Bulgakov – Genç Bir Doktorun Anıları elime son dönemde geçen kitaplardan. Bu kitabın özellikle sonlarında Morfin diye bir hikaye var. Karşılıksız bir aşkın yarattığı çaresizlik ve onu insanın ne hale getireceği işlenmiş… Hem de çok çarpıcı bir şekilde…
Aşk karşılık gördüğünde bizi vezir eden ama görmediğinde sefil eden bir duygu… Edebiyat ve sanata baktığımızda çaresiz aşkları ve bu aşkların insan ruhunda açtığı yaraları ve yaptırdığı çılgınca davranışları okuruz.
Madam Bovarynin aşk için her şeyini bırakışı, Camille Claduellenin aşkından ayrıldıktan sonra delirmesi sayısız örneklerden sadece bir kaçı…Aslında bu hikayelerden etkilenişimiz kendi hayatlarımızda benzer çaresizliklerden geçmiş olduğumuzdan dolayı değil mi?
Tüm bu çaresizlik hallerini bilmemize karşın aşk bizi öyle büyüler ki, yüreğimizde bir kıvılcım çaktığında yeniden ve yineden deneme cesareti buluruz. Sonunu düşünmemeye çalışarak, biraz daha duvarlı biraz daha mesafeli davranarak ama yine de nasipte üzülmek varsa kadere boyun eğerek…
Arkadaşlarla sık sık konuşuruz insan neden aşıkken yazmaz üretmez neden acı çekerken sürünürken üretir. Mutluyken gezmekten, tozmaktan, eğlenmekten vakit mi kalmaz yoksa insan yazma ihtiyacı mı hissetmez…
Ne zamanki o üzgünlük ruha bir kıyafet gibi giyilir, ne zaman ki yara kanar , ne zaman ki gezecek tozacak kimse olmaz o zaman mı yazmak istersin…
Bilemiyorum…
Tek bildiğim şey ”Çaresizlik insanı yazar yapar”…
Anette İnselberg
01 Haziran 2016, 23:37
Ayni fikirde değilim. Aşık olan her durumda üretkendir. Şairdir. Sevip aşık olmak dünyanın en güzel duygusudur. Adamı üretken yapar . 💕 💐 😄