İstavrit Akını-1974… Günün Fotosu… 09/06/2016

13407059_796580307144360_2089908127225157162_n[1]

 

 

İstavrit akını 1974 İstanbul

Mikael Pulat. İstanbul’un Balık Cenneti Olduğu Zamanlar Albümünden…

Günün Fotosu kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Öfkelenince Neden Bağırırız…

lotus.7[1]

 

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.

Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur?
Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.
“Zerzevatçı bağırır, sarraf bağırmaz,
Eskici bağırır , antikacı bağırmaz,
Söyleyecek sözü, fikri değerli olan bağırmaz,
Bağıran düşünemez düşünmeyen kavga eder…”
Mevlâna

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Etiketler: . 1 Comment »

ATEŞİN KARŞISINDA NEDEN RAHATLARIZ?

tumblr_mnsix5JzwR1r2v2mso1_500[1]

Çok uzun yıllar önce değil, kaloriferli evlerde yaşamadan önce sobalı evlerde yaşıyorduk. Sobanın dumanından ve temizliğinden bıktık, usandık ve daha modernleşmek için kaloriferleri seçtik. Ama bir şeyi unuttuk, ateşin Ruhsal yapımız üzerindeki etkisini ve yararını.
Çok eski çağlardan gelen ateş yakma ve karşısında oturup seyretme aslında bir “iyileştirme tekniği’dir”. Ateş Ruhumuz için gıdalar’dan bir tanesidir ve olumsuz duygularımızdan bizi arındırır.

Bir kamp ateşin karşısında oturup kendinize doğal terapi uygulayabilirsiniz. Kızgın olduğunuz insanları düşünerek, derin nefes alıp verin ve onlara söylemek istediğiniz ve bugüne kadar söylemeyediğiniz veya itiraf edemediğiniz her duygunuzu ifade etmenizin zamanı. İçinizden her ne duygu geliyorsa, bağırın, çağırın, içinizden küfür etmek geliyorsa, edin ve olumsuz duyguların ateşte yandığını görün. O kişiye veya kişilere neler geçiyor içinizden söyleyerek kendinizi ifade edin ve onları AFFEDİN, daha sonra da bu insanları içinizde bu güne kadar tuttuğunuz için kendinizi AFFEDİN.

Bir kamp ateşiniz yoksa yerine mumlar yakabilirsiniz, veya hayalinizde kapm ateşi yakabilirsiniz ve bu tekniği uygulayın. Arzu ederseniz bu resime uzun uzun bakarak, kendinizi kamp ateşin içinde de hayal edebilirsiniz. Önemli olan siz bu çalışmayı rahatladığınızı hissedene kadar uygulayın.

Kaynak: Bütünsel Sağlık Koçu Nermin Doğruoğlu

Ruhsal Büyüme... kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Koroner Atardamar Tıkanması –

Atardamarlar, yaş ilerledikçe sertleşebilir fakat bu süreci hızlandıran bir çok sebep vardır, örneğin; tütün kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı veya sağlıksız beslenme.

Koroner atardamarlar oksijence zengin kanı kalp kaslarına taşımak ile görevlidirler. Bu atardamarlar tıkanmaya başladığı zaman koroner atardamar hastalığına yol açarlar, bu da kalbe giden kanın azalmasına sebep olur ki bu da çok tehlikeli bir sağlık durumudur.

Eğer atardamarlar tamamen tıkanırsa, kalbin bu bölümlerinin zarar görmesi muhtemeldir. Bir çok durumda en kötü senaryo kalp kasının ölümüdür, ve bu son evresinde ölüme neden olabilen çok yaygın bir hastalıktır. 

Koroner atardamarları tıkanan kişilerin kalp krizi geçirmesi veya miyokard infraktüsü geçirme riski çok yüksektir. Bu hastalık hem kadınları hem de erkekleri etkiler ve iki tarafta da ölüm oranları oldukça yüksektir.

Kalp Hastalıklarına Sebep Olan Şeyler Nelerdir?

kalp
Koroner atardamarların tıkanmasının esas sebebi atardamarların içinde yağsı maddelerin birikmesidir. Bu da kan içerisinde kolesterol, kalsiyum ve diğer maddelerin oluşmasına sebep olur. Koroner kalp hastalığının temel sebepleri şunlardır:

  • Kalp kasına kan götüren atardamar duvarlarının kalınlaşması.
  • Koroner atardamarların içerisinde yağ birikmesi.
  • Koroner atardamarların daralması.
  • Koroner atardamarlardaki kanın pıhtılaşması sebebiyle oluşan kan akışının engellenmesi.
  • Koroner atardamarlardaki yangı.

Tıkanma nerede olduğu farketmeksizin bir veya birden daha fazla koroner atardamar içerisinde gerçekleşebilir ve şiddeti de birbirinden farklı olabilir. Kalp kasına düzgün kan akışını engellediğinden dolayı semptomları göğüs ağrısı ve/veya nefes darlığı olarak görülebilir.

Kalp Hastalığının Semptomları

kalp krizi

Koroner atardamar tıkanmasının en zor tarafı seneler geçtikçe oluşmasıdır. Bu çok büyük bir risk oluşturur çünkü erken dönemlerinde herhangi spesifik bir semptom görülmez ve hastalık tedavi etmesi zor bir duruma gelene kadar kendini göstermeyebilir. Koroner atardamar hastalığının semptomları kişiden kişiye değişebilir, fakat genellikle görülen semptomlar şunlardır:

  • Rahat edememe veya göğüs ağrısı (anjina).
  • Nefes alıp vermede zorlanma.
  • Ayaklarda ödem veya sıvı tutulumu.
  • Spordan sonra aşırı yorgunluk ve kırgınlık.
  • Kollarda veya omuzlarda ağrı ve acı.
  • Aşırı terleme.
  • Bulantı.

Risk Faktörleri

sigara

Yaşımız ilerledikçe genellikle bir çok durumda atardamarlar sertleşmeye başlar. Fakat bazı faktörler bu süreci hızlandırabilir ya da atardamarların tıkanmasına yol açabilir.

  • Cinsiyet: Erkeklerin kalp krizi geçirme riski kadınlara oranla daha yüksektir.
  • Yaş: Erkekler 45 yaşından sonra daha büyük bir riskle karşı karşıyadırlar, kadınlar ise 55 yaşından sonra.
  • Genetik Faktörler: Eğer ailede kalp rahatsızlığı geçmişi olan birisi varsa bu etkilidir.
  • Obezite veya aşırı kilo.
  • Hareketsiz bir yaşam sürme.
  • Sigara içme.
  • Yüksek kolesterol
  • Hipertansiyon.
  • Diyabet.
  • Stres.
  • Aşırı derecede alkol kullanma.
  • Yağlı yiyeceklerin, şekerin, kolesterol ve kalorinin aşırı tüketimi.

Koroner Atardamarların Tıkanmasını Önlemek Mümkün Müdür?

Diğer kronik hastalıklar gibi, sağlıklı bir yaşam sürmek koroner kalp hastalığının önlenmesinin anahtarıdır. Aşağıda size günlük hayatınıza uygulayarak koroner kalp hastalığından korunmanız için bazı öneriler vereceğiz.

  • Sağlıklı bir kiloda kalmaya çalışın ve aşırı kilolu olmaktan kaçının.
  • Tam tahıllı gıdaların, meyve ve sebzelerin tüketimini arttırmaya çalışın çünkü bunlar atardamarları temizlemek için vazgeçilmez besinlerdir ve kalp sağlığına faydaları vardır. Aynı zamanda, doymuş yağlardan, kırmızı etten ve işlenmiş etlerin tüketiminden de kaçınmalısınız.
  • Yaşınıza ve fiziksel kabiliyetinize uygun bir spor rutinine başlayın.
  • Eğer sigara içmek gibi kötü bir alışkanlığınız varsa, bunu bırakmak için yardım almaya başlayın.
  • Eğer hipertansiyon veya diyabetten muzdaripseniz, düzenli sağlık kontrollerine gitmeniz iki hastalığın da sonuçlarından kaçınmanız için çok önemlidir.
  • Günlük olarak düşük dozda aspirin almak koroner atardamarların tıkanmasını engelleyebilir, fakat bunu yapmadan önce bir doktora danışmanız çok önemlidir.
  • İyi kolesterol tüketimini arttırın, kötü kolesterol ve trigliserit tüketimi seviyesini düşürerek sağlıklı bir hayat sürmeye çalışın.
  • Kaynak: Sağlığa bir adım

 

 

Bitki Alemi kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »

Kanseri Hızlandıran Büyük Tehlike : Şeker

kanseri-huzlandiran-buyuk-tehlike-seker-bizsiziz[1]

“Son araştırmalar, tüketilen gıdaların genlerimizle bir anlamda konuştuğunu ve onların mesajlarının bağışıklık sistemimizi kapatıp açabildiğini gösterdi” diyen Tıbbi Onkolog Prof. Canfeza Sezgin’e göre, yüksek oranda karbonhidrat ya da şeker içeren beslenmenin kanser riskini arttırdığı, bilimsel çevrelerde daha yüksek sesle dile getirilir oldu.

Kanser ile şeker arasındaki ilişki uzun zamandır onkolojinin gündeminde. Bazı konularda olduğu gibi şeker konusunuda da tıp dünyasında farklı sesler çıkıyor. Kimi uzmanlar, şekerin kanser gelişiminde veya geliştikten sonra yayılmasında etkili olmadığını söylerken, bazıları ise şekerin, kanser hücresini besleyen önemli kaynaklardan biri olduğu görüşünde.

Şeker- kanser ilişkisini ntv.com.tr’ye değerlendiren ve çevre, egzersiz, stres, meditasyon, maneviyat ve diyet gibi epigenetik değişkenlerin DNA’da dış değişikliklere yol açabildiğini belirten Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Canfeza Sezgin, özellikle kanseri doğrudan olmasa bile dolaylı olarak besleyen şeker ve glikoz meselesinin çok yoğun tartışılmaya devam ettiğini söyledi.

“İNSÜLİN, ŞEKERE REFAKAT EDER”

İnsülin hormonunun, glikoz ve şekerin hücrelere girmesini sağlayan bir tür refakatçi olduğunu dile getiren Sezgin, “Kanda şeker olduğunda insülin üretilerek şekerin hücreye girip mitokondride enerji üretiminde kullanılmasını sağlar. Çok fazla şeker, kan şekerini ve insülin seviyelerini arttırır. Zamanla normal sağlıklı hücreler ihtiyaçtan fazla olan şekeri alamaz. Hücrenin zarındaki insülin reseptörleri insüline yanıtsız hale gelir ve artık yanıt vermez. Bu durumda insülin direnci gelişir. İnsülin direnci de şişmanlık, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği ve kanser riskinde artış ile ilişkilidir” dedi.

KANSER HÜCRESİ ŞEKERİ NASIL KULLANIYOR?

“Kanser hücreleri çok yakıt (şeker) tüketmesine rağmen, kötü randıman (enerji) veren eski tip motor gibidir” benzetmesinde bulunan Prof. Sezgin, kanser hücrelerinin şekeri nasıl kullandığını şöyle anlattı:

“Yakıta çok daha fazla ihtiyacı olduğu için kanser hücrelerinin yüzeyi insülin reseptörleriyle çevrilidir ve sağlıklı hücreden onlarca kat daha fazla şekeri hücrenin içine alırlar. Bu nedenle sağlıklı hücrelerde insülin direnci gerçekleştiğinde dahi kanser hücreleri şekeri içeri almaya devam eder. İnsülin kanser hücresinin içine şekeri salar ve bu durum kanser hücresinin çoğalmasını sağlayan genlerin açılmasına neden olur. Bilim insanları bu etkiyi ’gaz pedalindaki bir ayak gibi’ kanser hücresinin büyümesini tetikleyen bir etki olarak tarif etmektedir.”

GÖKKUŞAĞI RENKLERİNDE BESLENİN

Peki, yediğimiz besinler kanser genlerini kapatabiliyor ve tümör baskılayıcı genleri açıyorsa ne yenmesi gerekir? Hastalıklardan kurtulmanın doğal reçetelerini veren Tam Şifa kitabının da yazarı olan Prof. Canfeza Sezgin, gökkuşağı renklerinde beslenmeye vurgu yaparak şunları söyledi:

FİTOKİMYASALLAR İÇİN BOL SEBZE TÜKETİN

“Bu sorunun cevabı; gökkuşağı gibi farklı renklerden bol miktarda sebze tüketilmesidir. Sebzeler, fitokimyasallardan zengindir ve bunlar bitkileri çevreden, stres faktörlerinden, güneşten, toksinlerden ve daha birçok şeyden korur. İnsanların sağlıklı olmak için fitokimyasallara ihtiyaçları vardır. Onlar genlerimize etki eder, bağışıklığı güçlendirir, detoksifikasyonu sağlar, kalp sağlığına olumlu etki eder, östrojen metabolizmasının sağlıklı olmasını sağlar, iltihabı önler ve bağırsaklarımızdaki yararlı bakterileri beslerler.

YAĞI İHMAL ETMEYİN

Sağlıklı diyetin diğer bileşenlerini ise yağlar ve proteinler oluşturur. Bu konudaki sağlıklı seçim ise avokado, balık, yağlı tohumlar (fındık, ceviz), çekirdek, fındık yağı ve organik tereyağı gibi yağ içeren besinleri tüketmektir. Bunlara ek olarak zeytinyağı, keten tohumu yağı, hindistan cevizi yağı-sütü ve avokado yağı diğer iyi seçimlerdir.

PROTEİN KAYNAKLARINA DİKKAT

Protein kaynakları ise yumurta, balık, kırmızı et, tavuk, hindi etleridir. İşlenmemiş günlük süt, yoğurt ve peynir diğer protein kaynaklarıdır. Tahıllar da protein içermektedir. Hayvansal protein kaynakları serbest gezinen ve organik olanlardan tercih edilmelidir.”

Kaynak: Nutrition & Cancer. Oncology Nurse Advisor Navigation Summit; April 7-9, 2016; Orlando.

Phileppe Halsman ”Dali Atomicus”

6071998_1_l[1]

Dali ‘yi sevipte yol arkadaşı fotoğrafçı Halsmanda bahsetmemek olmaz. 1948 tarihli bu foto ortak çalışmaları arasında beni en çok etkileyendir.

Dali Atomicus, ABD’li fotoğrafçı Philippe Halsman’ın 1948 tarihli eseri. Fotoğrafta İspanyol ressam Salvador Dalí, kapalı bir odada, çeşitli eşyalar ve üç canlı kediyle birlikte havada asılıymış izlenimi verecek şekilde betimlenmiştir.

Gerçeküstü bir içeriğe sahip fotoğraf photoshop gibi çeşitli resim düzenleme yazılımlarının henüz var olmadığı bir dönemde, asistanların yardımıyla ve canlı çekim yoluyla üretilmiştir.

Fotoğrafta arka planda Salvador Dalí havaya zıplamış olarak görülür. Önünde, üzerinde belirsiz bir resim bulunan bir şövale vardır. Resmi sağ tarafında ise, Dalí’nin henüz tamamlanmamış olan Leda Atomica isimli tablosu yer alır. Fotoğrafa verilen Dali Atomicus ismi, bu tabloya bir göndermedir.

Ön planda ise sol tarafta havada asılı duran bir sandalye vardır. Sol taraftan bir kova su, sağ taraftan ise üç canlı kedi havaya fırlatılmıştır. Kedilerden yüksekte olanı suyun içinden geçerken, diğer ikisi havada yan yana asılıdır.

Ortaya Karışık kategorisinde yayınlandı. Leave a Comment »