70 li yılların sonlarında bir gün büyük hastanenin yanındaki otele 14 yaşlarında solgun bir çocukla babası girdiler. Otel personeli gelenlerin son derece durgun olduklarını fark etmişlerdi. Çocuk saatlerce odasında yatıyor babası da otelin küçük lobisinde dalgın bir şeyler içiyor ve ikisi de kimse ile konuşmuyorlardı.
Otelin müdürü duyarlı sıcak bir insandı. Merak edip babayı konuşturmaya çalıştı. Bir süre sonra da çocuğun annesinin birkaç yıl önce öldüğünü, yakın zamanda da çocuğun kemoterapi görmek zorunda olduğu bir rahatsızlığa yakalandığının anlaşıldığını öğrendi. O hafta başlayacakları tedavi sonucu çocuğun saçları ve vücut tüyleri dökülecekti ve çocuk rahatsızlığından çok bunu dert ediyor üzgün babası da onu nasıl teselli edebileceğini bilmiyordu. 70 li yılları yaşamış olanlarınız erkeklerin uzun saçları ile övündükleri o yıllarda genç bir çocuğun tamamen saçsız yaşamasının ne demek olduğunu anlayacaklardır. Otel müdürü bir an düşündü ve babaya bir öneride bulundu. Adam durakladı ve sonra verdiği fikirden ötürü müdüre teşekkür etti. Otele geldiğinden bu yana ilk kez gülümsemişti.
Ertesi sabah babası çocuğu tedaviye götürmeden önce çocuğun saçlarını kazımak için berbere gittiler. Baba müdürün önerisi ile oğluna destek olmak için kendi saçlarını da kazıttı. Ama tedaviden sonra otele döndüklerinde onları başka büyük bir sürpriz bekliyordu. Müdür ile resepsiyondaki görevli ve garsonlar küçük bir parti hazırlamışlardı ve hepsi de kafalarını kazımışlardı. Çocuk haftalar sonra ilk kez parti sırasında hem de kahkahalarla güldü.
—–
Antoine De Saint Exupery büyük eserinde; Küçük Prens’e “Mais les yeux sont aveugles. Il faut chercher avec le cœur!”(Fakat gözler kör, insan kalbi ile görmeli o zaman!) diye söyletmiş.
“Dayanışma ve fedakarlık”. Tabi ki kişiye güzel duygular ve güven verirler. Doğru ve etkili olanı asla içinizden gelmeden yapamazsınız. İçinizden geldiğinde de tadını çıkararak, sık sık yapın.
Bir Cevap Yazın