
Heyyyyyyy sen, evet evet bu yazıyı okuyan sen, sana söylüyorum. “Ya kartal olup uçacaksın; Yakalamak için güneşi, Başarıyı, umudu, mutluluğu ve sevgiyi, yada tavşan gibi yaşayacaksın olmak için kartal yemi. Seçenek senin”..
“Kendimi her zaman mutlu hissederim. Neden biliyor musunuz? Çünkü kimseden bir şey ummam. Beklentiler daima yaralar. Hayat kısadır. Öyleyse hayatınızı sevin. Mutlu olun ve gülümsemeye devam edin ve konuşmadan önce dinleyin, yazmadan önce düşünün, harcamadan önce kazanın, dua etmeden önce bağışlayın, incitmeden önce hissedin, nefret etmeden önce sevin, vazgeçmeden önce çabalayın, ölmeden önce yaşayın. Hayat budur. Onu hissedin,onu yaşayın ve ondan hoşnut olun…”
(William Shakespeare
Senin Dünyaya Baktığın Pencere Kirli İse Benim Renkli Çiçeklerimi Çamur Görürsün!
“Uğur Koşar”
Bu dünyaya herkesin ayrı bir görevi vardır. Kimi şifa verir. Kimi okur, kimi yazar, kimi gezer. Kaderinizde ne varsa o olur. Kendini bulan kişi mucizeler onun işi…
Asılsız düşünceler, bedeninizi yıpratmaktan başka bir işe yaramaz. Üzüntü hiçbir şeyi geri getirmez. Sadece sizi götürür. Olmayacak şeylerin peşinde koşmayın. Saadet yolu pek çoktur. Her işte mantığınızı kullanın.
Her şeyi göz ile değil, öz ile görmeye gayret ediniz.
Küle döndüysen ;
Yeniden güle dönmeyi bekle…
Ve;
Geçmişte kaç kere küle dönüştüğünü değil ;
Kaç kere küllerin arasından doğrulup yeni bir gül olduğunu hatırla !
Hepinmiz zaman zaman bize ağır gelen, umutsuzluğa sürükleyen olaylarla karşılaşırız.
Keşki olmasa ama hayatta olmanın kuralı bu…
Böyle durumlarda başvurduğum bir yöntem vardır, naçizane tavsiye ederim…
Olayı değiştiremezsiniz ama olaya bakış açınızı değiştirebilirsiniz…
Sizin yükünüzü alacak, gönlünüzü ferahlatacak yeni bir bakış açısı geliştirmeye bakın…
Eğer tek başınıza yapamıyorsanız, bir arkadaşınızdan, ailenizden
yada mutlaka bir uzmandan destek alın…
Herkese iyi haftalar…
O yıl New York´ ta kış, Nisan´ın sonuna kadar uzamıştı. Kör olduğum ve yalnız yaşadığım için çoğunlukla evde kalmayı yeğledim. Sonunda bir gün soğuk hava gitti, bahar kendini gösterdi.
Hava coşkulu bir kokuyla dolmuştu. Arka bahçeye bakan pencerenin önünde küçük, neşeli bir kuş devamlı cıvıldıyor, sanki beni dışarıya çağırıyordu. … Nisan ayının değişken havasını bildiğimden kışlık mantoma sarıldım. Fakat havanın ılıklığını içimde hissedince, yün kaşkolumu, şapka ve eldivenlerimi bıraktım. Üç çatallı bastonumu alıp neşeyle sundurmaya çıktım ve kaldırımın yolunu tuttum.
Yüzümü güneşe doğru kaldırıp, onu selamlayan bir gülümseme sundum. Sessiz çıkmaz sokağımızda yürürken kapı komşum ´Merhaba´ diyerek seslendi ve gideceğim yere götürmeyi teklif etti: ´Hayır, teşekkür ederim. Şu bacaklar bütün kış dinlendi.Eklemlerimin harekete ihtiyacı var. Bu yüzden yürüyeceğim´ diye cevap verdim. Köşeye vardığımda alışkanlıkla durdum. Birinin gelip yeşil ışık yandığında beni karşıya geçirmesini bekledim. Nedense bu sefer, öncekilere göre daha uzun süre beklemiştim ve hâlâ hiç kimse teklifte bulunmamıştı.
Sabırla beklerken, eskiden hatırladığım bir melodiyi mırıldandım; çocukken öğrendiğim ´Hoş geldin bahar…´ şarkısıydı. Birden güçlü bir erkek sesi konuştu: ´Sesinizden çok neşeli bir insan olduğunuzu hissettim. Sizinle caddeyi birlikte geçme şerefini bağışlar mısınız bana?´
Kibarlıkla iltifat görünce gülerek başımı salladım ve duyulabilir bir sesle ´Evet´ dedim. Kibarca koluma girdi ve birlikte kaldırımdan yola indik. Yavaşça yolun karşısına geçerken, konuşulabilecek en iyi konudan, havadan konuştuk.
Adımlarımızı birlikte atarken hangimiz rehber, hangimiz yardım alıyor, belli olmuyordu. Yolun karşısına varmamıza az kala ışığın değiştiğini anlatırcasına kornalar sabırsızca çalınmaya başladı. Kaldırıma çıkmak için birkaç çabuk adım daha attık.
Ona dönüp, bana eşlik ettiği için teşekkür etmek üzere ağzımı açmıştım ki, ben daha bir şey söylemeden o konuştu:´Bilmem farkında misiniz? Sizin gibi neşeli bir insanla karşıya geçmek benim gibi bir kör için ne kadar muhteşem bir şey…´ O bahar gününü hiç unutmayacağım.
Bazen evrende kendimizi en yalnız hissettiğimizde, sıkıntımızı atlatmak ve farklılığımızı ve yalnızlığımızı hafifletmek için Allah bize, aynadaki aksimiz gibi bir ikiz gönderir . . .
“Yalnızlığından kaçmak için başkalarına sığınma, kendini bitmez işlere ve etkinliklere boğma ve aynaya bak hadi…
Konuş kendinle.
Senin ötende ve dışında değil yaşam dediğin…
Tam da içinde!”
-Osho-
Geçmişin keşkeleri…
Geleceğin endişeleri ile oyalanma…
Ders al yoluna devam et…!”