Mutluluk tıpkı bir kelebek gibidir;
ne kadar kovalarsan, o kadar sakınır senden,
fakat dikkatini başka şeylere çevirdiğinde,
nazikçe gelip omuzuna konacaktır…!
~Henry David Thoreau~
Marti cift deniz kenarinda koruluktan bir agaca yuva yapar.Kisa bir süre sonra bebeleri dünyaya gelir. Nöbetleserek, bebe yumurtanin yaninda biri kalirken digeri avlanir. Derken bir gün aniden bir firtina kopar, bir anda yuvayi ve yuvayla birlikte bebe yumurtayi okyanusa savurur. Ana marti ciglik cigliga bebesinin arkasindan okyanusa dalar. Arada bir cabubucak yüzeye cikip soluk alip hemen tekrar dibe dalarak bebesini arar.
Bu arada yuvaya dönüp yuvasinin yerle bir oldugunu gören baba martida aramalara katilir, esinin yaninda okyanusun diplerinde…saatlerce… Bu durumu gören, cevreden gelip gecen martilarda onlara katilir.
Epey bir zaman icinde gitgide büyüyen bulutlar halinde martilar, okyanusun dibini delik desik edercesine b…ebeyi ararlar. Olanlardan haberdar olan martilarin tanrisi, okyanuslarin tanrisini ziyaret eder ve ondan martilara bebelerini vermesini diler. Okyanuslarin tanrisi bunun üzerine, okyanusun suyunu bebegin oldugu yerden ceker ve nihayetinde martilar bebelerine kavusurlar.
Bu hikaye azmin elinden hic bir seyin kurtulamayacagini, tüm yaradilis sebebinin sevgi oldugunu ve sevgi ugruna yapilan tüm eylemlerin güclenip büyüyerek kainat tarafindan desteklenip, mükafatlandirildigini anlatir.
Jey Guru Dev, Namaste, Harik
Sen kanıp fırsat vermedikçe korkunun hiçbir söz hakkı olmadığını bilirsen, başarıya daha çabuk ulaşabilirsin. Dolayısıyla, sessiz kalın. Bilinçli sessizliğiniz, kendi kendine sabotajı durdurur. ..-Cavit Çağ -..
“….Önemli bir toplantıda cep telefonuyla bağıra bağıra konuşan bir kişi garibinize gidiyorsa,paradigmanızı değiştirmeden onu değerlendirdiğiniz için, siz yanılıyorsunuzdur.
Örneğin trende giderken, bir baba, 3 evladıyla oturup, sürekli ağlayan çocuklarına hiç, susun, demeden yolculuğa devam ettiğinde ; siz ona ne gamsız adam, diyebilirsiniz. Ama sorsanız, onlar hastaneden geliyorlardır ve bir saat önce çocukların anneleri ölmüştür ve eve dönüyorlardır.
Prof.Covey in konuşmasını dinlemeye gelen annesi, arka sırada oturan 2 kişinin toplantı boyunca sürekli konuştuklarını görerek, çok öfkelenmiş ve oğlumu küçümsüyorlar diyerek de çok üzülmüş. Yemek molasında oğluna, şunların kafasına çantamı indiresim geliyor, demiş. Oğlu, “Anne o adam Finlandiyalı, burada simultane tercüme yok, mecburen tercümanı yanına oturttuk” demiş.
Havaalanında aktarma yapmak isteyen yaşlı bir hanım, uçağının 2 saat gecikmeli olduğunu öğrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak bekleme salonuna geçmiş. Yanındaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunu bırakarak, okumaya dalmış. Bir ara bakmış ki, yanındaki koltuğa oturan bir adam, sehpadaki kurabiye paketini açıyor ve de yemeye başlıyor. Kurabiyelerin kendisine ait olduğunu hissettirmek isteyen kadın, adama dik dik bakmış. Hatta canı o an istemediği halde, kutudan bir kurabiyeyi ağzına atmış. Herhalde kurabiyelerin sahibinin kim olduğunu artık anlamıştır diye düşünürken, adam bir tane daha ağzına atmaz mı. Hemen kadın da bir tane daha atmış ve bir yarışma başlamış, adam bir tane, kadın bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmış, adam onu hızlıca kaparak ortadan bölmüş ve gülerek kadına ikram etmiş. O sırada, kadının uçağının alana indiği anonsu duyulmuş ve işlemler için kadın bankoya gitmiş. Pasaportunu çıkartmak için çantasını açtığında, ne görsün ; KENDİ KURABİYE PAKETİ, HİÇ AÇILMAMIŞ OLARAK ÇANTASINDA DURMUYOR MU ! MEĞER, ADAMIN KURABİYESİNİ YİYORMUŞ.
Başkalarının düşünce ve davranışları hakkında hüküm verirken, elimizdeki veriler çogu zaman yeterli olmuyor. Davranışların nedenini bilmeden çok yanlış yargılara varabiliyoruz. Covey bu örnekleri ; aynı enformasyona farklı bakış, bizim davranışlarımızı belirler, diye özetliyor. Buradan yola çıkarak çözemediğimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritası) değiştirmenin gereğini vurguluyor.
Einstein’in bir sözünü anımsatıyor : Karşılastığınız sorunları, o sorunları yarattığınız düşünce düzleminde kalarak çözemezsiniz.
Çoğumuzun zaman zaman yaptığı gibi, “sorunların içinde kaybolmak” yerine, paradigma değiştirmeyi başarıp, sorunlara farklı biçimde yaklaşabilenler, o sorunu aşma şansını da yakalıyorlar. Zaten sorunlarımızı dostlarımızla paylaşmamızın nedenlerinden biri de, farklı bir bakışın, bize farklı davranabilme kapısı aralama ihtimali değil midir?
Çözümsüz gibi gördüğünüz sorunlar konusunda paradigma değiştirmenin önemi vardır. Aslında hayatımızı, başarımızı, mutluluğumuzu belirleyen bizim kendi davranışlarımızdır. Başımıza gelen her şeyle onlara verdiğimiz tepki ve yanıt arasında geniş bir hareket alanı vardır…….”
Güneş hergün doğar, yeterki penceren açık olsun.