Süt Hakkında Bilmek İste(me)diğiniz Her Şey !?

Siz hiç süt içen bir inek veya öküz gördünüz mü? Memeden kesilen hiç bir canlı doğal şartlarda süt ihtiyacı duymaz! Doğada hayvanlar yavrularını sütten kesme kurallarını çok net bir şekilde (hırlayıp azarlayarak, hatta gereğinde yavrusunu döverek) belirliyorlar. Ancak her nedense insanoğlu tüm konularda olduğu gibi beslenme konusunda da doğaya ters düşerek kendini sağlıklı tuttuğunu zannediyor. Üstelik içtiğimiz süt insan/ana sütü değil hatta anne inek sütü bile değil. Suni şartlarla süt üretmesi sağlanan canlılardan sömürülen bu sıvı insan metabolizmasıyla bir çok konuda uyumsuz olan inek sütü; diğer yandan insan yavrusunun normal şartlarda 2 yaş sonuna kadar anne sütü alması gerekliliğini de göz ardı ediyoruz..!

İnsanların süt hakkındaki bilgileri ya tamamen yanlıştır yada bilerek yanıltılmışlardır. Sebebi Dünya ekonomisinde inanılmaz yerinin olması, inek sütünün erişkin insanlar için faydasız hatta zararlı olduğu insanlara açıklanırsa ve süt tüketimi durursa çok büyük ekonomik çöküntülerin yaşanacak olmasıdır.

Sütü üreten hayvan bedeni insan bedeniyle uyumsuz bir yapıya sahiptir. Bir buzağı 18 ay sonra tam bir yetişkin haline gelirken, insan buna 18 yılda ulaşır. Bu bile sütün aslında bizim bedenimize göre farklı olduğunu gösterir.

Sütün içinde kazein diye bir madde vardır ve insan midesi bunun asla tamamını sindiremez. Bir bebek midesi bile ancak %40’ını sindirebilir. Ayrıca süt ince barsakta balgam yapar ve gözenekleri tıkar. Buradaki sindirimi de engeller yani.

Ayrıca sütte yüksek oranda kalsiyum olduğu rivayeti de deneylerle ispatlanmış bir yalandır. Yapılan bazı klinik deneylerde 1500 çocuğun üzerinde yapılan bir araştırmada süt içenlerle içmeyen çocukların arasında kalsiyum bakımından önemli bir farkı olmadığı görülmüştür.

“Doğulular ve Afrikalılar geleneksel olarak, müshil amaçlı kullanımı hariç sütten uzak durmuşlardır. Ama batı dünyasında insanlara hayatları boyunca her gün süt içmeleri söylenir.”

Doğaya baktığımızda, yavruların sütten kesildiği zamana kadar yalnızca sütle beslendiğini görürüz, çünkü sindirim sistemi buna uygun şekilde tasarlanmış. Sütün sindirimini sağlayan laktaz enziminin, ergenliğe geçişle birlikte insan sisteminden kendiliğinden yok olması; yetişkin insanların süte besin olarak kaplanlardan ya da şempanzelerden daha fazla ihtiyacı olmadığını gösteriyor.

İddia şu: Yetişkinlerin vücudu sütü sindirmeye uygun değildir. Bu ne demek? Şu demek: Erişkin yaşta süt, sindirim sistemini bozar. Neden? Çünkü çocuklarda olan fermentler ve enzimler (laktoz, kazein, vs.) yetişkinlerde yeterli miktarlarda yoktur. Bu durumda ne olur? Vücutta gaz birikimi ve yumuşak gaitaya (büyük abdest), karın ağrılarına, şeker hastalığına, kalp ve damar hastalıklarına ve hatta yaşlı kadınlarda şimdiye kadar bilindiğinin aksine kemik erimelerine sebep olur. Süt içende vücutta zararlı fermantasyonlar ve oksidasyonlar (zararlı kimyasal reaksiyonlar) oluşur. Bu de ne demektir? Serbest radikaller demek. Peki serbest radikal ne demek? Çabuk yaşlanma demek! Yani süt bir yaşlanma nedeni.

Süt, çiğ olarak tüketildiğinde tam protein besin olmasına rağmen yağ da içerdiği için kendinden başka bir besinle zor karışır. Buna rağmen günümüzde yetişkinler diğer yiyecekleri devamlı soğuk sütle “yıkarlar”. Süt mideye girdiğinde hemen kesilir ve mevcut başka bir yiyecek varsa kesilmiş süt tanecikleri diğer yiyecek taneciklerinin etrafında pıhtılaşır, onları mide özsularından yalıtırak sindirimi geciktirir, çürüme başlangıcına ortam sağlar. Bu yüzden süt tüketimi ile ilgili ilk ve en önemli kural şudur: “Ya tek başına iç, ya da içme.”

-Pastörize ve homojenize süt dehşeti!

Bugün süt, içindeki doğal enzimleri yok eden ve nâzik proteinleri değiştiren pastörizasyonun her yerde uygulanması yüzünden, daha da sindirilemez hâle gelmiştir.

Çiğ süt, sütün sindirimini sağlayan laktaz ve lipaz aktif enzimlerine sahiptir. Canlılığını yitirmiş laktazı ve diğer aktif enzimleri içeren pastörize süt, yetişkin mideler tarafından gerektiği gibi sindirilemez.

Şişeyle beslenen bebeklerin yaşadığı karın ağrısı, pişik, solunum rahatsızlıkları, gaz ve diğer rahatsızlıkların da gösterdiği gibi çocuklar bile bu konuda sıkıntı çeker. Enzimlerin eksikliğinin ve hayâtî proteinlerin değişmesinin, sütteki kalsiyumu ve mineral elementleri erittiği de kuşku götürmez.

1930’larda Dr. Francis M. Pottenger, pastörize ve çiğ sütle beslenmenin 900 kedi üzerindeki etkilerine ilişkin 10 yıllık bir çalışma yürüttü. Bir grup yalnızca çiğ süt alırken, diğer grup aynı kaynaktan alınan pastörize sütle beslendi.

Çiğ süt içen grup kuvvet bularak büyüdü, hayatı boyunca sağlıklı, aktif ve canlı kaldı ama pastörize sütle beslenen grup kısa süre sonra durgun, sersem ve normalde insanlarla ilişkilendirilen kalp krizi, böbrek yetmezliği, tiroit bozukluğu, solunum rahatsızlıkları, diş kaybı, kemik zayıflığı, karaciğer iltihabı gibi kronik yozlaştırıcı rahatsızlıklara karşı savunmasız hâle geldi.

Ama Dr. Pottenger’in en çok dikkatini çeken ikinci ve üçüncü nesillere olanlardı.

Pastörize sütle beslenen grubun yavrularının hepsi pastörize sütten kalsiyum emiliminin olmadığını gösteren zayıf ve küçük dişler, kalsiyum eksikliğinin açık ifadesi olan güçsüz kemiklerle doğdular. Çiğ sütle beslenen grubun yavruları ebeveynleri gibi sağlıklı kaldı.

Pastörize sütle beslenen grubun üçüncü kuşak yavrularının birçoğu ölü doğarken, kurtulanlar ise kısırdılar ve üreyemiyorlardı. Çiğ sütle beslenen grup soyunu sürdürürken, pastörize sütle beslenen grupta dördüncü nesil olmadığı için deney bitmek durumunda kaldı.

Eğer bunlar pastörize sütün zararlı etkilerinin yeterli kanıtı değilse, ticârî süt endüstrisinin kabul etmekten tiksindiği, kendi annelerinden alınan pastörize sütle beslenen buzağıların genellikle 6 hafta* içinde öldüğü gerçeğini dikkate alın.

Çiğ sütün lehinde, pastörize sütün aleyinde bulunan bu gibi bilimsel kanıtlara ve yirminci yüzyılın başlarına kadar insan türünün çiğ sütle beslendiği gerçeğine rağmen bugün Amerika’da birkaç eyalet hariç çiğ süt satmak yasal değildir.

Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış süt, insan ömrünü uzatmada hiçbir fayda göstermezken; sütü pastörize etmek raf ömrünü uzattığından süt endüstrisi için daha kârlıdır. Dahası, pastörizasyon hepsini olmasa da bazı tehlikeli mikropları öldürerek sıhhî olmayan mandıralardaki hasta ineklerden alınan sütü göreceli olarak “zararsız” hâle getirir ve bu da süt endüstrisinin mâliyetlerini azaltır.

Dr. Pottenger’in pastörize sütle beslenmiş kedilerinin kısırlaşması ve gücünü yitirmesi için yalnızca üç kuşak geçmesi yeterli olmuştur. Amerikalıların ve Avrupalıların neredeyse aynı sayıdaki kuşağı pastörize sütle beslenmiştir. Bugün, kısırlık Amerikan çiftleri için başta gelen sorunlardan biriyken; kalsiyum eksikliği de öyle yayılmıştır ki,
Amerikalı çocukların yüzde doksanı kronik diş çürümesi sorunuyla karşı karşıyadır.

İşin daha kötüsü, şimdilerde kaymağının ayrılmasını önlemek için süt “homojenize” ediliyor. Bu, yağ moleküllerinin sütün geri kalanından ayrılmayacağı noktaya kadar mayalanmasını ve öğütülmesini gerektiriyor. Ama aynı zamanda bu durum, süt yağının küçük parçacıklarının ince bağırsağın duvarından kolayca geçmesine izin vererek, doğal niteliğini kaybetmiş yağ ve kolestrolün vücut tarafından emilme miktarını büyük oranda arttırıyor.

Aslında homojenize sütten, saf kremadan aldığınızdan daha fazla süt yağı alırsınız!

-Besin’mi zehir’mi?!

Kemik erimesi rahatsızlığı olan kadınların pastörize süt ürünleri ile ilgili gerçekleri dikkate almaları gerekir. Doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu süt, bu durumu önlemek için yeterince kalsiyum sağlamaz.

Büyük miktarlarda pastörize süt ürünleri tüketen Amerikalı kadınlar, dünyanın en yüksek sayıdaki kemik erimesi vakalarından muzdariptirler.

Örneğin, çiğ lahana; herhangi bir miktar pastörize süt, yoğurt, çiftlik peyniri veya doğal niteliği bozulmuş diğer süt ürünlerinden daha fazla kalsiyum sağlar.

Kuzey Dakota’nın Grand Folks şehrindeki İnsan Araştırma Merkezi’nde yapılan yeni çalışmalar gösteriyor ki, boron elementi kalsiyumun besinlerden emilmesinde ve kemik yapımında kullanılmasında temel bir role sahiptir.

Daha da dikkate değer bir nokta şudur: Yeterli miktarda boron verildiğinde kadınların kanındaki östrojen seviyesi, Batı’da kemik erimesine karşı genel bir geçici önlem olan östrojen yenileme terapisine duyulan ihtiyacı ortadan kaldırarak, iki katından daha fazla arttı. Boronu nereden bulabiliriz?

Özellikle elma, armut, üzüm, fındık, lahana ve diğer lifli sebzeler gibi kasiyumu da bulduğumuz taze meyve ve sebzelerden. Doğa zaten ihtiyacımız olan hayâtî besin kaynaklarının tümünü birbirini tamamlayan şekilde bolca sağlamıştır ama insan onları öldürene kadar pişirmekte ve işlemekte ısrar eder ve sonra diyetinin neden “işe yaramadığını” düşünür durur.

Yetişkinler harika bir besin olan çiğ sütü temin edemedikleri sürece, günlük diyetlerinde yer alan sütü yeniden gözden geçirmelidirler.

Çocukları “güçlü ve sağlıklı” büyüsünler diye pastörize sütle tıka basa doldurmak düpedüz deliliktir, çünkü en basitinden, onlar içindeki besinleri ayrıştıramazlar.

Aslında, doğal niteliğini yitirmiş süt ürünleri, bağırsakları tabaka tabaka balçık gibi çamurla tıkayarak organik besinlerin emilimine engel olduğundan; erkekler, kadınlar ve çocuklar diyetlerindeki tüm pastörize süt ürünlerini çıkarmalıdırlar.
İnek sütü buzağılar içindir ve bebekler de sütten kesilene kadar anne sütüyle beslenmelidir. Doğa her iki tip sütü ve sindirim sistemini buna göre tasarlamıştır.

-Pastörize süt içen buzağılar ölüyor

Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağıların genellikle 6 hafta içinde öldüğü bilimsel olarak belgelenmiştir ki, bu da pastörize inek sütünün buzağı için olduğu gibi, insan için de sağlığa yararlı ve hayat veren bir besin olmadığını gösterir. Buna rağmen, yetişkin insanlar doğal niteliklerinden uzaklaştırılmış bu salgıyı hem bebeklerine içirirler hem de kendileri tüketirler. İnek sütü, insan sütünün 4 katı protein ve sadece yarısı kadar karbonhidrat içerir. Pastörizasyon, inek sütünün içinde bulunan yoğun proteinin sindirilmesini sağlayan doğal enzimi yok eder. Böylece; bu fazla süt proteini, bağırsakları çamurla tıkayarak, insanın sindirim yolunda çürür.

Bu çamurun bir kısmı kana sızar. Süt ürünlerinin günlük tüketimleriyle bu kokuşmuş çamur biriktikçe, vücut çamurun bir kısmını deriden (sivilce, leke ile) ve ciğerlerden (nezle ile) dışarı atarken kalanı içeride iltihaplanır, enfeksiyonlara sebep olan mukoz oluşturur, alerjik tepkilere yol açar, eklemleri kalsiyum tortularıyla sertleştirir.

-Süt’ün metabolizma üzerindeki olumsuz etkilerinden bazıları

Kronik astım, alerji, kulak enfeksiyonları ve sivilcenin birçok çeşidi süt ürünlerini diyetten çıkarmakla kolayca iyileştirilebilir.

İnek sütü ürünleri özellikle kadınlar için zararlıdır. Süt kadınların vücudundan dışarı akmalıdır, içeri değil. Pastörize inek sütünün kadınları güçten düşüren etkileri, süt üretimini arttırmak için ineklere enjekte edilen sentetik hormonlarla daha da şiddetlenir. Bu kimyasallar titizlikle dengelenmiş dişi endokrin sistemine çok zarar verir.

Besin ve İyileşme (Food and Healing) adlı kitabında besin terapisti Anne Marie Colbin süt ürünlerinin kadınlar için yarattığı felaketi şöyle açıklar: “Süt, peynir, yoğurt ve dondurma gibi süt ürünlerinin tüketimiyle; yumurtalık tümörünü ve kistlerini, vajinal akıntıları ve enfeksiyonları da kapsayan dişi üreme sistemindeki çeşitli hastalıklar kuvvetle bağlantılıdır.

Bu bağlantının, süt ürünlerinin tüketimine son verdiklerinde problemlerin azaldığını veya yok olduğunu bildiren tanıdığım sayısız kadın tarafından defalarca doğrulandığını görüyorum. Lifli tümörlerin geçtiğini veya dağıldığını, rahim kanserinin durduğunu, adet düzensizliklerinin düzeldiğini duyuyorum. Kısırlık bile bu yaklaşımla birkaç örnekte ortadan kalkmış görünüyor.” Birçok kadın ve erkek, doktorları iyi bir kalsiyum kaynağı olduğunu söylediği için süt ürünleri tüketiyor. Bu bâtıl bir tavsiyedir.

Doğrudur, 100 gramında 33 gram kalsiyum bulunan insan sütü ile karşılaştırıldığında, inek sütü her 100 gramında 118 mg kalsiyum içerir. Ama ayrıca, inek sütü 100 gramında insan sütünde 18 mg bulunan fosfordan 97 mg içerir. Fosfor, sindirim yolunda kalsiyum ile birleşir ve aslında kalsiyumun emilimini önler.

New York Devlet Üniversitesi tıp merkezinin pediatri bölüm başkanı Dr. Frank Oski şöyle diyor: “Yalnızca Kalsiyum-Fosfor oranı 2-1 olan besinler temel kalsiyum kaynağı olarak kullanılmalıdır. İnsan sütünün oranı 2.35’e 1, inek sütününki yalnızca 1.27’ye 1. İnek sütü ayrıca 100 gramında 16 mg sodyum içeren insan sütü ile karşılaştırıldığında 50 mg sodyum içerir, yani süt ürünleri muhtemelen modern batı dünyası diyetinin en yaygın aşırı sodyum kaynaklarından biridir.”

Bununla beraber, inek sütü daha iyi sindirilen ve sağlığa yararlı olan diğer besinler kadar iyi bir kalsiyum deposu değildir.
100 gramında 118 mg kalsiyum bulunan inek sütünü bazı besinlerin 100 gramı ile karşılaştırın:
Badem (254 mg),
brokoli (130 mg),
kıvırcık lahana (187 mg),
susam tohumu (1,160 mg),
bir tür su yosunu olan kelp (1,093 mg)
ve sardalya balığı (400mg).

-Kemik erimesi (osteoporoz) ve süt:

Süt tüketimi kemik erimesi için bir tedavi olarak doktorlar tarafından tavsiye ediliyor ama gerçeğin tümüyle farklı olduğu söyleniyor. En son görüşlere göre ağızdan kireç (kalsiyum) alımı ile kemik erimesi önlenemez. Kirecin vücuda girişi değil vücut tarafından alınımı önemli. Bunu da mümkün kılan ve hızlandıran Calcitonin ve Provitamin D denen hormonlar. Kilolarla kireç yesek belki zehirleniriz, böbreklerimizde taşlar oluşur, kalbimiz düzensiz atar ama kemiklerimizde fazla bir düzelme olmaz. Günlük gıdalarımızla sebze ve meyvelerden aldığımız kalsiyum yeterlidir. (Brokoli mesela) Esas olan kirecin vücuda girmesini sağlayan hormonlardır. Düzenli beslenmenin yanı sıra kemiklerdeki kan dolaşımını arttırıcı spor ve masajlar daha faydalıdır.

Harvard Üniversitesinde 75.000 kadın hastada 12 sene süre ile yapılan bir araştırmada (Feskanich D, Willet C, Stampfer MJ, Golditz GA. ” Milk, dietary calcium and bone fractures in women; a 12 year prospective study “. American Journal of Public Health) kemik kırıklarında ve kemik erimesinde bir azalma görülmemiş. Hatta fazla kalsiyum alanlarda daha fazla kemik kırıkları meydana geldiği gözlenmiş. Tıpta ki en son görüş şu: Sodyumlu gıdaları (sofra tuzu, gazozlu içecekler ve bazı maden suları, sucuk-sosis gibi konserve et ve diğer konserve gıdalar) ve et mamullerini azaltırsanız, bol sebze, yoğurt, peynir ve meyve yer iseniz, günlük kalsiyum ihtiyacınızı salata ve taze yeşil sebzelerden, meyve ve sebze sularından elde ederseniz kemikleriniz erimeyecek ve kırılmayacaktır.

Kemik erimesine gelirsek, bunun daha çok beslenmedeki kalsiyum eksikliğinden değil, özelikle şeker gibi kemiklerden ve dişlerden kalsiyumu süzen beslenme etkenlerinden kaynaklandığını görürüz. Şeker, et, rafine nişasta ve alkolün tümü, kanda sürekli bir asit ortamı yaratır ve asidik kanın kemiklerden kalsiyumu çözdüğü bilinir.

Osteoporozu düzeltmek için en iyi yol, yukarıda belirtilen süt ürünü haricindeki kalsiyumca zengin besinleri tüketirken aynı zamanda kemiklerden kalsiyum çalan asit arttırıcıları diyetten çıkarmaktır. 3 mg boron minerali takviyesinin de kemiklerin kalsiyumu emmesine ve tutmasına yardım ettiği görülür.

-Kalp-damar hastalıkları ve süt:

Süt kalp krizlerini ve damar sertliği riskini arttırdığı da iddia ediliyor. Neden? Çünkü süt ve süt mamulleri (tereyağı, peynir ve yoğurt) yüksek miktarda kolesterol ve yağ içerirler. Bu da damarların kireçlenmesine ve kalp hastalıklarına yol açar. Süt, çok fazla miktarlarda içilirse kanser riskini de arttırdığı söyleniyor. İçerdiği ettiği çok kuvvetli proteinler nedeni ile meme, bağırsak ve prostat kanseriyle ilişkili bulunuyor. Meme ve prostat kanseri hastalarının kanında yüksek dozda bir büyüme hormonu olan (IGF-1) çok fazla olarak mevcuttur. Bu hormon aynı zamanda sütte de çok fazla miktarlarda mevcuttur. (Daha çok süt versin diye ineğe verilen rBGH hormonu yüzünden. Avrupa’da yasak, Türkiye’deki durumu bilmiyorum) Bazı doktorlar bu büyüme hormonun kansere zemin hazırlayabileceğini öne sürüyor. Çok süt içenlerin de kanında bu hormona fazlaca rastlanmakta.

-MS, kireçlenme,aizheimer

Multiple Skleroz (MS) nedenlerinden biri olarak alınan yüksek proteinler, dolayısıyla inek sütü düşünülmekte. Sütte bulunan aşırı D vitamini kirecin hücre dışı yerleşmesini hızlandırıp vücutta kireçlenmelere sebep olduğu da biliniyor. D vitamini ayrıca vücutta alüminyum birikmesine dolayısıyla Alzheimer hastalığına neden olmakta.

Peynir ve yoğurtta fermantasyon vücut dışında olduğu için fazla bir zarar söz konusu değil çünkü laktatiar artık parçalanmıştır ama yine de yüksek protein ve yağların fazla tüketimini sağlığa pek o kadar yararlı değil. Tavsiye edilen yağ miktarı % 30’u geçmeyen peynir ve % 3,5’i geçmeyen yoğurtları fazla olmamak kaydı ile tüketmek. Ayrıca piyasaya yeni çıkmaya başlayan laktozsuz sütler de bir yere kadar çare olabilir. ”

-Süt alerji nedenidir

Sürekli gazdan, yorgunluktan veya baş ağrısından mı şikayetçisiniz? Veya depresif misiniz? Belki de nedeni süt alerjisidir. İnsanlar farkında değil ama süt alerjisi en fazla görülen alerji tiplerinden. Belirtileri hafif bir mide-barsak şikayeti ya da gaz birikimi olabileceği gibi, astıma kadar varan solunum sistemi şikayetleri de olabilir. Egzama ve ciltte kızarıklıklar, uzun süren burun akıntıları ve sinüzit iltihapları, ağız ve burun içinde kapanmayan yaralar, migren ve migrene benzer baş ağrıları, eklem ağrıları ve hatta DEPRESYONLAR süte ve süt mamullerine karşı reaksiyonlar olarak sayılıyor. Süt içenlerin yorgunluk hissetmeleri laktatların bağışıklık sisteminin düzenini bozmalarından kaynaklanır. Peynir ve yoğurtta laktat fermente olduğundan (parçalandığından) süt gibi zararlı değildirler.

“Geleneksel Çin tıbbı açısından bakarsak, süt bir çeşit “cinsel öz”dür. İnsan türünün başka bir türün cinsel özünü içmesi özellikle kadınlar için sadece hastalığa yol açar, çünkü içerdiği hormonlar insanın endokrin sisteminin hassas dengesini bozar.”

Eğer süt ürünleri içmekte ısrarlıysanız, en iyi tercihiniz insan sütünün besinsel karışımına ve dengesine yaklaşan “keçi sütü” olmalıdır. İnek sütünden yapılmış yegane tehlikesiz ürünler sindirilebilen bir yağ olan taze tereyağı, laktobakteri tarafından sizin için önceden sindirilmiş taze mayalanmış yoğurttur. Ama bunlar bile mâkul ölçülerde ve mümkünse çiğ, pastörize olmayan sütten yapılmış olmalıdır.

Kaynak:
www.hps-online.com / Food & dieting/The science of food combining
-Milk and dairy www.hps-online.com/Food & dieting /Food profiles
-Robert Cohen “MILK: The Deadly Poison. Argus Publishing
http://gulernameste.blogcu.com/pastorize-sutun-zara…/1148526
http://www.turkforum.net/1108717423-sutun-zararlari-sut-sag…

Yazının sahibi: Buket Topakoğludur…

Derlenmiştir (katkıları için Şamil’e teşekkürlerimle)

35 Yanıt to “Süt Hakkında Bilmek İste(me)diğiniz Her Şey !?”

  1. ozgun Says:

    Yazınız internetteki türlü yazıların başarılı bir derlemesi olmuş ancak sadece derleme kısmı başarılı.
    Yazının sonunda kaynak olarak gösterdiğiniz adresler ne yazık ki bilimsel anlamda kaynak içeriği taşımıyor. Hps online adlı site(kaynaklarda yer alan) ise ticari amaçlı, kendi ürünlerinin/hizmetlerinin pazarlanması için kurulmuş bir site bu nedenle kaynak olarak gösterilmesi doğru değil…

    Anne ineğin pastörize sütü ile beslenen buzağının ölmesi kadar doğal başka bir şey yok. Anne ineğin buzağısı için ürettiği süte türkçe ağız sütü ingilizce colostrum denir ve bildiğiniz pastörize süt ile uzaktan yakından alakası yoktur. Anne ineğin ilk 7-8 gün içerisinde ürettiği bu süt yeni doğanın ihtiyaç duyduğu besin öğelerini ve daha da önemlisi bağışıklı sistemini güçlendirici maddeleri barındırır.

    Sonuç olarak; üzücü olan bu yazınızın bir çok kişiye ulaşmış ve ulaşacak olması. Sunduğunuz bilginin kesin bir yargı değil de bir Çin kültüründen, bir anonim profesörden alıntı aparak okuyan kişilerin kafasında kesin bir sonuç değil bir soru işareti olarak kalacak olması.
    * Gıda belirli ölçülerde tüketildiği sürece sağlığa yararlı, aşırıya kaçıldığında dasağlığa zararlıdır. Beslenmenizin temelini bu düşünceye dayandırırsanız gıda kaynaklı sağlık problemi yaşama olasılığınız bir hayli azalacaktır.

    • Seminur Topal Says:

      Bu aptalca bilgileri vermekten sakininiz.Sut canlilara en onemli besin olarak verilmis bir dogal armagandir. OZGUN bey/hanim in yazdiklarina aynen katiliyorum. Hayvanlar sut icemiyorsa insanlarin bencillikle izin vermemesinden. Asla boylesi yanlis bilgilerle insanlari yonlendirmeyiniz. Vebal alirsiniz, kitle boyutlu suc islemis olursunuz duygusal ve bilimsel anlamda.

      • Kokkuri-San Says:

        Katılıyorum. Eğer bu yazıda gerçeklik payı olsaydı benim 2 ay boyunca pastörize sütle beslediğim yavru kedim çoktan ölmüş olurdu…

  2. Orhan Says:

    Saçma sapan bir yazı. Bilimsel veri yok, kaynaklar desen soru işareti, hatta eldeki verileri reddeden bir tutum var. Gayet başarısız. Tebrik ederim ilgi çekeceksiniz hatta saf ve bilgisiz kitle size inanacak malesef.

  3. forks over knives Says:

    Genel olarak iyi bir yazı olmuş teşekkürler. Zaten sütün zararlı bir şey olduğunu biliyordum Caldwell Esselstyn, T. Colin Campbell, Murat Kınıkoğlu gibi değerli bilim insanları ve doktorlardan. Sonuçta inek değiliz insanız. İnek olduğunu iddia edenler içiyorlar sütü malesef buzağının hakkını çalarak onun günahına girerek. Daha fazla bilgi isteyenler forks over knives belgeselini izleyebilirler.

    Kaynaklardan geçen kitabın adı gibi “MILK: The Deadly Poison”

    • Villarrica Says:

      Efenim sizin gibi sigirlar da kibirli kibirli hakaret ederler insanlara. Saygisiz soytari seni.
      Sut icmekle inek oldugumuzu iddia etmiyoruz biz. Sutumuzu de buzaginin hakkindan calmiyoruz. Biz kisin dogan buzagiyla odamizi paylasmisiz, sicak tutalim diye. Buzagi dedigin de gunu gelir, sutten kesilir zaten. Ama anasi sut uretmeyi kesmez. Niye? Cunku inegin sutu de insan icin bir nimettir.
      Ama pastorize sut yarardan cok zarar verir, taze sut tercih edilmelidir, keci sutu en iyisidir kabilinden bilgiler paylasilmis, insan gibi tesekkurlerimizi sunariz, gerekli gorursek uzerine konuyu biraz da biz arastirir tercihlerimizi de ona gore yenileriz INSAN GIBI.
      Ahmak tavirlarla cok bilmislik yapip hakaretler etmeyiz insanlara.

  4. ilter Says:

    Yukarıdaki yorumda da yazılmış… yoruma katılıyorum.
    Özellikle pastörize sütün yetişkinler için iyi bir besin kaynağı olmadığı biliniyor ama, bu yazıda iyice abartılı bir resim çizilmiş.
    Gereksiz yere kopyala/yapıştırma yöntemiyle uzatılmış, ve bilimsel dayanağı şaibeli bir yazı olmuş. İnternette para kazanmanın yollarından biri de bu yaptığınız zaten, anahtar kelime sayısı bol olan, kaynağı belli olmayan yazılar…

  5. Levent Says:

    Derleme için çok teşekkürler. Kefir’i bu perspektifte yararlı mı zararlı mı olarak görmeliyiz? Bu konuda bir fikriniz var mı?

  6. Hasan_Hannover Says:

    Süt hakkinda ilginc teoriler ortaya koymus bu bayan ve sütün endüstriyel olarak üretilmesi tüketilmesi gercek tehlikenin ana nedeni imis, olabilir haklidir diyemiyecem cünkü bu bayanin, giydigi tanga kilotdan, takdigi sütyenden, kullandigi beyaz esyadan, mobilyalardan, giyindigi elbiselerden, yaptigi makyaj malzemelerinden, sac boyasi, ruj, krem, vs.. bin cesit yagli boya galerisi bi bu sektör.
    Nerde kalmistim, ha evet giyindigi ayakkabilardan, tuvaleti banyosu, mutfagi, oturtma odasi takimlari vs., kullandigi araba, yattigi yatak, taktigi kulaklik, soktugu tampon yada ped. Yedigi Ekmek,yemegini pisirdigi alet gerec edevat yani hepsi Endüstriyel aslinda örnekleri cogaltabilirim fakat sadece sütü hayatimdan cikarirsam geriye daha 999 Endüstriyel dünya beni cikarmiyor hayatindan öyle degilmi sayin bayan, peki bunlari niye görmüyor ve bildirmiyorsunuz? Yoksa o sektörden biri ilemi Evlisiniz yada patron?

  7. Özcan Cengiz Says:

    Adnan Menderes Üniversitesi, Veteriner Fakültesinde, Hayvan Besleme ve Beslenme Hastalıkları Anabilim Dalında öğretim üyesiyim.
    Yazınız hiç bir bilimsel dayanağı olmayan, sadece ilgi çekmek ve bir takım süt tüketimini düşürmeye odaklı görüşleri temel alan, kötü bir çeviri, kopyala yapıştır derlemesi olmuş.
    Amacınız nedir bilmiyorum ama bu yazıya itibar edecek kişiler için üzülüyorum.

  8. The Riddle Says:

    Genel olarak “X Üniversitesi Y Fakültesi” akademisyenlerini ve süt endüstrisinde olanları üzecek ama birşeyler hakkında biraz farklı bilgilere sahip olmak isteyenlere oldukça yardımcı olacak güzel bir derleme olmuş. Yorumlardan da anlayabileceğiniz gibi belli bir formatta eğitim almış ve bu formatın dışına çıkmayı asla istemeyecek olanlar söylenmeye başlamış bile! 🙂 Şüphesiz bu kendi hayatlarıdır, kendi seçimlerine göre yaşayacaklar ama dikkat ederseniz bu bilince sahip olanlar hemen başkalarını küçümsemeye başlarlar; “bu yazıya inanacak olanlara yazık” falan. Onları da bu şekilde kabul etmek gerek, programları bu şekilde çalışıyor çünkü..

  9. njtipton Says:

    Turkiyede insanlarin yavas yavas bu tip gercekleri yazmaya baslamalari beni fazlasi ile memnun etti. Pastorize sut olu suttur halbuki cig sut butun enzimleri icerir. Pastorize ederek sadece sutun omrunu uzatirlar. Yani kar etme acisindan onemli bir kisim. Eger sut saglikli ineklerden alinirsa ve hijyene dikkat edilirse cig tuketilebilir ama sadece kucuk bir miktarda peynir ve ev yapimi yogurt seklinde olmalidir. Amerikada sut cok ucuzdur ve Amerikalilar cilginlar gibi sut tuketir. Kemik erime orani Amerikada sut tuketmeyen toplumlardan daha fazladir. Cogu insanda ciddi anlamda alerjiler mevcuddur. Sut cok fazla balgam uretimine neden olur. Fazla balgam ise alerjik astim icin basli basina tehlikedir. Asyalilarin yuzde 85’i sut sekeri laktozu sindiremez ve Turklerde zaten Asyalidir. Sutun sindirilmesi icin bagirsaklarda laktez enzimine ihtiyac vardir. Yogurt ve peynir yararli bakteriler icerdigi icin kucuk miktarlarda fazla probleme yol acmaz. Turkcede “Ayran ictim karnim sisti” terimi bana gore laktoz problemini gosterir. Hic bir sey yemeyin icmeyin ve bir bardak sut tuketin karniniz siserse sizde laktoz problemi vardir. Diyelim ki kocaman bir dondurma uzerine sut ictiniz karniniz agrir ve ishal olursaniz bilinki laktozu sindiremiyor ama farkinda degilsiniz. Kucuk bir test onerecegim. Bir ay kesinlikle hic sut ve sut urunu tuketmeyin. Ne kadar rahat uyudugunuzu fark edeceksiniz. Bir ay sonra gune sutlu bir kahvalti ile baslayin, dondurma tuketin, aksama sutlu bir tatli, kalsiyum gerek yatarken bir bardak sut icin, bakalim o gece nasil uyuyacaksiniz. Size garanti veririm cogunuzun burnu asiri tikanacagi icin uyku size zehir olacaktir. Nedeni mi? Balgam. Bu arada kendim naturopathy egitimi aldim. Amerikada yasiyorum. Eger Ingilizce biliyorsaniz Price-Pottenger Nutrition Foundation yada Weston A.Price Foundation ilgili yazilari yillik uye karsiliginda kaynagindan okuyabilirsiniz. Uzgunum diyorum cunku Amerika kapitalist bir toplumdur ve her seyin bir fiati vardir. Kendim naturopatik doktor oldugum halde bu tip kitaplara ve yazilara odedigim paralarin haddi hesabi yok. Bir seyi kaynagindan ogrenmek isterseniz bedeli bu. Eger Amerikada yasiyorsaniz uye oldugunuz kutuphaneye gidin bununla ilgili kitap ismini verin. “Pottinger’s cat: A study in nutrition” o kutuphanede yoksa bile olan kutuphaneyi tespit edip sizin icin getirtiyorlar. Yani para vermeden okuma secenegi. Yukaridaki Pottenger’in arastirmasi icin kaynak isteyenler icin

  10. cengiz Says:

    Benim merak ettiğim ne yiyip ne içeceğiz. PAKETE giren rüm gıdaların en az 6 ay ömrü var. Yani içinde 6 ay bakteri üreyemiyor. İçindeki koruyucu kimyasalları bir düşünün. Sürekli abur cuburla beslenen çocukların vay haline. Konu sadece süt değil ama yazının gerçeklik payı var. Amerikadaki hazır gıda kullanım miktarını ve obezitenin nüfusa oranını düşünürsek yazıyı makul karşulayabiliriz. Diğer yandan taze sebzede meyvede ve et üretininde kullanılar hormonlar, gdo lar, suni gübreler kimyasallar bize pekte kaçacak alan bırakmıyor. Yani.

  11. ksmlgl Says:

    3 yaşımdaki oğlum yazdı sandım, o da süt içmeyi sevmiyor.

  12. Ertuğrul Timur Says:

    çok gayriciddi ve bilimsellikten uzak bir yazı. Şu satırları okuyunca koptu bende makara “Sütü üreten hayvan bedeni insan bedeniyle uyumsuz bir yapıya sahiptir. Bir buzağı 18 ay sonra tam bir yetişkin haline gelirken, insan buna 18 yılda ulaşır. Bu bile sütün aslında bizim bedenimize göre farklı olduğunu gösterir. ” ……….. patateste 6 ayda yetişir kocaman olur yemeyelim . Böyle bakarsak hiç bir gıda insana uymaz sadece insan eti yememiz gerekir Siz hiç inek eti yiyen inek gördünüz mü? Yemeyelim öyleyse de denebilir bu başlıktan yola çıkarak

  13. Nilsu Says:

    Ben Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt teknolojisi Bölümü 4.sınıf öğrencisiyim.Bu konu hakkında benim ve arkadaşlarımın size çok güzel bilimsel olarak açıklamalarını teker teker yapacak ve isteyenlere bölümümüze gelip bize sorma fırsatı verecegiz ki bunların hepsine veremeyecegimiz hiç bir cevap yok kaldı ki 4 yıldır sadece süt üzerine çalışıyoruz.Biz başta olmak üzere okulumuzda ve başka işletmelerdede çalışıyoruz staj yapıyoruz.Okulumuzun ve çok önemli Profesörlerimizin bize verdigi bilgilerle hepsine cevap verecegiz fakat finallerden sonra 🙂 Malum süt bizim için altındır. 🙂

  14. Serkan Says:

    Evet evet, kola içeceği de böcekten yapılıyor zaten. Milletçe baylırız (bazılarımız) böyle şehir efsanelerine…

    • Villarrica Says:

      Kola bocekten yapilmiyor. Lakin kola yapiminda renk verici olarak kullanilan bir bocek var (bu bilgiyi de Coca Cola’nin ABD’deki merkezinde gorevli bir sahistan almistim), ki bu bocek neredeyse her turlu yiyecek maddesinde kullaniliyor (Islenmis et, recel, pasta,…) Ayrica kozmetikte de kullaniliyor. Ve hatta tekstilde, kok boya halilarda falan da. Kendisi, safrandan sonraki en pahali dogal boya malzemesidir.

      http://tr.wikipedia.org/wiki/Dactylopius_coccus

  15. seden Says:

    Bu yazılanlar yıllardır bilinen gerçekler en azından ben 10 yıldır biliyorum süt endüstrisinin üstünü örtmek istediği gerçekler öyle kimsenin bunlara bilimsel bi cevabı hiç olmadı olmayacakta çünkü bu yazının kendisi bilim ürünü. Mayalanmış süt ürünleri abartmamak kaydıyla tüketilebilir ama sütten uzak durmak gerekir. Süt Teknolojisi okuyan arkadaşa kötü haber dünya artık süt tüketimini gün geçtikçe düşürüyor. Türkiyede de bu böyle. Doktorlar artık ne annelere ne anne adaylarına ne de yaşlılara kimseye süt tavsiye etmiyor. Gerçek bu ve gün geçtikçe daha çok insan bilinçleniyor.

  16. Sinem Says:

    Çok uzun bir yazı ama başlardaki yanlışlıkları görünce okuduklarıma inanamayarak sonuna kadar okudum; tamamen bilgi kirliliği ile dolu bir yazı
    Bi takım tıbbi terminoloji ve bilimsel çalışmalardan örneklerle süslenmiş ancak gerçek anlamda “kanıta dayalı” değil. Kanıt değeri çok düşük, yani bir tıp hekimi ve pediatrist olarak kendime kaynak olacak bir yazı zaten değil.
    Öncelikle, süt ve (süt) ürünleri “insan” beslenmesinin vazgeçilemez bir öğesidir!
    Yalnızca kalsiyum kaynağı değil, bir çok vitaminin öncüllerini içermesi, protein kaynağı olması açısından da kıymetlidir. Yalnızca çocuklukta değil, erişkinlikte de düzenli olarak tüketilmelidir. Doğadaki diğer hayvanlar sütten kesildikten sonra bir daha içmiyormuş; madem onları örnek alacağız, o zaman besinleri pişirmeden çiğ çiğ yiyelim, çünkü doğadaki hiç bir hayvan pişirmiyor.
    2. konu pastorizasyon; biliyoruz ki çiğ süt ile bulaşan bi takım enfektif hastalıklar var. Bu mikroplardan kurtulmak için ya 65-70 derecede 30dk ısıtmak ya da yalnızca 5dk kaynatmak gerekiyor. İlk yöntemi evde sağlamak neredeyse imkansız, ikinci yöntemde ise sütün protein yapısı biraz bozuluyor. Bu nedenle pastorizasyon, hem bu patojen mikroplardan arındırması hem de sütün besin değerini korumadı açısından çok değerli bir yöntemdir. Şahsi fikrim, evinize pastorize olmayan süt ve ürünlerini sokmayın.
    3. konu ise bazı erişkinler sütü sindirmekte zorlanırlar, doğru, bu yüzden milyonlarca yıldır yoğurt-peynir gibi ürünler tüketiliyor. İnsanoğlu tarih öncesi çağlardan beri süt ve ürünlerini severek tüketiyor, bu yüzden bu kadar doğal bir olayı, sanki kapitalizmin getirdiği bir biyolojik silahmış gibi sunmanın alemi yok.

  17. çağatay Says:

    akedemik ünvanınız nedir acaba ? yada hangi meslek grubundansınız ? eminim sütle yakından uzaktan hiç bir ilgisi olmayan bir meslek grubuna dahilsiniz. kalp doktorlarının diyetisyen, gıda uzmanı; zabıtaların gıda denetçisi olduğu bir ülkede bu duruma hiç şaşmıyorum ama böyle temeli bilimsel çalışmalara dayanmayan safsatalarla lütfen insanların aklını bulandırmayın. sağlam kaynaklardan ve gerçek bilimsel çalışmalardan derlemeler yaparak yazınızı tekrar yazarsanız sizden özür dileyeceğim ama şu şartlar altında siz insanlara bir özür borçlusunuz…

  18. Murat Soyoguz Says:

    Sevgili kardeslerim. Tartismaya acik isek, hadi basliyalim. Benim rahmetli babam da veterinerdi ve hayati boyunca ne et yedi ne de diger hayvani gidalara ragbet etti. Ben de onun yolundan gitmege calisiyorum. Et yememek, süt icmemek icin benim simsiki sarildigim bir inancim, bir felsefem var. Esas isin püf noktasi da burada zaten. Bu yazi tabii ki elestiri kaldirir, ama hayvani gidalara yönelmeden yasamak benim ve de tahmin ederim pek cogumuzun ortak paydasidir!

  19. mert kılıç Says:

    ne olursa olsun ben sütsüz yaşayamam..

  20. Musa Says:

    Sütün değil de böyle yazıları yazan arkadaşların sağlığa zararı var özellikle de sütü bilen birisi okuyunca onun sinir sistemine zararı büyük!!!

  21. mrdeep313 Says:

    Yeni bir burç çıktığı zaman ilk itirazlar o işe yıllarını verenler oldu çünkü eğitim ve emekleri artık yeni sisteme bağlı olacaktı ve dün öğrenmeye başlayandan pek farkları olmayacaktı
    Çoğu eleştiri bu sektörle bilinçli bi şekilde ilgilenenlerden gelmiş.
    Öyle düşünüyorsunuz çünkü öyle öğretildi. Kaynak göster, düzgün kaynak göster diyorsunuz çünkü ilkokuldan beri gemle çekilmeye alışmışsınız. Bilen biri açıklama yapıcak ve o açıklama o ana kadar öğrendiklerinle çatışmayacak ve sen sorgulayanım diyeceksin 🙂
    Lütfen at gözlüğünüzü çıkarın ve kaynak aramayı bir kenara bırakıp mantığınızı çalıştırın.
    Neden dağ keçileri koca koca keçileri emzirmez, neden vahalarda aslanlar bi yaşındaki yavrularına süt vermek yerine ceylan peşinde koşar. Bi sektörü zengin etmek bize öğretilmiş çünkü. Tencere sütü mikropludur diye körpecik yavrularımıza pastörize sütü ve iki ay dolapta kaya gibi duran yoğurtları verdik.
    Kendimizi hayat boyu sorgulamak yerine ne diyo bu deli demek daha kolaydır belki. Bu deli 5 senedir bi gıda firmasında ve 2 senelik gıda tek. Mezunu kral çıplak diyen biri…

    • Orhan Says:

      2 yıllık bir öğrenim görmüş bir kişinin sadece mantık üzerine kurduğu safsatalara inanalım diyorsun yani sende kendine haklısın

  22. Sinem Says:

    Kefir de, yoğurt da, peynir de yaklaşık 5000 yıldır bilinen muhafaza yöntemleridir. Süt çabuk bozulan bir besin olduğundan, hem uzun süre muhafaza edebilmek hem de sindirimini kolaylaştırmak amacıyla fermente edilerek kullanmayı tarih öncesi çağlarda keşfetmişlerdir. Bu yüzden kapitalizm ile hiç bir alakası olmadığına eminim.
    Eğitimli ve bilgi düzeyi yüksek kişilerin sütü savunacak tarafta yorum yapmalar tesadüf değil; öyle empoze edildiği için değil, doğrusu bu olduğu için.
    “Süt lobisi” gibi temeli olmatan korkular içeren bu cahilce yorumlarınız yorumlar psikolojide Dunning-Kruger fenomeni denen durumla oldukça rahat anlaşılıyor. Merak eden açıp okusun diyeceğim ama “araştırma”ya kapalı olduğunuz aşikar.
    Anlayacağınız dilden konuşmak gerekirse;
    Lütfen doğadaki keçilerden, buzağılardan örnek vermeyi bırakın çünkü biz “insan”ız ve doğadaki hiç bir canlının yapmadığı bir şeyi yapıyoruz: yemek yapmak! Besinleri doğruyoruz, haşlıyoruz, kızartıyoruz, fırınlıyoruz, birbirine karıştırıyoruz, kurutuyoruz, fermente ediyoruz, vb. Diğer hayvanlar bunları yapmıyor, doğal değil diyerek biz de mi yapmayalım?!?
    Bu şekilde, hiç bir ispatı olmayan ve yalnızca sizin beyninizin ürünü olan düşünceleri “bilgi”ymiş gibi belirtmeyin.
    İyi günler…

    • mrdeep313 Says:

      Anlayacağım dilden konuştuğunuz ve seviyeme indiğiniz için teşekkür ederim. ‘Doğrusu bu olduğu için’ sözünüzü sevdim
      Hayatta tek doğru yoktur. Gıda tüketimi kişiye özeldir. Herkes sütteki bir aminoasiti aynı şekilde absorbe edemez. Uyku miktarı, spor verimliliği hatta zayıflama gibi konularda da bu böyledir.
      Yani hayat teorilerle doludur bakış açınızla gördüğünüz değişir. Bir hocanın cin çarpması dediğine psikiyatrisler delilik diyebilir ve kerametlere de inanmazlar
      Böyle düşünmelerine çevre ve aldıkları öğreti neden olur. Siz hiç kapalı olmayı savunup da; ailesinde bir tanecik olsun kapanmış bulunmayan gördünüz mü? Sonra ne mi olur bir anda ağızdan şu çıkar:
      – Doğrusu bu olduğu için….
      Benim amacım bağcıyı dövmek değil sorgulatma üzümü yemek. Düşüncemi sunarken mümkün olduğunca yalın ve terimlerden uzak yazmaya çalışıyorum. Sütü ikame eden bir ürünün satışı ile de geçinmiyorum. Süte rakip fabrikam falan da yok 🙂
      1930 ekonomik krizinde (85 yıl önce) Amerika’da üretim fazlası nedeniyle ıspanak alımının artması için Temel reis çizgi filmi yapıldı. Ardından ıspanak da demir deposu ilan edildi. Kimse aksini iddia edemedi edenler cahil sayıldı. Kaynaklar veriler gösterildi. Bugün demiri en düşük gıdalardan biri olduğu bilinmekte. Günlük süt (Uht değil) ıspanakla kıyaslanamaz ama değeri abartılıp vazgeçilmez yapılmamalı
      Bu günü görmek için 85 sene sonradan mı bakmalı ?
      Yumurta(özellikle beyazındaki albumin) proteince çok değerlidir. Ama okullarda süt dağıtan yönetimler haşlanmış yumurtayı tercih etmezler. Yumurta likit değilse pastörize edilemez ve uzun süre saklanamaz çünkü. Ayrıca Pastörize Ucuz süt ve pastörize pahalı süt markası gibi arada çok fazla uçurum da yoktur. Büyüklüğü aynıysa sadece yumurta vardır.
      Lütfenle başlayan paragrafa gelince, doğrama,
      haşlama, kızartma fırınlama. Besin seçimiyle değil besinin kullanım biçimiyle ilgilidir.
      Cahil olduğumu farketmeniz zeki olduğunuzu gösteriyor Dunning-Kruger şimdi uyumalı Sinem Hanım 😉

  23. yücel usta Says:

    Uzun yıllar boyunca (yaklaşık 20 yıl) yüksek performans gereksinimi olan sporlarla uğraştım. Spor yaptığım dönemde oldukça fazla süt tükettiğim zamanlar oldu. Öyle ki kimi zaman su niyetine içmişimdir. Bu yıllar boyunca, doktorlara taşınmama neden olan protein eksikliğinden kaynaklı kütle kaybı(dengeli beslendiğim halde), irritabl bağırsak sendromu, çok şiddetli enfeksiyon hastalıkları gibi metabolik sorunlar ve hastalıkların sütten kaynaklandığını düşünmeme neden oldunuz. Zira son 3 yıldır daha düşük yoğunlukta spor yapmaya devam etmeme rağmen, tükettiğim süt ürünleri köy sütünden doğal fermente edilmiş yoğurt ve ayrandan ibaret. Şu anda hiçbir bağırsak rahatsızlığı ve protein eksikliği sorunu yaşamıyorum. Düzenli olarak günde 2 yumurta tüketiyorum. Neredeyse hiçbir rahatsızlık yaşamıyorum. Yukarıda eleştiri yönelten arkadaşlara “4 Milyar dolarlık Kollesterol Yalanı” adlı kitabı okumalarını tavsiye ederim.

  24. btlbkmn Says:

    Reblogged this on btlbkmn.

  25. den Says:

    sen hiç süt içen öküz gördünmü bacım alıp yazmıssın bunu buraya ben gördüm bizat kendim içirdim hayvan süt içerken bitirene kadar nefes almıyor :DDD biraz mallık olmus bu derlememi düzenlememi makalemi neyse artık o :DDDD aptaaaallll dan baska bi kelime türetemedim :DDD hatta bazı yörelerde hasta olan ineklerin sütü sagıldıktan sonra tekrar içirilir ???? bunuda bil ve ekle yazının altına ??? bilmemk ayıp degil ögrenmemek ayıp az arastır derim :DDDD bak bak öküz süt içmezmiş verdinmiki içsin hayvan vermedin verde gör :DDD

  26. Sütü Hayatınızdan Çıkaracak 8 Kafa Karıştıran Gerçek Says:

    […] Hatta kefir yoğurda göre bir gömlek daha üsttedir. Kefir de yoğurt da ikisi de mayalandıkça, ekşidikçe değerleri artıyor. İçlerinde bir yığın faydalı mikrop oluşuyor. Faydalı mikroplar insanı başta alerji ve astım olmak üzere birçok kronik hastalığa karşı koruyor. kaynak: – Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof.Ahmet Aydın – Süt Hakkında Bilmek İste(me)diğiniz Her Şey !? […]

  27. Sütü Hayatınızdan Çıkaracak Kafa Karıştıran 8 Gerçek Says:

    […] Hatta kefir yoğurda göre bir gömlek daha üsttedir. Kefir de yoğurt da ikisi de mayalandıkça, ekşidikçe değerleri artıyor. İçlerinde bir yığın faydalı mikrop oluşuyor. Faydalı mikroplar insanı başta alerji ve astım olmak üzere birçok kronik hastalığa karşı koruyor. kaynak: – Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof.Ahmet Aydın – Süt Hakkında Bilmek İste(me)diğiniz Her Şey !? […]


Yorum bırakın