak bilinen büyük kemirgenleri evcilleştiriyorlar; ancak en sevdikleri hayvanlar maymunlar.

6. Yaklaşık 400 kişilik nüfusa sahip olan kabilenin 60 üyesi dış dünyayla hiç temasa geçmemiş.

Yaklaşık 400 kişilik nüfusa sahip olan kabilenin 60 üyesi dış dünyayla hiç temasa geçmemiş.

1835’te Maranhaolu kabileler Avrupalı hükümdarlara karşı ayaklanmış. Beş yıl süren bu isyanlar boyunca 100.000’e yakın yerli öldürülmüş. Awalar, soykırımdan kaçmak amacıyla göçebe bir hayat tarzını seçmek zorunda kalmışlar. Bu yeni yaşam tarzıyla birlikte, nasıl tarım yapılacağını veya ateş yakılacağını unutmuşlar.

7. Awaların çoğu çiçek, kızamık ve grip gibi dışarıdan getirilen hastalıklar yüzünden hayatlarını kaybetmiş. Hayatta kalanlar ise şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere köleleştirilmiş.

Awaların çoğu çiçek, kızamık ve grip gibi dışarıdan getirilen hastalıklar yüzünden hayatlarını kaybetmiş. Hayatta kalanlar ise şeker kamışı tarlalarında çalıştırılmak üzere köleleştirilmiş.

 

8. Küçük bir çocuk ailesinin evcilleştirdiği hayvan ile. Bu hayvanlar vahşi doğaya geri bırakıldıklarında bile kabilenin bir üyesi sayılıyorlar.

Küçük bir çocuk ailesinin evcilleştirdiği hayvan ile. Bu hayvanlar vahşi doğaya geri bırakıldıklarında bile kabilenin bir üyesi sayılıyorlar.

Vahşi doğaya geri dönen bu hayvanlara, kabilenin bir parçası olduklarını ifade eden ‘hanima’ ismi veriliyor.

9. Doğayla bu kadar uyum içinde olmalarına rağmen, Amazon ormanlarını kasıp kavuran yangınlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu yangınların, araziyi tarla haline getirmek isteyen çiftlik sahipleri tarafından çıkarıldığı düşünülüyor.

Doğayla bu kadar uyum içinde olmalarına rağmen, Amazon ormanlarını kasıp kavuran yangınlarla mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Bu yangınların, araziyi tarla haline getirmek isteyen çiftlik sahipleri tarafından çıkarıldığı düşünülüyor.

 

Awaların sözcüsü Tatuxa’a şöyle diyor: “Hükümetin yardımına ihtiyacımız var. Tek başımıza bu yangınları söndüremeyiz. Orman, meyve ve av hayvanları ile dolu… ve hepsi yok oluyor! Akarsularımız da kurumanın eşiğinde. Nerede avlanacağız? Nereden bal toplayacağız? Bugün çok üzgün ve endişeliyim.”

10. 1835’te Maranhaolu kabileler Avrupalı hükümdarlara karşı ayaklanmış. Beş yıl süren bu isyanlar boyunca 100.000’e yakın yerli öldürülmüş.

1835'te Maranhaolu kabileler Avrupalı hükümdarlara karşı ayaklanmış. Beş yıl süren bu isyanlar boyunca 100.000'e yakın yerli öldürülmüş.

 

11. Primatlar, kabile için önemli bir besin kaynağı olsa da, emzirdikleri bir hayvanı asla yemiyorlar.

Primatlar, kabile için önemli bir besin kaynağı olsa da, emzirdikleri bir hayvanı asla yemiyorlar.

 

12. Kabilenin korunması için bir kampanya başlatan Survival International için poz veren bir Awa.

Kabilenin korunması için bir kampanya başlatan Survival International için poz veren bir Awa.

1982’te Dünya Bankası ve AB, Brezilya‘ya yerlilerin topraklarının korunması için 600 milyon dolar borç vermiş, ancak yasadışı ağaç kesenler kabilenin varlığı için bir tehdit oluşturmaya devam etmiş.2003 ve 2010 arasında 450 kabile üyesi öldürülmüş. Üç yıl önce, 8 yaşındaki bir Awa, çiftlik sahipleri tarafından topraklarında gezindiği gerekçesiyle canlı canlı yakılmış.

13. Dışardan gelenler tişört gibi görünürde zararsız hediyeler vererek kabilenin hassas dengesinin bozulmasına sebep olabiliyorlar.

Dışardan gelenler tişört gibi görünürde zararsız hediyeler vererek kabilenin hassas dengesinin bozulmasına sebep olabiliyorlar.

Ancak Awalar tişörtlere bayılıyor. “Tişörtleri çok seviyorlar.” diyor Pugliese. “Kafalarında bir fabrika canlandıramayacaklarına göre bu tişörtlerin nereden geldiğini sanıyorlar bilmiyorum. Belki de ağaçtan geliyor diye düşünüyorlardır. Neticede onlar her gün ağaçlardan alışveriş yapıyorlar.”

14. Bir kadın çocuğuyla ormanın ortasındaki nehirde yıkanırken. Ormanlar tarım ve yangınlar nedeniyle yavaş yavaş yok oluyor.

Bir kadın çocuğuyla ormanın ortasındaki nehirde yıkanırken. Ormanlar tarım ve yangınlar nedeniyle yavaş yavaş yok oluyor.

Duygusal Anlamda Güçlü İnsanların Asla Yapmayacağı 15 Şey

Bir insanın iyi bir hayat yaşayıp yaşamayacağı kişinin zihinsel güç ve dayanıklılığı ile oldukça yakından alakalıdır. Zihinsel güç birkaç kademeden oluşan bir bütündür ve mutlu ve başarılı  olmak için bütün bu kademelere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu kademelerden en belirleyici ve güçlü olanı ise kişinin duygusal gücüdür.

Duygular, insanın tartışılmaz bir parçasıdır ancak duyguları diğer zihinsel özelliklerimizden ayıran yönü bizleri en direk şekilde etkiliyor oluşudur. Fiziksel benliklerimiz olan vücudumuzu ve yaptığımız en ufak eylemi duygularımız doğrultusunda yönlendirmekteyiz.  Duygularımız olmasa, herhangi bir eylemi gerçekleştirecek ya da bizi kendimiz için bir şeyler yapmaya yöneltecek hiçbir sebebimiz olmazdı.

Duygularımız bizleri motive eden en büyük etmenlerdir. Ancak ne yazık ki, herhangi bir konuda bizleri motive edebilirler ve bunlara kötü kararlar da dahil. Bu nedenle, duygusal güç her bir birey için elzemdir. Duygusal anlamda güçlü olan insanların bu doğrultuda kesinlikle kaçındıkları bir çok durum ve asla yapmadıkları bir sürü şey mevcut, işte sizler için derlediğimiz 15’i:

1. İlgi Manyağı Değildirler.

İlgi Manyağı Değildirler.

 

İlgiye ihtiyaç duymak doğrudan duygularla ilgili bir durumdur. Tanınma ya da bilinme ihtiyacı hisseden insanlar genellikle kendi değerlerini yalnızca birileri tarafından ihtiyaç duyulduklarında hissederler; kendileri için adeta değersiz ve özsaygı yoksunu insanlardır bu kişiler. Kişinin kendine verdiği değer yine kendisiyle alakalıdır; eğer siz değerli olduğunuza inanmıyorsanız muhtemelen kimse sizi değerli bulmayacaktır.

2. Başkalarının Kendilerini İncitmelerine İzin Vermezler.

Başkalarının Kendilerini İncitmelerine İzin Vermezler.

 

Duygusal güç dirençlilik gerektirir. Bu dünya kincilerle ve trollerle dolu ve her köşede bir çift kıskanç göz daima sizi izlemekte. Ama acı gerçek şu ki; bizleri genelde acıtmayı başarabilen insanlar en yakınımızdakilerdir. Genelde bu insanlardan kurtulmak en iyi çözüm olmakla birlikte en zor olanıdır aynı zamanda. Yine de bu insanları sakince hayatınızdan çıkarmak sizi duygusal anlamda rahatlatacaktır ve olaylı bir biçimde sonlanmasından çok daha iyi bir bitirme şeklidir.

3. Kin Tutmazlar.

Kin Tutmazlar.

 

Şayet birine kin tutuyorsanız eğer o durumu haddinden fazla önemsiyorsunuz demektir. Bir insan içten bir şekilde özür diliyorsa onu affedin. Eğer dilemiyorsa bu kişiyle iletişiminizi kesin, ancak kin tutmayın. Soğuduğunuz ya da kin tuttuğunuz insanları düşünmek çok fazla zihinsel enerji harcamanıza neden olur ve yarardan çok zararı vardır.

4. Canları Neyi Nasıl İsterlerse Öyle Yaparlar.

Canları Neyi Nasıl İsterlerse Öyle Yaparlar.

Duygusal gücü yüksek insanlar ne isterlerse onu yaparlar, ve bunu severek yaparlar. Yaptıkları şeyin uygunsuz olduğunu söyleyenleri ya da yersiz eleştiri yapanları kaale almazlar.

5. Kendilerine Olan İnançlarını Asla Kaybetmezler.

Kendilerine Olan İnançlarını Asla Kaybetmezler.

Kendilerini sevip anlayan – kendileri olmaktan nefret etmeyen ya da kendilerini oldukları gibi kabul eden kişiler- kendilerinden asla şüphe etmezler.  Kendi değerini sen belirlersin, o kadar!

6. Kaba İnsanlar Gibi Davranmazlar.

Kaba İnsanlar Gibi Davranmazlar.

E napalım, öyle, insanlar acımasız. Ama hiç neden diye düşündünüz mü? İnsanlara kötü davranmak yalnızca onlara göz dağı vermeye çalışıyorsanız iyi bir şeydir, umuyoruz bu göz dağı verme olayı da pazarlık tarzı şeyler yaptığınız bir iş gereği falandır. Eğer öyle değilse büyük ihtimalle özgüven eksikliğinizi diğer insanlar üzerinde korku ve baskı kurarak kapamaya çalışan birisiniz demektir. İnsanlar eksik ya da kısa kaldıkları şeyleri kapamak için böyle yollara başvururlar, çok büyük araba kullanan beyler mesela, bu durum için haplar var ve modern tıp ilerledi, üzülmeyin!

7. Yoldan Geçen Herkesi Hayatlarına Dahil Etmeyecek Kadar Zekidirler.

Yoldan Geçen Herkesi Hayatlarına Dahil Etmeyecek Kadar Zekidirler.

Duygusal anlamda güçlü olan insanların güçlü olmasının bir nedeni var: Zayıf noktalarını bunları istismar eden, iç düzenlerini bozan insanlara karşı açık etmezler. Dünya sizi de şüphe etmeden kendilerine benzetecek amaçsız ve kayıp insanlarla dolu. Gereksiz bir ilişkinin mutluluğunuzu elinizden almasına izin vermeyin.

8. Sevmekten Korkmazlar.

Sevmekten Korkmazlar.

Eğer sevmekten korkuyorsanız kendinize yeterince güvenmiyorsunuz demektir. Uzun bir ilişkiye değil ancak mahvolmaya mahkum bir ilişkiye sahip olabileceğinizi de düşünüyorsunuzdur. Canınızın yanmasını istemiyorsunuz tekrar çünkü bu berbat bir durum değil mi? Ama ne var biliyor musun, kalbinin tekrar kırılmasına hiç gerek yok çünkü sen mükemmel bir insansın! Eğer bir ilişki yürümüyorsa bunun sorumluluğu sadece sende değil; sizde! Tabii ki iğrenç bir insan olmadığınız takdirde, eğer öyleyse sorun kesinlikle sende tabi.

9. Uyanır Uyanmaz Depresyon Gömleklerini Giyip Kara Kara Düşünmezler.

Uyanır Uyanmaz Depresyon Gömleklerini Giyip Kara Kara Düşünmezler.

Günümüzün en güzel anı uyanıp hala hayatta olduğumuzu fark ettiğimiz an olmalı. Hayatı sık sık hafife alıyor yeterince takdir etmiyoruz.

10. Yavaşlamaktan Korkmazlar.

Yavaşlamaktan Korkmazlar.

Bu insanlar devamlı hareket ve heyecanla dolu bir hayatın peşinde değildirler. Tüm gün bir şeylerden kaçıyormuşçasına koşuşturup durmazlar. Duygularına hakim olan insanlar yavaşlamayı ve durmayı severler çünkü bu onlara anı yaşamaktan başka hiçbir şey yapmamanın, durup nefes almanın değerini hatırlatır. Bu onların hayatlarında heyecan olmasını sevmedikleri anlamına gelmez kesinlikle, ama ara ara bir yürüyüş yapıp parklarda bahçelerde çiçekleri koklayıp mutlu olmanın kimseye de zararı yoktur.

11. Yapmak İstemedikleri Şeyleri Yapmazlar.

Yapmak İstemedikleri Şeyleri Yapmazlar.

Hepimiz yapmaktan hoşlanmadığımız şeyleri yapmışızdır ama kimse yapmak istemediği bir şeyi yapmamalı. Duygusal yönüne hakim insan sevdiği şeyleri yapmaya odaklanmanın bir yolunu daima bulur ve  sevdiği şeyleri yapabilmeye devam etmek için nasıl bir yol izlemesi gerektiğini anlar.  Hedefe doğru gittiği süreçten pek hoşlanmayabilir ama ileride keyifle yapacağı şeylere bir adım daha yaklaştığını bilerek bundan da zevk alabilir.

12. “Hayır” Demesini Bilirler.

"Hayır" Demesini Bilirler.

İnsanlara “hayır” demesini bilmiyorsanız iyi niyetiniz kötüye kullanacaklardır. İnsanlar tarafından kolay aldanan, çantada keklik biri olarak gözükeceksiniz ve bir konudaki fikirleriniz sorulmayacak, hatta siz kendi fikrinizi beyan ettiğinizde de ciddiye alınmayacaksınız. Hayır diyebilmek insanlara kontrolün sizde olduğunu hatırlatır.

13. Paylaşmayı Unutmazlar Ve Yapılan İyiliklere Karşılık Verirler.

Paylaşmayı Unutmazlar Ve Yapılan İyiliklere Karşılık Verirler.

Paramızı ya da zamanımızı başka insanlar için kullanamayacak kadar fakir ya da meşgul değiliz. Unuttuğumuzu söylersek de yalan olur. Bazı insanlar sadece sorumluluklarını gözardı eder ve bahaneler arkasına saklanırlar. Duygusal anlamda güçlendikçe, insanları ve hayatın kendisini daha çok takdir etmeyi öğreniyoruz. Zamanla hayat daha değerli bir hal alıyor ve yine hayata kötü bir el ile başlayan insanlara karşı daha fazla empati sağlamayı öğreniyorsunuz.

14. Uyum Sağlamak Zorunda Hissetmezler.

Uyum Sağlamak Zorunda Hissetmezler.

Kendinize ve duygularınıza ne kadar hakimseniz o kadar bağımsızsınız demektir. Bir yere ait olmak, bir yere uyum sağlamak zorunda hissetmezsiniz çünkü zaten uyum sağlamanız gereken yere aitsiniz: Dünya’ya.  İnsanlar sağlıksız ve çarpık küçük sosyal ortamlar oluştururlar ve  bunlara uyum sağlamak zorunda hissetmek demek “kendim olmaktan korkuyorum” demektir.

15. Mutlu Olmanın Kişisel Bir Seçim Olduğunu Unutmazlar.

Mutlu Olmanın Kişisel Bir Seçim Olduğunu Unutmazlar.

En önemlisi, duygusal anlamda güçlü insanlar beyinlerinin düşünce yapıları ve bedenleri üzerindeki gücünü anlamayı öğrenmişlerdir. Duygularımızın doğrudan somut olaylara verilen tepkiler değil; bizlerin bu fiziksel,somut olayları nasıl algıladığımızın yansımaları olduğunu bilirler.  Başka bir deyişle; duygularımız gerçekliği yansıtmazlar, duygularımız gerçeklik algımızın yansımalarıdır. Bu gerçeği anlamak bizlere  duygularımız ve hayatlarımız üzerinde neredeyse mutlak güç ve hakimiyet bahşetmektedir.

Bütün Renkler Aynı Hızla Kirleniyordu… Birinciliği Beyaza Verdiler…

12347724_10208327959786428_2727028479997570149_n[1]

KADINLARI MUTLU ETMENİN YOLU

12109129_10153214399138947_8782816525855881483_n[1]
01. Saçlarını okşa,
02. Yücelt,
03. Şımart,
04. Gözlerinin içine bak,
05. Geleceğe ait planlar yap,
06. Dil dök,
07. O uyanmadan uyanma,
08. Destek ol,
09. Yemeğe götür,
10. Alışverişe götür,
11. Tekneye bindir,
12. Güldür,
13. Zeka oyunları yap,
14. Müzik dinlet,
15. Teşvik et,
16. Teskin et,
17. Affet,
18. Hayran kal,
19. Banyosunu hazırla,
20. Güven ver,
21. Kapıyı tut,
22. Asansörde kat düğmesine bas,
23. Arabasının kapısını aç,
24. Isıt,
25. Sarıl,
26. Öp,
27. Ona hasta ol,
28. Kulağına fısılda,
29. Ayaklarına masaj yap,
30. Konsere götür,
31. Onu her yerde ve her zaman bekle,
32. Tanrıçan yap,
33. Onunla birlikte rejim yap,
34. Onunla birlikte spor yap,
.
..


1000. Ne istediğini önceden anla,
1001. Günde yedi kez özür dile,
1002. Sürekli onu dinle,
1003. Yorganı çekince ses etme,
1004. Yorganı titretme,
.
..

6789. Spor araba al,
6790. Saat al,
6791. Yüzük al,
6792. Küpe al,
6793. Traş ol,
6794. Saç seklini değiştir,
6795. Kareli gömlek giy,
6796. Yemin et,
6797. Dayan,
6798. Katlan.
……………………..
ERKEKLERİ MUTLU ETME SIRLARI
01. Karnını doyur.
02. Televizyonun kumandasını ver
03. Önünden çekil..